Buradasınız

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

 T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-125[4-2024/5]-

31.12.2024

Konu

:

Kooperatifin Tasfiye Nedeniyle Aidatları ve Karlarını Ortaklara Dağıtması Nedeniyle Vergileme

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden; tasfiye halindeki kooperatifinizin kapanış işlemlerinin tamamlanabilmesi için bakiye tutarların ortaklara dağıtılacağı, söz konusu bakiyenin;

- Ortakların kooperatifin kuruluşundan itibaren ödediği aidatlardan harcamalar sonrası kalan tutarlardan,

- Kooperatifin kurumlar vergisine tabi olduğu dönemlerde kurum kazancı olarak beyan ettiği tutarlar üzerinden kurumlar vergisi ödenmiş geçmiş yıllar karlarından, (geçmiş yıllar karları içinde ihtirazı kayıtla beyan edilip yargı kararıyla geri alınan kurumlar vergisi tutarları da bulunmaktadır),

- Kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinin bulunduğu ve dolayısıyla kurumlar vergisi beyannamesi verilmediği dönemlerde tamamı vergi kesintisine tabi tutulmuş banka faizi gelirinden

oluştuğu belirtilerek, tasfiye beyannamesinin verilmesi sırasında bu tutarların hangileri üzerinden kurumlar vergisi ve/veya gelir vergisi tevkifatı yapılacağı, hangilerinin vergi dışı bırakılacağı hususlarında Defterdarlığımız görüşü talep edildiği anlaşılmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında, kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde ise tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu (Kooperatiflerin ortakları dışındaki kişilerle yaptıkları işlemler ile kooperatif ana sözleşmesinde yer almayan konularda ortakları ile yaptıkları işlemler "ortak dışı" işlemlerdir. Kooperatiflerin faaliyetin icrasına tahsis ettikleri ve ekonomik ömrünü tamamlamış olan demirbaş, makine, teçhizat, taşıt ve benzeri amortismana tabi iktisadi kıymetleri elden çıkarmaları ile yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir işyeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz. Kooperatiflerin ortak dışı işlemleri nedeniyle kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme oluşmuş kabul edilir. Kooperatiflerin, iktisadi işletmelerinden ve tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımlarından kazanç elde etmelerinin ve bu kazançların daha sonra ortaklara dağıtılmasının muafiyete etkisi yoktur. Ortak dışı işlemlerden elde edilen kazançların vergilendirilmesine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.) hükümlerine yer verilmiştir.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin; "4.13.1. Muafiyet şartları" başlıklı bölümünde kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmeleri için taşımaları gereken muafiyet şartları detaylı olarak açıklanmış, takip eden bölümlerde ise ortak dışı işlemler kooperatif türlerine göre ayrıntılı olarak örneklendirilmiş olup Tebliğin;

- "4.13.1.4. Sadece ortaklarla iş görülmesi" başlıklı bölümünde;

"Kooperatifler ortaklarının belirli ekonomik çıkarlarının ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarının sağlanıp korunmasını amaçladıkları için faaliyetin normal olarak sadece ortaklarla sınırlı olması gerekmektedir. Bu nedenle, bir kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmesi için ana sözleşmesinde sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hüküm bulunması ve fiilen de bu hükme uyulması gerekmektedir.

Ortak dışı işlemler, sadece ortak olmayanlarla yapılan işlemleri değil, ortaklarla kooperatif ana sözleşmesinde yer almayan konularda yapılan işlemleri de kapsamaktadır."

- "14.5. Kooperatif gelirlerinin sadece taşınmaz kira gelirlerinden ve mevduat faizlerinden oluşması halinde beyan" başlıklı bölümünde,

"Kooperatiflerin taşınmazlarını kiraya vermeleri ortak dışı işlem olarak değerlendirileceğinden, kooperatif tüzel kişiliğine bağlı oluştuğu kabul edilen iktisadi işletme nezdinde kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi gerekmektedir. Ancak, bu iktisadi işletmelerin başkaca gelir getirici faaliyetinin bulunmaması ve gelirlerinin sadece vergi kesintisine tabi tutulmuş taşınmaz kira gelirleri ile vergi kesintisine tabi tutulan mevduat faizlerinden ibaret olması halinde, kurumlar vergisi beyannamesi (geçici vergi beyannameleri dahil) vermelerine gerek bulunmamaktadır. Yapılan vergi kesintileri nihai vergileme olacaktır.

Kesintiye tabi tutulmuş taşınmaz kira gelirleri ile mevduat faizleri yanında ortak dışı başkaca işlemlerden doğan gelirleri de bulunan kooperatif tüzel kişiliğine bağlı iktisadi işletmeler, kurumlar vergisi beyannamesi vermek zorunda olduklarından, taşınmaz kira gelirlerini ve mevduat faizlerini de bu beyannameye dahil edeceklerdir. Ancak, kira gelirleri ile mevduat faizleri üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesi uyarınca kesinti yoluyla ödenmiş olan vergiler, hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecektir.

..." açıklamalarına yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasında menkul sermaye iradının tanımı yapılmış olup, maddenin ikinci fıkrasının (2) numaralı bendinde ise; iştirak hisselerinden doğan kazançların (Limited şirket ortaklarının, iş ortaklıklarının ve komanditerlerin kâr payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir. Kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan kârların ortaklara kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii kazanç dağıtımı sayılmaz.) menkul sermaye iradı olduğu belirtilmiştir.

Anılan Kanunun "Vergi Tevkifatı" başlıklı 94 üncü maddesinde, maddede sayılan kişi, kurum ve kuruluşların yine söz konusu maddelerde bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükme bağlanmış olup, anılan maddenin (6/b-i) numaralı bendinde, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) % 15 oranında tevkifat yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan tasfiye; kurumların fesih ve infisahını teminen, kurum mevcutlarının, alacaklarının ve borçlarının tayin ve tespiti ile alacaklarının tahsili, mevcutlarının nakde çevrilerek borçlarının ödenmesi ve geri kalan nakdin ortaklara kanun ve ana sözleşme hükümlerine göre dağıtılmasını temin eden işlem sürecidir.

Tasfiye süreci, kurumun faaliyet süreci ile ilgili tedarik işlemlerinin durdurulmasının yanı sıra işletmede bulunan emtia stokları veya diğer döner ve sabit değerlerin elden çıkarılması veya bu varlıkların işletme sahiplerince işletmeden çekilmesi, tüzel kişiliği haiz mükelleflerin ayrıca ticaret unvanlarının ticaret sicilinden silinmesi ile son bulmaktadır.

Bununla birlikte, özelge talep formunuzun eki ve GİBİntranet kayıtları tetkik edildiğinde; uhdenizde bulunan arsanın imar uygulamaları sonucunda kuruluş amacını gerçekleştirme olanağının kalmaması ve tasfiye sürecinin bir gereği olarak satışının yapılmış olmasının kurumlar vergisi muafiyet şartlarının ihlali anlamını taşımadığı ileri sürülerek …, … ve … hesap dönemlerine ilişkin ihtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisinin iadesi istemiyle …, … ve … nci Vergi Mahkemelerinde dava konusu yapıldığı, söz konusu mahkemelerin tamamının "…" yönünde karar vererek … hükmettiği, bu kararlara karşı … Mahkemesi nezdinde yapılan istinaf başvurularının reddedildiği ve … nezdinde ise söz konusu … Mahkemesi kararlarının onandığı anlaşılmıştır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, … tarihi itibarıyla tasfiyeye giren Kooperatifinizin,

- Tasfiye başlangıç tarihinden sonra ortak dışı işlemlerinizin bulunmaması halinde muafiyetiniz devam edeceğinden üyelerinizden toplanan aidatların ve tevkifata tabi tutulmuş banka faiz gelirlerinin kurumlar vergisine tabi tutulmaması,

- İhtirazi kayıtla beyan edilip dava konusu yapılan ihtilaf konusu işlem hakkında verilen Mahkeme kararları uyarınca, arsa satışının ortak dışı işlem ve elde edilen kazancın vergiye tabi kazanç olarak değerlendirilmemesi ve kurumlar vergisi tahakkuk işleminin iptal edilmesi nedeniyle, geçmiş yıllar karları hesabına alınan söz konusu kazancınızın, tasfiye sonu beyannamesinde hasılatınıza dahil edilmemesi,

- Tasfiye başlangıç tarihinden sonra ortak dışı işlemlerinizin bulunması halinde, kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme olarak mükellefiyet tesis ettirilerek ortak dışı işlemlerden elde edilen kazançlarınızın kurumlar vergisine tabi tutulması,

- Tasfiye sonucunda düzenlenecek olan kesin bilançoda yer alan, kurum kazancı olarak beyan edilerek üzerinden kurumlar vergisi ödenmiş olan geçmiş yıllar karlarının ve tamamı vergi kesintisine tabi tutulmuş banka faizi gelirlerinin ortaklara dağıtılması durumunda, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6-b-i) bendine göre %15 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması,

- Ortaklarından tahsil edilen aidatları ortaklarınıza geri ödemesi durumunda; her bir ortak tarafından ödenen aidatın aynen iade edilmesi halinde gelir vergisi kesintisi yapılmaması ancak tahsil edilen aidatlara bağlı olarak faiz, gecikme zammı vb. gibi gelirlerin ortaklara dağıtılması durumunda ise Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6-b-i) bendine göre %15 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 1:

 T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-125[4-2024/5]-

31.12.2024

Konu

:

Kooperatifin Tasfiye Nedeniyle Aidatları ve Karlarını Ortaklara Dağıtması Nedeniyle Vergileme

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden; tasfiye halindeki kooperatifinizin kapanış işlemlerinin tamamlanabilmesi için bakiye tutarların ortaklara dağıtılacağı, söz konusu bakiyenin;

- Ortakların kooperatifin kuruluşundan itibaren ödediği aidatlardan harcamalar sonrası kalan tutarlardan,

- Kooperatifin kurumlar vergisine tabi olduğu dönemlerde kurum kazancı olarak beyan ettiği tutarlar üzerinden kurumlar vergisi ödenmiş geçmiş yıllar karlarından, (geçmiş yıllar karları içinde ihtirazı kayıtla beyan edilip yargı kararıyla geri alınan kurumlar vergisi tutarları da bulunmaktadır),

- Kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinin bulunduğu ve dolayısıyla kurumlar vergisi beyannamesi verilmediği dönemlerde tamamı vergi kesintisine tabi tutulmuş banka faizi gelirinden

oluştuğu belirtilerek, tasfiye beyannamesinin verilmesi sırasında bu tutarların hangileri üzerinden kurumlar vergisi ve/veya gelir vergisi tevkifatı yapılacağı, hangilerinin vergi dışı bırakılacağı hususlarında Defterdarlığımız görüşü talep edildiği anlaşılmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında, kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde ise tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu (Kooperatiflerin ortakları dışındaki kişilerle yaptıkları işlemler ile kooperatif ana sözleşmesinde yer almayan konularda ortakları ile yaptıkları işlemler "ortak dışı" işlemlerdir. Kooperatiflerin faaliyetin icrasına tahsis ettikleri ve ekonomik ömrünü tamamlamış olan demirbaş, makine, teçhizat, taşıt ve benzeri amortismana tabi iktisadi kıymetleri elden çıkarmaları ile yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir işyeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz. Kooperatiflerin ortak dışı işlemleri nedeniyle kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme oluşmuş kabul edilir. Kooperatiflerin, iktisadi işletmelerinden ve tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımlarından kazanç elde etmelerinin ve bu kazançların daha sonra ortaklara dağıtılmasının muafiyete etkisi yoktur. Ortak dışı işlemlerden elde edilen kazançların vergilendirilmesine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.) hükümlerine yer verilmiştir.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin; "4.13.1. Muafiyet şartları" başlıklı bölümünde kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmeleri için taşımaları gereken muafiyet şartları detaylı olarak açıklanmış, takip eden bölümlerde ise ortak dışı işlemler kooperatif türlerine göre ayrıntılı olarak örneklendirilmiş olup Tebliğin;

- "4.13.1.4. Sadece ortaklarla iş görülmesi" başlıklı bölümünde;

"Kooperatifler ortaklarının belirli ekonomik çıkarlarının ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarının sağlanıp korunmasını amaçladıkları için faaliyetin normal olarak sadece ortaklarla sınırlı olması gerekmektedir. Bu nedenle, bir kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmesi için ana sözleşmesinde sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hüküm bulunması ve fiilen de bu hükme uyulması gerekmektedir.

Ortak dışı işlemler, sadece ortak olmayanlarla yapılan işlemleri değil, ortaklarla kooperatif ana sözleşmesinde yer almayan konularda yapılan işlemleri de kapsamaktadır."

- "14.5. Kooperatif gelirlerinin sadece taşınmaz kira gelirlerinden ve mevduat faizlerinden oluşması halinde beyan" başlıklı bölümünde,

"Kooperatiflerin taşınmazlarını kiraya vermeleri ortak dışı işlem olarak değerlendirileceğinden, kooperatif tüzel kişiliğine bağlı oluştuğu kabul edilen iktisadi işletme nezdinde kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi gerekmektedir. Ancak, bu iktisadi işletmelerin başkaca gelir getirici faaliyetinin bulunmaması ve gelirlerinin sadece vergi kesintisine tabi tutulmuş taşınmaz kira gelirleri ile vergi kesintisine tabi tutulan mevduat faizlerinden ibaret olması halinde, kurumlar vergisi beyannamesi (geçici vergi beyannameleri dahil) vermelerine gerek bulunmamaktadır. Yapılan vergi kesintileri nihai vergileme olacaktır.

Kesintiye tabi tutulmuş taşınmaz kira gelirleri ile mevduat faizleri yanında ortak dışı başkaca işlemlerden doğan gelirleri de bulunan kooperatif tüzel kişiliğine bağlı iktisadi işletmeler, kurumlar vergisi beyannamesi vermek zorunda olduklarından, taşınmaz kira gelirlerini ve mevduat faizlerini de bu beyannameye dahil edeceklerdir. Ancak, kira gelirleri ile mevduat faizleri üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesi uyarınca kesinti yoluyla ödenmiş olan vergiler, hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecektir.

..." açıklamalarına yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasında menkul sermaye iradının tanımı yapılmış olup, maddenin ikinci fıkrasının (2) numaralı bendinde ise; iştirak hisselerinden doğan kazançların (Limited şirket ortaklarının, iş ortaklıklarının ve komanditerlerin kâr payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir. Kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan kârların ortaklara kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii kazanç dağıtımı sayılmaz.) menkul sermaye iradı olduğu belirtilmiştir.

Anılan Kanunun "Vergi Tevkifatı" başlıklı 94 üncü maddesinde, maddede sayılan kişi, kurum ve kuruluşların yine söz konusu maddelerde bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükme bağlanmış olup, anılan maddenin (6/b-i) numaralı bendinde, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) % 15 oranında tevkifat yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan tasfiye; kurumların fesih ve infisahını teminen, kurum mevcutlarının, alacaklarının ve borçlarının tayin ve tespiti ile alacaklarının tahsili, mevcutlarının nakde çevrilerek borçlarının ödenmesi ve geri kalan nakdin ortaklara kanun ve ana sözleşme hükümlerine göre dağıtılmasını temin eden işlem sürecidir.

Tasfiye süreci, kurumun faaliyet süreci ile ilgili tedarik işlemlerinin durdurulmasının yanı sıra işletmede bulunan emtia stokları veya diğer döner ve sabit değerlerin elden çıkarılması veya bu varlıkların işletme sahiplerince işletmeden çekilmesi, tüzel kişiliği haiz mükelleflerin ayrıca ticaret unvanlarının ticaret sicilinden silinmesi ile son bulmaktadır.

