Buradasınız

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-62030549-120-

29.03.2024

Konu

:

Veri hırsızlığı (hacker) dolayısıyla yapılan ödemelerin vergisel durumu

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda;

 

- Şirketinizin makine ve makine yedek parçası ithalatı kapsamında Fransa merkezli … firmasına mal alışları ile ilgili ödeme gerçekleştirdiği,

 

- Söz konusu şirketin banka hesapları değiştiği için yeni banka hesaplarını mail olarak gönderdiği, yeni banka hesaplarına ilgili ödemelerin gönderildiği fakat … firmasından tekrar mail geldiği ve banka hesaplarındaki sorun nedeniyle paranın iade edileceğinin söylendiği,

 

- İadenin gerçekleşmesi sonrasında tekrar gönderilen mailde yer alan banka hesap numarasına … Euro tutarında ödeme yapıldığı,

 

- … firmasının ödemenin hesaplarına geçmediğini belirtmesi üzerine banka ile yapılan görüşmeler neticesinde firma mailinin hacklendiğinin ve … Euro'nun sahte hesaba gönderildiğinin anlaşıldığı,

 

- Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne şikayette bulunulduğu ve yargılamanın devam ettiği

 

belirtilerek, bahse konu ödemenin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükme bağlanmıştır.

 

Anılan Kanunun 40 ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilebilmesi için yapılan genel giderlerin matrahtan indirilebilmesi için giderle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında illiyet bağının bulunması, giderin keyfi olmaması, yani kazancın elde edilmesi için mecburi olarak yapılması, yapılan gider karşılığında gayrimaddi bir kıymet iktisap edilmemiş olması gerekir. Ayrıca, bu giderlerin tevsik edici belgelere dayanması (fatura, fatura yerine geçen vesikalar gibi) ve yasal kayıtlarda izlenmesi gerekmektedir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, satıcı firmanın mailinin şüpheli şahıslarca (hacker) ele geçirilmesinden dolayı sahte banka hesabına Şirketinizce yapılan ödemelerin, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında indirilebilecek giderler arasında sayılmadığından, kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

 

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-62030549-120-

29.03.2024

Konu

:

Veri hırsızlığı (hacker) dolayısıyla yapılan ödemelerin vergisel durumu

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda;

 

- Şirketinizin makine ve makine yedek parçası ithalatı kapsamında Fransa merkezli … firmasına mal alışları ile ilgili ödeme gerçekleştirdiği,

 

- Söz konusu şirketin banka hesapları değiştiği için yeni banka hesaplarını mail olarak gönderdiği, yeni banka hesaplarına ilgili ödemelerin gönderildiği fakat … firmasından tekrar mail geldiği ve banka hesaplarındaki sorun nedeniyle paranın iade edileceğinin söylendiği,

 

- İadenin gerçekleşmesi sonrasında tekrar gönderilen mailde yer alan banka hesap numarasına … Euro tutarında ödeme yapıldığı,

 

- … firmasının ödemenin hesaplarına geçmediğini belirtmesi üzerine banka ile yapılan görüşmeler neticesinde firma mailinin hacklendiğinin ve … Euro'nun sahte hesaba gönderildiğinin anlaşıldığı,

 

- Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne şikayette bulunulduğu ve yargılamanın devam ettiği

 

belirtilerek, bahse konu ödemenin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükme bağlanmıştır.

 

Anılan Kanunun 40 ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilebilmesi için yapılan genel giderlerin matrahtan indirilebilmesi için giderle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında illiyet bağının bulunması, giderin keyfi olmaması, yani kazancın elde edilmesi için mecburi olarak yapılması, yapılan gider karşılığında gayrimaddi bir kıymet iktisap edilmemiş olması gerekir. Ayrıca, bu giderlerin tevsik edici belgelere dayanması (fatura, fatura yerine geçen vesikalar gibi) ve yasal kayıtlarda izlenmesi gerekmektedir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, satıcı firmanın mailinin şüpheli şahıslarca (hacker) ele geçirilmesinden dolayı sahte banka hesabına Şirketinizce yapılan ödemelerin, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında indirilebilecek giderler arasında sayılmadığından, kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

 

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-62030549-120-

29.03.2024

Konu

:

Veri hırsızlığı (hacker) dolayısıyla yapılan ödemelerin vergisel durumu

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda;

 

- Şirketinizin makine ve makine yedek parçası ithalatı kapsamında Fransa merkezli … firmasına mal alışları ile ilgili ödeme gerçekleştirdiği,

 

- Söz konusu şirketin banka hesapları değiştiği için yeni banka hesaplarını mail olarak gönderdiği, yeni banka hesaplarına ilgili ödemelerin gönderildiği fakat … firmasından tekrar mail geldiği ve banka hesaplarındaki sorun nedeniyle paranın iade edileceğinin söylendiği,

 

- İadenin gerçekleşmesi sonrasında tekrar gönderilen mailde yer alan banka hesap numarasına … Euro tutarında ödeme yapıldığı,

 

- … firmasının ödemenin hesaplarına geçmediğini belirtmesi üzerine banka ile yapılan görüşmeler neticesinde firma mailinin hacklendiğinin ve … Euro'nun sahte hesaba gönderildiğinin anlaşıldığı,

 

- Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne şikayette bulunulduğu ve yargılamanın devam ettiği

 

belirtilerek, bahse konu ödemenin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükme bağlanmıştır.

 

Anılan Kanunun 40 ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilebilmesi için yapılan genel giderlerin matrahtan indirilebilmesi için giderle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında illiyet bağının bulunması, giderin keyfi olmaması, yani kazancın elde edilmesi için mecburi olarak yapılması, yapılan gider karşılığında gayrimaddi bir kıymet iktisap edilmemiş olması gerekir. Ayrıca, bu giderlerin tevsik edici belgelere dayanması (fatura, fatura yerine geçen vesikalar gibi) ve yasal kayıtlarda izlenmesi gerekmektedir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, satıcı firmanın mailinin şüpheli şahıslarca (hacker) ele geçirilmesinden dolayı sahte banka hesabına Şirketinizce yapılan ödemelerin, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında indirilebilecek giderler arasında sayılmadığından, kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

 

T.C.

KÜTAHYA VALİLİĞİ

Defterdarlık Gelir Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-61504625-125-

19.03.2024

Konu

:

Şirket ortağı ve aynı zamanda şirket müdürünün kendisi, eşi ve çocuğu için ödenen özel sağlık sigortası primlerinin vergi kanunları karşısındaki durumu

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; …Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numarasında kayıtlı mükellefi olduğunuzu belirterek, şirket ortağı ve aynı zamanda şirket müdürünün kendisi, eşi ve 24 yaşını doldurmamış çocuğu için özel sağlık sigortası ödemelerinin kurumlar vergisinden indirime konu edilip edilemeyeceği ve şirket çalışanının kendisi, eşi ve çocuğu için ödeyeceği özel sağlık sigortası primlerinin asgari ücretli çalışana ait vergiden indirim konusu edilip edilmeyeceği hususlarında açıklamaya ihtiyaç duyulduğu belirtilmiş olup, konuya ilişkin Defterdarlığımız görüşü aşağıda açıklanmıştır.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasıyla kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazançları üzerinden hesaplanacağı belirtilmiş, maddenin ikinci fıkrasıyla da safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu; bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı; ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı belirtilmiştir.

 

Aynı Kanununun "Ücretin tarifi" başlıklı 61 inci maddesinde; "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez." hükmü yer almıştır.

 

Anılan Kanunun ücretin gerçek safi değerinin tespitinde yapılacak indirimlere ilişkin 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde, "Sigortanın Türkiye'de kâin ve merkezi Türkiye'de bulunan bir emeklilik veya sigorta şirketi nezdinde akdedilmiş olması şartıyla; ücretlinin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait hayat sigortası poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primlerin %50'si ile ölüm, kaza, sağlık, hastalık, sakatlık, işsizlik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primler (İndirim konusu yapılacak primler toplamı, ödendiği ayda elde edilen ücretin %15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşamaz. Cumhurbaşkanı bu bentte yer alan oranları yarısına kadar indirmeye, iki katına kadar artırmaya ve belirtilen haddi, asgari ücretin yıllık tutarının iki katını geçmemek üzere yeniden belirlemeye yetkilidir.)" hükmüne yer verilmiştir.

 

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında, tevkifat yapmakla yükümlü olanlar sayılmış ve aynı fıkranın (1) numaralı bendinde; hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre, tevkifat yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, 23/10/2012 tarih ve GVK-85/2012-7 sayılı Gelir Vergisi Sirkülerinde konu ile ilgili açıklamalara yer verilmiş olup söz konusu sirkülerin "8.2. Ödenen Şahıs Sigorta Primlerinin Ücret Matrahının Tespitinde İndirimi" bölümünde; "6327 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle Gelir Vergisi Kanununun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde yapılan değişiklik uyarınca, 1/1/2013 tarihinden itibaren, vergiye tabi ücret matrahının tespitinde, bireysel emeklilik dışında kalan şahıs sigortaları için ödenen primlerin elde edilen ücretin % 15'ine kadar olan kısmı ücret matrahının tespitinde indirilebilecektir.

 

Vergiye tabi ücret matrahının tespitinde dikkate alınacak sigorta primleri; sigortanın Türkiye'de kâin ve merkezi Türkiye'de bulunan bir emeklilik veya sigorta şirketi nezdinde akdedilmiş olması şartıyla;

 

- Ücretlinin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait birikim priminin alındığı hayat sigortası poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primlerin %50'si ile

 

- Ölüm, kaza, sağlık, hastalık, sakatlık, işsizlik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primlerden

 

müteşekkildir.

 

İndirim konusu yapılacak primlerin toplamı, ödendiği ayda elde edilen ücretin %15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşamayacaktır. Yıl içinde asgari ücret tutarında meydana gelebilecek değişiklikler, indirim yapılacak tutarların hesabında dikkate alınacaktır.

 

İndirim konusu yapılacak prim tutarının tespitinde esas alınacak ücret, işveren tarafından çalışana hizmeti karşılığında ödenen aylık (maaş), prim, ikramiye, sosyal yardımlar ve zamlar gibi vergiye tabi sürekli nitelikteki ödemelerin brüt tutarlarının toplamı olacaktır. Gider karşılığı olarak ödenen tutarlar (yapılan gerçek bir giderin karşılığı olsun olmasın) dikkate alınmayacaktır.

 

Şahıs sigorta primlerinin vergi matrahının tespitinde indirim konusu yapılabilmesi için; şahıs sigorta şirketlerinin Türkiye'de yerleşik ve merkezinin Türkiye'de olması gerekmektedir." açıklamasına yer verilmiştir.

 

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasına 7349 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile eklenen (18) numaralı bendinde, "Hizmet erbabının, ödemenin yapıldığı ayda geçerli olan asgari ücretin aylık brüt tutarından işçi sosyal güvenlik kurumu primi ve işsizlik sigorta primi düşüldükten sonra kalan tutarına isabet eden ücretleri (Şu kadar ki, istisnayı aşan ücret gelirinin vergilendirilmesinde verginin hesaplanacağı gelir dilim tutarları ve oranları, istisna kapsamındaki tutarlar da dikkate alınarak belirlenir. Ödenecek vergi tutarı, bu suretle bulunan vergi tutarının içinde istisna tutara isabet eden kısım düşülmek suretiyle hesaplanır. İstisna nedeniyle alınmayacak olan vergi ilgili ayda aylık asgari ücret üzerinden hesaplanması gereken vergiyi aşamaz. Birden fazla işverenden ücret alanlarda bu istisna sadece en yüksek olan ücrete uygulanır.)." hükmüne yer verilmiştir.

 

Konu ile ilgili olarak 27/1/2022 tarihli ve 31732 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 319 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "Asgari ücretin üzerinde ücret geliri elde edenlerde gelir vergisi istisnası" başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, "Hizmet erbabının elde ettiği ücret ve ücret sayılan gelirlerinden 193 sayılı Kanunun 31 ve 63 üncü maddesinde yer alan indirimler düşülecek ve varsa Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (18) numaralı bendi hariç 23 ve müteakip maddelerinde düzenlenen istisna kapsamındaki ücret ödemeleri gelir vergisi matrahına dahil edilmeyecektir. Bu şekilde belirlenen gelir vergisi matrahına gelir vergisi tarifesi uygulanarak vergi hesaplanacaktır. Bu suretle hesaplanan vergiden istisna tutara isabet eden vergi düşülmek suretiyle ödenecek vergi belirlenecektir. Bu istisna suretiyle sağlanan menfaat asgari ücretin ilgili ayda hesaplanan vergisini geçemeyecektir." açıklamasına yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, 1/1/2022 tarihinden itibaren hizmet erbabına nakden veya hesaben yapılan ücret ödemelerinden, işçi sosyal güvenlik kurumu primi ve işsizlik sigorta primi ile varsa sendika aidatı, şahıs sigortası primi ve engellilik indirimi tutarları düşüldükten sonra bulunan gelir vergisi matrahı üzerinden, kümülatif gelir vergisi matrahı da dikkate alınarak gelir vergisi hesaplanmakta ve hesaplanan gelir vergisinden 193 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (18) numaralı bendinde düzenlenen istisna uyarınca, asgari ücretin ilgili aydaki vergi tutarı indirilerek kesilecek gelir vergisi bulunmaktadır.

 

Buna göre, şirketiniz tarafından şirket müdürünün kendisi, eşine ve küçük çocukları için ödenen özel sağlık sigortası primlerinin net ücret olarak değerlendirilmesi ve brüte iblağ edilmek suretiyle gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması, ayrıca, ödenen ücretlerin Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi gereğince emsallere uygun olması gerekmektedir.

 

 Öte yandan, işveren tarafından şirket müdürü adına ödenen ve ücret olarak değerlendirilen özel sağlık sigortası primleri ile asgari ücretli olarak çalışan personelin kendisi, eşine ve küçük çocukları adına yaptırdığı sağlık sigortası için ödenen primlerin tamamının, ödendiği ayda elde edilen ücretin % 15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık brüt tutarını aşmaması ve prim ödeme belgesinin primin ait olduğu dönem içinde ibraz edilmesi halinde ücretin safi değerinin tespitinde, gelir vergisi matrahının da yeterli olması kaydıyla, indirim konusu yapılması mümkündür.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 1:

 

T.C.

KÜTAHYA VALİLİĞİ

Defterdarlık Gelir Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-61504625-125-

19.03.2024

Konu

:

Şirket ortağı ve aynı zamanda şirket müdürünün kendisi, eşi ve çocuğu için ödenen özel sağlık sigortası primlerinin vergi kanunları karşısındaki durumu

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; …Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numarasında kayıtlı mükellefi olduğunuzu belirterek, şirket ortağı ve aynı zamanda şirket müdürünün kendisi, eşi ve 24 yaşını doldurmamış çocuğu için özel sağlık sigortası ödemelerinin kurumlar vergisinden indirime konu edilip edilemeyeceği ve şirket çalışanının kendisi, eşi ve çocuğu için ödeyeceği özel sağlık sigortası primlerinin asgari ücretli çalışana ait vergiden indirim konusu edilip edilmeyeceği hususlarında açıklamaya ihtiyaç duyulduğu belirtilmiş olup, konuya ilişkin Defterdarlığımız görüşü aşağıda açıklanmıştır.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasıyla kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazançları üzerinden hesaplanacağı belirtilmiş, maddenin ikinci fıkrasıyla da safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu; bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı; ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı belirtilmiştir.

 

Aynı Kanununun "Ücretin tarifi" başlıklı 61 inci maddesinde; "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez." hükmü yer almıştır.

 

Anılan Kanunun ücretin gerçek safi değerinin tespitinde yapılacak indirimlere ilişkin 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde, "Sigortanın Türkiye'de kâin ve merkezi Türkiye'de bulunan bir emeklilik veya sigorta şirketi nezdinde akdedilmiş olması şartıyla; ücretlinin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait hayat sigortası poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primlerin %50'si ile ölüm, kaza, sağlık, hastalık, sakatlık, işsizlik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primler (İndirim konusu yapılacak primler toplamı, ödendiği ayda elde edilen ücretin %15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşamaz. Cumhurbaşkanı bu bentte yer alan oranları yarısına kadar indirmeye, iki katına kadar artırmaya ve belirtilen haddi, asgari ücretin yıllık tutarının iki katını geçmemek üzere yeniden belirlemeye yetkilidir.)" hükmüne yer verilmiştir.

 

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında, tevkifat yapmakla yükümlü olanlar sayılmış ve aynı fıkranın (1) numaralı bendinde; hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre, tevkifat yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, 23/10/2012 tarih ve GVK-85/2012-7 sayılı Gelir Vergisi Sirkülerinde konu ile ilgili açıklamalara yer verilmiş olup söz konusu sirkülerin "8.2. Ödenen Şahıs Sigorta Primlerinin Ücret Matrahının Tespitinde İndirimi" bölümünde; "6327 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle Gelir Vergisi Kanununun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde yapılan değişiklik uyarınca, 1/1/2013 tarihinden itibaren, vergiye tabi ücret matrahının tespitinde, bireysel emeklilik dışında kalan şahıs sigortaları için ödenen primlerin elde edilen ücretin % 15'ine kadar olan kısmı ücret matrahının tespitinde indirilebilecektir.

 

Vergiye tabi ücret matrahının tespitinde dikkate alınacak sigorta primleri; sigortanın Türkiye'de kâin ve merkezi Türkiye'de bulunan bir emeklilik veya sigorta şirketi nezdinde akdedilmiş olması şartıyla;

 

- Ücretlinin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait birikim priminin alındığı hayat sigortası poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primlerin %50'si ile

 

- Ölüm, kaza, sağlık, hastalık, sakatlık, işsizlik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primlerden

 

müteşekkildir.

 

İndirim konusu yapılacak primlerin toplamı, ödendiği ayda elde edilen ücretin %15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşamayacaktır. Yıl içinde asgari ücret tutarında meydana gelebilecek değişiklikler, indirim yapılacak tutarların hesabında dikkate alınacaktır.

 

İndirim konusu yapılacak prim tutarının tespitinde esas alınacak ücret, işveren tarafından çalışana hizmeti karşılığında ödenen aylık (maaş), prim, ikramiye, sosyal yardımlar ve zamlar gibi vergiye tabi sürekli nitelikteki ödemelerin brüt tutarlarının toplamı olacaktır. Gider karşılığı olarak ödenen tutarlar (yapılan gerçek bir giderin karşılığı olsun olmasın) dikkate alınmayacaktır.

 

Şahıs sigorta primlerinin vergi matrahının tespitinde indirim konusu yapılabilmesi için; şahıs sigorta şirketlerinin Türkiye'de yerleşik ve merkezinin Türkiye'de olması gerekmektedir." açıklamasına yer verilmiştir.

 

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasına 7349 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile eklenen (18) numaralı bendinde, "Hizmet erbabının, ödemenin yapıldığı ayda geçerli olan asgari ücretin aylık brüt tutarından işçi sosyal güvenlik kurumu primi ve işsizlik sigorta primi düşüldükten sonra kalan tutarına isabet eden ücretleri (Şu kadar ki, istisnayı aşan ücret gelirinin vergilendirilmesinde verginin hesaplanacağı gelir dilim tutarları ve oranları, istisna kapsamındaki tutarlar da dikkate alınarak belirlenir. Ödenecek vergi tutarı, bu suretle bulunan vergi tutarının içinde istisna tutara isabet eden kısım düşülmek suretiyle hesaplanır. İstisna nedeniyle alınmayacak olan vergi ilgili ayda aylık asgari ücret üzerinden hesaplanması gereken vergiyi aşamaz. Birden fazla işverenden ücret alanlarda bu istisna sadece en yüksek olan ücrete uygulanır.)." hükmüne yer verilmiştir.

