Buradasınız

6 SERİ NO'LU EMLAK VERGİSİ KANUNU GENEL TEBLİĞİ

6 SERİ NO'LU EMLAK VERGİSİ KANUNU GENEL TEBLİĞİ

Resmi Gazete No: 
14260
Resmi Gazete Tarihi: 
29/07/1972
 
1319 sayılı Emlâk Vergisi Kanunu 1446 ve 1610 sayılı Kanunlarla bazı değişikliklere tabi tutulmuş olduğundan, uygulamada birlik ve etkinliği koruyabilmek bakımından, anılan kanunla ilgili olarak çıkarılmış bulunan l, 2, 3, 4 ve 5 seri numaralı Emlâk Vergisi Genel Tebliğleri yürürlükten kaldırılmıştır.

Bundan sonraki uygulamalar bu tebliğ hükümlerine göre yürütülecektir.


BİRİNCİ BÖLÜM

KANUN HÜKÜMLERİNE İLİŞKİN AÇIKLAMALAR


A _ BİNA VERGİSİ

l. Verginin konusu ve bina kavramı:

a) Bina Kavramı:

Kanunun 1 inci maddesine göre, Türkiye sınırları içinde bulunan binalar, bu kanun hükümleri gereğince verginin konusunu teşkil etmektedir.

Bina kavramının, yapıldığı madde ne olursa olsun gerek karada gerekse su üzerindeki sabit inşaatın hepsini kapsıyacağı, ancak, yüzer havuzlar, sair yüzer yapılar, çadırlar ve nakil vasıtalarına takılıp çekilebilen seyyar evler ile benzerlerinin bina sayılmıyacağı 2 nci maddede açıklanmaktadır.

Gerçekten madde hükmüne göre, inşaatın bünyesine giren madde ve malzemenin mahiyeti herhangi bir önem arzetmemekte ve yapılar taş, demir, tahta, kerpiç ve benzeri hangi malzemeden yapılmış olursa olsun bina sayılmaktadır. Bu sebeple, vergiye tabi olmak bakımından, binanın arza ne suretle bağlı olduğunu yer altında veya üstünde bulunduğunu aramaya Iüzum bulunmamakta, binanın karada, denizde veya gölde inşa edilmiş olması da vergiye tabi olması bakımından önem taşımamaktadır.

b) Binayı bütünleyen arazi:

2 nci maddenin ikinci fıkrası, Vergi Usul Kanununda yazılı bina mütemmimlerinin de bina ile birlikte nazara alınacağını öngörmektedir.

Buna göre:

l. Belediye sınırları içindeki binaların ve belediye kuruluşu bulunmayan yerlerde köy ve mahalle topluluğu içindeki binaların bütünleyici olan arazi,

2. Nerede olursa olsun ticaret ve san'ata tahsis edilmiş binalarla birlikte kullanılan arazi,

Vergi değerinin tayininde binayı bütünleyen arazi sayılır.

Binayı çevreliyen ve kullanış tarzı itibariyle bina ile birlik teşkil eden avlu, bahçe ve benzeri arazi de binanın bütünleyicisi sayılacak, buna karşılık binadan ayrı olarak kullanılması kabil olan ve bina ile birlik teşkil etmeyen bahçe ve benzeri arazi, arsa veya arazi olarak değerlenecektir.

c) Ortak yerlerin değerlemesi:

Kat mülkiyeti kurulmuş binalarda ortak yerlerin nasıl değerlendirileceği Emlâk Vergisine Matrah Olacak Vergi Değerlerinin Takdirine İLİŞKİN Tüzüğün 15 inci maddesinde belirtilmiştir.

Bu maddedeki ortak yerler deyimi, kat mülkiyetine konu olabilecek veya ortak faydalanma dışında müstakilen kulanılabilecek duruma getirilen (dükkân, daire, depo gibi.) yerleri kapsamaktadır. Bu bakımdan sözü edilen hükümlere göre bu nitelikteki yerlerin ayrıca değerlendirilerek kat (bağımsız bölüm) malikleri tarafından payları oranında ayrı ayrı beyan edilmesi gerekir.

Buna karşılık, Kat Mülkiyet Kanununa göre kat maliklerinin ortak kullanımına tahsis edilen ve müstakillen tasarrufu mümkün olmayan (çamaşırlık, sığınak, kapıcı ve kalorifer dairesi, bahçe, ortak garaj ve benzeri.) yerler için, eklentilerde olduğu gibi, bunlar da bağımsız bölümlerin değerini tayin eden kısımlar olduğundan, ayrıca vergi değeri tayin ve takdir edilmiyecek ve bağımsız bölümlerle bağlantıları ölçüsünde bu bölümlerle birlikte değerleme konusu yapılacaktır.

d) Başkalarının arsaları üzerine yapılan binalar:

Özellikle büyük şehirlerde Devletin veya özel hukuk kişilerinin sahip oldukları arazi ve arsalar üzerine, sahibinin rızası alınarak veya alınmıyarak binalar yapıldığı bilinmektedir.

Kanunda tarif edilen bina kavramına dahil bulunan bu çeşit binaların değerlemesinde de bina değerlemesine İLİŞKİN hükümler uygulanacak ve beyanname binaya tasarruf edenler tarafından verilecektir.

2. Mükellef

Kanunun 3 üncü maddesi, bina vergisinin kim tarafından ödeneceğini genel olarak açıklamaktadır.

Bu maddede, bina vergisini, binanın maliki, intifa hakkı varsa bu hakkın sahibi, her ikisi de yoksa binaya malik gibi tasarruf edenler ödenekle mükellef tutulmuşlardır.

Buna göre, binaya malik olan kişi vergiyi de ödeyecektir. Eğer bu bina üzerinde, gerek kanundan doğmuş olsun gerekse bir akde müstenit bulunsun, tesis edilmiş intifa hakkı varsa, vergi bu hakkın sahibi tarafından ödenecektir.

Maddenin ilk fıkrasının sonundaki hüküm bir nevi emniyet hükmü mahiyetindedir. Her hangi bir bina üzerinde kanunen malik veya intifa hakkı sahibi durumunda olmamakla beraber malik gibi tasarruf eden varsa bunlar, vergiyi ödemekle mükellef olacaklar yani, kanunî vasıfları haiz olmadıklarını dermeyen ederek vergiyi ödemekten kaçınamıyacaklardır.

Kanun koyucu, birden fazla kişinin bir binaya aynı zamanda malik olmaları halinde ortaya çıkacak durumu nazara alarak vergi mükellefi olacak hissedarlara bazı kolaylıklar tanımıştır.

Bir binaya müşterek malik olan kimselerin gerek müşterek mülkiyette gerek iştirak halindeki mülkiyette kendi hisselerini biyan etmeleri sağlanmıştır. Bu bakımdan müşterek ve iştirak halinde mülkiyette müşterek malikler binanın vergi değerinden kendi paylarına düşen kısmı beyan edebileceklerdir.

İştirak halindeki mülkiyete konu olan binalarda binaya tasarruf eden müşterek maliklerden birinin, bina değerinin tamamını tek beyanname ile bildirmesi halinde, diğer malikler beyanname vermeyebilirler.

Ancak, bu şekildeki bir mülkiyette münferiden beyanda bulunulması iştirakçilerin verginin tamamını ödemek mükellefiyetini ortadan kaldırmıyacaktır.

3. Muaflık ve İstisnalar:

a) Daimî Muaflıklar:

Vergiden devamlı olarak muaf tutulacak binalar kanunun 4 üncü maddesinde onaltı fıkra halinde sayılıp tespit edilmiştir.

Maddenin incelenmesinden de anlaşılacağı gibi, devamlı muaflıktan faydalanabilmek için fıkralarda belirtilen binaların kiraya verilmemiş olması temel şart olarak kabul edilmiş ve buna ek olarak fıkra metinlerinde yer alan özel şartların da mevcut olması öngörülmüştür.

Madde hükmüne göre muaflık şartlarını haiz olan binaların kiraya verilmesi halinde muafıyetten faydalanmaları söz konusu olmayacaktır.

Ancak, Devlete, Katma bütçeli idarelere (Mazbut vakıflar dahil.), İl Özel İdarelerine, Belediyelere, köy tüzel kişiliğine ve kanunla kurulan üniversitelere ait binalarla mahallî idare kuruluşları ve bunların teşkil ettikleri birliklere veya bunlara bağlı müesseselere ait su, elektrik, havagazı, mezbaha, soğuk hava ve belediye sınırları içindeki yolcu taşıma işletme binaları ve kapalı durak yerleri, kiraya verilmiş olsa bile devamlı muaflıktan yararlandırılacaktır.

b) Geçici Muaflıklar:

Bina vergisinin geçici muaflık rejimi kanunun 5 nci maddesinde yeni esaslara bağlanmıştır. Bu maddede yer alan geçici muaflıklar aşağıda ayrı ayrı açıklanmıştır.

l. Mesken Muaflığı:

5 inci maddenin (a) fıkrası hükmü yeniden inşa edilen ve mesken olarak kullanılan binalara tanınacak geçici vergi muaflığına aittir.

Bu fıkra hükmüne göre yeniden inşa olunan binaların, bina apartman ise dairelerin, ister sahibince oturulsun isterse kiraya verilsin, mesken olarak kullanılmaları kaydiyle, vergi değerlerinin 50.000 liradan az olmamak üzere 1/4 oranındaki kısmı, inşalarının sona erdiği yılı takip eden bütçe yılından itibaren beş yıl süre ile bina vergisinden muaf tutulacaktır.

Bu suretle, geçici muaflık rejimi, vergi değeri ne olursa olsun bütün binalarına teşmil edilmiş olmaktadır. şu kadar ki, muaflıktan sadece vergi değerinin ancak 1/4 ü yararlanacak fakat bu miktar 50.000 liradan az olmayacaktır. 1/4 ve 50.000 liralık muaflık, bina veya apartman dairesine uygulanacak, muaflıktan ınüşterek maliklerden her biri kendi hissesi oranında faydalanacak ve geçici muaflık bina ve apartman dairelerine tanındığına göre, muaflıktan faydalanacak miktarın hesabında her bir daire ayrı ayrı nazara alınacaktır.

Buna göre, vergi değerleri 100.000 er lira olan üç daireli bir apartmana müştereken malik olan iki mükelleften her biri toplam olarak 75.000 liralık geçici muaflıktan yararlanabilecektir.

Yeniden inşa edilen binaların, bina apartman ise dairelerin mesken olarak kullanılmak kaydıyle satın alma veya sair suretle iktisap olunması halinde de, sözü edilen muaflık hükmü, iktisap tarihini izleyen bütçe yılından itibaren, kalan süre için uygulanacaktır.

Ancak, bu faydalanma iktisap olunan bina veya dairenin bu tarihe kadar boş tutulmuş veya mesken olarak kullanılmaya tahsis edilmiş olması şartına bağlıdır. Gerek boş olan gerekse mesken olarak kullanılagelen bu bina veya dairenin geçici vergi muaflığı da iktisap eden tarafından beyan olunacak vergi değerine göre tesis edilecek ve bu malik arta kalan süre için muaftıktan yararlanacaktır.

Mesken olarak kullanılmaya tahsis edilen mezkûr bina veya dairenin bitiminden itibaren kısmen veya tamamen meskenden başka maksada tahsis edilmiş olması halinde artık, bu bina veya daireye geçici vergi muaflığı tanınması söz konusu olmıyacaktır.

İlâve inşaatlarda ise geçici muaflık, ilâveye isabet eden değer için aynı şart ve süre ile uygulanacaktır. Bu uygulamada, ilâvenin yapıldığı bina veya dairenin geçici vergi muaflığının bitmiş veya devam etmekte bulunmasının herhangi bir önemi yoktur.

İlâve inşaat, mevcut bir bina veya daireye oda, salon veya diğer bölümler eklenmesi şeklinde olabileceği gibi müstakil kat veya daire (bağımsız bölüm) eklenmesi biçiminde de olabilir. Mevcut binaya eklenen kısım bağımsız bölüm niteliğinde olduğu ve mesken olarak kullanıldığı takdirde muaflık hükmünün uygulanmasında bir güçlük yoktur. Değer ölçüsü ve kullanma şartları yeni ilâve edilen kısım için müstakillen uygulanır.

Mevcut binayı genişletici mahiyette olan değişiklikler de ilâve inşaat hükmünde olduğundan, bina sahibi vergi değerini yeniden beyan edecektir. Böyle bir beyanname verilmesi halinde ilâve inşaata uygulanacak geçici muaflık sadece ilâve edilen kısmın vergi değerine uygulanacaktır.

Geçici vergi muaflığı, kanunda yapılan değişiklikle değer yönünden genişletilmiş olmakla beraber süre yönünden daraltılmış bulunmaktadır.

1610 sayılı Kanunun yayını tarihinden sonra verilecek beyannameler üzerine yapılacak tahakkuk işlemlerinde herhangi bir anlaşmazlık olmıyacaktır. Beyannamelerini vermiş olan mükelleflerin muaflık süreleri de yeni hükümlere göre tayin edilecektir.