Bununla birlikte, özelge talep formunuzun eki ve GİBİntranet kayıtları tetkik edildiğinde; uhdenizde bulunan arsanın imar uygulamaları sonucunda kuruluş amacını gerçekleştirme olanağının kalmaması ve tasfiye sürecinin bir gereği olarak satışının yapılmış olmasının kurumlar vergisi muafiyet şartlarının ihlali anlamını taşımadığı ileri sürülerek …, … ve … hesap dönemlerine ilişkin ihtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisinin iadesi istemiyle …, … ve … nci Vergi Mahkemelerinde dava konusu yapıldığı, söz konusu mahkemelerin tamamının "…" yönünde karar vererek … hükmettiği, bu kararlara karşı … Mahkemesi nezdinde yapılan istinaf başvurularının reddedildiği ve … nezdinde ise söz konusu … Mahkemesi kararlarının onandığı anlaşılmıştır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, … tarihi itibarıyla tasfiyeye giren Kooperatifinizin,

- Tasfiye başlangıç tarihinden sonra ortak dışı işlemlerinizin bulunmaması halinde muafiyetiniz devam edeceğinden üyelerinizden toplanan aidatların ve tevkifata tabi tutulmuş banka faiz gelirlerinin kurumlar vergisine tabi tutulmaması,

- İhtirazi kayıtla beyan edilip dava konusu yapılan ihtilaf konusu işlem hakkında verilen Mahkeme kararları uyarınca, arsa satışının ortak dışı işlem ve elde edilen kazancın vergiye tabi kazanç olarak değerlendirilmemesi ve kurumlar vergisi tahakkuk işleminin iptal edilmesi nedeniyle, geçmiş yıllar karları hesabına alınan söz konusu kazancınızın, tasfiye sonu beyannamesinde hasılatınıza dahil edilmemesi,

- Tasfiye başlangıç tarihinden sonra ortak dışı işlemlerinizin bulunması halinde, kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme olarak mükellefiyet tesis ettirilerek ortak dışı işlemlerden elde edilen kazançlarınızın kurumlar vergisine tabi tutulması,

- Tasfiye sonucunda düzenlenecek olan kesin bilançoda yer alan, kurum kazancı olarak beyan edilerek üzerinden kurumlar vergisi ödenmiş olan geçmiş yıllar karlarının ve tamamı vergi kesintisine tabi tutulmuş banka faizi gelirlerinin ortaklara dağıtılması durumunda, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6-b-i) bendine göre %15 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması,

- Ortaklarından tahsil edilen aidatları ortaklarınıza geri ödemesi durumunda; her bir ortak tarafından ödenen aidatın aynen iade edilmesi halinde gelir vergisi kesintisi yapılmaması ancak tahsil edilen aidatlara bağlı olarak faiz, gecikme zammı vb. gibi gelirlerin ortaklara dağıtılması durumunda ise Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6-b-i) bendine göre %15 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 2:

 T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-125[4-2024/5]-

31.12.2024

Konu

:

Kooperatifin Tasfiye Nedeniyle Aidatları ve Karlarını Ortaklara Dağıtması Nedeniyle Vergileme

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden; tasfiye halindeki kooperatifinizin kapanış işlemlerinin tamamlanabilmesi için bakiye tutarların ortaklara dağıtılacağı, söz konusu bakiyenin;

- Ortakların kooperatifin kuruluşundan itibaren ödediği aidatlardan harcamalar sonrası kalan tutarlardan,

- Kooperatifin kurumlar vergisine tabi olduğu dönemlerde kurum kazancı olarak beyan ettiği tutarlar üzerinden kurumlar vergisi ödenmiş geçmiş yıllar karlarından, (geçmiş yıllar karları içinde ihtirazı kayıtla beyan edilip yargı kararıyla geri alınan kurumlar vergisi tutarları da bulunmaktadır),

- Kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinin bulunduğu ve dolayısıyla kurumlar vergisi beyannamesi verilmediği dönemlerde tamamı vergi kesintisine tabi tutulmuş banka faizi gelirinden

oluştuğu belirtilerek, tasfiye beyannamesinin verilmesi sırasında bu tutarların hangileri üzerinden kurumlar vergisi ve/veya gelir vergisi tevkifatı yapılacağı, hangilerinin vergi dışı bırakılacağı hususlarında Defterdarlığımız görüşü talep edildiği anlaşılmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında, kooperatifler kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılmış, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde ise tüketim ve taşımacılık kooperatifleri hariç olmak üzere, ana sözleşmelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi, yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması ve sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hükümler bulunup, bu hükümlere fiilen uyan kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf olduğu (Kooperatiflerin ortakları dışındaki kişilerle yaptıkları işlemler ile kooperatif ana sözleşmesinde yer almayan konularda ortakları ile yaptıkları işlemler "ortak dışı" işlemlerdir. Kooperatiflerin faaliyetin icrasına tahsis ettikleri ve ekonomik ömrünü tamamlamış olan demirbaş, makine, teçhizat, taşıt ve benzeri amortismana tabi iktisadi kıymetleri elden çıkarmaları ile yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir işyeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz. Kooperatiflerin ortak dışı işlemleri nedeniyle kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme oluşmuş kabul edilir. Kooperatiflerin, iktisadi işletmelerinden ve tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımlarından kazanç elde etmelerinin ve bu kazançların daha sonra ortaklara dağıtılmasının muafiyete etkisi yoktur. Ortak dışı işlemlerden elde edilen kazançların vergilendirilmesine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.) hükümlerine yer verilmiştir.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin; "4.13.1. Muafiyet şartları" başlıklı bölümünde kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmeleri için taşımaları gereken muafiyet şartları detaylı olarak açıklanmış, takip eden bölümlerde ise ortak dışı işlemler kooperatif türlerine göre ayrıntılı olarak örneklendirilmiş olup Tebliğin;

- "4.13.1.4. Sadece ortaklarla iş görülmesi" başlıklı bölümünde;

"Kooperatifler ortaklarının belirli ekonomik çıkarlarının ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarının sağlanıp korunmasını amaçladıkları için faaliyetin normal olarak sadece ortaklarla sınırlı olması gerekmektedir. Bu nedenle, bir kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmesi için ana sözleşmesinde sadece ortaklarla iş görülmesine ilişkin hüküm bulunması ve fiilen de bu hükme uyulması gerekmektedir.

Ortak dışı işlemler, sadece ortak olmayanlarla yapılan işlemleri değil, ortaklarla kooperatif ana sözleşmesinde yer almayan konularda yapılan işlemleri de kapsamaktadır."

- "14.5. Kooperatif gelirlerinin sadece taşınmaz kira gelirlerinden ve mevduat faizlerinden oluşması halinde beyan" başlıklı bölümünde,

"Kooperatiflerin taşınmazlarını kiraya vermeleri ortak dışı işlem olarak değerlendirileceğinden, kooperatif tüzel kişiliğine bağlı oluştuğu kabul edilen iktisadi işletme nezdinde kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi gerekmektedir. Ancak, bu iktisadi işletmelerin başkaca gelir getirici faaliyetinin bulunmaması ve gelirlerinin sadece vergi kesintisine tabi tutulmuş taşınmaz kira gelirleri ile vergi kesintisine tabi tutulan mevduat faizlerinden ibaret olması halinde, kurumlar vergisi beyannamesi (geçici vergi beyannameleri dahil) vermelerine gerek bulunmamaktadır. Yapılan vergi kesintileri nihai vergileme olacaktır.

Kesintiye tabi tutulmuş taşınmaz kira gelirleri ile mevduat faizleri yanında ortak dışı başkaca işlemlerden doğan gelirleri de bulunan kooperatif tüzel kişiliğine bağlı iktisadi işletmeler, kurumlar vergisi beyannamesi vermek zorunda olduklarından, taşınmaz kira gelirlerini ve mevduat faizlerini de bu beyannameye dahil edeceklerdir. Ancak, kira gelirleri ile mevduat faizleri üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesi uyarınca kesinti yoluyla ödenmiş olan vergiler, hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecektir.

..." açıklamalarına yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasında menkul sermaye iradının tanımı yapılmış olup, maddenin ikinci fıkrasının (2) numaralı bendinde ise; iştirak hisselerinden doğan kazançların (Limited şirket ortaklarının, iş ortaklıklarının ve komanditerlerin kâr payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir. Kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan kârların ortaklara kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii kazanç dağıtımı sayılmaz.) menkul sermaye iradı olduğu belirtilmiştir.

Anılan Kanunun "Vergi Tevkifatı" başlıklı 94 üncü maddesinde, maddede sayılan kişi, kurum ve kuruluşların yine söz konusu maddelerde bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükme bağlanmış olup, anılan maddenin (6/b-i) numaralı bendinde, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) % 15 oranında tevkifat yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan tasfiye; kurumların fesih ve infisahını teminen, kurum mevcutlarının, alacaklarının ve borçlarının tayin ve tespiti ile alacaklarının tahsili, mevcutlarının nakde çevrilerek borçlarının ödenmesi ve geri kalan nakdin ortaklara kanun ve ana sözleşme hükümlerine göre dağıtılmasını temin eden işlem sürecidir.

Tasfiye süreci, kurumun faaliyet süreci ile ilgili tedarik işlemlerinin durdurulmasının yanı sıra işletmede bulunan emtia stokları veya diğer döner ve sabit değerlerin elden çıkarılması veya bu varlıkların işletme sahiplerince işletmeden çekilmesi, tüzel kişiliği haiz mükelleflerin ayrıca ticaret unvanlarının ticaret sicilinden silinmesi ile son bulmaktadır.

Bununla birlikte, özelge talep formunuzun eki ve GİBİntranet kayıtları tetkik edildiğinde; uhdenizde bulunan arsanın imar uygulamaları sonucunda kuruluş amacını gerçekleştirme olanağının kalmaması ve tasfiye sürecinin bir gereği olarak satışının yapılmış olmasının kurumlar vergisi muafiyet şartlarının ihlali anlamını taşımadığı ileri sürülerek …, … ve … hesap dönemlerine ilişkin ihtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisinin iadesi istemiyle …, … ve … nci Vergi Mahkemelerinde dava konusu yapıldığı, söz konusu mahkemelerin tamamının "…" yönünde karar vererek … hükmettiği, bu kararlara karşı … Mahkemesi nezdinde yapılan istinaf başvurularının reddedildiği ve … nezdinde ise söz konusu … Mahkemesi kararlarının onandığı anlaşılmıştır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, … tarihi itibarıyla tasfiyeye giren Kooperatifinizin,

- Tasfiye başlangıç tarihinden sonra ortak dışı işlemlerinizin bulunmaması halinde muafiyetiniz devam edeceğinden üyelerinizden toplanan aidatların ve tevkifata tabi tutulmuş banka faiz gelirlerinin kurumlar vergisine tabi tutulmaması,

- İhtirazi kayıtla beyan edilip dava konusu yapılan ihtilaf konusu işlem hakkında verilen Mahkeme kararları uyarınca, arsa satışının ortak dışı işlem ve elde edilen kazancın vergiye tabi kazanç olarak değerlendirilmemesi ve kurumlar vergisi tahakkuk işleminin iptal edilmesi nedeniyle, geçmiş yıllar karları hesabına alınan söz konusu kazancınızın, tasfiye sonu beyannamesinde hasılatınıza dahil edilmemesi,

- Tasfiye başlangıç tarihinden sonra ortak dışı işlemlerinizin bulunması halinde, kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme olarak mükellefiyet tesis ettirilerek ortak dışı işlemlerden elde edilen kazançlarınızın kurumlar vergisine tabi tutulması,

- Tasfiye sonucunda düzenlenecek olan kesin bilançoda yer alan, kurum kazancı olarak beyan edilerek üzerinden kurumlar vergisi ödenmiş olan geçmiş yıllar karlarının ve tamamı vergi kesintisine tabi tutulmuş banka faizi gelirlerinin ortaklara dağıtılması durumunda, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6-b-i) bendine göre %15 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması,

- Ortaklarından tahsil edilen aidatları ortaklarınıza geri ödemesi durumunda; her bir ortak tarafından ödenen aidatın aynen iade edilmesi halinde gelir vergisi kesintisi yapılmaması ancak tahsil edilen aidatlara bağlı olarak faiz, gecikme zammı vb. gibi gelirlerin ortaklara dağıtılması durumunda ise Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6-b-i) bendine göre %15 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

Gaziantep Defterdarlığı

 

 

 

 

 

Sayı

:

E-16700543-125[24-515-45]-….

26.12.2024

Konu

:

Holdinge bağlı iştirak hisselerinin satışında kurumlar vergisi istisnası

 

 

İlgi

:

….

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; Şirketinizin holding olarak faaliyette bulunduğu ve başka işletmelere iştirak ettiği, iştirak faaliyetinin doğal sonucu olarak şirket aktifinde grup şirketlerine ait iştirak hisselerinin bulunduğu, ayrıca grup şirketlerinin aktifinde de diğer grup şirketlerine ait iştirak hisselerinin bulunduğu belirtilerek,

- Şirketinizin aktifinde bulunan, grup şirketlerine veya grup dışı şirketlere ait olan iştirak hisselerinin, şirketiniz ile ilişkili olan veya olmayan kişilere satılması halinde,

- Grup şirketlerinin aktifinde bulunan, diğer grup şirketlerine veya grup dışı şirketlere ait olan iştirak hisselerinin, şirket ile ilişkili olan veya olmayan kişilere satılması halinde

Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamındaki istisnadan yararlanıp yararlanılamayacağı, beş yıl içerisinde farklı bir grup dışı veya grup içi şirket iştirak hissesi ile taşınmaz alınıp alınamayacağı hususunda görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "İstisnalar" başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, "Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri, rüçhan hakları ve bu fıkranın (a) bendi kapsamında istisna kazançlarına kaynak oluşturan yatırım fonlarının katılma paylarının satışından doğan kazançların %75'lik kısmı.

Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.

İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Aynı süre içinde işletmenin tasfiyesi (bu Kanuna göre yapılan devir ve bölünmeler hariç) halinde de bu hüküm uygulanır.

...

Menkul kıymet ticaretiyle uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır." hükümleri yer almaktadır.

Öte yandan 27/11/2024 tarihli ve 32735 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 9160 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca uygulanacak istisna oranı %50 olarak belirlenmiştir.

Konu ile ilgili olarak 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin;

- "5.6.2.3.4.2. Holding şirketlerin durumu" başlıklı bölümünde, "Türk Ticaret Kanununa göre, gayesi esas itibarıyla başka işletmelere iştirakten ibaret olan holding şirketlerin (aktiflerinde iştirak amacıyla iktisap edildiği ve elde tutulduğu ispat ve tevsik edilen iştirak hisseleri hariç olmak üzere) iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlar için istisna uygulanması söz konusu olmayacaktır.

Bu çerçevede, şirketlerin iktisap ettikleri diğer şirketlere ait hisse senetlerini veya ortaklık paylarını, Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği uyarınca "11-Menkul Kıymetler" veya "24-Mali Duran Varlıklar" gruplarındaki hesaplarda izlemeleri gerekmektedir. Kısa vadeli fiyat değişimlerinden yararlanarak kâr elde etmek amacıyla, geçici bir süre elde tutulmak üzere alınan hisse senetleri veya ortaklık payları "11-Menkul Kıymetler" grubundaki hesaplarda izlenmektedir. Holding şirketlerin söz konusu hesapta izlenmesi gereken hisse senetleri veya ortaklık paylarının bulunması halinde, bunların satışından doğan kazançlar, istisnadan yararlandırılmayacaktır. Ancak, holding şirketlerin "24-Mali Duran Varlıklar" grubundaki hesaplarda izlemesi gereken iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların ise diğer şartların da sağlanmış olması halinde, sözü edilen istisnadan yararlanabileceği tabiidir.

...",

- "5.6.2.4.1. Taşınmazlar ile iştirak hisselerinin para karşılığı olmaksızın devir ve temliki, trampası ve kamulaştırılması" başlıklı bölümünde, "İstisna uygulanabilmesi için taşınmazlar ile iştirak hisselerinin satılması ve bu işlemden bir kazanç elde edilerek, satan kurumun mali yapısında bir iyileşmenin olması gerekmektedir. Bu nedenle, söz konusu aktif kalemlerin para karşılığı olmaksızın devir ve temliki, trampası gibi işlemler istisna kapsamına girmemektedir.

Kat karşılığında arsa devrinde olduğu gibi, bir mal veya hakkın başka bir mal veya hak ile değiştirilmesini ifade eden trampa işlemlerinde de söz konusu istisna hükmü uygulanmayacaktır.

Bu tür kıymetlerin mevcut borçlar karşılığında rızaen veya icra yoluyla devredilmesi işlemleri ile kamulaştırma işlemleri ise kurumların finansman olanaklarını artıracağından istisna uygulaması kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

...",

- "5.6.2.4.4. Grup şirketleri arasındaki işlemlerin durumu" başlıklı bölümünde, "İstisnanın temel amacı, kurumların mali yapılarının güçlendirilmesinin teşviki olduğundan, ekonomik açıdan şirketlere ilave imkân sağlamayan işlemler istisna kapsamı dışında kalacaktır.

Grup şirketlerinin her birinin ayrı tüzel kişilikleri bulunduğundan, her bir şirketin söz konusu istisnadan yararlanabilmesi mümkündür.

Ancak, satış işleminin istisnanın amacına aykırı olarak işletmeye nakit girişi olmaksızın gerçekleştirilmesi halinde istisna uygulanmayacaktır.

Ayrıca, bağlı ortaklığın yapacağı sermaye artırımı sonucu doğacak sermaye taahhüdüne karşılık olmak üzere taşınmazların veya iştirak hisselerinin ayni sermaye olarak bağlı ortaklığa devredilmesi halinde, bağlı değer başka bir bağlı değere (iştirak hissesine) dönüşmüş olacağından söz konusu istisnadan yararlanılamayacaktır."

açıklamalarına yer verilmiştir.

Söz konusu düzenlemenin gerekçesinde de istisnanın temel amacının kurumların mali yapılarının güçlendirilmesinin teşviki olduğu, ekonomik açıdan firmalara ilave imkan sağlamayan işlemlerin istisna kapsamı dışında kalacağı, kurumların yönetimini etkileyecek şekilde birbiriyle ilişkili kişi veya kurumlar ya da aynı gruba dahil şirketler arasında yapılacak taşınmaz ve iştirak hissesi satışlarından fiktif olarak elde edilecek kazançlara istisna uygulanmasının söz konusu olmayacağı, aynı şekilde, elden çıkarılan taşınmaz ve iştirak hissesinden sağlanan likiditenin yine atıl hale dönüşmesine neden olacak şekilde fonksiyonel olarak benzer sabit kıymetlere kanalize edilmesi durumunun da istisnanın amacına uygun düşmeyeceği, belirtilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre; iştirak hisseleri satışı karşılığı bir nakit girişi sağlanması ve satan kurumun mali yapısında bir iyileşme olması kaydıyla elde edilen kazançların istisnaya konu edilmesi mümkün bulunmaktadır. Yine, holding şirketlerin "24-Mali Duran Varlıklar" grubundaki hesaplarda izlemesi gereken iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların da diğer şartların sağlanmış olması kaydıyla istisnadan yararlanabilmesi mümkündür. Grup şirketlerinden her birinin de şirketin mali yapısında bir iyileşme olması kaydıyla iştirak hissesi satış kazancı istisnadan yararlanabilmesi mümkündür.

İşletmeye nakit girişi olmaksızın gerçekleştirilen satışlardan, ekonomik açıdan şirketlerin mali yapılarının güçlendirilmesini sağlamayan satışlardan, bağlı ortaklığın yapacağı sermaye artırımı sonucu doğacak sermaye taahhüdüne karşılık olmak üzere iştirak hisselerinin ayni sermaye olarak bağlı ortaklığa devredilmesinden elde edilen kazançlar ile aynı gruba dahil şirketler arasında yapılacak iştirak hissesi satışlarından fiktif olarak elde edilecek kazançların istisnaya konu edilmesi mümkün değildir.

Ayrıca elden çıkarılan iştirak hissesinden sağlanan likiditenin yine atıl hale dönüşmesine neden olacak şekilde fonksiyonel olarak benzer sabit kıymetlere kanalize edilmesi durumunda da anılan istisnadan faydalanılamayacaktır. Ancak, bir sektör veya faaliyet alanından çıkılarak diğer bir sektör veya faaliyet alanına girme, bir şirketin hisse çoğunluğuna sahip olma ve benzeri ekonomik fayda sağlayan amaçlarla mevcut iştirak hisselerinin satılarak yeni iştirak hisseleri satın alınması durumunda istisnadan faydalanılabilecektir.

Bu bağlamda;

- Holding olarak faaliyette bulunan Şirketinizin aktifinde bulunan, gerek grup şirketlerinin gerekse grup dışı şirketlerin iştirak hisselerinin, nakde dönüştürülmesi suretiyle şirket mali yapısının güçlendirilmesi amacıyla, üçüncü kişilere satışından elde edilen kazançların istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkün olup, söz konusu hisselerin Holdinginiz tarafından grup içi şirketlere satışından elde edilen kazançların ise istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.