 

Konu ile ilgili olarak 27/1/2022 tarihli ve 31732 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 319 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "Asgari ücretin üzerinde ücret geliri elde edenlerde gelir vergisi istisnası" başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, "Hizmet erbabının elde ettiği ücret ve ücret sayılan gelirlerinden 193 sayılı Kanunun 31 ve 63 üncü maddesinde yer alan indirimler düşülecek ve varsa Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (18) numaralı bendi hariç 23 ve müteakip maddelerinde düzenlenen istisna kapsamındaki ücret ödemeleri gelir vergisi matrahına dahil edilmeyecektir. Bu şekilde belirlenen gelir vergisi matrahına gelir vergisi tarifesi uygulanarak vergi hesaplanacaktır. Bu suretle hesaplanan vergiden istisna tutara isabet eden vergi düşülmek suretiyle ödenecek vergi belirlenecektir. Bu istisna suretiyle sağlanan menfaat asgari ücretin ilgili ayda hesaplanan vergisini geçemeyecektir." açıklamasına yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, 1/1/2022 tarihinden itibaren hizmet erbabına nakden veya hesaben yapılan ücret ödemelerinden, işçi sosyal güvenlik kurumu primi ve işsizlik sigorta primi ile varsa sendika aidatı, şahıs sigortası primi ve engellilik indirimi tutarları düşüldükten sonra bulunan gelir vergisi matrahı üzerinden, kümülatif gelir vergisi matrahı da dikkate alınarak gelir vergisi hesaplanmakta ve hesaplanan gelir vergisinden 193 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (18) numaralı bendinde düzenlenen istisna uyarınca, asgari ücretin ilgili aydaki vergi tutarı indirilerek kesilecek gelir vergisi bulunmaktadır.

 

Buna göre, şirketiniz tarafından şirket müdürünün kendisi, eşine ve küçük çocukları için ödenen özel sağlık sigortası primlerinin net ücret olarak değerlendirilmesi ve brüte iblağ edilmek suretiyle gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması, ayrıca, ödenen ücretlerin Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi gereğince emsallere uygun olması gerekmektedir.

 

 Öte yandan, işveren tarafından şirket müdürü adına ödenen ve ücret olarak değerlendirilen özel sağlık sigortası primleri ile asgari ücretli olarak çalışan personelin kendisi, eşine ve küçük çocukları adına yaptırdığı sağlık sigortası için ödenen primlerin tamamının, ödendiği ayda elde edilen ücretin % 15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık brüt tutarını aşmaması ve prim ödeme belgesinin primin ait olduğu dönem içinde ibraz edilmesi halinde ücretin safi değerinin tespitinde, gelir vergisi matrahının da yeterli olması kaydıyla, indirim konusu yapılması mümkündür.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 2:

 

T.C.

KÜTAHYA VALİLİĞİ

Defterdarlık Gelir Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-61504625-125-

19.03.2024

Konu

:

Şirket ortağı ve aynı zamanda şirket müdürünün kendisi, eşi ve çocuğu için ödenen özel sağlık sigortası primlerinin vergi kanunları karşısındaki durumu

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; …Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numarasında kayıtlı mükellefi olduğunuzu belirterek, şirket ortağı ve aynı zamanda şirket müdürünün kendisi, eşi ve 24 yaşını doldurmamış çocuğu için özel sağlık sigortası ödemelerinin kurumlar vergisinden indirime konu edilip edilemeyeceği ve şirket çalışanının kendisi, eşi ve çocuğu için ödeyeceği özel sağlık sigortası primlerinin asgari ücretli çalışana ait vergiden indirim konusu edilip edilmeyeceği hususlarında açıklamaya ihtiyaç duyulduğu belirtilmiş olup, konuya ilişkin Defterdarlığımız görüşü aşağıda açıklanmıştır.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasıyla kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazançları üzerinden hesaplanacağı belirtilmiş, maddenin ikinci fıkrasıyla da safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu; bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı; ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı belirtilmiştir.

 

Aynı Kanununun "Ücretin tarifi" başlıklı 61 inci maddesinde; "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez." hükmü yer almıştır.

 

Anılan Kanunun ücretin gerçek safi değerinin tespitinde yapılacak indirimlere ilişkin 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde, "Sigortanın Türkiye'de kâin ve merkezi Türkiye'de bulunan bir emeklilik veya sigorta şirketi nezdinde akdedilmiş olması şartıyla; ücretlinin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait hayat sigortası poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primlerin %50'si ile ölüm, kaza, sağlık, hastalık, sakatlık, işsizlik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primler (İndirim konusu yapılacak primler toplamı, ödendiği ayda elde edilen ücretin %15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşamaz. Cumhurbaşkanı bu bentte yer alan oranları yarısına kadar indirmeye, iki katına kadar artırmaya ve belirtilen haddi, asgari ücretin yıllık tutarının iki katını geçmemek üzere yeniden belirlemeye yetkilidir.)" hükmüne yer verilmiştir.

 

Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında, tevkifat yapmakla yükümlü olanlar sayılmış ve aynı fıkranın (1) numaralı bendinde; hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre, tevkifat yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, 23/10/2012 tarih ve GVK-85/2012-7 sayılı Gelir Vergisi Sirkülerinde konu ile ilgili açıklamalara yer verilmiş olup söz konusu sirkülerin "8.2. Ödenen Şahıs Sigorta Primlerinin Ücret Matrahının Tespitinde İndirimi" bölümünde; "6327 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle Gelir Vergisi Kanununun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde yapılan değişiklik uyarınca, 1/1/2013 tarihinden itibaren, vergiye tabi ücret matrahının tespitinde, bireysel emeklilik dışında kalan şahıs sigortaları için ödenen primlerin elde edilen ücretin % 15'ine kadar olan kısmı ücret matrahının tespitinde indirilebilecektir.

 

Vergiye tabi ücret matrahının tespitinde dikkate alınacak sigorta primleri; sigortanın Türkiye'de kâin ve merkezi Türkiye'de bulunan bir emeklilik veya sigorta şirketi nezdinde akdedilmiş olması şartıyla;

 

- Ücretlinin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait birikim priminin alındığı hayat sigortası poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primlerin %50'si ile

 

- Ölüm, kaza, sağlık, hastalık, sakatlık, işsizlik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primlerden

 

müteşekkildir.

 

İndirim konusu yapılacak primlerin toplamı, ödendiği ayda elde edilen ücretin %15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşamayacaktır. Yıl içinde asgari ücret tutarında meydana gelebilecek değişiklikler, indirim yapılacak tutarların hesabında dikkate alınacaktır.

 

İndirim konusu yapılacak prim tutarının tespitinde esas alınacak ücret, işveren tarafından çalışana hizmeti karşılığında ödenen aylık (maaş), prim, ikramiye, sosyal yardımlar ve zamlar gibi vergiye tabi sürekli nitelikteki ödemelerin brüt tutarlarının toplamı olacaktır. Gider karşılığı olarak ödenen tutarlar (yapılan gerçek bir giderin karşılığı olsun olmasın) dikkate alınmayacaktır.

 

Şahıs sigorta primlerinin vergi matrahının tespitinde indirim konusu yapılabilmesi için; şahıs sigorta şirketlerinin Türkiye'de yerleşik ve merkezinin Türkiye'de olması gerekmektedir." açıklamasına yer verilmiştir.

 

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasına 7349 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile eklenen (18) numaralı bendinde, "Hizmet erbabının, ödemenin yapıldığı ayda geçerli olan asgari ücretin aylık brüt tutarından işçi sosyal güvenlik kurumu primi ve işsizlik sigorta primi düşüldükten sonra kalan tutarına isabet eden ücretleri (Şu kadar ki, istisnayı aşan ücret gelirinin vergilendirilmesinde verginin hesaplanacağı gelir dilim tutarları ve oranları, istisna kapsamındaki tutarlar da dikkate alınarak belirlenir. Ödenecek vergi tutarı, bu suretle bulunan vergi tutarının içinde istisna tutara isabet eden kısım düşülmek suretiyle hesaplanır. İstisna nedeniyle alınmayacak olan vergi ilgili ayda aylık asgari ücret üzerinden hesaplanması gereken vergiyi aşamaz. Birden fazla işverenden ücret alanlarda bu istisna sadece en yüksek olan ücrete uygulanır.)." hükmüne yer verilmiştir.

 

Konu ile ilgili olarak 27/1/2022 tarihli ve 31732 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 319 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "Asgari ücretin üzerinde ücret geliri elde edenlerde gelir vergisi istisnası" başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, "Hizmet erbabının elde ettiği ücret ve ücret sayılan gelirlerinden 193 sayılı Kanunun 31 ve 63 üncü maddesinde yer alan indirimler düşülecek ve varsa Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (18) numaralı bendi hariç 23 ve müteakip maddelerinde düzenlenen istisna kapsamındaki ücret ödemeleri gelir vergisi matrahına dahil edilmeyecektir. Bu şekilde belirlenen gelir vergisi matrahına gelir vergisi tarifesi uygulanarak vergi hesaplanacaktır. Bu suretle hesaplanan vergiden istisna tutara isabet eden vergi düşülmek suretiyle ödenecek vergi belirlenecektir. Bu istisna suretiyle sağlanan menfaat asgari ücretin ilgili ayda hesaplanan vergisini geçemeyecektir." açıklamasına yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, 1/1/2022 tarihinden itibaren hizmet erbabına nakden veya hesaben yapılan ücret ödemelerinden, işçi sosyal güvenlik kurumu primi ve işsizlik sigorta primi ile varsa sendika aidatı, şahıs sigortası primi ve engellilik indirimi tutarları düşüldükten sonra bulunan gelir vergisi matrahı üzerinden, kümülatif gelir vergisi matrahı da dikkate alınarak gelir vergisi hesaplanmakta ve hesaplanan gelir vergisinden 193 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (18) numaralı bendinde düzenlenen istisna uyarınca, asgari ücretin ilgili aydaki vergi tutarı indirilerek kesilecek gelir vergisi bulunmaktadır.

 

Buna göre, şirketiniz tarafından şirket müdürünün kendisi, eşine ve küçük çocukları için ödenen özel sağlık sigortası primlerinin net ücret olarak değerlendirilmesi ve brüte iblağ edilmek suretiyle gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması, ayrıca, ödenen ücretlerin Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi gereğince emsallere uygun olması gerekmektedir.

 

 Öte yandan, işveren tarafından şirket müdürü adına ödenen ve ücret olarak değerlendirilen özel sağlık sigortası primleri ile asgari ücretli olarak çalışan personelin kendisi, eşine ve küçük çocukları adına yaptırdığı sağlık sigortası için ödenen primlerin tamamının, ödendiği ayda elde edilen ücretin % 15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık brüt tutarını aşmaması ve prim ödeme belgesinin primin ait olduğu dönem içinde ibraz edilmesi halinde ücretin safi değerinin tespitinde, gelir vergisi matrahının da yeterli olması kaydıyla, indirim konusu yapılması mümkündür.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-125[6-2023/5]-

19.03.2024

Konu

:

İşveren Tarafından Personel Adına Yaptırılan Sigorta Poliçeleri İçin Yapılan Ödemelerin Kurum Kazancının Tespitinde Gider Olarak İndirim Konusu Yapılıp Yapılamayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden; Şirketinizin faaliyetlerinin başarı ile sürdürülebilmesi açısından kritik öneme haiz personele (kilit personel) sigorta yaptırılacağı ve sigorta bedelinin Şirketiniz tarafından karşılanacağı, söz konusu sigorta ile kilit personelin vefatı, çalışamaz şekilde ağır hasta olması ya da engelli hale gelmesi durumlarında sigorta firması tarafından poliçenin muhatabı olan Şirketinize ödeme (tazminat) yapılacağından belirtilerek, Şirketiniz tarafından sigorta şirketine yapılan ödemelerin kurum kazancının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safî kurum kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinde, safî kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin birinci fıkrasının; (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (2) numaralı bendinde hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatlarının (Bu primlerin ve aidatın istirdat edilmemek üzere Türkiye'de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartıyla) safî kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi maksadıyla yapılan genel giderlerin indirim konusu yapılabilmesi için, söz konusu giderlerle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında doğrudan ve açık bir illiyet bağının bulunması gerekmekte olup, bu mahiyette olmayan giderlerin ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir.

 

Öte yandan mezkur Kanunun;

 

- "Ücretin tarifi" başlıklı 61 inci maddesinde, "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez. ...",

 

- "Gerçek ücretler" başlıklı 63 üncü maddesinde, "Ücretin gerçek safi değeri işveren tarafından verilen para ve ayınlarla sağlanan menfaatler toplamından aşağıdaki indirimler yapıldıktan sonra kalan miktardır.

 

...

 

Sigortanın Türkiye'de kâin ve merkezi Türkiye'de bulunan bir emeklilik veya sigorta şirketi nezdinde akdedilmiş olması şartıyla; ücretlinin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait hayat sigortası poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primlerin %50'si ile ölüm, kaza, sağlık, hastalık, engellilik, işsizlik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primler (İndirim konusu yapılacak primler toplamı, ödendiği ayda elde edilen ücretin %15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşamaz. Cumhurbaşkanı bu bentte yer alan oranları yarısına kadar indirmeye, iki katına kadar artırmaya ve belirtilen haddi, asgari ücretin yıllık tutarının iki katını geçmemek üzere yeniden belirlemeye yetkilidir.) ...",

 

hükümlerine yer verilmiştir.

 

Diğer taraftan, 23/10/2012 tarih ve  GVK-85/2012-7 sayılı Gelir Vergisi Sirkülerinde konu ile ilgili açıklamalara yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, Şirketiniz tarafından, kilit personeliniz adına yaptırılan hayat sigortasının lehtarının Şirketiniz olması ve poliçe süresinde (5 yıl) riskin gerçekleşmesi durumunda … ABD Dolarının şirketinize ödenecek olması nedeniyle, Şirketiniz tarafından karşılanan sigorta primleri, Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesi kapsamında ücret olarak değerlendirilmeyecektir.

 

Diğer taraftan, söz konusu amaca yönelik Şirketiniz tarafından karşılanan hayat sigortasına ait prim ödemelerinin, ticari kazancınızın elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle doğrudan illiyet bağının bulunmaması nedeniyle, Gelir Vergisi Kanununun 40/1 maddesi kapsamında gider olarak indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-125[6-2023/5]-

19.03.2024

Konu

:

İşveren Tarafından Personel Adına Yaptırılan Sigorta Poliçeleri İçin Yapılan Ödemelerin Kurum Kazancının Tespitinde Gider Olarak İndirim Konusu Yapılıp Yapılamayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden; Şirketinizin faaliyetlerinin başarı ile sürdürülebilmesi açısından kritik öneme haiz personele (kilit personel) sigorta yaptırılacağı ve sigorta bedelinin Şirketiniz tarafından karşılanacağı, söz konusu sigorta ile kilit personelin vefatı, çalışamaz şekilde ağır hasta olması ya da engelli hale gelmesi durumlarında sigorta firması tarafından poliçenin muhatabı olan Şirketinize ödeme (tazminat) yapılacağından belirtilerek, Şirketiniz tarafından sigorta şirketine yapılan ödemelerin kurum kazancının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safî kurum kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinde, safî kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin birinci fıkrasının; (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (2) numaralı bendinde hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatlarının (Bu primlerin ve aidatın istirdat edilmemek üzere Türkiye'de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartıyla) safî kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi maksadıyla yapılan genel giderlerin indirim konusu yapılabilmesi için, söz konusu giderlerle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında doğrudan ve açık bir illiyet bağının bulunması gerekmekte olup, bu mahiyette olmayan giderlerin ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir.

 

Öte yandan mezkur Kanunun;

 

- "Ücretin tarifi" başlıklı 61 inci maddesinde, "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez. ...",

 

- "Gerçek ücretler" başlıklı 63 üncü maddesinde, "Ücretin gerçek safi değeri işveren tarafından verilen para ve ayınlarla sağlanan menfaatler toplamından aşağıdaki indirimler yapıldıktan sonra kalan miktardır.

 

...

 

Sigortanın Türkiye'de kâin ve merkezi Türkiye'de bulunan bir emeklilik veya sigorta şirketi nezdinde akdedilmiş olması şartıyla; ücretlinin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait hayat sigortası poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primlerin %50'si ile ölüm, kaza, sağlık, hastalık, engellilik, işsizlik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primler (İndirim konusu yapılacak primler toplamı, ödendiği ayda elde edilen ücretin %15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşamaz. Cumhurbaşkanı bu bentte yer alan oranları yarısına kadar indirmeye, iki katına kadar artırmaya ve belirtilen haddi, asgari ücretin yıllık tutarının iki katını geçmemek üzere yeniden belirlemeye yetkilidir.) ...",

 

hükümlerine yer verilmiştir.

 

Diğer taraftan, 23/10/2012 tarih ve  GVK-85/2012-7 sayılı Gelir Vergisi Sirkülerinde konu ile ilgili açıklamalara yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, Şirketiniz tarafından, kilit personeliniz adına yaptırılan hayat sigortasının lehtarının Şirketiniz olması ve poliçe süresinde (5 yıl) riskin gerçekleşmesi durumunda … ABD Dolarının şirketinize ödenecek olması nedeniyle, Şirketiniz tarafından karşılanan sigorta primleri, Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesi kapsamında ücret olarak değerlendirilmeyecektir.

 

Diğer taraftan, söz konusu amaca yönelik Şirketiniz tarafından karşılanan hayat sigortasına ait prim ödemelerinin, ticari kazancınızın elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle doğrudan illiyet bağının bulunmaması nedeniyle, Gelir Vergisi Kanununun 40/1 maddesi kapsamında gider olarak indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-125[6-2023/5]-

19.03.2024

Konu

:

İşveren Tarafından Personel Adına Yaptırılan Sigorta Poliçeleri İçin Yapılan Ödemelerin Kurum Kazancının Tespitinde Gider Olarak İndirim Konusu Yapılıp Yapılamayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden; Şirketinizin faaliyetlerinin başarı ile sürdürülebilmesi açısından kritik öneme haiz personele (kilit personel) sigorta yaptırılacağı ve sigorta bedelinin Şirketiniz tarafından karşılanacağı, söz konusu sigorta ile kilit personelin vefatı, çalışamaz şekilde ağır hasta olması ya da engelli hale gelmesi durumlarında sigorta firması tarafından poliçenin muhatabı olan Şirketinize ödeme (tazminat) yapılacağından belirtilerek, Şirketiniz tarafından sigorta şirketine yapılan ödemelerin kurum kazancının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safî kurum kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "İndirilecek giderler" başlıklı 40 ıncı maddesinde, safî kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin birinci fıkrasının; (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (2) numaralı bendinde hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatlarının (Bu primlerin ve aidatın istirdat edilmemek üzere Türkiye'de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartıyla) safî kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi maksadıyla yapılan genel giderlerin indirim konusu yapılabilmesi için, söz konusu giderlerle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında doğrudan ve açık bir illiyet bağının bulunması gerekmekte olup, bu mahiyette olmayan giderlerin ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir.

 

Öte yandan mezkur Kanunun;

 

- "Ücretin tarifi" başlıklı 61 inci maddesinde, "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez. ...",

 

- "Gerçek ücretler" başlıklı 63 üncü maddesinde, "Ücretin gerçek safi değeri işveren tarafından verilen para ve ayınlarla sağlanan menfaatler toplamından aşağıdaki indirimler yapıldıktan sonra kalan miktardır.

 

...

 

Sigortanın Türkiye'de kâin ve merkezi Türkiye'de bulunan bir emeklilik veya sigorta şirketi nezdinde akdedilmiş olması şartıyla; ücretlinin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait hayat sigortası poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primlerin %50'si ile ölüm, kaza, sağlık, hastalık, engellilik, işsizlik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primler (İndirim konusu yapılacak primler toplamı, ödendiği ayda elde edilen ücretin %15'ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşamaz. Cumhurbaşkanı bu bentte yer alan oranları yarısına kadar indirmeye, iki katına kadar artırmaya ve belirtilen haddi, asgari ücretin yıllık tutarının iki katını geçmemek üzere yeniden belirlemeye yetkilidir.) ...",

 

hükümlerine yer verilmiştir.

 

Diğer taraftan, 23/10/2012 tarih ve  GVK-85/2012-7 sayılı Gelir Vergisi Sirkülerinde konu ile ilgili açıklamalara yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, Şirketiniz tarafından, kilit personeliniz adına yaptırılan hayat sigortasının lehtarının Şirketiniz olması ve poliçe süresinde (5 yıl) riskin gerçekleşmesi durumunda … ABD Dolarının şirketinize ödenecek olması nedeniyle, Şirketiniz tarafından karşılanan sigorta primleri, Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesi kapsamında ücret olarak değerlendirilmeyecektir.

 

Diğer taraftan, söz konusu amaca yönelik Şirketiniz tarafından karşılanan hayat sigortasına ait prim ödemelerinin, ticari kazancınızın elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle doğrudan illiyet bağının bulunmaması nedeniyle, Gelir Vergisi Kanununun 40/1 maddesi kapsamında gider olarak indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

84098128-125[10-2019/9]-

12.03.2024

Konu

:

5746 sayılı Kanun uygulamaları.