İncelenmesinden de anlaşılacağı gibi, burada söz konusu edilen geçici muaflık, sadece fiilen mesken olarak kullanılan binalara aittir.

Bu sebeple geçici vergi muaflığından yararlanan bina veya dairenin kısmen veya tamamen meskenden başka maksada tahsisi halinde bu mualiyet, tahsisin yapıldığı yılı takip eden bütçe yılından itibaren düşecektir.

Yukarıda işaret edildiği gibi özellikle büyük şehirlerimizde Hazine veya özel hukuk hükümlerine tâbi gerçek ve tüzel kişilere ait arazi ve arsalar üzerine sahibinin rızası alınmaksızın inşa edilen ve gecekondu tabir edilen binaların da geçici muafıyet durumlarına işaret edilmesi faydalı olacaktır.

Kanunun 2 inci maddesi hükmü muvacehesinde bina tabirinin kapsamına giren gecekonduların sahiplerince beyan edilmesi ve diğer beyanlarda olduğu gibi herhangi bir belge aranmaksızın vergi kaydının tesisi ve aynı esaslar dairesinde geçici vergi muaflığından faydalandırılması uygun görülmüştür.

2. Turizmi teşvik muaflığı:

Maddenin (b) fıkrası hükmü Turizm Endüstrisini Teşvik Kanunu esasları dairesinde "Turizm Müessesesi belgesi" almış olan Gelir veya Kurumlar Vergisi mükelleflerinin adı geçen kanunda yazılı maksatlara tahsis ettikleri işletmelerine dahil binalarına 5 yıl süre ile geçici vergi muaflığı tanınmasını öngörmektedir.

Fıkra hükmüne göre, muaflığın uygulanması için işletmeye dahil binanın yeniden inşa edilmiş bulunması veya Turizm Endüstrisini Teşvik Kanununun öngördüğü nitelikler kazandırılmış mevcut bir bina olması herhangi bir fark göstermemektedir. Ancak, geçici muaflığın, yeniden inşa edilen binalarda inşaatın bitirildiği, mevcut binaların bu maksada tahsisi halinde turizm müessesesi belgesinin alındığı yılı takip eden bütçe yılından itibaren uygulanması gerekir.

Sözü edilen muaflıktan Gelir veya Kurumlar Vergisi mükelleflerinin işletmelerine dahil, kendilerine ait binalar faydalanabileceğinden adı geçen kişilerin kiralayıp aynı maksada tahsis edecekleri binalar için böyle bir muaflık söz konusu olmıyacaktır.

3. Tabiî afetler sebebiyle inşa edilen binaların muaflığı:

Maddenin (c) fıkrasında, birbirinden kolayca ayrılabilecek iki çeşit geçici bina vergisi muaflığı öngörülmektedir.

a) Deprem, su basması, yangın gibi tabiî afetler sebebiyle binaları yanan, yıkılan veya kulanılmaz hale gelen vergi mükellefleri tarafından inşa edilen veya kamu kuruluşunca ilgili kanunlarına göre inşa edilip bu hak sahiplerine devir edilen binalara tanınacak geçici vergi muaflığı.

b) Yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve benzeri (deprem hariç) afetlerle zarar görmesi muhtemel yerlerdeki binaların vergi mükellefleri tarafından inşa edilen veya kumu kuruluşunca ilgili kanunlarına göre inşa edilip sözü edilen hak sahiplerine devir edilen binalara tanınacak gecici vergi muaflığı.

Söz konusu edilen geçici muaflık 10 yıllık bir devreyi kapsamakta ve binaların mesken olarak kullanılması veya meskenden başka maksada tahsis edilmesi herhangi bir önem taşımamaktadır. Ancak, bu binaların tabiî afete uğrayan veya binaları tabiî afetle zarar görmesi muhtemel olduğu tespit edilen mükellefler tarafından inşa edilmesi veya kamu kuruluşunca ilgili kanunlara göre inşa edilip hak sahiplerine devir edilmesi geçici vergi muaflığından yararlanmak bakımından gerekli bulunmaktadır.

Ayrıca, muafiyetten faydalanacak mükelleflerin İmar ve İskân Bakanlığından veya bu bakanlığın yetkili kıldığı il veya ilçe idare kurullarından afete maruz kaldıklarına dair alacakları bir belgeyi (aslı veya örneği) ilgili vergi dairesine ibraz etmeleri gerekmektedir. şu kadar ki, afete maruz bulunduğu anılan Bakanlık veya yetkili kuruluşlarca ilânen tebliğ edilmişse böyle bir belge aranılmıyacaktır.

Öte yandan, sözü edilen binaların, tabiî afete uğrayan veya tabiî afetle (deprem hariç) zarar görmesi muhtemel vergi mükellefleri tarafından yapılması halinde, afetin vukuu veya afete maruz bulunulduğunun yetkili kuruluşça tebliği tarihinden itibaren en geç 5 yıl içinde inşaatın bitirilmesi ve inşaatın afetin vukubulduğu yerde veya kamu kuruluşunca gösterilen yerlerde yapılması lâzımdır. Kamu kuruluşunca afet bölgesi olduğu için inşaat yasağı konulan yerlerde yapılan binaların sözü edilen geçici muaflıktan yararlandırılması, fıkranın ikinci bendi gereğince mümkün değildir.

Kamu kuruluşunca ilgili kanunlarına göre inşa edilip hak sahiplerine devir olunan binaların bitirilmesi için herhangi bir süre derpiş edilmediğinden, bu kabil binalar hakkında 10 yıllık geçici muaflık, devir edildikleri yılı takip eden bütçe yılı başından itibaren uygulanacaktır.

Sözü edilen geçici vergi muaflığı, yukarıda da değinildiği gibi, her türlü binalara şamil olduğundan, mesken binaları için (a) fıkrasında öngörülen geçici nıuaflık bu binalar hakkında ayrıca uygulanmıyacaktır. Bununla beraber, bu özel muaflıktan yararlanmayan binalar hakkında kanunun genel hükümleri uygulanabilecektir.

4. Fuar, sergi ve panayır binalarının muaflığı:

Maddenin (d) fıkrası fuar, sergi ve panayırlarda inşa edilen ve sadece bu yerlerin açık bulunduğu zamanlarda belirtilen maksatlarla kullanılan binaların, bu nitelikleri devam ettiği sürece geçici bina vergisi muaflığından yararlandırılmasını öngörmektedir. (Pavyon, teşhir salonu gibi.)

Fuar, sergi veya panayırın açık bulunmadığı zamanlar başka maksatlarla kullanılan binaların bu muaflıktan yararlandırılması söz konusu değildir.

5. Geri kalmış bölgelerde inşa edilen sınaî tesislerin muatlığı:

Maddenin (e) fıkrası, Devlet Plânlama Teşkilâtınca tesbit edilen ve yıllık icra programlarında gösterilen geri kalmış bölgelerde inşa edilen sanayi tesislerine 5 yıl süre ile geçici vergi muaflığı tanınmasını hükme bağlamaktadır.

(a), (b), (c) ve (d) fıkralarında yazılı muaflıklardan yararlanmak için mükelleflerin, sayılan hallerin vukuunda, keyfıyeti bütçe yılı içinde ilgili vergi dairesine bildirmeleri şarttır. Ancak, bu olaylar bütçe yılının son üç ayı içinde vukubulmuş ise bildirim, olayın vukuu tarihinden itibaren üç ay içinde yapılabilecektir. Bu şart yerine getirilmediği takdirde fıkralarda yazılı diğer şartlar mevcut olsa dahi geçici muaflığın uygulanması mümkün değildir. (e) fıkrası için böyle bir bildirim zorunluğu olmadığından bu gibi hallerde muaflık vergi dairesince resen uygulanabilecektir.

şu kadar ki, süresinde olmamakla beraber sonradan bildirimde bulunulması halinde muaflık, bildirimin yapıldığı yılı takip eden bütçe yılından muteber olacak ve bu yıla kadar olan geçmiş dönemler için gerekli vergi tarh ve tahakkuk ettirilip tahsil olunacaktır.

Köylerdeki inşaat için bildirme mecburiyeti olmadığından, diğer şartların mevcut olması halinde bunlar için bildirim şartı aranmaksızın muaflık uygulanacaktır.

c) Köy Binaları İstisnası:

Bu Kanunun 6 ıncı maddesiyle, yürürlükten kaldırılan 1837 sayılı Bina Vergisi Kanununa göre, sahiplerinin ikametine mahsus olup yıllık gayrisafı iradı 25 liraya kadar olan binalara tanınmakta bulunan muafiyete benzeyen bir hüküm getirilmiştir.

Bu hükme göre istisna, ekonomik, sosyal ve şehirleşme şartlarına uygun olarak vergi değerlerinin 60.000 lirasına ve köy kanunu uygulanan yerleşme ünitelerine hasredilmiştir.

Vergi değerinin 60.000 liralık kısmına tanınan istisnanın uygulanması bakımından binanın ikâmete veya herhangi başka bir maksada tahsis edilmesi arasında bir fark yoktur. Köylerde bulunan ve bu istisnadan yararlanan meskenler için 5 inci maddenin (a) fıkrasında derpiş edilen geçici muaflık ayrıca uygulanmıyacaktır.

4. Matrah ve Nispet:

a) Matrah:

Kanunun 7 inci maddesine göre, Bina Vergisinin matrahı binanın bu Kanun hükümlerine göre tespit olunan vergi değeridir. Vergi değeri ise, verginin konusuna giren binanın rayiç bedeli olup beyan tarihindeki normal alım satım bedelinden ibarettir.

Maddenin ikinci fıkrası gereğince, sabit istihsal tesisatına ait değerler vergi matrahına alınmıyacağından değerlemede bina içerisindeki makina ve tesisler nazara alınmayacaktır.

Matrahın tesbitine ait esaslar bu tebliğin ikinci bölümünde açıklanmıştır.

b) Nispet:

Kanunun 8 inci maddesinde bina vergisinin nispeti sahibi tarafından bizzat mesken olarak kullanılan binalarda binde 4 ve bunun dışında kalan binalarda binde 6 olarak tespit edilmiştir.

Ancak, mükellefin Türkiye sınırları içinde birden fazla meskeninin bulunması halinde bu oran, mesken binalarından sadece birine uygulanacak, diğerlerine ait vergi genel oran olan binde 6 üzerinden hesaplanacaktır.

Sahibinin bizzat oturduğu binanın kiraya verilmesi veya kirada olan binanın sahibi tarafından mesken olarak kullanılması hallerinde vergi oranları değişeceğinden keyfiyetin değişikliği izleyen bütçe yılından önce ilgili vergi dairesine bildirilmesi zorunludur.

Sahiplerince bizzat mesken olarak kullanılan bir bina için tespit olunan vergi oranı, Türkiye sınırları içinde bir meskeni olmakla beraber ücret kazancına taallûk eden işi dolayısiyle bu meskenin bulunduğu ilçe sınırları dışında (aynı il belediyesi içindeki ilçeler hariç.) çalışmaya mecbur olan mükelleflerin kiraya verdikleri bu meskenleri için de uygulanacaktır.

Öte yandan, şehirleşmede önemi aşikâr olan ve binalardan genellikle daha yüksek bir oranda vergiye tabi bulunan arsaların sıhhi bakımdan sakıncalı derme çatma veya ruhsatsız yapılarla dolmasını önlemek için maddenin son fıkrası ile, yeniden inşa edilen binaların hesaplanan vergisinin arsasından alınacak vergiden az olamıyacağı öngörülmüştür.

Bu sebeple, yeniden yapılan binalarda bu hususun gözönünde tutulması gerekir.

Sahibi tarafından bizzat mesken olarak kullanılan binalarla diğer binalara ait vergi oranının farklı olması dolayısiyle iştirak halinde veya müşterek mülkiyetle malik bulunulan binalara İLİŞKİN vergilerin hesaplanma şekli de değişik olacaktır.

Müşterek mülkiyet veya iştirak halinde mülkiyete konu olan binalarda (bina, apartman ise daire.) maliklerden bir veya bir kaçının oturması mümkündür. Bu hallerde vergi değerinin, binada ikâmet eden malikin veya maliklerin hisselerine isabet eden kısmına binde 4, aşan kısmına veya kısımlarına ise binde 6 oranı uygulanması gerekir.

İştirak halinde mülkiyet mevcut olduğu için müşterek imzalı bir beyanname verilmiş olması halinde de aynı şekilde işlem yapılacaktır.

5. Mükellefiyetin başlaması ve bitmesi:

Kanunun 9 uncu maddesi, bu kanun hükümlerine göre vergi mükellefiyetinin ne zaman başlıyacağını ve ne zaman sona ereceğini tespit etmektedir.

