Buradasınız

Madde 25 Tazminat ve Yardımlarda

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Pazar, 17 Ocak, 1982 Adı: UID: 3N23OH58AO72WWF4
İçerik:

 

Bilindiği üzere; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 ncü maddesinin 11 numaralı bendi uyarınca, 506 sayılı Kanunun Geçici 20. maddesine göre kurulan Emekli Sandıkları ile diğer emekli sandıkları tarafından ödenen emekli, dul ve yetim aylıklarının toplamı, hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan Devlet memurlarına verilen miktardan fazla ise aradaki farkın ücret olarak vergiye tabi tutulması gerekmektedir. Aynı Kanunun 25 nci maddesinin 3 numaralı bendinde, aynı kuruluşlar tarafından ödenen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri ile hak sahiplerine iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla, dul ve yetimlerine yapılan ödemeler toplamı, hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan Devlet memuruna verilen miktardan fazla ise, aradaki farkın ürcret olarak vergiye tabi tutulması hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, 128 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "İstisna ve Muaflıklar" başlığını taşıyan I nci bölümünün "Ücretlerde İstisnalar" başlığını taşıyan (i) fıkrasının 6 numaralı bendinde, emekli, dul ve yetim aylıkları ile aynı bölümün "Gider Karşılıklarında İstisnalar" başlığını taşıyan (k) fıkrasında, tazminat ve yardımların aynı aylık seviyesindeki Devlet memurlarına verilen miktarları aşan kısmının ücret olarak vergiye tabi tutulması ve bunun içinde mükelleflerin Gelir Vergisi Kanununun 95 nci maddesinin 3 numaralı bendi uyarınca yıllık beyanname vermeleri öngörülmüştür.

Ancak, Bakanlığımıza iletilen olaylardan bu durumun uygulamada çeşitli güçlüklere yol açtığı anlaşılmış bulunmaktadır.

Bu nedenle, Devlet memuruna yapılan ödemelerle kıyaslanarak uygulanacak olan yukarıda belirtilen istisnaların, esas olarak 506 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesine göre kurulan emekli sandığı tarafından uygulanması, bu sandık tarafından istisna tamamen uygulanıp aşan kısım kalmış ise, bu kısmın Gelir Vergisi Kanunun 94 ve 104 ncü maddeleri uyarınca ücret olarak vergi tevkifatına tabi tutulması; aynı kişilere ayrıca diğer emekli sandıkları tarafından yapılan ödemelerin ise, tamamının bu kuruluşlar tarafından 94 ve 104 ncü maddelere göre ücret olarak tevkif yolu ile vergilendirilmesi uygun görülmüştür. Öte yandan, Devlet memuru ile kıyaslama sonunda bulunan istisnalar miktarı, 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre kurulan özel emekli sandığı tarafından yapılan ödemeden yüksek olup da, arta kalan istisna miktarı mevcut ise, bu istisna miktarının diğer emekli sandıkları tarafından yapılan ödemelere uygulanması; aşan kısmın ise, yukarda belirtilen şekilde tevkif yolu ile vergilendirilmesi gerekmektedir. Ancak, arta kalan istisna miktarının ikinci ve daha sonraki kurumlarda uygulanabilmesi için yapılan ödemeyi, uygulanan istisna miktarını ve arta kalan istisna miktarını gösterir bir belgenin, 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre kurulmuş olan emekli sandığından alınarak diğer kuruma ibraz edilmesi şarttır.

İstisna miktarını aşan ve ücret olarak tevkif yolu ile vergiye tabi tutulacak olan anılan ödemelerin vergilendirilmesi sırasında ilgilinin vergi karnesi tevdi etmesi şartıyla Gelir Vergisi Kanununun 31 nci maddesinde yer alan indirimlerin, uygulanacağı tabiidir.

Bu tebliğ hükümleri 1.1.1982 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek olup, bu tarihten itibaren 128 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin konuya ilişkin yukarıda anılan bölümleri yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, 1.1.1981 ile 31.12.1981 tarihleri arasında anılan kurumlardan vergi tevkifatı yapılmadan alınan ve istisnalar miktarını aşması nedeniyle ücret olarak vergiye tabi tutulacak olan ödemeler için, ilgililerin 1982 yılı mart ayında yıllık gelir vergisi beyannamesi vermeleri ve anılan ücretlerini bu beyannamede göstermeleri gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

İçerik 1:

 

Bilindiği üzere; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 ncü maddesinin 11 numaralı bendi uyarınca, 506 sayılı Kanunun Geçici 20. maddesine göre kurulan Emekli Sandıkları ile diğer emekli sandıkları tarafından ödenen emekli, dul ve yetim aylıklarının toplamı, hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan Devlet memurlarına verilen miktardan fazla ise aradaki farkın ücret olarak vergiye tabi tutulması gerekmektedir. Aynı Kanunun 25 nci maddesinin 3 numaralı bendinde, aynı kuruluşlar tarafından ödenen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri ile hak sahiplerine iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla, dul ve yetimlerine yapılan ödemeler toplamı, hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan Devlet memuruna verilen miktardan fazla ise, aradaki farkın ürcret olarak vergiye tabi tutulması hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, 128 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "İstisna ve Muaflıklar" başlığını taşıyan I nci bölümünün "Ücretlerde İstisnalar" başlığını taşıyan (i) fıkrasının 6 numaralı bendinde, emekli, dul ve yetim aylıkları ile aynı bölümün "Gider Karşılıklarında İstisnalar" başlığını taşıyan (k) fıkrasında, tazminat ve yardımların aynı aylık seviyesindeki Devlet memurlarına verilen miktarları aşan kısmının ücret olarak vergiye tabi tutulması ve bunun içinde mükelleflerin Gelir Vergisi Kanununun 95 nci maddesinin 3 numaralı bendi uyarınca yıllık beyanname vermeleri öngörülmüştür.

Ancak, Bakanlığımıza iletilen olaylardan bu durumun uygulamada çeşitli güçlüklere yol açtığı anlaşılmış bulunmaktadır.

Bu nedenle, Devlet memuruna yapılan ödemelerle kıyaslanarak uygulanacak olan yukarıda belirtilen istisnaların, esas olarak 506 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesine göre kurulan emekli sandığı tarafından uygulanması, bu sandık tarafından istisna tamamen uygulanıp aşan kısım kalmış ise, bu kısmın Gelir Vergisi Kanunun 94 ve 104 ncü maddeleri uyarınca ücret olarak vergi tevkifatına tabi tutulması; aynı kişilere ayrıca diğer emekli sandıkları tarafından yapılan ödemelerin ise, tamamının bu kuruluşlar tarafından 94 ve 104 ncü maddelere göre ücret olarak tevkif yolu ile vergilendirilmesi uygun görülmüştür. Öte yandan, Devlet memuru ile kıyaslama sonunda bulunan istisnalar miktarı, 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre kurulan özel emekli sandığı tarafından yapılan ödemeden yüksek olup da, arta kalan istisna miktarı mevcut ise, bu istisna miktarının diğer emekli sandıkları tarafından yapılan ödemelere uygulanması; aşan kısmın ise, yukarda belirtilen şekilde tevkif yolu ile vergilendirilmesi gerekmektedir. Ancak, arta kalan istisna miktarının ikinci ve daha sonraki kurumlarda uygulanabilmesi için yapılan ödemeyi, uygulanan istisna miktarını ve arta kalan istisna miktarını gösterir bir belgenin, 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre kurulmuş olan emekli sandığından alınarak diğer kuruma ibraz edilmesi şarttır.

İstisna miktarını aşan ve ücret olarak tevkif yolu ile vergiye tabi tutulacak olan anılan ödemelerin vergilendirilmesi sırasında ilgilinin vergi karnesi tevdi etmesi şartıyla Gelir Vergisi Kanununun 31 nci maddesinde yer alan indirimlerin, uygulanacağı tabiidir.

Bu tebliğ hükümleri 1.1.1982 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek olup, bu tarihten itibaren 128 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin konuya ilişkin yukarıda anılan bölümleri yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, 1.1.1981 ile 31.12.1981 tarihleri arasında anılan kurumlardan vergi tevkifatı yapılmadan alınan ve istisnalar miktarını aşması nedeniyle ücret olarak vergiye tabi tutulacak olan ödemeler için, ilgililerin 1982 yılı mart ayında yıllık gelir vergisi beyannamesi vermeleri ve anılan ücretlerini bu beyannamede göstermeleri gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

İçerik 2:

 

Bilindiği üzere; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 ncü maddesinin 11 numaralı bendi uyarınca, 506 sayılı Kanunun Geçici 20. maddesine göre kurulan Emekli Sandıkları ile diğer emekli sandıkları tarafından ödenen emekli, dul ve yetim aylıklarının toplamı, hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan Devlet memurlarına verilen miktardan fazla ise aradaki farkın ücret olarak vergiye tabi tutulması gerekmektedir. Aynı Kanunun 25 nci maddesinin 3 numaralı bendinde, aynı kuruluşlar tarafından ödenen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri ile hak sahiplerine iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla, dul ve yetimlerine yapılan ödemeler toplamı, hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan Devlet memuruna verilen miktardan fazla ise, aradaki farkın ürcret olarak vergiye tabi tutulması hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, 128 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin "İstisna ve Muaflıklar" başlığını taşıyan I nci bölümünün "Ücretlerde İstisnalar" başlığını taşıyan (i) fıkrasının 6 numaralı bendinde, emekli, dul ve yetim aylıkları ile aynı bölümün "Gider Karşılıklarında İstisnalar" başlığını taşıyan (k) fıkrasında, tazminat ve yardımların aynı aylık seviyesindeki Devlet memurlarına verilen miktarları aşan kısmının ücret olarak vergiye tabi tutulması ve bunun içinde mükelleflerin Gelir Vergisi Kanununun 95 nci maddesinin 3 numaralı bendi uyarınca yıllık beyanname vermeleri öngörülmüştür.

Ancak, Bakanlığımıza iletilen olaylardan bu durumun uygulamada çeşitli güçlüklere yol açtığı anlaşılmış bulunmaktadır.

Bu nedenle, Devlet memuruna yapılan ödemelerle kıyaslanarak uygulanacak olan yukarıda belirtilen istisnaların, esas olarak 506 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesine göre kurulan emekli sandığı tarafından uygulanması, bu sandık tarafından istisna tamamen uygulanıp aşan kısım kalmış ise, bu kısmın Gelir Vergisi Kanunun 94 ve 104 ncü maddeleri uyarınca ücret olarak vergi tevkifatına tabi tutulması; aynı kişilere ayrıca diğer emekli sandıkları tarafından yapılan ödemelerin ise, tamamının bu kuruluşlar tarafından 94 ve 104 ncü maddelere göre ücret olarak tevkif yolu ile vergilendirilmesi uygun görülmüştür. Öte yandan, Devlet memuru ile kıyaslama sonunda bulunan istisnalar miktarı, 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre kurulan özel emekli sandığı tarafından yapılan ödemeden yüksek olup da, arta kalan istisna miktarı mevcut ise, bu istisna miktarının diğer emekli sandıkları tarafından yapılan ödemelere uygulanması; aşan kısmın ise, yukarda belirtilen şekilde tevkif yolu ile vergilendirilmesi gerekmektedir. Ancak, arta kalan istisna miktarının ikinci ve daha sonraki kurumlarda uygulanabilmesi için yapılan ödemeyi, uygulanan istisna miktarını ve arta kalan istisna miktarını gösterir bir belgenin, 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre kurulmuş olan emekli sandığından alınarak diğer kuruma ibraz edilmesi şarttır.

İstisna miktarını aşan ve ücret olarak tevkif yolu ile vergiye tabi tutulacak olan anılan ödemelerin vergilendirilmesi sırasında ilgilinin vergi karnesi tevdi etmesi şartıyla Gelir Vergisi Kanununun 31 nci maddesinde yer alan indirimlerin, uygulanacağı tabiidir.

Bu tebliğ hükümleri 1.1.1982 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek olup, bu tarihten itibaren 128 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin konuya ilişkin yukarıda anılan bölümleri yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, 1.1.1981 ile 31.12.1981 tarihleri arasında anılan kurumlardan vergi tevkifatı yapılmadan alınan ve istisnalar miktarını aşması nedeniyle ücret olarak vergiye tabi tutulacak olan ödemeler için, ilgililerin 1982 yılı mart ayında yıllık gelir vergisi beyannamesi vermeleri ve anılan ücretlerini bu beyannamede göstermeleri gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Perşembe, 4 Haziran, 1981 Adı: UID: BHRKODVG89P63QOU
İçerik:
Bilindiği üzere; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25/7 nci maddesi, 2320 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile, "1475 ve 854 sayılı Kanunlara göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 5953 sayılı Kanuna göre ödenen kıdem tazminatlarının hizmet erbabının 24 aylığını aşmayan miktarlarının (hizmet ifa etmeksizin, ödenen ücretler tazminat sayılmaz)" Gelir Vergisinden müstesna tutulması şeklinde değiştirilmiş, bu değişiklik 12.9.1980 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

2319 sayılı Kanunla 854 sayılı Deniz İş Kanununun 20 nci maddesi, 2320 sayılı Kanunla da 1475 sayılı İş Kanununun 14 ncü maddesi değiştirilmiş, bu değişiklikler 2319 ve 2320 sayılı Kanunların Resmi Gazete'de yayımlandığı 23.10.1980 tarihinde 12.9.1980 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.

854 sayılı Deniz İş Kanununun 20 nci maddesi ile 1475 sayılı İş Kanununun 14 ncü maddesinde yapılan değişiklikle, her hizmet yılı için ödenecek azami kıdem tazminatı, 1475 sayılı Kanun uyarınca tesbit edilen günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının yedibuçuk katından fazla olamıyacağı öngörülmüştür.

Gelir Vergisi Kanununun değişik 25/7 nci maddesi uyarınca 1475 ve 854 sayılı Kanunlara tabi hizmet erbabına 12.9.1980 tarihinden itibaren ödenen kıdem tazminatının her hizmet yılı için ödenecek tutarı günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının yedibuçuk katından fazla olmamak kaydiyle, tamamı Gelir Vergisinden müstesna tutulacaktır.

Ancak, 12.9.1980 tarihi ile, 23.10.1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabı ile ilgili olarak, 2457 sayılı Kanunla 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara Geçici 3 madde eklenmiş bulunmaktadır.

2457 sayılı Kanunla 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara eklenen geçici 1 nci madde hükmünde, "12. 9. 1980 ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına ödenen veya hak edilmiş olmakla beraber henüz kısmen veya tamamen ödenmeyen kıdem tazminatlarının, 854 sayılı Deniz İş Kanununun 2319 sayılı Kanunla değişik 20 nci maddesi ile 1475 sayılı İş Kanununun 2320 sayılı Kanunla değişik 14 ncü maddesinde belirtilen esaslara göre hesaplanan miktarı veya tavanı aşan kısımları, işveren tarafından her hangi bir nedenle hizmet erbabından geri istenemez, alınamaz veya yapılacak kanuni kesintiler dışında eksik ödenemez" denilmektedir. Bu hüküm uyarınca 12.9.1980 ile 23.10.1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına, toplu iş sözleşmelerinde veya hizmet sözleşmelerinde yer alan kıdem tazminatlarının her hangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın tamamı üzerinden ödenmesi gerekmektedir. Söz konusu döneme ilişkin kıdem tazminatlarının vergilendirilmesi, 2457 sayılı Kanunla 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara eklenen Geçici 2 ve 3 ncü maddelerde düzenlenmiştir. Geçici 2 ve 3 ncü maddeler ile ilgili olarak uygulanacak esaslar aşağıda açıklanmıştır.

I _ 12. 9. 1980 ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına ödenmeyen veya kısmen ödenmiş bulunan kıdem tazminatlarının vergilendirilmesi :

12. 9. 1980 ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına her hangi bir nedenle ödenmeyen veya kısmen ödenmiş bulunan kıdem tazminatları konusunda 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara 2457 sayılı Kanunla eklenen geçici 1 nci madde hükmü uyarınca, ödenmesi öngörülen toplam kıdem tazminatının 1475 sayılı İş Kanununun değişik 14 ncü maddesi ile, 854 sayılı Deniz İş Kanununun değişik 20 nci maddesinde yer alan her hizmet yılı için günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının yedibuçuk katından fazla olmayan (kanuni tavan miktarı aşmayan) kısmı Gelir Vergisinden müstesna tutulacak; aşan kısmı ise, 1980 takvim yılının geliri olarak ve diğer yıllık ücret ödemeleri ile birleştirilerek Gelir Vergisi Kanununun 1. 1. 1981 tarihinden önceki hükümlerine göre 1/2 numaralı vergi cetvelinin indirimsiz grubu üzerinden ödeme sırasında işverenlerce vergi tevkifatına tabi tutulacaktır.

Öte yandan, 12. 9. 1980 ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına anılan Geçici 1 nci madde hükmü uyarınca hesaplanarak ödenecek kıdem tazminatının, yukarıda belirtilen şekilde hesaplanan tevkif edilecek vergi miktarını karşılamaması halinde bu miktarın tamamı Gelir Vergisine mahsuben işverenlerce vergi olarak tevkif edilecektir. Bu durumda olan hizmet erbabı aşağıda belirtilen esaslar çerçevesinde işverenler tarafından vergi dairelerine bildirilecek ve verginin ikmali vergi dairesi tarafından yapılacaktır.

II _ 12. 9. 1980 ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına 23.10.1980 tarihinden önce ödenen kıdem tazminatlarının vergilendirilmesi :

854 sayılı Deniz İş Kanununun 20 nci maddesine ilişkin 2319 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle 1475 sayılı İş Kanununun 14 ncü maddesine ilişkin 2320 sayılı Kanunla yapılan degişikliğin Resmi Gazete'de yayımlandığı tarih olan 23. 10. 1980 tarihinden önce işten ayrılan ve kanuni tavan miktarın üzerinde kıdem tazminatı alan hizmet erbabının kanuni tavanı, bir diğer ifade ile her hizmet yılı için günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının yedibuçuk katı üzerinden hesaplanacak miktarı aşan kısımları 1980 takvim yılında elde edilen ücret geliri olarak aşağıda belirtilen esaslar çerçevesinde vergilendirilecektir.

A _ İşverenlerce Yapılacak İşlem ve İşverenlerin Sorumluluğu :

2457 sayılı Kanunla 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara getirilen geçici 3 ncü madde hükmü uyarınca, işverenler; (Kamu kesimi ve özel kesim işverenlerin tümü) 12. 9. 1980 tarihi ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabı ile ilgili olarak aşağıdaki bilgileri ihtiva eden listeyi düzenlemek, tasdik etmek ve bir nüshasının en geç 8.6.1981 tarihi mesai saati sonuna kadar vergi sorumlusu sıfatıyla bağlı oldukları yer vergi dairesine bir nüshasını da Maliye Bakanlığına (Gelirler Genel Müdürlüğüne) göndermek zonındadırlar.

Düzenlenecek listelerde her hizmet erbabı için ayrı ayrı aşağıdaki bilgiler yer alacaktır

1. Adı ve Soyadı :

2. En son adresi :

3. İşten ayrıldığı tarih :

4. Hizmet süresi (yıl, ay ve gün olarak) :

5. Her hizmet yılı için ödenen kıdem tazminatı :

6. Toplam ödenen kıdem tazminatı :

a) Vergiden müstesna tutulan kısım :

b) Vergiye tabi tutulan kısım :

c) Kesilen Gelir Vergisi tutarı :

7. a) İşten çıkma nedeniyle kıdem tazminatı dışında yapılan ödemeler :

b) Bundan kesilen Gelir Vergisi :

8. a) Yıl içinde işten ayrılma tarihine kadar yapılan yıllık ödemeler tutarı :

b) Bundan kesilen Gelir Vergisi :

İşverenlerin (Muhtasar beyanname vermek zorunda olmayan genel bütçeli daireler hariç); eksik, yanlış veya yanıltıcı bilgi vermeleri veya yukarıda yer alan listeleri muhtasar beyanname vermek zorunda oldukları yer vergi dairesine 8.6.1981 tarihi mesai saati sonuna kadar vermemeleri nedeniyle, zamanında tarh ve tahsil edilmeyen vergiler, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca cezalı olarak işverenler adına tarh edilerek, tahsil olunacaktır.

B _ Vergi Daireleri Tarafından Yapılacak İşlem :

Vergi Daireleri; yukarıda (A) bölümünde belirtilen esaslar dahilinde işverenler tarafından düzenlenerek verilen listeler üzerinden; kıdem tazminatının her hizmet yılı için ödenecek olan kanuni tavan miktarını (40.500 lirayı) aşan kısmı; işten ayrılması sırasında kıdem tazminatı dışında ödenen kıdem ikramiyesi, terki hizmet tazminatı, kıdemli işçiliği teşvik ikramiyesi gibi tazminatlar ve 1980 takvim. yılında ödenen diğer yıllık ödemelerle birleştirilerek, Gelir Vergisi Kanununun 1.1.1981 tarihinden önceki hükümlerine göre yeni vergiyi hesaplayacak ve bu şekilde hesapladıkları vergiden daha önce kesilmiş olan vergileri mahsup ederek, kıdem tazminatının kanuni tavanı aşan kısmına ait fark vergiyi bulacaklardır. Bu çalışmalar işverenler tarafından listelerin vergi dairesine verildiği tarihten itibaren bir ay içinde yapılmış olacaktır.

Vergi daireleri, yukarıda belirtilen esaslar dahilinde hesapladıkları vergileri mükellef-lere tebliğ edecekler ve 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara getirilen Geçici 3 ncü maddeler hükümleri uyarınca mezkür vergiler tebliğ tarihinde ikmalen tarh olunmuş sayılacaktır. Anılan geçici madde uyarınca, bu vergilerin tebliğ tarihinden itibaren 12 ay içinde ve 6 eşit taksitte (tebliğ tarihini izleyen 2 nci, 4 ncü, 6 ncı, 8 nci, 10 ncu ve 12 nci aylarda ödenmesi gerekmektedir.

İkmal tarhiyat tebliğ edildikten sonra, vadesinde ödeme yapılmaması halinde 6183 sayıli Kanun hükümleri uyarınca, gerekli takibat yapılacaktır.

III _ 1475 ve 854 sayılı Kanunlara Tabi Olan Hizmet Erbabına Ödenen Kıdem Tazminatının İstisna Tutarının Hesaplanması :

12. 9. 1980 tarihinden itibaren 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2320 sayılı Kanunla değişik 25/7 nci maddesi uyarınca, kıdem tazminatının vergiden müstesna tutulacak kısmı; kıdem tazminatı ilgili mevzuata göre hesaplanmış olmakla beraber, 1475 sayılı İş Kanununun değişik 14 ncü maddesi ve 854 sayılı Deniz İş Kanununun değişik 20 nci maddesinde belirtilen; her hizmet yılı için ödenecek olan tutarı, günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının yedibuçuk katını aşmaması gerekmektedir.

Başka bir ifade ile her hizmet yılı için kıdem tazminatının azami tavan miktarı aşmaması gerekmekte olup bunun dışında anılan Kanunlara tabi olan hizmet erbabı açısından, 24 aylık tazminat ve 24 yıl gibi her hangi bir sınırlama bulunmamaktadır.

IV _ 5953 sayılı (Basın - İş) Kanununa tabi olan hizmet erbabına ödenen kıdem tazminatlarının vergilendirilmesi :

Gelir Vergisi Kanununun 25/7 nci maddesinde 2320 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, 5953 sayılı Kanuna tabi olan hizmet erbabına ödenecek olan kıdem tazminatlarının vergiden müstesna tutulacak kısmı olan 24 aylık tutarına ilişkin her hangi bir yeni düzenleme yapılmamıştır.

Bu nedenle, 5953 sayılı Kanuna tabi olan hizmet erbabına ödenecek olan kıdem tazminatının, kıdem tazminatı ödemesine esas olan günlük ücretinin bir aylık (30 günlük) tutarının 24 katının vergiden müstesna tutulması yolunda sürdürülmekte olan uygulamaya bundan böylede devam edilecektir. Ancak, işten çıkma nedeniyle, kıdem tazminatı dışında yapılan sosyal nitelikteki tazminatlarm kıdem tazminatı ile ilgilendirilmeksizin, kıdem tazminatının istisna miktarını aşan kısmı ile birlikte vergilendirileceği ve kıdem tazminatına uygulanacak olan 24 aylık istisnanın toplam çalışma hayatında bir kez uygulanacağı tabiidir.

V _ Haklarında 1475, 854, 5953 ve 5434 sayılı Kanunlar uygulanmayan Hizmet Erbabı ile, Kamu Kuruluşlarında Sözleşmeli Olarak İstihdam Edilen Hizmet Erbabına Ödenen Kıdem Tazminatlarının Vergilendirilmesi :

Bilindiği üzere; 2457 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile, 1475 sayılı iş Kanununa eklenen Ek Madde de, 12. 9. 1980 tarihinden itibaren yürürlüğe giren "Kanuna veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kurum ve kuruluşların, haklarında 1475, 854, 5953 ve 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanmayan personeli ile kamu kuruluşlarında sözleşmeli olarak istihdam edilenlere mevzuat veya sözleşmelerine göre kıdem tazminatı niteliğinde yapılan ödemeler kıdem tazminatı sayılır ve bu kanunun 14 ncü maddesindeki esaslara ve miktara göre ödenir.

Bu maddeye aykırı hareket edenler hakkında da 98 nci maddenin ilgili hükmü uygulanır." denilmek suretiyle, kanunla veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan Basın İlan Kurumu, Türk Standartlar Enstitüsü, Milli Prodüktivite Merkezi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Türkiye Ticaret Odaları, Türkiye Sanayi Odaları, Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği, Sınai Eğitim ve Geliştirme Merkezi ve İhracaatı Geliştirme Etüt Merkezi ve benzeri kamu kurumlarının, haklarında 1475, 854, 5953 ve 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanmayan hizmet erbabı ile kamu kurumlarında idari sözleşme ile çalıştırılanlara ilgili mevzuatlar uyarınca ödenecek olan kıdem tazminatı niteliğindeki tazminatların, kıdem tazminatı sayılması ve bunlar hakkında da 1475 sayılı İş Kanununun değişik 14 ncü maddesi hükümlerinin uygulanması esası getirilmiştir.

Bu nedenle, yukarıda belirtilen hizmet erbabı hakkında da, 1475 sayılı İş Kanununun 14 ncü maddesinde yer alan esaslar uyarınca ödenen kıdem tazminatlarımın bu tebliğin (III) bölümünde belirtilen esaslar dahilinde, Gelir Vergisi Kanununun degişik 25/7 nci maddesi uyarınca Gelir Vergisinden müstesna tutulması gerekir.

Tebliğ olunur.

İçerik 1:
Bilindiği üzere; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25/7 nci maddesi, 2320 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile, "1475 ve 854 sayılı Kanunlara göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 5953 sayılı Kanuna göre ödenen kıdem tazminatlarının hizmet erbabının 24 aylığını aşmayan miktarlarının (hizmet ifa etmeksizin, ödenen ücretler tazminat sayılmaz)" Gelir Vergisinden müstesna tutulması şeklinde değiştirilmiş, bu değişiklik 12.9.1980 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

2319 sayılı Kanunla 854 sayılı Deniz İş Kanununun 20 nci maddesi, 2320 sayılı Kanunla da 1475 sayılı İş Kanununun 14 ncü maddesi değiştirilmiş, bu değişiklikler 2319 ve 2320 sayılı Kanunların Resmi Gazete'de yayımlandığı 23.10.1980 tarihinde 12.9.1980 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.

854 sayılı Deniz İş Kanununun 20 nci maddesi ile 1475 sayılı İş Kanununun 14 ncü maddesinde yapılan değişiklikle, her hizmet yılı için ödenecek azami kıdem tazminatı, 1475 sayılı Kanun uyarınca tesbit edilen günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının yedibuçuk katından fazla olamıyacağı öngörülmüştür.

Gelir Vergisi Kanununun değişik 25/7 nci maddesi uyarınca 1475 ve 854 sayılı Kanunlara tabi hizmet erbabına 12.9.1980 tarihinden itibaren ödenen kıdem tazminatının her hizmet yılı için ödenecek tutarı günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının yedibuçuk katından fazla olmamak kaydiyle, tamamı Gelir Vergisinden müstesna tutulacaktır.

Ancak, 12.9.1980 tarihi ile, 23.10.1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabı ile ilgili olarak, 2457 sayılı Kanunla 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara Geçici 3 madde eklenmiş bulunmaktadır.

2457 sayılı Kanunla 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara eklenen geçici 1 nci madde hükmünde, "12. 9. 1980 ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına ödenen veya hak edilmiş olmakla beraber henüz kısmen veya tamamen ödenmeyen kıdem tazminatlarının, 854 sayılı Deniz İş Kanununun 2319 sayılı Kanunla değişik 20 nci maddesi ile 1475 sayılı İş Kanununun 2320 sayılı Kanunla değişik 14 ncü maddesinde belirtilen esaslara göre hesaplanan miktarı veya tavanı aşan kısımları, işveren tarafından her hangi bir nedenle hizmet erbabından geri istenemez, alınamaz veya yapılacak kanuni kesintiler dışında eksik ödenemez" denilmektedir. Bu hüküm uyarınca 12.9.1980 ile 23.10.1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına, toplu iş sözleşmelerinde veya hizmet sözleşmelerinde yer alan kıdem tazminatlarının her hangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın tamamı üzerinden ödenmesi gerekmektedir. Söz konusu döneme ilişkin kıdem tazminatlarının vergilendirilmesi, 2457 sayılı Kanunla 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara eklenen Geçici 2 ve 3 ncü maddelerde düzenlenmiştir. Geçici 2 ve 3 ncü maddeler ile ilgili olarak uygulanacak esaslar aşağıda açıklanmıştır.