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ile ekinde yer alan dilekçede, şirketinizin faaliyetini sürdürmekte olan iki adet tasarım merkezinin bulunduğu, tasarım merkezlerinin 5746 sayılı Kanunda yer alan tasarım indiriminden yararlandığı, şirketinizin tasarım merkezlerinin hesaplarının bağımsız olarak takip edildiği ve tasarım indiriminin kurumlar vergisi ile geçici vergi beyannamelerinde toplanarak tek kalem halinde beyan edildiği belirtilmiş olup, 2016/9092 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında yer alan kriterlerden bir önceki yıla göre %20 artış sağlayan tasarım merkezlerinizin geçici vergilendirme dönemlerinde de ilave tasarım indiriminden yararlanıp yararlanamayacağı, bunun mümkün olması durumunda uygulamanın nasıl olacağı ile ilave tasarım indiriminde iki tasarım merkezinin ayrı ayrı mı değerlendirileceği hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

5746 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında, "Ar-Ge ve tasarım indirimi: Teknoloji merkezi işletmelerinde, Ar-Ge merkezlerinde, kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan veya teknoloji geliştirme projesi anlaşmaları kapsamında uluslararası kurumlardan ya da kamu kurum ve kuruluşlarından Ar-Ge projelerini desteklemek amacıyla fon veya kredi kullanan vakıflar tarafından veya uluslararası fonlarca desteklenen Ar-Ge ve yenilik projelerinde, rekabet öncesi işbirliği projelerinde ve teknogirişim sermaye desteklerinden yararlananlarca gerçekleştirilen Ar-Ge ve yenilik harcamalarının tamamı ile bu Kanun kapsamında yukarıda sayılan kurum ve kuruluşlar tarafından desteklenen tasarım projelerinde ve tasarım merkezlerinde gerçekleştirilen münhasıran tasarım harcamalarının tamamı, 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesine göre kurum kazancının ve 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesi uyarınca ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılır. Bakanlar Kurulunca belirlenen kriterleri haiz Ar-Ge merkezlerinde ayrıca o yıl yapılan Ar-Ge ve yenilik harcamalarının bir önceki yıla göre artışının yüzde ellisine kadarı; Bakanlar Kurulunca belirlenen kriterleri haiz tasarım merkezlerinde ayrıca o yıl yapılan tasarım harcamalarının bir önceki yıla göre artışının yüzde ellisine kadarı yukarıdaki esaslar dâhilinde indirim konusu yapılabilir. Belirlenen kriterlere göre kanuni hadler içerisinde oranları ayrı ayrı veya birlikte farklılaştırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir..." hükmü yer almaktadır.

 

10.08.2016 tarihli ve 29797 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 01.08.2016 tarih ve 2016/9092 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının Eki Kararın 1 inci maddesinde, "(1) 28/2/2008 tarihli ve 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında kurulan ve aşağıda belirtilen göstergelerden herhangi birinde bir önceki yıla göre en az yüzde yirmi artış sağlayan Ar-Ge veya tasarım merkezlerinde, o yıl yapılan Ar-Ge ve yenilik veya tasarım harcamalarının bir önceki yıla göre artış tutarının yüzde ellisi, 31/12/2023 tarihine kadar, 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesine göre kurum kazancının ve 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesi uyarınca ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılır.

 

a) Ar-Ge veya tasarım harcamasının toplam ciro içindeki payı.

b) Tescil edilen ulusal veya uluslararası patent sayısı.

c) Uluslararası destekli proje sayısı.

ç) Lisansüstü dereceli araştırmacı sayısının toplam Ar-Ge personeli sayısına oranı.

d) Toplam araştırmacı sayısının toplam Ar-Ge personeli sayısına oranı.

e) Ar-Ge sonucu ortaya çıkan yeni ürünlerden elde edilen cironun toplam ciroya oranı."

 

hükmü yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, 10.01.2023 tarihli ve 32069 Resmi Gazete'de yayımlanan 09.01.2023 tarihli ve 6652 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının eki Kararın,

 

- 1 inci maddesinde; 28/2/2008 tarihli ve 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında kurulan ve aşağıda belirtilen göstergelerden herhangi birinde bir önceki yıla göre en az yüzde yirmi artış sağlayan Ar-Ge veya tasarım merkezlerinde, o yıl yapılan Ar-Ge ve yenilik veya tasarım harcamalarının bir önceki yıla göre artış tutarının yüzde ellisi, 31/12/2028 tarihine kadar, 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesine göre kurum kazancının ve 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesi uyarınca ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılır.

 

a) Ar-Ge veya tasarım harcamasının toplam ciro içindeki payı.

b) Tescil edilen ulusal veya uluslararası patent sayısı.

c) Uluslararası destekli proje sayısı.

ç) Ar-Ge Merkezlerinde lisansüstü dereceli araştırmacı sayısının toplam Ar-Ge personeli sayısına oranı.

d) Tasarım Merkezlerinde lisansüstü dereceli tasarımcı sayısının toplam tasarım personeli sayısına oranı.

e) Ar-Ge Merkezlerinde toplam araştırmacı sayısının toplam Ar-Ge personeli sayısına oranı.

f) Tasarım Merkezlerinde toplam tasarımcı sayısının toplam tasarım personeli sayısına oranı.

g) Ar-Ge veya tasarım faaliyeti sonucu ortaya çıkan yeni ürünlerden elde edilen cironun toplam ciroya oranı"

 

- 2 nci maddesinde ise; "1/8/2016 tarih ve 2016/9092 sayılı BKK yürürlükten kaldırılmıştır."

 

 hükmü yer almıştır.

 

Buna göre, 6652 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında belirtilen göstergelerden herhangi birinde bir önceki yıla göre en az yüzde yirmi artış sağlayan tasarım merkezlerinde, ilgili yılda gerçekleştirilen tasarım harcamalarının toplam tutarının, bir önceki yıl gerçekleştirilen tasarım harcamalarının toplam tutarı ile kıyaslanması sonucu ortaya çıkan artışın yarısının ilave tasarım indirimi olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Diğer taraftan, ilave tasarım indirimiyle ilgili söz konusu Kararda belirtilen göstergeler yıllık olarak dikkate alınıp tasarım merkezleri birlikte hesaplamaya dahil edilecek olup ilave tasarım indiriminin geçici vergi dönemleri itibarıyla uygulanmayacağı tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

84098128-125[10-2019/9]-

12.03.2024

Konu

:

5746 sayılı Kanun uygulamaları.

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ile ekinde yer alan dilekçede, şirketinizin faaliyetini sürdürmekte olan iki adet tasarım merkezinin bulunduğu, tasarım merkezlerinin 5746 sayılı Kanunda yer alan tasarım indiriminden yararlandığı, şirketinizin tasarım merkezlerinin hesaplarının bağımsız olarak takip edildiği ve tasarım indiriminin kurumlar vergisi ile geçici vergi beyannamelerinde toplanarak tek kalem halinde beyan edildiği belirtilmiş olup, 2016/9092 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında yer alan kriterlerden bir önceki yıla göre %20 artış sağlayan tasarım merkezlerinizin geçici vergilendirme dönemlerinde de ilave tasarım indiriminden yararlanıp yararlanamayacağı, bunun mümkün olması durumunda uygulamanın nasıl olacağı ile ilave tasarım indiriminde iki tasarım merkezinin ayrı ayrı mı değerlendirileceği hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

5746 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında, "Ar-Ge ve tasarım indirimi: Teknoloji merkezi işletmelerinde, Ar-Ge merkezlerinde, kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan veya teknoloji geliştirme projesi anlaşmaları kapsamında uluslararası kurumlardan ya da kamu kurum ve kuruluşlarından Ar-Ge projelerini desteklemek amacıyla fon veya kredi kullanan vakıflar tarafından veya uluslararası fonlarca desteklenen Ar-Ge ve yenilik projelerinde, rekabet öncesi işbirliği projelerinde ve teknogirişim sermaye desteklerinden yararlananlarca gerçekleştirilen Ar-Ge ve yenilik harcamalarının tamamı ile bu Kanun kapsamında yukarıda sayılan kurum ve kuruluşlar tarafından desteklenen tasarım projelerinde ve tasarım merkezlerinde gerçekleştirilen münhasıran tasarım harcamalarının tamamı, 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesine göre kurum kazancının ve 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesi uyarınca ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılır. Bakanlar Kurulunca belirlenen kriterleri haiz Ar-Ge merkezlerinde ayrıca o yıl yapılan Ar-Ge ve yenilik harcamalarının bir önceki yıla göre artışının yüzde ellisine kadarı; Bakanlar Kurulunca belirlenen kriterleri haiz tasarım merkezlerinde ayrıca o yıl yapılan tasarım harcamalarının bir önceki yıla göre artışının yüzde ellisine kadarı yukarıdaki esaslar dâhilinde indirim konusu yapılabilir. Belirlenen kriterlere göre kanuni hadler içerisinde oranları ayrı ayrı veya birlikte farklılaştırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir..." hükmü yer almaktadır.

 

10.08.2016 tarihli ve 29797 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 01.08.2016 tarih ve 2016/9092 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının Eki Kararın 1 inci maddesinde, "(1) 28/2/2008 tarihli ve 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında kurulan ve aşağıda belirtilen göstergelerden herhangi birinde bir önceki yıla göre en az yüzde yirmi artış sağlayan Ar-Ge veya tasarım merkezlerinde, o yıl yapılan Ar-Ge ve yenilik veya tasarım harcamalarının bir önceki yıla göre artış tutarının yüzde ellisi, 31/12/2023 tarihine kadar, 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesine göre kurum kazancının ve 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesi uyarınca ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılır.

 

a) Ar-Ge veya tasarım harcamasının toplam ciro içindeki payı.

b) Tescil edilen ulusal veya uluslararası patent sayısı.

c) Uluslararası destekli proje sayısı.

ç) Lisansüstü dereceli araştırmacı sayısının toplam Ar-Ge personeli sayısına oranı.

d) Toplam araştırmacı sayısının toplam Ar-Ge personeli sayısına oranı.

e) Ar-Ge sonucu ortaya çıkan yeni ürünlerden elde edilen cironun toplam ciroya oranı."

 

hükmü yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, 10.01.2023 tarihli ve 32069 Resmi Gazete'de yayımlanan 09.01.2023 tarihli ve 6652 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının eki Kararın,

 

- 1 inci maddesinde; 28/2/2008 tarihli ve 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında kurulan ve aşağıda belirtilen göstergelerden herhangi birinde bir önceki yıla göre en az yüzde yirmi artış sağlayan Ar-Ge veya tasarım merkezlerinde, o yıl yapılan Ar-Ge ve yenilik veya tasarım harcamalarının bir önceki yıla göre artış tutarının yüzde ellisi, 31/12/2028 tarihine kadar, 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesine göre kurum kazancının ve 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesi uyarınca ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılır.

 

a) Ar-Ge veya tasarım harcamasının toplam ciro içindeki payı.

b) Tescil edilen ulusal veya uluslararası patent sayısı.

c) Uluslararası destekli proje sayısı.

ç) Ar-Ge Merkezlerinde lisansüstü dereceli araştırmacı sayısının toplam Ar-Ge personeli sayısına oranı.

d) Tasarım Merkezlerinde lisansüstü dereceli tasarımcı sayısının toplam tasarım personeli sayısına oranı.

e) Ar-Ge Merkezlerinde toplam araştırmacı sayısının toplam Ar-Ge personeli sayısına oranı.

f) Tasarım Merkezlerinde toplam tasarımcı sayısının toplam tasarım personeli sayısına oranı.

g) Ar-Ge veya tasarım faaliyeti sonucu ortaya çıkan yeni ürünlerden elde edilen cironun toplam ciroya oranı"

 

- 2 nci maddesinde ise; "1/8/2016 tarih ve 2016/9092 sayılı BKK yürürlükten kaldırılmıştır."

 

 hükmü yer almıştır.

 

Buna göre, 6652 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında belirtilen göstergelerden herhangi birinde bir önceki yıla göre en az yüzde yirmi artış sağlayan tasarım merkezlerinde, ilgili yılda gerçekleştirilen tasarım harcamalarının toplam tutarının, bir önceki yıl gerçekleştirilen tasarım harcamalarının toplam tutarı ile kıyaslanması sonucu ortaya çıkan artışın yarısının ilave tasarım indirimi olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Diğer taraftan, ilave tasarım indirimiyle ilgili söz konusu Kararda belirtilen göstergeler yıllık olarak dikkate alınıp tasarım merkezleri birlikte hesaplamaya dahil edilecek olup ilave tasarım indiriminin geçici vergi dönemleri itibarıyla uygulanmayacağı tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

84098128-125[10-2019/9]-

12.03.2024

Konu

:

5746 sayılı Kanun uygulamaları.

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ile ekinde yer alan dilekçede, şirketinizin faaliyetini sürdürmekte olan iki adet tasarım merkezinin bulunduğu, tasarım merkezlerinin 5746 sayılı Kanunda yer alan tasarım indiriminden yararlandığı, şirketinizin tasarım merkezlerinin hesaplarının bağımsız olarak takip edildiği ve tasarım indiriminin kurumlar vergisi ile geçici vergi beyannamelerinde toplanarak tek kalem halinde beyan edildiği belirtilmiş olup, 2016/9092 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında yer alan kriterlerden bir önceki yıla göre %20 artış sağlayan tasarım merkezlerinizin geçici vergilendirme dönemlerinde de ilave tasarım indiriminden yararlanıp yararlanamayacağı, bunun mümkün olması durumunda uygulamanın nasıl olacağı ile ilave tasarım indiriminde iki tasarım merkezinin ayrı ayrı mı değerlendirileceği hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

5746 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında, "Ar-Ge ve tasarım indirimi: Teknoloji merkezi işletmelerinde, Ar-Ge merkezlerinde, kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan veya teknoloji geliştirme projesi anlaşmaları kapsamında uluslararası kurumlardan ya da kamu kurum ve kuruluşlarından Ar-Ge projelerini desteklemek amacıyla fon veya kredi kullanan vakıflar tarafından veya uluslararası fonlarca desteklenen Ar-Ge ve yenilik projelerinde, rekabet öncesi işbirliği projelerinde ve teknogirişim sermaye desteklerinden yararlananlarca gerçekleştirilen Ar-Ge ve yenilik harcamalarının tamamı ile bu Kanun kapsamında yukarıda sayılan kurum ve kuruluşlar tarafından desteklenen tasarım projelerinde ve tasarım merkezlerinde gerçekleştirilen münhasıran tasarım harcamalarının tamamı, 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesine göre kurum kazancının ve 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesi uyarınca ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılır. Bakanlar Kurulunca belirlenen kriterleri haiz Ar-Ge merkezlerinde ayrıca o yıl yapılan Ar-Ge ve yenilik harcamalarının bir önceki yıla göre artışının yüzde ellisine kadarı; Bakanlar Kurulunca belirlenen kriterleri haiz tasarım merkezlerinde ayrıca o yıl yapılan tasarım harcamalarının bir önceki yıla göre artışının yüzde ellisine kadarı yukarıdaki esaslar dâhilinde indirim konusu yapılabilir. Belirlenen kriterlere göre kanuni hadler içerisinde oranları ayrı ayrı veya birlikte farklılaştırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir..." hükmü yer almaktadır.

 

10.08.2016 tarihli ve 29797 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 01.08.2016 tarih ve 2016/9092 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının Eki Kararın 1 inci maddesinde, "(1) 28/2/2008 tarihli ve 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında kurulan ve aşağıda belirtilen göstergelerden herhangi birinde bir önceki yıla göre en az yüzde yirmi artış sağlayan Ar-Ge veya tasarım merkezlerinde, o yıl yapılan Ar-Ge ve yenilik veya tasarım harcamalarının bir önceki yıla göre artış tutarının yüzde ellisi, 31/12/2023 tarihine kadar, 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesine göre kurum kazancının ve 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesi uyarınca ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılır.

 

a) Ar-Ge veya tasarım harcamasının toplam ciro içindeki payı.

b) Tescil edilen ulusal veya uluslararası patent sayısı.

c) Uluslararası destekli proje sayısı.

ç) Lisansüstü dereceli araştırmacı sayısının toplam Ar-Ge personeli sayısına oranı.

d) Toplam araştırmacı sayısının toplam Ar-Ge personeli sayısına oranı.

e) Ar-Ge sonucu ortaya çıkan yeni ürünlerden elde edilen cironun toplam ciroya oranı."

 

hükmü yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, 10.01.2023 tarihli ve 32069 Resmi Gazete'de yayımlanan 09.01.2023 tarihli ve 6652 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının eki Kararın,

 

- 1 inci maddesinde; 28/2/2008 tarihli ve 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında kurulan ve aşağıda belirtilen göstergelerden herhangi birinde bir önceki yıla göre en az yüzde yirmi artış sağlayan Ar-Ge veya tasarım merkezlerinde, o yıl yapılan Ar-Ge ve yenilik veya tasarım harcamalarının bir önceki yıla göre artış tutarının yüzde ellisi, 31/12/2028 tarihine kadar, 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesine göre kurum kazancının ve 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesi uyarınca ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılır.

 

a) Ar-Ge veya tasarım harcamasının toplam ciro içindeki payı.

b) Tescil edilen ulusal veya uluslararası patent sayısı.

c) Uluslararası destekli proje sayısı.

ç) Ar-Ge Merkezlerinde lisansüstü dereceli araştırmacı sayısının toplam Ar-Ge personeli sayısına oranı.

d) Tasarım Merkezlerinde lisansüstü dereceli tasarımcı sayısının toplam tasarım personeli sayısına oranı.

e) Ar-Ge Merkezlerinde toplam araştırmacı sayısının toplam Ar-Ge personeli sayısına oranı.

f) Tasarım Merkezlerinde toplam tasarımcı sayısının toplam tasarım personeli sayısına oranı.

g) Ar-Ge veya tasarım faaliyeti sonucu ortaya çıkan yeni ürünlerden elde edilen cironun toplam ciroya oranı"

 

- 2 nci maddesinde ise; "1/8/2016 tarih ve 2016/9092 sayılı BKK yürürlükten kaldırılmıştır."

 

 hükmü yer almıştır.

 

Buna göre, 6652 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında belirtilen göstergelerden herhangi birinde bir önceki yıla göre en az yüzde yirmi artış sağlayan tasarım merkezlerinde, ilgili yılda gerçekleştirilen tasarım harcamalarının toplam tutarının, bir önceki yıl gerçekleştirilen tasarım harcamalarının toplam tutarı ile kıyaslanması sonucu ortaya çıkan artışın yarısının ilave tasarım indirimi olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Diğer taraftan, ilave tasarım indirimiyle ilgili söz konusu Kararda belirtilen göstergeler yıllık olarak dikkate alınıp tasarım merkezleri birlikte hesaplamaya dahil edilecek olup ilave tasarım indiriminin geçici vergi dönemleri itibarıyla uygulanmayacağı tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-62030549-120[40/2023]-

06.03.2024

Konu

:

Binek araçlara ait giderlerin indirim konusu yapılıp yapılmayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

….

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; şirketinizin kurye hizmetleri faaliyetinde bulunduğunu, aktifinizde kayıtlı iki tekerlekli …. motosiklet ve …. Cargo Tip araçlarla kurye hizmetleri faaliyeti (….) gösterdiğiniz belirtilerek, bu araçlara ait giderlerin tamamının gider olarak indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde ise bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu; bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı; ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Aynı Kanunun ticari kazancın tespitinde indirilebilecek giderlerin sayıldığı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde ise; "Kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtların giderleri" hükmüne yer verilmiş olup, söz konusu bende 7194 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi ile 1/1/2020 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi gelir ve kazançlarına uygulanmak üzere "(Şu kadar ki faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, binek otomobilleri ilişkin giderlerin en fazla %70'i indirilebilir.)" parantez içi hükme yer verilmiştir.