- Grup şirketleriniz aktifinde bulunan, gerek diğer grup şirketlerinin gerekse grup dışı şirketlerin iştirak hisselerinin, nakde dönüştürülmesi suretiyle şirket mali yapısının güçlendirilmesi amacıyla, diğer grup şirketleri ve üçüncü kişilere satışından elde edilen kazançların istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkündür.

- İştirak hissesi satışından elde edilen hasılatın, sektör veya faaliyet alanı değişikliği, bir şirketin hisse çoğunluğuna sahip olma ve benzeri ekonomik fayda sağlayan amaçlar dışında, yeni iştirak hisseleri satın alınması için kullanılması durumunda, bir bağlı değerin başka bir bağlı değere dönüştürülmesi nedeniyle, hasılatın söz konusu bağlı değer için kullanılan kısmıyla ilgili olarak istisnadan yararlanılması mümkün değildir.

- Ayrıca, aynı grup içerisinde gerçekleşen satış işlemlerinde satış bedelinin Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi kapsamında emsallerine uygun olması gerektiği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

İçerik 1:

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

Gaziantep Defterdarlığı

 

 

 

 

 

Sayı

:

E-16700543-125[24-515-45]-….

26.12.2024

Konu

:

Holdinge bağlı iştirak hisselerinin satışında kurumlar vergisi istisnası

 

 

İlgi

:

….

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; Şirketinizin holding olarak faaliyette bulunduğu ve başka işletmelere iştirak ettiği, iştirak faaliyetinin doğal sonucu olarak şirket aktifinde grup şirketlerine ait iştirak hisselerinin bulunduğu, ayrıca grup şirketlerinin aktifinde de diğer grup şirketlerine ait iştirak hisselerinin bulunduğu belirtilerek,

- Şirketinizin aktifinde bulunan, grup şirketlerine veya grup dışı şirketlere ait olan iştirak hisselerinin, şirketiniz ile ilişkili olan veya olmayan kişilere satılması halinde,

- Grup şirketlerinin aktifinde bulunan, diğer grup şirketlerine veya grup dışı şirketlere ait olan iştirak hisselerinin, şirket ile ilişkili olan veya olmayan kişilere satılması halinde

Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamındaki istisnadan yararlanıp yararlanılamayacağı, beş yıl içerisinde farklı bir grup dışı veya grup içi şirket iştirak hissesi ile taşınmaz alınıp alınamayacağı hususunda görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "İstisnalar" başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, "Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri, rüçhan hakları ve bu fıkranın (a) bendi kapsamında istisna kazançlarına kaynak oluşturan yatırım fonlarının katılma paylarının satışından doğan kazançların %75'lik kısmı.

Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.

İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Aynı süre içinde işletmenin tasfiyesi (bu Kanuna göre yapılan devir ve bölünmeler hariç) halinde de bu hüküm uygulanır.

...

Menkul kıymet ticaretiyle uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır." hükümleri yer almaktadır.

Öte yandan 27/11/2024 tarihli ve 32735 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 9160 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca uygulanacak istisna oranı %50 olarak belirlenmiştir.

Konu ile ilgili olarak 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin;

- "5.6.2.3.4.2. Holding şirketlerin durumu" başlıklı bölümünde, "Türk Ticaret Kanununa göre, gayesi esas itibarıyla başka işletmelere iştirakten ibaret olan holding şirketlerin (aktiflerinde iştirak amacıyla iktisap edildiği ve elde tutulduğu ispat ve tevsik edilen iştirak hisseleri hariç olmak üzere) iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlar için istisna uygulanması söz konusu olmayacaktır.

Bu çerçevede, şirketlerin iktisap ettikleri diğer şirketlere ait hisse senetlerini veya ortaklık paylarını, Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği uyarınca "11-Menkul Kıymetler" veya "24-Mali Duran Varlıklar" gruplarındaki hesaplarda izlemeleri gerekmektedir. Kısa vadeli fiyat değişimlerinden yararlanarak kâr elde etmek amacıyla, geçici bir süre elde tutulmak üzere alınan hisse senetleri veya ortaklık payları "11-Menkul Kıymetler" grubundaki hesaplarda izlenmektedir. Holding şirketlerin söz konusu hesapta izlenmesi gereken hisse senetleri veya ortaklık paylarının bulunması halinde, bunların satışından doğan kazançlar, istisnadan yararlandırılmayacaktır. Ancak, holding şirketlerin "24-Mali Duran Varlıklar" grubundaki hesaplarda izlemesi gereken iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların ise diğer şartların da sağlanmış olması halinde, sözü edilen istisnadan yararlanabileceği tabiidir.

...",

- "5.6.2.4.1. Taşınmazlar ile iştirak hisselerinin para karşılığı olmaksızın devir ve temliki, trampası ve kamulaştırılması" başlıklı bölümünde, "İstisna uygulanabilmesi için taşınmazlar ile iştirak hisselerinin satılması ve bu işlemden bir kazanç elde edilerek, satan kurumun mali yapısında bir iyileşmenin olması gerekmektedir. Bu nedenle, söz konusu aktif kalemlerin para karşılığı olmaksızın devir ve temliki, trampası gibi işlemler istisna kapsamına girmemektedir.

Kat karşılığında arsa devrinde olduğu gibi, bir mal veya hakkın başka bir mal veya hak ile değiştirilmesini ifade eden trampa işlemlerinde de söz konusu istisna hükmü uygulanmayacaktır.

Bu tür kıymetlerin mevcut borçlar karşılığında rızaen veya icra yoluyla devredilmesi işlemleri ile kamulaştırma işlemleri ise kurumların finansman olanaklarını artıracağından istisna uygulaması kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

...",

- "5.6.2.4.4. Grup şirketleri arasındaki işlemlerin durumu" başlıklı bölümünde, "İstisnanın temel amacı, kurumların mali yapılarının güçlendirilmesinin teşviki olduğundan, ekonomik açıdan şirketlere ilave imkân sağlamayan işlemler istisna kapsamı dışında kalacaktır.

Grup şirketlerinin her birinin ayrı tüzel kişilikleri bulunduğundan, her bir şirketin söz konusu istisnadan yararlanabilmesi mümkündür.

Ancak, satış işleminin istisnanın amacına aykırı olarak işletmeye nakit girişi olmaksızın gerçekleştirilmesi halinde istisna uygulanmayacaktır.

Ayrıca, bağlı ortaklığın yapacağı sermaye artırımı sonucu doğacak sermaye taahhüdüne karşılık olmak üzere taşınmazların veya iştirak hisselerinin ayni sermaye olarak bağlı ortaklığa devredilmesi halinde, bağlı değer başka bir bağlı değere (iştirak hissesine) dönüşmüş olacağından söz konusu istisnadan yararlanılamayacaktır."

açıklamalarına yer verilmiştir.

Söz konusu düzenlemenin gerekçesinde de istisnanın temel amacının kurumların mali yapılarının güçlendirilmesinin teşviki olduğu, ekonomik açıdan firmalara ilave imkan sağlamayan işlemlerin istisna kapsamı dışında kalacağı, kurumların yönetimini etkileyecek şekilde birbiriyle ilişkili kişi veya kurumlar ya da aynı gruba dahil şirketler arasında yapılacak taşınmaz ve iştirak hissesi satışlarından fiktif olarak elde edilecek kazançlara istisna uygulanmasının söz konusu olmayacağı, aynı şekilde, elden çıkarılan taşınmaz ve iştirak hissesinden sağlanan likiditenin yine atıl hale dönüşmesine neden olacak şekilde fonksiyonel olarak benzer sabit kıymetlere kanalize edilmesi durumunun da istisnanın amacına uygun düşmeyeceği, belirtilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre; iştirak hisseleri satışı karşılığı bir nakit girişi sağlanması ve satan kurumun mali yapısında bir iyileşme olması kaydıyla elde edilen kazançların istisnaya konu edilmesi mümkün bulunmaktadır. Yine, holding şirketlerin "24-Mali Duran Varlıklar" grubundaki hesaplarda izlemesi gereken iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların da diğer şartların sağlanmış olması kaydıyla istisnadan yararlanabilmesi mümkündür. Grup şirketlerinden her birinin de şirketin mali yapısında bir iyileşme olması kaydıyla iştirak hissesi satış kazancı istisnadan yararlanabilmesi mümkündür.

İşletmeye nakit girişi olmaksızın gerçekleştirilen satışlardan, ekonomik açıdan şirketlerin mali yapılarının güçlendirilmesini sağlamayan satışlardan, bağlı ortaklığın yapacağı sermaye artırımı sonucu doğacak sermaye taahhüdüne karşılık olmak üzere iştirak hisselerinin ayni sermaye olarak bağlı ortaklığa devredilmesinden elde edilen kazançlar ile aynı gruba dahil şirketler arasında yapılacak iştirak hissesi satışlarından fiktif olarak elde edilecek kazançların istisnaya konu edilmesi mümkün değildir.

Ayrıca elden çıkarılan iştirak hissesinden sağlanan likiditenin yine atıl hale dönüşmesine neden olacak şekilde fonksiyonel olarak benzer sabit kıymetlere kanalize edilmesi durumunda da anılan istisnadan faydalanılamayacaktır. Ancak, bir sektör veya faaliyet alanından çıkılarak diğer bir sektör veya faaliyet alanına girme, bir şirketin hisse çoğunluğuna sahip olma ve benzeri ekonomik fayda sağlayan amaçlarla mevcut iştirak hisselerinin satılarak yeni iştirak hisseleri satın alınması durumunda istisnadan faydalanılabilecektir.

Bu bağlamda;

- Holding olarak faaliyette bulunan Şirketinizin aktifinde bulunan, gerek grup şirketlerinin gerekse grup dışı şirketlerin iştirak hisselerinin, nakde dönüştürülmesi suretiyle şirket mali yapısının güçlendirilmesi amacıyla, üçüncü kişilere satışından elde edilen kazançların istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkün olup, söz konusu hisselerin Holdinginiz tarafından grup içi şirketlere satışından elde edilen kazançların ise istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.

- Grup şirketleriniz aktifinde bulunan, gerek diğer grup şirketlerinin gerekse grup dışı şirketlerin iştirak hisselerinin, nakde dönüştürülmesi suretiyle şirket mali yapısının güçlendirilmesi amacıyla, diğer grup şirketleri ve üçüncü kişilere satışından elde edilen kazançların istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkündür.

- İştirak hissesi satışından elde edilen hasılatın, sektör veya faaliyet alanı değişikliği, bir şirketin hisse çoğunluğuna sahip olma ve benzeri ekonomik fayda sağlayan amaçlar dışında, yeni iştirak hisseleri satın alınması için kullanılması durumunda, bir bağlı değerin başka bir bağlı değere dönüştürülmesi nedeniyle, hasılatın söz konusu bağlı değer için kullanılan kısmıyla ilgili olarak istisnadan yararlanılması mümkün değildir.

- Ayrıca, aynı grup içerisinde gerçekleşen satış işlemlerinde satış bedelinin Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi kapsamında emsallerine uygun olması gerektiği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

İçerik 2:

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

Gaziantep Defterdarlığı

 

 

 

 

 

Sayı

:

E-16700543-125[24-515-45]-….

26.12.2024

Konu

:

Holdinge bağlı iştirak hisselerinin satışında kurumlar vergisi istisnası

 

 

İlgi

:

….

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; Şirketinizin holding olarak faaliyette bulunduğu ve başka işletmelere iştirak ettiği, iştirak faaliyetinin doğal sonucu olarak şirket aktifinde grup şirketlerine ait iştirak hisselerinin bulunduğu, ayrıca grup şirketlerinin aktifinde de diğer grup şirketlerine ait iştirak hisselerinin bulunduğu belirtilerek,

- Şirketinizin aktifinde bulunan, grup şirketlerine veya grup dışı şirketlere ait olan iştirak hisselerinin, şirketiniz ile ilişkili olan veya olmayan kişilere satılması halinde,

- Grup şirketlerinin aktifinde bulunan, diğer grup şirketlerine veya grup dışı şirketlere ait olan iştirak hisselerinin, şirket ile ilişkili olan veya olmayan kişilere satılması halinde

Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamındaki istisnadan yararlanıp yararlanılamayacağı, beş yıl içerisinde farklı bir grup dışı veya grup içi şirket iştirak hissesi ile taşınmaz alınıp alınamayacağı hususunda görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "İstisnalar" başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, "Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri, rüçhan hakları ve bu fıkranın (a) bendi kapsamında istisna kazançlarına kaynak oluşturan yatırım fonlarının katılma paylarının satışından doğan kazançların %75'lik kısmı.

Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.

İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Aynı süre içinde işletmenin tasfiyesi (bu Kanuna göre yapılan devir ve bölünmeler hariç) halinde de bu hüküm uygulanır.

...

Menkul kıymet ticaretiyle uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır." hükümleri yer almaktadır.

Öte yandan 27/11/2024 tarihli ve 32735 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 9160 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca uygulanacak istisna oranı %50 olarak belirlenmiştir.

Konu ile ilgili olarak 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin;

- "5.6.2.3.4.2. Holding şirketlerin durumu" başlıklı bölümünde, "Türk Ticaret Kanununa göre, gayesi esas itibarıyla başka işletmelere iştirakten ibaret olan holding şirketlerin (aktiflerinde iştirak amacıyla iktisap edildiği ve elde tutulduğu ispat ve tevsik edilen iştirak hisseleri hariç olmak üzere) iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlar için istisna uygulanması söz konusu olmayacaktır.

Bu çerçevede, şirketlerin iktisap ettikleri diğer şirketlere ait hisse senetlerini veya ortaklık paylarını, Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği uyarınca "11-Menkul Kıymetler" veya "24-Mali Duran Varlıklar" gruplarındaki hesaplarda izlemeleri gerekmektedir. Kısa vadeli fiyat değişimlerinden yararlanarak kâr elde etmek amacıyla, geçici bir süre elde tutulmak üzere alınan hisse senetleri veya ortaklık payları "11-Menkul Kıymetler" grubundaki hesaplarda izlenmektedir. Holding şirketlerin söz konusu hesapta izlenmesi gereken hisse senetleri veya ortaklık paylarının bulunması halinde, bunların satışından doğan kazançlar, istisnadan yararlandırılmayacaktır. Ancak, holding şirketlerin "24-Mali Duran Varlıklar" grubundaki hesaplarda izlemesi gereken iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların ise diğer şartların da sağlanmış olması halinde, sözü edilen istisnadan yararlanabileceği tabiidir.

...",

- "5.6.2.4.1. Taşınmazlar ile iştirak hisselerinin para karşılığı olmaksızın devir ve temliki, trampası ve kamulaştırılması" başlıklı bölümünde, "İstisna uygulanabilmesi için taşınmazlar ile iştirak hisselerinin satılması ve bu işlemden bir kazanç elde edilerek, satan kurumun mali yapısında bir iyileşmenin olması gerekmektedir. Bu nedenle, söz konusu aktif kalemlerin para karşılığı olmaksızın devir ve temliki, trampası gibi işlemler istisna kapsamına girmemektedir.

Kat karşılığında arsa devrinde olduğu gibi, bir mal veya hakkın başka bir mal veya hak ile değiştirilmesini ifade eden trampa işlemlerinde de söz konusu istisna hükmü uygulanmayacaktır.

Bu tür kıymetlerin mevcut borçlar karşılığında rızaen veya icra yoluyla devredilmesi işlemleri ile kamulaştırma işlemleri ise kurumların finansman olanaklarını artıracağından istisna uygulaması kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

...",

- "5.6.2.4.4. Grup şirketleri arasındaki işlemlerin durumu" başlıklı bölümünde, "İstisnanın temel amacı, kurumların mali yapılarının güçlendirilmesinin teşviki olduğundan, ekonomik açıdan şirketlere ilave imkân sağlamayan işlemler istisna kapsamı dışında kalacaktır.

Grup şirketlerinin her birinin ayrı tüzel kişilikleri bulunduğundan, her bir şirketin söz konusu istisnadan yararlanabilmesi mümkündür.

Ancak, satış işleminin istisnanın amacına aykırı olarak işletmeye nakit girişi olmaksızın gerçekleştirilmesi halinde istisna uygulanmayacaktır.

Ayrıca, bağlı ortaklığın yapacağı sermaye artırımı sonucu doğacak sermaye taahhüdüne karşılık olmak üzere taşınmazların veya iştirak hisselerinin ayni sermaye olarak bağlı ortaklığa devredilmesi halinde, bağlı değer başka bir bağlı değere (iştirak hissesine) dönüşmüş olacağından söz konusu istisnadan yararlanılamayacaktır."

açıklamalarına yer verilmiştir.

Söz konusu düzenlemenin gerekçesinde de istisnanın temel amacının kurumların mali yapılarının güçlendirilmesinin teşviki olduğu, ekonomik açıdan firmalara ilave imkan sağlamayan işlemlerin istisna kapsamı dışında kalacağı, kurumların yönetimini etkileyecek şekilde birbiriyle ilişkili kişi veya kurumlar ya da aynı gruba dahil şirketler arasında yapılacak taşınmaz ve iştirak hissesi satışlarından fiktif olarak elde edilecek kazançlara istisna uygulanmasının söz konusu olmayacağı, aynı şekilde, elden çıkarılan taşınmaz ve iştirak hissesinden sağlanan likiditenin yine atıl hale dönüşmesine neden olacak şekilde fonksiyonel olarak benzer sabit kıymetlere kanalize edilmesi durumunun da istisnanın amacına uygun düşmeyeceği, belirtilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre; iştirak hisseleri satışı karşılığı bir nakit girişi sağlanması ve satan kurumun mali yapısında bir iyileşme olması kaydıyla elde edilen kazançların istisnaya konu edilmesi mümkün bulunmaktadır. Yine, holding şirketlerin "24-Mali Duran Varlıklar" grubundaki hesaplarda izlemesi gereken iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların da diğer şartların sağlanmış olması kaydıyla istisnadan yararlanabilmesi mümkündür. Grup şirketlerinden her birinin de şirketin mali yapısında bir iyileşme olması kaydıyla iştirak hissesi satış kazancı istisnadan yararlanabilmesi mümkündür.