I _ 12. 9. 1980 ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına ödenmeyen veya kısmen ödenmiş bulunan kıdem tazminatlarının vergilendirilmesi :

12. 9. 1980 ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına her hangi bir nedenle ödenmeyen veya kısmen ödenmiş bulunan kıdem tazminatları konusunda 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara 2457 sayılı Kanunla eklenen geçici 1 nci madde hükmü uyarınca, ödenmesi öngörülen toplam kıdem tazminatının 1475 sayılı İş Kanununun değişik 14 ncü maddesi ile, 854 sayılı Deniz İş Kanununun değişik 20 nci maddesinde yer alan her hizmet yılı için günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının yedibuçuk katından fazla olmayan (kanuni tavan miktarı aşmayan) kısmı Gelir Vergisinden müstesna tutulacak; aşan kısmı ise, 1980 takvim yılının geliri olarak ve diğer yıllık ücret ödemeleri ile birleştirilerek Gelir Vergisi Kanununun 1. 1. 1981 tarihinden önceki hükümlerine göre 1/2 numaralı vergi cetvelinin indirimsiz grubu üzerinden ödeme sırasında işverenlerce vergi tevkifatına tabi tutulacaktır.

Öte yandan, 12. 9. 1980 ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına anılan Geçici 1 nci madde hükmü uyarınca hesaplanarak ödenecek kıdem tazminatının, yukarıda belirtilen şekilde hesaplanan tevkif edilecek vergi miktarını karşılamaması halinde bu miktarın tamamı Gelir Vergisine mahsuben işverenlerce vergi olarak tevkif edilecektir. Bu durumda olan hizmet erbabı aşağıda belirtilen esaslar çerçevesinde işverenler tarafından vergi dairelerine bildirilecek ve verginin ikmali vergi dairesi tarafından yapılacaktır.

II _ 12. 9. 1980 ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına 23.10.1980 tarihinden önce ödenen kıdem tazminatlarının vergilendirilmesi :

854 sayılı Deniz İş Kanununun 20 nci maddesine ilişkin 2319 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle 1475 sayılı İş Kanununun 14 ncü maddesine ilişkin 2320 sayılı Kanunla yapılan degişikliğin Resmi Gazete'de yayımlandığı tarih olan 23. 10. 1980 tarihinden önce işten ayrılan ve kanuni tavan miktarın üzerinde kıdem tazminatı alan hizmet erbabının kanuni tavanı, bir diğer ifade ile her hizmet yılı için günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının yedibuçuk katı üzerinden hesaplanacak miktarı aşan kısımları 1980 takvim yılında elde edilen ücret geliri olarak aşağıda belirtilen esaslar çerçevesinde vergilendirilecektir.

A _ İşverenlerce Yapılacak İşlem ve İşverenlerin Sorumluluğu :

2457 sayılı Kanunla 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara getirilen geçici 3 ncü madde hükmü uyarınca, işverenler; (Kamu kesimi ve özel kesim işverenlerin tümü) 12. 9. 1980 tarihi ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabı ile ilgili olarak aşağıdaki bilgileri ihtiva eden listeyi düzenlemek, tasdik etmek ve bir nüshasının en geç 8.6.1981 tarihi mesai saati sonuna kadar vergi sorumlusu sıfatıyla bağlı oldukları yer vergi dairesine bir nüshasını da Maliye Bakanlığına (Gelirler Genel Müdürlüğüne) göndermek zonındadırlar.

Düzenlenecek listelerde her hizmet erbabı için ayrı ayrı aşağıdaki bilgiler yer alacaktır

1. Adı ve Soyadı :

2. En son adresi :

3. İşten ayrıldığı tarih :

4. Hizmet süresi (yıl, ay ve gün olarak) :

5. Her hizmet yılı için ödenen kıdem tazminatı :

6. Toplam ödenen kıdem tazminatı :

a) Vergiden müstesna tutulan kısım :

b) Vergiye tabi tutulan kısım :

c) Kesilen Gelir Vergisi tutarı :

7. a) İşten çıkma nedeniyle kıdem tazminatı dışında yapılan ödemeler :

b) Bundan kesilen Gelir Vergisi :

8. a) Yıl içinde işten ayrılma tarihine kadar yapılan yıllık ödemeler tutarı :

b) Bundan kesilen Gelir Vergisi :

İşverenlerin (Muhtasar beyanname vermek zorunda olmayan genel bütçeli daireler hariç); eksik, yanlış veya yanıltıcı bilgi vermeleri veya yukarıda yer alan listeleri muhtasar beyanname vermek zorunda oldukları yer vergi dairesine 8.6.1981 tarihi mesai saati sonuna kadar vermemeleri nedeniyle, zamanında tarh ve tahsil edilmeyen vergiler, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca cezalı olarak işverenler adına tarh edilerek, tahsil olunacaktır.

B _ Vergi Daireleri Tarafından Yapılacak İşlem :

Vergi Daireleri; yukarıda (A) bölümünde belirtilen esaslar dahilinde işverenler tarafından düzenlenerek verilen listeler üzerinden; kıdem tazminatının her hizmet yılı için ödenecek olan kanuni tavan miktarını (40.500 lirayı) aşan kısmı; işten ayrılması sırasında kıdem tazminatı dışında ödenen kıdem ikramiyesi, terki hizmet tazminatı, kıdemli işçiliği teşvik ikramiyesi gibi tazminatlar ve 1980 takvim. yılında ödenen diğer yıllık ödemelerle birleştirilerek, Gelir Vergisi Kanununun 1.1.1981 tarihinden önceki hükümlerine göre yeni vergiyi hesaplayacak ve bu şekilde hesapladıkları vergiden daha önce kesilmiş olan vergileri mahsup ederek, kıdem tazminatının kanuni tavanı aşan kısmına ait fark vergiyi bulacaklardır. Bu çalışmalar işverenler tarafından listelerin vergi dairesine verildiği tarihten itibaren bir ay içinde yapılmış olacaktır.

Vergi daireleri, yukarıda belirtilen esaslar dahilinde hesapladıkları vergileri mükellef-lere tebliğ edecekler ve 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara getirilen Geçici 3 ncü maddeler hükümleri uyarınca mezkür vergiler tebliğ tarihinde ikmalen tarh olunmuş sayılacaktır. Anılan geçici madde uyarınca, bu vergilerin tebliğ tarihinden itibaren 12 ay içinde ve 6 eşit taksitte (tebliğ tarihini izleyen 2 nci, 4 ncü, 6 ncı, 8 nci, 10 ncu ve 12 nci aylarda ödenmesi gerekmektedir.

İkmal tarhiyat tebliğ edildikten sonra, vadesinde ödeme yapılmaması halinde 6183 sayıli Kanun hükümleri uyarınca, gerekli takibat yapılacaktır.

III _ 1475 ve 854 sayılı Kanunlara Tabi Olan Hizmet Erbabına Ödenen Kıdem Tazminatının İstisna Tutarının Hesaplanması :

12. 9. 1980 tarihinden itibaren 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2320 sayılı Kanunla değişik 25/7 nci maddesi uyarınca, kıdem tazminatının vergiden müstesna tutulacak kısmı; kıdem tazminatı ilgili mevzuata göre hesaplanmış olmakla beraber, 1475 sayılı İş Kanununun değişik 14 ncü maddesi ve 854 sayılı Deniz İş Kanununun değişik 20 nci maddesinde belirtilen; her hizmet yılı için ödenecek olan tutarı, günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının yedibuçuk katını aşmaması gerekmektedir.

Başka bir ifade ile her hizmet yılı için kıdem tazminatının azami tavan miktarı aşmaması gerekmekte olup bunun dışında anılan Kanunlara tabi olan hizmet erbabı açısından, 24 aylık tazminat ve 24 yıl gibi her hangi bir sınırlama bulunmamaktadır.

IV _ 5953 sayılı (Basın - İş) Kanununa tabi olan hizmet erbabına ödenen kıdem tazminatlarının vergilendirilmesi :

Gelir Vergisi Kanununun 25/7 nci maddesinde 2320 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, 5953 sayılı Kanuna tabi olan hizmet erbabına ödenecek olan kıdem tazminatlarının vergiden müstesna tutulacak kısmı olan 24 aylık tutarına ilişkin her hangi bir yeni düzenleme yapılmamıştır.

Bu nedenle, 5953 sayılı Kanuna tabi olan hizmet erbabına ödenecek olan kıdem tazminatının, kıdem tazminatı ödemesine esas olan günlük ücretinin bir aylık (30 günlük) tutarının 24 katının vergiden müstesna tutulması yolunda sürdürülmekte olan uygulamaya bundan böylede devam edilecektir. Ancak, işten çıkma nedeniyle, kıdem tazminatı dışında yapılan sosyal nitelikteki tazminatlarm kıdem tazminatı ile ilgilendirilmeksizin, kıdem tazminatının istisna miktarını aşan kısmı ile birlikte vergilendirileceği ve kıdem tazminatına uygulanacak olan 24 aylık istisnanın toplam çalışma hayatında bir kez uygulanacağı tabiidir.

V _ Haklarında 1475, 854, 5953 ve 5434 sayılı Kanunlar uygulanmayan Hizmet Erbabı ile, Kamu Kuruluşlarında Sözleşmeli Olarak İstihdam Edilen Hizmet Erbabına Ödenen Kıdem Tazminatlarının Vergilendirilmesi :

Bilindiği üzere; 2457 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile, 1475 sayılı iş Kanununa eklenen Ek Madde de, 12. 9. 1980 tarihinden itibaren yürürlüğe giren "Kanuna veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kurum ve kuruluşların, haklarında 1475, 854, 5953 ve 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanmayan personeli ile kamu kuruluşlarında sözleşmeli olarak istihdam edilenlere mevzuat veya sözleşmelerine göre kıdem tazminatı niteliğinde yapılan ödemeler kıdem tazminatı sayılır ve bu kanunun 14 ncü maddesindeki esaslara ve miktara göre ödenir.

Bu maddeye aykırı hareket edenler hakkında da 98 nci maddenin ilgili hükmü uygulanır." denilmek suretiyle, kanunla veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan Basın İlan Kurumu, Türk Standartlar Enstitüsü, Milli Prodüktivite Merkezi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Türkiye Ticaret Odaları, Türkiye Sanayi Odaları, Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği, Sınai Eğitim ve Geliştirme Merkezi ve İhracaatı Geliştirme Etüt Merkezi ve benzeri kamu kurumlarının, haklarında 1475, 854, 5953 ve 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanmayan hizmet erbabı ile kamu kurumlarında idari sözleşme ile çalıştırılanlara ilgili mevzuatlar uyarınca ödenecek olan kıdem tazminatı niteliğindeki tazminatların, kıdem tazminatı sayılması ve bunlar hakkında da 1475 sayılı İş Kanununun değişik 14 ncü maddesi hükümlerinin uygulanması esası getirilmiştir.

Bu nedenle, yukarıda belirtilen hizmet erbabı hakkında da, 1475 sayılı İş Kanununun 14 ncü maddesinde yer alan esaslar uyarınca ödenen kıdem tazminatlarımın bu tebliğin (III) bölümünde belirtilen esaslar dahilinde, Gelir Vergisi Kanununun degişik 25/7 nci maddesi uyarınca Gelir Vergisinden müstesna tutulması gerekir.

Tebliğ olunur.

İçerik 2:
Bilindiği üzere; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25/7 nci maddesi, 2320 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile, "1475 ve 854 sayılı Kanunlara göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 5953 sayılı Kanuna göre ödenen kıdem tazminatlarının hizmet erbabının 24 aylığını aşmayan miktarlarının (hizmet ifa etmeksizin, ödenen ücretler tazminat sayılmaz)" Gelir Vergisinden müstesna tutulması şeklinde değiştirilmiş, bu değişiklik 12.9.1980 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

2319 sayılı Kanunla 854 sayılı Deniz İş Kanununun 20 nci maddesi, 2320 sayılı Kanunla da 1475 sayılı İş Kanununun 14 ncü maddesi değiştirilmiş, bu değişiklikler 2319 ve 2320 sayılı Kanunların Resmi Gazete'de yayımlandığı 23.10.1980 tarihinde 12.9.1980 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.

854 sayılı Deniz İş Kanununun 20 nci maddesi ile 1475 sayılı İş Kanununun 14 ncü maddesinde yapılan değişiklikle, her hizmet yılı için ödenecek azami kıdem tazminatı, 1475 sayılı Kanun uyarınca tesbit edilen günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının yedibuçuk katından fazla olamıyacağı öngörülmüştür.

Gelir Vergisi Kanununun değişik 25/7 nci maddesi uyarınca 1475 ve 854 sayılı Kanunlara tabi hizmet erbabına 12.9.1980 tarihinden itibaren ödenen kıdem tazminatının her hizmet yılı için ödenecek tutarı günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının yedibuçuk katından fazla olmamak kaydiyle, tamamı Gelir Vergisinden müstesna tutulacaktır.

Ancak, 12.9.1980 tarihi ile, 23.10.1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabı ile ilgili olarak, 2457 sayılı Kanunla 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara Geçici 3 madde eklenmiş bulunmaktadır.

2457 sayılı Kanunla 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara eklenen geçici 1 nci madde hükmünde, "12. 9. 1980 ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına ödenen veya hak edilmiş olmakla beraber henüz kısmen veya tamamen ödenmeyen kıdem tazminatlarının, 854 sayılı Deniz İş Kanununun 2319 sayılı Kanunla değişik 20 nci maddesi ile 1475 sayılı İş Kanununun 2320 sayılı Kanunla değişik 14 ncü maddesinde belirtilen esaslara göre hesaplanan miktarı veya tavanı aşan kısımları, işveren tarafından her hangi bir nedenle hizmet erbabından geri istenemez, alınamaz veya yapılacak kanuni kesintiler dışında eksik ödenemez" denilmektedir. Bu hüküm uyarınca 12.9.1980 ile 23.10.1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına, toplu iş sözleşmelerinde veya hizmet sözleşmelerinde yer alan kıdem tazminatlarının her hangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın tamamı üzerinden ödenmesi gerekmektedir. Söz konusu döneme ilişkin kıdem tazminatlarının vergilendirilmesi, 2457 sayılı Kanunla 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara eklenen Geçici 2 ve 3 ncü maddelerde düzenlenmiştir. Geçici 2 ve 3 ncü maddeler ile ilgili olarak uygulanacak esaslar aşağıda açıklanmıştır.

I _ 12. 9. 1980 ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına ödenmeyen veya kısmen ödenmiş bulunan kıdem tazminatlarının vergilendirilmesi :

12. 9. 1980 ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına her hangi bir nedenle ödenmeyen veya kısmen ödenmiş bulunan kıdem tazminatları konusunda 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara 2457 sayılı Kanunla eklenen geçici 1 nci madde hükmü uyarınca, ödenmesi öngörülen toplam kıdem tazminatının 1475 sayılı İş Kanununun değişik 14 ncü maddesi ile, 854 sayılı Deniz İş Kanununun değişik 20 nci maddesinde yer alan her hizmet yılı için günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının yedibuçuk katından fazla olmayan (kanuni tavan miktarı aşmayan) kısmı Gelir Vergisinden müstesna tutulacak; aşan kısmı ise, 1980 takvim yılının geliri olarak ve diğer yıllık ücret ödemeleri ile birleştirilerek Gelir Vergisi Kanununun 1. 1. 1981 tarihinden önceki hükümlerine göre 1/2 numaralı vergi cetvelinin indirimsiz grubu üzerinden ödeme sırasında işverenlerce vergi tevkifatına tabi tutulacaktır.

Öte yandan, 12. 9. 1980 ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına anılan Geçici 1 nci madde hükmü uyarınca hesaplanarak ödenecek kıdem tazminatının, yukarıda belirtilen şekilde hesaplanan tevkif edilecek vergi miktarını karşılamaması halinde bu miktarın tamamı Gelir Vergisine mahsuben işverenlerce vergi olarak tevkif edilecektir. Bu durumda olan hizmet erbabı aşağıda belirtilen esaslar çerçevesinde işverenler tarafından vergi dairelerine bildirilecek ve verginin ikmali vergi dairesi tarafından yapılacaktır.

II _ 12. 9. 1980 ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabına 23.10.1980 tarihinden önce ödenen kıdem tazminatlarının vergilendirilmesi :

854 sayılı Deniz İş Kanununun 20 nci maddesine ilişkin 2319 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle 1475 sayılı İş Kanununun 14 ncü maddesine ilişkin 2320 sayılı Kanunla yapılan degişikliğin Resmi Gazete'de yayımlandığı tarih olan 23. 10. 1980 tarihinden önce işten ayrılan ve kanuni tavan miktarın üzerinde kıdem tazminatı alan hizmet erbabının kanuni tavanı, bir diğer ifade ile her hizmet yılı için günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının yedibuçuk katı üzerinden hesaplanacak miktarı aşan kısımları 1980 takvim yılında elde edilen ücret geliri olarak aşağıda belirtilen esaslar çerçevesinde vergilendirilecektir.

A _ İşverenlerce Yapılacak İşlem ve İşverenlerin Sorumluluğu :

2457 sayılı Kanunla 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara getirilen geçici 3 ncü madde hükmü uyarınca, işverenler; (Kamu kesimi ve özel kesim işverenlerin tümü) 12. 9. 1980 tarihi ile 23. 10. 1980 tarihleri arasında işten ayrılan hizmet erbabı ile ilgili olarak aşağıdaki bilgileri ihtiva eden listeyi düzenlemek, tasdik etmek ve bir nüshasının en geç 8.6.1981 tarihi mesai saati sonuna kadar vergi sorumlusu sıfatıyla bağlı oldukları yer vergi dairesine bir nüshasını da Maliye Bakanlığına (Gelirler Genel Müdürlüğüne) göndermek zonındadırlar.

Düzenlenecek listelerde her hizmet erbabı için ayrı ayrı aşağıdaki bilgiler yer alacaktır

1. Adı ve Soyadı :

2. En son adresi :

3. İşten ayrıldığı tarih :

4. Hizmet süresi (yıl, ay ve gün olarak) :

5. Her hizmet yılı için ödenen kıdem tazminatı :

6. Toplam ödenen kıdem tazminatı :

a) Vergiden müstesna tutulan kısım :

b) Vergiye tabi tutulan kısım :

c) Kesilen Gelir Vergisi tutarı :

7. a) İşten çıkma nedeniyle kıdem tazminatı dışında yapılan ödemeler :

b) Bundan kesilen Gelir Vergisi :

8. a) Yıl içinde işten ayrılma tarihine kadar yapılan yıllık ödemeler tutarı :

b) Bundan kesilen Gelir Vergisi :

İşverenlerin (Muhtasar beyanname vermek zorunda olmayan genel bütçeli daireler hariç); eksik, yanlış veya yanıltıcı bilgi vermeleri veya yukarıda yer alan listeleri muhtasar beyanname vermek zorunda oldukları yer vergi dairesine 8.6.1981 tarihi mesai saati sonuna kadar vermemeleri nedeniyle, zamanında tarh ve tahsil edilmeyen vergiler, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca cezalı olarak işverenler adına tarh edilerek, tahsil olunacaktır.

B _ Vergi Daireleri Tarafından Yapılacak İşlem :

Vergi Daireleri; yukarıda (A) bölümünde belirtilen esaslar dahilinde işverenler tarafından düzenlenerek verilen listeler üzerinden; kıdem tazminatının her hizmet yılı için ödenecek olan kanuni tavan miktarını (40.500 lirayı) aşan kısmı; işten ayrılması sırasında kıdem tazminatı dışında ödenen kıdem ikramiyesi, terki hizmet tazminatı, kıdemli işçiliği teşvik ikramiyesi gibi tazminatlar ve 1980 takvim. yılında ödenen diğer yıllık ödemelerle birleştirilerek, Gelir Vergisi Kanununun 1.1.1981 tarihinden önceki hükümlerine göre yeni vergiyi hesaplayacak ve bu şekilde hesapladıkları vergiden daha önce kesilmiş olan vergileri mahsup ederek, kıdem tazminatının kanuni tavanı aşan kısmına ait fark vergiyi bulacaklardır. Bu çalışmalar işverenler tarafından listelerin vergi dairesine verildiği tarihten itibaren bir ay içinde yapılmış olacaktır.

Vergi daireleri, yukarıda belirtilen esaslar dahilinde hesapladıkları vergileri mükellef-lere tebliğ edecekler ve 2319 ve 2320 sayılı Kanunlara getirilen Geçici 3 ncü maddeler hükümleri uyarınca mezkür vergiler tebliğ tarihinde ikmalen tarh olunmuş sayılacaktır. Anılan geçici madde uyarınca, bu vergilerin tebliğ tarihinden itibaren 12 ay içinde ve 6 eşit taksitte (tebliğ tarihini izleyen 2 nci, 4 ncü, 6 ncı, 8 nci, 10 ncu ve 12 nci aylarda ödenmesi gerekmektedir.

İkmal tarhiyat tebliğ edildikten sonra, vadesinde ödeme yapılmaması halinde 6183 sayıli Kanun hükümleri uyarınca, gerekli takibat yapılacaktır.

III _ 1475 ve 854 sayılı Kanunlara Tabi Olan Hizmet Erbabına Ödenen Kıdem Tazminatının İstisna Tutarının Hesaplanması :

12. 9. 1980 tarihinden itibaren 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2320 sayılı Kanunla değişik 25/7 nci maddesi uyarınca, kıdem tazminatının vergiden müstesna tutulacak kısmı; kıdem tazminatı ilgili mevzuata göre hesaplanmış olmakla beraber, 1475 sayılı İş Kanununun değişik 14 ncü maddesi ve 854 sayılı Deniz İş Kanununun değişik 20 nci maddesinde belirtilen; her hizmet yılı için ödenecek olan tutarı, günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının yedibuçuk katını aşmaması gerekmektedir.

Başka bir ifade ile her hizmet yılı için kıdem tazminatının azami tavan miktarı aşmaması gerekmekte olup bunun dışında anılan Kanunlara tabi olan hizmet erbabı açısından, 24 aylık tazminat ve 24 yıl gibi her hangi bir sınırlama bulunmamaktadır.

IV _ 5953 sayılı (Basın - İş) Kanununa tabi olan hizmet erbabına ödenen kıdem tazminatlarının vergilendirilmesi :

Gelir Vergisi Kanununun 25/7 nci maddesinde 2320 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, 5953 sayılı Kanuna tabi olan hizmet erbabına ödenecek olan kıdem tazminatlarının vergiden müstesna tutulacak kısmı olan 24 aylık tutarına ilişkin her hangi bir yeni düzenleme yapılmamıştır.

Bu nedenle, 5953 sayılı Kanuna tabi olan hizmet erbabına ödenecek olan kıdem tazminatının, kıdem tazminatı ödemesine esas olan günlük ücretinin bir aylık (30 günlük) tutarının 24 katının vergiden müstesna tutulması yolunda sürdürülmekte olan uygulamaya bundan böylede devam edilecektir. Ancak, işten çıkma nedeniyle, kıdem tazminatı dışında yapılan sosyal nitelikteki tazminatlarm kıdem tazminatı ile ilgilendirilmeksizin, kıdem tazminatının istisna miktarını aşan kısmı ile birlikte vergilendirileceği ve kıdem tazminatına uygulanacak olan 24 aylık istisnanın toplam çalışma hayatında bir kez uygulanacağı tabiidir.

V _ Haklarında 1475, 854, 5953 ve 5434 sayılı Kanunlar uygulanmayan Hizmet Erbabı ile, Kamu Kuruluşlarında Sözleşmeli Olarak İstihdam Edilen Hizmet Erbabına Ödenen Kıdem Tazminatlarının Vergilendirilmesi :

Bilindiği üzere; 2457 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile, 1475 sayılı iş Kanununa eklenen Ek Madde de, 12. 9. 1980 tarihinden itibaren yürürlüğe giren "Kanuna veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kurum ve kuruluşların, haklarında 1475, 854, 5953 ve 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanmayan personeli ile kamu kuruluşlarında sözleşmeli olarak istihdam edilenlere mevzuat veya sözleşmelerine göre kıdem tazminatı niteliğinde yapılan ödemeler kıdem tazminatı sayılır ve bu kanunun 14 ncü maddesindeki esaslara ve miktara göre ödenir.

Bu maddeye aykırı hareket edenler hakkında da 98 nci maddenin ilgili hükmü uygulanır." denilmek suretiyle, kanunla veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan Basın İlan Kurumu, Türk Standartlar Enstitüsü, Milli Prodüktivite Merkezi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Türkiye Ticaret Odaları, Türkiye Sanayi Odaları, Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği, Sınai Eğitim ve Geliştirme Merkezi ve İhracaatı Geliştirme Etüt Merkezi ve benzeri kamu kurumlarının, haklarında 1475, 854, 5953 ve 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanmayan hizmet erbabı ile kamu kurumlarında idari sözleşme ile çalıştırılanlara ilgili mevzuatlar uyarınca ödenecek olan kıdem tazminatı niteliğindeki tazminatların, kıdem tazminatı sayılması ve bunlar hakkında da 1475 sayılı İş Kanununun değişik 14 ncü maddesi hükümlerinin uygulanması esası getirilmiştir.

Bu nedenle, yukarıda belirtilen hizmet erbabı hakkında da, 1475 sayılı İş Kanununun 14 ncü maddesinde yer alan esaslar uyarınca ödenen kıdem tazminatlarımın bu tebliğin (III) bölümünde belirtilen esaslar dahilinde, Gelir Vergisi Kanununun degişik 25/7 nci maddesi uyarınca Gelir Vergisinden müstesna tutulması gerekir.

Tebliğ olunur.

Resmi Gazete No: 23566 Resmi Gazete Tarihi: Pazar, 27 Aralık, 1998 Adı: UID: EPAC6DF4UT68HU7M
İçerik:

 

ÖZEL SİGORTA AYLIK VE İKRAMİYELERİNDE VERGİLEME REJİMİ

4369 sayılı Kanun 29/7/1998 tarih ve 23417 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. ile 13 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 ve 25 inci maddelerinde yapılan değişiklikle özel sigortalarca yapılan aylık ve ikramiye ödemelerinin vergileme rejimiyle ilgili bazı düzenlemeler yapılmıştır. Konuya ilişkin olarak yapılacak uygulama esasları aşağıda açıklanmıştır.

1. DÜZENLEMEYE İLİŞKİN KANUN MADDELERİ

1.1. Emekli, Maluliyet, Dul ve Yetim Aylıkları

Gelir Vergisi Kanununun ücretlerde istisnaları düzenleyen 23 üncü maddesinin 11 numaralı bendi, 4369 sayılı Kanunla; "Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz bulunan emekli sandıkları ile 10 yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıkları (Tüzel kişiliği haiz muhtelif emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen aylıklar toplamı, en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur.) (Genel, katma ve özel bütçelerden ödenen bu nevi aylıklar dahil);" şeklinde değiştirilerek, bentte sözü edilen kurum ve kuruluşlar tarafından ödenen aylıkların gelir vergisinden istisna edilen kısmına ilişkin esaslar yeniden belirlenmiştir.

1.2. İkramiye, Tazminat, İade Olunan Mevduat ve Toptan Yapılan Ödemeler

Gelir Vergisi Kanununun tazminat ve yardımlarda istisnaları düzenleyen 25 inci maddesinin 3 numaralı bendi 4369 sayılı Kanunla; "Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz olan emekli sandıklarınca kendilerine zat aylığı bağlananlara aylıkları dışında, kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri veya iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminatlar ile 10 yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından iade olunan mevduat veya toptan yapılan ödeme tutarı (Kamu idare ve müesseseleri ile kanunla kurulan sosyal güvelik kurumları dışında kalan tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen tazminat, yardım ve toptan yapılan ödemeler en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur. Bu mukayesede gerek muhtelif emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıklarından gerek aynı emekli sandığı ile sigorta şirketleri ve yardım sandıklarından muhtelif zamanlarda alınan ikramiye, tazminat ve toptan yapılan ödemeler topluca dikkate alınır.)" şeklinde değiştirilerek, bentte sözü edilen kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan toptan ödeme, tazminat, yardım ve ikramiye gibi ödemelerin gelir vergisinden istisna edilen kısmına ilişkin esaslar yeniden belirlenmiştir.

2. DÜZENLEMENİN GENEL ESASLARI

2.1. İstisna Uygulaması

Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 11 numaralı bendi ile 25 inci maddesinin 3 numaralı bendinde 4369 sayılı Kanunla iki önemli değişiklik yapılmıştır. Bunlardan birincisi, 10 yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından yapılan söz konusu bentlerde belirtilen nitelikteki ödemelerin de istisna kapsamına alınmasıdır. İkinci değişiklik, vergiden istisna edilen ödeme tutarının belirlenmesinde yapılacak kıyaslamaya ilişkindir. Buna göre, yapılan ödemelerin, daha önce hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan Devlet memuruna ödenen aylık ve ikramiye tutarına kadar olan kısmı istisna iken, değişiklikten sonra, en yüksek Devlet memuru olan Başbakanlık Müsteşarına ödenen en yüksek aylık veya ikramiye tutarı kadar olan kısmı vergiden istisna edilecektir.

Söz konusu bentlerin hükümlerine göre yapılacak kıyaslamada dikkate alınacak olan en yüksek Devlet memuruna ödenen emekli aylığı ve ikramiye tutarları, ilgili oldukları dönemler itibariyle aşağıda belirtilmiştir.