 

Konuya ilişkin detaylı açıklamalar 311 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "Binek Otomobillerin Giderleri ve Amortismanların Vergi Matrahından İndirilmesi" başlıklı beşinci bölümünde yapılmış olup, anılan Tebliğin 12 nci maddesinin ikinci fıkrasında, "Kanun maddesinde yer alan binek otomobil ifadesinden Türk Gümrük Tarife Cetvelinin 87.03 pozisyonunda yer alan motorlu taşıtların anlaşılması gerekmektedir. Ambulanslar, mahkûm taşımaya mahsus arabalar, para arabaları, cenaze arabaları, itfaiye öncü arabaları gibi özel amaçla yapılmış motorlu taşıtlar, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre trafik şube veya bürolarına kayıt ve tescil edilme zorunluluğu bulunmayan ve sadece havalimanı apron bölgesi gibi belli alanlarda kullanılan taşıtlar 87.03 pozisyonunda yer almakla birlikte binek otomobil kapsamında değerlendirilmeyecektir. 1+1, 1+3, 1+4 veya 1+7 koltuklu, şoför ve öndeki yolcunun arkasındaki kısımda emniyet kemerleri veya emniyet kemeri montajı için tertibat, koltuk ve emniyet ekipmanı montajı için sabit tertibat, aracın iç kısmının her tarafında, araçların yolcu bölümlerinde yer alan konfor özellikleri ve iç döşemeleri (örneğin: yer kaplamaları, havalandırma, iç aydınlatma, küllükler), iki yan panel boyunca arka camları bulunan (en arkada yük bölümünün sağ ve sol taraflarında cam bulunsun bulunmasın); şoför ve öndeki yolcuların bölümü ile insan veya eşya taşınması için kullanılan arka bölüm arasında sabit bir panel veya bariyer bulunmayan kapalı kasa motorlu taşıtlar 87.03 pozisyonunda yer almakta olup, binek otomobiller bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu bağlamda binek otomobiller, 87.03 pozisyonunda tanımlanan binek otomobiller ile esas itibarıyla insan taşımak üzere imal edilmiş (87.02 pozisyonuna girenler hariç) (steyşın vagonlar ve yarış arabaları dâhil) hem insan hem eşya taşıyabilen motorlu araçlar gibi çok amaçlı araçları kapsamaktadır." açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, faaliyet konunuz itibarıyla binek otomobillerin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi faaliyetleriyle iştigal etmeyen Şirketinizin kurye hizmetleri faaliyetinde kullanmış olduğunuz … Cargo Tip aracın, şoför ve öndeki yolcuların bölümü ile insan veya eşya taşınması için kullanılan arka bölüm arasında sabit bir panel veya bariyer bulunması ve anılan Tebliğdeki 87.03 pozisyonunda tanımlanan binek otomobiller kapsamına girmemesi halinde, bu aracınıza ilişkin yapmış olduğunuz giderlerin tamamının kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür.

 

Öte yandan, Türk Gümrük Tarife Cetvelinin 87.03 pozisyonunda yer alan araçlara ait giderlerin en fazla %70'inin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı tabiidir.

 

Diğer taraftan, iki tekerlekli … motosikletin işletmeye dahil edilmesi ve işte kullanılması kaydıyla, giderlerinin Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı kapsamında, binek otolarda gider kısıtlamasına ilişkin sınırlamalara tabi olmaksızın, safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.

 

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

3065 sayılı KDV Kanununun;

 

- 1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticarî, sınaî, ziraî faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

 

- 29/1-a maddesinde, mükellefler yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV'den, bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV'yi indirim konusu yapabileceği,

 

- 30/d maddesinde, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen KDV'nin indirim konusu yapılamayacağı

 

hüküm altına alınmıştır.

 

Buna göre, Şirketinize ait araçlara ilişkin giderlerin Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları uyarınca kazancın tespitinde gider olarak kabul edilen kısmına isabet eden KDV tutarlarının indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-62030549-120[40/2023]-

06.03.2024

Konu

:

Binek araçlara ait giderlerin indirim konusu yapılıp yapılmayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

….

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; şirketinizin kurye hizmetleri faaliyetinde bulunduğunu, aktifinizde kayıtlı iki tekerlekli …. motosiklet ve …. Cargo Tip araçlarla kurye hizmetleri faaliyeti (….) gösterdiğiniz belirtilerek, bu araçlara ait giderlerin tamamının gider olarak indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde ise bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu; bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı; ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Aynı Kanunun ticari kazancın tespitinde indirilebilecek giderlerin sayıldığı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde ise; "Kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtların giderleri" hükmüne yer verilmiş olup, söz konusu bende 7194 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi ile 1/1/2020 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi gelir ve kazançlarına uygulanmak üzere "(Şu kadar ki faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, binek otomobilleri ilişkin giderlerin en fazla %70'i indirilebilir.)" parantez içi hükme yer verilmiştir.

 

Konuya ilişkin detaylı açıklamalar 311 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "Binek Otomobillerin Giderleri ve Amortismanların Vergi Matrahından İndirilmesi" başlıklı beşinci bölümünde yapılmış olup, anılan Tebliğin 12 nci maddesinin ikinci fıkrasında, "Kanun maddesinde yer alan binek otomobil ifadesinden Türk Gümrük Tarife Cetvelinin 87.03 pozisyonunda yer alan motorlu taşıtların anlaşılması gerekmektedir. Ambulanslar, mahkûm taşımaya mahsus arabalar, para arabaları, cenaze arabaları, itfaiye öncü arabaları gibi özel amaçla yapılmış motorlu taşıtlar, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre trafik şube veya bürolarına kayıt ve tescil edilme zorunluluğu bulunmayan ve sadece havalimanı apron bölgesi gibi belli alanlarda kullanılan taşıtlar 87.03 pozisyonunda yer almakla birlikte binek otomobil kapsamında değerlendirilmeyecektir. 1+1, 1+3, 1+4 veya 1+7 koltuklu, şoför ve öndeki yolcunun arkasındaki kısımda emniyet kemerleri veya emniyet kemeri montajı için tertibat, koltuk ve emniyet ekipmanı montajı için sabit tertibat, aracın iç kısmının her tarafında, araçların yolcu bölümlerinde yer alan konfor özellikleri ve iç döşemeleri (örneğin: yer kaplamaları, havalandırma, iç aydınlatma, küllükler), iki yan panel boyunca arka camları bulunan (en arkada yük bölümünün sağ ve sol taraflarında cam bulunsun bulunmasın); şoför ve öndeki yolcuların bölümü ile insan veya eşya taşınması için kullanılan arka bölüm arasında sabit bir panel veya bariyer bulunmayan kapalı kasa motorlu taşıtlar 87.03 pozisyonunda yer almakta olup, binek otomobiller bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu bağlamda binek otomobiller, 87.03 pozisyonunda tanımlanan binek otomobiller ile esas itibarıyla insan taşımak üzere imal edilmiş (87.02 pozisyonuna girenler hariç) (steyşın vagonlar ve yarış arabaları dâhil) hem insan hem eşya taşıyabilen motorlu araçlar gibi çok amaçlı araçları kapsamaktadır." açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, faaliyet konunuz itibarıyla binek otomobillerin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi faaliyetleriyle iştigal etmeyen Şirketinizin kurye hizmetleri faaliyetinde kullanmış olduğunuz … Cargo Tip aracın, şoför ve öndeki yolcuların bölümü ile insan veya eşya taşınması için kullanılan arka bölüm arasında sabit bir panel veya bariyer bulunması ve anılan Tebliğdeki 87.03 pozisyonunda tanımlanan binek otomobiller kapsamına girmemesi halinde, bu aracınıza ilişkin yapmış olduğunuz giderlerin tamamının kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür.

 

Öte yandan, Türk Gümrük Tarife Cetvelinin 87.03 pozisyonunda yer alan araçlara ait giderlerin en fazla %70'inin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı tabiidir.

 

Diğer taraftan, iki tekerlekli … motosikletin işletmeye dahil edilmesi ve işte kullanılması kaydıyla, giderlerinin Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı kapsamında, binek otolarda gider kısıtlamasına ilişkin sınırlamalara tabi olmaksızın, safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.

 

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

3065 sayılı KDV Kanununun;

 

- 1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticarî, sınaî, ziraî faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

 

- 29/1-a maddesinde, mükellefler yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV'den, bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV'yi indirim konusu yapabileceği,

 

- 30/d maddesinde, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen KDV'nin indirim konusu yapılamayacağı

 

hüküm altına alınmıştır.

 

Buna göre, Şirketinize ait araçlara ilişkin giderlerin Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları uyarınca kazancın tespitinde gider olarak kabul edilen kısmına isabet eden KDV tutarlarının indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-62030549-120[40/2023]-

06.03.2024

Konu

:

Binek araçlara ait giderlerin indirim konusu yapılıp yapılmayacağı

 

 

 

 

 

İlgi

:

….

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; şirketinizin kurye hizmetleri faaliyetinde bulunduğunu, aktifinizde kayıtlı iki tekerlekli …. motosiklet ve …. Cargo Tip araçlarla kurye hizmetleri faaliyeti (….) gösterdiğiniz belirtilerek, bu araçlara ait giderlerin tamamının gider olarak indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde ise bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu; bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı; ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Aynı Kanunun ticari kazancın tespitinde indirilebilecek giderlerin sayıldığı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde ise; "Kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtların giderleri" hükmüne yer verilmiş olup, söz konusu bende 7194 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi ile 1/1/2020 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi gelir ve kazançlarına uygulanmak üzere "(Şu kadar ki faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, binek otomobilleri ilişkin giderlerin en fazla %70'i indirilebilir.)" parantez içi hükme yer verilmiştir.

 

Konuya ilişkin detaylı açıklamalar 311 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "Binek Otomobillerin Giderleri ve Amortismanların Vergi Matrahından İndirilmesi" başlıklı beşinci bölümünde yapılmış olup, anılan Tebliğin 12 nci maddesinin ikinci fıkrasında, "Kanun maddesinde yer alan binek otomobil ifadesinden Türk Gümrük Tarife Cetvelinin 87.03 pozisyonunda yer alan motorlu taşıtların anlaşılması gerekmektedir. Ambulanslar, mahkûm taşımaya mahsus arabalar, para arabaları, cenaze arabaları, itfaiye öncü arabaları gibi özel amaçla yapılmış motorlu taşıtlar, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre trafik şube veya bürolarına kayıt ve tescil edilme zorunluluğu bulunmayan ve sadece havalimanı apron bölgesi gibi belli alanlarda kullanılan taşıtlar 87.03 pozisyonunda yer almakla birlikte binek otomobil kapsamında değerlendirilmeyecektir. 1+1, 1+3, 1+4 veya 1+7 koltuklu, şoför ve öndeki yolcunun arkasındaki kısımda emniyet kemerleri veya emniyet kemeri montajı için tertibat, koltuk ve emniyet ekipmanı montajı için sabit tertibat, aracın iç kısmının her tarafında, araçların yolcu bölümlerinde yer alan konfor özellikleri ve iç döşemeleri (örneğin: yer kaplamaları, havalandırma, iç aydınlatma, küllükler), iki yan panel boyunca arka camları bulunan (en arkada yük bölümünün sağ ve sol taraflarında cam bulunsun bulunmasın); şoför ve öndeki yolcuların bölümü ile insan veya eşya taşınması için kullanılan arka bölüm arasında sabit bir panel veya bariyer bulunmayan kapalı kasa motorlu taşıtlar 87.03 pozisyonunda yer almakta olup, binek otomobiller bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu bağlamda binek otomobiller, 87.03 pozisyonunda tanımlanan binek otomobiller ile esas itibarıyla insan taşımak üzere imal edilmiş (87.02 pozisyonuna girenler hariç) (steyşın vagonlar ve yarış arabaları dâhil) hem insan hem eşya taşıyabilen motorlu araçlar gibi çok amaçlı araçları kapsamaktadır." açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, faaliyet konunuz itibarıyla binek otomobillerin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi faaliyetleriyle iştigal etmeyen Şirketinizin kurye hizmetleri faaliyetinde kullanmış olduğunuz … Cargo Tip aracın, şoför ve öndeki yolcuların bölümü ile insan veya eşya taşınması için kullanılan arka bölüm arasında sabit bir panel veya bariyer bulunması ve anılan Tebliğdeki 87.03 pozisyonunda tanımlanan binek otomobiller kapsamına girmemesi halinde, bu aracınıza ilişkin yapmış olduğunuz giderlerin tamamının kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür.

 

Öte yandan, Türk Gümrük Tarife Cetvelinin 87.03 pozisyonunda yer alan araçlara ait giderlerin en fazla %70'inin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı tabiidir.

 

Diğer taraftan, iki tekerlekli … motosikletin işletmeye dahil edilmesi ve işte kullanılması kaydıyla, giderlerinin Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı kapsamında, binek otolarda gider kısıtlamasına ilişkin sınırlamalara tabi olmaksızın, safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.

 

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

3065 sayılı KDV Kanununun;

 

- 1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticarî, sınaî, ziraî faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

 

- 29/1-a maddesinde, mükellefler yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV'den, bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV'yi indirim konusu yapabileceği,

 

- 30/d maddesinde, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen KDV'nin indirim konusu yapılamayacağı

 

hüküm altına alınmıştır.

 

Buna göre, Şirketinize ait araçlara ilişkin giderlerin Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları uyarınca kazancın tespitinde gider olarak kabul edilen kısmına isabet eden KDV tutarlarının indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları KDV-ÖTV Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-21152195-130[2023/5859]-

01.03.2024

Konu

:

Finansal kiralama yoluyla kiralanan binek oto için ödenen KDV' nin indirimi ve gider kısıtlaması uygulaması

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, finansal kiralama yoluyla edindiğiniz binek otomobillerinizin katma değer vergisinin indirilip indirilemeyeceği ve aylık gelecek olan finansal kiralama faturalarının gider kısıtlamasına tabi tutulup tutulmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında; kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, ikinci fıkrasında ise safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde:

 

"Safi kazancın tespit edilmesi için, aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir:

 

1. Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler; (Faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, kiralama yoluyla edinilen binek otomobillerinin her birine ilişkin aylık kira bedelinin 5.500 Türk lirasına (323 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 2023 yılında uygulanmak üzere 17.000 TL) kadarlık kısmı ile binek otomobillerinin iktisabına ilişkin özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi toplamının en fazla 115.000 Türk lirasına (323 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 2023 yılında uygulanmak üzere 440.000 TL) kadarlık kısmı gider olarak dikkate alınabilir.)

 

...

 

5. Kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtların giderleri (Şu kadar ki faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, binek otomobillere ilişkin giderlerin en fazla %70'i indirilebilir.)

 

..."

 

hükmü yer almaktadır.

 

311 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "Binek Otomobillerin Giderleri ve Amortismanlarının Vergi Matrahından İndirilmesi" başlıklı beşinci bölümünde konuyla ayrıntılı açıklamalara yer verilmiş olup, anılan Tebliğin 13 üncü maddesinde; faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, kiralama yoluyla edinilen binek otomobillerinin her birine ilişkin aylık kira bedelinin maddede belirtilen sınırlar çerçevesinde gider olarak dikkate alınabileceği belirtilmiştir. Aynı maddenin 5 inci fıkrasında;

 

"Finansal kiralama yoluyla edinilen binek otomobillere ilişkin yapılan ödemeler bu Tebliğin 13 üncü maddesi kapsamda değerlendirilmeyecek olup, söz konusu ödemelerde aylık kiralama gideri kısıtlaması söz konusu olmayacaktır. 213 sayılı Kanunun mükerrer 290 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasında finansal kiralamanın tanımı yapılmış olup, aynı maddenin ikinci fıkrasının (1) numaralı bendinde; kiracı tarafından aktifleştirilen finansal kiralamaya konu iktisadî kıymetin kullanma hakkının anılan Kanunun mükerrer 298 inci maddesi ve üçüncü kitabının üçüncü kısmının birinci bölümünde kiralama konusu iktisadî kıymet için belirlenmiş esaslar çerçevesinde yeniden değerlemeye ve amortismana tâbi tutulacağı, (4) numaralı bendinde; kiracı tarafından finansal kiralama sözleşmesine göre yapılan ödemelerin, borç anapara ödemesi ve faiz gideri olarak ayrıştırılacağı ve ayrıştırma işleminin her bir dönem sonunda kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmasını sağlayacak şekilde yapılacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre, kiracı tarafından finansal kiralama sözleşmesine göre yapılan ödemelerin borç anapara ödemesi ve faiz gideri olarak ayrıştırılması, bu ayrıştırma işleminin her bir dönem sonunda (finansal kiralama sözleşmesinde yer alan ödemelerin yapılacağı tarih) kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmak suretiyle yapılması, hesaplanan faiz giderlerinin ise ilk yıl iktisadi kıymetin maliyetine eklenmesi, sonraki yıllar ise gider veya maliyet olarak dikkate alınması gerekmektedir. Bu bağlamda, finansal kiralama yoluyla işletme aktifine alınmış binek otomobiller için ödemelerin anapara ve faiz ödemesi olarak ayrıştırılarak, faiz gideri ilk yıl "Haklar" hesabında izlenen binek otomobilin maliyetine dâhil olunacak, sonraki yıllarda ise tercihen gider veya maliyet olarak dikkate alınacaktır."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Öte yandan, anılan Tebliğin "Binek otomobillere ilişkin tamir, bakım, yakıt ve benzeri cari giderler" başlıklı 14 üncü maddesinin 5 inci fıkrasında; "Finansal kiralama yoluyla edinilen binek otomobillere ilişkin, finansal kiralama konusu binek otomobillerin "Haklar" hesabında aktife alındığı dönemi izleyen dönemler için yapılan faiz giderlerinin mükellefler tarafından tercihen doğrudan gider olarak dikkate alınmak istenmesi halinde, bu giderlerin en fazla %70'i, gelir ve kurumlar vergisi açısından safi kazancın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılabilecektir." açıklamaları yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, aynı Tebliğin "Binek otomobillere ilişkin amortisman giderleri" başlıklı 15 inci maddesinin 7 nci fıkrasında ise; "Finansal kiralama yoluyla işletme aktifine alınmış ve rayiç bedel ile sözleşmeye göre kira ödemelerinin bugünkü değerinden düşük olanı üzerinden "Haklar" hesabında izlenen binek otomobillerde, aktife alınan bedelin o yıl için belirlenen amortismana esas tutarı aşması halinde, binek otomobillerin her birine ilişkin ayrılan amortismanın en fazla bu tutarlara isabet eden kısmı gelir ve kurumlar vergisi açısından safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir." açıklamaları yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, esas faaliyet konusu kısmen veya tamamen binek otomobillerin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olmayan Şirketinizin finansal kiralama sözleşmesine göre yaptığı ödemelerin borç anapara ödemesi ve faiz gideri olarak ayrıştırılması, bu ayrıştırma işleminin her bir dönem sonunda (finansal kiralama sözleşmesinde yer alan ödemelerin yapılacağı tarih) kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmak suretiyle yapılması, hesaplanan faiz giderlerinin ise ilk yıl iktisadi kıymetin maliyetine eklenmesi, sonraki yıllar ise gider veya maliyet olarak dikkate alınması gerekmektedir.

 

Bu bağlamda, finansal kiralama yoluyla edinilen binek otomobillerin "Haklar" hesabında aktife alındığı dönemi izleyen dönemler için yapılan faiz giderlerinin Şirketiniz tarafından tercihen doğrudan gider olarak dikkate alınması durumunda, bu giderlerin en fazla %70'i, kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınacaktır.

 

Diğer taraftan, finansal kiralama yoluyla edinilen ve "Haklar" hesabında izlenen binek otomobillere ilişkin ödenen faiz giderlerinin bu kıymetlerin aktife alındığı dönemi izleyen sonraki dönemlerinde tercihen binek otomobilin maliyetine eklenmesi durumunda, bu kıymetlere ilişkin ayrılan amortismanın en fazla aktife alınan yıl için belirlenen amortismana esas tutarının safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği tabiidir.