İşletmeye nakit girişi olmaksızın gerçekleştirilen satışlardan, ekonomik açıdan şirketlerin mali yapılarının güçlendirilmesini sağlamayan satışlardan, bağlı ortaklığın yapacağı sermaye artırımı sonucu doğacak sermaye taahhüdüne karşılık olmak üzere iştirak hisselerinin ayni sermaye olarak bağlı ortaklığa devredilmesinden elde edilen kazançlar ile aynı gruba dahil şirketler arasında yapılacak iştirak hissesi satışlarından fiktif olarak elde edilecek kazançların istisnaya konu edilmesi mümkün değildir.

Ayrıca elden çıkarılan iştirak hissesinden sağlanan likiditenin yine atıl hale dönüşmesine neden olacak şekilde fonksiyonel olarak benzer sabit kıymetlere kanalize edilmesi durumunda da anılan istisnadan faydalanılamayacaktır. Ancak, bir sektör veya faaliyet alanından çıkılarak diğer bir sektör veya faaliyet alanına girme, bir şirketin hisse çoğunluğuna sahip olma ve benzeri ekonomik fayda sağlayan amaçlarla mevcut iştirak hisselerinin satılarak yeni iştirak hisseleri satın alınması durumunda istisnadan faydalanılabilecektir.

Bu bağlamda;

- Holding olarak faaliyette bulunan Şirketinizin aktifinde bulunan, gerek grup şirketlerinin gerekse grup dışı şirketlerin iştirak hisselerinin, nakde dönüştürülmesi suretiyle şirket mali yapısının güçlendirilmesi amacıyla, üçüncü kişilere satışından elde edilen kazançların istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkün olup, söz konusu hisselerin Holdinginiz tarafından grup içi şirketlere satışından elde edilen kazançların ise istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.

- Grup şirketleriniz aktifinde bulunan, gerek diğer grup şirketlerinin gerekse grup dışı şirketlerin iştirak hisselerinin, nakde dönüştürülmesi suretiyle şirket mali yapısının güçlendirilmesi amacıyla, diğer grup şirketleri ve üçüncü kişilere satışından elde edilen kazançların istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkündür.

- İştirak hissesi satışından elde edilen hasılatın, sektör veya faaliyet alanı değişikliği, bir şirketin hisse çoğunluğuna sahip olma ve benzeri ekonomik fayda sağlayan amaçlar dışında, yeni iştirak hisseleri satın alınması için kullanılması durumunda, bir bağlı değerin başka bir bağlı değere dönüştürülmesi nedeniyle, hasılatın söz konusu bağlı değer için kullanılan kısmıyla ilgili olarak istisnadan yararlanılması mümkün değildir.

- Ayrıca, aynı grup içerisinde gerçekleşen satış işlemlerinde satış bedelinin Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi kapsamında emsallerine uygun olması gerektiği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-125[6-24/1]-….

25.12.2024

Konu

:

Temlik Alınan Alacağın Vergilendirilmesi

 

 

İlgi

:

….

 

İlgide kayıtlı özelge talep formu ve eklerinden;

- Şirketinizin 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında … bölgesinin yönetimi ve işletmesinden sorumlu yönetici şirket olarak kurulduğu, bu bölgede yer alacak binaların yapımına yönelik …. ile Şirketiniz arasında …. tarihinde 30 yıl süreli İrtifak Hakkı Sözleşmesi imzalandığı ve Şirketiniz adına …. yönetimi tarafından …. tarihinde …. planlanan ofis inşaatlarının yapılacağı taşınmaz üzerinde 49 yıllığına üst hakkı tesis edildiği,

- Yapılması planlanan ofis inşaatları için ihaleye çıkıldığı ve ihale sonucunda …. ile …. tarihli İş Birliği Protokolü imzalandığı,

- … inşaatların finansmanı için …. kredi kullandığı ve bu kredi borçlarının ödenmesine yönelik …. tarihinde banka ile temlik sözleşmesi imzaladığı,

 

- Bu sözleşmeye göre, …. Şirketiniz ile imzalamış olduğu İş Birliği Protokolü çerçevesinde doğmuş ve doğacak asli ve feri alacaklarının ….USD'ye kadar olan kısmını kredi borçlarının karşılığı olarak bankaya temlik ettiği ve söz konusu temlikin de aynı tarihte Şirketiniz tarafından kabul edildiği,

- İş Birliği Protokolüne dayanılarak, …. tarihinde ….. ve Şirketiniz arasında inşaatı tamamlanacak taşınmazların kira gelirlerinin … yıllığına paylaşılmasını içeren …. de imzalandığı ve bu sözleşme içeriğinin kira gelirlerinin Şirketiniz adına ….açılacak hesapta toplanması ve …. payına düşen kısım ile sınırlı olmak kaydıyla, çekilen kredi tutarı kapandıktan sonra paylaşıma gidilmesinin düzenlenmesinin üzerine Şirketiniz tarafından …. lehine …. kredi borçlarının teminatı olarak ipotek tesis edilmiş olduğu ve sözleşme kaynaklı olarak Şirketinizin …. USD borcu bulunduğu,

- ….kredi borçlarını ödememesi üzerine bankanın, Şirketiniz ve ….'ye karşı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçmesi üzerine, anılan takibin kesinleştiği ve satış talebinde bulunulduğu,

- … ise Şirketiniz ve …. karşı ipoteğin iptali davası açtığı, Mahkeme tarafından satış işlemlerinin ve ortak hesapta toplanan kira gelirlerinden ödeme yapılmasının tedbiren durdurulmasına karar verildiği ve …. tarihli karar ile tesis edilen ipotek kaydının iptaline hükmedildiği,

- Halihazırda istinaf incelemesinde bulunan davada, mahkeme tarafından verilen tedbir kararı nedeniyle kira bedelleri olarak yatan paranın …. aktarımının ancak ….tedbir talebinden vazgeçmesi ile mümkün olabileceği,

- Söz konusu hukuki ihtilaflar neticesinde, … ve Şirketiniz arasında ….kaynaklı olarak ….. olan borcunuza karşılık yine … alacaklı konuma gelinmesi suretiyle adı geçen şirkete borcunuzun kapatılması amacıyla …, yaklaşık …. alacağını ve buna bağlı teminatlarını taraflarına … bedel karşılığında temlik edeceğini içeren bir …. imzalandığı,

- Şirketinizin bu bedelin yaklaşık …., konulan tedbir nedeniyle icra dosyasında biriken kira temlik bedellerinin serbest bırakılması suretiyle ödeyeceği

 

belirtilerek;

 

- Şirketinizin …. bedel karşılığında, …. olan muaccel hale gelmiş ancak … tarafından tahsile dair sonuç alınamamış olan ve tarafınızca da tahsil edilmesi mümkün olmayan yaklaşık … alacağının temlik alınmasında Şirketiniz açısından vergi mevzuatı bakımından bir gelirin doğup doğmadığı,

- Gelirin doğmuş kabul edilmesi halinde tutarının ne olacağı ve bu şekilde taraf olunan alacaklar bakımından değersiz alacak veya şüpheli alacak hükümlerine göre işlem yapılıp yapılmayacağı,

- Bu kapsamda temlik alınacak alacaklar için temlik harcı, dava ve/veya icra takibi tesis edilmesi halinde 4691 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca harç muafiyetinden Şirketinizce yararlanılıp yararlanılamayacağı

hususlarında görüşümüzün talep edildiği anlaşılmaktadır.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasıyla kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı; ikinci fıkrasıyla da safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise; bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce, işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hüküm altına alınmıştır.

Ticari kazancın tespitinde "tahakkuk esası ilkesi" ile "dönemsellik ilkesi" olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, dolayısıyla geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Bu esas dikkate alındığında, bir gelir veya gider unsurunun özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönemin kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. "Dönemsellik" kavramı gereği işletmeler, gelir ve giderlerini tahakkuk esasına göre muhasebeleştirmek, hasılat, gelir ve karlarını aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırmak durumundadırlar. Bu ilke uyarınca, gelir ve giderlerin ilgili oldukları dönemde kaydedilmesi gerekir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, tahakkuk etmiş bir gelirden söz edilebilmesi için gelirin mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleşmesi ile işlemden kaynaklanan alacağın da ödeme şartlarının belirlenmiş olması gerekmektedir.

Buna göre, somut durumda, söz konusu hukuki ihtilaflar nedeniyle Şirketiniz ile …. arasında …. tarihinde bir … imzalandığı ve …. şartların vuku bulması halinde, ….'ye kullandırdığı krediden kaynaklı olup, tahsil edemediği/edemeyeceğini değerlendirdiği asli ve fer'i alacaklar toplamı üzerinden yaklaşık …. alacağını ve buna bağlı teminatlarını, Şirketinize …. bedel karşılığında temlik edeceği ve …. mükellefiyetinin re'sen terk durumda olduğu hususları dikkate alındığında, bu durumda tahakkuk etmiş bir gelirden söz edilemeyeceğinden, temlik tutarı ile yapılan ödeme arasındaki fark tutarın kurum kazancınızın tespitinde gelir olarak dikkate alınması söz konusu olmayacaktır.

Diğer taraftan, tahsil edilen kira tutarları ile izleyen dönemlerde …. bedelle temlik alınan alacağınızı aşan bir tutarda tahsilat yapılması durumunda aşan tutarların ilgili dönemlerde kurum kazancınıza dahil edilmesi gerektiği ise tabiidir.

HARÇLAR KANUNU YÖNÜNDEN:

492 sayılı Harçlar Kanununun 2 nci maddesinde, yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu; 11 inci maddesinde, genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle mükellef olduğu; 123 üncü maddesinin birinci fıkrasında ise özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmayacağı hüküm altına alınmıştır.

Öte yandan, 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, "Yönetici Şirket"in, bu Kanuna uygun ve anonim şirket olarak kurulan, bölgenin yönetimi ve işletmesinden sorumlu şirketi ifade ettiği; 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, yönetici şirketin bu Kanunun uygulanması ile ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar yönünden damga vergisinden, yapılan işlemler bakımından harçlardan muaf olduğu hüküm altına alınmış olup, bu Kanunun uygulanması dışında yapılan işlemler bakımından yönetici şirketin harç muafiyeti bulunmamaktadır.

Buna göre, başvurunuza konu bankadan temlik alınan alacaklarla ilgili olarak şirketinizce dava açılması veya icra takibi yapılması gibi yargı işlemleri, yönetici şirketin 4691 sayılı Kanunun uygulanmasıyla ilgili işlemleri kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, bu işlemlere ilişkin olarak 4691 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde yer alan harç muafiyetinden yararlanmanız mümkün değildir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-125[6-24/1]-….

25.12.2024

Konu

:

Temlik Alınan Alacağın Vergilendirilmesi

 

 

İlgi

:

….

 

İlgide kayıtlı özelge talep formu ve eklerinden;

- Şirketinizin 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında … bölgesinin yönetimi ve işletmesinden sorumlu yönetici şirket olarak kurulduğu, bu bölgede yer alacak binaların yapımına yönelik …. ile Şirketiniz arasında …. tarihinde 30 yıl süreli İrtifak Hakkı Sözleşmesi imzalandığı ve Şirketiniz adına …. yönetimi tarafından …. tarihinde …. planlanan ofis inşaatlarının yapılacağı taşınmaz üzerinde 49 yıllığına üst hakkı tesis edildiği,

- Yapılması planlanan ofis inşaatları için ihaleye çıkıldığı ve ihale sonucunda …. ile …. tarihli İş Birliği Protokolü imzalandığı,

- … inşaatların finansmanı için …. kredi kullandığı ve bu kredi borçlarının ödenmesine yönelik …. tarihinde banka ile temlik sözleşmesi imzaladığı,

 

- Bu sözleşmeye göre, …. Şirketiniz ile imzalamış olduğu İş Birliği Protokolü çerçevesinde doğmuş ve doğacak asli ve feri alacaklarının ….USD'ye kadar olan kısmını kredi borçlarının karşılığı olarak bankaya temlik ettiği ve söz konusu temlikin de aynı tarihte Şirketiniz tarafından kabul edildiği,

- İş Birliği Protokolüne dayanılarak, …. tarihinde ….. ve Şirketiniz arasında inşaatı tamamlanacak taşınmazların kira gelirlerinin … yıllığına paylaşılmasını içeren …. de imzalandığı ve bu sözleşme içeriğinin kira gelirlerinin Şirketiniz adına ….açılacak hesapta toplanması ve …. payına düşen kısım ile sınırlı olmak kaydıyla, çekilen kredi tutarı kapandıktan sonra paylaşıma gidilmesinin düzenlenmesinin üzerine Şirketiniz tarafından …. lehine …. kredi borçlarının teminatı olarak ipotek tesis edilmiş olduğu ve sözleşme kaynaklı olarak Şirketinizin …. USD borcu bulunduğu,

- ….kredi borçlarını ödememesi üzerine bankanın, Şirketiniz ve ….'ye karşı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçmesi üzerine, anılan takibin kesinleştiği ve satış talebinde bulunulduğu,

- … ise Şirketiniz ve …. karşı ipoteğin iptali davası açtığı, Mahkeme tarafından satış işlemlerinin ve ortak hesapta toplanan kira gelirlerinden ödeme yapılmasının tedbiren durdurulmasına karar verildiği ve …. tarihli karar ile tesis edilen ipotek kaydının iptaline hükmedildiği,

- Halihazırda istinaf incelemesinde bulunan davada, mahkeme tarafından verilen tedbir kararı nedeniyle kira bedelleri olarak yatan paranın …. aktarımının ancak ….tedbir talebinden vazgeçmesi ile mümkün olabileceği,

- Söz konusu hukuki ihtilaflar neticesinde, … ve Şirketiniz arasında ….kaynaklı olarak ….. olan borcunuza karşılık yine … alacaklı konuma gelinmesi suretiyle adı geçen şirkete borcunuzun kapatılması amacıyla …, yaklaşık …. alacağını ve buna bağlı teminatlarını taraflarına … bedel karşılığında temlik edeceğini içeren bir …. imzalandığı,

- Şirketinizin bu bedelin yaklaşık …., konulan tedbir nedeniyle icra dosyasında biriken kira temlik bedellerinin serbest bırakılması suretiyle ödeyeceği

 

belirtilerek;

 

- Şirketinizin …. bedel karşılığında, …. olan muaccel hale gelmiş ancak … tarafından tahsile dair sonuç alınamamış olan ve tarafınızca da tahsil edilmesi mümkün olmayan yaklaşık … alacağının temlik alınmasında Şirketiniz açısından vergi mevzuatı bakımından bir gelirin doğup doğmadığı,

- Gelirin doğmuş kabul edilmesi halinde tutarının ne olacağı ve bu şekilde taraf olunan alacaklar bakımından değersiz alacak veya şüpheli alacak hükümlerine göre işlem yapılıp yapılmayacağı,

- Bu kapsamda temlik alınacak alacaklar için temlik harcı, dava ve/veya icra takibi tesis edilmesi halinde 4691 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca harç muafiyetinden Şirketinizce yararlanılıp yararlanılamayacağı

hususlarında görüşümüzün talep edildiği anlaşılmaktadır.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasıyla kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı; ikinci fıkrasıyla da safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise; bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce, işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hüküm altına alınmıştır.

Ticari kazancın tespitinde "tahakkuk esası ilkesi" ile "dönemsellik ilkesi" olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, dolayısıyla geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Bu esas dikkate alındığında, bir gelir veya gider unsurunun özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönemin kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. "Dönemsellik" kavramı gereği işletmeler, gelir ve giderlerini tahakkuk esasına göre muhasebeleştirmek, hasılat, gelir ve karlarını aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırmak durumundadırlar. Bu ilke uyarınca, gelir ve giderlerin ilgili oldukları dönemde kaydedilmesi gerekir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, tahakkuk etmiş bir gelirden söz edilebilmesi için gelirin mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleşmesi ile işlemden kaynaklanan alacağın da ödeme şartlarının belirlenmiş olması gerekmektedir.

Buna göre, somut durumda, söz konusu hukuki ihtilaflar nedeniyle Şirketiniz ile …. arasında …. tarihinde bir … imzalandığı ve …. şartların vuku bulması halinde, ….'ye kullandırdığı krediden kaynaklı olup, tahsil edemediği/edemeyeceğini değerlendirdiği asli ve fer'i alacaklar toplamı üzerinden yaklaşık …. alacağını ve buna bağlı teminatlarını, Şirketinize …. bedel karşılığında temlik edeceği ve …. mükellefiyetinin re'sen terk durumda olduğu hususları dikkate alındığında, bu durumda tahakkuk etmiş bir gelirden söz edilemeyeceğinden, temlik tutarı ile yapılan ödeme arasındaki fark tutarın kurum kazancınızın tespitinde gelir olarak dikkate alınması söz konusu olmayacaktır.

Diğer taraftan, tahsil edilen kira tutarları ile izleyen dönemlerde …. bedelle temlik alınan alacağınızı aşan bir tutarda tahsilat yapılması durumunda aşan tutarların ilgili dönemlerde kurum kazancınıza dahil edilmesi gerektiği ise tabiidir.

HARÇLAR KANUNU YÖNÜNDEN:

492 sayılı Harçlar Kanununun 2 nci maddesinde, yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu; 11 inci maddesinde, genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle mükellef olduğu; 123 üncü maddesinin birinci fıkrasında ise özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmayacağı hüküm altına alınmıştır.

Öte yandan, 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, "Yönetici Şirket"in, bu Kanuna uygun ve anonim şirket olarak kurulan, bölgenin yönetimi ve işletmesinden sorumlu şirketi ifade ettiği; 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, yönetici şirketin bu Kanunun uygulanması ile ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar yönünden damga vergisinden, yapılan işlemler bakımından harçlardan muaf olduğu hüküm altına alınmış olup, bu Kanunun uygulanması dışında yapılan işlemler bakımından yönetici şirketin harç muafiyeti bulunmamaktadır.

Buna göre, başvurunuza konu bankadan temlik alınan alacaklarla ilgili olarak şirketinizce dava açılması veya icra takibi yapılması gibi yargı işlemleri, yönetici şirketin 4691 sayılı Kanunun uygulanmasıyla ilgili işlemleri kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, bu işlemlere ilişkin olarak 4691 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde yer alan harç muafiyetinden yararlanmanız mümkün değildir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-125[6-24/1]-….

25.12.2024

Konu

:

Temlik Alınan Alacağın Vergilendirilmesi

 

 

İlgi

:

….