Ödeme Türü
İstisna Tutarı
İstisna Tutarı
 
(Temmuz - Eylül 1998)
(Temmuz - Eylül 1998)
Aylık
333.216.000 TL
367.676.000 TL
İkramiye
5.450.500.000 TL
6.018.750.000 TL


2.2. İstisnayı Aşan Ödemelerde Stopaj Uygulaması

Gelir Vergisi Kanununun 23/11 ve 25/3 üncü maddelerinde belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından ödenen emekli, dul ve yetim aylıkları ile ikramiye, tazminat ve toptan yapılan ödemelerin toplamının, en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla olan kısmı ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır.

Bu ödeme tutarlarının, aralarında yönetim, denetim veya sermaye bakımından vasıtalı veya vasıtasız ilişki bulunan tüzel kişiliği haiz emekli sandığı, yardım sandığı ve sigorta şirketlerince yapılması halinde, yapıtan ödemeler toplamının istisna haddini aşıp aşmadığının takibi bu kurumlarca yapılacak, istisnayı aşan tutar üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca tevkifat yapılacaktır.

Aralarında yukarıda belirtilen şekilde bir ilişki bulunmayan kurumlar ise, yalnızca kendileri tarafından yapılan ödemenin istisna tutarını aşıp aşmadığına bakacaklar, istisnayı aşan tutar üzerinden tevkifat yapacaklardır.

2.3. Yıllık Beyanname İle Bildirim

2.3.1 Sadece Aralarında Dolaylı veya Dolaysız İlişki Bulunan Kurum veya Kuruluşlardan Elde Edilen Gelirler

Gelir Vergisi Kanununun 23/11 ve 25/3 maddelerinde belirtilen gelirlerin sadece aralarında dolaylı veya dolaysız yönetim, denetim veya sermaye ilişkisi bulunan kurum veya kuruluşlardan elde edilmesi halinde, ödemeyi yapan kuruluşlarca Tebliğin 2.2. Bölümünde açıklanan esaslar dahilinde stopaj yapılacak, söz konusu gelirler için yıllık beyanname verilmeyecektir.

2.3.2. Diğer Kurum veya Kuruluşlardan Elde Edilen Gelirler

Gelir Vergisi Kanununun 95 inci maddesinin 3 numaralı bendinde, Maliye Bakanlığınca yıllık beyanname ile bildirilmesinde zaruret görülen ödemeler hakkında vergi tevkif usulünün cari olmayacağı, bunların yıllık beyanname ile bildirileceği hüküm altına alınmıştır.

Bu yetki çerçevesinde, aralarında dolaylı veya dolaysız bir şekilde sermaye, yönetim veya denetim ilişkisi bulunmayan kurumlarca aşağıda belirtilen durumlarda yapılan ödemelerin yıllık beyanname ile bildirilmesi gerekli görülmüştür.

Aralarında dolaylı veya dolaysız yönetim denetim veya sermaye ilişkisi bulunmayan birden fazla kurum tarafından, bir yıl içerisinde kendilerine yapılan ödemelerin toplam tutarı ilgili dönemlere ait istisna haddini aşan iştirakçiler, istisna tutarını aşan kısmı, ödemenin yapıldığı yıl için verecekleri gelir vergisi beyannamesinde toplamak suretiyle takip eden yılın Mart ayı içerisinde ikametgahlarının bulunduğu vergi dairesine bildireceklerdir. Bu kurumlardan biri veya tamamı tarafından, istisna tutarını aşan kısım bulunması nedeniyle stopaj yapılmış olması durumu değiştirmeyecektir. Öte yandan, ödemeyi yapan kurum veya kuruluşça yapılan stopaj tutarları yıllık beyannamede hesaplanan vergiden mahsup edilecektir.

2.3.3. Aralarında Dolaylı veya Dolaysız İlişki Bulunanlarla Birlikte Diğer Kurum veya Kuruluşlardan Elde Edilen Gelirler

Aynı iştirakçi tarafından hem aralarında yukarıda belirtilen şekilde ilişki bulunan kurumlardan hem de bunların dışındaki kurumlardan aylık veya toptan ödeme alınması halinde aşağıdaki gibi işlem yapılacaktır.

a) Birden fazla kurum veya kuruluş tarafından aylık veya toptan ödeme yapılması ve bunlardan herhangi birisi tarafından yukarıda açıklanan esaslar dahilinde stopaj yapılmış olması halinde benzeri mahiyetteki diğer ödemeden stopaj yapılmasa dahi, yapılan ödemelerin toplam tutarı istisna haddini aşmış olacağından, ilgilisince, aşan kısım için yukarıda belirtilen şekilde yıllık beyanname verilecektir. Beyannamede hesaplanan vergiden daha önce stopaj suretiyle kesilmiş olan verginin mahsup edileceği tabiidir.

b) Birden fazla kurum tarafından yapılan ödemelerin tamamından, istisna haddini aşan kısımlar itibariyle ayrı ayrı stopaj yapılmış olması halinde de, iştirakçi tarafından tahsil edilen tüm bedelin istisna haddini aşan kısmı için yıllık beyanname verilecek ve daha önce yapılan stopajlar hesaplanan vergiden mahsup edilecektir.

3. ÖZELLİK GÖSTEREN DURUMLAR

3.1. Prim ve Aidat Ödemesinin 10 Yıldan Daha Kısa Bir Sürede Tamamlanması

Uygulamada prim ve aidat ödemesinin 10 yıldan daha kısa bir sürede tamamlandığı durumlar söz konusu olabilecektir. Bu durumda, ikramiye ödemesi veya aylık bağlamanın 10 yıllık sürenin dolmasından sonra yapılması kaydıyla istisna uygulanabilecektir.

3.2. Kanunun Yayımı Tarihinden Önce Düzenlenmiş Sigorta Poliçelerinde Uygulama

"Hayat Sigortaları Yönetmeliği"nin 9/12/1996 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır. yürürlüğe girdiği 1/8/1997 tarihinden önce düzenlenmiş bulunan sigorta poliçelerine göre ikramiye ödenmesi ve aylık bağlanması için öngörülen asgari süre 10 yıldan daha az olabilmekteydi. Anılan Yönetmelik ile prim ödenmesi ve aylık bağlanması için gerekli asgari süre 10 yıl olarak belirlenmiştir. 4369 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 23/11 ve 25/3 maddelerinde yapılan değişiklikte de bu husus göz önünde bulundurulmuştur. Bu nedenle, 4369 sayılı Kanunla yapılan düzenlemenin yürürlük tarihinden önce düzenlenen poliçelere istinaden yapılacak prim veya aylık ödemelerinde, iştirakçilerin hak kaybına uğramamaları bakımından, 4369 sayılı Kanunla değiştirilen Gelir Vergisi Kanununun 23/11 ve 25/3 maddelerinde belirtilen istisna tutarı söz konusu poliçeler çerçevesinde yapılacak ödemelerde de uygulanabilecektir.

Öte yandan, Hayat Sigortaları Yönetmeliğinin 13 üncü maddesine göre asgari prim ödeme süresi prensip olarak 10 yıl şeklinde belirtilmiş olmakla beraber, tarifedeki azami yaş sınırının sigortalının yaşı nedeniyle bu sürenin altında olması durumunda veya tarifenin özelliği nedeniyle sigorta süresinin daha kısa olabilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir. 4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklik, Yönetmeliğin bu hükmünün yürürlük tarihinden sonraki bir tarihte yapılmış olduğundan, bu durumda istisna uygulanabilmesi için sigorta süresinin asgari 10 yıl olması gerekecektir.

3.3. 10 Yıl Prim Ödenmeden Yapılan Toplu Ödemeler

4369 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeden önce sigorta şirketlerince iştirakçilere yapılan ödemelerin ne şekilde vergilendirileceği konusunda açıklık bulunmamaktaydı. Söz konusu Kanunla yapılan düzenlemeden sonra, iştirakçilere yapılan toptan ödeme ve aylık ödemelerin vergilendirilme yöntemi yukarıda açıklanmıştır. 10 yıl süre ile prim veya aidat ödemeden ayrılan iştirakçilere özel sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından aynen iade olunan mevduatları, önceden olduğu gibi gelir vergisine tabi tutulmayacaktır. Ancak, mevduat tutarının üzerinde bir ödeme yapılması halinde bu ilave tutar, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının 6 numaralı bendi çerçevesinde menkul sermaye iradı (alacak faizi) sayılacak ve elde edenlerce Gelir Vergisi Kanununun 4369 sayılı Kanunla değişik 85 ve 86 ncı maddeleri hükümleri çerçevesinde yıllık beyannameyle beyan edilecektir.

Tebliğ olunur.

İçerik 1:

 

ÖZEL SİGORTA AYLIK VE İKRAMİYELERİNDE VERGİLEME REJİMİ

4369 sayılı Kanun 29/7/1998 tarih ve 23417 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. ile 13 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 ve 25 inci maddelerinde yapılan değişiklikle özel sigortalarca yapılan aylık ve ikramiye ödemelerinin vergileme rejimiyle ilgili bazı düzenlemeler yapılmıştır. Konuya ilişkin olarak yapılacak uygulama esasları aşağıda açıklanmıştır.

1. DÜZENLEMEYE İLİŞKİN KANUN MADDELERİ

1.1. Emekli, Maluliyet, Dul ve Yetim Aylıkları

Gelir Vergisi Kanununun ücretlerde istisnaları düzenleyen 23 üncü maddesinin 11 numaralı bendi, 4369 sayılı Kanunla; "Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz bulunan emekli sandıkları ile 10 yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıkları (Tüzel kişiliği haiz muhtelif emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen aylıklar toplamı, en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur.) (Genel, katma ve özel bütçelerden ödenen bu nevi aylıklar dahil);" şeklinde değiştirilerek, bentte sözü edilen kurum ve kuruluşlar tarafından ödenen aylıkların gelir vergisinden istisna edilen kısmına ilişkin esaslar yeniden belirlenmiştir.

1.2. İkramiye, Tazminat, İade Olunan Mevduat ve Toptan Yapılan Ödemeler

Gelir Vergisi Kanununun tazminat ve yardımlarda istisnaları düzenleyen 25 inci maddesinin 3 numaralı bendi 4369 sayılı Kanunla; "Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz olan emekli sandıklarınca kendilerine zat aylığı bağlananlara aylıkları dışında, kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri veya iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminatlar ile 10 yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından iade olunan mevduat veya toptan yapılan ödeme tutarı (Kamu idare ve müesseseleri ile kanunla kurulan sosyal güvelik kurumları dışında kalan tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen tazminat, yardım ve toptan yapılan ödemeler en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur. Bu mukayesede gerek muhtelif emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıklarından gerek aynı emekli sandığı ile sigorta şirketleri ve yardım sandıklarından muhtelif zamanlarda alınan ikramiye, tazminat ve toptan yapılan ödemeler topluca dikkate alınır.)" şeklinde değiştirilerek, bentte sözü edilen kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan toptan ödeme, tazminat, yardım ve ikramiye gibi ödemelerin gelir vergisinden istisna edilen kısmına ilişkin esaslar yeniden belirlenmiştir.

2. DÜZENLEMENİN GENEL ESASLARI

2.1. İstisna Uygulaması

Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 11 numaralı bendi ile 25 inci maddesinin 3 numaralı bendinde 4369 sayılı Kanunla iki önemli değişiklik yapılmıştır. Bunlardan birincisi, 10 yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından yapılan söz konusu bentlerde belirtilen nitelikteki ödemelerin de istisna kapsamına alınmasıdır. İkinci değişiklik, vergiden istisna edilen ödeme tutarının belirlenmesinde yapılacak kıyaslamaya ilişkindir. Buna göre, yapılan ödemelerin, daha önce hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan Devlet memuruna ödenen aylık ve ikramiye tutarına kadar olan kısmı istisna iken, değişiklikten sonra, en yüksek Devlet memuru olan Başbakanlık Müsteşarına ödenen en yüksek aylık veya ikramiye tutarı kadar olan kısmı vergiden istisna edilecektir.

Söz konusu bentlerin hükümlerine göre yapılacak kıyaslamada dikkate alınacak olan en yüksek Devlet memuruna ödenen emekli aylığı ve ikramiye tutarları, ilgili oldukları dönemler itibariyle aşağıda belirtilmiştir.









Ödeme Türü
İstisna Tutarı
İstisna Tutarı
 
(Temmuz - Eylül 1998)
(Temmuz - Eylül 1998)
Aylık
333.216.000 TL
367.676.000 TL
İkramiye
5.450.500.000 TL
6.018.750.000 TL


2.2. İstisnayı Aşan Ödemelerde Stopaj Uygulaması

Gelir Vergisi Kanununun 23/11 ve 25/3 üncü maddelerinde belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından ödenen emekli, dul ve yetim aylıkları ile ikramiye, tazminat ve toptan yapılan ödemelerin toplamının, en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla olan kısmı ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır.

Bu ödeme tutarlarının, aralarında yönetim, denetim veya sermaye bakımından vasıtalı veya vasıtasız ilişki bulunan tüzel kişiliği haiz emekli sandığı, yardım sandığı ve sigorta şirketlerince yapılması halinde, yapıtan ödemeler toplamının istisna haddini aşıp aşmadığının takibi bu kurumlarca yapılacak, istisnayı aşan tutar üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca tevkifat yapılacaktır.

Aralarında yukarıda belirtilen şekilde bir ilişki bulunmayan kurumlar ise, yalnızca kendileri tarafından yapılan ödemenin istisna tutarını aşıp aşmadığına bakacaklar, istisnayı aşan tutar üzerinden tevkifat yapacaklardır.

2.3. Yıllık Beyanname İle Bildirim

2.3.1 Sadece Aralarında Dolaylı veya Dolaysız İlişki Bulunan Kurum veya Kuruluşlardan Elde Edilen Gelirler

Gelir Vergisi Kanununun 23/11 ve 25/3 maddelerinde belirtilen gelirlerin sadece aralarında dolaylı veya dolaysız yönetim, denetim veya sermaye ilişkisi bulunan kurum veya kuruluşlardan elde edilmesi halinde, ödemeyi yapan kuruluşlarca Tebliğin 2.2. Bölümünde açıklanan esaslar dahilinde stopaj yapılacak, söz konusu gelirler için yıllık beyanname verilmeyecektir.

2.3.2. Diğer Kurum veya Kuruluşlardan Elde Edilen Gelirler

Gelir Vergisi Kanununun 95 inci maddesinin 3 numaralı bendinde, Maliye Bakanlığınca yıllık beyanname ile bildirilmesinde zaruret görülen ödemeler hakkında vergi tevkif usulünün cari olmayacağı, bunların yıllık beyanname ile bildirileceği hüküm altına alınmıştır.

Bu yetki çerçevesinde, aralarında dolaylı veya dolaysız bir şekilde sermaye, yönetim veya denetim ilişkisi bulunmayan kurumlarca aşağıda belirtilen durumlarda yapılan ödemelerin yıllık beyanname ile bildirilmesi gerekli görülmüştür.

Aralarında dolaylı veya dolaysız yönetim denetim veya sermaye ilişkisi bulunmayan birden fazla kurum tarafından, bir yıl içerisinde kendilerine yapılan ödemelerin toplam tutarı ilgili dönemlere ait istisna haddini aşan iştirakçiler, istisna tutarını aşan kısmı, ödemenin yapıldığı yıl için verecekleri gelir vergisi beyannamesinde toplamak suretiyle takip eden yılın Mart ayı içerisinde ikametgahlarının bulunduğu vergi dairesine bildireceklerdir. Bu kurumlardan biri veya tamamı tarafından, istisna tutarını aşan kısım bulunması nedeniyle stopaj yapılmış olması durumu değiştirmeyecektir. Öte yandan, ödemeyi yapan kurum veya kuruluşça yapılan stopaj tutarları yıllık beyannamede hesaplanan vergiden mahsup edilecektir.

2.3.3. Aralarında Dolaylı veya Dolaysız İlişki Bulunanlarla Birlikte Diğer Kurum veya Kuruluşlardan Elde Edilen Gelirler

Aynı iştirakçi tarafından hem aralarında yukarıda belirtilen şekilde ilişki bulunan kurumlardan hem de bunların dışındaki kurumlardan aylık veya toptan ödeme alınması halinde aşağıdaki gibi işlem yapılacaktır.

a) Birden fazla kurum veya kuruluş tarafından aylık veya toptan ödeme yapılması ve bunlardan herhangi birisi tarafından yukarıda açıklanan esaslar dahilinde stopaj yapılmış olması halinde benzeri mahiyetteki diğer ödemeden stopaj yapılmasa dahi, yapılan ödemelerin toplam tutarı istisna haddini aşmış olacağından, ilgilisince, aşan kısım için yukarıda belirtilen şekilde yıllık beyanname verilecektir. Beyannamede hesaplanan vergiden daha önce stopaj suretiyle kesilmiş olan verginin mahsup edileceği tabiidir.

b) Birden fazla kurum tarafından yapılan ödemelerin tamamından, istisna haddini aşan kısımlar itibariyle ayrı ayrı stopaj yapılmış olması halinde de, iştirakçi tarafından tahsil edilen tüm bedelin istisna haddini aşan kısmı için yıllık beyanname verilecek ve daha önce yapılan stopajlar hesaplanan vergiden mahsup edilecektir.

3. ÖZELLİK GÖSTEREN DURUMLAR

3.1. Prim ve Aidat Ödemesinin 10 Yıldan Daha Kısa Bir Sürede Tamamlanması

Uygulamada prim ve aidat ödemesinin 10 yıldan daha kısa bir sürede tamamlandığı durumlar söz konusu olabilecektir. Bu durumda, ikramiye ödemesi veya aylık bağlamanın 10 yıllık sürenin dolmasından sonra yapılması kaydıyla istisna uygulanabilecektir.

3.2. Kanunun Yayımı Tarihinden Önce Düzenlenmiş Sigorta Poliçelerinde Uygulama

"Hayat Sigortaları Yönetmeliği"nin 9/12/1996 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır. yürürlüğe girdiği 1/8/1997 tarihinden önce düzenlenmiş bulunan sigorta poliçelerine göre ikramiye ödenmesi ve aylık bağlanması için öngörülen asgari süre 10 yıldan daha az olabilmekteydi. Anılan Yönetmelik ile prim ödenmesi ve aylık bağlanması için gerekli asgari süre 10 yıl olarak belirlenmiştir. 4369 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 23/11 ve 25/3 maddelerinde yapılan değişiklikte de bu husus göz önünde bulundurulmuştur. Bu nedenle, 4369 sayılı Kanunla yapılan düzenlemenin yürürlük tarihinden önce düzenlenen poliçelere istinaden yapılacak prim veya aylık ödemelerinde, iştirakçilerin hak kaybına uğramamaları bakımından, 4369 sayılı Kanunla değiştirilen Gelir Vergisi Kanununun 23/11 ve 25/3 maddelerinde belirtilen istisna tutarı söz konusu poliçeler çerçevesinde yapılacak ödemelerde de uygulanabilecektir.

Öte yandan, Hayat Sigortaları Yönetmeliğinin 13 üncü maddesine göre asgari prim ödeme süresi prensip olarak 10 yıl şeklinde belirtilmiş olmakla beraber, tarifedeki azami yaş sınırının sigortalının yaşı nedeniyle bu sürenin altında olması durumunda veya tarifenin özelliği nedeniyle sigorta süresinin daha kısa olabilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir. 4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklik, Yönetmeliğin bu hükmünün yürürlük tarihinden sonraki bir tarihte yapılmış olduğundan, bu durumda istisna uygulanabilmesi için sigorta süresinin asgari 10 yıl olması gerekecektir.

3.3. 10 Yıl Prim Ödenmeden Yapılan Toplu Ödemeler

4369 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeden önce sigorta şirketlerince iştirakçilere yapılan ödemelerin ne şekilde vergilendirileceği konusunda açıklık bulunmamaktaydı. Söz konusu Kanunla yapılan düzenlemeden sonra, iştirakçilere yapılan toptan ödeme ve aylık ödemelerin vergilendirilme yöntemi yukarıda açıklanmıştır. 10 yıl süre ile prim veya aidat ödemeden ayrılan iştirakçilere özel sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından aynen iade olunan mevduatları, önceden olduğu gibi gelir vergisine tabi tutulmayacaktır. Ancak, mevduat tutarının üzerinde bir ödeme yapılması halinde bu ilave tutar, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının 6 numaralı bendi çerçevesinde menkul sermaye iradı (alacak faizi) sayılacak ve elde edenlerce Gelir Vergisi Kanununun 4369 sayılı Kanunla değişik 85 ve 86 ncı maddeleri hükümleri çerçevesinde yıllık beyannameyle beyan edilecektir.

Tebliğ olunur.

İçerik 2:

 

ÖZEL SİGORTA AYLIK VE İKRAMİYELERİNDE VERGİLEME REJİMİ

4369 sayılı Kanun 29/7/1998 tarih ve 23417 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. ile 13 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23 ve 25 inci maddelerinde yapılan değişiklikle özel sigortalarca yapılan aylık ve ikramiye ödemelerinin vergileme rejimiyle ilgili bazı düzenlemeler yapılmıştır. Konuya ilişkin olarak yapılacak uygulama esasları aşağıda açıklanmıştır.

1. DÜZENLEMEYE İLİŞKİN KANUN MADDELERİ

1.1. Emekli, Maluliyet, Dul ve Yetim Aylıkları

Gelir Vergisi Kanununun ücretlerde istisnaları düzenleyen 23 üncü maddesinin 11 numaralı bendi, 4369 sayılı Kanunla; "Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz bulunan emekli sandıkları ile 10 yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıkları (Tüzel kişiliği haiz muhtelif emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen aylıklar toplamı, en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur.) (Genel, katma ve özel bütçelerden ödenen bu nevi aylıklar dahil);" şeklinde değiştirilerek, bentte sözü edilen kurum ve kuruluşlar tarafından ödenen aylıkların gelir vergisinden istisna edilen kısmına ilişkin esaslar yeniden belirlenmiştir.

1.2. İkramiye, Tazminat, İade Olunan Mevduat ve Toptan Yapılan Ödemeler

Gelir Vergisi Kanununun tazminat ve yardımlarda istisnaları düzenleyen 25 inci maddesinin 3 numaralı bendi 4369 sayılı Kanunla; "Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz olan emekli sandıklarınca kendilerine zat aylığı bağlananlara aylıkları dışında, kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri veya iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminatlar ile 10 yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından iade olunan mevduat veya toptan yapılan ödeme tutarı (Kamu idare ve müesseseleri ile kanunla kurulan sosyal güvelik kurumları dışında kalan tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen tazminat, yardım ve toptan yapılan ödemeler en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur. Bu mukayesede gerek muhtelif emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıklarından gerek aynı emekli sandığı ile sigorta şirketleri ve yardım sandıklarından muhtelif zamanlarda alınan ikramiye, tazminat ve toptan yapılan ödemeler topluca dikkate alınır.)" şeklinde değiştirilerek, bentte sözü edilen kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan toptan ödeme, tazminat, yardım ve ikramiye gibi ödemelerin gelir vergisinden istisna edilen kısmına ilişkin esaslar yeniden belirlenmiştir.

2. DÜZENLEMENİN GENEL ESASLARI

2.1. İstisna Uygulaması

Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 11 numaralı bendi ile 25 inci maddesinin 3 numaralı bendinde 4369 sayılı Kanunla iki önemli değişiklik yapılmıştır. Bunlardan birincisi, 10 yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından yapılan söz konusu bentlerde belirtilen nitelikteki ödemelerin de istisna kapsamına alınmasıdır. İkinci değişiklik, vergiden istisna edilen ödeme tutarının belirlenmesinde yapılacak kıyaslamaya ilişkindir. Buna göre, yapılan ödemelerin, daha önce hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan Devlet memuruna ödenen aylık ve ikramiye tutarına kadar olan kısmı istisna iken, değişiklikten sonra, en yüksek Devlet memuru olan Başbakanlık Müsteşarına ödenen en yüksek aylık veya ikramiye tutarı kadar olan kısmı vergiden istisna edilecektir.

Söz konusu bentlerin hükümlerine göre yapılacak kıyaslamada dikkate alınacak olan en yüksek Devlet memuruna ödenen emekli aylığı ve ikramiye tutarları, ilgili oldukları dönemler itibariyle aşağıda belirtilmiştir.









Ödeme Türü
İstisna Tutarı
İstisna Tutarı
 
(Temmuz - Eylül 1998)
(Temmuz - Eylül 1998)
Aylık
333.216.000 TL
367.676.000 TL
İkramiye
5.450.500.000 TL
6.018.750.000 TL


2.2. İstisnayı Aşan Ödemelerde Stopaj Uygulaması

Gelir Vergisi Kanununun 23/11 ve 25/3 üncü maddelerinde belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından ödenen emekli, dul ve yetim aylıkları ile ikramiye, tazminat ve toptan yapılan ödemelerin toplamının, en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla olan kısmı ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır.

Bu ödeme tutarlarının, aralarında yönetim, denetim veya sermaye bakımından vasıtalı veya vasıtasız ilişki bulunan tüzel kişiliği haiz emekli sandığı, yardım sandığı ve sigorta şirketlerince yapılması halinde, yapıtan ödemeler toplamının istisna haddini aşıp aşmadığının takibi bu kurumlarca yapılacak, istisnayı aşan tutar üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca tevkifat yapılacaktır.

Aralarında yukarıda belirtilen şekilde bir ilişki bulunmayan kurumlar ise, yalnızca kendileri tarafından yapılan ödemenin istisna tutarını aşıp aşmadığına bakacaklar, istisnayı aşan tutar üzerinden tevkifat yapacaklardır.

2.3. Yıllık Beyanname İle Bildirim

2.3.1 Sadece Aralarında Dolaylı veya Dolaysız İlişki Bulunan Kurum veya Kuruluşlardan Elde Edilen Gelirler

Gelir Vergisi Kanununun 23/11 ve 25/3 maddelerinde belirtilen gelirlerin sadece aralarında dolaylı veya dolaysız yönetim, denetim veya sermaye ilişkisi bulunan kurum veya kuruluşlardan elde edilmesi halinde, ödemeyi yapan kuruluşlarca Tebliğin 2.2. Bölümünde açıklanan esaslar dahilinde stopaj yapılacak, söz konusu gelirler için yıllık beyanname verilmeyecektir.

2.3.2. Diğer Kurum veya Kuruluşlardan Elde Edilen Gelirler

Gelir Vergisi Kanununun 95 inci maddesinin 3 numaralı bendinde, Maliye Bakanlığınca yıllık beyanname ile bildirilmesinde zaruret görülen ödemeler hakkında vergi tevkif usulünün cari olmayacağı, bunların yıllık beyanname ile bildirileceği hüküm altına alınmıştır.

Bu yetki çerçevesinde, aralarında dolaylı veya dolaysız bir şekilde sermaye, yönetim veya denetim ilişkisi bulunmayan kurumlarca aşağıda belirtilen durumlarda yapılan ödemelerin yıllık beyanname ile bildirilmesi gerekli görülmüştür.

Aralarında dolaylı veya dolaysız yönetim denetim veya sermaye ilişkisi bulunmayan birden fazla kurum tarafından, bir yıl içerisinde kendilerine yapılan ödemelerin toplam tutarı ilgili dönemlere ait istisna haddini aşan iştirakçiler, istisna tutarını aşan kısmı, ödemenin yapıldığı yıl için verecekleri gelir vergisi beyannamesinde toplamak suretiyle takip eden yılın Mart ayı içerisinde ikametgahlarının bulunduğu vergi dairesine bildireceklerdir. Bu kurumlardan biri veya tamamı tarafından, istisna tutarını aşan kısım bulunması nedeniyle stopaj yapılmış olması durumu değiştirmeyecektir. Öte yandan, ödemeyi yapan kurum veya kuruluşça yapılan stopaj tutarları yıllık beyannamede hesaplanan vergiden mahsup edilecektir.

2.3.3. Aralarında Dolaylı veya Dolaysız İlişki Bulunanlarla Birlikte Diğer Kurum veya Kuruluşlardan Elde Edilen Gelirler

Aynı iştirakçi tarafından hem aralarında yukarıda belirtilen şekilde ilişki bulunan kurumlardan hem de bunların dışındaki kurumlardan aylık veya toptan ödeme alınması halinde aşağıdaki gibi işlem yapılacaktır.

a) Birden fazla kurum veya kuruluş tarafından aylık veya toptan ödeme yapılması ve bunlardan herhangi birisi tarafından yukarıda açıklanan esaslar dahilinde stopaj yapılmış olması halinde benzeri mahiyetteki diğer ödemeden stopaj yapılmasa dahi, yapılan ödemelerin toplam tutarı istisna haddini aşmış olacağından, ilgilisince, aşan kısım için yukarıda belirtilen şekilde yıllık beyanname verilecektir. Beyannamede hesaplanan vergiden daha önce stopaj suretiyle kesilmiş olan verginin mahsup edileceği tabiidir.

b) Birden fazla kurum tarafından yapılan ödemelerin tamamından, istisna haddini aşan kısımlar itibariyle ayrı ayrı stopaj yapılmış olması halinde de, iştirakçi tarafından tahsil edilen tüm bedelin istisna haddini aşan kısmı için yıllık beyanname verilecek ve daha önce yapılan stopajlar hesaplanan vergiden mahsup edilecektir.

3. ÖZELLİK GÖSTEREN DURUMLAR

3.1. Prim ve Aidat Ödemesinin 10 Yıldan Daha Kısa Bir Sürede Tamamlanması

Uygulamada prim ve aidat ödemesinin 10 yıldan daha kısa bir sürede tamamlandığı durumlar söz konusu olabilecektir. Bu durumda, ikramiye ödemesi veya aylık bağlamanın 10 yıllık sürenin dolmasından sonra yapılması kaydıyla istisna uygulanabilecektir.