Bu madde hükmüne göre mükellefıyet:

a) Emlâk Vergisi Kanununun ilk uygulama yılında geçici 6 ıncı madde gereğince ve bir defaya mahsus olmak üzere 1972 bütçe yılında yapılacak beyan ve bildirinıler üzerine aynı bütçe yılı başından;

b) Vergi değerini tadil eden sebeplerin meydana gelmesi halinde bu değişikliklerin vuku bulduğu tarihi;

c) Herhangi bir sebep yüzünden bir şehir, kasaba veya köyün tamamındaki binaların değerinde % 25 i aşan oranda bir artma veya eksilme olması halinde kanunun 23 üncü maddesi uyarınca mükelleflerin beyana davet edildiği tarihi;

d) Muafıyetin kalkması halinde sukut tarihini;

İzleyen bütçe yılından başlar.

Maddenin iki ve üçüncü fıkraları, mükellefıyetin ne zaman sona ereceğine ve mükellefiyet sona ermemekle beraber hangi hallerde verginin alınmıyacağına İLİŞKİN hükümler taşımaktadır.

İkinci fıkra hükmüne göre yanan, yıkılan, tamamen kullanılmaz hale gelen veya vergiye tabi iken muaflık şartlarını kazanan binalardan dolayı mükellefıyet, bu olayların vukuu tarihini takip eden taksitten itibaren sona erecektir.

Binanın yanması, yıkılması dolayısiyle bina vergisi mükellefiyeti bu şekilde sona erecekse de söz konusu binalar arsa vasfını kazandıklarından bunlar için, kanunun 19, 23 ve 33 üncü maddeleri gereğince arazi vergisi mükellefiyetinin doğacağı tabiîdir.

Maddenin üçüncü fıkrasına göre ise, oturtulması ve kullanılması kanunların verdiği yetkiye dayanılarak yasak edilen binalara ait vergiler bu hallerin devam ettiği sürece alınmıyacaktır.

Burada şu hususu da belirtmek lâzımdır ki, İmar Kanunu veya benzeri mevzuatla tasarrufu kısıtlanan binaların vergisi, bu hükme göre terkin edilmiyecek, 30 uncu madde gereğince, 1/10 oranında tahsil edilecek, 9/10 u ise tecile tabi tutulacaktır.

Binaların yanması ve yıkılması 33 üncü maddeye göre vergi değerini değiştiren sebeplerden olup 23 üncü madde gereğince ilgili vergi dairesine beyanname ile bildirilmesi gerekir. Muaflık şartlarının kazanılmasında veya oturma veya kullanmanın yasaklanmasında beyan ve bildirim zorunluğu yoktur. Bu haller vergi dairesince öğrenildiği takdirde de gelecek taksitten itibaren mükellefıyetin sona erdirilmesi veya tahakkuk etmiş vergilerin terkin olunması mümkün bulunmaktadır.

6. Verginin tarh ve tahakkuku:

a) Beyan esası:

Emlâk Vergisinin en önemli yeniliği, vergilemede beyan esasının getirilmiş olmasıdır. Genel tahrir usulünün, verginin bünyesi ve malî verimi ile kıyaslanamıyacak derecede güç ve masraflı oluşu, değerleme ve vergilemede kesinlik, eşitlik ve adaletin tam olarak sağlanamayışı ve beyan usulünün vergi sistemimizde genellikle benimsenmiş temel bir ilke oluşu bu esasın getirilmesine başlıca amil olmuştur.

Emlâk Vergisi Kanununun değişik 10 uncu maddesi bina vergisi yönünden bu görüşü yansıtmakta ve verginin tarh ve tahakkukuna esas olmak üzere mükellefleri beyanda bulunmaya mecbur tutmaktadır. Bu mecburiyet, geçici ve daimî nıuaflıklardan yararlanan mükellefleri de kapsamına almaktadır. Öte yandan, mükellef hesaplarını vergi dairesi çevresi itibariyle bir arada ve kolayca takip edebilmek için bir vergi dairesi faaliyet bölgesi içindeki bir mükellefe ait bütün binaların aynı beyannamede birleştirilerek beyan olunacağı kabul edilmiştir.

b) Verginin tarh ve tahakkuku:

Kanunun 11 nci maddesine göre, bina vergisi, mükelleflerin beyanı üzerine yıllık olarak tarh ve tahakkuk ettirilecektir. Kanunun 23 üncü maddesinde beyannamelerin, emlâkin bulunduğu yerdeki ilgili vergi dairesine verileceği ve verginin bu vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirileceği belirtilmiştir.

Beyan yılında yapılacak bu tarh ve tahakkuku takip eden yıllarda bina vergisi, her bütçe yılının birinci ayından itibaren o yıl için otomatik olarak tahakkuk etmiş sayılacaktır.

B _ ARAZİ VERGİSİ;

1. Verginin konusu ve arazi kavramı:

Emlâk Vergisi Kanununun 12. maddesine göre, arazi vergisinin konusunu, Türkiye sınırları içinde bulunan arazi ve arsalar teşkil etmektedir.

Arazi, vergi hukukunda, genel olarak, arz üzerinde sınırları, dağ, çit, duvar, ağaç, yol gibi tabiî ve sun'î işaretlerle çevrilmiş bulunan yeryüzü parçası olarak tarif edilmekte, arazinin içinde bulunan gölcükler, kaynaklar ve dikilen şeyler de araziden sayılmaktadır.

Arsalar da, genel olarak arazi kavramı içinde düşünülmektedir. Ancak, Emlâk Vergisi Kanununda arsaların araziden ayrı olarak beyana tabi tutulması ve vergi oranının farklı tespit edilmiş bulunması, bunların ayrıca tarifınin yapılmasını gerektirmektedir.

Arsa deyimi, üzerinde inşaat yapılmak üzere parsellenmiş ve parselâsyonu kamu otoritelerince onanmış arazi parçalarını ifade etmektedir.

Bu bakımdan, belediye sınırları içinde, belediyelerce parsellenmiş arazi ile mücavir sahalarda parsellenmiş olmakla beraber inşaat ruhsatları mücavir belediyelerce verilmesi gereken arazi parçalarının tamamı arsa olarak kabul edilmektedir.

Parsellenmiş olan arazi parçaları için durum açık olmakla beraber, gerek belediye sınırları içinde gerekse belediye sınırları dışında bulunan parsellenmemiş araziden hangilerinin arsa sayılacağı maddenin 3 ncü fıkrası gereğince Bakanlar Kurulu Kararıyle tesbit edilecektir.

Bu sebeple, parsellenmemiş araziden hangilerinin arsa sayılacağı sözü edilen kararın yayınlanmasından sonra ayrı bir tebliğde ele alınacaktır.

2. Mükellef:

Bina vergisinde olduğu gibi arazi ve arsa vergisinde de mükellef, kanunun 13. maddesinde genel olarak tarif edilmektedir.

Bu maddeye göre arazi vergisini, arazinin maliki, intifa hakkı sahibi varsa bu hakkın sahibi, her ikisi de yoksa araziye malik gibi tasarruf edenler ödemekle mükelleftir.

Müşterek mülkiyetle bir araziye malik olanlar hisseleri oranında vergiyle mükellef tutulacaklar, iştirak halinde mülkiyette ise malikler münferiden beyanda bulunmuş olsalar dahi vergiden müteselsilen mes'ul olacaklardır.

Kadastro ve tapulamanın henüz tam manasıyla yapılmamış bulunması özellikle arazide malik yanında bir de araziye tasarruf eden kişiler ortaya çıkarmakta ve bunlar arasındaki ihtilâf mahkemelerce ancak uzun bir sürede hal edilebilmektedirler. Bu durumdaki arazinin vergi dışında kalması uygun olmadığından ortalama bir yol seçilmiş ve mutasarrıfı olmayan kişiler tarafından yapılacak ödemelerin ihtilâfın ödeme yapan aleyhine sonuçlanması ve karar tarihinden itibaren bir yıl içerisinde baş vurulması halinde verginin, ödemede bulıınan kişiye red ve iade olunması öngörülmüştür.

3. Muaflık ve istisnalar:

a) Daimî Muaflıklar:

Vergiden devamlı olarak muaf tutulacak arazi 14. üncü maddede beş fıkra halinde belirtilmiştir. Bunlar bina vergisi daimi muaflıklarına benzerlik gösterdiğinden ve bu konuya evvelce temas edilmiş olduğundan burada tekrar edilmemiştir. ·

Ancak, maddeye eklenen (e) fıkrasıyle, bu güne kadar kamu menfaatiyle ilgili bir hizmeti ihtiva ettiğinden vergiden muaf tutulan mezarlıkların daimi vergi muaflığı kanunlaştırılmış olmaktadır.

b) Geçici Muaflıklar:

Geçici muaflıklara İLİŞKİN 15. madde hükmü, 4 fıkra halinde, ağaçlandırılan veya yeniden tarıma elverişli duruma getirilen yahut organize sanayi bölgesi için iktisap olunan araziyi kapsamaktadır.

Özellikle ağaçlandırıldığı için muaflıktan yararlanacak arazi, hafızada kolay muhafaza edilebilmek bakımından genel olarak belirtilmekle yetinilmiş muafiyet verilecek haller ile bunların şart ve sürelerinin Tarım ve Orman Bakanlıkları ile T. Ziraat Odaları Birliğinin görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca tespit edileceği ve Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulacağı hükme bağlanmıştır.

Öte yandan, yatırımları teşvik amacıyle İI Özel İdareleri, Belediyeler veya Ticaret ve Sanayi Odaları tarafından "Organize Sanayi Bölgesi" kurulmakta ve herhangi bir kâr sağlanmadan sanayicilere satış suretiyle devredilmektedir.

Kuruluş maliyetini düşüren, fiyat ve kalite yönünden sanayiciye güç kazandıran, geniş bir istihdam sahası yaratan ve sonuçta yeni ve güçlü vergi mükelleflerinin doğmasını sağlayan bu durumu dikkate alan kanun koyucu, organize sanayi bölgeleri kurma fonu kanaliyle yapılan teşviki tamamlama yönünden bu bölgeler için iktisap olunan araziye 5 yıl süreyle geçici vergi muaflığı tanınması öngörülmüştür.

Ancak, bu muaflığın uygulanabilmesi için arazinin organize sanayi bölgesi için iktisap olunduğunun veya bu bölgelere tahsis edildiğinin Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca kabul edilmesi ve buna ilişkili olarak alınacak belgenin ilgili vergi dairesine ibrazı gerekir.

Dört fıkra halinde sayılan bu muaflıklardan yararlanmak için mükelleflerce arazinin maddede yazılı cihetlere tahsis edilmiş olduğunun ilgili Vergi Dairesine bütçe yılı içinde bildirilmesi şarttır. Bu şart yerine getirilmez yani bütçe yılı içinde bildirim yapılmazsa muafiyet bildirimin yapıldığı yılı takip eden bütçe yılından muteber olur ve bildirimin yapıldığı bütçe yılının sonuna kadar geçen yıllara ait muafıyet hakkı düşer. Bu halde bildirimin yapıldığı bütçe yılı sonuna kadar geçen yıllar için gerekli vergi tarh ve tahakkuk ettirilip tahsil olunur.

c) Küçük Çiftçilik İstisnası:

Kanunun 16 ncı maddesi küçük arazi sahibi çiftçilerin korunmasını hedef alan 50.000 liralık bir istisna hükmü getirmiş bulunmaktadır.

Madde hükmüne göre, 50.000 liralık küçük çitfçilik istisnasından yararlanabilmesi için mükellefın:

Ziraî kazanç dışındaki kazanç veya iradı dolayısiyle gelir vergisi mükellefı olmaması,

_ Türkiye hudutları itibariyle arazisinin (arsalar hariç) toplam vergi değerinin 100.000 TL.sını aşmaması,

gerekmektedir.

Ancak, 50.000.-TL. lık istisna mükelleflerin kendilerine, birlikte yaşadıkları eşlerine ve velâyet altındaki çocuklarına ait arazinin (arsalar hariç) toplam vergi değerine uygulanacaktır.

Bu istisna karı ve kocadan birinin mükellef olmaması halinde, mükellef olan eş yönünden uygulanacaktır. Eş ve çocukların ayrı araziye sahip olmaları halinde istisna aile reisine uygulanacak, artan kısmı eşe ve çocuklara sirayet ettirilecektir.

Ancak, bu istisnadan faydalanmak isteyen mükelleflerin:

_ Türkiye itibariyle başka ilçede arazisinin bulunmadığını,

_ Eş ve velâyet altındaki çocuklarının da aynı şekilde arazisinin olmadığını, Beyannamenin münasip bir yerine yazıp imzalamaları gerekir.

4. Matrah ve Nispet:

a) Matrah:

17 nci maddeye göre, Arazi Vergisinin matrahı, arazinin bu Kanun hükümlerine göre tesbit olunan vergi değeridir. Vergi değerinin ne suretle tayin edileceği ise bu tebliğin ikinci bölümünde açıklanmıştır.

b) Nispet:

18 inci madde, arazi vergisinin oranını arazide binde 3, arsalarda ise, bulunduğu ilçe belediyesi nüfusuna göre binde 5, 8 ve 10 şeklinde üç kademeli olarak tesbit etmektedir.

Madde hükmüne göre, arsanın idarî bakımdan bağlı bulunduğu ilçenin merkez belediye içi nüfusu 25.000'e kadar ise o ilçede bulunan arsa vergi oranı binde 5, 25.001-100.000 arasında ise binde 8 ve 100.001 ve daha yukarı ise binde 10 olacaktır.