 

İlgide kayıtlı özelge talep formu ve eklerinden;

- Şirketinizin 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında … bölgesinin yönetimi ve işletmesinden sorumlu yönetici şirket olarak kurulduğu, bu bölgede yer alacak binaların yapımına yönelik …. ile Şirketiniz arasında …. tarihinde 30 yıl süreli İrtifak Hakkı Sözleşmesi imzalandığı ve Şirketiniz adına …. yönetimi tarafından …. tarihinde …. planlanan ofis inşaatlarının yapılacağı taşınmaz üzerinde 49 yıllığına üst hakkı tesis edildiği,

- Yapılması planlanan ofis inşaatları için ihaleye çıkıldığı ve ihale sonucunda …. ile …. tarihli İş Birliği Protokolü imzalandığı,

- … inşaatların finansmanı için …. kredi kullandığı ve bu kredi borçlarının ödenmesine yönelik …. tarihinde banka ile temlik sözleşmesi imzaladığı,

 

- Bu sözleşmeye göre, …. Şirketiniz ile imzalamış olduğu İş Birliği Protokolü çerçevesinde doğmuş ve doğacak asli ve feri alacaklarının ….USD'ye kadar olan kısmını kredi borçlarının karşılığı olarak bankaya temlik ettiği ve söz konusu temlikin de aynı tarihte Şirketiniz tarafından kabul edildiği,

- İş Birliği Protokolüne dayanılarak, …. tarihinde ….. ve Şirketiniz arasında inşaatı tamamlanacak taşınmazların kira gelirlerinin … yıllığına paylaşılmasını içeren …. de imzalandığı ve bu sözleşme içeriğinin kira gelirlerinin Şirketiniz adına ….açılacak hesapta toplanması ve …. payına düşen kısım ile sınırlı olmak kaydıyla, çekilen kredi tutarı kapandıktan sonra paylaşıma gidilmesinin düzenlenmesinin üzerine Şirketiniz tarafından …. lehine …. kredi borçlarının teminatı olarak ipotek tesis edilmiş olduğu ve sözleşme kaynaklı olarak Şirketinizin …. USD borcu bulunduğu,

- ….kredi borçlarını ödememesi üzerine bankanın, Şirketiniz ve ….'ye karşı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçmesi üzerine, anılan takibin kesinleştiği ve satış talebinde bulunulduğu,

- … ise Şirketiniz ve …. karşı ipoteğin iptali davası açtığı, Mahkeme tarafından satış işlemlerinin ve ortak hesapta toplanan kira gelirlerinden ödeme yapılmasının tedbiren durdurulmasına karar verildiği ve …. tarihli karar ile tesis edilen ipotek kaydının iptaline hükmedildiği,

- Halihazırda istinaf incelemesinde bulunan davada, mahkeme tarafından verilen tedbir kararı nedeniyle kira bedelleri olarak yatan paranın …. aktarımının ancak ….tedbir talebinden vazgeçmesi ile mümkün olabileceği,

- Söz konusu hukuki ihtilaflar neticesinde, … ve Şirketiniz arasında ….kaynaklı olarak ….. olan borcunuza karşılık yine … alacaklı konuma gelinmesi suretiyle adı geçen şirkete borcunuzun kapatılması amacıyla …, yaklaşık …. alacağını ve buna bağlı teminatlarını taraflarına … bedel karşılığında temlik edeceğini içeren bir …. imzalandığı,

- Şirketinizin bu bedelin yaklaşık …., konulan tedbir nedeniyle icra dosyasında biriken kira temlik bedellerinin serbest bırakılması suretiyle ödeyeceği

 

belirtilerek;

 

- Şirketinizin …. bedel karşılığında, …. olan muaccel hale gelmiş ancak … tarafından tahsile dair sonuç alınamamış olan ve tarafınızca da tahsil edilmesi mümkün olmayan yaklaşık … alacağının temlik alınmasında Şirketiniz açısından vergi mevzuatı bakımından bir gelirin doğup doğmadığı,

- Gelirin doğmuş kabul edilmesi halinde tutarının ne olacağı ve bu şekilde taraf olunan alacaklar bakımından değersiz alacak veya şüpheli alacak hükümlerine göre işlem yapılıp yapılmayacağı,

- Bu kapsamda temlik alınacak alacaklar için temlik harcı, dava ve/veya icra takibi tesis edilmesi halinde 4691 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca harç muafiyetinden Şirketinizce yararlanılıp yararlanılamayacağı

hususlarında görüşümüzün talep edildiği anlaşılmaktadır.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasıyla kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı; ikinci fıkrasıyla da safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise; bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce, işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hüküm altına alınmıştır.

Ticari kazancın tespitinde "tahakkuk esası ilkesi" ile "dönemsellik ilkesi" olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, dolayısıyla geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Bu esas dikkate alındığında, bir gelir veya gider unsurunun özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönemin kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. "Dönemsellik" kavramı gereği işletmeler, gelir ve giderlerini tahakkuk esasına göre muhasebeleştirmek, hasılat, gelir ve karlarını aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırmak durumundadırlar. Bu ilke uyarınca, gelir ve giderlerin ilgili oldukları dönemde kaydedilmesi gerekir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, tahakkuk etmiş bir gelirden söz edilebilmesi için gelirin mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleşmesi ile işlemden kaynaklanan alacağın da ödeme şartlarının belirlenmiş olması gerekmektedir.

Buna göre, somut durumda, söz konusu hukuki ihtilaflar nedeniyle Şirketiniz ile …. arasında …. tarihinde bir … imzalandığı ve …. şartların vuku bulması halinde, ….'ye kullandırdığı krediden kaynaklı olup, tahsil edemediği/edemeyeceğini değerlendirdiği asli ve fer'i alacaklar toplamı üzerinden yaklaşık …. alacağını ve buna bağlı teminatlarını, Şirketinize …. bedel karşılığında temlik edeceği ve …. mükellefiyetinin re'sen terk durumda olduğu hususları dikkate alındığında, bu durumda tahakkuk etmiş bir gelirden söz edilemeyeceğinden, temlik tutarı ile yapılan ödeme arasındaki fark tutarın kurum kazancınızın tespitinde gelir olarak dikkate alınması söz konusu olmayacaktır.

Diğer taraftan, tahsil edilen kira tutarları ile izleyen dönemlerde …. bedelle temlik alınan alacağınızı aşan bir tutarda tahsilat yapılması durumunda aşan tutarların ilgili dönemlerde kurum kazancınıza dahil edilmesi gerektiği ise tabiidir.

HARÇLAR KANUNU YÖNÜNDEN:

492 sayılı Harçlar Kanununun 2 nci maddesinde, yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu; 11 inci maddesinde, genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle mükellef olduğu; 123 üncü maddesinin birinci fıkrasında ise özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmayacağı hüküm altına alınmıştır.

Öte yandan, 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, "Yönetici Şirket"in, bu Kanuna uygun ve anonim şirket olarak kurulan, bölgenin yönetimi ve işletmesinden sorumlu şirketi ifade ettiği; 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, yönetici şirketin bu Kanunun uygulanması ile ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar yönünden damga vergisinden, yapılan işlemler bakımından harçlardan muaf olduğu hüküm altına alınmış olup, bu Kanunun uygulanması dışında yapılan işlemler bakımından yönetici şirketin harç muafiyeti bulunmamaktadır.

Buna göre, başvurunuza konu bankadan temlik alınan alacaklarla ilgili olarak şirketinizce dava açılması veya icra takibi yapılması gibi yargı işlemleri, yönetici şirketin 4691 sayılı Kanunun uygulanmasıyla ilgili işlemleri kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, bu işlemlere ilişkin olarak 4691 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde yer alan harç muafiyetinden yararlanmanız mümkün değildir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

Resmi Gazete No: 32760 Resmi Gazete Tarihi: Pazar, 22 Aralık, 2024 Adı: UID:
İçerik:

Cumhurbaşkanı Kararına ulaşmak için tıklayınız.

İçerik 1:

Cumhurbaşkanı Kararına ulaşmak için tıklayınız.

İçerik 2:

Cumhurbaşkanı Kararına ulaşmak için tıklayınız.

Resmi Gazete No: 32760 Resmi Gazete Tarihi: Pazar, 22 Aralık, 2024 Adı: UID:
İçerik:

Cumhurbaşkanı Kararına ulaşmak için tıklayınız.

İçerik 1:

Cumhurbaşkanı Kararına ulaşmak için tıklayınız.

İçerik 2:

Cumhurbaşkanı Kararına ulaşmak için tıklayınız.

Resmi Gazete No: 32735 Resmi Gazete Tarihi: Çarşamba, 27 Kasım, 2024 Adı: UID:
İçerik:

Cumhurbaşkanı Kararına ulaşmak için tıklayınız.

İçerik 1:

Cumhurbaşkanı Kararına ulaşmak için tıklayınız.

İçerik 2:

Cumhurbaşkanı Kararına ulaşmak için tıklayınız.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Defterdarlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-11395140-105[VUK-3-2823]-…

23.10.2024

Konu

:

Enflasyon düzeltmesi

 

 

 

 

 

İlgi

:

...

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, şirketinizin … yılı dönem sonu bilançosunun enflasyon düzeltmesine tabi tutulduğu belirtilmiş olup, Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yer alan finansman gider kısıtlaması uygulamasında, …. yılı için düzeltme öncesi ve sonrası bilançolardan hangisinin dikkate alınacağı hususunda görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasında, "Malî tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tâbi tutulur.

 

1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100'den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10'dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer.

 

Kapsama giren mükellefler, geçici vergi dönemlerinin sonu itibarıyla malî tabloları düzenlemek ve enflasyon düzeltmesi yapmak zorundadırlar. Geçici vergi dönemlerinde yukarıda belirtilen oranların tespitinde, son üç hesap dönemi yerine üçer aylık dönemlerin son ayı dahil önceki otuzaltı ay ve içinde bulunulan hesap dönemi yerine son oniki ay dikkate alınır. Bir hesap dönemi içindeki geçici vergi dönemlerinin herhangi birinde düzeltme yapılması halinde takip eden geçici vergi dönemlerinde ve içinde bulunulan hesap dönemi sonunda da düzeltme yapılır...",

 

- Geçici 33 üncü maddesinde, "...

 

31/12/2023 tarihli mali tablolar, enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşup oluşmadığına bakılmaksızın enflasyon düzeltmesine tabi tutulur. Yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr/zarar farkı geçmiş yıllar kâr/zararı hesabında gösterilir. Bu şekilde tespit edilen geçmiş yıl kârı vergiye tabi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez..."

 

hükümleri yer almaktadır.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde, "Kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10'unu aşmamak üzere Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan kısmı. Belirlenecek oranı sektörler itibarıyla farklılaştırmaya Cumhurbaşkanı, bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir." hükmüne yer verilmiştir.

 

Bu hükümlere göre, …. hesap dönemine ilişkin yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr veya zarar kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınmayacağından ve …. yılı için düzeltme öncesi mali tablolarına göre vergilendirme yapılacağından, Kurumlar Vergisi Kanununa istinaden finansman gider kısıtlaması hesabında, …. tarihli enflasyon düzeltmesi yapılmamış bilançoya göre belirlenen tutarlarının dikkate alınacağı tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Defterdarlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-11395140-105[VUK-3-2823]-…

23.10.2024

Konu

:

Enflasyon düzeltmesi

 

 

 

 

 

İlgi

:

...

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, şirketinizin … yılı dönem sonu bilançosunun enflasyon düzeltmesine tabi tutulduğu belirtilmiş olup, Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yer alan finansman gider kısıtlaması uygulamasında, …. yılı için düzeltme öncesi ve sonrası bilançolardan hangisinin dikkate alınacağı hususunda görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasında, "Malî tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tâbi tutulur.

 

1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100'den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10'dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer.

 

Kapsama giren mükellefler, geçici vergi dönemlerinin sonu itibarıyla malî tabloları düzenlemek ve enflasyon düzeltmesi yapmak zorundadırlar. Geçici vergi dönemlerinde yukarıda belirtilen oranların tespitinde, son üç hesap dönemi yerine üçer aylık dönemlerin son ayı dahil önceki otuzaltı ay ve içinde bulunulan hesap dönemi yerine son oniki ay dikkate alınır. Bir hesap dönemi içindeki geçici vergi dönemlerinin herhangi birinde düzeltme yapılması halinde takip eden geçici vergi dönemlerinde ve içinde bulunulan hesap dönemi sonunda da düzeltme yapılır...",

 

- Geçici 33 üncü maddesinde, "...

 

31/12/2023 tarihli mali tablolar, enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşup oluşmadığına bakılmaksızın enflasyon düzeltmesine tabi tutulur. Yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr/zarar farkı geçmiş yıllar kâr/zararı hesabında gösterilir. Bu şekilde tespit edilen geçmiş yıl kârı vergiye tabi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez..."

 

hükümleri yer almaktadır.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde, "Kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10'unu aşmamak üzere Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan kısmı. Belirlenecek oranı sektörler itibarıyla farklılaştırmaya Cumhurbaşkanı, bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir." hükmüne yer verilmiştir.

 

Bu hükümlere göre, …. hesap dönemine ilişkin yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr veya zarar kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınmayacağından ve …. yılı için düzeltme öncesi mali tablolarına göre vergilendirme yapılacağından, Kurumlar Vergisi Kanununa istinaden finansman gider kısıtlaması hesabında, …. tarihli enflasyon düzeltmesi yapılmamış bilançoya göre belirlenen tutarlarının dikkate alınacağı tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Defterdarlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-11395140-105[VUK-3-2823]-…

23.10.2024

Konu

:

Enflasyon düzeltmesi

 

 

 

 

 

İlgi

:

...

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, şirketinizin … yılı dönem sonu bilançosunun enflasyon düzeltmesine tabi tutulduğu belirtilmiş olup, Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yer alan finansman gider kısıtlaması uygulamasında, …. yılı için düzeltme öncesi ve sonrası bilançolardan hangisinin dikkate alınacağı hususunda görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasında, "Malî tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tâbi tutulur.

 

1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100'den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10'dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer.

 

Kapsama giren mükellefler, geçici vergi dönemlerinin sonu itibarıyla malî tabloları düzenlemek ve enflasyon düzeltmesi yapmak zorundadırlar. Geçici vergi dönemlerinde yukarıda belirtilen oranların tespitinde, son üç hesap dönemi yerine üçer aylık dönemlerin son ayı dahil önceki otuzaltı ay ve içinde bulunulan hesap dönemi yerine son oniki ay dikkate alınır. Bir hesap dönemi içindeki geçici vergi dönemlerinin herhangi birinde düzeltme yapılması halinde takip eden geçici vergi dönemlerinde ve içinde bulunulan hesap dönemi sonunda da düzeltme yapılır...",

 

- Geçici 33 üncü maddesinde, "...

 

31/12/2023 tarihli mali tablolar, enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşup oluşmadığına bakılmaksızın enflasyon düzeltmesine tabi tutulur. Yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr/zarar farkı geçmiş yıllar kâr/zararı hesabında gösterilir. Bu şekilde tespit edilen geçmiş yıl kârı vergiye tabi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez..."

 

hükümleri yer almaktadır.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde, "Kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10'unu aşmamak üzere Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan kısmı. Belirlenecek oranı sektörler itibarıyla farklılaştırmaya Cumhurbaşkanı, bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir." hükmüne yer verilmiştir.

 

Bu hükümlere göre, …. hesap dönemine ilişkin yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr veya zarar kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınmayacağından ve …. yılı için düzeltme öncesi mali tablolarına göre vergilendirme yapılacağından, Kurumlar Vergisi Kanununa istinaden finansman gider kısıtlaması hesabında, …. tarihli enflasyon düzeltmesi yapılmamış bilançoya göre belirlenen tutarlarının dikkate alınacağı tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları KDV Ve ÖTV Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-84974990-130[KDV.5/İ/2024/9-14]-

09.10.2024

Konu

:

Yurt İçinde Verilen Tasarım Hizmetinden Elde Edilen Gelirin Vergilendirilmesi

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; Şirketinizin faaliyet konusunun mühendislik, danışmanlık ve proje hizmetleri olduğu, … Elektrik İdaresi tarafından ihale edilen iş kapsamında; …'da yapımı gerçekleştirilen inşaat, elektrik tesisi ve trafo merkezleri için primer elektrik, inşaat ve çelik konstruksiyon projelerinin hazırlanması ve mühendislik hizmetlerinin sağlanması işlerinin yapıldığı, yapımı gerçekleşecek olan tesisin taahhüdünün asıl yüklenici firma (… A.Ş) tarafından üstlenildiği ve söz konusu ihracata esas işlerin asıl yüklenici tarafından yapıldığı, firmanızın Ankara'da bulunan iş yerinden tasarım hizmetlerinin sağlanması için asıl yüklenici firmanın alt yüklenicisi olarak söz konusu işin proje ve mühendislik işlerini yaptığı, söz konusu iş kapsamında merkezi İstanbul'da yer alan asıl yüklenici firmaya sözü edilen yurt dışı işi için proje ve mühendislik hizmetleri karşılığı fatura düzenleneceği belirtilerek ihracatçı firmaya verilen söz konusu hizmet dolayısıyla elde edilecek kazancın kurumlar vergisi matrahından indirim konusu yapılıp
yapılmayacağı ile düzenlenecek faturanın hizmet ihracatı kapsamında KDV'den istisna olup olmadığı hususunda görüş talep edilmiştir.

 

 

I-KURUMLAR VERGİSİ KANUNU AÇISINDAN

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendinde;

 

"Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara Türkiye'de verilen ve münhasıran yurt dışında yararlanılan mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim alanlarında faaliyette bulunan hizmet işletmeleri ile ilgili bakanlığın izni ve denetimine tabi olarak eğitim ve sağlık alanında faaliyet gösteren ve Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilere hizmet veren işletmelerin münhasıran bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazancın, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar tamamının Türkiye'ye transfer edilmesi şartıyla, %80'i.

 

Bu indirimden yararlanılabilmesi için fatura veya benzeri belgenin yurt dışındaki müşteri adına düzenlenmesi şarttır.

 

..." hükmüne yer verilmiştir.