3.2. Kanunun Yayımı Tarihinden Önce Düzenlenmiş Sigorta Poliçelerinde Uygulama

"Hayat Sigortaları Yönetmeliği"nin 9/12/1996 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır. yürürlüğe girdiği 1/8/1997 tarihinden önce düzenlenmiş bulunan sigorta poliçelerine göre ikramiye ödenmesi ve aylık bağlanması için öngörülen asgari süre 10 yıldan daha az olabilmekteydi. Anılan Yönetmelik ile prim ödenmesi ve aylık bağlanması için gerekli asgari süre 10 yıl olarak belirlenmiştir. 4369 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 23/11 ve 25/3 maddelerinde yapılan değişiklikte de bu husus göz önünde bulundurulmuştur. Bu nedenle, 4369 sayılı Kanunla yapılan düzenlemenin yürürlük tarihinden önce düzenlenen poliçelere istinaden yapılacak prim veya aylık ödemelerinde, iştirakçilerin hak kaybına uğramamaları bakımından, 4369 sayılı Kanunla değiştirilen Gelir Vergisi Kanununun 23/11 ve 25/3 maddelerinde belirtilen istisna tutarı söz konusu poliçeler çerçevesinde yapılacak ödemelerde de uygulanabilecektir.

Öte yandan, Hayat Sigortaları Yönetmeliğinin 13 üncü maddesine göre asgari prim ödeme süresi prensip olarak 10 yıl şeklinde belirtilmiş olmakla beraber, tarifedeki azami yaş sınırının sigortalının yaşı nedeniyle bu sürenin altında olması durumunda veya tarifenin özelliği nedeniyle sigorta süresinin daha kısa olabilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir. 4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklik, Yönetmeliğin bu hükmünün yürürlük tarihinden sonraki bir tarihte yapılmış olduğundan, bu durumda istisna uygulanabilmesi için sigorta süresinin asgari 10 yıl olması gerekecektir.

3.3. 10 Yıl Prim Ödenmeden Yapılan Toplu Ödemeler

4369 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeden önce sigorta şirketlerince iştirakçilere yapılan ödemelerin ne şekilde vergilendirileceği konusunda açıklık bulunmamaktaydı. Söz konusu Kanunla yapılan düzenlemeden sonra, iştirakçilere yapılan toptan ödeme ve aylık ödemelerin vergilendirilme yöntemi yukarıda açıklanmıştır. 10 yıl süre ile prim veya aidat ödemeden ayrılan iştirakçilere özel sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından aynen iade olunan mevduatları, önceden olduğu gibi gelir vergisine tabi tutulmayacaktır. Ancak, mevduat tutarının üzerinde bir ödeme yapılması halinde bu ilave tutar, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının 6 numaralı bendi çerçevesinde menkul sermaye iradı (alacak faizi) sayılacak ve elde edenlerce Gelir Vergisi Kanununun 4369 sayılı Kanunla değişik 85 ve 86 ncı maddeleri hükümleri çerçevesinde yıllık beyannameyle beyan edilecektir.

Tebliğ olunur.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Pazartesi, 7 Temmuz, 1980 Adı: UID: FDVP3JGQI76F7GMK
İçerik:
Bilindiği üzere; 14.4.1979 gün ve 16609 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin 23.1.1979 gün ve I: 1978/14, I: 1979/6 sayılı kararı ve 1475 sayılı İş Kanunu'nun 1927 sayılı Kanunla değişik 14 ncü maddesinde yer alan, her hizmet yılı için ödenecek azami kıdem tazminatını belirleyen hüküm Anayasa'ya şekil ve biçim yönünden aykırı bulunarak iptal olunmuş ve iptal kararının yürürlüğe girdiği 14.4.1980 tarihinden itibaren uygulanmak üzere, son hukuki duruma paralel olarak 125 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği Yürürlüğe konulmuştur.

Ancak, bu tebliğin uygulanmasından doğan tereddütler ve Bakanlığımıza yapılan başvurular nedeniyle, uyulması gereken esaslar yeniden düzenlenmiştir.

1. 1475 sayılı İş Kanununa göre işten çıkma veya çıkarılma tazminatı olarak ödenen kıdem tazminatının, Gelir Vergisi Kanununun 1927 sayılı Kanunla değişik 25/7 nci maddesi uyarınca, hizmet erbabının kıdem tazminatı ödenmesine esas olan ücretinin 30 günlük (bir aylık) tutarının 24 katının vergiden müstesna tutulması gerekmektedir.

Bu nedenle hizmet erbabına;

a) Toplam çalışma hayatı boyunca 24 aylık tutardan fazla yapılan ödemeler,

b) Kanunen ödenmesi zorunlu kıdem tazminatı dışında yapılan ödemelerin (kıdem ikramiyesi, kıdemli işçiliği teşvik ikramiyesi, gibi),

Diğer yıllık ücret ödemeleri ile birleştirilerek Gelir ve Mali Denge Vergisine tabi tutulması gerekir.

2. Öteyandan, kıdem tazminatının Gelir Vergisinden istisna edilecek kısmının 1598 sayılı Kanun uyarınca Mali Denge Vergisinden de müstesna tutulması icap eder.

3. Kıdem tazminatının vergilendirilmesine ilişkin uygulama, Anayasa Mahkemesinin söz konusu iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihten (14.4.1980 tarihinden) itibaren bu tebliğ esaslarına göre yürütülecektir.

Bilgi edinilmesi ve gereği rica olunur.

İçerik 1:
Bilindiği üzere; 14.4.1979 gün ve 16609 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin 23.1.1979 gün ve I: 1978/14, I: 1979/6 sayılı kararı ve 1475 sayılı İş Kanunu'nun 1927 sayılı Kanunla değişik 14 ncü maddesinde yer alan, her hizmet yılı için ödenecek azami kıdem tazminatını belirleyen hüküm Anayasa'ya şekil ve biçim yönünden aykırı bulunarak iptal olunmuş ve iptal kararının yürürlüğe girdiği 14.4.1980 tarihinden itibaren uygulanmak üzere, son hukuki duruma paralel olarak 125 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği Yürürlüğe konulmuştur.

Ancak, bu tebliğin uygulanmasından doğan tereddütler ve Bakanlığımıza yapılan başvurular nedeniyle, uyulması gereken esaslar yeniden düzenlenmiştir.

1. 1475 sayılı İş Kanununa göre işten çıkma veya çıkarılma tazminatı olarak ödenen kıdem tazminatının, Gelir Vergisi Kanununun 1927 sayılı Kanunla değişik 25/7 nci maddesi uyarınca, hizmet erbabının kıdem tazminatı ödenmesine esas olan ücretinin 30 günlük (bir aylık) tutarının 24 katının vergiden müstesna tutulması gerekmektedir.

Bu nedenle hizmet erbabına;

a) Toplam çalışma hayatı boyunca 24 aylık tutardan fazla yapılan ödemeler,

b) Kanunen ödenmesi zorunlu kıdem tazminatı dışında yapılan ödemelerin (kıdem ikramiyesi, kıdemli işçiliği teşvik ikramiyesi, gibi),

Diğer yıllık ücret ödemeleri ile birleştirilerek Gelir ve Mali Denge Vergisine tabi tutulması gerekir.

2. Öteyandan, kıdem tazminatının Gelir Vergisinden istisna edilecek kısmının 1598 sayılı Kanun uyarınca Mali Denge Vergisinden de müstesna tutulması icap eder.

3. Kıdem tazminatının vergilendirilmesine ilişkin uygulama, Anayasa Mahkemesinin söz konusu iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihten (14.4.1980 tarihinden) itibaren bu tebliğ esaslarına göre yürütülecektir.

Bilgi edinilmesi ve gereği rica olunur.

İçerik 2:
Bilindiği üzere; 14.4.1979 gün ve 16609 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin 23.1.1979 gün ve I: 1978/14, I: 1979/6 sayılı kararı ve 1475 sayılı İş Kanunu'nun 1927 sayılı Kanunla değişik 14 ncü maddesinde yer alan, her hizmet yılı için ödenecek azami kıdem tazminatını belirleyen hüküm Anayasa'ya şekil ve biçim yönünden aykırı bulunarak iptal olunmuş ve iptal kararının yürürlüğe girdiği 14.4.1980 tarihinden itibaren uygulanmak üzere, son hukuki duruma paralel olarak 125 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği Yürürlüğe konulmuştur.

Ancak, bu tebliğin uygulanmasından doğan tereddütler ve Bakanlığımıza yapılan başvurular nedeniyle, uyulması gereken esaslar yeniden düzenlenmiştir.

1. 1475 sayılı İş Kanununa göre işten çıkma veya çıkarılma tazminatı olarak ödenen kıdem tazminatının, Gelir Vergisi Kanununun 1927 sayılı Kanunla değişik 25/7 nci maddesi uyarınca, hizmet erbabının kıdem tazminatı ödenmesine esas olan ücretinin 30 günlük (bir aylık) tutarının 24 katının vergiden müstesna tutulması gerekmektedir.

Bu nedenle hizmet erbabına;

a) Toplam çalışma hayatı boyunca 24 aylık tutardan fazla yapılan ödemeler,

b) Kanunen ödenmesi zorunlu kıdem tazminatı dışında yapılan ödemelerin (kıdem ikramiyesi, kıdemli işçiliği teşvik ikramiyesi, gibi),

Diğer yıllık ücret ödemeleri ile birleştirilerek Gelir ve Mali Denge Vergisine tabi tutulması gerekir.

2. Öteyandan, kıdem tazminatının Gelir Vergisinden istisna edilecek kısmının 1598 sayılı Kanun uyarınca Mali Denge Vergisinden de müstesna tutulması icap eder.

3. Kıdem tazminatının vergilendirilmesine ilişkin uygulama, Anayasa Mahkemesinin söz konusu iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihten (14.4.1980 tarihinden) itibaren bu tebliğ esaslarına göre yürütülecektir.

Bilgi edinilmesi ve gereği rica olunur.

Resmi Gazete No: 18689 Resmi Gazete Tarihi: Cumartesi, 9 Mart, 1985 Adı: UID: GO3N4K1CLM8HG2IQ
İçerik:

Bakanlığımıza intikal eden olaylardan; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa tabi olmayan hizmet erbabına yapılan aile yardımı ve çocuk zammı ödemelerinin vergilendirilmesinde tereddüte düşüldüğü anlaşılmış ve aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. 657, 926 ve 2914 Sayılı Kanunlara Tabi Olan Hizmet Erbabına Yapılan Aile Yardımı Ödemeleri :

Bilindiği üzere, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 28 inci maddesinin 4 numaralı bendinde hizmet erbabına ödenen çocuk zamlarının vergiden müstesna olduğu hükme bağlanmıştır.

Öteyandan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 202 ve müteakip maddelerinde 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 153 ve müteakip maddelerinde ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununun 10 uncu maddesinde, bu kanunlara tabi olan hizmet erbabının eşleri ile çocukları için aile yardımı ödeneği verilmesi ve bu ödeneğin hiç bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaması hükme bağlanmıştır.

Bu nedenle; 657, 926 ve 2914 sayılı Kanunlara tabi olan hizmet erbabına eşi ve çocukları için "aile yardımı ödeneği" adı altında yapılan ödemelerin, kanunlarında yer alan hükümleri uyarınca ve Gelir Vergisi Kanunu hükümleri ile ilgilendirilmeksizin hiç bir vergiye tabi tutulmadan ödenmesi gerekmektedir.

2. 657, 926 ve 2914 Sayılı Kanunlara Tabi Olmayan Hizmet Erbabına Eşi İçin Aile Yardımı veya Benzer Adlarla Yapılan Ödemeler ile Çocuk Zammı Ödemeleri :

a) Aile Yardımı veya Benzer Adlar Altında Yapılan Ödemeler :

Bilindiği üzere; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik 61 inci maddesinde, "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez" denilmiş ve Gelir Vergisi Kanununun istisnalarını düzenleyen hükümlerinde hizmet erbabına eşi için "aile yardımı" veya benzer adlarla yapılan ödemelerin Gelir Vergisinden müstesna tutulacağına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.

Bu nedenle 657, 926 ve 2914 sayılı Kanunlara tabi olmayan hizmet erbabına eşleri için kendi statüleri uyarınca aile yardımı veya başka adlar altında yapılan ödemelerin ücret ödemesi olarak kabul edilerek, Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümleri uyarınca vergiye tabi tutulması gerekmektedir.

b) Çocuk Zammı Ödemeleri :

Bilindiği üzere; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 4 numaralı bendinde, "Hizmet erbabına ödenen çocuk zamlarının (Bu zamlar Devletçe verilen miktarı aştığı takdirde fazlası vergiye tabi tutulur.)" Gelir Vergisinden müstesna tutulduğu hükme bağlanmıştır.

Öteyandan; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 241 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 202 nci maddesinde "Evli bulunan Devlet memurlarına aile yardımı ödeneği verilir.

Bu yardım, memurun her ne şekilde olursa olsun menfaat karşılığı çalışmayan eşi ile çocuklarından herbiri için 25 gösterge rakamının aylık katsayı ile çarpılması sonucu elde edilecek miktar üzerinden ödenir. Ancak ikiden fazla çocuk için aile yardımı ödeneği verilmez ..." denilmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun yukarıda anılan hükmünden de anlaşılacağı üzere, Devlet memurlarına çocukları için çocuk zammı olarak "aile yardımı ödeneği" verilmektedir. Bu nedenle, Devletçe, hizmet erbabına çocukları için yapılan aile yardımı ödeneğinin çocuk zammı olarak kabul dilmesi ve 657, 926 ve 2914 sayılı Kanunlara tabi olmayan hizmet erbabına ödenen çocuk zamlarının Devletçe verilen miktarla kıyas edilerek, istisnanın Devletçe verilen miktarı aşmayan kısmına uygulanması gerekmektedir.

Bu açıklamalara göre; 657, 926 ve 2914 sayılı Kanunlara tabi olmayan hizmet erbabına ödenen çocuk zamlarının, her bir çocuk için ödenen tutarın 25 gösterge rakamının Devlet memuru aylıklarına uygulanan cari katsayı ile çarpılması sonucu bulunan miktarı aşmaması ve ödemenin iki çocuktan fazla çocuk için yapılmaması şartı ile Gelir Vergisinden müstesna tutulması gerekir.

Yapılan çocuk zammı ödemelerinin Devlet memuruna her bir çocuk için verilen miktarı aşması halinde aşan kısım ile iki çocuktan fazla çocuk için çocuk zammı ödenmesi durumunda, bu ödemelerin Gelir Vergisine tabi tutulması icap eder.

Örnek : 1 İşçi statüsünde çalışan bir hizmet erbabına orta düzeyde tahsil yapan bir çocuk için ayda 600 TL., ilkokulda okuyan bir çocuğu için ayda 500 TL., tahsilde olmayan iki çocuğunun her biri için de ayda 400 TL. olmak üzere toplam ayda 1900 TL. çocuk zammı ödenmektedir. Bu işçiye ödenen çocuk zammının, her bir çocuk için ödenen tutarı 1984 yılı için Devlet Memurlarına verilen (25x41) = 1025 TL. yi aşmadığından, iki çocuk için verilen miktarı (600 + 500 = 1100 lirası) vergiden müstesna tutulacak, ikiden fazla çocuk için verilen çocuk zamları ise (400 + 400 800 lirası) vergiye tabi tutulacaktır.

Örnek : 2 _ İşçi statüsünde çalışan diğer bir hizmet erbabına yüksek okulda okuyan bir çocuğu için 1500 TL., orta düzeyde okuyan bir çocuğu için 1400 TL. ve ilkokulda okuyan bir çocuğu, için de 1000 TL. olmak üzere toplam 3900 TL. çocuk zammı ödenmektedir. Bu işçiye ödenen çocuk zammının, her bir çocuk için ödenen tutarı, 1985 yılı için Devlet memurlarına verilen (25 x 46 = 1150) TL yi aşması nedeniyle, aşan kısım ile üçüncü çocuk için verilen miktarı (3900 - 2300 = l600 TL.) vergiye tabi tutulacaktır.

Örnekten de anlaşılacağı üzere, istisnanın uygulanmasında her bir çocuk için ödenen tutarın vergiden istisna edilmesinde, yüksek olan tutarların esas alınması uygun olacaktır.

Öteyandan, çocuk zamlarının vergiden istisnasına ilişkin bu uygulama 241 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği 1/7/1984 tarihinden itibaren geçerli olacaktır.

Tebliğ olunur.

İçerik 1:

Bakanlığımıza intikal eden olaylardan; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa tabi olmayan hizmet erbabına yapılan aile yardımı ve çocuk zammı ödemelerinin vergilendirilmesinde tereddüte düşüldüğü anlaşılmış ve aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. 657, 926 ve 2914 Sayılı Kanunlara Tabi Olan Hizmet Erbabına Yapılan Aile Yardımı Ödemeleri :

Bilindiği üzere, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 28 inci maddesinin 4 numaralı bendinde hizmet erbabına ödenen çocuk zamlarının vergiden müstesna olduğu hükme bağlanmıştır.

Öteyandan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 202 ve müteakip maddelerinde 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 153 ve müteakip maddelerinde ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununun 10 uncu maddesinde, bu kanunlara tabi olan hizmet erbabının eşleri ile çocukları için aile yardımı ödeneği verilmesi ve bu ödeneğin hiç bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaması hükme bağlanmıştır.

Bu nedenle; 657, 926 ve 2914 sayılı Kanunlara tabi olan hizmet erbabına eşi ve çocukları için "aile yardımı ödeneği" adı altında yapılan ödemelerin, kanunlarında yer alan hükümleri uyarınca ve Gelir Vergisi Kanunu hükümleri ile ilgilendirilmeksizin hiç bir vergiye tabi tutulmadan ödenmesi gerekmektedir.

2. 657, 926 ve 2914 Sayılı Kanunlara Tabi Olmayan Hizmet Erbabına Eşi İçin Aile Yardımı veya Benzer Adlarla Yapılan Ödemeler ile Çocuk Zammı Ödemeleri :

a) Aile Yardımı veya Benzer Adlar Altında Yapılan Ödemeler :

Bilindiği üzere; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik 61 inci maddesinde, "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez" denilmiş ve Gelir Vergisi Kanununun istisnalarını düzenleyen hükümlerinde hizmet erbabına eşi için "aile yardımı" veya benzer adlarla yapılan ödemelerin Gelir Vergisinden müstesna tutulacağına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.

Bu nedenle 657, 926 ve 2914 sayılı Kanunlara tabi olmayan hizmet erbabına eşleri için kendi statüleri uyarınca aile yardımı veya başka adlar altında yapılan ödemelerin ücret ödemesi olarak kabul edilerek, Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümleri uyarınca vergiye tabi tutulması gerekmektedir.

b) Çocuk Zammı Ödemeleri :

Bilindiği üzere; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 4 numaralı bendinde, "Hizmet erbabına ödenen çocuk zamlarının (Bu zamlar Devletçe verilen miktarı aştığı takdirde fazlası vergiye tabi tutulur.)" Gelir Vergisinden müstesna tutulduğu hükme bağlanmıştır.

Öteyandan; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 241 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 202 nci maddesinde "Evli bulunan Devlet memurlarına aile yardımı ödeneği verilir.

Bu yardım, memurun her ne şekilde olursa olsun menfaat karşılığı çalışmayan eşi ile çocuklarından herbiri için 25 gösterge rakamının aylık katsayı ile çarpılması sonucu elde edilecek miktar üzerinden ödenir. Ancak ikiden fazla çocuk için aile yardımı ödeneği verilmez ..." denilmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun yukarıda anılan hükmünden de anlaşılacağı üzere, Devlet memurlarına çocukları için çocuk zammı olarak "aile yardımı ödeneği" verilmektedir. Bu nedenle, Devletçe, hizmet erbabına çocukları için yapılan aile yardımı ödeneğinin çocuk zammı olarak kabul dilmesi ve 657, 926 ve 2914 sayılı Kanunlara tabi olmayan hizmet erbabına ödenen çocuk zamlarının Devletçe verilen miktarla kıyas edilerek, istisnanın Devletçe verilen miktarı aşmayan kısmına uygulanması gerekmektedir.

Bu açıklamalara göre; 657, 926 ve 2914 sayılı Kanunlara tabi olmayan hizmet erbabına ödenen çocuk zamlarının, her bir çocuk için ödenen tutarın 25 gösterge rakamının Devlet memuru aylıklarına uygulanan cari katsayı ile çarpılması sonucu bulunan miktarı aşmaması ve ödemenin iki çocuktan fazla çocuk için yapılmaması şartı ile Gelir Vergisinden müstesna tutulması gerekir.

Yapılan çocuk zammı ödemelerinin Devlet memuruna her bir çocuk için verilen miktarı aşması halinde aşan kısım ile iki çocuktan fazla çocuk için çocuk zammı ödenmesi durumunda, bu ödemelerin Gelir Vergisine tabi tutulması icap eder.

Örnek : 1 İşçi statüsünde çalışan bir hizmet erbabına orta düzeyde tahsil yapan bir çocuk için ayda 600 TL., ilkokulda okuyan bir çocuğu için ayda 500 TL., tahsilde olmayan iki çocuğunun her biri için de ayda 400 TL. olmak üzere toplam ayda 1900 TL. çocuk zammı ödenmektedir. Bu işçiye ödenen çocuk zammının, her bir çocuk için ödenen tutarı 1984 yılı için Devlet Memurlarına verilen (25x41) = 1025 TL. yi aşmadığından, iki çocuk için verilen miktarı (600 + 500 = 1100 lirası) vergiden müstesna tutulacak, ikiden fazla çocuk için verilen çocuk zamları ise (400 + 400 800 lirası) vergiye tabi tutulacaktır.

Örnek : 2 _ İşçi statüsünde çalışan diğer bir hizmet erbabına yüksek okulda okuyan bir çocuğu için 1500 TL., orta düzeyde okuyan bir çocuğu için 1400 TL. ve ilkokulda okuyan bir çocuğu, için de 1000 TL. olmak üzere toplam 3900 TL. çocuk zammı ödenmektedir. Bu işçiye ödenen çocuk zammının, her bir çocuk için ödenen tutarı, 1985 yılı için Devlet memurlarına verilen (25 x 46 = 1150) TL yi aşması nedeniyle, aşan kısım ile üçüncü çocuk için verilen miktarı (3900 - 2300 = l600 TL.) vergiye tabi tutulacaktır.

Örnekten de anlaşılacağı üzere, istisnanın uygulanmasında her bir çocuk için ödenen tutarın vergiden istisna edilmesinde, yüksek olan tutarların esas alınması uygun olacaktır.

Öteyandan, çocuk zamlarının vergiden istisnasına ilişkin bu uygulama 241 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği 1/7/1984 tarihinden itibaren geçerli olacaktır.

Tebliğ olunur.

İçerik 2:

Bakanlığımıza intikal eden olaylardan; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa tabi olmayan hizmet erbabına yapılan aile yardımı ve çocuk zammı ödemelerinin vergilendirilmesinde tereddüte düşüldüğü anlaşılmış ve aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

1. 657, 926 ve 2914 Sayılı Kanunlara Tabi Olan Hizmet Erbabına Yapılan Aile Yardımı Ödemeleri :

Bilindiği üzere, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 28 inci maddesinin 4 numaralı bendinde hizmet erbabına ödenen çocuk zamlarının vergiden müstesna olduğu hükme bağlanmıştır.

Öteyandan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 202 ve müteakip maddelerinde 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 153 ve müteakip maddelerinde ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununun 10 uncu maddesinde, bu kanunlara tabi olan hizmet erbabının eşleri ile çocukları için aile yardımı ödeneği verilmesi ve bu ödeneğin hiç bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaması hükme bağlanmıştır.

Bu nedenle; 657, 926 ve 2914 sayılı Kanunlara tabi olan hizmet erbabına eşi ve çocukları için "aile yardımı ödeneği" adı altında yapılan ödemelerin, kanunlarında yer alan hükümleri uyarınca ve Gelir Vergisi Kanunu hükümleri ile ilgilendirilmeksizin hiç bir vergiye tabi tutulmadan ödenmesi gerekmektedir.

2. 657, 926 ve 2914 Sayılı Kanunlara Tabi Olmayan Hizmet Erbabına Eşi İçin Aile Yardımı veya Benzer Adlarla Yapılan Ödemeler ile Çocuk Zammı Ödemeleri :

a) Aile Yardımı veya Benzer Adlar Altında Yapılan Ödemeler :

Bilindiği üzere; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik 61 inci maddesinde, "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez" denilmiş ve Gelir Vergisi Kanununun istisnalarını düzenleyen hükümlerinde hizmet erbabına eşi için "aile yardımı" veya benzer adlarla yapılan ödemelerin Gelir Vergisinden müstesna tutulacağına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.

Bu nedenle 657, 926 ve 2914 sayılı Kanunlara tabi olmayan hizmet erbabına eşleri için kendi statüleri uyarınca aile yardımı veya başka adlar altında yapılan ödemelerin ücret ödemesi olarak kabul edilerek, Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümleri uyarınca vergiye tabi tutulması gerekmektedir.

b) Çocuk Zammı Ödemeleri :

Bilindiği üzere; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 4 numaralı bendinde, "Hizmet erbabına ödenen çocuk zamlarının (Bu zamlar Devletçe verilen miktarı aştığı takdirde fazlası vergiye tabi tutulur.)" Gelir Vergisinden müstesna tutulduğu hükme bağlanmıştır.

Öteyandan; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 241 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 202 nci maddesinde "Evli bulunan Devlet memurlarına aile yardımı ödeneği verilir.

Bu yardım, memurun her ne şekilde olursa olsun menfaat karşılığı çalışmayan eşi ile çocuklarından herbiri için 25 gösterge rakamının aylık katsayı ile çarpılması sonucu elde edilecek miktar üzerinden ödenir. Ancak ikiden fazla çocuk için aile yardımı ödeneği verilmez ..." denilmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun yukarıda anılan hükmünden de anlaşılacağı üzere, Devlet memurlarına çocukları için çocuk zammı olarak "aile yardımı ödeneği" verilmektedir. Bu nedenle, Devletçe, hizmet erbabına çocukları için yapılan aile yardımı ödeneğinin çocuk zammı olarak kabul dilmesi ve 657, 926 ve 2914 sayılı Kanunlara tabi olmayan hizmet erbabına ödenen çocuk zamlarının Devletçe verilen miktarla kıyas edilerek, istisnanın Devletçe verilen miktarı aşmayan kısmına uygulanması gerekmektedir.

Bu açıklamalara göre; 657, 926 ve 2914 sayılı Kanunlara tabi olmayan hizmet erbabına ödenen çocuk zamlarının, her bir çocuk için ödenen tutarın 25 gösterge rakamının Devlet memuru aylıklarına uygulanan cari katsayı ile çarpılması sonucu bulunan miktarı aşmaması ve ödemenin iki çocuktan fazla çocuk için yapılmaması şartı ile Gelir Vergisinden müstesna tutulması gerekir.

Yapılan çocuk zammı ödemelerinin Devlet memuruna her bir çocuk için verilen miktarı aşması halinde aşan kısım ile iki çocuktan fazla çocuk için çocuk zammı ödenmesi durumunda, bu ödemelerin Gelir Vergisine tabi tutulması icap eder.

Örnek : 1 İşçi statüsünde çalışan bir hizmet erbabına orta düzeyde tahsil yapan bir çocuk için ayda 600 TL., ilkokulda okuyan bir çocuğu için ayda 500 TL., tahsilde olmayan iki çocuğunun her biri için de ayda 400 TL. olmak üzere toplam ayda 1900 TL. çocuk zammı ödenmektedir. Bu işçiye ödenen çocuk zammının, her bir çocuk için ödenen tutarı 1984 yılı için Devlet Memurlarına verilen (25x41) = 1025 TL. yi aşmadığından, iki çocuk için verilen miktarı (600 + 500 = 1100 lirası) vergiden müstesna tutulacak, ikiden fazla çocuk için verilen çocuk zamları ise (400 + 400 800 lirası) vergiye tabi tutulacaktır.

Örnek : 2 _ İşçi statüsünde çalışan diğer bir hizmet erbabına yüksek okulda okuyan bir çocuğu için 1500 TL., orta düzeyde okuyan bir çocuğu için 1400 TL. ve ilkokulda okuyan bir çocuğu, için de 1000 TL. olmak üzere toplam 3900 TL. çocuk zammı ödenmektedir. Bu işçiye ödenen çocuk zammının, her bir çocuk için ödenen tutarı, 1985 yılı için Devlet memurlarına verilen (25 x 46 = 1150) TL yi aşması nedeniyle, aşan kısım ile üçüncü çocuk için verilen miktarı (3900 - 2300 = l600 TL.) vergiye tabi tutulacaktır.

Örnekten de anlaşılacağı üzere, istisnanın uygulanmasında her bir çocuk için ödenen tutarın vergiden istisna edilmesinde, yüksek olan tutarların esas alınması uygun olacaktır.

Öteyandan, çocuk zamlarının vergiden istisnasına ilişkin bu uygulama 241 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği 1/7/1984 tarihinden itibaren geçerli olacaktır.

Tebliğ olunur.

Resmi Gazete No: 27317 Resmi Gazete Tarihi: Çarşamba, 12 Ağustos, 2009 Adı: UID: hY8GKuy99lFxhtb7
İçerik:

 1. Giriş

16/6/2009 tarihli ve 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla1 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun2 25 inci ve 32 nci maddelerinde yapılan değişikliklere ilişkin açıklamalar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.