Arsanın bağlı bulunduğu ilçenin ayrı belediye kuruluşu bulunmadığı takdirde, ilçe merkezinin içinde bulunduğu belediyenin nüfusu nazara alınarak vergi oranı tesbit edilecektir.

Öte yandan, bir vergi dairesi faaliyet bölgesi içinde bir mükellefe ait arsalar bir beyannamede birleştirilerek beyan edileceğine göre, bir vergi dairesi faaliyet bölgesi içinde müstakil belediye kuruluşu bulunan birden fazla ilçe bulunduğu takdirde, beyan edilen arsalara sınırları içinde bulunduğu belediyelerin nüfusuna göre ayrı vergi oranı uygulanacaktır.

Vergileme konusundaki uygulamayı kolaylaştırmak amacıyla tebliğe merkez ve ilçe belediyelerinin son nüfus sayımına göre nüfuslarını gösteren bir cetvel eklenmiş bulunmaktadır.

5. Mükellefiyetin başlaması ve bitmesi:

Kanunun 19 uncu maddesi, 9 uncu maddeye paralel olarak, bu kanun hükümlerine göre arazi ve arsalarda vergi mükellefiyetinin ne zaman başlıyacağını ve ne zaman sona ereceğini tayin etmektedir.

Bu bakımdan, bina vergisi mükellefiyetinin başlaması ve bitmesine ait açıklamalar çerçevesinde işlem yapılması uygun olacaktır.

6. Verginin tarh ve tahakkuku:

Arazi vergisinin de, bina vergisinde olduğu gibi, mükelleflerin beyanı üzerine tarh ve tahakkuk ettirileceği ve beyan yılını takip eden yıllarda da arazi vergisinin her bütçe yılının birinci ayından itibaren o yıl için tahakkuk etmiş sayılacağı 20 ve 21 inci maddelerinde hükme bağlanmıştır. Bu maddeler, bina vergisine İLİŞKİN 10 ve 11 inci maddelere paralel olduğundan bu maddelerdeki açıklamalar çerçevesinde işlem yapılması uygun olacaktır.

C _ MÜşTEREK HÜKÜMLER:

l. Muaflık ve istisna hükümleri:

1610 sayılı Kanunla, özel kanunların tanıdığı bina ve arazi vergileriyle ilgili muaflık ve istisna hükümlerini saklı tutan 22 nci madde hükmü değiştirilmiş ve 41 inci maddeye eklenen 4 numaralı bent ile bu hükümlerin 1/3/1972 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırıldığı belirtilmiştir.

Değişik 22 nci madde hükmüne göre sözü edilen tarihten itibaren uygulanacak muaflık veya istisnanın 1319 sayılı kanunda derpiş edilmiş bir hükme istinat etmesi gerekecektir. şu kadar ki, 3l/5/1963 tarihli ve 244 sayılı kanun gereğince yapılan milletlerarası antlaşmalarla tanınan muaflık ve. istisnalar saklı tutulmuştur. Bu suretle, Emlak Vergisinin muaflık ve istisna hükümlerinde birlik ve vergide eşitlik sağlanmış olmaktadır.

Bu hüküm karşısında, bugüne kadar verilen beyannameler üzerine özel kanundaki hükümlere istinaden muaflık veya istisnadan yararlandırılmış mükelleflerin beyanlarının gözden geçirilerek mükellefıyete alınması gerekenler hakkında lüzumlu tarhiyatın yapılması ve keyfiyetin düzeltme fişinin tebliği suretiyle, alâkalılarına duyurulması gerekir.

2. Beyanname verme ve bildirimde bulunma süresi:

Emlâk Vergisi beyannamelerinin hangi hallerde ve ne zaman verileceği Kanunun 23 üncü maddesinde belirtilmiştir. Maddenin tetkikinden de anlaşılacağı gibi, kanun koyucu, bir genel beyan bir de ara beyan (ferdi ve mevziî) esası kabul etmiştir.

Gerçekten, maddenin (a) fıkrasında, emlâk vergisi mükelleflerinin, bina, arazi ve arsalar için her beş yılda bir defa olmak üzere o yılın Mart, Nisan ve Mayıs aylarında genel bir beyanname vermeleri öngörülmüştür. Daha önce ara beyande bulunmuş olan mükellefler de Maliye Bakanlığınca yapılacak genel beyana davete uyup aynı şekilde yeniden beyanda bulunacaklardır.

Bu suretle bina, arazi ve arsa vergi değerlerinin her beş yılda bir yeniden gözden geçirilmesi ve günün rayiçlerine uydurulmak suretiyle emlâk vergisi gelirlerine esneklik verilmesi sağlanmış olmaktadır.

Maddenin (b), (c) ve (d) işaretli fıkraları iki genel beyan arasında verilmesi gereken ara beyanların (ferdî ve mevziî) şart ve sürelerini göstermektedir. (b) fıkrasına göre, yeni inşaatta inşaatın bittiği, inşaatın kısmen bitmesi halinde kullanılmaya başlanan kısımlar için kullanışın başladığı bütçe yılı içerisinde mükelleflerin, durumu bir beyanname ile ilgili vergi dairesine bildirmeleri gerekmektedir. Kanunun 33 üncü maddesinin I-7 No.lu fıkralarında belirtilen vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması hallerinde de mükellefler bu değişiklikleri aynı süre içinde beyan edeceklerdir. Ancak (b) ve (c) fıkralarında yazılı değişiklikler bütçe yılının son üç ayı içinde vukubulmuş ise beyanname verme süresi herhalde üç aydan az olmıyacaktır.

Maddenin (d) fıkrasına göre ise, 33 üncü maddenin 8 No.lu fıkrasında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması halinde bu değişikliğin tesbit edildiği şehir, kasaba veya köyün tamamındaki mükellefler, Maliye Bakanlığınca yapılacak beyana davet tarihini takip eden bütçe yılının Mart, Nisan ve Mayıs aylarında mevziî olarak yeniden beyanname vereceklerdir.

3. Beyannamenin şekli ve muhtevası:

Emlâk Vergisi, mükelleflerin yazılı beyanı üzerine tarh ve tahakkuk ettirileceğinden bu konudaki her türlü bilginin beyannamede mevcut olması zorunludur. Özellikle idare yönünden önem taşıyan bu hususun sağlanması bakımından kanunun 24 üncü maddesi, beyannamenin şekli ve muhtevasının Maliye Bakanlığınca tesbit ve tanzim edileceğini hükme bağladıktan sonra beyannamede bulunması gereken asgari bilgilerin neler olacağını da, bina, arsa ve araziye ait olmak üzere, ayrı ayrı belli etmiştir.

Madde hükmüne göre beyannamede mükellefın adı, soyadı (tüzel kişi ise ünvanı), adresi, mükellefıyete giriş sebebi ve yılı gösterilmiş olacaktır. Bunun yanında, bina, arazi ve arsa için ayrı ayrı verilecek beyannamelerden herbirinde en az hangi bilgilerin gösterileceği aşağıda gösterilmiştir.

a) Bina Vergisi Beyannamelerinde:

_ Binanın yeri;

_ İnşaatın nev'i;

_ İnşa tarihi;

_ Arsanın büyüklüğü (metrekare);

_ Kullanış tarzı;

_ Getirebileceği yıllık gayrisafi kirası;

_ Rayiç bedeli (Vergi değeri).

b) Arazi Vergisi Beyannamelerinde:

_ Arazinin yeri;

_ Arazinin cinsi;

_ Büyüklüğü (Dönüm, metrekare)

_ Yapılan tarımın nev'i;

_ Getirebileceği yıllık gayrisâfı hasılat tutarı;

_ Rayiç bedeli (Vergi değeri).

c) Arsalara ait beyannamede:

_ Arsanın yeri;

_ Arsanın büyüklüğü (metrekare);

_ Arsanın rayiç bedeli (Vergi değeri)

Kanunda, beyannamede gösterilecek asgari bilgiler yukarıda sayılanlardan ibaret olarak gösterildiğinden, mükelleflerce verilen beyannamelerde bu bilgilerin gösterilmiş olması yeterli sayılacak, hazırlanmış olan beyannamelerde yer alıp bunların dışında kalan diğer bilgiler aranmayacaktır.

Bundan başka vekâleten verilen beyannameler de kabul edilecektir.

Sahibi tarafından bizzat mesken olarak kullanılan binalarda vergi nisbeti % 04 olduğundan bu nisbetin uygulanmasını sağlamak bakımından "Binalara ait bildirim" föyünün 8 No. lu yatay sütununa bu hususun işaret edilmesi ve ayrıca, beyannamenin II No. lu tablosunu teşkil eden "Vergiye tabi rayiç bedel ve vergi bildirimi" tablosunda sahibi tarafından bizzat mesken olarak kullanılan binalara ait vergi değeri ile diğer binalara ait vergi değerinin ayrı ayrı gösterilmesi gerekmektedir. Mükellefler bir vergi dairesi çerçevesinde bulunan bina, arazi ve arsalarını ayrı ayrı aynı beyannamede birleştirerek beyan edeceklerdir.

4. Köylerde yapılacak beyan:

Köylerde bulunan bina ve arazinin vergilendirilmesiyle ilgili olarak değişik 25 inci madde, mükelleflere ayrı bir kolaylık getirmiştir.

Bu maddeye göre, köylerde bulunan bina ve arazinin mükellefleri tarafından yapılacak yazılı veya sözlü beyanlar, "Bina ve Arazi Kıymet Beyanı Defterleri" ne geçirilip mahsus haneleri mükellefe imza ettirilecektir. Beyan esnasında yani genel beyanda bulunulması gereken süre içerisinde köyde bulunmayanlann köy muhtarına gönderecekleri yazılı beyanlar kıymet beyanı defterlerine geçirilecek ancak, imza alınması mümkün olmadığından bu beyanların ilgili deftere eklenmesiyle yetinilecektir.

Ancak, il ve ilçe belediye sınırları içinde bulunan bina ve arazisi dolayısiyle beyanname vermek zorunda olan mükellefler, verecekleri beyannamede aynı vergi dairesi faaliyet bölgesi içindeki köylerde bulunan bina ve arazisini de gösterecek ve bu durumdan haberdar olabilmesi için, muhtarlara yazılı bilgi vereceklerdir.

İl ve ilçe merkezi olmayan beldelerde (belediye teşkilâtı kurulmuş köy, rahiye gibi yerleşme üniteleri) köy muhtarlıklarına ait yetkiler belediye başkanları tarafından kullanılacak yani bu gibi küçük belediye kuruluşlarında da genel beyanlar kıymet beyanı defterlerine yapılacaktır.

Bununla beraber bu beldeler ile köylerdeki vergi mükellefleri, diledikleri takdirde, bina ve arazi kıymet beyanı defterlerine kaydettirmek istemedikleri bina ve arazisini, beyan süresi içerisinde, doğrudan doğruya kendileri ilgili vergi dairelerine beyan edebileceklerdir.

Maddenin son fıkrasında, kıymet beyanı defterlerinin birinci ek süresinin bitiminden başlayarak 15 gün içinde, varsa müsbit evrak ile birlikte, imza karşılığında (Teslim-Tesellüm ilmuhaberi) ilgili vergi dairesine teslimi öngörüldüğünden, köy muhtarları ile belediye başkanlarının sözü edilen defterleri genel beyan yılının Haziran ayı sonuna kadar beyana açık bulundurmaları ve bu ayın son günü defteri kapayarak keyfıyeti defterde mevcut zabıtla tesbit ve tevsik ettikten sonra Temmuz ayının 15 inci günü akşamına kadar faaliyet bölgesi içinde bulundukları vergi dairesine (ilçe) imza mukabilinde teslim etmeleri icap eder.

23 üncü madde dolayısiyle de açıklandığı gibi, genel beyan süresi bir misline kadar uzatılabileceğinden, bu şekilde bir uzatma olduğu takdirde yukarıda belirtilen tarihlerin, uzatmaya uygun olarak, değişeceği tabiidir.

Kıymet beyanı defterinde de bina, arazi ve arsa beyannamelerinde gösterilecek bilgilerin yer alması yeterli sayılacak daha fazla bilgi istenmiyecektir.

5. Muhtar ve İhtiyar Kurulunun Görevleri:

Kanunun 26 ncı maddesi, köylerdeki bina ve arazinin beyanı (genel beyan) konusunda muhtar ve ihtiyar kurulu üyelerine tahmil edilen görevlerin nasıl yerine getirileceğini düzenlemekte ve bu görev karşılığında kendilerine belli bir ücret verileceğini öngörmektedir.

Bu hükme göre, muhtar ve ihtiyar kurulu üyeleri, mükelleflerin yazılı ve sözlü beyanlarını ilgili defterde tesbit ettikten sonra kendileri de bu beyanların doğruluğunu (kira bedeli ve vergi değerine şamil olmamak üzere) tasdik edeceklerdir. Köyde olmakla beraber bina ve arazi kıymet beyanı defterlerine kaydettirilmeyen bina ve arazi ise, mükelleflerin ismi ve biliniyorsa adresleri ile birlikte bağlı oldukları vergi dairesine bildirilecektir.