 

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "10.5. Türkiye'den yurt dışı mukimi kişi ve kurumlara verilen hizmetler" başlıklı bölümünde konu hakkında ayrıntılı açıklamalara yer verilmiş olup"10.5.2.İndirimden faydalanma şartları" başlıklı bölümünde;

 

"10.5.2.1. İndirimden faydalanabilecek şirketlerin ana sözleşmelerinde yazılı esas faaliyet konusu

 

İlgili şirketlerin ana sözleşmelerinde yazılı esas faaliyet konuları arasında, mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim, eğitim ve sağlık hizmetleri sunmak olmalıdır. Şirket bünyesinde sözü edilen hizmetlerden sadece birisi verilebileceği gibi ana sözleşmelerinde yer almak şartıyla birden fazlası da verilebilir.

 

...

 

10.5.2.2. Hizmetin, Türkiye'den münhasıran yurt dışı mukimi kişi ve/veya kurum için yapılmış olması

 

Mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim hizmetlerinin, Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilerle, iş yeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara; eğitim veya sağlık hizmetlerinin de Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilere verilmesi gerekmektedir.

 

Yukarıda belirtilen hizmetlerin fiilen verilmesi gerekmekte olup bu alanlarda sunulan asistanlık, danışmanlık ve aracılık gibi hizmetlerin bu kapsamda değerlendirilmesi mümkün değildir.

 

10.5.2.3. Faturanın yurt dışı mukimi kişi ve/veya kurum adına düzenlenmesi

 

Yapılan hizmet ile ilgili olarak düzenlenecek faturanın, yukarıda özellikleri açıklanan yurt dışı mukimi kişi ve/veya kurum adına düzenlenmesi gerekmektedir.

 

...

 

10.5.2.4. Türkiye'den verilen, mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme ve veri analizi hizmetlerinden yurt dışında yararlanılması

 

Verilen hizmetten yurt dışında yararlanılmış olması gerekir.Diğer bir anlatımla, yurt dışı mukimi kişi ve/veya kurum için verilen hizmetin,bu kişilerin ve/veya kurumların Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisinin olmaması gerekmektedir."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Buna göre, Şirketiniz tarafından gerçekleştirilen proje ve mühendislik hizmetinin merkezi İstanbul'da yer alan ana yüklenici firma … A.Ş.'ye verilmesi, hizmete ilişkin faturanın ana yüklenici firma adına düzenlenmiş olması ve söz konusu hizmetten Türkiye'de yararlanılmış olması nedeniyle Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi hükmünden  yararlanmanız mümkün bulunmamaktadır.

 

II-KATMA DEĞER VERGİSİ AÇISINDAN

 

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

 

-1/1 inci maddesinde; ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu,

 

-4/1 inci maddesinde; hizmetin teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu, bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği,

 

-6/b maddesinde; işlemlerin Türkiye'de yapılmasının, hizmetin Türkiye'de yapılmasını ve hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade ettiği,

 

-11/1-a maddesinde; yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV'den istisna olduğu,

 

-12/2 nci maddesinde de, bir hizmetin yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmet sayılabilmesi için, hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış olması ve hizmetten yurt dışında faydalanılması gerektiği,

 

hüküm altına alınmıştır.

 

KDV Genel Uygulama Tebliğinin "II-A/2. Hizmet İhracı" başlıklı bölümün, "2.1. İstisnanın Kapsamı" alt başlıklı bölümünde;

 

"3065 sayılı Kanunun (11/1-a) maddesi kapsamında bir hizmetin KDV'den istisna olabilmesi için, aynı Kanunun (12/2)nci maddesine göre;

 

- Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapılması,

 

- Hizmetten yurtdışında faydalanılması,

 

gerekir.

 

Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapıldığı, yurtdışındaki müşteri adına düzenlenen fatura ve benzeri belge ile tevsik edilir.

 

Hizmetten yurtdışında faydalanılmasından kasıt, Türkiye'de yurtdışındaki müşteri için yapılan hizmetin, müşterinin yurtdışındaki iş, işlem ve faaliyetleri ile ilgili olması; Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisi bulunmamasıdır.

 

Yurtdışındaki firmaların, Türkiye'ye gönderecekleri mal ve hizmetler Türkiye'de tüketildiğinden, bu firmalara söz konusu mal ve hizmetler için Türkiye'de verilen danışmanlık, aracılık, gözetim, müşteri bulma, piyasa araştırması vb. hizmetler, hizmet ihracı istisnası kapsamında değerlendirilmez ve KDV'ye tabidir. Bu durumda faydalanma kriterinin tespitinde, yapılan hizmetin ithal edilen mal ile doğrudan ilişkili olması gerekir.''

 

açıklamaları yer almaktadır.

 

Buna göre, …'da gerçekleşecek olan inşaat, elektrik tesisi ve trafo merkezleri için merkezi Ankara'da yer alan firmanız tarafından merkezi İstanbul'da yer alan ana yüklenici firmaya tasarım hizmeti verilmesi, hizmete ilişkin faturanın ana yüklenici firma adına düzenlenmesi ve söz konusu hizmetten Türkiye'de faydalanılması nedeniyle, bu hizmetin KDV Kanununun 11/1-a maddesi kapsamında hizmet ihracı olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları KDV Ve ÖTV Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-84974990-130[KDV.5/İ/2024/9-14]-

09.10.2024

Konu

:

Yurt İçinde Verilen Tasarım Hizmetinden Elde Edilen Gelirin Vergilendirilmesi

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; Şirketinizin faaliyet konusunun mühendislik, danışmanlık ve proje hizmetleri olduğu, … Elektrik İdaresi tarafından ihale edilen iş kapsamında; …'da yapımı gerçekleştirilen inşaat, elektrik tesisi ve trafo merkezleri için primer elektrik, inşaat ve çelik konstruksiyon projelerinin hazırlanması ve mühendislik hizmetlerinin sağlanması işlerinin yapıldığı, yapımı gerçekleşecek olan tesisin taahhüdünün asıl yüklenici firma (… A.Ş) tarafından üstlenildiği ve söz konusu ihracata esas işlerin asıl yüklenici tarafından yapıldığı, firmanızın Ankara'da bulunan iş yerinden tasarım hizmetlerinin sağlanması için asıl yüklenici firmanın alt yüklenicisi olarak söz konusu işin proje ve mühendislik işlerini yaptığı, söz konusu iş kapsamında merkezi İstanbul'da yer alan asıl yüklenici firmaya sözü edilen yurt dışı işi için proje ve mühendislik hizmetleri karşılığı fatura düzenleneceği belirtilerek ihracatçı firmaya verilen söz konusu hizmet dolayısıyla elde edilecek kazancın kurumlar vergisi matrahından indirim konusu yapılıp
yapılmayacağı ile düzenlenecek faturanın hizmet ihracatı kapsamında KDV'den istisna olup olmadığı hususunda görüş talep edilmiştir.

 

 

I-KURUMLAR VERGİSİ KANUNU AÇISINDAN

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendinde;

 

"Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara Türkiye'de verilen ve münhasıran yurt dışında yararlanılan mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim alanlarında faaliyette bulunan hizmet işletmeleri ile ilgili bakanlığın izni ve denetimine tabi olarak eğitim ve sağlık alanında faaliyet gösteren ve Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilere hizmet veren işletmelerin münhasıran bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazancın, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar tamamının Türkiye'ye transfer edilmesi şartıyla, %80'i.

 

Bu indirimden yararlanılabilmesi için fatura veya benzeri belgenin yurt dışındaki müşteri adına düzenlenmesi şarttır.

 

..." hükmüne yer verilmiştir.

 

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "10.5. Türkiye'den yurt dışı mukimi kişi ve kurumlara verilen hizmetler" başlıklı bölümünde konu hakkında ayrıntılı açıklamalara yer verilmiş olup"10.5.2.İndirimden faydalanma şartları" başlıklı bölümünde;

 

"10.5.2.1. İndirimden faydalanabilecek şirketlerin ana sözleşmelerinde yazılı esas faaliyet konusu

 

İlgili şirketlerin ana sözleşmelerinde yazılı esas faaliyet konuları arasında, mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim, eğitim ve sağlık hizmetleri sunmak olmalıdır. Şirket bünyesinde sözü edilen hizmetlerden sadece birisi verilebileceği gibi ana sözleşmelerinde yer almak şartıyla birden fazlası da verilebilir.

 

...

 

10.5.2.2. Hizmetin, Türkiye'den münhasıran yurt dışı mukimi kişi ve/veya kurum için yapılmış olması

 

Mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim hizmetlerinin, Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilerle, iş yeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara; eğitim veya sağlık hizmetlerinin de Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilere verilmesi gerekmektedir.

 

Yukarıda belirtilen hizmetlerin fiilen verilmesi gerekmekte olup bu alanlarda sunulan asistanlık, danışmanlık ve aracılık gibi hizmetlerin bu kapsamda değerlendirilmesi mümkün değildir.

 

10.5.2.3. Faturanın yurt dışı mukimi kişi ve/veya kurum adına düzenlenmesi

 

Yapılan hizmet ile ilgili olarak düzenlenecek faturanın, yukarıda özellikleri açıklanan yurt dışı mukimi kişi ve/veya kurum adına düzenlenmesi gerekmektedir.

 

...

 

10.5.2.4. Türkiye'den verilen, mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme ve veri analizi hizmetlerinden yurt dışında yararlanılması

 

Verilen hizmetten yurt dışında yararlanılmış olması gerekir.Diğer bir anlatımla, yurt dışı mukimi kişi ve/veya kurum için verilen hizmetin,bu kişilerin ve/veya kurumların Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisinin olmaması gerekmektedir."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Buna göre, Şirketiniz tarafından gerçekleştirilen proje ve mühendislik hizmetinin merkezi İstanbul'da yer alan ana yüklenici firma … A.Ş.'ye verilmesi, hizmete ilişkin faturanın ana yüklenici firma adına düzenlenmiş olması ve söz konusu hizmetten Türkiye'de yararlanılmış olması nedeniyle Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi hükmünden  yararlanmanız mümkün bulunmamaktadır.

 

II-KATMA DEĞER VERGİSİ AÇISINDAN

 

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

 

-1/1 inci maddesinde; ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu,

 

-4/1 inci maddesinde; hizmetin teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu, bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği,

 

-6/b maddesinde; işlemlerin Türkiye'de yapılmasının, hizmetin Türkiye'de yapılmasını ve hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade ettiği,

 

-11/1-a maddesinde; yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV'den istisna olduğu,

 

-12/2 nci maddesinde de, bir hizmetin yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmet sayılabilmesi için, hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış olması ve hizmetten yurt dışında faydalanılması gerektiği,

 

hüküm altına alınmıştır.

 

KDV Genel Uygulama Tebliğinin "II-A/2. Hizmet İhracı" başlıklı bölümün, "2.1. İstisnanın Kapsamı" alt başlıklı bölümünde;

 

"3065 sayılı Kanunun (11/1-a) maddesi kapsamında bir hizmetin KDV'den istisna olabilmesi için, aynı Kanunun (12/2)nci maddesine göre;

 

- Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapılması,

 

- Hizmetten yurtdışında faydalanılması,

 

gerekir.

 

Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapıldığı, yurtdışındaki müşteri adına düzenlenen fatura ve benzeri belge ile tevsik edilir.

 

Hizmetten yurtdışında faydalanılmasından kasıt, Türkiye'de yurtdışındaki müşteri için yapılan hizmetin, müşterinin yurtdışındaki iş, işlem ve faaliyetleri ile ilgili olması; Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisi bulunmamasıdır.

 

Yurtdışındaki firmaların, Türkiye'ye gönderecekleri mal ve hizmetler Türkiye'de tüketildiğinden, bu firmalara söz konusu mal ve hizmetler için Türkiye'de verilen danışmanlık, aracılık, gözetim, müşteri bulma, piyasa araştırması vb. hizmetler, hizmet ihracı istisnası kapsamında değerlendirilmez ve KDV'ye tabidir. Bu durumda faydalanma kriterinin tespitinde, yapılan hizmetin ithal edilen mal ile doğrudan ilişkili olması gerekir.''

 

açıklamaları yer almaktadır.

 

Buna göre, …'da gerçekleşecek olan inşaat, elektrik tesisi ve trafo merkezleri için merkezi Ankara'da yer alan firmanız tarafından merkezi İstanbul'da yer alan ana yüklenici firmaya tasarım hizmeti verilmesi, hizmete ilişkin faturanın ana yüklenici firma adına düzenlenmesi ve söz konusu hizmetten Türkiye'de faydalanılması nedeniyle, bu hizmetin KDV Kanununun 11/1-a maddesi kapsamında hizmet ihracı olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları KDV Ve ÖTV Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-84974990-130[KDV.5/İ/2024/9-14]-

09.10.2024

Konu

:

Yurt İçinde Verilen Tasarım Hizmetinden Elde Edilen Gelirin Vergilendirilmesi

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; Şirketinizin faaliyet konusunun mühendislik, danışmanlık ve proje hizmetleri olduğu, … Elektrik İdaresi tarafından ihale edilen iş kapsamında; …'da yapımı gerçekleştirilen inşaat, elektrik tesisi ve trafo merkezleri için primer elektrik, inşaat ve çelik konstruksiyon projelerinin hazırlanması ve mühendislik hizmetlerinin sağlanması işlerinin yapıldığı, yapımı gerçekleşecek olan tesisin taahhüdünün asıl yüklenici firma (… A.Ş) tarafından üstlenildiği ve söz konusu ihracata esas işlerin asıl yüklenici tarafından yapıldığı, firmanızın Ankara'da bulunan iş yerinden tasarım hizmetlerinin sağlanması için asıl yüklenici firmanın alt yüklenicisi olarak söz konusu işin proje ve mühendislik işlerini yaptığı, söz konusu iş kapsamında merkezi İstanbul'da yer alan asıl yüklenici firmaya sözü edilen yurt dışı işi için proje ve mühendislik hizmetleri karşılığı fatura düzenleneceği belirtilerek ihracatçı firmaya verilen söz konusu hizmet dolayısıyla elde edilecek kazancın kurumlar vergisi matrahından indirim konusu yapılıp
yapılmayacağı ile düzenlenecek faturanın hizmet ihracatı kapsamında KDV'den istisna olup olmadığı hususunda görüş talep edilmiştir.

 

 

I-KURUMLAR VERGİSİ KANUNU AÇISINDAN

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendinde;

 

"Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara Türkiye'de verilen ve münhasıran yurt dışında yararlanılan mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim alanlarında faaliyette bulunan hizmet işletmeleri ile ilgili bakanlığın izni ve denetimine tabi olarak eğitim ve sağlık alanında faaliyet gösteren ve Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilere hizmet veren işletmelerin münhasıran bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazancın, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar tamamının Türkiye'ye transfer edilmesi şartıyla, %80'i.

 

Bu indirimden yararlanılabilmesi için fatura veya benzeri belgenin yurt dışındaki müşteri adına düzenlenmesi şarttır.

 

..." hükmüne yer verilmiştir.

 

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "10.5. Türkiye'den yurt dışı mukimi kişi ve kurumlara verilen hizmetler" başlıklı bölümünde konu hakkında ayrıntılı açıklamalara yer verilmiş olup"10.5.2.İndirimden faydalanma şartları" başlıklı bölümünde;

 

"10.5.2.1. İndirimden faydalanabilecek şirketlerin ana sözleşmelerinde yazılı esas faaliyet konusu

 

İlgili şirketlerin ana sözleşmelerinde yazılı esas faaliyet konuları arasında, mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim, eğitim ve sağlık hizmetleri sunmak olmalıdır. Şirket bünyesinde sözü edilen hizmetlerden sadece birisi verilebileceği gibi ana sözleşmelerinde yer almak şartıyla birden fazlası da verilebilir.

 

...

 

10.5.2.2. Hizmetin, Türkiye'den münhasıran yurt dışı mukimi kişi ve/veya kurum için yapılmış olması

 

Mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim hizmetlerinin, Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilerle, iş yeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara; eğitim veya sağlık hizmetlerinin de Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilere verilmesi gerekmektedir.

 

Yukarıda belirtilen hizmetlerin fiilen verilmesi gerekmekte olup bu alanlarda sunulan asistanlık, danışmanlık ve aracılık gibi hizmetlerin bu kapsamda değerlendirilmesi mümkün değildir.

 

10.5.2.3. Faturanın yurt dışı mukimi kişi ve/veya kurum adına düzenlenmesi

 

Yapılan hizmet ile ilgili olarak düzenlenecek faturanın, yukarıda özellikleri açıklanan yurt dışı mukimi kişi ve/veya kurum adına düzenlenmesi gerekmektedir.

 

...

 

10.5.2.4. Türkiye'den verilen, mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme ve veri analizi hizmetlerinden yurt dışında yararlanılması

 

Verilen hizmetten yurt dışında yararlanılmış olması gerekir.Diğer bir anlatımla, yurt dışı mukimi kişi ve/veya kurum için verilen hizmetin,bu kişilerin ve/veya kurumların Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisinin olmaması gerekmektedir."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Buna göre, Şirketiniz tarafından gerçekleştirilen proje ve mühendislik hizmetinin merkezi İstanbul'da yer alan ana yüklenici firma … A.Ş.'ye verilmesi, hizmete ilişkin faturanın ana yüklenici firma adına düzenlenmiş olması ve söz konusu hizmetten Türkiye'de yararlanılmış olması nedeniyle Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi hükmünden  yararlanmanız mümkün bulunmamaktadır.

 

II-KATMA DEĞER VERGİSİ AÇISINDAN

 

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

 

-1/1 inci maddesinde; ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu,

 

-4/1 inci maddesinde; hizmetin teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu, bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği,

 

-6/b maddesinde; işlemlerin Türkiye'de yapılmasının, hizmetin Türkiye'de yapılmasını ve hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade ettiği,

 

-11/1-a maddesinde; yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV'den istisna olduğu,

 

-12/2 nci maddesinde de, bir hizmetin yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmet sayılabilmesi için, hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış olması ve hizmetten yurt dışında faydalanılması gerektiği,

 

hüküm altına alınmıştır.

 

KDV Genel Uygulama Tebliğinin "II-A/2. Hizmet İhracı" başlıklı bölümün, "2.1. İstisnanın Kapsamı" alt başlıklı bölümünde;

 

"3065 sayılı Kanunun (11/1-a) maddesi kapsamında bir hizmetin KDV'den istisna olabilmesi için, aynı Kanunun (12/2)nci maddesine göre;

 

- Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapılması,

 

- Hizmetten yurtdışında faydalanılması,

 

gerekir.

 

Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapıldığı, yurtdışındaki müşteri adına düzenlenen fatura ve benzeri belge ile tevsik edilir.