2. İşe Başlatmama Tazminatlarının Vergilendirilmesinde İstisna Uygulaması

2.1. Yasal düzenleme

16/06/2009 tarihli ve 5904 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun  25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan ‘ve işsizlik sebepleriyle verilen tazminat' ibaresi ‘ve işsizlik sebepleriyle (işe başlatmama tazminatı dahil) verilen tazminat'  şeklinde değiştirilmiş ve Kanunun 4 üncü maddesi ile de Gelir Vergisi Kanununa aşağıdaki geçici 77 nci madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 77- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlerle ilgili olarak 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun3 21 inci maddesi uyarınca işverenlerce işçiye ödenen işe başlatmama tazminatları, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz. Anılan dönemlere ilişkin işe başlatmama tazminatı gelir vergisitevkifatına tabi tutulan mükelleflerin; tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları ve dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun4 düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarınca tahsil edilen gelir vergisinin red ve iade işlemleri yapılır.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esası belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

Bu hükümler, Kanunun yayımı tarihi olan 3/7/2009'da yürürlüğe girmiştir.

2.2. İstisnanın kapsamı

Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yapılan ibare değişikliği ile22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 21 inci maddesi uyarınca işverenlerce işçilere ödenen işe başlatmama tazminatları, yapılan düzenlemenin yürürlüğe girdiği (3/7/2009) tarihten itibaren damga vergisi hariç gelir vergisinden istisna edilmiştir.

İstisna kapsamındaki tutar, iş sözleşmesi feshinin geçersizliğine karar veren mahkeme veya özel hakemin kararında belirlediği işçinin işe başlatılmaması nedeniyle ödenecek tazminat miktarı ile sınırlıdır.

2.3. Yasa değişikliği öncesi uygulama ve yapılacak işlemler

5904 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 77 nci madde hükmüyle, 3/7/2009 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak işverenlerce işçilere ödenen işe başlatmama tazminatlarının, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaması; anılan dönemlere ilişkin söz konusu tazminatı gelir vergisi tevkifatına tabi tutulan mükelleflerin ise tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları, dava açmamaları veya açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarınca tahsil edilen gelir vergisinin red ve iade işlemlerinin yapılması gerekmektedir.

Buna göre, yasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlerle ilgili olarak;

a) Kesilen gelir vergisini dava konusu yapmayan mükelleflerin,

b) Kesilen gelir vergisiyle ilgili 5904 sayılı Kanunun yayım tarihi itibarıyla mahkemelerde ihtilafı devam eden mükelleflerin, davalarından feragat etmeleri  ve buna ilişkin ilgili mahkemeden feragat ettiklerini gösterir şerhli dilekçe örneğini veya bu belge temin edilemediği takdirde mahkemenin feragat nedeniyle davanın reddine dair vereceği karar örneğini tarha yetkili vergi dairesine ibraz etmeleri kaydıyla,

c) Kesilen gelir vergisi nedeniyle dava açan ve aleyhine kesinleşmiş yargı kararı bulunan mükelleflerin,

tarha yetkili vergi dairesine dilekçeyle başvurmaları halinde, tahsil edilen gelir vergisinin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun düzeltmeye ilişkin hükümleri de dikkate alınarak red ve iade işlemlerinin yapılması uygun görülmüştür.

Yapılacak iade işlemi sırasında, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 121 inci maddesine göre işe başlatmama tazminatı tutarlarıyla ilgili vergi indirimi uygulamasından faydalananların indirim tutarlarının mahsup edilmesi ve mükelleflerin dilekçe ile birlikte çalıştıkları işverenlerinden alacakları söz konusu dönemlere ait vergi tevkifatı tutarlarına ilişkin bilgileri içeren bir belgeyi de vermeleri zorunludur.

3. Asgari Geçim İndirimi ile Teşvik Amaçlı Diğer İndirim ve İstisnaların Birlikte Uygulanması

3. 1. Yasal düzenleme ve uygulama

16/6/2009 tarihli ve 5904 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle Gelir Vergisi Kanununun   32 nci maddesine dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere; "Ücretlerin vergilendirilmesinde asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra, varsa teşvik amaçlı diğer indirim ve istisnalar dikkate alınır." fıkrası eklenmiş olup bu hüküm 1/1/2009 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Yapılan düzenleme uyarınca, gelir vergisi stopajı teşviki öngörülen yerlerde ücretli olarak çalışan işçilerin ücret gelirleri üzerinden hesaplanan gelir vergisinden, öncelikle 265 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde5 belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde hesaplanan asgari geçim indirimi mahsubu yapılacak olup bu mahsup uygulandıktan sonraki tutar, ilgili kanunlarda yer alan teşvik amaçlı indirim ve istisna uygulamasında dikkate alınacaktır.

Tebliğ olunur.

------------------

1        3/7/2009 tarihli ve 27277 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

2        6/1/1961 tarihli ve 10700 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

3        10/6/2003 tarihli ve 25134 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

4        10/1/1961 tarihli ve 10703 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

5        4/12/2007 tarihli ve 26720 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

İçerik 1:

 1. Giriş

16/6/2009 tarihli ve 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla1 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun2 25 inci ve 32 nci maddelerinde yapılan değişikliklere ilişkin açıklamalar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.

2. İşe Başlatmama Tazminatlarının Vergilendirilmesinde İstisna Uygulaması

2.1. Yasal düzenleme

16/06/2009 tarihli ve 5904 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun  25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan ‘ve işsizlik sebepleriyle verilen tazminat' ibaresi ‘ve işsizlik sebepleriyle (işe başlatmama tazminatı dahil) verilen tazminat'  şeklinde değiştirilmiş ve Kanunun 4 üncü maddesi ile de Gelir Vergisi Kanununa aşağıdaki geçici 77 nci madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 77- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlerle ilgili olarak 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun3 21 inci maddesi uyarınca işverenlerce işçiye ödenen işe başlatmama tazminatları, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz. Anılan dönemlere ilişkin işe başlatmama tazminatı gelir vergisitevkifatına tabi tutulan mükelleflerin; tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları ve dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun4 düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarınca tahsil edilen gelir vergisinin red ve iade işlemleri yapılır.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esası belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

Bu hükümler, Kanunun yayımı tarihi olan 3/7/2009'da yürürlüğe girmiştir.

2.2. İstisnanın kapsamı

Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yapılan ibare değişikliği ile22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 21 inci maddesi uyarınca işverenlerce işçilere ödenen işe başlatmama tazminatları, yapılan düzenlemenin yürürlüğe girdiği (3/7/2009) tarihten itibaren damga vergisi hariç gelir vergisinden istisna edilmiştir.

İstisna kapsamındaki tutar, iş sözleşmesi feshinin geçersizliğine karar veren mahkeme veya özel hakemin kararında belirlediği işçinin işe başlatılmaması nedeniyle ödenecek tazminat miktarı ile sınırlıdır.

2.3. Yasa değişikliği öncesi uygulama ve yapılacak işlemler

5904 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 77 nci madde hükmüyle, 3/7/2009 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak işverenlerce işçilere ödenen işe başlatmama tazminatlarının, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaması; anılan dönemlere ilişkin söz konusu tazminatı gelir vergisi tevkifatına tabi tutulan mükelleflerin ise tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları, dava açmamaları veya açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarınca tahsil edilen gelir vergisinin red ve iade işlemlerinin yapılması gerekmektedir.

Buna göre, yasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlerle ilgili olarak;

a) Kesilen gelir vergisini dava konusu yapmayan mükelleflerin,

b) Kesilen gelir vergisiyle ilgili 5904 sayılı Kanunun yayım tarihi itibarıyla mahkemelerde ihtilafı devam eden mükelleflerin, davalarından feragat etmeleri  ve buna ilişkin ilgili mahkemeden feragat ettiklerini gösterir şerhli dilekçe örneğini veya bu belge temin edilemediği takdirde mahkemenin feragat nedeniyle davanın reddine dair vereceği karar örneğini tarha yetkili vergi dairesine ibraz etmeleri kaydıyla,

c) Kesilen gelir vergisi nedeniyle dava açan ve aleyhine kesinleşmiş yargı kararı bulunan mükelleflerin,

tarha yetkili vergi dairesine dilekçeyle başvurmaları halinde, tahsil edilen gelir vergisinin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun düzeltmeye ilişkin hükümleri de dikkate alınarak red ve iade işlemlerinin yapılması uygun görülmüştür.

Yapılacak iade işlemi sırasında, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 121 inci maddesine göre işe başlatmama tazminatı tutarlarıyla ilgili vergi indirimi uygulamasından faydalananların indirim tutarlarının mahsup edilmesi ve mükelleflerin dilekçe ile birlikte çalıştıkları işverenlerinden alacakları söz konusu dönemlere ait vergi tevkifatı tutarlarına ilişkin bilgileri içeren bir belgeyi de vermeleri zorunludur.

3. Asgari Geçim İndirimi ile Teşvik Amaçlı Diğer İndirim ve İstisnaların Birlikte Uygulanması

3. 1. Yasal düzenleme ve uygulama

16/6/2009 tarihli ve 5904 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle Gelir Vergisi Kanununun   32 nci maddesine dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere; "Ücretlerin vergilendirilmesinde asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra, varsa teşvik amaçlı diğer indirim ve istisnalar dikkate alınır." fıkrası eklenmiş olup bu hüküm 1/1/2009 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Yapılan düzenleme uyarınca, gelir vergisi stopajı teşviki öngörülen yerlerde ücretli olarak çalışan işçilerin ücret gelirleri üzerinden hesaplanan gelir vergisinden, öncelikle 265 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde5 belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde hesaplanan asgari geçim indirimi mahsubu yapılacak olup bu mahsup uygulandıktan sonraki tutar, ilgili kanunlarda yer alan teşvik amaçlı indirim ve istisna uygulamasında dikkate alınacaktır.

Tebliğ olunur.

------------------

1        3/7/2009 tarihli ve 27277 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

2        6/1/1961 tarihli ve 10700 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

3        10/6/2003 tarihli ve 25134 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

4        10/1/1961 tarihli ve 10703 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

5        4/12/2007 tarihli ve 26720 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

İçerik 2:

 1. Giriş

16/6/2009 tarihli ve 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla1 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun2 25 inci ve 32 nci maddelerinde yapılan değişikliklere ilişkin açıklamalar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.

2. İşe Başlatmama Tazminatlarının Vergilendirilmesinde İstisna Uygulaması

2.1. Yasal düzenleme

16/06/2009 tarihli ve 5904 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun  25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan ‘ve işsizlik sebepleriyle verilen tazminat' ibaresi ‘ve işsizlik sebepleriyle (işe başlatmama tazminatı dahil) verilen tazminat'  şeklinde değiştirilmiş ve Kanunun 4 üncü maddesi ile de Gelir Vergisi Kanununa aşağıdaki geçici 77 nci madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 77- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlerle ilgili olarak 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun3 21 inci maddesi uyarınca işverenlerce işçiye ödenen işe başlatmama tazminatları, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz. Anılan dönemlere ilişkin işe başlatmama tazminatı gelir vergisitevkifatına tabi tutulan mükelleflerin; tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları ve dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun4 düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarınca tahsil edilen gelir vergisinin red ve iade işlemleri yapılır.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esası belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

Bu hükümler, Kanunun yayımı tarihi olan 3/7/2009'da yürürlüğe girmiştir.

2.2. İstisnanın kapsamı

Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yapılan ibare değişikliği ile22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 21 inci maddesi uyarınca işverenlerce işçilere ödenen işe başlatmama tazminatları, yapılan düzenlemenin yürürlüğe girdiği (3/7/2009) tarihten itibaren damga vergisi hariç gelir vergisinden istisna edilmiştir.

İstisna kapsamındaki tutar, iş sözleşmesi feshinin geçersizliğine karar veren mahkeme veya özel hakemin kararında belirlediği işçinin işe başlatılmaması nedeniyle ödenecek tazminat miktarı ile sınırlıdır.

2.3. Yasa değişikliği öncesi uygulama ve yapılacak işlemler

5904 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 77 nci madde hükmüyle, 3/7/2009 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak işverenlerce işçilere ödenen işe başlatmama tazminatlarının, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaması; anılan dönemlere ilişkin söz konusu tazminatı gelir vergisi tevkifatına tabi tutulan mükelleflerin ise tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları, dava açmamaları veya açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarınca tahsil edilen gelir vergisinin red ve iade işlemlerinin yapılması gerekmektedir.

Buna göre, yasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlerle ilgili olarak;

a) Kesilen gelir vergisini dava konusu yapmayan mükelleflerin,

b) Kesilen gelir vergisiyle ilgili 5904 sayılı Kanunun yayım tarihi itibarıyla mahkemelerde ihtilafı devam eden mükelleflerin, davalarından feragat etmeleri  ve buna ilişkin ilgili mahkemeden feragat ettiklerini gösterir şerhli dilekçe örneğini veya bu belge temin edilemediği takdirde mahkemenin feragat nedeniyle davanın reddine dair vereceği karar örneğini tarha yetkili vergi dairesine ibraz etmeleri kaydıyla,

c) Kesilen gelir vergisi nedeniyle dava açan ve aleyhine kesinleşmiş yargı kararı bulunan mükelleflerin,

tarha yetkili vergi dairesine dilekçeyle başvurmaları halinde, tahsil edilen gelir vergisinin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun düzeltmeye ilişkin hükümleri de dikkate alınarak red ve iade işlemlerinin yapılması uygun görülmüştür.

Yapılacak iade işlemi sırasında, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 121 inci maddesine göre işe başlatmama tazminatı tutarlarıyla ilgili vergi indirimi uygulamasından faydalananların indirim tutarlarının mahsup edilmesi ve mükelleflerin dilekçe ile birlikte çalıştıkları işverenlerinden alacakları söz konusu dönemlere ait vergi tevkifatı tutarlarına ilişkin bilgileri içeren bir belgeyi de vermeleri zorunludur.

3. Asgari Geçim İndirimi ile Teşvik Amaçlı Diğer İndirim ve İstisnaların Birlikte Uygulanması

3. 1. Yasal düzenleme ve uygulama

16/6/2009 tarihli ve 5904 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle Gelir Vergisi Kanununun   32 nci maddesine dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere; "Ücretlerin vergilendirilmesinde asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra, varsa teşvik amaçlı diğer indirim ve istisnalar dikkate alınır." fıkrası eklenmiş olup bu hüküm 1/1/2009 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Yapılan düzenleme uyarınca, gelir vergisi stopajı teşviki öngörülen yerlerde ücretli olarak çalışan işçilerin ücret gelirleri üzerinden hesaplanan gelir vergisinden, öncelikle 265 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde5 belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde hesaplanan asgari geçim indirimi mahsubu yapılacak olup bu mahsup uygulandıktan sonraki tutar, ilgili kanunlarda yer alan teşvik amaçlı indirim ve istisna uygulamasında dikkate alınacaktır.

Tebliğ olunur.

------------------

1        3/7/2009 tarihli ve 27277 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

2        6/1/1961 tarihli ve 10700 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

3        10/6/2003 tarihli ve 25134 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

4        10/1/1961 tarihli ve 10703 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

5        4/12/2007 tarihli ve 26720 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Cuma, 29 Kasım, 1968 Adı: UID: PXNP8QLIE16JBXGS
İçerik:

 

Gelir Vergisi Kanununun bazı maddelerinin uygulanmasında tereddütlere düşüldüğü, Bakanlığa yapılan müracaatlardan anlaşılmaktadır. Sözü edilen maddeler ve bunların tatbik şekilleri aşağıda açıklanmıştır :

A _ Ücret geliri yönünden :

Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde "ücret" tarif olunmuş; 63 üncü maddesinde, ücretin gerçek sâfi değerinin, işveren tarafından verilen para ve ayınlarla sağlanan menfaatler toplamından bu maddede yazılı indirimlerin yapılmasından sonra kalan miktar olduğu belirtilmiş; kanunun 104 üncü maddesinde de, vergi cetvelleri ve bunların tatbik usulleri gösterildikten sonra bu maddeye 484 sayılı Kanunla eklenen fıkra hükmünde, "Ayrı ayrı iş verenler tarafından yapılan ödemelerle aynı iş veren tarafından başka başka hizmetler karşılığında yapılan ödemelerinn muhtelif ücret ödemeleri olduğu, buna mukabil, "Aynı iş veren tarafından her ne namla olursa olsun, başka başka hizmetlerin karşılığını teşkil etmeksizin yapılan ödemeler"in muhtelif ücret ödemesi sayılmıyacağı hükme bağlanmıştır.

Ayrıca, aynı maddede, muhtelif ücret ödemelerinde vergi cetvellerinin her ödemenin ayrı ayrı göz önünde tutulmak suretile uygulanacağı da tasrih edilmiş bulunmaktadır.

Bu esaslara göre, aynı iş veren tarafından hizmet erbabına birden fazla ücret ödendiği takdirde, bunların muhtelif ücret ödemesi olup olmadığına bakılacak; muhtelif ücret sayılanlar mahiyetlerine uyan vergi cetveli üzerinden asıl ücretle birleştirilmeksizin vergiye tabi tutulacaklardır.

Muhtelif ücret sayılmıyan ödemeler ise, adı ne olursa olsun, asıl ücretle birleştirilerek vergilendirilecektir.

Şu kadar ki; muhtelif ücret tarifine girmemekle beraber, mahiyeti icabı, asıl ücretin dahil ve tabi olduğu cetvelden ayrı ve başka bir cetvele göre vergilendirilmesi gereken ödemeler de, cetvel farklılığı sebebile, asıl ücretle birleştirilmiyecektir.

Ayrıca, ister muhtelif ücret sayılması, ister dahil olduğu vergi cetvelinin farklı bulunması nedeni ile asıl ücretle birleştirilmiyen ücretlerden ayrı cetvele uyanlar bulunursa, bunların vergileri o vergi cetveli üzerinden topluca hesaplanacaktır.

Misâl: Aynı iş veren tarafından muhtelif hizmet karşılığı olmaksızın hizmet erbabına verilen fazla mesaî ücretleri, saat başına hesaplanıp gündelik veya haftalık olarak ödeniyorsa 4 ve 3 numaralı cetvel üzerinden vergilendirilir. Hizmet erbabının asıl ücreti aylık olarak hesaplanıp ödendiği; fazla mesaî ücreti de aylık mahiyette bulunduğu takdirde her iki ödeme aynı cetvelde birleştirilir. Böyle olmayıp asıl ücret aylık, fazla mesaî ücreti gündelik veya haftaİık mahiyette bulunuyorsa, aylığa uygulanan cetvel (2 numaralı) ile ek ücrete uygulanan cetvel (4 ve 3 numaralı) farklı olduğundan bu iki ödeme bir cetvelde birleştirilmiyecek; her biri dahil olduğu cetvel üzerinden ayrı ayrı vergiye tabi tutulacaktır.

Misâl : İş veren, hizmet erbabına asıl aylığı dışında sene sonunda prim ve ikramiye adı altında başka başka hizmetleri karşılığını teşkil etmeksizin, iki ayrı ek ödeme yapmış olsun. Bu hizmetlinin asıl ücreti aylık olduğundan bu aylığa 2 numaralı vergi cetveli uygulanacaktır. Prim veya ikramiye, belli bir zaman ölçüsüne (gün, hafta, ay) göre hesaplanıp ödenmediğinden, Gelir Vergisi Kanununa bağlı 1 numaralı vergi cetveline girer.

Öte yandan, her iki ödemeye uygulanması gereken cetvel aynı (1 numaralı; 82 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğine bağlı 1/2 numaralı) olduğundan, prim ve ikramiyelerin vergileri bu cetvel üzerinden ayrı ayrı değil, birleştirilmek suretile topluca hesaplanacaktır.

- 104 üncü maddede yazılı şekiller dışında ve devreler tâyin edilmeksizin hesap ve tediye edilmeleri sebebile yıllık ödeme sayılıp 1 numaralı vergi cetveline sokulan ödemelerin iki ve daha fazla olması halinde, ikinci ödemenin birinci ile birleştirilerek toplamı üzerinden hesaplanan vergiden ilk ödemeye ait verginin düşülmesi suretiyle ikincisinin vergisi bulunur. Üçüncü ve daha sonraki ödemelerin vergileri de aynı usulle ve 19 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği gözönünde bulundurularak hesaplanır.

1. Öğrencilerin tahsil ve tatbikat ücretleri (G.V.K. Mad. 28/3) :

Gelir Vergisi Kanununun 28 inci maddesinin 3 numaralı bendinde, "Öğrencilere tatbikat dolayısile öğretim müesseseleri veya tahsil masraflarını deruhte edenler tarafından verilen paralar" vergiden istisna edilmiştir.

Bu hükme göre, tatbikat dolayısile öğrencilere ödenen paranın vergiden istisna edilebilmesi için bu ücretin;

a) Öğretim müessesesi, veya

b) Tahsil masraflarını deruhte edenler, tarafından öğrencilere verilmesi şarttır.

Ücretin öğretim müessesesi tarafından ödenmesi halinde öğrencinin burslu veya burssuz olmasının bir önemi yoktur. Ücretin tahsil masraflarını deruhte edenler tarafından ödenmesi halinde ise, sadece bu şartın mevcut olup olmamasına bakılır. Şayet, ücret öğretim giderlerini üstlenmiş olanlar tarafından verilmiş ise, ödeme ister burs şeklinde, ister başka bir ad ve şekilde olsun, istisna hükmü uygulanır. Hizmetin tahsil masraflarını deruhte eden kuruluşa bağlı iş veren yanında yapılması halinde de gerekli istisnanın uygulanması lâzım gelir.

Belirtilen Şartları haiz olmayan öğrencilere ödenen paralar, bu kimseler için ücret ödemesi sayılır ve medenî halin tevsik edilip edilmediğine göre mahiyetine uyan vergi cetveli üzerinden genel hükümler dahilinde vergiye tabi tutulur.

2. Hizmet erbabına yapılan sosyal yardımlar (iş göremezlik tazminatı, aile yardımı, çocuk zammı, yemek parası) (G. V. K. Mad. 61, 25/1, 27/1)

- İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanunu (Mad. 37, 89) hükümlerine dayanılarak, iş verenlerle İşçi sendikaları arasında yapılan toplu iş sözleşmesi gereğince, işçilere hasta ve istirahatli bulunduğu devre için, belli bir nispet dahilinde verilen iş göremezlik tazminatı, hizmet karşılığı bir ödeme olması itibarile, ücretten mâduttur.

Ancak, Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 1 numaralı bendinde ölüm, sakatlık, hastalık ve işsizlik sebebi ile verilen tazminat ve yapılan yardımlar vergiden istisna edilmiş olduğundan, bahis konusu iş göremezlik tazminatı da anılan hükme istinaden vergiden istisna edilmek lazım gelir.

- İş verenlerce aile yardımı, yemek parası şeklinde yapılan yardımlar, bir hizmetin karşılığını teşkil etmesi bakımından ücret ödemesidir.

Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 8 numaralı bendinde "iş yerinde bedava yemek vermek suretile sağlanan menfaatler (İş veren tarafından hazırlattırılması kaydile)" ve 27 nci maddenin 1 numaralı bendinde de "Özel kanunlara dayanarak verilen yemek bedelleri... ve bu mahiyette yapılan ödemeler" vergiden istisna edilmiş bulunmaktadır.

Hizmet erbabına verilen yemek paralarından sözü geçen hükümlerin şümulüne girenleri vergiden müstesna ise de bunların dışında kalan yemek bedellerinin ve bu arada toplu sözleşmeye dayanılarak ödenen paraların ücret olarak vergilendirilmesi icabeder.

- Çocuk zammına gelince; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 4 numaralı bendinde, hizmet erbabına ödenen çocuk zamları vergiden istisna edilmiş ve bu zamlardan, Devletçe verilen miktarı aşanların vergiye tabi tutulacağı hükme bağlanmıştır. Halen memurlara Devletçe, çocuk başına (10) lira çocuk zammı verilmekte olduğuna göre, Devlet dışında kalan idare ve müesseselerce bu miktarın üstünde ödenen kısmın aylık ücret olarak vergiye tabi tutulması gerekir.

3. Kıdem tazminatı ve kıdemli işçiliği teşvik ikramiyeleri (G. V. K. Mad. 25/7, 29/1, 61) :

- İş Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında hizmet akdinin bu maddede yazılı sebeplerle iş veren ve işçi tarafından feshi halinde üç yıldan fazla çalışmış olmak kaydile işçiye her bir tam iş yılı için on beş günlük ücret tutarında bir tazminat verileceği açıklanmış ve maddenin müteakip fıkralarında da tazminatın verilmesinde aranılacak diğer şartlar gösterilmiştir.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 7 numaralı bendinde, işten çıkma tazminatı vergiden istisna edilmiş ve ayni maddenin parantez içindeki hükmünde, işbu tazminatın işten çıkan veya çıkarılanın 12 aylığını aştığı takdirde fazlasının ücret olarak vergiye tabi tutulacağı hükme bağlanmıştır.

İş Kanununun sözü geçen maddesi uyarınca işçilere verilen kıdem tazminatı Gelir Vergisi Kanununun 25/7 nci maddesine dahil bir ödeme (işten çıkma tazminatı) olduğundan, bunun miktarı işten çıkan veya çıkarılanın 12 aylığını aşmadıkça vergi dışı bırakılması, aştığı takdirde fazlasının ücret olarak -genelgeye bağlı 1/2 numaralı cetvel üzerinden_ vergilendirilmesi icap eder.

- Bir kısım müesseselerce, çalıştırdıkları hizmet erbabına belli bir çalışma süresinden veya yaş haddinden sonra, hizmet göremiyecek dereceye gelmiş olması gözönünde tutularak bu gibiler için statüleri gereğince (terki hizmet) yevmiyesi adı ile ve hizmet sürelerine göre hesaplanmak suretile yapılmakta olan yardımlar da işten çıkma tazminatı olduğundan, aynı esaslar dahilinde vergiden müstesna veya vergiye tabi tutulmak icap eder:

- Belli bir hizmet süresini doldurmuş bulunan işçilere kıdemli işçiliği Teşvik İkramiyesi talimatnamesi veya toplu iş sözleşmesi esaslarına dayanarak muayyen miktar ve nispette ikramiye adiyle ödeme yapıldığı görülmektedir.

Bahis konusu ikramiyeler, hizmet erbabına hizmetinin karşılığı olarak verildiğinden bir ücret ödemesi niteliğindedir. Ancak ödeme, kıdem süresinin sonlarında ve belirli olmayan bir zaman ve devrede yapıldığınâ göre, vergisinin hesabında sözü geçen 1/2 numaralı vergi cetvelinin kullanılması lâzım gelir. (G. V. K. Mad. 104)

Her ne kadar, Gelir Vergisi Kanununun 29 uncu maddesinin 1 numaralı bendinde, "ilim ve fennî, güzel san'atları, tarımı, hayvan yetiştirilmesini ve memleket bakımından faydalı olan diğer işleri ve faaliyetleri teşvik maksadiyle verilen ikramiye ve mükâfatlar" vergiden istisna edilmiş ise de, söz konusu ikramiye, madde hükmünde yazılı iş ve faaliyetlerden hiç birine girmiyen bir hizmet dolayısile verilmektedir. Gerçekten, ikramiyeye hak kazanan işçinin hizmeti ilim, fen, güzel san'at, tarım ve hayvan yetiştirilmesi ile ilgili olmadığı gibi memleket ölçüsünde ve umumun menfaatini gözeten bir iş ve faaliyet niteliğinde ve öneminde de değildir.

Belirtilen mahiyetine göre sözü edilen ikramiye, doğrudan doğruya ve sadece ödeme yapanla kendisine ödeme yapılanın menfaatlarını korumaya, bunlar arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirmeğe ve işçilerin işe ve iş yerine bağlılığını temine matuf bulunduğundan, bu noktadan da istisna hükmünün sınırı ve kapsamı dışında kalmaktadır.

4. Öğretmenlerin ek ders ücretleri (G. V. K. Mad. 61, 104) :

Millî Eğitim Bakanlığına bağlı yüksek ve orta dereceli okulların öğretmenlerine 439 sayılı Kanun gereğince okuttukları fazla dersler için ödenen ücretler, saat ölçüsüne göre hesaplanmaları sebebiyle, gündelik sayılmış; öte yandan öğretmenlerin aylıkları 2 numaralı cetvel üzerinden vergilendirildiğinden ek ders ücretleri 4 numaralı cetvele sokularak -aylıklarla birleştirilmeksizin- vergilendirilmiştir.

Bu kez, yeniden yapılan incelemede, bahis konusu ek ders ücretlerlnin saat başı esasında hesaplanmakla beraber -bir aylık devre için- ve aylık olarak ödenmekte bulunduğu sonucuna varılmıştır. Buna göre, sözü edilen ticretlerin vergilendirilmesinde, 4 numaralı cetvelin değil 2 numaralı cetvelin kullanılması lâzım gelir.

Sayıştay Genel Kurulunca verilmiş olan 10/2/1968 gün ve 564159/17 sayılı kararla da, yukarıdaki husus doğrulanarak 439 sayılı Kanuna istinaden ödenmekte olan ek ders ücretlerinin aylık sayılması ve 2 numaralı cetvel üzerinden vergilendirilmesi içtihat olunmuştur.

Bu itibarla, 1.3.1968 den itibaren yukarıki esas dahilinde muamele yapılacak; şu kadar ki ek ödeme özel bir kanuna dayandığından, 484 sayılı Kanunun geçici 2 inci maddesi gereğince mükelleflerin asıl ücretlerile birleştirilmeyecektir.