 

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

 3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 30/b maddesinde, faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, işletmelere ait binek otomobillerinin alış vesikalarında gösterilen KDV'nin, mükelleflerin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan KDV'den indirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

 

Öte yandan, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanununun 18 inci maddesinde, finansal kiralama sözleşmesinin, kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka suretle temin ettiği veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğinin, her türlü faydayı sağlamak üzere kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakılmasını öngören sözleşme olduğu; 23/1 inci maddesinde, finansal kiralama konusu malın mülkiyetinin kiralayana ait olduğu, ancak taraflarca sözleşmede, sözleşme süresi sonunda kiracının, malın mülkiyetini satın alma hakkını haiz olacağının kararlaştırılabileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Buna göre, finansal kiralamaya konu binek otomobilin mülkiyetinin sözleşme süresi bitiminde kiracıya geçmesi durumunda, binek otomobillere ait yüklenilen KDV'nin kiracı tarafından indirim konusu yapılması mümkün değildir. Sözleşme süresi sonunda malın mülkiyetinin kiralayanda kalması durumunda ise, söz konusu işlem bir kiralama hizmeti olarak değerlendirileceğinden kira tutarları üzerinden ödenen KDV kiracı tarafından genel esaslar çerçevesinde indirim konusu yapılabilecektir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları KDV-ÖTV Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-21152195-130[2023/5859]-

01.03.2024

Konu

:

Finansal kiralama yoluyla kiralanan binek oto için ödenen KDV' nin indirimi ve gider kısıtlaması uygulaması

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, finansal kiralama yoluyla edindiğiniz binek otomobillerinizin katma değer vergisinin indirilip indirilemeyeceği ve aylık gelecek olan finansal kiralama faturalarının gider kısıtlamasına tabi tutulup tutulmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında; kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, ikinci fıkrasında ise safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde:

 

"Safi kazancın tespit edilmesi için, aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir:

 

1. Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler; (Faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, kiralama yoluyla edinilen binek otomobillerinin her birine ilişkin aylık kira bedelinin 5.500 Türk lirasına (323 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 2023 yılında uygulanmak üzere 17.000 TL) kadarlık kısmı ile binek otomobillerinin iktisabına ilişkin özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi toplamının en fazla 115.000 Türk lirasına (323 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 2023 yılında uygulanmak üzere 440.000 TL) kadarlık kısmı gider olarak dikkate alınabilir.)

 

...

 

5. Kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtların giderleri (Şu kadar ki faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, binek otomobillere ilişkin giderlerin en fazla %70'i indirilebilir.)

 

..."

 

hükmü yer almaktadır.

 

311 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "Binek Otomobillerin Giderleri ve Amortismanlarının Vergi Matrahından İndirilmesi" başlıklı beşinci bölümünde konuyla ayrıntılı açıklamalara yer verilmiş olup, anılan Tebliğin 13 üncü maddesinde; faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, kiralama yoluyla edinilen binek otomobillerinin her birine ilişkin aylık kira bedelinin maddede belirtilen sınırlar çerçevesinde gider olarak dikkate alınabileceği belirtilmiştir. Aynı maddenin 5 inci fıkrasında;

 

"Finansal kiralama yoluyla edinilen binek otomobillere ilişkin yapılan ödemeler bu Tebliğin 13 üncü maddesi kapsamda değerlendirilmeyecek olup, söz konusu ödemelerde aylık kiralama gideri kısıtlaması söz konusu olmayacaktır. 213 sayılı Kanunun mükerrer 290 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasında finansal kiralamanın tanımı yapılmış olup, aynı maddenin ikinci fıkrasının (1) numaralı bendinde; kiracı tarafından aktifleştirilen finansal kiralamaya konu iktisadî kıymetin kullanma hakkının anılan Kanunun mükerrer 298 inci maddesi ve üçüncü kitabının üçüncü kısmının birinci bölümünde kiralama konusu iktisadî kıymet için belirlenmiş esaslar çerçevesinde yeniden değerlemeye ve amortismana tâbi tutulacağı, (4) numaralı bendinde; kiracı tarafından finansal kiralama sözleşmesine göre yapılan ödemelerin, borç anapara ödemesi ve faiz gideri olarak ayrıştırılacağı ve ayrıştırma işleminin her bir dönem sonunda kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmasını sağlayacak şekilde yapılacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre, kiracı tarafından finansal kiralama sözleşmesine göre yapılan ödemelerin borç anapara ödemesi ve faiz gideri olarak ayrıştırılması, bu ayrıştırma işleminin her bir dönem sonunda (finansal kiralama sözleşmesinde yer alan ödemelerin yapılacağı tarih) kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmak suretiyle yapılması, hesaplanan faiz giderlerinin ise ilk yıl iktisadi kıymetin maliyetine eklenmesi, sonraki yıllar ise gider veya maliyet olarak dikkate alınması gerekmektedir. Bu bağlamda, finansal kiralama yoluyla işletme aktifine alınmış binek otomobiller için ödemelerin anapara ve faiz ödemesi olarak ayrıştırılarak, faiz gideri ilk yıl "Haklar" hesabında izlenen binek otomobilin maliyetine dâhil olunacak, sonraki yıllarda ise tercihen gider veya maliyet olarak dikkate alınacaktır."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Öte yandan, anılan Tebliğin "Binek otomobillere ilişkin tamir, bakım, yakıt ve benzeri cari giderler" başlıklı 14 üncü maddesinin 5 inci fıkrasında; "Finansal kiralama yoluyla edinilen binek otomobillere ilişkin, finansal kiralama konusu binek otomobillerin "Haklar" hesabında aktife alındığı dönemi izleyen dönemler için yapılan faiz giderlerinin mükellefler tarafından tercihen doğrudan gider olarak dikkate alınmak istenmesi halinde, bu giderlerin en fazla %70'i, gelir ve kurumlar vergisi açısından safi kazancın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılabilecektir." açıklamaları yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, aynı Tebliğin "Binek otomobillere ilişkin amortisman giderleri" başlıklı 15 inci maddesinin 7 nci fıkrasında ise; "Finansal kiralama yoluyla işletme aktifine alınmış ve rayiç bedel ile sözleşmeye göre kira ödemelerinin bugünkü değerinden düşük olanı üzerinden "Haklar" hesabında izlenen binek otomobillerde, aktife alınan bedelin o yıl için belirlenen amortismana esas tutarı aşması halinde, binek otomobillerin her birine ilişkin ayrılan amortismanın en fazla bu tutarlara isabet eden kısmı gelir ve kurumlar vergisi açısından safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir." açıklamaları yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, esas faaliyet konusu kısmen veya tamamen binek otomobillerin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olmayan Şirketinizin finansal kiralama sözleşmesine göre yaptığı ödemelerin borç anapara ödemesi ve faiz gideri olarak ayrıştırılması, bu ayrıştırma işleminin her bir dönem sonunda (finansal kiralama sözleşmesinde yer alan ödemelerin yapılacağı tarih) kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmak suretiyle yapılması, hesaplanan faiz giderlerinin ise ilk yıl iktisadi kıymetin maliyetine eklenmesi, sonraki yıllar ise gider veya maliyet olarak dikkate alınması gerekmektedir.

 

Bu bağlamda, finansal kiralama yoluyla edinilen binek otomobillerin "Haklar" hesabında aktife alındığı dönemi izleyen dönemler için yapılan faiz giderlerinin Şirketiniz tarafından tercihen doğrudan gider olarak dikkate alınması durumunda, bu giderlerin en fazla %70'i, kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınacaktır.

 

Diğer taraftan, finansal kiralama yoluyla edinilen ve "Haklar" hesabında izlenen binek otomobillere ilişkin ödenen faiz giderlerinin bu kıymetlerin aktife alındığı dönemi izleyen sonraki dönemlerinde tercihen binek otomobilin maliyetine eklenmesi durumunda, bu kıymetlere ilişkin ayrılan amortismanın en fazla aktife alınan yıl için belirlenen amortismana esas tutarının safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği tabiidir.

 

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

 3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 30/b maddesinde, faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, işletmelere ait binek otomobillerinin alış vesikalarında gösterilen KDV'nin, mükelleflerin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan KDV'den indirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

 

Öte yandan, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanununun 18 inci maddesinde, finansal kiralama sözleşmesinin, kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka suretle temin ettiği veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğinin, her türlü faydayı sağlamak üzere kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakılmasını öngören sözleşme olduğu; 23/1 inci maddesinde, finansal kiralama konusu malın mülkiyetinin kiralayana ait olduğu, ancak taraflarca sözleşmede, sözleşme süresi sonunda kiracının, malın mülkiyetini satın alma hakkını haiz olacağının kararlaştırılabileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Buna göre, finansal kiralamaya konu binek otomobilin mülkiyetinin sözleşme süresi bitiminde kiracıya geçmesi durumunda, binek otomobillere ait yüklenilen KDV'nin kiracı tarafından indirim konusu yapılması mümkün değildir. Sözleşme süresi sonunda malın mülkiyetinin kiralayanda kalması durumunda ise, söz konusu işlem bir kiralama hizmeti olarak değerlendirileceğinden kira tutarları üzerinden ödenen KDV kiracı tarafından genel esaslar çerçevesinde indirim konusu yapılabilecektir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları KDV-ÖTV Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-21152195-130[2023/5859]-

01.03.2024

Konu

:

Finansal kiralama yoluyla kiralanan binek oto için ödenen KDV' nin indirimi ve gider kısıtlaması uygulaması

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, finansal kiralama yoluyla edindiğiniz binek otomobillerinizin katma değer vergisinin indirilip indirilemeyeceği ve aylık gelecek olan finansal kiralama faturalarının gider kısıtlamasına tabi tutulup tutulmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında; kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, ikinci fıkrasında ise safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde:

 

"Safi kazancın tespit edilmesi için, aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir:

 

1. Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler; (Faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, kiralama yoluyla edinilen binek otomobillerinin her birine ilişkin aylık kira bedelinin 5.500 Türk lirasına (323 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 2023 yılında uygulanmak üzere 17.000 TL) kadarlık kısmı ile binek otomobillerinin iktisabına ilişkin özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi toplamının en fazla 115.000 Türk lirasına (323 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 2023 yılında uygulanmak üzere 440.000 TL) kadarlık kısmı gider olarak dikkate alınabilir.)

 

...

 

5. Kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtların giderleri (Şu kadar ki faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, binek otomobillere ilişkin giderlerin en fazla %70'i indirilebilir.)

 

..."

 

hükmü yer almaktadır.

 

311 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "Binek Otomobillerin Giderleri ve Amortismanlarının Vergi Matrahından İndirilmesi" başlıklı beşinci bölümünde konuyla ayrıntılı açıklamalara yer verilmiş olup, anılan Tebliğin 13 üncü maddesinde; faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, kiralama yoluyla edinilen binek otomobillerinin her birine ilişkin aylık kira bedelinin maddede belirtilen sınırlar çerçevesinde gider olarak dikkate alınabileceği belirtilmiştir. Aynı maddenin 5 inci fıkrasında;

 

"Finansal kiralama yoluyla edinilen binek otomobillere ilişkin yapılan ödemeler bu Tebliğin 13 üncü maddesi kapsamda değerlendirilmeyecek olup, söz konusu ödemelerde aylık kiralama gideri kısıtlaması söz konusu olmayacaktır. 213 sayılı Kanunun mükerrer 290 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasında finansal kiralamanın tanımı yapılmış olup, aynı maddenin ikinci fıkrasının (1) numaralı bendinde; kiracı tarafından aktifleştirilen finansal kiralamaya konu iktisadî kıymetin kullanma hakkının anılan Kanunun mükerrer 298 inci maddesi ve üçüncü kitabının üçüncü kısmının birinci bölümünde kiralama konusu iktisadî kıymet için belirlenmiş esaslar çerçevesinde yeniden değerlemeye ve amortismana tâbi tutulacağı, (4) numaralı bendinde; kiracı tarafından finansal kiralama sözleşmesine göre yapılan ödemelerin, borç anapara ödemesi ve faiz gideri olarak ayrıştırılacağı ve ayrıştırma işleminin her bir dönem sonunda kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmasını sağlayacak şekilde yapılacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre, kiracı tarafından finansal kiralama sözleşmesine göre yapılan ödemelerin borç anapara ödemesi ve faiz gideri olarak ayrıştırılması, bu ayrıştırma işleminin her bir dönem sonunda (finansal kiralama sözleşmesinde yer alan ödemelerin yapılacağı tarih) kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmak suretiyle yapılması, hesaplanan faiz giderlerinin ise ilk yıl iktisadi kıymetin maliyetine eklenmesi, sonraki yıllar ise gider veya maliyet olarak dikkate alınması gerekmektedir. Bu bağlamda, finansal kiralama yoluyla işletme aktifine alınmış binek otomobiller için ödemelerin anapara ve faiz ödemesi olarak ayrıştırılarak, faiz gideri ilk yıl "Haklar" hesabında izlenen binek otomobilin maliyetine dâhil olunacak, sonraki yıllarda ise tercihen gider veya maliyet olarak dikkate alınacaktır."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Öte yandan, anılan Tebliğin "Binek otomobillere ilişkin tamir, bakım, yakıt ve benzeri cari giderler" başlıklı 14 üncü maddesinin 5 inci fıkrasında; "Finansal kiralama yoluyla edinilen binek otomobillere ilişkin, finansal kiralama konusu binek otomobillerin "Haklar" hesabında aktife alındığı dönemi izleyen dönemler için yapılan faiz giderlerinin mükellefler tarafından tercihen doğrudan gider olarak dikkate alınmak istenmesi halinde, bu giderlerin en fazla %70'i, gelir ve kurumlar vergisi açısından safi kazancın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılabilecektir." açıklamaları yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, aynı Tebliğin "Binek otomobillere ilişkin amortisman giderleri" başlıklı 15 inci maddesinin 7 nci fıkrasında ise; "Finansal kiralama yoluyla işletme aktifine alınmış ve rayiç bedel ile sözleşmeye göre kira ödemelerinin bugünkü değerinden düşük olanı üzerinden "Haklar" hesabında izlenen binek otomobillerde, aktife alınan bedelin o yıl için belirlenen amortismana esas tutarı aşması halinde, binek otomobillerin her birine ilişkin ayrılan amortismanın en fazla bu tutarlara isabet eden kısmı gelir ve kurumlar vergisi açısından safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir." açıklamaları yer almaktadır.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, esas faaliyet konusu kısmen veya tamamen binek otomobillerin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olmayan Şirketinizin finansal kiralama sözleşmesine göre yaptığı ödemelerin borç anapara ödemesi ve faiz gideri olarak ayrıştırılması, bu ayrıştırma işleminin her bir dönem sonunda (finansal kiralama sözleşmesinde yer alan ödemelerin yapılacağı tarih) kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmak suretiyle yapılması, hesaplanan faiz giderlerinin ise ilk yıl iktisadi kıymetin maliyetine eklenmesi, sonraki yıllar ise gider veya maliyet olarak dikkate alınması gerekmektedir.

 

Bu bağlamda, finansal kiralama yoluyla edinilen binek otomobillerin "Haklar" hesabında aktife alındığı dönemi izleyen dönemler için yapılan faiz giderlerinin Şirketiniz tarafından tercihen doğrudan gider olarak dikkate alınması durumunda, bu giderlerin en fazla %70'i, kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınacaktır.

 

Diğer taraftan, finansal kiralama yoluyla edinilen ve "Haklar" hesabında izlenen binek otomobillere ilişkin ödenen faiz giderlerinin bu kıymetlerin aktife alındığı dönemi izleyen sonraki dönemlerinde tercihen binek otomobilin maliyetine eklenmesi durumunda, bu kıymetlere ilişkin ayrılan amortismanın en fazla aktife alınan yıl için belirlenen amortismana esas tutarının safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği tabiidir.

 

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

 

 3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 30/b maddesinde, faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, işletmelere ait binek otomobillerinin alış vesikalarında gösterilen KDV'nin, mükelleflerin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan KDV'den indirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

 

Öte yandan, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanununun 18 inci maddesinde, finansal kiralama sözleşmesinin, kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka suretle temin ettiği veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğinin, her türlü faydayı sağlamak üzere kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakılmasını öngören sözleşme olduğu; 23/1 inci maddesinde, finansal kiralama konusu malın mülkiyetinin kiralayana ait olduğu, ancak taraflarca sözleşmede, sözleşme süresi sonunda kiracının, malın mülkiyetini satın alma hakkını haiz olacağının kararlaştırılabileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Buna göre, finansal kiralamaya konu binek otomobilin mülkiyetinin sözleşme süresi bitiminde kiracıya geçmesi durumunda, binek otomobillere ait yüklenilen KDV'nin kiracı tarafından indirim konusu yapılması mümkün değildir. Sözleşme süresi sonunda malın mülkiyetinin kiralayanda kalması durumunda ise, söz konusu işlem bir kiralama hizmeti olarak değerlendirileceğinden kira tutarları üzerinden ödenen KDV kiracı tarafından genel esaslar çerçevesinde indirim konusu yapılabilecektir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-299-128503

29.02.2024

Konu

:

Seyahat acentesi adına düzenlenen faturalarda konaklama vergisi ve uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan kurum ve kuruluşlara ilişkin istisna.

 

 

 

 

 

İlgi

:

….

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; seyahat acentası olarak faaliyette bulunan şirketinizin, …, … ile uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan uluslararası kuruluşlara ve mensuplarına konaklama hizmeti temin ettiği belirtilerek, … düzenlenen istisna belgelerinin konaklama tesisine ibraz edilmesi halinde konaklama vergisi hesaplanıp hesaplanmayacağı ile istisnaya tabi olmayan kişilere "konaklama vergisi dahil" olarak yapılan satışlarda bahse konu tesisler tarafından şirketiniz adına fatura edilen söz konusu verginin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

Gider Vergileri Kanunu Yönünden;

 

Konaklama vergisi, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 34 üncü maddesinde ihdas edilerek 1/1/2023 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

 

Mezkûr Kanunun 34 üncü maddesinin,

 

- 1 inci fıkrasında, otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane, kamping, dağ evi, yayla evi gibi konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti ile bu hizmetle birlikte satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan diğer tüm hizmetlerin (yeme, içme, aktivite, eğlence hizmetleri ve havuz, spor, termal ve benzeri alanların kullanımı gibi) konaklama vergisine tabi olduğu,

 

- 2 nci fıkrasında, verginin mükellefinin birinci fıkrada belirtilen hizmetleri sunanlar olduğu,

 

- 3 üncü fıkrasında, vergiyi doğuran olayın, birinci fıkrada belirtilen hizmetlerin sunulması ile meydana geldiği,

 

- 6 ncı fıkrasında, verginin, konaklama tesislerince düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde ayrıca gösterileceği ve bu vergiden herhangi bir ad altında indirim yapılamayacağı,

 

- 7 nci fıkrasında ise karşılıklı olmak kaydıyla yabancı devletlerin Türkiye'deki diplomatik temsilcilikleri, konsoloslukları ve bunların diplomatik haklara sahip mensupları ile uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan uluslararası kuruluşlar ve mensuplarına verilen hizmetlerin vergiden müstesna olduğu

 

hükme bağlanmıştır.

 

Diğer taraftan, söz konusu diplomatik istisna uygulamasına ilişkin usul ve esaslara 14/12/2022 tarihli ve 32043 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Konaklama Vergisi Uygulama Genel Tebliğinin "Diplomatik İstisna" başlıklı (IV/B) bölümünde yer verilmiştir.

 

Adı geçen Tebliğin ilgili bölümünde, istisnadan yararlanan kişi ve kuruluşlara … düzenlenen ve kişinin konaklama vergisi istisnasından yararlanacağını gösteren bir belgenin konaklama vergisi mükellefine ibraz edilerek bu işlemde konaklama vergisi uygulanmamasının talep edileceği; verginin mükellefince, kendisine ibraz edilen belgedeki bilgilere düzenledikleri faturada yer verileceği ve bu suretle yapılan konaklama hizmeti için konaklama vergisi hesaplanmayacağı açıklanmıştır.

 

Buna göre, seyahat acentanız aracılığıyla yapılan konaklama hizmeti satışlarında verginin mükellefleri tarafından acentanız adına düzenlenen faturalarda konaklama vergisinin hesaplanmaması; … düzenlenen istisna belgelerinin verginin mükellefi olan konaklama tesislerine gecelemenin gerçekleşmesinden önce acentanız tarafından ibraz edilmesi ve konaklama tesisi ile acentanız arasındaki sözleşmede bu hususa yer verilmiş olması halinde mümkündür.

 

Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden;

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı; maddenin ikinci fıkrasında ise safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup, bu hüküm uyarınca kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderlerin indirilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde;

 

"Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

1.İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

 

2.İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur."

 

hükmüne yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketiniz tarafından müşterilerden tahsil edilen konaklama vergisinin kurum kazancınızın tespitinde gelir olarak dikkate alınması ve söz konusu tesise ödenen konaklama vergisinin ise kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

 

 

 

 

 

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-299-128503

29.02.2024

Konu

:

Seyahat acentesi adına düzenlenen faturalarda konaklama vergisi ve uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan kurum ve kuruluşlara ilişkin istisna.

 

 

 

 

 

İlgi

:

….