Muhtar ve ihtiyar kurulu üyelerine, yapacakları bu işler karşılığında verilecek ücretler ayrı bir tebliğde belli edilecektir.

6. Ek süreler içinde beyanname verilmesi:

Bina ve arazi için gerek ilk defa verilecek ve her beş yılda bir defa yenilenecek olan genel beyanlar gerekse ara beyanlar (Ferdî, mevziî) hakkında kanunun 23 üncü maddesinde tesbit edilen sürelerde beyanda bulunulmaması halinde, idarece nasıl bir yol izleneceği ve vergi alacağının ziyaa uğratılmış sayılıp sayılmıyacağı 27 nci madde ile düzenlenmektedir.

Bu madde hükmüne göre; emlâk vergisi (bina, arazi ve arsa) beyannameleri süresi içinde verilmediği takdirde, bu sürenin sonundan başlıyarak iki ay beklenecek ve beyanname (genel, ara) bu birinci ek süre içinde verilirse vergi ziyaı olmamış sayılacaktır.

Maddenin ikinci fıkrasına göre ise bu iki aylık birinci ek süre içerisinde beyanname vermedikleri tesbit olunan emlâk vergisi mükellefleri, kendilerine tebliğ edilmek şartiyle, bir ay içinde beyana davet olunacaklardır.

Vergi dairesince yapılan davet üzerine beyanname verilmesi halinde, beyanname üzerinden vergi tarh ve tahakkuk ettirildikten sonra 34 üncü maddede belirtilen özel usulsüzlük cezaları uygulanacaktır.

Vergi dairesinin davetine rağmen beyannamenin verilmemesi halinde 32 nci madde gereğince vergi değeri idarece görevlendirilmiş memurlar marifetiyle takdir edilecek ve takdir edilen bu değerler üzerinden vergi idarece tarh ve tahakkuk ettirilecektir.

7 İştirak halinde ve müşterek mülkiyette beyanname verilmesi:

Müşterek ve iştirak halinde mülkiyete konu emlâk için ne şekilde beyanname verileceği 28 inci maddede gösterilmiştir.

Bu madde hükmüne göre müşterek mülkiyet halinde malikler vergi değerinden paylarına düşen kısmı ayrı ayrı beyan edeceklerdir.

İştirak halinde mülkiyette ise maliklerin müşterek beyanname verebilecekleri kabul edilmiştir. Bununla beraber, mükelleflere bir kolaylık olmak üzere, bu halde de, müşterek mülkiyette olduğu gibi, maliklerin ayrı ayrı beyanname verebilmeleri ve beyan ettikleri değerler üzerinden her birine ayrı ayrı tarhiyat yapılması esası kabul edilmiştir.

Ancak yukarıda da işaret edildiği gibi iştirak halinde mülkiyete konu emlâke tasarruf eden malik tarafından vergi değerlerinin tamamını kapsayan beyanname verilmesi yeterli olup diğer maliklerin beyanname verip vermediklerinin araştırılmaması uygun mütalâa edilmiştir.

Bu takdirde tarhiyatın tüm olarak bu kişi adına yapılması uygun olur.

Ancak, gerek müşterek mülkiyetin gerekse iştirak halindeki mülkiyetin konusunu teşkil eden gayrimenkul için idarece değeri takdiri halinde takdir olunan vergi değeri kesinleştikten sonra bu değer bütün malikler hakkında geçerli olacak ve salınan vergi, kesinleşen bu değer, esas alınmak suretiyle düzeltilecektir.

8. Vergi değeri:

29 uncu maddeye göre vergi değeri, Emlâk Vergisinin konusuna giren bina ve arazinin "rayiç bedel" idir. Rayiç bedel ise, bina ve arazinin beyan tarihindeki normal alım satım bedelinden ibarettir.

Vergi değerinin ne suretle tesbit edileceği bu tebliğin ikinci bölümünde açıklanmıştır.

9. Ödeme süresi:

Tahakkuk ettirilen Emlâk Vergisinin (bina, arazi, arsa) ödeneceği süreler, 30 uncu maddede gösterilmiştir. Bu madde hükmüne göre Emlâk Vergisi, Mart/ Mayıs devresiyle Kasım aylarında olmak üzere iki eşit taksitte ödenecektir.

Emlâk Vergisinin iki taksitte ödenmesi esası, maddenin incelenmesinden de anlaşılacağı gibi, sadece beyanname ile vergi dairesine bildirilen emlâke (bina, arazi, arsa) ait bulunmaktadır. Çünkü maddenin ikinci fıkrasına göre, köylerde ilgili muhtarlıklara (il ve ilçe merkezi olmayan beldelerde belediye başkanlıklarına) beyan edilerek bina ve arazi kıymet beyanı defterlerine geçirilen emlâkin vergisi bir taksitte ve Kasım ayı içinde ödenecektir.

Ancak, bu taksit süreleri, bölgelerin özelliklerine uymadığı takdirde, Maliye Bakanlığınca değiştirilebilecektir.

Öte yandan, kanunla veya diğer kamu düzeni koyan mevzuatla tasarrufu kısıtlanan emlâkin vergisi, kısıtlama devam ettiği sürece, 1/10 oranında tahsil edilecek ve kısıtlama kaldırıldığı takdirde, kaldırılma tarihini izleyen bütçe yılı başından itibaren tüm vergi değeri üzerinden ödenecektir.

Kısıtlama süresince tahsil edilmiyecek 9/10 oranındaki vergi miktarı ise her yıl tecil olunacaktır. Ancak, bu tecil emlâkin kısıtlama süresi içinde satılması, istimlâki veya hibe yolu ile başkasına devir ve temliki halinde sona erecektir.

Kanun ve diğer mevzuatla yapılan kısıtlamaların neler olduğu, tevsiki ve kısıtlama koyan kamu organlarının görev ve sorumlulukları buna İLİŞKİN yönetmelikte düzenleneceğinden bu husus ayrı bir tebliğe konu olacaktır.

Maddenin son fıkrası hükmü, tahakkuk ettirilen bina, arazi ve arsa vergisinin ödenmesini, güven altına almaktadır. Bu fıkra hükmüne göre, bina ve arazinin başkalarına devir ve temlik edilebilmesi veya üzerinde aynı bir hak tesisi veya kaldırılabilmesi için içinde bulunulan bütçe yılının taksitleri ile önceki bütçe yıllarına ait olup ödenmemiş bulunan (tecil edilenler dahil) bina ve arazi vergilerinin tamamen ödenmesi lâzım gelmektedir.

Tarhiyatın ihtilâflı bulunması halinde mükelleflerin tasarrufuna mani olunmamak için, yapılan tarhiyat miktarı kadar nakit veya Hazine tahvili (Tasarruf bonosu hariç) veya banka teminat mektubunun emaneten yatırılması kabul edilmiştir.

Gayrimenkullerin devir, temlik ve üzerinde aynî hak tesis ve refii işlemleri tapu ve kadastro idarelerince yürütüldüğünden konu, Bakanlığımızın da görüşü alınmak suretiyle, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 8/5/1972 günlü ve 1418 genelge numaralı yazısında işlenmiş bulunmaktadır.

Vergi ilişiğinin kesilmesi gereken bu kabil işlemlerin yapılmasından önce tapu idarelerince mükelleflerden, işleme konu gayrimenkulün vergi ilişiği olmadığına dair vergi dairelerinden alacakları bir belgeyi ibraz etmeleri istenilecektir. Ancak, sözü edilen 1418 genelge numaralı yazıda da belirtildiği gibi, arsa sahibi adına kat irtifakının kurulması, kat irtifakının kat mülkiyetine çevrilmesi ve gayrimenkul üzerinde rehin hakkı tesisi veya kaldırılması hallerinde bu istekte bulunulmayacaktır.

Veraset suretiyle intikal eden gayrimenkullerin tapuda mirasçılar adına ,,, toplu olarak tashihen tescili halinde de, 7338 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi gereğince veraset ve intikal vergisinin tahakkuk ettirilmiş olması kaydiyle, aynı şekilde emlâk vergisi ilişiğinin kesilmesi şartı aranmıyacaktır.

Şüyuun izalesi veya semeresiz kalan alacağın tahsili için gayrimenkulün (icra veya vergi dairesi gibi) cebren satılması veya istimlâk edilmesi de devir ve temlik hükmünde olduğundan gayrimenkul malikleri (intifa hakkı sahibi, mutasarrıfı) tarafından verilmiş olması gereken beyanname üzerine tahakkuk eden emlâk vergisinin satış işleminin tescilinden önce ödenmesi sağlanacaktır.

Bu takdirde, ilk malikin ödemede bulunması her zaman mümkün olamıyacağından, gayrimenkulün aynından doğmuş olduğu göz önünde bulundurularak, ödenmesi gereken emlâk vergisi miktarı, satış bedelinden ayrılarak ilgili vergi dairesine yatırıldıktan sonra yeni malik adına tescil yapılabilecektir.

Açık artırma ile satış yapılması halinde gayrimenkule ait emlâk vergisi beyannamesi, henüz verilmemiş ise vergi dairesince satış bedeli üzerinden hesaplanacak vergi karşılığının emaneten yatırılması sağlandıktan sonra yeni malik adına tesciline müsaade edilmesi gerekir.

Emlâk Vergisi Kanununun ilk uygulama yılı olan 1972 bütçe yılına ait verginin:

a) İlk taksidi beyanname ile birlikte veya beyanname verme süresi içinde,

b) İkinci taksidi ise Şubat 1973 ayı içinde ödenir.

Şunu da belirtmek gerekir ki, Emlâk Vergisi beyannamelerinin alınmasına başlamadan önceki devrede mükelleflerin tasarruf haklarını engellememek için çıkarılmış bulunan 3.3.1972 gün ve 11582 sayılı yazının 1 No. lu bölümündeki "...Bu itibarla, 1.3.1972 tarihinden sonra, emlâk alım vergisinin mevzuuna giren her hangi bir tapu muâmelesi sırasında gayrimenkulün 1972 bütçe yılına ait emlâk vergisinin ödenip ödenmediğine bakılmaksızın tapu işleminin tekemmül ettirilmesi icap etmektedir." şeklindeki uygulama, sözü edilen beyannamelerin kabulüne başlanmasıyle 2.5.1972 tarihinden itibaren son bulmuştur.

Bu sebeple, 2.5.1972 tarihinden sonra yapılan ve yapılacak olan devir ve ferağlara konu gayrimenkule (veya hisse.) ait 1972 bütçe yılı vergisi tahakkuk ettirilecek ve tahsili de sağlanacaktır.

10. Vergi dairesince yapılacak işlem:

Emlâk Vergisi Kanunu ile kabul edilen yeni sisteme göre mükellefler, bina ve arazisinin (arsa dahil.) vergi değerini (rayiç bedel = normal alım satım bedeli.) beyan edecekler ve idare de bu beyana dayanarak ilk tarhiyatını derhal yapıp birinci taksit tutarının tahsilini sağlıyacaktır.

Ancak, kanunun değişik 31 inci maddesinde öngörüldüğü gibi, beyan edilen bu değerler tetkike tabi tutulacak ve gerekirse vergiye matrah olacak rayiç değerler Maliye Bakanlığınca tesbit olunacak inceleme esaslarına göre ve aynı Bakanlıkça tayin edilecek inceleme yetkisine sahip memurlar marifetiyle takdir edilecektir.

Bu uygulamanın, vergi değerinin noksan beyan edilmesi veya vaki tebligatla verilen iktnci ek süreye rağmen hiç beyanname verilmemesi hallerinde söz konusu olacağı şüphesizdir.

Bu memurlar incelemelerinde, maddenin ikinci fıkrasına göre hazırlanmış bulunan Tüzükte belirtilen piyasa bedeli, maliyet bedeli, kira ve yıllık istihsal değeri gibi norm, usul ve esasları göz önünde tutacaklardır.

Öte yandan, maddenin son fıkrası hükmüne göre, mükelleflerce ilk tarhiyat için beyan edilen değerler ile yetkili memurlarca takdir edilecek değerler arasında fark bulunduğu takdirde, hesaplanan fazla vergi terkin ve mükellefıne redolunacak veya noksan vergi kusur cezalı olarak ikmal edilecek, ancak farkın, beyan edilen bedelin yüzde ellisine tekabül eden kısmı için ceza uygulanmıyacaktır.

11. Beyanname verilmemesi:

Mükelleflerce gerek birinci ek sürede, gerekse bu sürenin bitiminden sonra yapılacak tebligat ile tanınan ikinci ek sürede beyanname verilmemesi halinde verginin tarhı konusu değişik 32 nci maddede hükme bağlanmıştır.

Bu hükme göre, ek sürelere rağmen beyanname verilırıediği takdirde vergi, 31 inci madde gereğince görevlendirilen memurlar marifetiyle takdir olunan vergi değerleri üzerinden idarece tarh olunacaktır.