5. 4/10195 sayılı Kararnameye bağlı yönetmeliğin 10 uncu maddesi gereğince ödenecek ücretler (G. V. K. Mad. 24/1) :

- 15/4/1958 gün ve 4/10195 sayılı kararname ile yürürlüğe konulmuş bulunan Muayyen ve Muvakkafi Müddetli Hizmetlerde Çalıştırılacak Yevmiyeli Personel Yönetmeliğinin 10'uncu maddesinin a, b, c fıkralarında belirtilen nitelikteki şantiyelerde çalışanlara anılan bentlerde yazılı miktarlarda (2, 6, 10 lira) Arazi veya Şantiye zammı verilebileceği ifade olunduktan sonra, d fıkrasında "Yukarıki fıkralara göre zam alanlara hizmetlerinin ağırlık derecesine göre ayrıca 0-5 lira, seyyar olarak çalışan personele de 9 liraya kadar zam verilebilir." denilmekte; sonuncu fıkrasında ise, "Bu maddeye göre zam alanlara bu hizmetleri için ayrıca harcırah yevmiyesi verilmez" hükmü bulunmaktadır.

Bu hükümlere göre, bahis konusu yönetmeliğin a, b, c ve d bentlerinde yazılı teknik personele verilebilecek olan zamlar bu kimselerin görevlerini ifa sırasında ihtiyar edecekleri zarurî masraflarının karşılığını teşkil etmekte ve bu vasfı ile harcırah yevmiyesi yerine kaim olmaktadır.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 24 üncü maddesinin 1 numaralı bendinde kamu idareleri ve müesseseleri ve 3659 sayılı Kanuna tabi müesseseler tarafından verilen harcırahlar ve zarurî yol giderleri (gündelikler dahil) gelir vergisinden istisna edilmiş bulunmaktadır.

Bu durumda, sözü edilen yönetmeliğin a, b, c ve d bentlerinde yazılı zamlar harcırah ve zarurî yol gideri mahiyetinde olduğundan, bunların da anılan madde hükmüne istinaden gelir vergisinden istisnası lâzım gelir.

Sözü geçen yönetmeliğin 10 uncu maddesinin 6/10211 sayılı Kararnameye bağlı Yönetmelikle değiştirilen şeklinde, yukarıda değinilen a, b, c ve d fıkralarından ayrı olarak (e) fıkrası yer almakta ve burada "Teknik personele, bu yönetmelik gereğince aldıkları yevmiye dışında yaptıkları işin mahiyetine ve kalkınma plânı ile yatırımlar yönünden taşıdığı döneme, çalıştıkları yerin özelliğine ve sorumluluk derecesine göre günde 10 ilâ 25 liraya kadar ek ödeme yapılabilir.", maddenin sonunda ise "Bu maddeye göre zam alanlar, (e fıkrasına dahil olanlar hariç) bu hizmetleri için ayrıca harcırah yevmiyesi verilmez" denilmektedir.

10 uncu maddenin bu yeni ve değişik şeklindeki a, b, c ve d fıkraları gereğince yapılan ödemeler, 4/10195 sayılı Kararnameye bağlı yönetmeliktekinden farklı olmadığına ve maddenin sonunda e fıkrasının dışında kalan fıkralara göre zam alanlara ayrıca harcırah yevmiyesi verilmiyeceği yazılı bulunduğuna göre, maddenin a, b, c ve d fıkralarına dayanılarak ödenen zamların yukarıki esas dahilinde vergi dışı bırakılması; buna mukabil e fıkrasında yazılı ödemenin harcırah yevmiyesi olmaması sebebiyle, ücret olarak ve asıl ücretin tabi olduğu vergi cetveline uyup uymadığına göre, birleştirilmek veya birleştirilmemek suretile vergilendirilmesi lazım gelir.

Yönetmeliğin 9 uncu maddesinde yazılı mahrumiyet zamları ise, ücret olduğundan ayni şekilde vergilendirilmek icabeder.

B _ Serbest Meslek Kazançları yönünden :

6. Harita çıkarılması işini üzerine alanlara yapılan ödemelerden tevkifat yapılmaması (G. V. K. Mad. 65, 94/4) :

Arazide şehir ve kasaba haritalarının tanzimi işini üzerine alan şahısların faaliyeti serbest meslek faaliyeti sayıldığından, bunun karşılığında müteahhide ödenen paralardan Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 4 numaralı bendi uyarınca tevkifat yapıldığı malûmdur. Ancak, tevkif edilen vergilere karşı mükelleflerce vukubulan müracaatlar sonucunda kaza mercilerince verilen kararlarda, yanlarında başka topografları da çalıştırmak suretiyle iş yapan kimselerin bu faaliyeti daha ziyade sermaye unsuruna dayandığı gerekçesile serbest meslek kazancı addedilmemiş ve bunlardan tevkif yoliyle alınan vergiler kaldırılmış veya kaldırılmakta bulunmuştur.

Kaza mercilerinin tevali eden kararları karşısında, belirtilen mahiyet ve nitelikteki faaliyetleri sebebile harita çıkarılması işini üzerine alanlara yapılan ödemelerden serbest meslek kazancı sayılarak tevkifat yapılmaması, buna mukabil, söz konusu ödemelerin ticarî kazanç olarak vergilendirilmesinin sağlanması lâzım gelir.

7. Serbest meslek erbabının özel otomobillerine ait masraf ve amortismanların gider yazılıp yazılmıyacağı (G. V. K. Mad. 68/10) :

Gelir Vergisi Kanununun değişik 68 inci maddesinin 10 numaralı bendinin parantez içindeki hükmünde, Özel otomobillerini işlerinde de kullananların yaptıkları giderlerin yarısını serbest meslek kazancının tespitinde meslekî gider olarak hasılattan indirmeleri kabul olunmuş, ayrıca bu bentte yazılı giderlere karşılık olarak mükelleflerin diledikleri takdirde 5.000 liradan fazla olmamak şartiyle gayrisâfi hasılattan % 10 unu götürü gider olarak yazabilecekleri açıklanmıştır.

Bu hükme göre,

- Serbest meslek erbabı, özel otomobillerini meslekî işinde de kullanmakta ise bu otomobil için yaptığı masrafların (akaryakıt, tamir ve benzin) yarısını gerçek gider olarak hasılattan indirebilecektir.

- Serbest meslek erbabı dilerse meslekî işinde kullandığı otomobilinin gerçek masrafları yerine "5.000 liran dan fazla olmamak üzere gayrisâfi hasılatının % 10 unu, bent hükmünde yazılı kayıt ve şartla, götürü olarak gider kayıt edebilecektir.

Amortismana gelince :

Gelir Vergisi Kanununun sözü geçen maddesinde serbest meslek erbabının işlerinde kullandığı özel otomobilleri için amortisman ayırabilecekleri ve ayrılan bu amortismanları gider olarak yazabilecekleri hususunda bir hüküm yoktur.

Her ne kadar, maddenin 7 nci bendinde meslekî faaliyette kullanılan te'sisat ve demirbaşlar için Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanların masraf yazılması kabul edilmiş ise de, bahis konusu özel otomobil, kanunun kast ve ifade ettiği anlamda ne te'sisat ve ne de demirbaştır.

Gerçekten, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 269 uncu maddesinde, iktisadî işletmelere dahil gayrimenkuller,

1. Gayrimenkulün mütemmim cüzüleri ve teferruatı,

2. Te'sisat ve makineler,

3. Gemiler ve diğer taşıtlar,

4. Gayri maddî haklar,

olmak üzere sayılmış, taşıtlar madde hükmü içerisinde tesisattan ayrı ve onun dışında mütalâa edilmiştir.

Ayrıca, ayni kanunun 273 üncü maddesinde, demirbaş eşya, alât, edevat ve mefruşat arasında gösterilmiş olup, özel taşıt demirbaşın kapsamına da girmemektedir.

Öte yandan, Vergi Usul Kanununun 313 üncü maddesinde amortisman mevzuu işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle gayrimenkul gibi değerlenen iktisadî kıymetlerin, alât, edevat, mefruşat ve demirbaşların değerlerinin bunların kullanılabilecekleri süre zarfında yok edilmeleridir, şeklinde tarif olunmuştur.

Bu hükümlerin bir arada tetkikinde görüleceği üzere, Gelir Vergisi Kanununun 68 inci maddesinde yer alan te'sisat ve demirbaş deyimleri taşıtları (özel otomobiller dahil) kavramamakta ve bu sebeple de bunlar için amortisman ayrılmasına mahal ve sebep bulunmamaktadır. Vergi Usul Kanununun sözü geçen 313 üncü maddesi ise iktisadî işletmelere dahil kıymetleri şümulüne aldığından, böyle bir mahiyet taşımıyan özel otomobilin, bu madde hükmüne dayanarak amortismana tabi tutulması da mümkün değildir.

Bu itibarla, otomobillerini meslekî işlerinde kullanan serbest meslek erbabının bu taşıtlar için ayırdıkları ve hasılatlarından indirdikleri amortismanların giderler arasından çıkarılması ve husule gelen fark üzerinden ilgililer adına ikmalen vergi tarh olunması icap eder. Şu kadar ki, konu Vergi Usul Kanununun 369 uncu maddesinde yazılı yanılma haline uyduğundan, bu gibilerin vergilerine bu defalık ceza eklenmemek lâzım gelir.

8. Okul aile birliklerince yaz aylarında açılan kurslarda ders veren öğretmenlere verilen ücretler (G. V. K. Mad. 82/4) :

Yaz aylarında genellikle orta dereceli okul öğrencilerinin bütünleme imtihanlarına yetiştirilmeleri için, okul aile birliklerince okullarda kurslar açılmakta ve bu kurslarda görevlendirilen öğretmenlere verdikleri dersler karşılığında bir miktar para verilmektedir.

Bu paralar Gelir Vergisi Kanununun 65 inci maddesinde tarifi yapılan meslekî faaliyetin karşılığını teşkil etmekte olduğundan, serbest kazancı niteliğindedir. Öte yandan paranın ödendiği kimsenin asıl hizmeti memurluk olduğundan, sözü edilen ödeme, Gelir Vergisi Kanununun 82 nci maddesinin 4 numaralı bendine göre arizi meslekî kazançtır. Bu sebeple yıllık toplamı 1.000 lirayı geçmedikçe vergiye tabi tutulmaması, geçtiği takdirde, okul aile birliği tevkifat yapmaya zorunlu kişilerden olmadığından, aşan kısmın doğruca kazancı elde eden tarafından yıllık beyanname ile bildirilmesi lâzım gelir.

C _ Yıllık beyan esası yönünden :

9. Beyannamelerde yalnız ücretlerin bildirilmesi (Mad. 87) :

Yıllık beyanname, vergileri tevkif yoliyle alınmış olan ücretler dolayısiyle verilmiş ise, beyanname üzerinden tarh olunan vergiden evvelce tevkif edilmiş olan vergiler mahsup ve fazlası mükellefe iade olunur. (Mad. 121). Red ve iade işlemi yıllık beyannamenin verildiği yerin vergi dairesince yapılmak lâzım gelir.(*)

10. Yıllık beyannamelerin imzasız veya yetkisiz kişilerce imzalanmış olması (G. V. K. Mad. 83, 93) :

- Bilindiği gibi, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 83 üncü maddesinde "Hilâfına hüküm olmadıkça, Gelir Vergisi, mükellefin veya vergi sorumlusunun beyanı üzerine tarh olunur." denilmiş; 85 inci maddesinde de, mükelleflere, çeşitli kaynaklardan elde ettikleri gelirlerin; yıllık beyannamelerde toplama zorunluğu konulmuş; 93 üncü maddede ise, aile reisi beyanında eşin beyan edilmesi gereken gelirlerinin aile reisi tarafından tek beyanname ile bildirilmesi esası kabul olunmuştur.

Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8 inci maddesinde "Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişidir ...." şeklinde tarif edilmiş; 10 uncu maddesinde ise, mükellefin ödevlerini onun nam ve hesabına yerine getirecek olan kanunî temsilciler belli edilmiştir.

Bu hükümlerin birlikte tetkikinden anlaşılacağı üzere, yıllık beyannamelerin, Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinde öngörülen haller dışında mükelleflerce imzalanarak verilmesi lâzım gelmektedir. İmzasız olarak verilen beyannameler hiç verilmemiş sayılır. Şu kadar ki, beyanname verme süresi içinde veya ek süre içinde verilmiş olan beyannamelerden mükellefin imzasını taşımıyanlar olursa, bu imza noksanlığının Vergi Dairesince, tâyin edilecek belli bir süre zarfında tamamlanması hususu mükellefe bildirilir. Mükellef verilen bu süre içersinde beyannamesini imzaladığı takdirde, beyanı geçerli hale gelir ve bunun üzerinden gerekli vergi tahakkuk ettirilir. Beyanname, belirtilen sürede mükellefçe imzalanmamış olursa (mücbir sebeple gecikmeler hariç) hiç verilmemiş sayılacağından, bir yandan re'sen takdir komisyonunca tâyin olunan matrah üzerinden vergi; öte yandan Vergi Usul Kanununun 352 inci maddesinin 1 inci derecede usulsüz bölümünün 1 numaralı bendine uyulmamış olduğundan iki kat usulsüzlük cezası ile aynı kanunun 349 uncu maddesi gereğince % 50 kusur cezası salınacak ve bunlardan miktar bakımından ağır olanı mükelleften aranılacaktır. (V. U. K. Mad. 336)

Yıllık beyannamenin mükellef yerine yetkisiz kişiler (vekil, muhasip, aile reisi) tarafından imzalanıp verilmesi halinde de yukarıki usul izlenerek bizzat mükellefin imzası alınması sağlanacak; aksi halde beyanname hiç verilmemiş sayılacağından re'sen takdir yoliyle vergi ve ceza tarh ve tahakkuk ettirilecektir.

11. Yıllık beyannamelerin kanunî süresinde (ek süre dahil) verilmeyip pişmanlık dilekçesile sonradan verilmesi (G. V. K. Mad. 92, V. U. K. Mad. 371 ) :

- Yıllık beyannamelerin kanunî süre (ek süre. dahil) geçtikten sonra V. U. K. nun 371 inci maddesi gereğince pişmanlık dilekçesi ile birlikte verilmesi ve matrah bildirilmesi halinde, re'sen takdir komisyonunca matrah tespitine mahal olmadığından, bildirilen miktar üzerinden vergi ve ayrıca, anılan 371 inci maddedeki esaslar dahilinde % 2 pişmanlık zammı uygulanır.

- Pişmanlık talebi ile verilen beyannamede bir matrah gösterilmemiş (İndirimler veya mahsuplar sebebiyle vergiye tabi tutulacak bir gelirin kalmamış olması hali dahil) veya zarar bildirilmiş ise, ortada 371 inci maddenin uygulanmasını gerektiren haller (Hileli vergi suçu, kaçakçılık veya kusur) bulunmadığından pişmanlık talebi kabul olunmaz ve matrahın tespiti için takdir komisyonuna baş vurulur. Takdir komisyonunca da bir matrah tespit olunmamış ise, mükellef adına V. U. K. nun 352 nci maddesi uyarınca iki kat usulsüzlük cezası kesilir.

Öte yandan, takdir komisyonunun tespit ettiği zarar, Gelir Vergisi Kanununun 88 inci maddesi şümulüne dahil olduğundan, bu maddede yazılı usul dairesinde ertesi yıla nakil ve o yılın gelir kaynaklarından mahsup olunur.(*)

12. Para faizsiz ev kirasız hali (G. V. K. Mad. 75, 85) :

Bazı kimselerin borç para verdikleri şahıslardan faiz almadıkları; buna mukabil, borçlunun evinde kirasız olarak oturdukları ve bu muamelenin genellikle para faizsiz, ev kirasız şeklinde ifade edildiği görülmektedir.

Bilindiği gibi, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasında, menkul sermaye iradı, "sahibinin ticarî, ziraî veya meslekî faaliyeti dışında, nakdî sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısiyle elde ettiği temettü, faiz, kira ve benzerî iratlardırıp şeklinde tarif olunmuş; ayni maddenin ikinci fıkrasının 4 numaralı bendinde de, her nev'i alacak faizleri (adi, imtiyazlı, rehinli, senetli alacaklarla carî hesap alacaklarından doğan faizdir. Hazine tahvili ve bonoları da dahil olmak üzere kamu tüzel kişilerince borçlanılan ve senete bağlanmış olan meblâğlar için verilen faizler dahildir) menkul sermaye iradı sayılmıştır.

Bu durumda :

1. Borç para verenin, parayı alanın evinde kira vermeksizin oturmak suretiyle başladığı menfaat, anılan 75 inci madde hükmü gereğince alacak faizi nev'inden menkul sermaye iradıdır.

2. Evini bedelsiz olarak borç para aldığı kimsenin intifaına veya ikametine terk eden şahıs Gelir Vergisi Kanununun 73 üncü maddesi uyarınca, evinin emsal kira bedeli tutarında (Binalarda emsal kira bedeli, bu yerin gayrisâfi iradıdır.) kira hasılatı elde etmiş sayılacaktır.

Şu hale göre, evini bedelsiz olarak borç aldığı şahsa tahsis eden kimsenin -gayrisâfi irat tutarında- sağladığı kira hasılatı kendisi için gayrimenkul sermaye iradı, borç para veren kimse için de menkul sermaye iradıdır.

Öte yandan Gelir Vergisi Kanununun 21 inci maddesi ile gayrimenkul sermaye iratları için 5.000 liralık, 22 nci maddesi ile de menkul serrnaye iratlarında 200 liralık istisna kabul edilmiş olduğundan, bu hadlerin aşılmış olması halinde vergiye tabi gelirin ilgililerce genel hükümler dahilinde yıllık beyanname ile beyan edilmesi lâzım gelir.

Bilgi edinilmesi ve gereğinin ona göre ifası rica olunur.

(*) Güncelliği kalmamıştır.

İçerik 1:

 

Gelir Vergisi Kanununun bazı maddelerinin uygulanmasında tereddütlere düşüldüğü, Bakanlığa yapılan müracaatlardan anlaşılmaktadır. Sözü edilen maddeler ve bunların tatbik şekilleri aşağıda açıklanmıştır :

A _ Ücret geliri yönünden :

Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde "ücret" tarif olunmuş; 63 üncü maddesinde, ücretin gerçek sâfi değerinin, işveren tarafından verilen para ve ayınlarla sağlanan menfaatler toplamından bu maddede yazılı indirimlerin yapılmasından sonra kalan miktar olduğu belirtilmiş; kanunun 104 üncü maddesinde de, vergi cetvelleri ve bunların tatbik usulleri gösterildikten sonra bu maddeye 484 sayılı Kanunla eklenen fıkra hükmünde, "Ayrı ayrı iş verenler tarafından yapılan ödemelerle aynı iş veren tarafından başka başka hizmetler karşılığında yapılan ödemelerinn muhtelif ücret ödemeleri olduğu, buna mukabil, "Aynı iş veren tarafından her ne namla olursa olsun, başka başka hizmetlerin karşılığını teşkil etmeksizin yapılan ödemeler"in muhtelif ücret ödemesi sayılmıyacağı hükme bağlanmıştır.

Ayrıca, aynı maddede, muhtelif ücret ödemelerinde vergi cetvellerinin her ödemenin ayrı ayrı göz önünde tutulmak suretile uygulanacağı da tasrih edilmiş bulunmaktadır.

Bu esaslara göre, aynı iş veren tarafından hizmet erbabına birden fazla ücret ödendiği takdirde, bunların muhtelif ücret ödemesi olup olmadığına bakılacak; muhtelif ücret sayılanlar mahiyetlerine uyan vergi cetveli üzerinden asıl ücretle birleştirilmeksizin vergiye tabi tutulacaklardır.

Muhtelif ücret sayılmıyan ödemeler ise, adı ne olursa olsun, asıl ücretle birleştirilerek vergilendirilecektir.

Şu kadar ki; muhtelif ücret tarifine girmemekle beraber, mahiyeti icabı, asıl ücretin dahil ve tabi olduğu cetvelden ayrı ve başka bir cetvele göre vergilendirilmesi gereken ödemeler de, cetvel farklılığı sebebile, asıl ücretle birleştirilmiyecektir.

Ayrıca, ister muhtelif ücret sayılması, ister dahil olduğu vergi cetvelinin farklı bulunması nedeni ile asıl ücretle birleştirilmiyen ücretlerden ayrı cetvele uyanlar bulunursa, bunların vergileri o vergi cetveli üzerinden topluca hesaplanacaktır.

Misâl: Aynı iş veren tarafından muhtelif hizmet karşılığı olmaksızın hizmet erbabına verilen fazla mesaî ücretleri, saat başına hesaplanıp gündelik veya haftalık olarak ödeniyorsa 4 ve 3 numaralı cetvel üzerinden vergilendirilir. Hizmet erbabının asıl ücreti aylık olarak hesaplanıp ödendiği; fazla mesaî ücreti de aylık mahiyette bulunduğu takdirde her iki ödeme aynı cetvelde birleştirilir. Böyle olmayıp asıl ücret aylık, fazla mesaî ücreti gündelik veya haftaİık mahiyette bulunuyorsa, aylığa uygulanan cetvel (2 numaralı) ile ek ücrete uygulanan cetvel (4 ve 3 numaralı) farklı olduğundan bu iki ödeme bir cetvelde birleştirilmiyecek; her biri dahil olduğu cetvel üzerinden ayrı ayrı vergiye tabi tutulacaktır.

Misâl : İş veren, hizmet erbabına asıl aylığı dışında sene sonunda prim ve ikramiye adı altında başka başka hizmetleri karşılığını teşkil etmeksizin, iki ayrı ek ödeme yapmış olsun. Bu hizmetlinin asıl ücreti aylık olduğundan bu aylığa 2 numaralı vergi cetveli uygulanacaktır. Prim veya ikramiye, belli bir zaman ölçüsüne (gün, hafta, ay) göre hesaplanıp ödenmediğinden, Gelir Vergisi Kanununa bağlı 1 numaralı vergi cetveline girer.

Öte yandan, her iki ödemeye uygulanması gereken cetvel aynı (1 numaralı; 82 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğine bağlı 1/2 numaralı) olduğundan, prim ve ikramiyelerin vergileri bu cetvel üzerinden ayrı ayrı değil, birleştirilmek suretile topluca hesaplanacaktır.

- 104 üncü maddede yazılı şekiller dışında ve devreler tâyin edilmeksizin hesap ve tediye edilmeleri sebebile yıllık ödeme sayılıp 1 numaralı vergi cetveline sokulan ödemelerin iki ve daha fazla olması halinde, ikinci ödemenin birinci ile birleştirilerek toplamı üzerinden hesaplanan vergiden ilk ödemeye ait verginin düşülmesi suretiyle ikincisinin vergisi bulunur. Üçüncü ve daha sonraki ödemelerin vergileri de aynı usulle ve 19 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği gözönünde bulundurularak hesaplanır.

1. Öğrencilerin tahsil ve tatbikat ücretleri (G.V.K. Mad. 28/3) :

Gelir Vergisi Kanununun 28 inci maddesinin 3 numaralı bendinde, "Öğrencilere tatbikat dolayısile öğretim müesseseleri veya tahsil masraflarını deruhte edenler tarafından verilen paralar" vergiden istisna edilmiştir.

Bu hükme göre, tatbikat dolayısile öğrencilere ödenen paranın vergiden istisna edilebilmesi için bu ücretin;

a) Öğretim müessesesi, veya

b) Tahsil masraflarını deruhte edenler, tarafından öğrencilere verilmesi şarttır.

Ücretin öğretim müessesesi tarafından ödenmesi halinde öğrencinin burslu veya burssuz olmasının bir önemi yoktur. Ücretin tahsil masraflarını deruhte edenler tarafından ödenmesi halinde ise, sadece bu şartın mevcut olup olmamasına bakılır. Şayet, ücret öğretim giderlerini üstlenmiş olanlar tarafından verilmiş ise, ödeme ister burs şeklinde, ister başka bir ad ve şekilde olsun, istisna hükmü uygulanır. Hizmetin tahsil masraflarını deruhte eden kuruluşa bağlı iş veren yanında yapılması halinde de gerekli istisnanın uygulanması lâzım gelir.

Belirtilen Şartları haiz olmayan öğrencilere ödenen paralar, bu kimseler için ücret ödemesi sayılır ve medenî halin tevsik edilip edilmediğine göre mahiyetine uyan vergi cetveli üzerinden genel hükümler dahilinde vergiye tabi tutulur.

2. Hizmet erbabına yapılan sosyal yardımlar (iş göremezlik tazminatı, aile yardımı, çocuk zammı, yemek parası) (G. V. K. Mad. 61, 25/1, 27/1)

- İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanunu (Mad. 37, 89) hükümlerine dayanılarak, iş verenlerle İşçi sendikaları arasında yapılan toplu iş sözleşmesi gereğince, işçilere hasta ve istirahatli bulunduğu devre için, belli bir nispet dahilinde verilen iş göremezlik tazminatı, hizmet karşılığı bir ödeme olması itibarile, ücretten mâduttur.

Ancak, Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 1 numaralı bendinde ölüm, sakatlık, hastalık ve işsizlik sebebi ile verilen tazminat ve yapılan yardımlar vergiden istisna edilmiş olduğundan, bahis konusu iş göremezlik tazminatı da anılan hükme istinaden vergiden istisna edilmek lazım gelir.

- İş verenlerce aile yardımı, yemek parası şeklinde yapılan yardımlar, bir hizmetin karşılığını teşkil etmesi bakımından ücret ödemesidir.

Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 8 numaralı bendinde "iş yerinde bedava yemek vermek suretile sağlanan menfaatler (İş veren tarafından hazırlattırılması kaydile)" ve 27 nci maddenin 1 numaralı bendinde de "Özel kanunlara dayanarak verilen yemek bedelleri... ve bu mahiyette yapılan ödemeler" vergiden istisna edilmiş bulunmaktadır.

Hizmet erbabına verilen yemek paralarından sözü geçen hükümlerin şümulüne girenleri vergiden müstesna ise de bunların dışında kalan yemek bedellerinin ve bu arada toplu sözleşmeye dayanılarak ödenen paraların ücret olarak vergilendirilmesi icabeder.

- Çocuk zammına gelince; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 4 numaralı bendinde, hizmet erbabına ödenen çocuk zamları vergiden istisna edilmiş ve bu zamlardan, Devletçe verilen miktarı aşanların vergiye tabi tutulacağı hükme bağlanmıştır. Halen memurlara Devletçe, çocuk başına (10) lira çocuk zammı verilmekte olduğuna göre, Devlet dışında kalan idare ve müesseselerce bu miktarın üstünde ödenen kısmın aylık ücret olarak vergiye tabi tutulması gerekir.

3. Kıdem tazminatı ve kıdemli işçiliği teşvik ikramiyeleri (G. V. K. Mad. 25/7, 29/1, 61) :

- İş Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında hizmet akdinin bu maddede yazılı sebeplerle iş veren ve işçi tarafından feshi halinde üç yıldan fazla çalışmış olmak kaydile işçiye her bir tam iş yılı için on beş günlük ücret tutarında bir tazminat verileceği açıklanmış ve maddenin müteakip fıkralarında da tazminatın verilmesinde aranılacak diğer şartlar gösterilmiştir.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 7 numaralı bendinde, işten çıkma tazminatı vergiden istisna edilmiş ve ayni maddenin parantez içindeki hükmünde, işbu tazminatın işten çıkan veya çıkarılanın 12 aylığını aştığı takdirde fazlasının ücret olarak vergiye tabi tutulacağı hükme bağlanmıştır.

İş Kanununun sözü geçen maddesi uyarınca işçilere verilen kıdem tazminatı Gelir Vergisi Kanununun 25/7 nci maddesine dahil bir ödeme (işten çıkma tazminatı) olduğundan, bunun miktarı işten çıkan veya çıkarılanın 12 aylığını aşmadıkça vergi dışı bırakılması, aştığı takdirde fazlasının ücret olarak -genelgeye bağlı 1/2 numaralı cetvel üzerinden_ vergilendirilmesi icap eder.

- Bir kısım müesseselerce, çalıştırdıkları hizmet erbabına belli bir çalışma süresinden veya yaş haddinden sonra, hizmet göremiyecek dereceye gelmiş olması gözönünde tutularak bu gibiler için statüleri gereğince (terki hizmet) yevmiyesi adı ile ve hizmet sürelerine göre hesaplanmak suretile yapılmakta olan yardımlar da işten çıkma tazminatı olduğundan, aynı esaslar dahilinde vergiden müstesna veya vergiye tabi tutulmak icap eder:

- Belli bir hizmet süresini doldurmuş bulunan işçilere kıdemli işçiliği Teşvik İkramiyesi talimatnamesi veya toplu iş sözleşmesi esaslarına dayanarak muayyen miktar ve nispette ikramiye adiyle ödeme yapıldığı görülmektedir.

Bahis konusu ikramiyeler, hizmet erbabına hizmetinin karşılığı olarak verildiğinden bir ücret ödemesi niteliğindedir. Ancak ödeme, kıdem süresinin sonlarında ve belirli olmayan bir zaman ve devrede yapıldığınâ göre, vergisinin hesabında sözü geçen 1/2 numaralı vergi cetvelinin kullanılması lâzım gelir. (G. V. K. Mad. 104)

Her ne kadar, Gelir Vergisi Kanununun 29 uncu maddesinin 1 numaralı bendinde, "ilim ve fennî, güzel san'atları, tarımı, hayvan yetiştirilmesini ve memleket bakımından faydalı olan diğer işleri ve faaliyetleri teşvik maksadiyle verilen ikramiye ve mükâfatlar" vergiden istisna edilmiş ise de, söz konusu ikramiye, madde hükmünde yazılı iş ve faaliyetlerden hiç birine girmiyen bir hizmet dolayısile verilmektedir. Gerçekten, ikramiyeye hak kazanan işçinin hizmeti ilim, fen, güzel san'at, tarım ve hayvan yetiştirilmesi ile ilgili olmadığı gibi memleket ölçüsünde ve umumun menfaatini gözeten bir iş ve faaliyet niteliğinde ve öneminde de değildir.