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; seyahat acentası olarak faaliyette bulunan şirketinizin, …, … ile uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan uluslararası kuruluşlara ve mensuplarına konaklama hizmeti temin ettiği belirtilerek, … düzenlenen istisna belgelerinin konaklama tesisine ibraz edilmesi halinde konaklama vergisi hesaplanıp hesaplanmayacağı ile istisnaya tabi olmayan kişilere "konaklama vergisi dahil" olarak yapılan satışlarda bahse konu tesisler tarafından şirketiniz adına fatura edilen söz konusu verginin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

Gider Vergileri Kanunu Yönünden;

 

Konaklama vergisi, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 34 üncü maddesinde ihdas edilerek 1/1/2023 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

 

Mezkûr Kanunun 34 üncü maddesinin,

 

- 1 inci fıkrasında, otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane, kamping, dağ evi, yayla evi gibi konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti ile bu hizmetle birlikte satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan diğer tüm hizmetlerin (yeme, içme, aktivite, eğlence hizmetleri ve havuz, spor, termal ve benzeri alanların kullanımı gibi) konaklama vergisine tabi olduğu,

 

- 2 nci fıkrasında, verginin mükellefinin birinci fıkrada belirtilen hizmetleri sunanlar olduğu,

 

- 3 üncü fıkrasında, vergiyi doğuran olayın, birinci fıkrada belirtilen hizmetlerin sunulması ile meydana geldiği,

 

- 6 ncı fıkrasında, verginin, konaklama tesislerince düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde ayrıca gösterileceği ve bu vergiden herhangi bir ad altında indirim yapılamayacağı,

 

- 7 nci fıkrasında ise karşılıklı olmak kaydıyla yabancı devletlerin Türkiye'deki diplomatik temsilcilikleri, konsoloslukları ve bunların diplomatik haklara sahip mensupları ile uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan uluslararası kuruluşlar ve mensuplarına verilen hizmetlerin vergiden müstesna olduğu

 

hükme bağlanmıştır.

 

Diğer taraftan, söz konusu diplomatik istisna uygulamasına ilişkin usul ve esaslara 14/12/2022 tarihli ve 32043 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Konaklama Vergisi Uygulama Genel Tebliğinin "Diplomatik İstisna" başlıklı (IV/B) bölümünde yer verilmiştir.

 

Adı geçen Tebliğin ilgili bölümünde, istisnadan yararlanan kişi ve kuruluşlara … düzenlenen ve kişinin konaklama vergisi istisnasından yararlanacağını gösteren bir belgenin konaklama vergisi mükellefine ibraz edilerek bu işlemde konaklama vergisi uygulanmamasının talep edileceği; verginin mükellefince, kendisine ibraz edilen belgedeki bilgilere düzenledikleri faturada yer verileceği ve bu suretle yapılan konaklama hizmeti için konaklama vergisi hesaplanmayacağı açıklanmıştır.

 

Buna göre, seyahat acentanız aracılığıyla yapılan konaklama hizmeti satışlarında verginin mükellefleri tarafından acentanız adına düzenlenen faturalarda konaklama vergisinin hesaplanmaması; … düzenlenen istisna belgelerinin verginin mükellefi olan konaklama tesislerine gecelemenin gerçekleşmesinden önce acentanız tarafından ibraz edilmesi ve konaklama tesisi ile acentanız arasındaki sözleşmede bu hususa yer verilmiş olması halinde mümkündür.

 

Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden;

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı; maddenin ikinci fıkrasında ise safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup, bu hüküm uyarınca kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderlerin indirilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde;

 

"Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

1.İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

 

2.İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur."

 

hükmüne yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketiniz tarafından müşterilerden tahsil edilen konaklama vergisinin kurum kazancınızın tespitinde gelir olarak dikkate alınması ve söz konusu tesise ödenen konaklama vergisinin ise kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

 

 

 

 

 

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-38418978-299-128503

29.02.2024

Konu

:

Seyahat acentesi adına düzenlenen faturalarda konaklama vergisi ve uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan kurum ve kuruluşlara ilişkin istisna.

 

 

 

 

 

İlgi

:

….

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; seyahat acentası olarak faaliyette bulunan şirketinizin, …, … ile uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan uluslararası kuruluşlara ve mensuplarına konaklama hizmeti temin ettiği belirtilerek, … düzenlenen istisna belgelerinin konaklama tesisine ibraz edilmesi halinde konaklama vergisi hesaplanıp hesaplanmayacağı ile istisnaya tabi olmayan kişilere "konaklama vergisi dahil" olarak yapılan satışlarda bahse konu tesisler tarafından şirketiniz adına fatura edilen söz konusu verginin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

Gider Vergileri Kanunu Yönünden;

 

Konaklama vergisi, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 34 üncü maddesinde ihdas edilerek 1/1/2023 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

 

Mezkûr Kanunun 34 üncü maddesinin,

 

- 1 inci fıkrasında, otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane, kamping, dağ evi, yayla evi gibi konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti ile bu hizmetle birlikte satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan diğer tüm hizmetlerin (yeme, içme, aktivite, eğlence hizmetleri ve havuz, spor, termal ve benzeri alanların kullanımı gibi) konaklama vergisine tabi olduğu,

 

- 2 nci fıkrasında, verginin mükellefinin birinci fıkrada belirtilen hizmetleri sunanlar olduğu,

 

- 3 üncü fıkrasında, vergiyi doğuran olayın, birinci fıkrada belirtilen hizmetlerin sunulması ile meydana geldiği,

 

- 6 ncı fıkrasında, verginin, konaklama tesislerince düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde ayrıca gösterileceği ve bu vergiden herhangi bir ad altında indirim yapılamayacağı,

 

- 7 nci fıkrasında ise karşılıklı olmak kaydıyla yabancı devletlerin Türkiye'deki diplomatik temsilcilikleri, konsoloslukları ve bunların diplomatik haklara sahip mensupları ile uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan uluslararası kuruluşlar ve mensuplarına verilen hizmetlerin vergiden müstesna olduğu

 

hükme bağlanmıştır.

 

Diğer taraftan, söz konusu diplomatik istisna uygulamasına ilişkin usul ve esaslara 14/12/2022 tarihli ve 32043 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Konaklama Vergisi Uygulama Genel Tebliğinin "Diplomatik İstisna" başlıklı (IV/B) bölümünde yer verilmiştir.

 

Adı geçen Tebliğin ilgili bölümünde, istisnadan yararlanan kişi ve kuruluşlara … düzenlenen ve kişinin konaklama vergisi istisnasından yararlanacağını gösteren bir belgenin konaklama vergisi mükellefine ibraz edilerek bu işlemde konaklama vergisi uygulanmamasının talep edileceği; verginin mükellefince, kendisine ibraz edilen belgedeki bilgilere düzenledikleri faturada yer verileceği ve bu suretle yapılan konaklama hizmeti için konaklama vergisi hesaplanmayacağı açıklanmıştır.

 

Buna göre, seyahat acentanız aracılığıyla yapılan konaklama hizmeti satışlarında verginin mükellefleri tarafından acentanız adına düzenlenen faturalarda konaklama vergisinin hesaplanmaması; … düzenlenen istisna belgelerinin verginin mükellefi olan konaklama tesislerine gecelemenin gerçekleşmesinden önce acentanız tarafından ibraz edilmesi ve konaklama tesisi ile acentanız arasındaki sözleşmede bu hususa yer verilmiş olması halinde mümkündür.

 

Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden;

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı; maddenin ikinci fıkrasında ise safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup, bu hüküm uyarınca kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderlerin indirilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde;

 

"Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

1.İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

 

2.İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur."

 

hükmüne yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketiniz tarafından müşterilerden tahsil edilen konaklama vergisinin kurum kazancınızın tespitinde gelir olarak dikkate alınması ve söz konusu tesise ödenen konaklama vergisinin ise kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

 

 

 

 

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-66813766-180[34-2023/1]-

28.02.2024

Konu

:

Konaklama tesisi işleticisi tarafından seyahat acentasına kesilen konaklama vergisi faturasının giderleştirilmesi

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talebinizde; seyahat acentası olarak faaliyette bulunan şirketinizin, müşterilerine konaklama vergisi dahil tutar üzerinden fatura düzenlediği, konaklama hizmetinin bitmesini müteakip söz konusu hizmetin konaklama tesisi tarafından şirketinize fatura edildiği, düzenlenen faturada konaklama vergisi tutarına da ayrıca yer verildiği belirtilerek, bahse konu verginin gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun "Konaklama vergisi" başlıklı 34 üncü maddesinde,

 

"Otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane, kamping, dağ evi, yayla evi gibi konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti ile bu hizmetle birlikte satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan diğer tüm hizmetler (yeme, içme, aktivite, eğlence hizmetleri ve havuz, spor, termal ve benzeri alanların kullanımı gibi) konaklama vergisine tabidir. Geceleme hizmetinin; sağlıklı yaşam tesisleri, eğlence merkezleri gibi tesislerin bünyesinde sunulması, vergilendirmeye etki etmez.

 

Konaklama vergisinin mükellefi birinci fıkrada belirtilen hizmetleri sunanlardır.

 

Vergiyi doğuran olay, birinci fıkrada belirtilen hizmetlerin sunulması ile meydana gelir.

 

Konaklama vergisinin matrahı, verginin konusuna giren hizmetler karşılığında, katma değer vergisi hariç, her ne suretle olursa olsun alınan veya bu hizmetler için borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamıdır.

 

Konaklama vergisinin oranı % 2'dir. Cumhurbaşkanı, bu oranı bir katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye, bu sınırlar içinde farklı oranlar tespit etmeye yetkilidir.

 

Konaklama vergisi, konaklama tesislerince düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde ayrıca gösterilir. Bu vergiden herhangi bir ad altında indirim yapılamaz. Bu vergi, katma değer vergisi matrahına dahil edilmez.

 

..." hükmüne yer verilmiştir.

 

Ayrıca 14.12.2022 tarihli ve 32043 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, konaklama vergisinin

 

uygulamasına dair açıklamalar ile usul ve esaslarının belirlendiği, Konaklama Vergisi Uygulama Genel Tebliğinde de konuyla ilgili olarak ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir.

 

Söz konusu Tebliğin, "II Vergiyi Doğuran Olay" başlıklı bölümünde;

 

"Kanunun 34 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, konaklama vergisinde vergiyi doğuran olay, verginin konusuna giren hizmetlerin sunulması ile meydana gelir.

 

Bedelin bir kısmının veya tamamının hizmetin sunumundan önce veya sonra tahsil edilmesinin veya hiç tahsil edilmemesinin vergiyi doğuran olaya tesiri yoktur.

 

Hizmetin sunulmasından önce fatura veya benzeri belgeler düzenlenmesi hallerinde vergiyi doğuran olay gerçekleşmez.

 

Dolayısıyla, 5/10/2007 tarihli ve 26664 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Seyahat Acentaları Yönetmeliğinde tanımlanan seyahat acentalarına (bundan sonra acenta olarak ifade edilecektir) yapılan satışlarda, acentaya satış aşamasında vergi doğmaz. Aynı şekilde acentanın satışı aşamasında da konaklama tesisi işleticisi bakımından vergiyi doğuran olay gerçekleşmez.

 

Buna göre, gerek acentalar üzerinden gerekse doğrudan konaklama tesisleri tarafından satışa konu edilen hizmetlerde, hizmetin konaklayana sunulması ile vergiyi doğuran olay gerçekleşir.

 

..." açıklamasına yer verilmiş olup;

 

Tebliğin "V-Matrah, Oran ve Yetki, Verginin Belgelerde Gösterilmesi" "A. Matrah" başlıklı bölümünde de,

 

"Kanunun 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, konaklama vergisinin matrahı, verginin konusuna giren hizmetler karşılığında, KDV hariç, her ne suretle olursa olsun alınan veya bu hizmetler için borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamıdır.

 

Buna göre, konaklama vergisi matrahına KDV dahil edilmez.

 

...

 

Konaklama hizmetinin müşteriye acenta tarafından konaklama vergisi dahil satılması ve bu durumun konaklama tesisine ispat ve tevsik edilmesi şartıyla, konaklama vergisi konaklama tesisi tarafından konaklama hizmetine ilişkin acentaya düzenlenecek faturada gösterilir.

 

..." açıklamaları yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı; maddenin ikinci fıkrasında ise safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup, bu hüküm uyarınca kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderlerin indirilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise;

 

"Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

1.İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2.İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur."

 

hükmüne yer verilmiştir.

 

Öte yandan tekdüzen muhasebe sisteminin uygulanmasına ilişkin açıklamalar 26/12/1992 tarih ve 21447 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1 Sıra No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği ve daha sonra bu konuda yayımlanan diğer tebliğlerde yapılmış bulunmaktadır.

 

Söz konusu Tebliğin Muhasebe Usul ve Esasları /V-Tekdüzen Hesap Çerçevesi, Hesap Planı ve Hesap Planı Açıklamaları başlığı altında yer alan C-Hesap Planı Açıklamaları bölümünde;

 

"600. YURTİÇİ SATIŞLAR

 

Yurt içindeki gerçek ve tüzel kişilere satılan mal ve hizmetler karşılığında alınan ya da tahakkuk ettirilen toplam değerlerin izlendiği hesaptır. Gereksinime göre bölümlenebilir.

 

İşleyişi : Satış gerçekleştiğinde hasılat tutarı bu hesaba alacak kaydedilir."

 

"740. Hizmet Üretim Maliyeti

 

Hizmet işletmelerinde üretilen hizmetler için yapılan giderlerin fiili tutarları bu hesabın horcuna kaydedilir. Dönem sonlarında bu hesap "741- Hizmet Üretim Maliyeti Yansıtma" hesabı ile karşılaştırılarak kapatılır."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Bu açıklamalara göre, şirketiniz tarafından müşterilerden tahsil edilen konaklama vergisinin kurum kazancınızın tespitinde gelir olarak dikkate alınması ve "600 Yurtiçi Satışlar" hesabında izlenmesi, söz konusu tesise ödenen konaklama vergisinin ise "740 Hizmet Üretim Maliyeti" hesabında izlenerek kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-66813766-180[34-2023/1]-

28.02.2024

Konu

:

Konaklama tesisi işleticisi tarafından seyahat acentasına kesilen konaklama vergisi faturasının giderleştirilmesi

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talebinizde; seyahat acentası olarak faaliyette bulunan şirketinizin, müşterilerine konaklama vergisi dahil tutar üzerinden fatura düzenlediği, konaklama hizmetinin bitmesini müteakip söz konusu hizmetin konaklama tesisi tarafından şirketinize fatura edildiği, düzenlenen faturada konaklama vergisi tutarına da ayrıca yer verildiği belirtilerek, bahse konu verginin gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun "Konaklama vergisi" başlıklı 34 üncü maddesinde,

 

"Otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane, kamping, dağ evi, yayla evi gibi konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti ile bu hizmetle birlikte satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan diğer tüm hizmetler (yeme, içme, aktivite, eğlence hizmetleri ve havuz, spor, termal ve benzeri alanların kullanımı gibi) konaklama vergisine tabidir. Geceleme hizmetinin; sağlıklı yaşam tesisleri, eğlence merkezleri gibi tesislerin bünyesinde sunulması, vergilendirmeye etki etmez.

 

Konaklama vergisinin mükellefi birinci fıkrada belirtilen hizmetleri sunanlardır.

 

Vergiyi doğuran olay, birinci fıkrada belirtilen hizmetlerin sunulması ile meydana gelir.

 

Konaklama vergisinin matrahı, verginin konusuna giren hizmetler karşılığında, katma değer vergisi hariç, her ne suretle olursa olsun alınan veya bu hizmetler için borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamıdır.

 

Konaklama vergisinin oranı % 2'dir. Cumhurbaşkanı, bu oranı bir katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye, bu sınırlar içinde farklı oranlar tespit etmeye yetkilidir.

 

Konaklama vergisi, konaklama tesislerince düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde ayrıca gösterilir. Bu vergiden herhangi bir ad altında indirim yapılamaz. Bu vergi, katma değer vergisi matrahına dahil edilmez.

 

..." hükmüne yer verilmiştir.

 

Ayrıca 14.12.2022 tarihli ve 32043 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, konaklama vergisinin

 

uygulamasına dair açıklamalar ile usul ve esaslarının belirlendiği, Konaklama Vergisi Uygulama Genel Tebliğinde de konuyla ilgili olarak ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir.

 

Söz konusu Tebliğin, "II Vergiyi Doğuran Olay" başlıklı bölümünde;

 

"Kanunun 34 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, konaklama vergisinde vergiyi doğuran olay, verginin konusuna giren hizmetlerin sunulması ile meydana gelir.

 

Bedelin bir kısmının veya tamamının hizmetin sunumundan önce veya sonra tahsil edilmesinin veya hiç tahsil edilmemesinin vergiyi doğuran olaya tesiri yoktur.

 

Hizmetin sunulmasından önce fatura veya benzeri belgeler düzenlenmesi hallerinde vergiyi doğuran olay gerçekleşmez.

 

Dolayısıyla, 5/10/2007 tarihli ve 26664 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Seyahat Acentaları Yönetmeliğinde tanımlanan seyahat acentalarına (bundan sonra acenta olarak ifade edilecektir) yapılan satışlarda, acentaya satış aşamasında vergi doğmaz. Aynı şekilde acentanın satışı aşamasında da konaklama tesisi işleticisi bakımından vergiyi doğuran olay gerçekleşmez.

 

Buna göre, gerek acentalar üzerinden gerekse doğrudan konaklama tesisleri tarafından satışa konu edilen hizmetlerde, hizmetin konaklayana sunulması ile vergiyi doğuran olay gerçekleşir.

 

..." açıklamasına yer verilmiş olup;

 

Tebliğin "V-Matrah, Oran ve Yetki, Verginin Belgelerde Gösterilmesi" "A. Matrah" başlıklı bölümünde de,

 

"Kanunun 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, konaklama vergisinin matrahı, verginin konusuna giren hizmetler karşılığında, KDV hariç, her ne suretle olursa olsun alınan veya bu hizmetler için borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamıdır.

 

Buna göre, konaklama vergisi matrahına KDV dahil edilmez.

 

...

 

Konaklama hizmetinin müşteriye acenta tarafından konaklama vergisi dahil satılması ve bu durumun konaklama tesisine ispat ve tevsik edilmesi şartıyla, konaklama vergisi konaklama tesisi tarafından konaklama hizmetine ilişkin acentaya düzenlenecek faturada gösterilir.

 

..." açıklamaları yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı; maddenin ikinci fıkrasında ise safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup, bu hüküm uyarınca kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderlerin indirilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise;

 

"Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

1.İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2.İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur."

 

hükmüne yer verilmiştir.

 

Öte yandan tekdüzen muhasebe sisteminin uygulanmasına ilişkin açıklamalar 26/12/1992 tarih ve 21447 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1 Sıra No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği ve daha sonra bu konuda yayımlanan diğer tebliğlerde yapılmış bulunmaktadır.

 

Söz konusu Tebliğin Muhasebe Usul ve Esasları /V-Tekdüzen Hesap Çerçevesi, Hesap Planı ve Hesap Planı Açıklamaları başlığı altında yer alan C-Hesap Planı Açıklamaları bölümünde;

 

"600. YURTİÇİ SATIŞLAR

 

Yurt içindeki gerçek ve tüzel kişilere satılan mal ve hizmetler karşılığında alınan ya da tahakkuk ettirilen toplam değerlerin izlendiği hesaptır. Gereksinime göre bölümlenebilir.

 

İşleyişi : Satış gerçekleştiğinde hasılat tutarı bu hesaba alacak kaydedilir."