İdarece yapılan bu tarhiyat itiraz edilmesi halinde mükellefe, itiraz tarihinden başlamak üzere yeniden 15 günlük bir beyan süresi tanınmaktadır. Bu müddet içinde beyanname verilirse, itiraz sonuçlanıncaya kadar, beyan olunan değer üzerinden hesaplanan vergi tahsil edilecek ve bu halde itiraz beyan edilen değer ile takdir olunan değer arasındaki fark ile bu farka isabet eden vergiye inhisar edecektir. şayet bu 15 günlük sürede de beyanname verilmezse idarece yapılan tarhiyatın, itiraza rağmen, takip ve tahsiline devam olunacaktır.(*)

12. Vergi değerini tadil eden sebepler:

Emlâk Vergisi Kanununun değişik 33 üncü maddesi, iki genel beyan arasında ortaya çıkan hangi hallerin vergilemeye müessir olacak şekilde vergi değerini değiştireceğini ve mükellefler için 23 üncü madde gereğince ara (ferdi, mevziî) beyanname verme mükellefıyetinin doğacağını tahdidi olarak saymaktadır.

Gerek yeni vergi mükellefiyeti doğuran veya mevcut mükellefıyeti sona erdiren, gerekse geçici vergi muafıyetinin uygulanmasını gerektiren veya uygulanmış bulunan muafıyeti düşüren konuları bünyesinde taşıyan söz konusu değişiklik sebeplerini teker teker açıklamakta fayda görülmektedir.

a) Yeni bina inşa edilmesi:

Bilindiği gibi, Medeni Kanunumuz binayı, üzerine inşa edildiği arsanın mütemmim cüzü kabul etmekte, ona müstakil bir gayrimenkul hüviyeti vermemektedir. Halbuki, Emlâk Vergisi Kanunu binaları, arsadan ayrı olarak vergi kapsamına almaktadır. Her ne kadar arsa değeri kaybolmamakta ise de inşa edilen bina değeri ile birleşmekte ve onun değerine müessir olan unsurlardan en esaslısı olmaktadır.

Bununla beraber, vergileme konusu değişmekte ve arsa yerine bina vergisi alınması, söz konusu olmaktadır. İşte 33 üncü maddenin 1 No.lu fıkrası bu gerçeği yansıtmaktadır. Mevcut binalara ilâveler yapılması veya asansör veya kalorifer tesisleri konulması da yeni inşaat sayılmaktadır.

Bu hükme göre, yeni bina inşa edildiği takdirde, mükellefleri tarafından, Emlâk Vergisi Kanununun 23 üncü maddesi gereğince, yeniden beyanneme verilecek ve aynı kanunun 9 uncu maddesine göre, inşaatın bittiği yılı takip eden bütçe yılından itibaren bina vergisi mükellefıyeti başlarken 19 uncu maddesi hükmüne göre de arsadan dolayı mevcut olan arazi vergisi mükellefıyeti aynı tarihten itibaren sona erecektir.

Mevcut binalara ilâveler yapılması veya asansör veya kalorifer tesisleri konulması da aynı sonuçları doğurması bakımından yeni inşaat sayılmıştır. Bilindiği gibi, mevcut bir binaya bağımsız bölüm niteliğini haiz kat veya daire ilâve edilebileceği gibi, oda, hol v.b. gibi kullanış amaçlarını tamamlıyan yahut kolaylaştıran eklemeler de yapılabilir.

Her iki halde de, yukarıda belirtilen işlemler tekrarlanacak ancak, bina vergisi mükellefiyeti değer itibariyle artmakla beraber sona eren bir mükellefıyet söz konusu olmıyacaktır. Ayrıca, eklenen bağımsız bölüm yahut tamamlayıcı değerler için geçici vergi muaflığından yararlanma da ortaya çıkabilecektir.

b) Binanın yanması, yıkılması suretiyle veya sair sebeplerle tamamen veya kısmen harabolması:

Fıkrada sayılan sebepler sonucunda bina vergi değeri değişmekte yahut bina vergisi mükellefiyeti sona ererek arsadan dolayı arazi vergisi mükellefıyeti başlamaktadır. Binada mevcut asansör veya kalorifer tesislerinin kısmen veya tamamen kaldırılmasının da benzer sonuçlar doğurduğu kabul edilmektedir.

Bu sebeple, sayılan hallerde mükelleflerin yeniden beyanname vererek gayrimenkulün son durumundaki değere göre mükellefıyetlerini değiştirmeleri veya bina tamamen ortadan kalkmış, arsa kalmışsa ondan dolayı arazi vergisi mükellefiyetlerini tesis ettirmeleri gerekir.

c) Binanın kullanış tarzının tamamen değiştirilmesi veya ikâmete mahsus mahallerinden bir kısmının dükkân, mağaza, depo gibi ticaret ve sanat icrasına mahsus mahaller haline kalbedilmesi:

Binaya yeni inşaat veya ilâveler veya değişiklik yapmak suretiyle:

_ Bir binanın kullanış tarzının tamamen değiştirilmesi, veya,

_ Bir binanın ikâmete mahsus mahallerinden bir kısmının dükkân, mağaza, depo gibi ticaret ve sanat icrasına mahsus mahaller haline kalbedilmesini,

İfade etmektedir. Bu hallerde bina vergi değerinin değişmekte ve durumun 23 üncü madde gereğince bir beyanname ile ilgili vergi dairesine bildirilmesi gerekmektedir. Bu hükmün uygulanmasında değişiklik sebebi, yalnız kullanış tarzı tamamen veya kısmen değiştirilen bina veya daire için geçerli olacak, böyle bir değişiklik göstermeyen aynı apartmanın diğer daire vergi değerleri genel (veya mevziî) beyan yapılıncaya kadar aynen kalacaktır.

d) Arazinin hal ve heyetinde değişiklik olması:

33 üncü maddenin 4 no. lu fıkrasında gösterilen hallerin vukuu arazinin hal ve heyetinde, dolayısiyle onun vergi değerinde değişiklik olarak kabul edilmiştir.

Bu hükme göre:

_ Arazinin fıdanlandırılması veya ağaçlandırılması bağ haline getirilmesi,

_ Fidanlı, ağaçlı, kütüklü bir arazinin tarla haline getirilmesi veya gelmesi,

_ Tarım yapılan bir arazinin tabiî bir afet veya arıza sabebiyle veya sair sebepler yüzünden tarıma elverişsiz hale gelmesi,

_ Tarım yapılmıyan, bir arazinin tarıma elverişli hale getirilmesi,

_ Arazinin parsellenmek suretiyle arsalar haline getirilmesi,

Vergi değerinin yeniden beyan edilmesini ve vergi mükellefıyetinin bu beyana istinaden değiştirilmesini gerektirmektedir.

Bu hüküm, kanunun 12 ve 15 inci maddeleri ile organik bir bağlantı göstermektedir. Arazide sayılan değişikliklerin olup olmadığı bu maddeler uyarınca çıkarılacak ve kararname ile yürürlüğe konulacak yönetmelikte belirtilecektir.

e) Arazinin bina mütemmimi durumundan çıkması veya bu duruma girmesi:

Şehir imar plânlarına ve mahallî örfe göre, bina ile sınırlanmış veya aynı işte kullanılmak üzere tahsis edilmiş olsun veya olmasın arazi ve arsanın bina mütemmimi durumuna girmesi yahut bu halde iken mütemmimlik durumundan çıkması halinde vergi değerinin yeniden beyan edilmesi ve vergilemenin bu beyan esas alınarak değiştirilmesi gerekmektedir.

f) Bina veya arazinin taksim veya ifraz edilmesi veya mükellefınin değişmesi:

Taksim veya ifraza uğrayan bina ve arazinin, işlemin yapıldığı tarihe ve bina veya arazinin bütünlük durumuna göre, vergi değeri değişeceğinden bu durum yeni beyanı gerektirmektedir.

Araziden bir kısmının istimlâk edilmesi de ifrazı ifade etmektedir.

Bina ve arazinin malik değiştirmesi halinde, kanunun değişik 30 uncu maddesi gereğince, iktisap eden kişiden alınacak beyanname üzerine gittiği veya gideceği hesabın defter ve beyannameler üzerine işaretlenmesi ve devir ve temlikte bulunan mükellefe ait ilgili hesapların da ilişik kesme belgesine dayanılarak düzeltilmesi veya kapatılması gerekecektir.

g) Bina ve arazi parçaları veya hisselerinin birleştirilmesi:

Müteaddit arazi ve arsanın gerek imar plânı gerekse kullanmada sağlanacak fayda dolayısiyle tek bir arazi veya arsa haline getirilmesi vergi değerinde değişiklik doğuracağı gibi birden fazla hisseye bölünmüş bir binanın hisselerinin birleştirilmesi de aynı sonucu doğurur. Aynı zamanda verginin mükellefınde de kısmen veya tamamen değişiklik yaratır.

Bu sebeple, belirtilen halleri müteakip mükelleflerin beyanda bulunması ve duruma göre vergilemenin düzeltilmesi gerek vergi adaletine gerekse vergi tekniğine uygundur.

h) şehir, kasaba veya köy ünitesindeki bütün bina ve arazi değerinde önemli artış veya azalış olması:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 63 üncü maddesinin 1 no. lu fıkrası hükmüne benzerlik gösteren bu fıkra hükmüne göre, herhangi bir sebep yüzünden bir şehir, kasaba veya köyün tamamında devamlı olmak üzere bina veya arazinin değerinde yüzde 25'i aşan oranda artma veya eksilme olması halinde de mükelleflerin, genel beyan yılı beklenmeden, Maliye Bakanlığınca mevziî olarak beyana daveti ve bu davet üzerine verilecek beyannameler üzerinden vergileme yapılması gerekmektedir.

Gerçekten, özellikle merkezi ve mahalli kamu kuruluşları tarafından gerçekleştirilen geniş kapsamlı yatırımlar, şehirleşmenin gelişmesi ve diğer sebeplerle bu bölgedeki arazi, arsa ve binaların vergi değerinde % 25'i aşan ölçüde artış veya diğer sebeplerle aynı ölçüde devamlılık gösteren eksilme olduğu takdirde Maliye Bakanlığı bu bölge mükelleflerini topluca mevzii beyana davet edecek ve vergileme, yeni beyan edilecek vergi değerleri üzerinden yapılacaktır.

13. Cezalar:

Emlâk Vergisi Kanunu vergi cezalarını da bünyesine uygun şekilde düzenlemiştir:

a) Vergi beyannamelerinin sürenin bitiminden sonra birinci ek süre içinde verilmesi halinde 100.-TL.

b) İkinci ek süre ile ilgili tebliğden önce verilmesi halinde 250.-TL.

c) İkinci ek süre ile ilgili tebliğden sonra verilmesi halinde 500.-TL. özel usulsüzlük cezası,

kesilir.

Usulsüzlük cezaları verginin % 25 ini geçemez.

Yukarıdaki cezalar köylerde yarı olarak alınır.

Vergi ziyaının saptanması halinde Vergi Usul Kanunu hükümleri (kaçakçılık hariç.) uygulanır.

14. Çeşitli hükümler:

a) Vergi Dairesinin yardımı:

36 ncı madde ile köylerdeki bina ve araziye ait olarak her 5 yılda bir alınacak yazılı veya şifahi beyanların bina ve arazi kıymet beyanı defterlerine yazılmasında, muhtar ve ihtiyar kurulu üyelerinin kâfi yeteneğe sahip olmaması halinde muhtartıklara personel bakımından yardımda bulunulması öngörülmüştür.

Yeteneğin kâfı gelmemesinden maksat okuma yazma noksanlığının bulunmasıdır. Köy kuruluşunda öğretmen mevcut ise personel bakımından yardımda bulunulmasına lüzum olmıyacaktır.

Öte yandan, beyanların tesbit zamanı, Mart, Nisan ve Mayıs aylarına inhisar ettirildiğine ve bu aylardan herhangi birisinde işlem yapılması sonuçta bir fark doğurmadığına, buna mukabil beyan tesbitlerinin bu aylar içerisinde yapılıp bitirilmesi gerektiğine göre yardımın bir plâna bağlanarak yürütülmesi zorunludur.

Vali ve kaymakamlarca bu plânlamanın, beyan aylarından önce bağlı köylerden sorulmak suretiyle yapılması ve herhangi bir aksamaya meydan verilmeden yürütülmesi icap eder.

Vücut arızaları okuma yazma bilmemek ve diğer sebeplerle vergi memurları mükelleflere beyannamelerinin doldurulmasında yardımcı olacaklardır. Beyannamelerin memurlar tarafından doldurulması mükellefın bunu yazamayacak durumda olması halinde yapılır ve sadece mükellefın verdiği bilgilere dayanır. Bu takdirde beyanın doğruluğunun sorumluluğu mükellefe aittir.

b) Vergi Usul Kanunu hükümlerinin uygulanması:

Emlâk Vergisi Kanununda açıklık olmayan hallerde Vergi Usul Kanunu uygulanır.

c) Vergi hasılatından verilecek paylar:

20/7/1971 tarihli ve 1446 sayılı Kanunla değişiklik 38 inci maddede, Emlâk Vergisi hasılatından il özel idareleri ile belediyelere, bazı esas ve ölçüler dahilinde pay verilmesi öngörülmektedir.