 

Hizmetten yurtdışında faydalanılmasından kasıt, Türkiye'de yurtdışındaki müşteri için yapılan hizmetin, müşterinin yurtdışındaki iş, işlem ve faaliyetleri ile ilgili olması; Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisi bulunmamasıdır.

 

Yurtdışındaki firmaların, Türkiye'ye gönderecekleri mal ve hizmetler Türkiye'de tüketildiğinden, bu firmalara söz konusu mal ve hizmetler için Türkiye'de verilen danışmanlık, aracılık, gözetim, müşteri bulma, piyasa araştırması vb. hizmetler, hizmet ihracı istisnası kapsamında değerlendirilmez ve KDV'ye tabidir. Bu durumda faydalanma kriterinin tespitinde, yapılan hizmetin ithal edilen mal ile doğrudan ilişkili olması gerekir.''

 

açıklamaları yer almaktadır.

 

Buna göre, …'da gerçekleşecek olan inşaat, elektrik tesisi ve trafo merkezleri için merkezi Ankara'da yer alan firmanız tarafından merkezi İstanbul'da yer alan ana yüklenici firmaya tasarım hizmeti verilmesi, hizmete ilişkin faturanın ana yüklenici firma adına düzenlenmesi ve söz konusu hizmetten Türkiye'de faydalanılması nedeniyle, bu hizmetin KDV Kanununun 11/1-a maddesi kapsamında hizmet ihracı olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-120[40-23/4]-

09.10.2024

Konu

:

Sözleşmede yer alan faiz ödemesinin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

..

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; 2020 Yılı Güdümlü Proje Desteği kapsamında … referans numaralı "… Projesi" başlıklı proje kapsamında … Ajansı ile Şirketiniz arasında … tarihinde bir destek sözleşmesi imzalandığı,

 

- Sözleşmede öngörülen projenin gerçekleşme imkanının olmaması sebebiyle, Ajans tarafından sözleşmenin "" başlıklı 12.3 maddesinin (b) bendi çerçevesinde …tarihi itibariyle feshedildiği,

 

- Fesih işleminin sonucu ve Ajansın talebi doğrultusunda destek sözleşmesinin; "Raporlama ve Ödeme Düzenleri" başlıklı 5.1 maddesi kapsamında … tarihinde proje hesabınıza aktarılan … TL ön ödeme tutarı, "Yararlanıcı Tarafından Özel Kişiliği ve Şahsı Adına Verilen Diğer Beyan, Kabul, Taahhüt, Kefaletler ve Cezai Şartlar" başlıklı 8.23 maddesi gereği ön ödeme destek tutarının %1 (yüzde bir)'i oranında hesap edilen … TL cezai müeyyide tutarı ve "Ödemeler ve Temerrüt Faizi" başlıklı 15.1 maddesi gereği proje hesabına bağlı gelir getirici hesapta biriken … TL faiz tutarı Ajansın banka hesabına geri ödendiği,

 

- … hesap dönemi ile müteakip hesap dönemlerinde; proje hesabına bağlı olarak gelir getirici hesapta biriken faiz tutarı, Şirketinizce ilgili dönem hesaplarına gelir olarak kaydedildiği ve bahse konu tutarlar üzerinden tahakkuk eden Kurumlar Vergisinin ilgili vergi dairesine ödendiği

 

belirtilerek, gelir getirici hesapta biriken ve sözleşme gereği Ajansa ait olan toplam … TL tutarındaki faiz geliri, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40/3 maddesinde yer alan "İşle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar; ziyan ve tazminatlar" hükmü gereği safi kazancın tespitinde gider olarak indirilip indirilemeyeceği ve indirilebilmesi halinde hangi hesap dönemine ait kazançlardan indirilmesi gerektiği hususlarında görüşümüz talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde ticari kazancın tespitinde indirilebilecek giderler sayılmış olup anılan maddenin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde de işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak yazılabileceği belirtilmiştir.

 

Ayrıca, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde, sözleşmede ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanların suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderlerinin gider olarak kabul edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, ilgide kayıtlı özelge talep formu ekinde yer alan belgelerin tetkikinden;

 

… Ajansı ile Şirketiniz arasında … tarihinde imzalanan sözleşmenin "Yararlanıcı Tarafından Özel Kişiliği ve Şahsı Adına Verilen Diğer Beyan, Kabul, Taahhüt, Kefaletler ve Cezai Şartlar"  başlıklı 8.23 maddesinde;

 

"... Yararlanıcı tarafından yazılı gerekçe sunulmadığı ya da ajans tarafından yazılı gerekçe yeterli ve kabul edilebilir nitelikte bulunmadığı taktirde veya yararlanıcı ilgili raporu sözleşmede belirtilen süre içerisinde sunmadığı taktirde, Ajans ön ödeme tutarının %1 (yüzde bir)'i oranında cezai yaptırım uygular" açıklaması,

 

Sözleşme eki "… Ajansı Tarafından Finanse Edilen Destek Sözleşmeleri için Geçerli Genel Koşullar"ın "Ödemeler ve Temerrüt Faizi" başlıklı 15.1 maddesinde ise;

 

"...

Yapılan ön ödemeler tamamen harcanana kadar, proje hesabının bakiyesi destek yararlanıcısı tarafından sözleşmede bildirilen proje hesabına bağlı gelir getirici bir hesapta değerlendirilir. Bu kapsamda elde edilen bütün faiz geliri ile bunu üzerindeki her türlü hak Ajansındır. Proje özel hesabına bağlı hesaplarda biriken bu faiz gelirlerinin, proje dönemi sonunda Ajansın kendi hesaplarına iadesi talep edilebileceği gibi destek yararlanıcısına yapılacak nihai ödemeden mahsup da edilebilir." açıklaması

 

 yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, ... Ajansı ile Şirketiniz arasında düzenlenen sözleşmeye göre proje hesabına bağlı gelir getirici hesapta biriktirilerek ilgili dönem kurum kazancınıza dahil edilen ve fesih işlemi sonucu sözleşmenin 15.1 maddesi gereği anılan Ajansa geri ödenen … TL'lik faiz tutarının, ilgili dönem kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-120[40-23/4]-

09.10.2024

Konu

:

Sözleşmede yer alan faiz ödemesinin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

..

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; 2020 Yılı Güdümlü Proje Desteği kapsamında … referans numaralı "… Projesi" başlıklı proje kapsamında … Ajansı ile Şirketiniz arasında … tarihinde bir destek sözleşmesi imzalandığı,

 

- Sözleşmede öngörülen projenin gerçekleşme imkanının olmaması sebebiyle, Ajans tarafından sözleşmenin "" başlıklı 12.3 maddesinin (b) bendi çerçevesinde …tarihi itibariyle feshedildiği,

 

- Fesih işleminin sonucu ve Ajansın talebi doğrultusunda destek sözleşmesinin; "Raporlama ve Ödeme Düzenleri" başlıklı 5.1 maddesi kapsamında … tarihinde proje hesabınıza aktarılan … TL ön ödeme tutarı, "Yararlanıcı Tarafından Özel Kişiliği ve Şahsı Adına Verilen Diğer Beyan, Kabul, Taahhüt, Kefaletler ve Cezai Şartlar" başlıklı 8.23 maddesi gereği ön ödeme destek tutarının %1 (yüzde bir)'i oranında hesap edilen … TL cezai müeyyide tutarı ve "Ödemeler ve Temerrüt Faizi" başlıklı 15.1 maddesi gereği proje hesabına bağlı gelir getirici hesapta biriken … TL faiz tutarı Ajansın banka hesabına geri ödendiği,

 

- … hesap dönemi ile müteakip hesap dönemlerinde; proje hesabına bağlı olarak gelir getirici hesapta biriken faiz tutarı, Şirketinizce ilgili dönem hesaplarına gelir olarak kaydedildiği ve bahse konu tutarlar üzerinden tahakkuk eden Kurumlar Vergisinin ilgili vergi dairesine ödendiği

 

belirtilerek, gelir getirici hesapta biriken ve sözleşme gereği Ajansa ait olan toplam … TL tutarındaki faiz geliri, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40/3 maddesinde yer alan "İşle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar; ziyan ve tazminatlar" hükmü gereği safi kazancın tespitinde gider olarak indirilip indirilemeyeceği ve indirilebilmesi halinde hangi hesap dönemine ait kazançlardan indirilmesi gerektiği hususlarında görüşümüz talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde ticari kazancın tespitinde indirilebilecek giderler sayılmış olup anılan maddenin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde de işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak yazılabileceği belirtilmiştir.

 

Ayrıca, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde, sözleşmede ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanların suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderlerinin gider olarak kabul edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, ilgide kayıtlı özelge talep formu ekinde yer alan belgelerin tetkikinden;

 

… Ajansı ile Şirketiniz arasında … tarihinde imzalanan sözleşmenin "Yararlanıcı Tarafından Özel Kişiliği ve Şahsı Adına Verilen Diğer Beyan, Kabul, Taahhüt, Kefaletler ve Cezai Şartlar"  başlıklı 8.23 maddesinde;

 

"... Yararlanıcı tarafından yazılı gerekçe sunulmadığı ya da ajans tarafından yazılı gerekçe yeterli ve kabul edilebilir nitelikte bulunmadığı taktirde veya yararlanıcı ilgili raporu sözleşmede belirtilen süre içerisinde sunmadığı taktirde, Ajans ön ödeme tutarının %1 (yüzde bir)'i oranında cezai yaptırım uygular" açıklaması,

 

Sözleşme eki "… Ajansı Tarafından Finanse Edilen Destek Sözleşmeleri için Geçerli Genel Koşullar"ın "Ödemeler ve Temerrüt Faizi" başlıklı 15.1 maddesinde ise;

 

"...

Yapılan ön ödemeler tamamen harcanana kadar, proje hesabının bakiyesi destek yararlanıcısı tarafından sözleşmede bildirilen proje hesabına bağlı gelir getirici bir hesapta değerlendirilir. Bu kapsamda elde edilen bütün faiz geliri ile bunu üzerindeki her türlü hak Ajansındır. Proje özel hesabına bağlı hesaplarda biriken bu faiz gelirlerinin, proje dönemi sonunda Ajansın kendi hesaplarına iadesi talep edilebileceği gibi destek yararlanıcısına yapılacak nihai ödemeden mahsup da edilebilir." açıklaması

 

 yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, ... Ajansı ile Şirketiniz arasında düzenlenen sözleşmeye göre proje hesabına bağlı gelir getirici hesapta biriktirilerek ilgili dönem kurum kazancınıza dahil edilen ve fesih işlemi sonucu sözleşmenin 15.1 maddesi gereği anılan Ajansa geri ödenen … TL'lik faiz tutarının, ilgili dönem kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-120[40-23/4]-

09.10.2024

Konu

:

Sözleşmede yer alan faiz ödemesinin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

..

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; 2020 Yılı Güdümlü Proje Desteği kapsamında … referans numaralı "… Projesi" başlıklı proje kapsamında … Ajansı ile Şirketiniz arasında … tarihinde bir destek sözleşmesi imzalandığı,

 

- Sözleşmede öngörülen projenin gerçekleşme imkanının olmaması sebebiyle, Ajans tarafından sözleşmenin "" başlıklı 12.3 maddesinin (b) bendi çerçevesinde …tarihi itibariyle feshedildiği,

 

- Fesih işleminin sonucu ve Ajansın talebi doğrultusunda destek sözleşmesinin; "Raporlama ve Ödeme Düzenleri" başlıklı 5.1 maddesi kapsamında … tarihinde proje hesabınıza aktarılan … TL ön ödeme tutarı, "Yararlanıcı Tarafından Özel Kişiliği ve Şahsı Adına Verilen Diğer Beyan, Kabul, Taahhüt, Kefaletler ve Cezai Şartlar" başlıklı 8.23 maddesi gereği ön ödeme destek tutarının %1 (yüzde bir)'i oranında hesap edilen … TL cezai müeyyide tutarı ve "Ödemeler ve Temerrüt Faizi" başlıklı 15.1 maddesi gereği proje hesabına bağlı gelir getirici hesapta biriken … TL faiz tutarı Ajansın banka hesabına geri ödendiği,

 

- … hesap dönemi ile müteakip hesap dönemlerinde; proje hesabına bağlı olarak gelir getirici hesapta biriken faiz tutarı, Şirketinizce ilgili dönem hesaplarına gelir olarak kaydedildiği ve bahse konu tutarlar üzerinden tahakkuk eden Kurumlar Vergisinin ilgili vergi dairesine ödendiği

 

belirtilerek, gelir getirici hesapta biriken ve sözleşme gereği Ajansa ait olan toplam … TL tutarındaki faiz geliri, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40/3 maddesinde yer alan "İşle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar; ziyan ve tazminatlar" hükmü gereği safi kazancın tespitinde gider olarak indirilip indirilemeyeceği ve indirilebilmesi halinde hangi hesap dönemine ait kazançlardan indirilmesi gerektiği hususlarında görüşümüz talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde ticari kazancın tespitinde indirilebilecek giderler sayılmış olup anılan maddenin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde de işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak yazılabileceği belirtilmiştir.

 

Ayrıca, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde, sözleşmede ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanların suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderlerinin gider olarak kabul edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, ilgide kayıtlı özelge talep formu ekinde yer alan belgelerin tetkikinden;

 

… Ajansı ile Şirketiniz arasında … tarihinde imzalanan sözleşmenin "Yararlanıcı Tarafından Özel Kişiliği ve Şahsı Adına Verilen Diğer Beyan, Kabul, Taahhüt, Kefaletler ve Cezai Şartlar"  başlıklı 8.23 maddesinde;

 

"... Yararlanıcı tarafından yazılı gerekçe sunulmadığı ya da ajans tarafından yazılı gerekçe yeterli ve kabul edilebilir nitelikte bulunmadığı taktirde veya yararlanıcı ilgili raporu sözleşmede belirtilen süre içerisinde sunmadığı taktirde, Ajans ön ödeme tutarının %1 (yüzde bir)'i oranında cezai yaptırım uygular" açıklaması,

 

Sözleşme eki "… Ajansı Tarafından Finanse Edilen Destek Sözleşmeleri için Geçerli Genel Koşullar"ın "Ödemeler ve Temerrüt Faizi" başlıklı 15.1 maddesinde ise;

 

"...

Yapılan ön ödemeler tamamen harcanana kadar, proje hesabının bakiyesi destek yararlanıcısı tarafından sözleşmede bildirilen proje hesabına bağlı gelir getirici bir hesapta değerlendirilir. Bu kapsamda elde edilen bütün faiz geliri ile bunu üzerindeki her türlü hak Ajansındır. Proje özel hesabına bağlı hesaplarda biriken bu faiz gelirlerinin, proje dönemi sonunda Ajansın kendi hesaplarına iadesi talep edilebileceği gibi destek yararlanıcısına yapılacak nihai ödemeden mahsup da edilebilir." açıklaması

 

 yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, ... Ajansı ile Şirketiniz arasında düzenlenen sözleşmeye göre proje hesabına bağlı gelir getirici hesapta biriktirilerek ilgili dönem kurum kazancınıza dahil edilen ve fesih işlemi sonucu sözleşmenin 15.1 maddesi gereği anılan Ajansa geri ödenen … TL'lik faiz tutarının, ilgili dönem kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-125[05-23/10]-

08.10.2024

Konu

:

Doğal gaz boru hattı proje ortaklığı gelirinin yurt dışı şube kazancı olup olmadığı ve yurt dışında ödenen vergilerin Türkiye'de mahsup edilip edilemeyeceği

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, … yılında … Adalarında kurulan … şirketi adına 10.04.2009 tarihinden itibaren Türkiye'de tam mükellefiyet tesis edildiği, şirketin … Projesinin boru hattı bölümü olan … Doğal Gaz Boru Hattı (…) Projesini yürütmek üzere kurulan ve tüzel kişiliğe sahip proje şirketi ….'nun %... hissedarı olduğu,

 

-…'nin gelirinin uluslararası proje anlaşmaları doğrultusunda boru hattından geçen doğal gaz miktarına göre belirlendiği ve gelirin geçiş ülkelerinden biri olan Azerbaycan'da %27, Gürcistan'da ise %25 oranında vergiye tabi tutulduğu,

 

-Projeden elde edilen gelirlere ait kurumlar vergisi beyannamelerinin …. tarafından ilgili ülkelerde … şubeleri adına verilerek vergilerin ödendiği, ödenen vergilerin proje ortakları adına olduğuna dair belgelerin vergilemeyi yapan ilgili ülkelerde düzenlendiği,

 

-Proje anlaşmalarının Azerbaycan ve Gürcistan'daki faaliyetlerini yürüten ….'nun ayrı tüzel kişiliğe sahip gibi görünse de sadece ortakları adına faaliyet gösteren bir iş ortaklığı niteliğinde olduğu,

 

-…'nin Gürcistan'da elde ettiği kazançların kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihten önce Türkiye'ye transfer edildiği ve adı geçen ülkede ödenen kurumlar vergisi ve benzeri yükümlülüklerinin %15'ten fazla olduğu,

 

-…'nin Gürcistan'da …. aracılığıyla elde ettiği kazançların iştirak kazancı değil, yurt dışındaki iş yeri vasıtasıyla elde edilen yurt dışı faaliyet geliri olduğu,

 

belirtilerek, söz konusu gelirin 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan istisna kapsamında olup olmadığı ile bu istisna kapsamında olmaması halinde yurt dışında SCP Co. tarafından beyan edilip ödenen verginin adı geçen Kanunun 33 üncü maddesi kapsamında Türkiye'de kurumlar vergisinden mahsup edilip edilemeyeceği hususlarında Defterdarlığımızın görüşü talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde; kurumlar vergisine tabi kurumlar sayılmış olup, aynı Kanunun 3 üncü maddesinde de bu kurumlardan kanuni veya iş merkezi Türkiye'de bulunanların tam mükellef olarak gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançların tamamı üzerinden vergilendirilecekleri hükme bağlanmıştır.