 

"740. Hizmet Üretim Maliyeti

 

Hizmet işletmelerinde üretilen hizmetler için yapılan giderlerin fiili tutarları bu hesabın horcuna kaydedilir. Dönem sonlarında bu hesap "741- Hizmet Üretim Maliyeti Yansıtma" hesabı ile karşılaştırılarak kapatılır."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Bu açıklamalara göre, şirketiniz tarafından müşterilerden tahsil edilen konaklama vergisinin kurum kazancınızın tespitinde gelir olarak dikkate alınması ve "600 Yurtiçi Satışlar" hesabında izlenmesi, söz konusu tesise ödenen konaklama vergisinin ise "740 Hizmet Üretim Maliyeti" hesabında izlenerek kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-66813766-180[34-2023/1]-

28.02.2024

Konu

:

Konaklama tesisi işleticisi tarafından seyahat acentasına kesilen konaklama vergisi faturasının giderleştirilmesi

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

İlgide kayıtlı özelge talebinizde; seyahat acentası olarak faaliyette bulunan şirketinizin, müşterilerine konaklama vergisi dahil tutar üzerinden fatura düzenlediği, konaklama hizmetinin bitmesini müteakip söz konusu hizmetin konaklama tesisi tarafından şirketinize fatura edildiği, düzenlenen faturada konaklama vergisi tutarına da ayrıca yer verildiği belirtilerek, bahse konu verginin gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun "Konaklama vergisi" başlıklı 34 üncü maddesinde,

 

"Otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane, kamping, dağ evi, yayla evi gibi konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti ile bu hizmetle birlikte satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan diğer tüm hizmetler (yeme, içme, aktivite, eğlence hizmetleri ve havuz, spor, termal ve benzeri alanların kullanımı gibi) konaklama vergisine tabidir. Geceleme hizmetinin; sağlıklı yaşam tesisleri, eğlence merkezleri gibi tesislerin bünyesinde sunulması, vergilendirmeye etki etmez.

 

Konaklama vergisinin mükellefi birinci fıkrada belirtilen hizmetleri sunanlardır.

 

Vergiyi doğuran olay, birinci fıkrada belirtilen hizmetlerin sunulması ile meydana gelir.

 

Konaklama vergisinin matrahı, verginin konusuna giren hizmetler karşılığında, katma değer vergisi hariç, her ne suretle olursa olsun alınan veya bu hizmetler için borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamıdır.

 

Konaklama vergisinin oranı % 2'dir. Cumhurbaşkanı, bu oranı bir katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye, bu sınırlar içinde farklı oranlar tespit etmeye yetkilidir.

 

Konaklama vergisi, konaklama tesislerince düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde ayrıca gösterilir. Bu vergiden herhangi bir ad altında indirim yapılamaz. Bu vergi, katma değer vergisi matrahına dahil edilmez.

 

..." hükmüne yer verilmiştir.

 

Ayrıca 14.12.2022 tarihli ve 32043 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, konaklama vergisinin

 

uygulamasına dair açıklamalar ile usul ve esaslarının belirlendiği, Konaklama Vergisi Uygulama Genel Tebliğinde de konuyla ilgili olarak ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir.

 

Söz konusu Tebliğin, "II Vergiyi Doğuran Olay" başlıklı bölümünde;

 

"Kanunun 34 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, konaklama vergisinde vergiyi doğuran olay, verginin konusuna giren hizmetlerin sunulması ile meydana gelir.

 

Bedelin bir kısmının veya tamamının hizmetin sunumundan önce veya sonra tahsil edilmesinin veya hiç tahsil edilmemesinin vergiyi doğuran olaya tesiri yoktur.

 

Hizmetin sunulmasından önce fatura veya benzeri belgeler düzenlenmesi hallerinde vergiyi doğuran olay gerçekleşmez.

 

Dolayısıyla, 5/10/2007 tarihli ve 26664 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Seyahat Acentaları Yönetmeliğinde tanımlanan seyahat acentalarına (bundan sonra acenta olarak ifade edilecektir) yapılan satışlarda, acentaya satış aşamasında vergi doğmaz. Aynı şekilde acentanın satışı aşamasında da konaklama tesisi işleticisi bakımından vergiyi doğuran olay gerçekleşmez.

 

Buna göre, gerek acentalar üzerinden gerekse doğrudan konaklama tesisleri tarafından satışa konu edilen hizmetlerde, hizmetin konaklayana sunulması ile vergiyi doğuran olay gerçekleşir.

 

..." açıklamasına yer verilmiş olup;

 

Tebliğin "V-Matrah, Oran ve Yetki, Verginin Belgelerde Gösterilmesi" "A. Matrah" başlıklı bölümünde de,

 

"Kanunun 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, konaklama vergisinin matrahı, verginin konusuna giren hizmetler karşılığında, KDV hariç, her ne suretle olursa olsun alınan veya bu hizmetler için borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamıdır.

 

Buna göre, konaklama vergisi matrahına KDV dahil edilmez.

 

...

 

Konaklama hizmetinin müşteriye acenta tarafından konaklama vergisi dahil satılması ve bu durumun konaklama tesisine ispat ve tevsik edilmesi şartıyla, konaklama vergisi konaklama tesisi tarafından konaklama hizmetine ilişkin acentaya düzenlenecek faturada gösterilir.

 

..." açıklamaları yer almaktadır.

 

Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı; maddenin ikinci fıkrasında ise safî kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup, bu hüküm uyarınca kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderlerin indirilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise;

 

"Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

1.İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2.İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur."

 

hükmüne yer verilmiştir.

 

Öte yandan tekdüzen muhasebe sisteminin uygulanmasına ilişkin açıklamalar 26/12/1992 tarih ve 21447 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1 Sıra No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği ve daha sonra bu konuda yayımlanan diğer tebliğlerde yapılmış bulunmaktadır.

 

Söz konusu Tebliğin Muhasebe Usul ve Esasları /V-Tekdüzen Hesap Çerçevesi, Hesap Planı ve Hesap Planı Açıklamaları başlığı altında yer alan C-Hesap Planı Açıklamaları bölümünde;

 

"600. YURTİÇİ SATIŞLAR

 

Yurt içindeki gerçek ve tüzel kişilere satılan mal ve hizmetler karşılığında alınan ya da tahakkuk ettirilen toplam değerlerin izlendiği hesaptır. Gereksinime göre bölümlenebilir.

 

İşleyişi : Satış gerçekleştiğinde hasılat tutarı bu hesaba alacak kaydedilir."

 

"740. Hizmet Üretim Maliyeti

 

Hizmet işletmelerinde üretilen hizmetler için yapılan giderlerin fiili tutarları bu hesabın horcuna kaydedilir. Dönem sonlarında bu hesap "741- Hizmet Üretim Maliyeti Yansıtma" hesabı ile karşılaştırılarak kapatılır."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Bu açıklamalara göre, şirketiniz tarafından müşterilerden tahsil edilen konaklama vergisinin kurum kazancınızın tespitinde gelir olarak dikkate alınması ve "600 Yurtiçi Satışlar" hesabında izlenmesi, söz konusu tesise ödenen konaklama vergisinin ise "740 Hizmet Üretim Maliyeti" hesabında izlenerek kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-64597866-130-4988

28.02.2024

Konu

:

Şirket aktifinde kayıtlı taşınmaz satışında KDV ve KV istisnası hk.

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ve eklerinin incelenmesinden; şirketinizin ana faaliyet konusunun "…", "…" ve "…" olduğu, ana faaliyet konuları arasında …. bulunmadığı, Şirketiniz tarafından …yılında edinilen …. satıldığı, … yılında edinilen …. arsanızın ise kamulaştırma kararı uyarınca … yılında elden çıkarıldığı ayrıca, …. cins değişikliği yapılarak iş hanına dönüştürüldüğü ve bu binanın … satılmasının planlandığı belirtilerek, söz konusu satış işleminin Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e maddesi ve Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 17/4-r maddesi gereğince istisna kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

I-Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun;

 

- 7456 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri, rüçhan hakları ve bu fıkranın (a) bendi kapsamında istisna kazançlarına kaynak oluşturan yatırım fonlarının katılma paylarının satışından doğan kazançların %75'lik kısmı ile aynı süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından doğan kazançların %50'lik kısmının istisna olduğu,

 

 - 6 ncı maddesinde kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı

 

hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, 7456 sayılı kanunun 22 nci maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen eklenen Geçici 16 ncı maddede "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce kurumların aktifinde yer alan taşınmazlar için 5 inci maddenin birinci fıkrasının (e) bendinin bu maddeyi ihdas eden Kanunla değiştirilmeden önceki hükümleri uygulanır. Şu kadar ki, bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan %50 oranı, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak taşınmaz satış kazançları için %25 olarak uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.

 

 Konu ile ilgili olarak 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "5.6.2.3.4. Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ile uğraşılmaması" başlıklı bölümünde,

 

Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları istisna kapsamındaki değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.

 

İstisna uygulaması esas itibarıyla bütün kurumlar için geçerlidir. Ancak, faaliyet konusu menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanması olan kurumların bu amaçla iktisap ettikleri ve ellerinde tuttukları kıymetlerin satışından elde ettikleri kazançlar için istisnadan yararlanmaları mümkün değildir.

 

Satışa konu edilen kıymetlerin iki tam yıl kurum aktifinde kayıtlı olması da durumu değiştirmeyecektir. Aynı durum, satmak üzere taşınmaz inşaatı ile uğraşan mükellefler açısından da geçerlidir. ..."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Ayrıca, gayrimenkul alım satımı ticari organizasyon içinde yapıldığında alım satımın ticari faaliyetin bir unsuru sayılması, ancak ticari organizasyonun şekli ve maddi unsurları ile açıkça belli olmadığı hallerde ise faaliyetin devamlılık kasıt ve niyeti ile yapıldığını belirleyen objektif ölçü olarak, muamelede çokluk olup olmadığına bakılması gerekmektedir.

 

 Buna göre; şirketinizin esas faaliyet konuları arasında … bulunmamakla birlikte sistem kayıtları üzerinden yapılan sorgulamada şirketiniz tarafından farklı yıllarda çok sayıda gayrimenkul alım-satımının yapıldığı görülmüş olup, yapılan bu satışlar taşınmaz ticareti ile  uğraşıldığına karine teşkil edeceğinden, söz konusu taşınmazların satışından elde edilecek kazançların Kurumlar Vergisi Kanununun 5 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkün değildir.

 

II-Katma Değer Vergisi Kanunu Yönünden Değerlendirme:

 

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

 

- 1/1 maddesinde; ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

 

- 7456 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi 17/4-r maddesinde; kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara, finansal kiralama ve finansman şirketlerine borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara, finansal kiralama ve finansman şirketlerine devir ve teslimleri ile bu taşınmaz ve iştirak hisselerinin finansal kiralama ve finansman şirketlerince devir ve tesliminin istisna olduğu, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimlerinin istisna kapsamı dışında olduğu,

 

- 7456 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle eklenen Geçici 43 üncü maddesinde; bu maddenin yürürlük tarihinden önce kurumların aktifinde yer alan taşınmazlar için bu maddeyi ihdas eden Kanunla, Bu Kanunun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının (r) bendinde yapılan değişiklik öncesi hükümlerin uygulanacağı

 

hüküm altına alınmıştır.

 

Bu hükümlere göre, şirketinizin esas faaliyet konuları arasında …. bulunmamakla birlikte fiilen çok sayıda gayrimenkul alım-satımı gerçekleştirildiğinden bahsi geçen taşınmazın satış işleminin taşınmaz ticareti kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup, söz konusu satış işleminin KDV Kanununun 17/4-r maddesine göre katma değer vergisinden istisna edilmesi mümkün değildir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-64597866-130-4988

28.02.2024

Konu

:

Şirket aktifinde kayıtlı taşınmaz satışında KDV ve KV istisnası hk.

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ve eklerinin incelenmesinden; şirketinizin ana faaliyet konusunun "…", "…" ve "…" olduğu, ana faaliyet konuları arasında …. bulunmadığı, Şirketiniz tarafından …yılında edinilen …. satıldığı, … yılında edinilen …. arsanızın ise kamulaştırma kararı uyarınca … yılında elden çıkarıldığı ayrıca, …. cins değişikliği yapılarak iş hanına dönüştürüldüğü ve bu binanın … satılmasının planlandığı belirtilerek, söz konusu satış işleminin Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e maddesi ve Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 17/4-r maddesi gereğince istisna kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

I-Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun;

 

- 7456 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri, rüçhan hakları ve bu fıkranın (a) bendi kapsamında istisna kazançlarına kaynak oluşturan yatırım fonlarının katılma paylarının satışından doğan kazançların %75'lik kısmı ile aynı süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından doğan kazançların %50'lik kısmının istisna olduğu,

 

 - 6 ncı maddesinde kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı

 

hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, 7456 sayılı kanunun 22 nci maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen eklenen Geçici 16 ncı maddede "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce kurumların aktifinde yer alan taşınmazlar için 5 inci maddenin birinci fıkrasının (e) bendinin bu maddeyi ihdas eden Kanunla değiştirilmeden önceki hükümleri uygulanır. Şu kadar ki, bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan %50 oranı, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak taşınmaz satış kazançları için %25 olarak uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.

 

 Konu ile ilgili olarak 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "5.6.2.3.4. Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ile uğraşılmaması" başlıklı bölümünde,

 

Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları istisna kapsamındaki değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.

 

İstisna uygulaması esas itibarıyla bütün kurumlar için geçerlidir. Ancak, faaliyet konusu menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanması olan kurumların bu amaçla iktisap ettikleri ve ellerinde tuttukları kıymetlerin satışından elde ettikleri kazançlar için istisnadan yararlanmaları mümkün değildir.

 

Satışa konu edilen kıymetlerin iki tam yıl kurum aktifinde kayıtlı olması da durumu değiştirmeyecektir. Aynı durum, satmak üzere taşınmaz inşaatı ile uğraşan mükellefler açısından da geçerlidir. ..."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Ayrıca, gayrimenkul alım satımı ticari organizasyon içinde yapıldığında alım satımın ticari faaliyetin bir unsuru sayılması, ancak ticari organizasyonun şekli ve maddi unsurları ile açıkça belli olmadığı hallerde ise faaliyetin devamlılık kasıt ve niyeti ile yapıldığını belirleyen objektif ölçü olarak, muamelede çokluk olup olmadığına bakılması gerekmektedir.

 

 Buna göre; şirketinizin esas faaliyet konuları arasında … bulunmamakla birlikte sistem kayıtları üzerinden yapılan sorgulamada şirketiniz tarafından farklı yıllarda çok sayıda gayrimenkul alım-satımının yapıldığı görülmüş olup, yapılan bu satışlar taşınmaz ticareti ile  uğraşıldığına karine teşkil edeceğinden, söz konusu taşınmazların satışından elde edilecek kazançların Kurumlar Vergisi Kanununun 5 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkün değildir.

 

II-Katma Değer Vergisi Kanunu Yönünden Değerlendirme:

 

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

 

- 1/1 maddesinde; ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

 

- 7456 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi 17/4-r maddesinde; kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara, finansal kiralama ve finansman şirketlerine borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara, finansal kiralama ve finansman şirketlerine devir ve teslimleri ile bu taşınmaz ve iştirak hisselerinin finansal kiralama ve finansman şirketlerince devir ve tesliminin istisna olduğu, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimlerinin istisna kapsamı dışında olduğu,

 

- 7456 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle eklenen Geçici 43 üncü maddesinde; bu maddenin yürürlük tarihinden önce kurumların aktifinde yer alan taşınmazlar için bu maddeyi ihdas eden Kanunla, Bu Kanunun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının (r) bendinde yapılan değişiklik öncesi hükümlerin uygulanacağı

 

hüküm altına alınmıştır.

 

Bu hükümlere göre, şirketinizin esas faaliyet konuları arasında …. bulunmamakla birlikte fiilen çok sayıda gayrimenkul alım-satımı gerçekleştirildiğinden bahsi geçen taşınmazın satış işleminin taşınmaz ticareti kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup, söz konusu satış işleminin KDV Kanununun 17/4-r maddesine göre katma değer vergisinden istisna edilmesi mümkün değildir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-64597866-130-4988

28.02.2024

Konu

:

Şirket aktifinde kayıtlı taşınmaz satışında KDV ve KV istisnası hk.

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ve eklerinin incelenmesinden; şirketinizin ana faaliyet konusunun "…", "…" ve "…" olduğu, ana faaliyet konuları arasında …. bulunmadığı, Şirketiniz tarafından …yılında edinilen …. satıldığı, … yılında edinilen …. arsanızın ise kamulaştırma kararı uyarınca … yılında elden çıkarıldığı ayrıca, …. cins değişikliği yapılarak iş hanına dönüştürüldüğü ve bu binanın … satılmasının planlandığı belirtilerek, söz konusu satış işleminin Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e maddesi ve Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 17/4-r maddesi gereğince istisna kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

I-Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun;

 

- 7456 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri, rüçhan hakları ve bu fıkranın (a) bendi kapsamında istisna kazançlarına kaynak oluşturan yatırım fonlarının katılma paylarının satışından doğan kazançların %75'lik kısmı ile aynı süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından doğan kazançların %50'lik kısmının istisna olduğu,

 

 - 6 ncı maddesinde kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı

 

hüküm altına alınmıştır.

 

Diğer taraftan, 7456 sayılı kanunun 22 nci maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen eklenen Geçici 16 ncı maddede "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce kurumların aktifinde yer alan taşınmazlar için 5 inci maddenin birinci fıkrasının (e) bendinin bu maddeyi ihdas eden Kanunla değiştirilmeden önceki hükümleri uygulanır. Şu kadar ki, bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan %50 oranı, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak taşınmaz satış kazançları için %25 olarak uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.

 

 Konu ile ilgili olarak 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "5.6.2.3.4. Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ile uğraşılmaması" başlıklı bölümünde,

 

Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları istisna kapsamındaki değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.

 

İstisna uygulaması esas itibarıyla bütün kurumlar için geçerlidir. Ancak, faaliyet konusu menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanması olan kurumların bu amaçla iktisap ettikleri ve ellerinde tuttukları kıymetlerin satışından elde ettikleri kazançlar için istisnadan yararlanmaları mümkün değildir.

 

Satışa konu edilen kıymetlerin iki tam yıl kurum aktifinde kayıtlı olması da durumu değiştirmeyecektir. Aynı durum, satmak üzere taşınmaz inşaatı ile uğraşan mükellefler açısından da geçerlidir. ..."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Ayrıca, gayrimenkul alım satımı ticari organizasyon içinde yapıldığında alım satımın ticari faaliyetin bir unsuru sayılması, ancak ticari organizasyonun şekli ve maddi unsurları ile açıkça belli olmadığı hallerde ise faaliyetin devamlılık kasıt ve niyeti ile yapıldığını belirleyen objektif ölçü olarak, muamelede çokluk olup olmadığına bakılması gerekmektedir.

 

 Buna göre; şirketinizin esas faaliyet konuları arasında … bulunmamakla birlikte sistem kayıtları üzerinden yapılan sorgulamada şirketiniz tarafından farklı yıllarda çok sayıda gayrimenkul alım-satımının yapıldığı görülmüş olup, yapılan bu satışlar taşınmaz ticareti ile  uğraşıldığına karine teşkil edeceğinden, söz konusu taşınmazların satışından elde edilecek kazançların Kurumlar Vergisi Kanununun 5 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkün değildir.

 

II-Katma Değer Vergisi Kanunu Yönünden Değerlendirme:

 

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

 

- 1/1 maddesinde; ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

 

- 7456 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi 17/4-r maddesinde; kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara, finansal kiralama ve finansman şirketlerine borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara, finansal kiralama ve finansman şirketlerine devir ve teslimleri ile bu taşınmaz ve iştirak hisselerinin finansal kiralama ve finansman şirketlerince devir ve tesliminin istisna olduğu, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimlerinin istisna kapsamı dışında olduğu,

 

- 7456 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle eklenen Geçici 43 üncü maddesinde; bu maddenin yürürlük tarihinden önce kurumların aktifinde yer alan taşınmazlar için bu maddeyi ihdas eden Kanunla, Bu Kanunun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının (r) bendinde yapılan değişiklik öncesi hükümlerin uygulanacağı

 

hüküm altına alınmıştır.

 

Bu hükümlere göre, şirketinizin esas faaliyet konuları arasında …. bulunmamakla birlikte fiilen çok sayıda gayrimenkul alım-satımı gerçekleştirildiğinden bahsi geçen taşınmazın satış işleminin taşınmaz ticareti kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup, söz konusu satış işleminin KDV Kanununun 17/4-r maddesine göre katma değer vergisinden istisna edilmesi mümkün değildir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

64597866-125[6]-4021

16.02.2024

Konu

:

İntifa senetleri için ödenecek bedellerin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hk.