Belirtilen mahiyetine göre sözü edilen ikramiye, doğrudan doğruya ve sadece ödeme yapanla kendisine ödeme yapılanın menfaatlarını korumaya, bunlar arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirmeğe ve işçilerin işe ve iş yerine bağlılığını temine matuf bulunduğundan, bu noktadan da istisna hükmünün sınırı ve kapsamı dışında kalmaktadır.

4. Öğretmenlerin ek ders ücretleri (G. V. K. Mad. 61, 104) :

Millî Eğitim Bakanlığına bağlı yüksek ve orta dereceli okulların öğretmenlerine 439 sayılı Kanun gereğince okuttukları fazla dersler için ödenen ücretler, saat ölçüsüne göre hesaplanmaları sebebiyle, gündelik sayılmış; öte yandan öğretmenlerin aylıkları 2 numaralı cetvel üzerinden vergilendirildiğinden ek ders ücretleri 4 numaralı cetvele sokularak -aylıklarla birleştirilmeksizin- vergilendirilmiştir.

Bu kez, yeniden yapılan incelemede, bahis konusu ek ders ücretlerlnin saat başı esasında hesaplanmakla beraber -bir aylık devre için- ve aylık olarak ödenmekte bulunduğu sonucuna varılmıştır. Buna göre, sözü edilen ticretlerin vergilendirilmesinde, 4 numaralı cetvelin değil 2 numaralı cetvelin kullanılması lâzım gelir.

Sayıştay Genel Kurulunca verilmiş olan 10/2/1968 gün ve 564159/17 sayılı kararla da, yukarıdaki husus doğrulanarak 439 sayılı Kanuna istinaden ödenmekte olan ek ders ücretlerinin aylık sayılması ve 2 numaralı cetvel üzerinden vergilendirilmesi içtihat olunmuştur.

Bu itibarla, 1.3.1968 den itibaren yukarıki esas dahilinde muamele yapılacak; şu kadar ki ek ödeme özel bir kanuna dayandığından, 484 sayılı Kanunun geçici 2 inci maddesi gereğince mükelleflerin asıl ücretlerile birleştirilmeyecektir.

5. 4/10195 sayılı Kararnameye bağlı yönetmeliğin 10 uncu maddesi gereğince ödenecek ücretler (G. V. K. Mad. 24/1) :

- 15/4/1958 gün ve 4/10195 sayılı kararname ile yürürlüğe konulmuş bulunan Muayyen ve Muvakkafi Müddetli Hizmetlerde Çalıştırılacak Yevmiyeli Personel Yönetmeliğinin 10'uncu maddesinin a, b, c fıkralarında belirtilen nitelikteki şantiyelerde çalışanlara anılan bentlerde yazılı miktarlarda (2, 6, 10 lira) Arazi veya Şantiye zammı verilebileceği ifade olunduktan sonra, d fıkrasında "Yukarıki fıkralara göre zam alanlara hizmetlerinin ağırlık derecesine göre ayrıca 0-5 lira, seyyar olarak çalışan personele de 9 liraya kadar zam verilebilir." denilmekte; sonuncu fıkrasında ise, "Bu maddeye göre zam alanlara bu hizmetleri için ayrıca harcırah yevmiyesi verilmez" hükmü bulunmaktadır.

Bu hükümlere göre, bahis konusu yönetmeliğin a, b, c ve d bentlerinde yazılı teknik personele verilebilecek olan zamlar bu kimselerin görevlerini ifa sırasında ihtiyar edecekleri zarurî masraflarının karşılığını teşkil etmekte ve bu vasfı ile harcırah yevmiyesi yerine kaim olmaktadır.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 24 üncü maddesinin 1 numaralı bendinde kamu idareleri ve müesseseleri ve 3659 sayılı Kanuna tabi müesseseler tarafından verilen harcırahlar ve zarurî yol giderleri (gündelikler dahil) gelir vergisinden istisna edilmiş bulunmaktadır.

Bu durumda, sözü edilen yönetmeliğin a, b, c ve d bentlerinde yazılı zamlar harcırah ve zarurî yol gideri mahiyetinde olduğundan, bunların da anılan madde hükmüne istinaden gelir vergisinden istisnası lâzım gelir.

Sözü geçen yönetmeliğin 10 uncu maddesinin 6/10211 sayılı Kararnameye bağlı Yönetmelikle değiştirilen şeklinde, yukarıda değinilen a, b, c ve d fıkralarından ayrı olarak (e) fıkrası yer almakta ve burada "Teknik personele, bu yönetmelik gereğince aldıkları yevmiye dışında yaptıkları işin mahiyetine ve kalkınma plânı ile yatırımlar yönünden taşıdığı döneme, çalıştıkları yerin özelliğine ve sorumluluk derecesine göre günde 10 ilâ 25 liraya kadar ek ödeme yapılabilir.", maddenin sonunda ise "Bu maddeye göre zam alanlar, (e fıkrasına dahil olanlar hariç) bu hizmetleri için ayrıca harcırah yevmiyesi verilmez" denilmektedir.

10 uncu maddenin bu yeni ve değişik şeklindeki a, b, c ve d fıkraları gereğince yapılan ödemeler, 4/10195 sayılı Kararnameye bağlı yönetmeliktekinden farklı olmadığına ve maddenin sonunda e fıkrasının dışında kalan fıkralara göre zam alanlara ayrıca harcırah yevmiyesi verilmiyeceği yazılı bulunduğuna göre, maddenin a, b, c ve d fıkralarına dayanılarak ödenen zamların yukarıki esas dahilinde vergi dışı bırakılması; buna mukabil e fıkrasında yazılı ödemenin harcırah yevmiyesi olmaması sebebiyle, ücret olarak ve asıl ücretin tabi olduğu vergi cetveline uyup uymadığına göre, birleştirilmek veya birleştirilmemek suretile vergilendirilmesi lazım gelir.

Yönetmeliğin 9 uncu maddesinde yazılı mahrumiyet zamları ise, ücret olduğundan ayni şekilde vergilendirilmek icabeder.

B _ Serbest Meslek Kazançları yönünden :

6. Harita çıkarılması işini üzerine alanlara yapılan ödemelerden tevkifat yapılmaması (G. V. K. Mad. 65, 94/4) :

Arazide şehir ve kasaba haritalarının tanzimi işini üzerine alan şahısların faaliyeti serbest meslek faaliyeti sayıldığından, bunun karşılığında müteahhide ödenen paralardan Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 4 numaralı bendi uyarınca tevkifat yapıldığı malûmdur. Ancak, tevkif edilen vergilere karşı mükelleflerce vukubulan müracaatlar sonucunda kaza mercilerince verilen kararlarda, yanlarında başka topografları da çalıştırmak suretiyle iş yapan kimselerin bu faaliyeti daha ziyade sermaye unsuruna dayandığı gerekçesile serbest meslek kazancı addedilmemiş ve bunlardan tevkif yoliyle alınan vergiler kaldırılmış veya kaldırılmakta bulunmuştur.

Kaza mercilerinin tevali eden kararları karşısında, belirtilen mahiyet ve nitelikteki faaliyetleri sebebile harita çıkarılması işini üzerine alanlara yapılan ödemelerden serbest meslek kazancı sayılarak tevkifat yapılmaması, buna mukabil, söz konusu ödemelerin ticarî kazanç olarak vergilendirilmesinin sağlanması lâzım gelir.

7. Serbest meslek erbabının özel otomobillerine ait masraf ve amortismanların gider yazılıp yazılmıyacağı (G. V. K. Mad. 68/10) :

Gelir Vergisi Kanununun değişik 68 inci maddesinin 10 numaralı bendinin parantez içindeki hükmünde, Özel otomobillerini işlerinde de kullananların yaptıkları giderlerin yarısını serbest meslek kazancının tespitinde meslekî gider olarak hasılattan indirmeleri kabul olunmuş, ayrıca bu bentte yazılı giderlere karşılık olarak mükelleflerin diledikleri takdirde 5.000 liradan fazla olmamak şartiyle gayrisâfi hasılattan % 10 unu götürü gider olarak yazabilecekleri açıklanmıştır.

Bu hükme göre,

- Serbest meslek erbabı, özel otomobillerini meslekî işinde de kullanmakta ise bu otomobil için yaptığı masrafların (akaryakıt, tamir ve benzin) yarısını gerçek gider olarak hasılattan indirebilecektir.

- Serbest meslek erbabı dilerse meslekî işinde kullandığı otomobilinin gerçek masrafları yerine "5.000 liran dan fazla olmamak üzere gayrisâfi hasılatının % 10 unu, bent hükmünde yazılı kayıt ve şartla, götürü olarak gider kayıt edebilecektir.

Amortismana gelince :

Gelir Vergisi Kanununun sözü geçen maddesinde serbest meslek erbabının işlerinde kullandığı özel otomobilleri için amortisman ayırabilecekleri ve ayrılan bu amortismanları gider olarak yazabilecekleri hususunda bir hüküm yoktur.

Her ne kadar, maddenin 7 nci bendinde meslekî faaliyette kullanılan te'sisat ve demirbaşlar için Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanların masraf yazılması kabul edilmiş ise de, bahis konusu özel otomobil, kanunun kast ve ifade ettiği anlamda ne te'sisat ve ne de demirbaştır.

Gerçekten, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 269 uncu maddesinde, iktisadî işletmelere dahil gayrimenkuller,

1. Gayrimenkulün mütemmim cüzüleri ve teferruatı,

2. Te'sisat ve makineler,

3. Gemiler ve diğer taşıtlar,

4. Gayri maddî haklar,

olmak üzere sayılmış, taşıtlar madde hükmü içerisinde tesisattan ayrı ve onun dışında mütalâa edilmiştir.

Ayrıca, ayni kanunun 273 üncü maddesinde, demirbaş eşya, alât, edevat ve mefruşat arasında gösterilmiş olup, özel taşıt demirbaşın kapsamına da girmemektedir.

Öte yandan, Vergi Usul Kanununun 313 üncü maddesinde amortisman mevzuu işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle gayrimenkul gibi değerlenen iktisadî kıymetlerin, alât, edevat, mefruşat ve demirbaşların değerlerinin bunların kullanılabilecekleri süre zarfında yok edilmeleridir, şeklinde tarif olunmuştur.

Bu hükümlerin bir arada tetkikinde görüleceği üzere, Gelir Vergisi Kanununun 68 inci maddesinde yer alan te'sisat ve demirbaş deyimleri taşıtları (özel otomobiller dahil) kavramamakta ve bu sebeple de bunlar için amortisman ayrılmasına mahal ve sebep bulunmamaktadır. Vergi Usul Kanununun sözü geçen 313 üncü maddesi ise iktisadî işletmelere dahil kıymetleri şümulüne aldığından, böyle bir mahiyet taşımıyan özel otomobilin, bu madde hükmüne dayanarak amortismana tabi tutulması da mümkün değildir.

Bu itibarla, otomobillerini meslekî işlerinde kullanan serbest meslek erbabının bu taşıtlar için ayırdıkları ve hasılatlarından indirdikleri amortismanların giderler arasından çıkarılması ve husule gelen fark üzerinden ilgililer adına ikmalen vergi tarh olunması icap eder. Şu kadar ki, konu Vergi Usul Kanununun 369 uncu maddesinde yazılı yanılma haline uyduğundan, bu gibilerin vergilerine bu defalık ceza eklenmemek lâzım gelir.

8. Okul aile birliklerince yaz aylarında açılan kurslarda ders veren öğretmenlere verilen ücretler (G. V. K. Mad. 82/4) :

Yaz aylarında genellikle orta dereceli okul öğrencilerinin bütünleme imtihanlarına yetiştirilmeleri için, okul aile birliklerince okullarda kurslar açılmakta ve bu kurslarda görevlendirilen öğretmenlere verdikleri dersler karşılığında bir miktar para verilmektedir.

Bu paralar Gelir Vergisi Kanununun 65 inci maddesinde tarifi yapılan meslekî faaliyetin karşılığını teşkil etmekte olduğundan, serbest kazancı niteliğindedir. Öte yandan paranın ödendiği kimsenin asıl hizmeti memurluk olduğundan, sözü edilen ödeme, Gelir Vergisi Kanununun 82 nci maddesinin 4 numaralı bendine göre arizi meslekî kazançtır. Bu sebeple yıllık toplamı 1.000 lirayı geçmedikçe vergiye tabi tutulmaması, geçtiği takdirde, okul aile birliği tevkifat yapmaya zorunlu kişilerden olmadığından, aşan kısmın doğruca kazancı elde eden tarafından yıllık beyanname ile bildirilmesi lâzım gelir.

C _ Yıllık beyan esası yönünden :

9. Beyannamelerde yalnız ücretlerin bildirilmesi (Mad. 87) :

Yıllık beyanname, vergileri tevkif yoliyle alınmış olan ücretler dolayısiyle verilmiş ise, beyanname üzerinden tarh olunan vergiden evvelce tevkif edilmiş olan vergiler mahsup ve fazlası mükellefe iade olunur. (Mad. 121). Red ve iade işlemi yıllık beyannamenin verildiği yerin vergi dairesince yapılmak lâzım gelir.(*)

10. Yıllık beyannamelerin imzasız veya yetkisiz kişilerce imzalanmış olması (G. V. K. Mad. 83, 93) :

- Bilindiği gibi, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 83 üncü maddesinde "Hilâfına hüküm olmadıkça, Gelir Vergisi, mükellefin veya vergi sorumlusunun beyanı üzerine tarh olunur." denilmiş; 85 inci maddesinde de, mükelleflere, çeşitli kaynaklardan elde ettikleri gelirlerin; yıllık beyannamelerde toplama zorunluğu konulmuş; 93 üncü maddede ise, aile reisi beyanında eşin beyan edilmesi gereken gelirlerinin aile reisi tarafından tek beyanname ile bildirilmesi esası kabul olunmuştur.

Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8 inci maddesinde "Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişidir ...." şeklinde tarif edilmiş; 10 uncu maddesinde ise, mükellefin ödevlerini onun nam ve hesabına yerine getirecek olan kanunî temsilciler belli edilmiştir.

Bu hükümlerin birlikte tetkikinden anlaşılacağı üzere, yıllık beyannamelerin, Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinde öngörülen haller dışında mükelleflerce imzalanarak verilmesi lâzım gelmektedir. İmzasız olarak verilen beyannameler hiç verilmemiş sayılır. Şu kadar ki, beyanname verme süresi içinde veya ek süre içinde verilmiş olan beyannamelerden mükellefin imzasını taşımıyanlar olursa, bu imza noksanlığının Vergi Dairesince, tâyin edilecek belli bir süre zarfında tamamlanması hususu mükellefe bildirilir. Mükellef verilen bu süre içersinde beyannamesini imzaladığı takdirde, beyanı geçerli hale gelir ve bunun üzerinden gerekli vergi tahakkuk ettirilir. Beyanname, belirtilen sürede mükellefçe imzalanmamış olursa (mücbir sebeple gecikmeler hariç) hiç verilmemiş sayılacağından, bir yandan re'sen takdir komisyonunca tâyin olunan matrah üzerinden vergi; öte yandan Vergi Usul Kanununun 352 inci maddesinin 1 inci derecede usulsüz bölümünün 1 numaralı bendine uyulmamış olduğundan iki kat usulsüzlük cezası ile aynı kanunun 349 uncu maddesi gereğince % 50 kusur cezası salınacak ve bunlardan miktar bakımından ağır olanı mükelleften aranılacaktır. (V. U. K. Mad. 336)

Yıllık beyannamenin mükellef yerine yetkisiz kişiler (vekil, muhasip, aile reisi) tarafından imzalanıp verilmesi halinde de yukarıki usul izlenerek bizzat mükellefin imzası alınması sağlanacak; aksi halde beyanname hiç verilmemiş sayılacağından re'sen takdir yoliyle vergi ve ceza tarh ve tahakkuk ettirilecektir.

11. Yıllık beyannamelerin kanunî süresinde (ek süre dahil) verilmeyip pişmanlık dilekçesile sonradan verilmesi (G. V. K. Mad. 92, V. U. K. Mad. 371 ) :

- Yıllık beyannamelerin kanunî süre (ek süre. dahil) geçtikten sonra V. U. K. nun 371 inci maddesi gereğince pişmanlık dilekçesi ile birlikte verilmesi ve matrah bildirilmesi halinde, re'sen takdir komisyonunca matrah tespitine mahal olmadığından, bildirilen miktar üzerinden vergi ve ayrıca, anılan 371 inci maddedeki esaslar dahilinde % 2 pişmanlık zammı uygulanır.

- Pişmanlık talebi ile verilen beyannamede bir matrah gösterilmemiş (İndirimler veya mahsuplar sebebiyle vergiye tabi tutulacak bir gelirin kalmamış olması hali dahil) veya zarar bildirilmiş ise, ortada 371 inci maddenin uygulanmasını gerektiren haller (Hileli vergi suçu, kaçakçılık veya kusur) bulunmadığından pişmanlık talebi kabul olunmaz ve matrahın tespiti için takdir komisyonuna baş vurulur. Takdir komisyonunca da bir matrah tespit olunmamış ise, mükellef adına V. U. K. nun 352 nci maddesi uyarınca iki kat usulsüzlük cezası kesilir.

Öte yandan, takdir komisyonunun tespit ettiği zarar, Gelir Vergisi Kanununun 88 inci maddesi şümulüne dahil olduğundan, bu maddede yazılı usul dairesinde ertesi yıla nakil ve o yılın gelir kaynaklarından mahsup olunur.(*)

12. Para faizsiz ev kirasız hali (G. V. K. Mad. 75, 85) :

Bazı kimselerin borç para verdikleri şahıslardan faiz almadıkları; buna mukabil, borçlunun evinde kirasız olarak oturdukları ve bu muamelenin genellikle para faizsiz, ev kirasız şeklinde ifade edildiği görülmektedir.

Bilindiği gibi, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasında, menkul sermaye iradı, "sahibinin ticarî, ziraî veya meslekî faaliyeti dışında, nakdî sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısiyle elde ettiği temettü, faiz, kira ve benzerî iratlardırıp şeklinde tarif olunmuş; ayni maddenin ikinci fıkrasının 4 numaralı bendinde de, her nev'i alacak faizleri (adi, imtiyazlı, rehinli, senetli alacaklarla carî hesap alacaklarından doğan faizdir. Hazine tahvili ve bonoları da dahil olmak üzere kamu tüzel kişilerince borçlanılan ve senete bağlanmış olan meblâğlar için verilen faizler dahildir) menkul sermaye iradı sayılmıştır.

Bu durumda :

1. Borç para verenin, parayı alanın evinde kira vermeksizin oturmak suretiyle başladığı menfaat, anılan 75 inci madde hükmü gereğince alacak faizi nev'inden menkul sermaye iradıdır.

2. Evini bedelsiz olarak borç para aldığı kimsenin intifaına veya ikametine terk eden şahıs Gelir Vergisi Kanununun 73 üncü maddesi uyarınca, evinin emsal kira bedeli tutarında (Binalarda emsal kira bedeli, bu yerin gayrisâfi iradıdır.) kira hasılatı elde etmiş sayılacaktır.

Şu hale göre, evini bedelsiz olarak borç aldığı şahsa tahsis eden kimsenin -gayrisâfi irat tutarında- sağladığı kira hasılatı kendisi için gayrimenkul sermaye iradı, borç para veren kimse için de menkul sermaye iradıdır.

Öte yandan Gelir Vergisi Kanununun 21 inci maddesi ile gayrimenkul sermaye iratları için 5.000 liralık, 22 nci maddesi ile de menkul serrnaye iratlarında 200 liralık istisna kabul edilmiş olduğundan, bu hadlerin aşılmış olması halinde vergiye tabi gelirin ilgililerce genel hükümler dahilinde yıllık beyanname ile beyan edilmesi lâzım gelir.

Bilgi edinilmesi ve gereğinin ona göre ifası rica olunur.

(*) Güncelliği kalmamıştır.

İçerik 2:

 

Gelir Vergisi Kanununun bazı maddelerinin uygulanmasında tereddütlere düşüldüğü, Bakanlığa yapılan müracaatlardan anlaşılmaktadır. Sözü edilen maddeler ve bunların tatbik şekilleri aşağıda açıklanmıştır :

A _ Ücret geliri yönünden :

Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde "ücret" tarif olunmuş; 63 üncü maddesinde, ücretin gerçek sâfi değerinin, işveren tarafından verilen para ve ayınlarla sağlanan menfaatler toplamından bu maddede yazılı indirimlerin yapılmasından sonra kalan miktar olduğu belirtilmiş; kanunun 104 üncü maddesinde de, vergi cetvelleri ve bunların tatbik usulleri gösterildikten sonra bu maddeye 484 sayılı Kanunla eklenen fıkra hükmünde, "Ayrı ayrı iş verenler tarafından yapılan ödemelerle aynı iş veren tarafından başka başka hizmetler karşılığında yapılan ödemelerinn muhtelif ücret ödemeleri olduğu, buna mukabil, "Aynı iş veren tarafından her ne namla olursa olsun, başka başka hizmetlerin karşılığını teşkil etmeksizin yapılan ödemeler"in muhtelif ücret ödemesi sayılmıyacağı hükme bağlanmıştır.

Ayrıca, aynı maddede, muhtelif ücret ödemelerinde vergi cetvellerinin her ödemenin ayrı ayrı göz önünde tutulmak suretile uygulanacağı da tasrih edilmiş bulunmaktadır.

Bu esaslara göre, aynı iş veren tarafından hizmet erbabına birden fazla ücret ödendiği takdirde, bunların muhtelif ücret ödemesi olup olmadığına bakılacak; muhtelif ücret sayılanlar mahiyetlerine uyan vergi cetveli üzerinden asıl ücretle birleştirilmeksizin vergiye tabi tutulacaklardır.

Muhtelif ücret sayılmıyan ödemeler ise, adı ne olursa olsun, asıl ücretle birleştirilerek vergilendirilecektir.

Şu kadar ki; muhtelif ücret tarifine girmemekle beraber, mahiyeti icabı, asıl ücretin dahil ve tabi olduğu cetvelden ayrı ve başka bir cetvele göre vergilendirilmesi gereken ödemeler de, cetvel farklılığı sebebile, asıl ücretle birleştirilmiyecektir.

Ayrıca, ister muhtelif ücret sayılması, ister dahil olduğu vergi cetvelinin farklı bulunması nedeni ile asıl ücretle birleştirilmiyen ücretlerden ayrı cetvele uyanlar bulunursa, bunların vergileri o vergi cetveli üzerinden topluca hesaplanacaktır.

Misâl: Aynı iş veren tarafından muhtelif hizmet karşılığı olmaksızın hizmet erbabına verilen fazla mesaî ücretleri, saat başına hesaplanıp gündelik veya haftalık olarak ödeniyorsa 4 ve 3 numaralı cetvel üzerinden vergilendirilir. Hizmet erbabının asıl ücreti aylık olarak hesaplanıp ödendiği; fazla mesaî ücreti de aylık mahiyette bulunduğu takdirde her iki ödeme aynı cetvelde birleştirilir. Böyle olmayıp asıl ücret aylık, fazla mesaî ücreti gündelik veya haftaİık mahiyette bulunuyorsa, aylığa uygulanan cetvel (2 numaralı) ile ek ücrete uygulanan cetvel (4 ve 3 numaralı) farklı olduğundan bu iki ödeme bir cetvelde birleştirilmiyecek; her biri dahil olduğu cetvel üzerinden ayrı ayrı vergiye tabi tutulacaktır.

Misâl : İş veren, hizmet erbabına asıl aylığı dışında sene sonunda prim ve ikramiye adı altında başka başka hizmetleri karşılığını teşkil etmeksizin, iki ayrı ek ödeme yapmış olsun. Bu hizmetlinin asıl ücreti aylık olduğundan bu aylığa 2 numaralı vergi cetveli uygulanacaktır. Prim veya ikramiye, belli bir zaman ölçüsüne (gün, hafta, ay) göre hesaplanıp ödenmediğinden, Gelir Vergisi Kanununa bağlı 1 numaralı vergi cetveline girer.

Öte yandan, her iki ödemeye uygulanması gereken cetvel aynı (1 numaralı; 82 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğine bağlı 1/2 numaralı) olduğundan, prim ve ikramiyelerin vergileri bu cetvel üzerinden ayrı ayrı değil, birleştirilmek suretile topluca hesaplanacaktır.

- 104 üncü maddede yazılı şekiller dışında ve devreler tâyin edilmeksizin hesap ve tediye edilmeleri sebebile yıllık ödeme sayılıp 1 numaralı vergi cetveline sokulan ödemelerin iki ve daha fazla olması halinde, ikinci ödemenin birinci ile birleştirilerek toplamı üzerinden hesaplanan vergiden ilk ödemeye ait verginin düşülmesi suretiyle ikincisinin vergisi bulunur. Üçüncü ve daha sonraki ödemelerin vergileri de aynı usulle ve 19 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği gözönünde bulundurularak hesaplanır.

1. Öğrencilerin tahsil ve tatbikat ücretleri (G.V.K. Mad. 28/3) :

Gelir Vergisi Kanununun 28 inci maddesinin 3 numaralı bendinde, "Öğrencilere tatbikat dolayısile öğretim müesseseleri veya tahsil masraflarını deruhte edenler tarafından verilen paralar" vergiden istisna edilmiştir.

Bu hükme göre, tatbikat dolayısile öğrencilere ödenen paranın vergiden istisna edilebilmesi için bu ücretin;

a) Öğretim müessesesi, veya

b) Tahsil masraflarını deruhte edenler, tarafından öğrencilere verilmesi şarttır.

Ücretin öğretim müessesesi tarafından ödenmesi halinde öğrencinin burslu veya burssuz olmasının bir önemi yoktur. Ücretin tahsil masraflarını deruhte edenler tarafından ödenmesi halinde ise, sadece bu şartın mevcut olup olmamasına bakılır. Şayet, ücret öğretim giderlerini üstlenmiş olanlar tarafından verilmiş ise, ödeme ister burs şeklinde, ister başka bir ad ve şekilde olsun, istisna hükmü uygulanır. Hizmetin tahsil masraflarını deruhte eden kuruluşa bağlı iş veren yanında yapılması halinde de gerekli istisnanın uygulanması lâzım gelir.

Belirtilen Şartları haiz olmayan öğrencilere ödenen paralar, bu kimseler için ücret ödemesi sayılır ve medenî halin tevsik edilip edilmediğine göre mahiyetine uyan vergi cetveli üzerinden genel hükümler dahilinde vergiye tabi tutulur.

2. Hizmet erbabına yapılan sosyal yardımlar (iş göremezlik tazminatı, aile yardımı, çocuk zammı, yemek parası) (G. V. K. Mad. 61, 25/1, 27/1)

- İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanunu (Mad. 37, 89) hükümlerine dayanılarak, iş verenlerle İşçi sendikaları arasında yapılan toplu iş sözleşmesi gereğince, işçilere hasta ve istirahatli bulunduğu devre için, belli bir nispet dahilinde verilen iş göremezlik tazminatı, hizmet karşılığı bir ödeme olması itibarile, ücretten mâduttur.

Ancak, Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 1 numaralı bendinde ölüm, sakatlık, hastalık ve işsizlik sebebi ile verilen tazminat ve yapılan yardımlar vergiden istisna edilmiş olduğundan, bahis konusu iş göremezlik tazminatı da anılan hükme istinaden vergiden istisna edilmek lazım gelir.

- İş verenlerce aile yardımı, yemek parası şeklinde yapılan yardımlar, bir hizmetin karşılığını teşkil etmesi bakımından ücret ödemesidir.

Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 8 numaralı bendinde "iş yerinde bedava yemek vermek suretile sağlanan menfaatler (İş veren tarafından hazırlattırılması kaydile)" ve 27 nci maddenin 1 numaralı bendinde de "Özel kanunlara dayanarak verilen yemek bedelleri... ve bu mahiyette yapılan ödemeler" vergiden istisna edilmiş bulunmaktadır.

Hizmet erbabına verilen yemek paralarından sözü geçen hükümlerin şümulüne girenleri vergiden müstesna ise de bunların dışında kalan yemek bedellerinin ve bu arada toplu sözleşmeye dayanılarak ödenen paraların ücret olarak vergilendirilmesi icabeder.

- Çocuk zammına gelince; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 4 numaralı bendinde, hizmet erbabına ödenen çocuk zamları vergiden istisna edilmiş ve bu zamlardan, Devletçe verilen miktarı aşanların vergiye tabi tutulacağı hükme bağlanmıştır. Halen memurlara Devletçe, çocuk başına (10) lira çocuk zammı verilmekte olduğuna göre, Devlet dışında kalan idare ve müesseselerce bu miktarın üstünde ödenen kısmın aylık ücret olarak vergiye tabi tutulması gerekir.

3. Kıdem tazminatı ve kıdemli işçiliği teşvik ikramiyeleri (G. V. K. Mad. 25/7, 29/1, 61) :

- İş Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında hizmet akdinin bu maddede yazılı sebeplerle iş veren ve işçi tarafından feshi halinde üç yıldan fazla çalışmış olmak kaydile işçiye her bir tam iş yılı için on beş günlük ücret tutarında bir tazminat verileceği açıklanmış ve maddenin müteakip fıkralarında da tazminatın verilmesinde aranılacak diğer şartlar gösterilmiştir.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 7 numaralı bendinde, işten çıkma tazminatı vergiden istisna edilmiş ve ayni maddenin parantez içindeki hükmünde, işbu tazminatın işten çıkan veya çıkarılanın 12 aylığını aştığı takdirde fazlasının ücret olarak vergiye tabi tutulacağı hükme bağlanmıştır.