 

Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yurt dışı iştirak kazançları istisnası düzenlenmiş;

 

"1) İştirak payını elinde tutan şirketin, yurt dışı iştirakin ödenmiş sermayesinin en az %10'una sahip olması,

 

2) Kazancın elde edildiği tarih itibarıyla iştirak payının kesintisiz olarak en az bir yıl süreyle elde tutulması (Rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle veya yurt dışı iştirakin iç kaynaklarından yapılan sermaye artırımları nedeniyle elde edilen iştirak payları için sahip olunan eski iştirak paylarının elde edilme tarihi esas alınır.),

 

3) Yurt dışı iştirak kazancının kâr payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil iştirak edilen kurumun faaliyette bulunduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az % 15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,

 

4) İştirak kazancının, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye'ye transfer edilmesi."

 

hükmüne yer verilmiştir.

 

Aynı maddenin birinci fıkrasının (g) bendinde ise kurumların yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimî temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri aşağıdaki şartları taşıyan kurum kazançları;

 

1) Bu kazançların, doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az % 15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,

 

2) Kazançların elde edildiği hesap dönemine ilişkin yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye'ye transfer edilmiş olması,

 

3) Ana faaliyet konusu, finansal kiralama dahil finansman temini, sigorta hizmetlerinin sunulması veya menkul kıymet yatırımı olan kurumlarda, bu kazançların doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az Türkiye'de uygulanan kurumlar vergisi oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması

 

kaydıyla kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

 

Anılan Kanunun 33 üncü maddesinin birinci fıkrasında, yabancı ülkelerde elde edilerek Türkiye'de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlardan mahallinde ödenen kurumlar vergisi ve benzeri vergilerin, Türkiye'de bu kazançlar üzerinden tarh olunan kurumlar vergisinden indirilebileceği hükme bağlanmıştır.

 

Diğer taraftan, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "5.2. Yurt dışı iştirak kazançları istisnası" başlıklı bölümünde; Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre, kurumların yurt dışından elde ettikleri iştirak kazançlarının belli koşullar altında kurumlar vergisinden istisna edileceği belirtilmiş olup, söz konusu istisnadan yararlanılabilmesi için de anılan bentte yer alan şartların topluca yerine getirilmesinin gerektiği belirtilmiştir.

 

Ayrıca anılan Tebliğ'in "5.8. Yurt dışı şube kazançları" başlıklı bölümünde;

 

"Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi ile kurumların yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimi temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri kurum kazançları, belli şartlar altında kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

 

Yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimi temsilciler aracılığıyla elde edilen kurum kazançlarının;

 

Doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az %15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,

 

Elde edildiği hesap dönemine ilişkin yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye'ye transfer edilmiş olması,

 

İştirak edilen şirketin ana faaliyet konusunun, finansal kiralama dahil finansman temini, sigorta hizmetlerinin sunulması veya menkul kıymet yatırımı olması durumunda, bu kazançların doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az Türkiye'de uygulanan kurumlar vergisi oranında (%20) gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması gerekmektedir.

 

Bu bent uyarınca toplam vergi yükü, Tebliğin (5.2.1.5) bölümünde yer alan açıklamalara göre tespit edilecektir."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Öte yandan, aynı Tebliğin, "33.3. Mahsup edilebilecek yurt dışı vergilerin sınırı" başlıklı bölümünde ise; yurt dışında elde edilen kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmiş olması halinde, bu kazançlar üzerinden yurt dışında ödenen vergilerin yurt içinde hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmesinin mümkün bulunmadığı hükmü bulunmaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, … Doğal Gaz Boru Hattı (…) projesi için ortaklık şeklinde kurulan …. şirketinin tüzel kişiliği olması nedeniyle, proje geliri de bu şirkete ait bulunmaktadır. Bu sebeple, …'nin elde etmiş olduğu kazancın, ….'daki hissesi oranında şirkete aktarılan kar payı yani iştirak kazancı olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

 

Bu bakımdan, iştirak kazancı olarak elde edilen ve Türkiye'de genel sonuç hesaplarına aktarılan kazanç dolayısıyla Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen şartların aynı anda sağlanması koşuluyla istisnadan yararlanılması mümkün bulunmaktadır. Ancak, söz konusu istisna kazanca ilişkin yurt dışında ödenen vergilerin yurt içinde hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

 

Ayrıca, özelge talep formunda belirtilen kazanç yurt dışında bulunan iş yeri veya daimi temsilci aracılığıyla elde edilen bir kazanç olmadığından Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan istisnadan yararlanılması mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-125[05-23/10]-

08.10.2024

Konu

:

Doğal gaz boru hattı proje ortaklığı gelirinin yurt dışı şube kazancı olup olmadığı ve yurt dışında ödenen vergilerin Türkiye'de mahsup edilip edilemeyeceği

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, … yılında … Adalarında kurulan … şirketi adına 10.04.2009 tarihinden itibaren Türkiye'de tam mükellefiyet tesis edildiği, şirketin … Projesinin boru hattı bölümü olan … Doğal Gaz Boru Hattı (…) Projesini yürütmek üzere kurulan ve tüzel kişiliğe sahip proje şirketi ….'nun %... hissedarı olduğu,

 

-…'nin gelirinin uluslararası proje anlaşmaları doğrultusunda boru hattından geçen doğal gaz miktarına göre belirlendiği ve gelirin geçiş ülkelerinden biri olan Azerbaycan'da %27, Gürcistan'da ise %25 oranında vergiye tabi tutulduğu,

 

-Projeden elde edilen gelirlere ait kurumlar vergisi beyannamelerinin …. tarafından ilgili ülkelerde … şubeleri adına verilerek vergilerin ödendiği, ödenen vergilerin proje ortakları adına olduğuna dair belgelerin vergilemeyi yapan ilgili ülkelerde düzenlendiği,

 

-Proje anlaşmalarının Azerbaycan ve Gürcistan'daki faaliyetlerini yürüten ….'nun ayrı tüzel kişiliğe sahip gibi görünse de sadece ortakları adına faaliyet gösteren bir iş ortaklığı niteliğinde olduğu,

 

-…'nin Gürcistan'da elde ettiği kazançların kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihten önce Türkiye'ye transfer edildiği ve adı geçen ülkede ödenen kurumlar vergisi ve benzeri yükümlülüklerinin %15'ten fazla olduğu,

 

-…'nin Gürcistan'da …. aracılığıyla elde ettiği kazançların iştirak kazancı değil, yurt dışındaki iş yeri vasıtasıyla elde edilen yurt dışı faaliyet geliri olduğu,

 

belirtilerek, söz konusu gelirin 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan istisna kapsamında olup olmadığı ile bu istisna kapsamında olmaması halinde yurt dışında SCP Co. tarafından beyan edilip ödenen verginin adı geçen Kanunun 33 üncü maddesi kapsamında Türkiye'de kurumlar vergisinden mahsup edilip edilemeyeceği hususlarında Defterdarlığımızın görüşü talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde; kurumlar vergisine tabi kurumlar sayılmış olup, aynı Kanunun 3 üncü maddesinde de bu kurumlardan kanuni veya iş merkezi Türkiye'de bulunanların tam mükellef olarak gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançların tamamı üzerinden vergilendirilecekleri hükme bağlanmıştır.

 

Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yurt dışı iştirak kazançları istisnası düzenlenmiş;

 

"1) İştirak payını elinde tutan şirketin, yurt dışı iştirakin ödenmiş sermayesinin en az %10'una sahip olması,

 

2) Kazancın elde edildiği tarih itibarıyla iştirak payının kesintisiz olarak en az bir yıl süreyle elde tutulması (Rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle veya yurt dışı iştirakin iç kaynaklarından yapılan sermaye artırımları nedeniyle elde edilen iştirak payları için sahip olunan eski iştirak paylarının elde edilme tarihi esas alınır.),

 

3) Yurt dışı iştirak kazancının kâr payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil iştirak edilen kurumun faaliyette bulunduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az % 15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,

 

4) İştirak kazancının, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye'ye transfer edilmesi."

 

hükmüne yer verilmiştir.

 

Aynı maddenin birinci fıkrasının (g) bendinde ise kurumların yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimî temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri aşağıdaki şartları taşıyan kurum kazançları;

 

1) Bu kazançların, doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az % 15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,

 

2) Kazançların elde edildiği hesap dönemine ilişkin yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye'ye transfer edilmiş olması,

 

3) Ana faaliyet konusu, finansal kiralama dahil finansman temini, sigorta hizmetlerinin sunulması veya menkul kıymet yatırımı olan kurumlarda, bu kazançların doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az Türkiye'de uygulanan kurumlar vergisi oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması

 

kaydıyla kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

 

Anılan Kanunun 33 üncü maddesinin birinci fıkrasında, yabancı ülkelerde elde edilerek Türkiye'de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlardan mahallinde ödenen kurumlar vergisi ve benzeri vergilerin, Türkiye'de bu kazançlar üzerinden tarh olunan kurumlar vergisinden indirilebileceği hükme bağlanmıştır.

 

Diğer taraftan, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "5.2. Yurt dışı iştirak kazançları istisnası" başlıklı bölümünde; Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre, kurumların yurt dışından elde ettikleri iştirak kazançlarının belli koşullar altında kurumlar vergisinden istisna edileceği belirtilmiş olup, söz konusu istisnadan yararlanılabilmesi için de anılan bentte yer alan şartların topluca yerine getirilmesinin gerektiği belirtilmiştir.

 

Ayrıca anılan Tebliğ'in "5.8. Yurt dışı şube kazançları" başlıklı bölümünde;

 

"Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi ile kurumların yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimi temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri kurum kazançları, belli şartlar altında kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

 

Yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimi temsilciler aracılığıyla elde edilen kurum kazançlarının;

 

Doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az %15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,

 

Elde edildiği hesap dönemine ilişkin yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye'ye transfer edilmiş olması,

 

İştirak edilen şirketin ana faaliyet konusunun, finansal kiralama dahil finansman temini, sigorta hizmetlerinin sunulması veya menkul kıymet yatırımı olması durumunda, bu kazançların doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az Türkiye'de uygulanan kurumlar vergisi oranında (%20) gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması gerekmektedir.

 

Bu bent uyarınca toplam vergi yükü, Tebliğin (5.2.1.5) bölümünde yer alan açıklamalara göre tespit edilecektir."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Öte yandan, aynı Tebliğin, "33.3. Mahsup edilebilecek yurt dışı vergilerin sınırı" başlıklı bölümünde ise; yurt dışında elde edilen kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmiş olması halinde, bu kazançlar üzerinden yurt dışında ödenen vergilerin yurt içinde hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmesinin mümkün bulunmadığı hükmü bulunmaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, … Doğal Gaz Boru Hattı (…) projesi için ortaklık şeklinde kurulan …. şirketinin tüzel kişiliği olması nedeniyle, proje geliri de bu şirkete ait bulunmaktadır. Bu sebeple, …'nin elde etmiş olduğu kazancın, ….'daki hissesi oranında şirkete aktarılan kar payı yani iştirak kazancı olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

 

Bu bakımdan, iştirak kazancı olarak elde edilen ve Türkiye'de genel sonuç hesaplarına aktarılan kazanç dolayısıyla Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen şartların aynı anda sağlanması koşuluyla istisnadan yararlanılması mümkün bulunmaktadır. Ancak, söz konusu istisna kazanca ilişkin yurt dışında ödenen vergilerin yurt içinde hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

 

Ayrıca, özelge talep formunda belirtilen kazanç yurt dışında bulunan iş yeri veya daimi temsilci aracılığıyla elde edilen bir kazanç olmadığından Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan istisnadan yararlanılması mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Defterdarlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-125[05-23/10]-

08.10.2024

Konu

:

Doğal gaz boru hattı proje ortaklığı gelirinin yurt dışı şube kazancı olup olmadığı ve yurt dışında ödenen vergilerin Türkiye'de mahsup edilip edilemeyeceği

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, … yılında … Adalarında kurulan … şirketi adına 10.04.2009 tarihinden itibaren Türkiye'de tam mükellefiyet tesis edildiği, şirketin … Projesinin boru hattı bölümü olan … Doğal Gaz Boru Hattı (…) Projesini yürütmek üzere kurulan ve tüzel kişiliğe sahip proje şirketi ….'nun %... hissedarı olduğu,

 

-…'nin gelirinin uluslararası proje anlaşmaları doğrultusunda boru hattından geçen doğal gaz miktarına göre belirlendiği ve gelirin geçiş ülkelerinden biri olan Azerbaycan'da %27, Gürcistan'da ise %25 oranında vergiye tabi tutulduğu,

 

-Projeden elde edilen gelirlere ait kurumlar vergisi beyannamelerinin …. tarafından ilgili ülkelerde … şubeleri adına verilerek vergilerin ödendiği, ödenen vergilerin proje ortakları adına olduğuna dair belgelerin vergilemeyi yapan ilgili ülkelerde düzenlendiği,

 

-Proje anlaşmalarının Azerbaycan ve Gürcistan'daki faaliyetlerini yürüten ….'nun ayrı tüzel kişiliğe sahip gibi görünse de sadece ortakları adına faaliyet gösteren bir iş ortaklığı niteliğinde olduğu,

 

-…'nin Gürcistan'da elde ettiği kazançların kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihten önce Türkiye'ye transfer edildiği ve adı geçen ülkede ödenen kurumlar vergisi ve benzeri yükümlülüklerinin %15'ten fazla olduğu,

 

-…'nin Gürcistan'da …. aracılığıyla elde ettiği kazançların iştirak kazancı değil, yurt dışındaki iş yeri vasıtasıyla elde edilen yurt dışı faaliyet geliri olduğu,

 

belirtilerek, söz konusu gelirin 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan istisna kapsamında olup olmadığı ile bu istisna kapsamında olmaması halinde yurt dışında SCP Co. tarafından beyan edilip ödenen verginin adı geçen Kanunun 33 üncü maddesi kapsamında Türkiye'de kurumlar vergisinden mahsup edilip edilemeyeceği hususlarında Defterdarlığımızın görüşü talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde; kurumlar vergisine tabi kurumlar sayılmış olup, aynı Kanunun 3 üncü maddesinde de bu kurumlardan kanuni veya iş merkezi Türkiye'de bulunanların tam mükellef olarak gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançların tamamı üzerinden vergilendirilecekleri hükme bağlanmıştır.

 

Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yurt dışı iştirak kazançları istisnası düzenlenmiş;

 

"1) İştirak payını elinde tutan şirketin, yurt dışı iştirakin ödenmiş sermayesinin en az %10'una sahip olması,

 

2) Kazancın elde edildiği tarih itibarıyla iştirak payının kesintisiz olarak en az bir yıl süreyle elde tutulması (Rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle veya yurt dışı iştirakin iç kaynaklarından yapılan sermaye artırımları nedeniyle elde edilen iştirak payları için sahip olunan eski iştirak paylarının elde edilme tarihi esas alınır.),

 

3) Yurt dışı iştirak kazancının kâr payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil iştirak edilen kurumun faaliyette bulunduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az % 15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,

 

4) İştirak kazancının, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye'ye transfer edilmesi."

 

hükmüne yer verilmiştir.

 

Aynı maddenin birinci fıkrasının (g) bendinde ise kurumların yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimî temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri aşağıdaki şartları taşıyan kurum kazançları;

 

1) Bu kazançların, doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az % 15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,

 

2) Kazançların elde edildiği hesap dönemine ilişkin yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye'ye transfer edilmiş olması,

 

3) Ana faaliyet konusu, finansal kiralama dahil finansman temini, sigorta hizmetlerinin sunulması veya menkul kıymet yatırımı olan kurumlarda, bu kazançların doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az Türkiye'de uygulanan kurumlar vergisi oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması

 

kaydıyla kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

 

Anılan Kanunun 33 üncü maddesinin birinci fıkrasında, yabancı ülkelerde elde edilerek Türkiye'de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlardan mahallinde ödenen kurumlar vergisi ve benzeri vergilerin, Türkiye'de bu kazançlar üzerinden tarh olunan kurumlar vergisinden indirilebileceği hükme bağlanmıştır.

 

Diğer taraftan, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "5.2. Yurt dışı iştirak kazançları istisnası" başlıklı bölümünde; Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre, kurumların yurt dışından elde ettikleri iştirak kazançlarının belli koşullar altında kurumlar vergisinden istisna edileceği belirtilmiş olup, söz konusu istisnadan yararlanılabilmesi için de anılan bentte yer alan şartların topluca yerine getirilmesinin gerektiği belirtilmiştir.

 

Ayrıca anılan Tebliğ'in "5.8. Yurt dışı şube kazançları" başlıklı bölümünde;

 

"Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi ile kurumların yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimi temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri kurum kazançları, belli şartlar altında kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

 

Yurt dışında bulunan iş yerleri veya daimi temsilciler aracılığıyla elde edilen kurum kazançlarının;

 

Doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az %15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,

 

Elde edildiği hesap dönemine ilişkin yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye'ye transfer edilmiş olması,

 

İştirak edilen şirketin ana faaliyet konusunun, finansal kiralama dahil finansman temini, sigorta hizmetlerinin sunulması veya menkul kıymet yatırımı olması durumunda, bu kazançların doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az Türkiye'de uygulanan kurumlar vergisi oranında (%20) gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması gerekmektedir.

 

Bu bent uyarınca toplam vergi yükü, Tebliğin (5.2.1.5) bölümünde yer alan açıklamalara göre tespit edilecektir."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Öte yandan, aynı Tebliğin, "33.3. Mahsup edilebilecek yurt dışı vergilerin sınırı" başlıklı bölümünde ise; yurt dışında elde edilen kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmiş olması halinde, bu kazançlar üzerinden yurt dışında ödenen vergilerin yurt içinde hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmesinin mümkün bulunmadığı hükmü bulunmaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, … Doğal Gaz Boru Hattı (…) projesi için ortaklık şeklinde kurulan …. şirketinin tüzel kişiliği olması nedeniyle, proje geliri de bu şirkete ait bulunmaktadır. Bu sebeple, …'nin elde etmiş olduğu kazancın, ….'daki hissesi oranında şirkete aktarılan kar payı yani iştirak kazancı olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

 

Bu bakımdan, iştirak kazancı olarak elde edilen ve Türkiye'de genel sonuç hesaplarına aktarılan kazanç dolayısıyla Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen şartların aynı anda sağlanması koşuluyla istisnadan yararlanılması mümkün bulunmaktadır. Ancak, söz konusu istisna kazanca ilişkin yurt dışında ödenen vergilerin yurt içinde hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

 

Ayrıca, özelge talep formunda belirtilen kazanç yurt dışında bulunan iş yeri veya daimi temsilci aracılığıyla elde edilen bir kazanç olmadığından Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan istisnadan yararlanılması mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Sayfalar