Bu maddeye göre emlâk vergisi hasılatının:

% 45'i belediyelere;

% 35'i il özel idaresine,

ödenecek ancak, il özel idaresine ödenmek üzere ayrılan payın % 3 ü kesilerek köy idareleri sermaye payı olarak İller Bankasına verilecektir.

Mahalli idarelere ödenecek bu payların ayrılması ve gönderilmesi konusu "Devlet Muhasebesi Muamelât Yönetmeliği" ile "Vergi Dairelerinde Uygulanacak Geçici Esaslar" yönetmeliğinde ayrıntılı şekilde açıklanmış olduğundan burada tekrar edilmemiştir. Ancak, şu hususu belirtmek lâzımdır ki emlâk vergisi, bina, arazi ve arsa vergisi adı altında üç ayrı vergi gibi târh ve tahsil edileceğinden sözü edilen ayırma ve gönderme işleminin üç yönlü olarak yapılması tabiîdir.

Ancak, emlâk vergisi (bina, arazi, arsa) vergi dairesince, yetki alanı itibariyle uygulanacak ve bu faaliyet bölgesi içinde birden fazla belediye bulunabilecektir. Bu halde saymanlık görev ve yetkisi bulunan vergi dairesince veya saymanlıkça, belediye payı olarak ayrılan miktar (bina, arazi, arsa) bu belediyeler arasında son nüfus sayımındaki nüfus miktarlarına göre yeniden bir ayırıma tabi tutularak dağıtılacaktır.

Vergi dairelerince ayrılacak payların her ayın sonu itibariyle hesaplanıp ertesi ayın sonuna kadar ilgili mahalli idare kuruluşlarına ve iller Bankasına ödenmesi maddenin son fıkrası gereğidir.

d) Kesirler:

Kanunun 39 uncu maddesi, emlâk vergisinin hesaplanmasında 100 (yüz) kuruşa kadar olan vergi kesirlerinin atılmasını öngörmektedir.

e) Bina ve arazi vergilerinde zamanaşımı süresinin başlangıcı:

Kanunun 40 incı maddesi, Veraset ve İntikal Vergisi tatbikatında olduğu gibi bu verginin bünyesine uygun özel bir tahakkuk zamanaşımı süresi öngörmüştür. Emlâk vergisi uygulamasında tahakkuk zamanaşımı süresi, bina ve arazinin beyan edilmediğine, vergi dairesince müttali oluııduğu tarihi takip eden yılın başından itibaren başlıyacak ve Vergi Usul Kanunun 114 ncü maddesinde sözü edilen 5 yıllık süre bu tarihten itibaren hesaplanacaktır.

Örneğin, 1972 yılının Mart, Nisan ve Mayıs aylarında (süre uzatma halinde bu sürenin sonunda) beyan edilmemiş bir arazinin (bina veya arsa) varlığına idarece 1975 yılında (yoklama veya satış gibi işlemler dolayısiyle) muttali olunmuş ise 1972 ve müteakip bütçe yıllarına İLİŞKİN arazi (bina ve arsa) vergileri her yıl için ayrı ayrı hesaplanacak beş yıllık dönem içinde değil ıttıla tarihini takip eden 1976 yılı başından itibaren geçecek beş yıllık devre içinde tarh ve tahakkuk ettirilebilecektir.

15. Son hükümler:

a) Kaldırılan hükümler:

Konuya İLİŞKİN 41 nci maddede, bu kanunun Maliye Bakanlığı kuruluşu tarafından uygulanmasına başlanılacağı 1/3/1972 tarihinde yürürlükten kalkacak kanunlar ve kanun hükümleri tek tek sayılmakta ve bu kanunların ek ve tadilleri ile Emlâk Vergisi Kanununa uymayan sair hükümlerin de yürürlükten kalkacağı belirtilmektedir.

Bu arada, yukarıda da değinildiği gibi, Emlâk Vergisi Kanunu muafıyet ve istisna konularını çok geniş olarak kapsamına almış bulunduğundan özel kanunlarla getirilmiş olan muaflık ve istisna hükümlerinin saklı tutulmasına, aynı zamanda vergide eşitliği ve beklenen vergi randımanını sağlamak bakımından, lüzum görülmemiş ve yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı kanun gereğince yapılan ve Devletimizi uygulamakla yükümlü kılan Milletlerarası Andlaşmalar ile tanınan muaflık ve istisnalar (ayrıcalıklar) saklı tutulmuştur.

b) Geçici Hükümler:

Geçici birinci madde yürürlükten kaldırılan Bina Vergisi Kanunu kapsamına girmiş bulunan binaların geçici vergi muaflıklarının bu Kanunla getirilen yeni rejime nasıl ve ne şekilde intibak ettirileceğini açıklamakta ve Arazi Vergisi Kanunu hükümlerine istinaden geçici vergi muaflığından yararlandırılmış arazinin bu muaflığının ise eski hükümlere göre devam ettirileceğini belirtmektedir.

Buna göre yürürlükten kaldırılan 1837 sayılı Kanunun 491 sayılı Kanunla değişik 4 üncü maddesi gereğince 5 yıllık geçici vergi muaflığından yararlandırılmış mesken ve turistik yapı muaflığı bu süre doluncaya kadar Emlâk Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin (a) ve (b) fıkralarında belirtilen esaslar çerçevesinde, devam ettirilecektir. 1/3/1972 tarihinden önce bu muaflıktan yararlanamamış olan mesken ve turistik yapılara da aynı esaslar dairesinde ve inşaatının bittiği yılı takip eden 5 yıllık devreden 1.3.1972 tarihinden sonraya isabet eden yıllar için Emlâk Vergisi Kanununa göre geçici vergi muaflığı uygulanacaktır.

Yürürlükten kaldırılan 6188 ve 206 sayılı Kanunlar ve 1837 sayılı Kanunun değişik 4 üncü maddesi gereğince 10 yıllık geçici bina vergisi muaflığından yararlandırılmış binaların bu muafıyeti ise, 1.3.1972 tarihinden sonraya isabet eden yıllar için Emlâk Vergisi Kanununun 5 inci maddesinde belirtilen şartlar dahilinde devam ettirilecektir.

Yürürlükten kaldırılan 1833 sayılı Arazi Vergisi Kanunu ile ek ve tadillerine dayanan geçici arazi vergisi muaflığı ise, başkaca bir şarta bağlanmadan saklı tutulduğundan, kaldırılan bu Kanunlarda yazılı şart ve sürelerle devam ettirilecektir.

Öte yandan, yürürlükten kaldırılan 1833 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde, arsalar üzerine bina yapıldığı takdirde, arsaya ait verginin inşaatın başladığı seneyi takip eden seneden itibaren terkin edileceği ancak, bina iki sene içerisinde bitirilemezse arsa vergisinin üçüncü seneden itibaren alınmasına devam edileceği belirtilmişti.

Emlâk Vergisi kanununun 19 uncu maddesinin son fıkrasında ise üzerine bina yapılan arsanın vergi mükellefiyetinin inşaatın bittiği bütçe yılı sonuna kadar devam edeceği açık olarak belirtilmiştir.

Bu sebeple, üzerine inşaat yapılmakta olan arsaların 1.3.1972 tarihinden geçerli olmak üzere vergilerinin tarh ve tahakkuk ettirilerek tahsil olunması, 1.3.1972 tarihinden sonra üzerine bina inşaatına başlanan arsalar hakkında da aynı işlemin yapılması gerekir.(**)

c) Beyanname verme süresi ve düzeltmeler:

Kanunun geçici 10 uncu maddesi, Emlâk Vergisi Kanununda yapılan değişiklikler dolayısiyle beyanname verme süresinin bir müddet daha uzatılabilmesine imkân vermektedir.

Madde hükmüne göre, 1610 sayılı Kanun yayınlandıktan sonra Ağustos 1972 ayı sonuna kadar uzatılmış bulunan, beyanname verme süresi Maliye Bakanlığınca 6 aya kadar daha uzatılabilecektir. Böyle bir uzatma yapıldığı takdirde değişiklikten önce beyanda bulunan mükellefler, dilerse yeniden beyanname verebilecekler ve bu beyan üzerine önceden tesis edilen mükellefiyet ve vergiler yeni hükümlere göre düzeltilecektir.

1610 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce beyanda bulunan mükellefler adına yapılan tarhiyat, vergi dairesince 1972 yılını takip eden beş yıllık dönem içinde düzeltilecek ve fazla ödenen vergiler, ödemede bulunanlara red ve iade olunacak veya sonradan ödiyecekleri emlâk vergisine mahsup edilecektir. Yeni uzatma süresi içinde beyanda bulunmayan mükellefler hakkında da aynı işlem yapılacaktır.


İKİNCİ BÖLÜM

EMLÂK DEĞERLEMESİ(**)


A) GENEL ESASLAR:

Bu bölümde, 15.3.1972 gün ve 14129 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Emlâk Vergisine Matrah olacak Vergi Değerlerinin Takdirine İLİŞKİN Tüzük" hükümleri açıklanacaktır.

Bilindiği üzere, Emlâk Vergisi Kanunu, bina ve arazinin vergilendirilmesinde, ötedenberi uygulanmakta olan genel tahrir usulü yerine mükelleflerin beyanı esasını getirmiş ve bina ve arazide değerleme ölçülerini birleştirmiştir.

Emlâk Vergisi Kanununun 29 uncu maddesinde, mükellefler tarafından tayin ve beyan edilecek vergi değerinin, bina ve arazinin beyan tarihindeki rayiç bedeli, bir başka deyimle normal alım satım bedeli olduğu açıklanmıştır.

Normal alım satım bedelinden ibaret olan rayiç değer veya vergi değerinin tayininde ve gerektiği takdirde vergi dairesince yeniden takdir edilmesinde aynı kanunun 31 inci maddesine dayanılarak hazırlanan ve yukarıda yayınlandığına işaret edilen Tüzük'te belirtilen normlara, ölçü ve kıstaslara uyulacaktır.

İncelenmesinden de anlaşılacağı gibi, beş kısımdan ibaret olan 'Tüzük'ün "Birinci Kısım"ında Genel Hükümlere, "İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Kısım"larında iki bölüm halinde emlâk vergisinin konusunu teşkil eden bina, arsa ve arazi vergi değerlerinin tayini ve takdirine İLİŞKİN usul ve esaslar ile sırasıyla uygulanacak normlara yer verilmiş ve arazi vergi değerlerinin takdirinde, hangi hallerde verim gücünün nazara alınacağı Dördüncü Kısmın üçüncü bölümünde ayrıca belirtilmiştir. "Beşinci Kısım" Tüzük'ün yürürlük ve yürütülmesinde İLİŞKİN hükümleri taşımaktadır.

B) DEĞERLEME ESASLARI

1. GENEL AÇIKLAMA:

Yukarıda da belirtildiği gibi Birinci Kısımda Tüzüğün kapsamı ve vergi değerinin tanımına yer verildikten sonra nıükelleflerden ve üçüncü şahıslardan bu değerin takdirine yarıyacak bilgilerin istenebileceği tasrih edilmekte ve vergi dairelerinin, görev alanları içindeki emlâkin değerlendirilmesinde yararlanmak üzere vergi haritaları düzenleyebilecekleri belirtilmektedir.

2. BİNA DEĞERLEMESİ:

Bina vergi değerlerinin takdirinde, takdir işlemine başlamadan önce "Genel Esaslar" başlığı altında yer alan hükümler dikkatle gözönünde bulundurulacaktır.

Binaların vergi değeri, bir başka deyimle rayiç bedeli (Beyan tarihindeki normal alım satım bedeli.) Tüzüğün 16 ncı maddesinde de belirtildiği gibi, önce emsal binanın normal alım satım bedeline göre tayin ve takdir edilecektir. Bu suretle vergi değeri bulunamadığı takdirde maliyet bedeli ve bunun da mümkün olmaması halinde ortalama gelir bedeli ölçüleri kullanılarak vergi değeri hesaplanacaktır.

Buna göre, Takdirler yapılırken aşağıdaki esaslar uygulanacaktır:

a) EMSAL BİNA ESASINA GÖRE DEĞERLEME:

Emsal bina, kullanış tarzı, inşaat nev'i ve sınıfı ile Tüzüğün 7 nci maddesinde belirtilen diğer özellikleri bakımından aynı vasıftaki binadır. Bir binaya değer takdir edilirken sözü edilen şekilde tesbit edilen emsal binanın normal alım satım bedeli esas alınacaktır. Aynı vasıfta başka bir bina tesbit olunamadığı takdirde, değerlenecek binaya yakın vasıftaki başka bir bina emsal alınacak, farklı vasıfların alım satım bedeli üzerinde lehte ve aleyhte doğuracağı etkiler hesaba katılacaktır.