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ve ek dilekçede, şirketinizin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 19 ve 20 nci maddelerinde belirtilen şartlar dahilinde …, …, …., … ile devir yoluyla birleştiği ve bu birleşme işleminin … tarihinde tescil edildiği, tüm borç ve alacakları ile birlikte birleşme suretiyle devralınan ve infisah eden …'nin (…) kuruluşunda üçüncü kişilere vermiş olduğu kurucu intifa senetlerinin bulunduğu, Türk Ticaret Kanununun 140 ıncı maddesinin, devralan şirketin devrolunan şirketin intifa senedi sahiplerine eş değerli haklar tanımasını ya da intifa senetlerinin birleşme sözleşmesinin yapıldığı tarihteki gerçek değerleri ile satın alınmasını zorunlu kılması nedeniyle devrolan şirket ... …..'nin üçüncü kişilere verdiği intifa senetlerinin şirketiniz tarafından satın alınıp karşılığında da …. kapsamında hazırlanan .. uyarınca tespit edilen satın alma bedelinin ödendiği ancak yasal zorunluluk ve birleşme sözleşmesi uyarınca bedelleri ödenen bu senetlerin iptal edileceği belirtilerek söz konusu intifa senetleri için ödenecek olan bedellerin şirketinizin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1) numaralı bendinde, her nevi hisse senetlerinin kâr paylarının (kurucu hisse senetleri ve diğer intifa hisse senetlerine verilen kâr payları ve pay sahiplerine hazırlık dönemi için faiz olarak veya başka adlarla yapılan her türlü ödemeler ile Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kâr payları ile konut finansmanı fonlarını temsilen ihraç edilen ipoteğe dayalı menkul kıymetlere ve varlık finansmanı fonlarını temsilen ihraç edilen varlığa dayalı menkul kıymetlere ödenen faiz, kâr payı veya benzeri gelirler dahil.) menkul sermaye iradı olduğu hükmüne yer verilmiştir.

 

Aynı Kanunun menkul sermaye iratlarında istisnayı düzenleyen 22 nci maddesinin üçüncü fıkrasında tam mükellef kurumlardan elde edilen, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarının yarısının gelir vergisinden müstesna olduğu, istisna edilen tutar üzerinden 94 üncü madde uyarınca tevkifat yapılacağı ve tevkif edilen verginin tamamının, kâr payının yıllık beyanname ile beyan edilmesi durumunda yıllık beyanname üzerinden hesaplanan vergiden mahsup edileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Anılan Kanunun 94 üncü maddesinde ise maddede sayılan kişi, kurum ve kuruluşların, yine maddede bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükme bağlanmış olup, söz konusu maddenin (6/b-i) ve (6/b-ii) alt bentlerinde, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara, dar mükellef gerçek kişilere ve gelir vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) % 15 (22/12/2021 tarihli ve 31697 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4936 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile %10) oranında tevkifat yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.

 

Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda;

 

- İntifa senetlerine ilişkin olarak;

 

"A) Çıkarılması

 

MADDE 502- (1) Genel kurul, esas sözleşme uyarınca veya esas sözleşmeyi değiştirerek, bedeli kanuna uygun olarak yok edilen payların sahipleri, alacaklılar veya bunlara benzer bir sebeple şirketle ilgili olanlar lehine intifa senetleri çıkarılmasına karar verebilir. Bu senetlere 348 inci madde uygulanır.

 

(2) Kurucular için çıkarılanlar da dâhil olmak üzere, intifa senetleri emre ve hamiline yazılı olabilir.

 

B) Hükümleri

 

MADDE 503- (1) İntifa senedi sahiplerine pay sahipliği hakları verilemez; ancak, bu kişilere, net kâra, tasfiye sonucunda kalan tutara katılma veya yeni çıkarılacak payları alma hakları tanınabilir." hükümleri,

 

- Birleşme halinde ortaklık payının ve haklarının korunmasına ilişkin olarak da;

 

"MADDE 140- (1) Devrolunan şirketin ortaklarının, mevcut ortaklık paylarını ve haklarını karşılayacak değerde, devralan şirketin payları ve hakları üzerinde istemde bulunma hakları vardır. Bu istem hakkı, birleşmeye katılan şirketlerin malvarlıklarının değeri, oy haklarının dağılımı ve önem taşıyan diğer hususlar dikkate alınarak hesaplanır.

 

...

 

(5) Devralan şirket, devrolunan şirketin intifa senedi sahiplerine, eş değerli haklar tanımak veya intifa senetlerini, birleşme sözleşmesinin yapıldığı tarihteki gerçek değeriyle satın almak zorundadır."

 

hükümleri yer almaktadır.

 

Bu hükümlere göre, gerçek kişilerce elde edilen kar paylarının istisna sonrası kalan tutarının ilgili yıl için belirlenen beyanname verme sınırını (2020 yılı gelirleri için 49.000 TL, 2024 yılı gelirleri için 230.000 TL) aşması durumunda, yıllık beyanname ile beyan edilmesi gerekmekte olup, beyan edilen tutar üzerinden hesaplanan gelir vergisinden, karın dağıtımı aşamasında yapılan vergi kesintisinin tamamının mahsup edilmesi mümkün bulunmaktadır. Gelir sahiplerinin beyana tabi başkaca gelirlerinin bulunması halinde ise, beyan durumlarının Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı maddesi hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

Buna göre, birleşme hallerinde devralan şirketin, intifa senetlerini birleşme sözleşmesinin yapıldığı tarihteki gerçek değeriyle satın alması durumunda söz konusu intifa senetlerinin kaynağa dönüşü söz konusu olmakta olup herhangi bir sermaye payını temsil etmeyen ve sahiplerine kardan pay alma dışında pay sahipliği hakkı tanımayan intifa senetlerinin birleşme durumunda ihraç eden şirkete iade edilerek imha veya itfasından doğan gelirlerin kar payı olarak değerlendirilmesi, gelir vergisi tevkifatı yapılması ve gerçek kişilerce elde edilen söz konusu kar paylarının yukarıda yer verilen hüküm ve açıklamalar çerçevesinde vergilendirilmesi gerekmektedir.

 

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

 Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde ticari kazancın tespitinde indirilebilecek giderler sayılmış olup, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinde de, ticari kazanç gibi hesaplanan kurum kazancının tespitinde mükelleflerin ayrıca hasılattan indirebilecekleri giderler sayılmıştır.

 

 Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde her türlü ticari ve sınaî faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş, aynı Kanunun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise;

 

"Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

 

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur."

 

hükümlerine yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, Şirketinize Türk Ticaret Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununun 19 ve 20 nci maddelerinde belirtilen şartlar dahilinde devrolan şirketin intifa senedi sahiplerine Türk Ticaret Kanununun 140 ıncı maddesi uyarınca intifa senetlerinin satın alınması nedeniyle yapılan kar payı niteliğindeki ödemelerin, Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesi veya Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi uyarınca kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

                       

İçerik 1:

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

64597866-125[6]-4021

16.02.2024

Konu

:

İntifa senetleri için ödenecek bedellerin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hk.

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ve ek dilekçede, şirketinizin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 19 ve 20 nci maddelerinde belirtilen şartlar dahilinde …, …, …., … ile devir yoluyla birleştiği ve bu birleşme işleminin … tarihinde tescil edildiği, tüm borç ve alacakları ile birlikte birleşme suretiyle devralınan ve infisah eden …'nin (…) kuruluşunda üçüncü kişilere vermiş olduğu kurucu intifa senetlerinin bulunduğu, Türk Ticaret Kanununun 140 ıncı maddesinin, devralan şirketin devrolunan şirketin intifa senedi sahiplerine eş değerli haklar tanımasını ya da intifa senetlerinin birleşme sözleşmesinin yapıldığı tarihteki gerçek değerleri ile satın alınmasını zorunlu kılması nedeniyle devrolan şirket ... …..'nin üçüncü kişilere verdiği intifa senetlerinin şirketiniz tarafından satın alınıp karşılığında da …. kapsamında hazırlanan .. uyarınca tespit edilen satın alma bedelinin ödendiği ancak yasal zorunluluk ve birleşme sözleşmesi uyarınca bedelleri ödenen bu senetlerin iptal edileceği belirtilerek söz konusu intifa senetleri için ödenecek olan bedellerin şirketinizin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1) numaralı bendinde, her nevi hisse senetlerinin kâr paylarının (kurucu hisse senetleri ve diğer intifa hisse senetlerine verilen kâr payları ve pay sahiplerine hazırlık dönemi için faiz olarak veya başka adlarla yapılan her türlü ödemeler ile Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kâr payları ile konut finansmanı fonlarını temsilen ihraç edilen ipoteğe dayalı menkul kıymetlere ve varlık finansmanı fonlarını temsilen ihraç edilen varlığa dayalı menkul kıymetlere ödenen faiz, kâr payı veya benzeri gelirler dahil.) menkul sermaye iradı olduğu hükmüne yer verilmiştir.

 

Aynı Kanunun menkul sermaye iratlarında istisnayı düzenleyen 22 nci maddesinin üçüncü fıkrasında tam mükellef kurumlardan elde edilen, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarının yarısının gelir vergisinden müstesna olduğu, istisna edilen tutar üzerinden 94 üncü madde uyarınca tevkifat yapılacağı ve tevkif edilen verginin tamamının, kâr payının yıllık beyanname ile beyan edilmesi durumunda yıllık beyanname üzerinden hesaplanan vergiden mahsup edileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Anılan Kanunun 94 üncü maddesinde ise maddede sayılan kişi, kurum ve kuruluşların, yine maddede bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükme bağlanmış olup, söz konusu maddenin (6/b-i) ve (6/b-ii) alt bentlerinde, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara, dar mükellef gerçek kişilere ve gelir vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) % 15 (22/12/2021 tarihli ve 31697 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4936 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile %10) oranında tevkifat yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.

 

Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda;

 

- İntifa senetlerine ilişkin olarak;

 

"A) Çıkarılması

 

MADDE 502- (1) Genel kurul, esas sözleşme uyarınca veya esas sözleşmeyi değiştirerek, bedeli kanuna uygun olarak yok edilen payların sahipleri, alacaklılar veya bunlara benzer bir sebeple şirketle ilgili olanlar lehine intifa senetleri çıkarılmasına karar verebilir. Bu senetlere 348 inci madde uygulanır.

 

(2) Kurucular için çıkarılanlar da dâhil olmak üzere, intifa senetleri emre ve hamiline yazılı olabilir.

 

B) Hükümleri

 

MADDE 503- (1) İntifa senedi sahiplerine pay sahipliği hakları verilemez; ancak, bu kişilere, net kâra, tasfiye sonucunda kalan tutara katılma veya yeni çıkarılacak payları alma hakları tanınabilir." hükümleri,

 

- Birleşme halinde ortaklık payının ve haklarının korunmasına ilişkin olarak da;

 

"MADDE 140- (1) Devrolunan şirketin ortaklarının, mevcut ortaklık paylarını ve haklarını karşılayacak değerde, devralan şirketin payları ve hakları üzerinde istemde bulunma hakları vardır. Bu istem hakkı, birleşmeye katılan şirketlerin malvarlıklarının değeri, oy haklarının dağılımı ve önem taşıyan diğer hususlar dikkate alınarak hesaplanır.

 

...

 

(5) Devralan şirket, devrolunan şirketin intifa senedi sahiplerine, eş değerli haklar tanımak veya intifa senetlerini, birleşme sözleşmesinin yapıldığı tarihteki gerçek değeriyle satın almak zorundadır."

 

hükümleri yer almaktadır.

 

Bu hükümlere göre, gerçek kişilerce elde edilen kar paylarının istisna sonrası kalan tutarının ilgili yıl için belirlenen beyanname verme sınırını (2020 yılı gelirleri için 49.000 TL, 2024 yılı gelirleri için 230.000 TL) aşması durumunda, yıllık beyanname ile beyan edilmesi gerekmekte olup, beyan edilen tutar üzerinden hesaplanan gelir vergisinden, karın dağıtımı aşamasında yapılan vergi kesintisinin tamamının mahsup edilmesi mümkün bulunmaktadır. Gelir sahiplerinin beyana tabi başkaca gelirlerinin bulunması halinde ise, beyan durumlarının Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı maddesi hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

Buna göre, birleşme hallerinde devralan şirketin, intifa senetlerini birleşme sözleşmesinin yapıldığı tarihteki gerçek değeriyle satın alması durumunda söz konusu intifa senetlerinin kaynağa dönüşü söz konusu olmakta olup herhangi bir sermaye payını temsil etmeyen ve sahiplerine kardan pay alma dışında pay sahipliği hakkı tanımayan intifa senetlerinin birleşme durumunda ihraç eden şirkete iade edilerek imha veya itfasından doğan gelirlerin kar payı olarak değerlendirilmesi, gelir vergisi tevkifatı yapılması ve gerçek kişilerce elde edilen söz konusu kar paylarının yukarıda yer verilen hüküm ve açıklamalar çerçevesinde vergilendirilmesi gerekmektedir.

 

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

 Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde ticari kazancın tespitinde indirilebilecek giderler sayılmış olup, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinde de, ticari kazanç gibi hesaplanan kurum kazancının tespitinde mükelleflerin ayrıca hasılattan indirebilecekleri giderler sayılmıştır.

 

 Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde her türlü ticari ve sınaî faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş, aynı Kanunun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise;

 

"Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

 

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur."

 

hükümlerine yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, Şirketinize Türk Ticaret Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununun 19 ve 20 nci maddelerinde belirtilen şartlar dahilinde devrolan şirketin intifa senedi sahiplerine Türk Ticaret Kanununun 140 ıncı maddesi uyarınca intifa senetlerinin satın alınması nedeniyle yapılan kar payı niteliğindeki ödemelerin, Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesi veya Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi uyarınca kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

                       

İçerik 2:

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

64597866-125[6]-4021

16.02.2024

Konu

:

İntifa senetleri için ödenecek bedellerin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hk.

 

 

 

 

 

 

İlgi

:

 

 

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ve ek dilekçede, şirketinizin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 19 ve 20 nci maddelerinde belirtilen şartlar dahilinde …, …, …., … ile devir yoluyla birleştiği ve bu birleşme işleminin … tarihinde tescil edildiği, tüm borç ve alacakları ile birlikte birleşme suretiyle devralınan ve infisah eden …'nin (…) kuruluşunda üçüncü kişilere vermiş olduğu kurucu intifa senetlerinin bulunduğu, Türk Ticaret Kanununun 140 ıncı maddesinin, devralan şirketin devrolunan şirketin intifa senedi sahiplerine eş değerli haklar tanımasını ya da intifa senetlerinin birleşme sözleşmesinin yapıldığı tarihteki gerçek değerleri ile satın alınmasını zorunlu kılması nedeniyle devrolan şirket ... …..'nin üçüncü kişilere verdiği intifa senetlerinin şirketiniz tarafından satın alınıp karşılığında da …. kapsamında hazırlanan .. uyarınca tespit edilen satın alma bedelinin ödendiği ancak yasal zorunluluk ve birleşme sözleşmesi uyarınca bedelleri ödenen bu senetlerin iptal edileceği belirtilerek söz konusu intifa senetleri için ödenecek olan bedellerin şirketinizin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1) numaralı bendinde, her nevi hisse senetlerinin kâr paylarının (kurucu hisse senetleri ve diğer intifa hisse senetlerine verilen kâr payları ve pay sahiplerine hazırlık dönemi için faiz olarak veya başka adlarla yapılan her türlü ödemeler ile Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kâr payları ile konut finansmanı fonlarını temsilen ihraç edilen ipoteğe dayalı menkul kıymetlere ve varlık finansmanı fonlarını temsilen ihraç edilen varlığa dayalı menkul kıymetlere ödenen faiz, kâr payı veya benzeri gelirler dahil.) menkul sermaye iradı olduğu hükmüne yer verilmiştir.

 

Aynı Kanunun menkul sermaye iratlarında istisnayı düzenleyen 22 nci maddesinin üçüncü fıkrasında tam mükellef kurumlardan elde edilen, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarının yarısının gelir vergisinden müstesna olduğu, istisna edilen tutar üzerinden 94 üncü madde uyarınca tevkifat yapılacağı ve tevkif edilen verginin tamamının, kâr payının yıllık beyanname ile beyan edilmesi durumunda yıllık beyanname üzerinden hesaplanan vergiden mahsup edileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Anılan Kanunun 94 üncü maddesinde ise maddede sayılan kişi, kurum ve kuruluşların, yine maddede bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükme bağlanmış olup, söz konusu maddenin (6/b-i) ve (6/b-ii) alt bentlerinde, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara, dar mükellef gerçek kişilere ve gelir vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) % 15 (22/12/2021 tarihli ve 31697 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4936 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile %10) oranında tevkifat yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.

 

Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda;

 

- İntifa senetlerine ilişkin olarak;

 

"A) Çıkarılması

 

MADDE 502- (1) Genel kurul, esas sözleşme uyarınca veya esas sözleşmeyi değiştirerek, bedeli kanuna uygun olarak yok edilen payların sahipleri, alacaklılar veya bunlara benzer bir sebeple şirketle ilgili olanlar lehine intifa senetleri çıkarılmasına karar verebilir. Bu senetlere 348 inci madde uygulanır.

 

(2) Kurucular için çıkarılanlar da dâhil olmak üzere, intifa senetleri emre ve hamiline yazılı olabilir.

 

B) Hükümleri

 

MADDE 503- (1) İntifa senedi sahiplerine pay sahipliği hakları verilemez; ancak, bu kişilere, net kâra, tasfiye sonucunda kalan tutara katılma veya yeni çıkarılacak payları alma hakları tanınabilir." hükümleri,

 

- Birleşme halinde ortaklık payının ve haklarının korunmasına ilişkin olarak da;

 

"MADDE 140- (1) Devrolunan şirketin ortaklarının, mevcut ortaklık paylarını ve haklarını karşılayacak değerde, devralan şirketin payları ve hakları üzerinde istemde bulunma hakları vardır. Bu istem hakkı, birleşmeye katılan şirketlerin malvarlıklarının değeri, oy haklarının dağılımı ve önem taşıyan diğer hususlar dikkate alınarak hesaplanır.

 

...

 

(5) Devralan şirket, devrolunan şirketin intifa senedi sahiplerine, eş değerli haklar tanımak veya intifa senetlerini, birleşme sözleşmesinin yapıldığı tarihteki gerçek değeriyle satın almak zorundadır."

 

hükümleri yer almaktadır.

 

Bu hükümlere göre, gerçek kişilerce elde edilen kar paylarının istisna sonrası kalan tutarının ilgili yıl için belirlenen beyanname verme sınırını (2020 yılı gelirleri için 49.000 TL, 2024 yılı gelirleri için 230.000 TL) aşması durumunda, yıllık beyanname ile beyan edilmesi gerekmekte olup, beyan edilen tutar üzerinden hesaplanan gelir vergisinden, karın dağıtımı aşamasında yapılan vergi kesintisinin tamamının mahsup edilmesi mümkün bulunmaktadır. Gelir sahiplerinin beyana tabi başkaca gelirlerinin bulunması halinde ise, beyan durumlarının Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı maddesi hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

Buna göre, birleşme hallerinde devralan şirketin, intifa senetlerini birleşme sözleşmesinin yapıldığı tarihteki gerçek değeriyle satın alması durumunda söz konusu intifa senetlerinin kaynağa dönüşü söz konusu olmakta olup herhangi bir sermaye payını temsil etmeyen ve sahiplerine kardan pay alma dışında pay sahipliği hakkı tanımayan intifa senetlerinin birleşme durumunda ihraç eden şirkete iade edilerek imha veya itfasından doğan gelirlerin kar payı olarak değerlendirilmesi, gelir vergisi tevkifatı yapılması ve gerçek kişilerce elde edilen söz konusu kar paylarının yukarıda yer verilen hüküm ve açıklamalar çerçevesinde vergilendirilmesi gerekmektedir.

 

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 

 Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde ticari kazancın tespitinde indirilebilecek giderler sayılmış olup, Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinde de, ticari kazanç gibi hesaplanan kurum kazancının tespitinde mükelleflerin ayrıca hasılattan indirebilecekleri giderler sayılmıştır.

 

 Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde her türlü ticari ve sınaî faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş, aynı Kanunun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise;

 

"Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

 

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

 

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

 

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur."

 

hükümlerine yer verilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre, Şirketinize Türk Ticaret Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununun 19 ve 20 nci maddelerinde belirtilen şartlar dahilinde devrolan şirketin intifa senedi sahiplerine Türk Ticaret Kanununun 140 ıncı maddesi uyarınca intifa senetlerinin satın alınması nedeniyle yapılan kar payı niteliğindeki ödemelerin, Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesi veya Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi uyarınca kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

 

                       

Sayfalar