Vergi değerinin takdiri, ister tam emsale isterse nispi emsala göre yapılmış olsun, beyan tarihi ile emsal binanın alım satım tarihinin farklı olması halinde, zaman içindeki değer değişiklikleri ayrıca gözönünde bulundurulacak ve gerekli indirim veya ilâveler yapılacaktır.

b) MALİYET ESASINA GÖRE DEĞERLEME:

Vergi değerinin emsal bina bedeline göre takdirinin mümkün olmaması halinde, yukarıda da işaret edildiği gibi, maliyet bedeli normu yoluna başvurulacaktır.

Bu norm (ölçü veya kıstas) yeni yapılan binalarda, Tüzüğün 20 nci maddesine göre hesaplanan inşaat maliyet bedeli ve bunun % 20 si oranındaki satış kârı ile inşa edildiği arsanın normal alım satım bedelinin toplamını esas almaktadır.

İnşaat maliyet bedeli, binanın dıştan dışa yüzölçümü ile metrekare normal inşaat maliyet bedelinin çarpılması suretiyle bulunur. Metrekare normal maliyet bedelleri ise binaların kullanış tarzı, inşaat nev'i ve sınıfına göre her bütçe yılı için ayrı ayrı tesbit edilip o bütçe yılından önce ilân edilecektir. 1972 bütçe yılında uygulanacak metrekare inşaat maliyet bedelleri bu esaslara uygun olarak tesbit ve 29.2.1972 tarihli ve 14114 sayılı Resmi Gazete'de ( 1 No.lu Cetvel) yayımlanmıştır. Tüzüğün 10 uncu maddesine göre inşaat sınıflarının tayinine esas alınacak nitelikler de aynı gazete'de (1 No. lu Cetvel) halinde ilân edilmiştir.

Ancak, bu suretle inşaat maliyet bedeli hesaplanırken Tüzüğün 20, 21 ve 22 nci maddelerinde sözü edilen indirim ve ilâvelerin yapılacağı gözönünde bulundurulacaktır.

Eski binalarda vergi değeri, binanın yeniden yapılması haline göre hesaplanacak ve fakat, yukarıda da değinildiği gibi, bulunacak inşaat maliyet bedelinden, inşaatın nev'ine ve yaşlılık durumuna göre 23 üncü maddede gösterilen oraıılarda iııdirimler yapılacaktır.

Bu suretle hesaplanacak inşaat maliyet bedeli ve bunun % 20 si oranındaki satış kârı ile arsa değerleme normları kullanılarak bulunacak arsa rayiç değeri toplanacak ve ortaya çıkan değer, vergi değeri kabul edilecektir.

c) KİRA ESASINA GÖRE DEĞERLEME:

Maliyet bedeli yoluyla da vergi değerinin tesbiti mümkün olmadığı takdirde, Tüzüğün 25 inci maddesine göre, yıllık ortalama gelir bedeli normu, kullanılacaktır.

Yıllık ortalama gelir, vergi değeri tayin ve takdir edilecek binanın bulunduğu mahalde cari olan kiralara nisbetle kiraya verilmesi halinde bir yılda getirebileceği gayrisafi kira miktarından ibarettir. Bina kiraya verilmiş ise kira bedeli emsalinin cari olan normal kiralarına uygun bulunmuş ise bu bedelin esas tutulacağı tabiîdir. Şu kadar ki, mevsimlik olarak kullanılması mutad olan binaların bu süreye ait kira miktarı yıllık sayılacaktır.

Bu suretle bulunan yıllık ortalama gayrisafi gelirin on katı o binanın normal alım satım bedeli yani vergi değeri kabul edilecektir.

Şu hususu da belirtmek lâzımdır ki, yukarıdaki (a), (b) ve (c) fıkralarında sözü edilen fiyat, bedel ve kiralar beyan tarihindeki fiyat, bedel ve kiralardır. Beyan tarihinden maksat ise, beyannamenin fiilen verildiği tarih olmayıp Emlâk Vergisi Kanununun 23 üncü maddesine göre beyanda bulunulması gereken tarihtir.

Bu sebeple, vergi değerinin tayin ve takdirinde gerek mükelleflerin gerekse vergi dairelerinin zikredilen hususlara dikkat etmeleri gereklidir.

3. ARSA DEĞERLEMESİ:

Arsa vergi değerlerinin takdirinde, Tüzüğün 26 ncı maddesinde yedi bent halinde sayılan özellikleri tesbit edilip dikkatle göz önünde bulundurulacaktır.

Arsa vergi değeri (rayiç bedel = normal alım satım bedeli.), Tüzüğün 29 uncu maddesinde belirtildiği gibi, önce emsal arsanın alım satım bedeline göre tayin ve takdir edilecektir. Bu suretle vergi değeri bulunamadığı takdirde üzerine inşaat bulunan benzeri arsa emsal alınacaktır.

a) EMSAL ARSA ESASINA GÖRE DEĞERLEME:

Emsal arsa, 26 ncı maddede belirtilen özellikler itibariyle aynı vasıftaki arsadır. Bir arsaya değer takdir edilirken bu şekilde tesbit edilen emsal arsanın normal alım satım bedeli esas alınacaktır. Aynı vasıfta başka bir arsanın tesbit olunamaması halinde benzer vasıftaki arsaların normal alım satım bedellerine başvurulacak ancak, farklı vasıfların alım satım bedeline lehte veya aleyhte tesir edebilecek unsurları herhalde gözönünde bulundurulacaktır.

Vergi değerinin takdiri ister tam emsale isterse nispî emsale göre yapılmış olsun, beyan tarihi ile emsal arsanın alım satım tarihinin farklı olması halinde, zaman içindeki değer değişiklikleri ayrıca nazara alınacak ve gerekli indirim veya ilâveler yapılacaktır.

b) BİNA DEĞERİ ESASINA GÖRE DEĞERLEME:

Vergi değerinin yukarıdaki şekilde tayin ve takdirinin mümkün olmaması halinde, bina vergi değeri normuna başvurulacaktır.

Bu usul, Tüzüğün 32 nci maddesinde de belirtildiği gibi, normal alım satım bedeli tayin ve takdir edilecek arsanın aynı veya benzeri vasıftaki başka bir arsa üzerinde bulunan binanın takdir olunan vergi değeri içindeki arsa bedelinin hesaplanması suretiyle vergi değeri takdir edilmesi usulüdür.

Bu usulde, bina için takdir olunan vergi değerinden binanın inşaat maliyeti bedeli ve bunun % 20 si oranındaki satış kârı tutarının düşülmesi ve kalan miktarın arsa bedeli kabul edilmesi esas alınmaktadır. Ancak, bu suretle bulunan arsa bedelinin metrekareye isabet eden miktarı bulunacak ve değeri takdir edilecek arsanın yüzölçümü ile çarpılarak normal alım satım bedeli tayin olunacaktır.

4. ARAZİ DEĞERLEMESİ:

Arazi değerini tayin ve takdirinde ise, Tüzüğün 33 ncü maddesinde belirtildiği gibi, arazinin cinsi, sınıfı ve kullanma durumu gözönünde bulundurulacaktır. Arazinin halihazır kullanma durumu tesbit edildikten sonra sulaklık derecesine göre kıraç, taban ve sulak olmak üzere cinsleri ve verim gücünü de iyi, orta, zayıf ve kültür bitkisi yetiştirilemiyecek veya bunu engelliyecek özellikte olmak üzere sınıfları saptanacaktır. Arazinin cins sınıf ve kullanma durumlarınin tesbitinde, Tüzüğün 35 inci maddesinde yazılı özellikler esas alınacaktır.

Sözü edilen özellikler, ilgili daire ve kuruluşlardan alınan bilgiler gözönünde tutalarak, tesbit edilmiş ve bu tebliğe ekli "1 No. lu metin" de gösterilmiştir.

Arazide 1000 metrekare büyüklükteki dönüm birimi esas alınacaktır.

Arazinin vergi değeri yani, beyan tarihindeki normal alım satım bedeli, Tüzüğün 40 ıncı maddesinde belirtildiği gibi önce emsal arazinin normal alım satım bedeline göre takdir edilecek, bu suretle vergi değerinin takdiri mümkün olmazsa yıllık istihsal değeri ölçüsü kullanılacaktır.

a) EMSAL ARAZİ ESASINA GÖRE DEĞERLEME:

Emsal arazi cins, sınıf ve kullanma durumu itibariyle aynı vasıftaki arazidir. Araziye değer takdir edilirken, sözü edilen şekilde tesbit olunan aynı vasıftaki arazinin normal alım satım bedeli esas alınacaktır. Aynı vasıfta başka bir arazi tesbit olunamadığı takdirde yakın vasıftaki arazinin normal alım satım bedelinin başvurulacak ancak, farklı vasıfların alım satım fiyatı üzerinde lehte ve aleyhte doğuracağı etkiler herhalde nazara alınacaktır.

Vergi değerinin takdiri, ister tam emsale isterse nispi emsale dayanılarak yapılmış olsun, beyanda bulunulması gereken tarih ve emsalin alım satım tarihinin farklı olması halinde, zaman içindeki değer değişiklikleri ayrıca gözönünde bulundurulacak ve gerekli indirim veya ilâveler yapılacaktır.

b) VERİM DEĞERİ ESASINA GÖRE DEĞERLEME:

Vergi değerinin emsal arazinin alım satım bedeline göre takdirinin mümkün olmaması halinde, yıllık istihsal değeri normu, ölçüsü kullanılacaktır.

Yıllık istihsal değeri, ortalama randıman ve mahsulün satış fıyatı ölçülerine göre bir yılda elde edileceği hesaplanan mahsulün değerini kapsamaktadır. Bu değerin hesaplanmasında Vergi Usul Kanununda yer alan ziraî kazanç ölçüleri ve bunların tesbiti hakkındaki hükümlere göre yapılmış olan takdir ve tesbitler esas alınacaktır.

Bu takdir ve tesbitlere göre bulunacak yıllık istihsal değerinin 5 (beş) katı, arazinin normal alım satım bedeli olarak kabul edilecektir.

Tüzüğün 43 üncü maddesinde de işaret edildiği gibi, mahsul değeri, tarım birimi olan dönüm itibariyle tesbit edilip, değer tayin ve takdir olunacak arazide mevcut tarım birimi sayısıyle çarpılmak suretiyle hesaplanacaktır. Esasen, Ziraî kazanç ölçülerinde de ortalama randıman tarım birimi itibariyle tesbit edildiğinden başka türlü hesaplama yapmak mümkün değildir.

Ancak, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tesbit ve takdir edilen ve üç yıllık devreler itibariyle yürürlüğe konulan bu ölçülerin, mükellefler tarafından doğru olarak bilinmesi mümkün olmadığından vergi dairelerinin başvuracakları, uygulamakta olan ölçüler konusunda bilgi vermeleri ve yardımcı olmaları gerekmektedir.

Öte yandan, tesbit edilmiş bulunan ölçülerin uygulamasında gerek mükelleflerin gerekse vergi dairelerinin ve bunlar namına takdir işlemi yapacak inceleme elemanlarının, ölçülerin tesbit şekline ve geçerlilik durumlarına dikkat etmeleri zorunludur.

Gerçekten, bu ölçüler takvim yılına göre tesbit ve takdir edilmekte ve tesbit ve ilân olunan bu ölçüler üç yıl süreyle geçerli olmaktadır.

Bu sebeple, beyanda bulunulması gereken tarihte yürürlükte olan ziraî kazanç ölçülerinin takdire esas alınması gerekir. 1972 bütçe yılı içinde yapılacak beyanlarda ve bu beyanlarla ilgili takdirlerde 1971 takvim yılı kazançlarının tesbitine yarıyan ölçüler geçerli olacaktır. .

c) ÖZELLİK ARZEDEN TARIM ARAZİSİNDE DEĞERLEME:

Tarım arazisinin vergi değerinin tayininde ise, kanunun 29 uncu maddesi delâletiyle Tüzüğün 45 inci maddesinde tesbit edilen hallerde, doğrudan doğruya yıllık istihsal değeri yoluna başvurulabilecektir.

Bu yola başvurulabilmesi için:

1. Bulunduğu bölgede tarım arazisinin azlığı dolayısiyle normal alım satım bedelinin yıllık istihsal değeri yoluyla hesaplanacak değerden fazla olması ve farkın alım satım bedelinin % 25'ini aşması veya,

2. Emlâk Vergisi Kanununun 33 üncü maddesinin 4 No. lu bendi gereğince vergi değerini tadil eden sebeplerin ortaya çıkmış olması, şart ve yeterli olmaktadır.

Tarım arazisinin azlığı konusunun mükellef veya vergi dairelerince değil valiliklerin teklifi üzerine yapılacak inceleme sonuçlarına göre Bakanlığımızca bölgeler itibariyle tesbit edilmesi uygun görülmüştür.

Bilgi edinilmesini ve gereğinin bu esaslar dairesinde yapılmasını rica ederim.

(*) Emlak Vergisi Kanununun 31. md. 1, 3 ve 4. fıkraları 3239 sayılı Kanunla Kaldırıldığından I. bölümün C-10, ve 11 nci maddeleri uygulamada bulunmamaktadır.

(**) Güncelliği Kalmamıştır.

EK 1 : 1 No'lu Metin