İş Kanununun sözü geçen maddesi uyarınca işçilere verilen kıdem tazminatı Gelir Vergisi Kanununun 25/7 nci maddesine dahil bir ödeme (işten çıkma tazminatı) olduğundan, bunun miktarı işten çıkan veya çıkarılanın 12 aylığını aşmadıkça vergi dışı bırakılması, aştığı takdirde fazlasının ücret olarak -genelgeye bağlı 1/2 numaralı cetvel üzerinden_ vergilendirilmesi icap eder.

- Bir kısım müesseselerce, çalıştırdıkları hizmet erbabına belli bir çalışma süresinden veya yaş haddinden sonra, hizmet göremiyecek dereceye gelmiş olması gözönünde tutularak bu gibiler için statüleri gereğince (terki hizmet) yevmiyesi adı ile ve hizmet sürelerine göre hesaplanmak suretile yapılmakta olan yardımlar da işten çıkma tazminatı olduğundan, aynı esaslar dahilinde vergiden müstesna veya vergiye tabi tutulmak icap eder:

- Belli bir hizmet süresini doldurmuş bulunan işçilere kıdemli işçiliği Teşvik İkramiyesi talimatnamesi veya toplu iş sözleşmesi esaslarına dayanarak muayyen miktar ve nispette ikramiye adiyle ödeme yapıldığı görülmektedir.

Bahis konusu ikramiyeler, hizmet erbabına hizmetinin karşılığı olarak verildiğinden bir ücret ödemesi niteliğindedir. Ancak ödeme, kıdem süresinin sonlarında ve belirli olmayan bir zaman ve devrede yapıldığınâ göre, vergisinin hesabında sözü geçen 1/2 numaralı vergi cetvelinin kullanılması lâzım gelir. (G. V. K. Mad. 104)

Her ne kadar, Gelir Vergisi Kanununun 29 uncu maddesinin 1 numaralı bendinde, "ilim ve fennî, güzel san'atları, tarımı, hayvan yetiştirilmesini ve memleket bakımından faydalı olan diğer işleri ve faaliyetleri teşvik maksadiyle verilen ikramiye ve mükâfatlar" vergiden istisna edilmiş ise de, söz konusu ikramiye, madde hükmünde yazılı iş ve faaliyetlerden hiç birine girmiyen bir hizmet dolayısile verilmektedir. Gerçekten, ikramiyeye hak kazanan işçinin hizmeti ilim, fen, güzel san'at, tarım ve hayvan yetiştirilmesi ile ilgili olmadığı gibi memleket ölçüsünde ve umumun menfaatini gözeten bir iş ve faaliyet niteliğinde ve öneminde de değildir.

Belirtilen mahiyetine göre sözü edilen ikramiye, doğrudan doğruya ve sadece ödeme yapanla kendisine ödeme yapılanın menfaatlarını korumaya, bunlar arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirmeğe ve işçilerin işe ve iş yerine bağlılığını temine matuf bulunduğundan, bu noktadan da istisna hükmünün sınırı ve kapsamı dışında kalmaktadır.

4. Öğretmenlerin ek ders ücretleri (G. V. K. Mad. 61, 104) :

Millî Eğitim Bakanlığına bağlı yüksek ve orta dereceli okulların öğretmenlerine 439 sayılı Kanun gereğince okuttukları fazla dersler için ödenen ücretler, saat ölçüsüne göre hesaplanmaları sebebiyle, gündelik sayılmış; öte yandan öğretmenlerin aylıkları 2 numaralı cetvel üzerinden vergilendirildiğinden ek ders ücretleri 4 numaralı cetvele sokularak -aylıklarla birleştirilmeksizin- vergilendirilmiştir.

Bu kez, yeniden yapılan incelemede, bahis konusu ek ders ücretlerlnin saat başı esasında hesaplanmakla beraber -bir aylık devre için- ve aylık olarak ödenmekte bulunduğu sonucuna varılmıştır. Buna göre, sözü edilen ticretlerin vergilendirilmesinde, 4 numaralı cetvelin değil 2 numaralı cetvelin kullanılması lâzım gelir.

Sayıştay Genel Kurulunca verilmiş olan 10/2/1968 gün ve 564159/17 sayılı kararla da, yukarıdaki husus doğrulanarak 439 sayılı Kanuna istinaden ödenmekte olan ek ders ücretlerinin aylık sayılması ve 2 numaralı cetvel üzerinden vergilendirilmesi içtihat olunmuştur.

Bu itibarla, 1.3.1968 den itibaren yukarıki esas dahilinde muamele yapılacak; şu kadar ki ek ödeme özel bir kanuna dayandığından, 484 sayılı Kanunun geçici 2 inci maddesi gereğince mükelleflerin asıl ücretlerile birleştirilmeyecektir.

5. 4/10195 sayılı Kararnameye bağlı yönetmeliğin 10 uncu maddesi gereğince ödenecek ücretler (G. V. K. Mad. 24/1) :

- 15/4/1958 gün ve 4/10195 sayılı kararname ile yürürlüğe konulmuş bulunan Muayyen ve Muvakkafi Müddetli Hizmetlerde Çalıştırılacak Yevmiyeli Personel Yönetmeliğinin 10'uncu maddesinin a, b, c fıkralarında belirtilen nitelikteki şantiyelerde çalışanlara anılan bentlerde yazılı miktarlarda (2, 6, 10 lira) Arazi veya Şantiye zammı verilebileceği ifade olunduktan sonra, d fıkrasında "Yukarıki fıkralara göre zam alanlara hizmetlerinin ağırlık derecesine göre ayrıca 0-5 lira, seyyar olarak çalışan personele de 9 liraya kadar zam verilebilir." denilmekte; sonuncu fıkrasında ise, "Bu maddeye göre zam alanlara bu hizmetleri için ayrıca harcırah yevmiyesi verilmez" hükmü bulunmaktadır.

Bu hükümlere göre, bahis konusu yönetmeliğin a, b, c ve d bentlerinde yazılı teknik personele verilebilecek olan zamlar bu kimselerin görevlerini ifa sırasında ihtiyar edecekleri zarurî masraflarının karşılığını teşkil etmekte ve bu vasfı ile harcırah yevmiyesi yerine kaim olmaktadır.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 24 üncü maddesinin 1 numaralı bendinde kamu idareleri ve müesseseleri ve 3659 sayılı Kanuna tabi müesseseler tarafından verilen harcırahlar ve zarurî yol giderleri (gündelikler dahil) gelir vergisinden istisna edilmiş bulunmaktadır.

Bu durumda, sözü edilen yönetmeliğin a, b, c ve d bentlerinde yazılı zamlar harcırah ve zarurî yol gideri mahiyetinde olduğundan, bunların da anılan madde hükmüne istinaden gelir vergisinden istisnası lâzım gelir.

Sözü geçen yönetmeliğin 10 uncu maddesinin 6/10211 sayılı Kararnameye bağlı Yönetmelikle değiştirilen şeklinde, yukarıda değinilen a, b, c ve d fıkralarından ayrı olarak (e) fıkrası yer almakta ve burada "Teknik personele, bu yönetmelik gereğince aldıkları yevmiye dışında yaptıkları işin mahiyetine ve kalkınma plânı ile yatırımlar yönünden taşıdığı döneme, çalıştıkları yerin özelliğine ve sorumluluk derecesine göre günde 10 ilâ 25 liraya kadar ek ödeme yapılabilir.", maddenin sonunda ise "Bu maddeye göre zam alanlar, (e fıkrasına dahil olanlar hariç) bu hizmetleri için ayrıca harcırah yevmiyesi verilmez" denilmektedir.

10 uncu maddenin bu yeni ve değişik şeklindeki a, b, c ve d fıkraları gereğince yapılan ödemeler, 4/10195 sayılı Kararnameye bağlı yönetmeliktekinden farklı olmadığına ve maddenin sonunda e fıkrasının dışında kalan fıkralara göre zam alanlara ayrıca harcırah yevmiyesi verilmiyeceği yazılı bulunduğuna göre, maddenin a, b, c ve d fıkralarına dayanılarak ödenen zamların yukarıki esas dahilinde vergi dışı bırakılması; buna mukabil e fıkrasında yazılı ödemenin harcırah yevmiyesi olmaması sebebiyle, ücret olarak ve asıl ücretin tabi olduğu vergi cetveline uyup uymadığına göre, birleştirilmek veya birleştirilmemek suretile vergilendirilmesi lazım gelir.

Yönetmeliğin 9 uncu maddesinde yazılı mahrumiyet zamları ise, ücret olduğundan ayni şekilde vergilendirilmek icabeder.

B _ Serbest Meslek Kazançları yönünden :

6. Harita çıkarılması işini üzerine alanlara yapılan ödemelerden tevkifat yapılmaması (G. V. K. Mad. 65, 94/4) :

Arazide şehir ve kasaba haritalarının tanzimi işini üzerine alan şahısların faaliyeti serbest meslek faaliyeti sayıldığından, bunun karşılığında müteahhide ödenen paralardan Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 4 numaralı bendi uyarınca tevkifat yapıldığı malûmdur. Ancak, tevkif edilen vergilere karşı mükelleflerce vukubulan müracaatlar sonucunda kaza mercilerince verilen kararlarda, yanlarında başka topografları da çalıştırmak suretiyle iş yapan kimselerin bu faaliyeti daha ziyade sermaye unsuruna dayandığı gerekçesile serbest meslek kazancı addedilmemiş ve bunlardan tevkif yoliyle alınan vergiler kaldırılmış veya kaldırılmakta bulunmuştur.

Kaza mercilerinin tevali eden kararları karşısında, belirtilen mahiyet ve nitelikteki faaliyetleri sebebile harita çıkarılması işini üzerine alanlara yapılan ödemelerden serbest meslek kazancı sayılarak tevkifat yapılmaması, buna mukabil, söz konusu ödemelerin ticarî kazanç olarak vergilendirilmesinin sağlanması lâzım gelir.

7. Serbest meslek erbabının özel otomobillerine ait masraf ve amortismanların gider yazılıp yazılmıyacağı (G. V. K. Mad. 68/10) :

Gelir Vergisi Kanununun değişik 68 inci maddesinin 10 numaralı bendinin parantez içindeki hükmünde, Özel otomobillerini işlerinde de kullananların yaptıkları giderlerin yarısını serbest meslek kazancının tespitinde meslekî gider olarak hasılattan indirmeleri kabul olunmuş, ayrıca bu bentte yazılı giderlere karşılık olarak mükelleflerin diledikleri takdirde 5.000 liradan fazla olmamak şartiyle gayrisâfi hasılattan % 10 unu götürü gider olarak yazabilecekleri açıklanmıştır.

Bu hükme göre,

- Serbest meslek erbabı, özel otomobillerini meslekî işinde de kullanmakta ise bu otomobil için yaptığı masrafların (akaryakıt, tamir ve benzin) yarısını gerçek gider olarak hasılattan indirebilecektir.

- Serbest meslek erbabı dilerse meslekî işinde kullandığı otomobilinin gerçek masrafları yerine "5.000 liran dan fazla olmamak üzere gayrisâfi hasılatının % 10 unu, bent hükmünde yazılı kayıt ve şartla, götürü olarak gider kayıt edebilecektir.

Amortismana gelince :

Gelir Vergisi Kanununun sözü geçen maddesinde serbest meslek erbabının işlerinde kullandığı özel otomobilleri için amortisman ayırabilecekleri ve ayrılan bu amortismanları gider olarak yazabilecekleri hususunda bir hüküm yoktur.

Her ne kadar, maddenin 7 nci bendinde meslekî faaliyette kullanılan te'sisat ve demirbaşlar için Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanların masraf yazılması kabul edilmiş ise de, bahis konusu özel otomobil, kanunun kast ve ifade ettiği anlamda ne te'sisat ve ne de demirbaştır.

Gerçekten, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 269 uncu maddesinde, iktisadî işletmelere dahil gayrimenkuller,

1. Gayrimenkulün mütemmim cüzüleri ve teferruatı,

2. Te'sisat ve makineler,

3. Gemiler ve diğer taşıtlar,

4. Gayri maddî haklar,

olmak üzere sayılmış, taşıtlar madde hükmü içerisinde tesisattan ayrı ve onun dışında mütalâa edilmiştir.

Ayrıca, ayni kanunun 273 üncü maddesinde, demirbaş eşya, alât, edevat ve mefruşat arasında gösterilmiş olup, özel taşıt demirbaşın kapsamına da girmemektedir.

Öte yandan, Vergi Usul Kanununun 313 üncü maddesinde amortisman mevzuu işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle gayrimenkul gibi değerlenen iktisadî kıymetlerin, alât, edevat, mefruşat ve demirbaşların değerlerinin bunların kullanılabilecekleri süre zarfında yok edilmeleridir, şeklinde tarif olunmuştur.

Bu hükümlerin bir arada tetkikinde görüleceği üzere, Gelir Vergisi Kanununun 68 inci maddesinde yer alan te'sisat ve demirbaş deyimleri taşıtları (özel otomobiller dahil) kavramamakta ve bu sebeple de bunlar için amortisman ayrılmasına mahal ve sebep bulunmamaktadır. Vergi Usul Kanununun sözü geçen 313 üncü maddesi ise iktisadî işletmelere dahil kıymetleri şümulüne aldığından, böyle bir mahiyet taşımıyan özel otomobilin, bu madde hükmüne dayanarak amortismana tabi tutulması da mümkün değildir.

Bu itibarla, otomobillerini meslekî işlerinde kullanan serbest meslek erbabının bu taşıtlar için ayırdıkları ve hasılatlarından indirdikleri amortismanların giderler arasından çıkarılması ve husule gelen fark üzerinden ilgililer adına ikmalen vergi tarh olunması icap eder. Şu kadar ki, konu Vergi Usul Kanununun 369 uncu maddesinde yazılı yanılma haline uyduğundan, bu gibilerin vergilerine bu defalık ceza eklenmemek lâzım gelir.

8. Okul aile birliklerince yaz aylarında açılan kurslarda ders veren öğretmenlere verilen ücretler (G. V. K. Mad. 82/4) :

Yaz aylarında genellikle orta dereceli okul öğrencilerinin bütünleme imtihanlarına yetiştirilmeleri için, okul aile birliklerince okullarda kurslar açılmakta ve bu kurslarda görevlendirilen öğretmenlere verdikleri dersler karşılığında bir miktar para verilmektedir.

Bu paralar Gelir Vergisi Kanununun 65 inci maddesinde tarifi yapılan meslekî faaliyetin karşılığını teşkil etmekte olduğundan, serbest kazancı niteliğindedir. Öte yandan paranın ödendiği kimsenin asıl hizmeti memurluk olduğundan, sözü edilen ödeme, Gelir Vergisi Kanununun 82 nci maddesinin 4 numaralı bendine göre arizi meslekî kazançtır. Bu sebeple yıllık toplamı 1.000 lirayı geçmedikçe vergiye tabi tutulmaması, geçtiği takdirde, okul aile birliği tevkifat yapmaya zorunlu kişilerden olmadığından, aşan kısmın doğruca kazancı elde eden tarafından yıllık beyanname ile bildirilmesi lâzım gelir.

C _ Yıllık beyan esası yönünden :

9. Beyannamelerde yalnız ücretlerin bildirilmesi (Mad. 87) :

Yıllık beyanname, vergileri tevkif yoliyle alınmış olan ücretler dolayısiyle verilmiş ise, beyanname üzerinden tarh olunan vergiden evvelce tevkif edilmiş olan vergiler mahsup ve fazlası mükellefe iade olunur. (Mad. 121). Red ve iade işlemi yıllık beyannamenin verildiği yerin vergi dairesince yapılmak lâzım gelir.(*)

10. Yıllık beyannamelerin imzasız veya yetkisiz kişilerce imzalanmış olması (G. V. K. Mad. 83, 93) :

- Bilindiği gibi, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 83 üncü maddesinde "Hilâfına hüküm olmadıkça, Gelir Vergisi, mükellefin veya vergi sorumlusunun beyanı üzerine tarh olunur." denilmiş; 85 inci maddesinde de, mükelleflere, çeşitli kaynaklardan elde ettikleri gelirlerin; yıllık beyannamelerde toplama zorunluğu konulmuş; 93 üncü maddede ise, aile reisi beyanında eşin beyan edilmesi gereken gelirlerinin aile reisi tarafından tek beyanname ile bildirilmesi esası kabul olunmuştur.

Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8 inci maddesinde "Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişidir ...." şeklinde tarif edilmiş; 10 uncu maddesinde ise, mükellefin ödevlerini onun nam ve hesabına yerine getirecek olan kanunî temsilciler belli edilmiştir.

Bu hükümlerin birlikte tetkikinden anlaşılacağı üzere, yıllık beyannamelerin, Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinde öngörülen haller dışında mükelleflerce imzalanarak verilmesi lâzım gelmektedir. İmzasız olarak verilen beyannameler hiç verilmemiş sayılır. Şu kadar ki, beyanname verme süresi içinde veya ek süre içinde verilmiş olan beyannamelerden mükellefin imzasını taşımıyanlar olursa, bu imza noksanlığının Vergi Dairesince, tâyin edilecek belli bir süre zarfında tamamlanması hususu mükellefe bildirilir. Mükellef verilen bu süre içersinde beyannamesini imzaladığı takdirde, beyanı geçerli hale gelir ve bunun üzerinden gerekli vergi tahakkuk ettirilir. Beyanname, belirtilen sürede mükellefçe imzalanmamış olursa (mücbir sebeple gecikmeler hariç) hiç verilmemiş sayılacağından, bir yandan re'sen takdir komisyonunca tâyin olunan matrah üzerinden vergi; öte yandan Vergi Usul Kanununun 352 inci maddesinin 1 inci derecede usulsüz bölümünün 1 numaralı bendine uyulmamış olduğundan iki kat usulsüzlük cezası ile aynı kanunun 349 uncu maddesi gereğince % 50 kusur cezası salınacak ve bunlardan miktar bakımından ağır olanı mükelleften aranılacaktır. (V. U. K. Mad. 336)

Yıllık beyannamenin mükellef yerine yetkisiz kişiler (vekil, muhasip, aile reisi) tarafından imzalanıp verilmesi halinde de yukarıki usul izlenerek bizzat mükellefin imzası alınması sağlanacak; aksi halde beyanname hiç verilmemiş sayılacağından re'sen takdir yoliyle vergi ve ceza tarh ve tahakkuk ettirilecektir.

11. Yıllık beyannamelerin kanunî süresinde (ek süre dahil) verilmeyip pişmanlık dilekçesile sonradan verilmesi (G. V. K. Mad. 92, V. U. K. Mad. 371 ) :

- Yıllık beyannamelerin kanunî süre (ek süre. dahil) geçtikten sonra V. U. K. nun 371 inci maddesi gereğince pişmanlık dilekçesi ile birlikte verilmesi ve matrah bildirilmesi halinde, re'sen takdir komisyonunca matrah tespitine mahal olmadığından, bildirilen miktar üzerinden vergi ve ayrıca, anılan 371 inci maddedeki esaslar dahilinde % 2 pişmanlık zammı uygulanır.

- Pişmanlık talebi ile verilen beyannamede bir matrah gösterilmemiş (İndirimler veya mahsuplar sebebiyle vergiye tabi tutulacak bir gelirin kalmamış olması hali dahil) veya zarar bildirilmiş ise, ortada 371 inci maddenin uygulanmasını gerektiren haller (Hileli vergi suçu, kaçakçılık veya kusur) bulunmadığından pişmanlık talebi kabul olunmaz ve matrahın tespiti için takdir komisyonuna baş vurulur. Takdir komisyonunca da bir matrah tespit olunmamış ise, mükellef adına V. U. K. nun 352 nci maddesi uyarınca iki kat usulsüzlük cezası kesilir.

Öte yandan, takdir komisyonunun tespit ettiği zarar, Gelir Vergisi Kanununun 88 inci maddesi şümulüne dahil olduğundan, bu maddede yazılı usul dairesinde ertesi yıla nakil ve o yılın gelir kaynaklarından mahsup olunur.(*)

12. Para faizsiz ev kirasız hali (G. V. K. Mad. 75, 85) :

Bazı kimselerin borç para verdikleri şahıslardan faiz almadıkları; buna mukabil, borçlunun evinde kirasız olarak oturdukları ve bu muamelenin genellikle para faizsiz, ev kirasız şeklinde ifade edildiği görülmektedir.

Bilindiği gibi, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasında, menkul sermaye iradı, "sahibinin ticarî, ziraî veya meslekî faaliyeti dışında, nakdî sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısiyle elde ettiği temettü, faiz, kira ve benzerî iratlardırıp şeklinde tarif olunmuş; ayni maddenin ikinci fıkrasının 4 numaralı bendinde de, her nev'i alacak faizleri (adi, imtiyazlı, rehinli, senetli alacaklarla carî hesap alacaklarından doğan faizdir. Hazine tahvili ve bonoları da dahil olmak üzere kamu tüzel kişilerince borçlanılan ve senete bağlanmış olan meblâğlar için verilen faizler dahildir) menkul sermaye iradı sayılmıştır.

Bu durumda :

1. Borç para verenin, parayı alanın evinde kira vermeksizin oturmak suretiyle başladığı menfaat, anılan 75 inci madde hükmü gereğince alacak faizi nev'inden menkul sermaye iradıdır.

2. Evini bedelsiz olarak borç para aldığı kimsenin intifaına veya ikametine terk eden şahıs Gelir Vergisi Kanununun 73 üncü maddesi uyarınca, evinin emsal kira bedeli tutarında (Binalarda emsal kira bedeli, bu yerin gayrisâfi iradıdır.) kira hasılatı elde etmiş sayılacaktır.

Şu hale göre, evini bedelsiz olarak borç aldığı şahsa tahsis eden kimsenin -gayrisâfi irat tutarında- sağladığı kira hasılatı kendisi için gayrimenkul sermaye iradı, borç para veren kimse için de menkul sermaye iradıdır.

Öte yandan Gelir Vergisi Kanununun 21 inci maddesi ile gayrimenkul sermaye iratları için 5.000 liralık, 22 nci maddesi ile de menkul serrnaye iratlarında 200 liralık istisna kabul edilmiş olduğundan, bu hadlerin aşılmış olması halinde vergiye tabi gelirin ilgililerce genel hükümler dahilinde yıllık beyanname ile beyan edilmesi lâzım gelir.

Bilgi edinilmesi ve gereğinin ona göre ifası rica olunur.

(*) Güncelliği kalmamıştır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Cumartesi, 31 Ocak, 1981 Adı: UID: WSHGRDD3ATF725EI
İçerik:

24.12.1980 gün ve 2361 Sayılı Kanunla, Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişikliklere ilişkin olarak, ilk anda doğabilecek tereddütleri önlemek amacıyla aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

I _ İSTİSNA ve MUAFLIKLAR :

a) Dar Mükelleflere İlişkin Menkul Kıymet Satış Kazancı, Mevduat Faizi İstisnaları ve İhracat Muaflığı :

Gelir Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde yer alan, dar mükelleflerin menkul kıymet satışından doğan kazançları ile mevduat faizlerinin Gelir Vergisi dışında bırakılmasına ilişkin hüküm 2361 Sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile kaldırılmış bulunmaktadır.

Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 7/1 nci maddesinin parantez içi hükmünde yer alan ve ihraç edilmek üzere Türkiye'de satın aldıkları veya imal ettikleri malları Türkiye'de satmaksızın yabancı memleketlere gönderen dar mükelleflerin bu işlerden doğan kazançlarını vergi dışı bırakan hüküm de 2361 Sayılı Kanunun 3 ncü maddesiyle kaldırılmıştır.

Değişikliğin yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1981 tarihinden itibaren elde edilecek söz konusu kazanç ve iratlar, Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümleri gereğince vergiye tabi tutulacaktır.

b) Esnaf Muaflığı :

Gelir Vergisi Kanunun vergiden muaf esnafa ilişkin 9 ncu maddesinde yapılan değişiklikle;

1. Gıda maddelerinin pazar takibi suretiyle satışını yapanlar,

2. Köylerde bir işyeri açmak suretiyle perakende ticaret işiyle uğraşanlar,

3. 60 yaşını doldurmuş küçük sanat ve gezici perakende ticaret erbabı,

esnaf muaflığı kapsamından çıkarılmışlardır.

Yukarıda sayılan işlerle uğraşanlar 1 Ocak 1981 tarihinden itibaren götürü usule tabi olmanın diğer şartlarını taşımaları kaydıyla götürü usulde Gelir Vergisi mükellefi olarak vergiye tabi tutulacaklardır.

Ayrıca, ticaret ve sanat erbabının esnaf muaflığından yararlanabilmeleri için 9 ncu maddenin ilgili bentlerinde yazılı şekil ve surette çalışmaları yanında yıllık alış, satış veya hasılat tutarlarının, götürü usule tabi olmanın özel şartlarını belirleyen 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik 48 nci maddesinde yazılı hadlerin yarısını aşmaması gerekir. Buna göre, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik 9 ncu maddesindeki şartları taşısalar bile; yıllık alış, satış veya hasılat tutarları 48 nci maddedeki hadlerin yarısını aşanlar esnaf muaflığından faydalanamayacaklar ve götürü usulde vergilendirileceklerdir. Şu kadar ki 9 ncu maddede yazılı şekil ve surette çalışan ticaret ve sanat erbabının yıllık alış, satış veya hasılat tutarlarının 48 nci maddede yazılı hadlerin iki katını aşması durumunda bu mükellefler gerçek usulde vergilendirileceklerdir.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununa 2361 sayılı Kanunla eklenen Geçici 2 nci madde hükmü gereğince; 1980 takvim yılında esnaf muaflığından yararlanmakla birlikte alış, satış veya hasılat tutarları değişik 48 nci maddede yazılı hadlerin yarısını aşmayan ticaret ve sanat erbabı; esnaf muaflığına ilişkin şartları taşımaları kaydiyle 1981 yılında da muafiyetten yararlanabileceklerdir. 1980 yılı içindeki alış, satış veya hasılat tutarları mezkûr hadlerin yarısını aşmakla birlikte iki katını aşmayan ticaret ve sanat erbabı 1981 yılında götürü usulde, iki katını aşanlar ise gerçek usulde vergilendirileceklerdir.

Diğer taraftan, 9 ncu maddede sayılan şartları haiz olduğu halde Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerine devamlılık ve bağlılık arz edecek şekilde faaliyette bulunanlar da esnaf muaflığından istifade edemeyeceklerdir.

Yapılan değişiklikle esnaf muaflığının kapsamı dışında bırakılan bu mükellefler Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre yukarıdaki açıklamalar gereğince götürü veya gerçek usulde mükellefiyetlerini tesis ettireceklerdir. Ancak, bu mükellefler, Gelir Vergisi Kanununun değişik 117 ve Mükerrer 117 nci maddelerinin uygulanması bakımından takvim yılı içinde işe başlamış kabul edileceklerdir.

c) Küçük Çiftçi Muaflığı :

Bilindiği üzere; 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 11 nci maddesine göre ticari ve mesleki kazançları dolayısıyla gerçek usulde Gelir Vergisine tabi olanlar 12 ve 13 ncü maddelerde yazılı muaflık ölçülerinin yarısını aşmamak şartı ile küçük çiftçi muaflığından yararlanabilmekte idiler. 2361 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle getirilen yeni hüküm gereğince bu mükellefler 1.1.1981 den itibaren küçük çiftçi muaflığından faydalanamayacaklardır.

Aynı maddede yapılan bir diğer değişiklik uyarınca bir biçerdöver veya benzeri mahiyetteki bir motorlu araca veya 25 beygir gücünden fazla bir adet traktöre yahut toplam güçleri 25 beygir gücünü aşan birden fazla traktöre sahip olan çiftçiler de küçük çiftçi muaflığından faydalanamayacaklardır. Bu şekilde küçük çiftçi muaflığı kapsamı dışında kalan çiftçiler 1981 yılında götürü gider usulünde veya diledikleri takdirde, gerçek usulde Gelir Vergisine tabi tutulacaklardır.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun küçük çiftçi muaflığında İşletme büyüklüğü ölçülerini belirleyen 12 nci maddesinde yapılan düzenleme ile 1.1.1981 tarihinden itibaren zirai mahsul grup sayıları artırılmış ve büyüklükler yeniden tespit edilmiş; satış hasılatı ölçüsünü düzenleyen 13 ncü maddede yapılan değişiklikle de daha önce balıkçılar için 75.000 lira, diğerleri için 60.000 lira olan satış tutarı ölçüsü 250.000 lira olarak belirlenmiştir.

Bilindiği gibi, muaflık şartlarını kaybedenler, müteakip takvim yılından itibaren Gelir Vergisine tabi olmaktaydılar. Ancak, Gelir Vergisi Kanununun muaflıktan mükellefliğe geçişle ilgili 14 ncü maddesinde yapılan değişikliğe göre yıl içinde satış hasılatı veya işletme büyüklüğü yönünden muaflık sınırını aşanlar, o takvim yılı başından itibaren mükellefiyete gireceklerdir. Dolayısıyle 1.1.1981 tarihinden itibaren 250.000 liraya yükseltilmiş bulunan satış tutarı ölçüsünü ve tesbit edilen yeni işletme büyüklüğü ölçülerini aşmayanlar 1981 yılında küçük çiftçi muaflığından faydalanacaklardır. Çiftçilerin gelir vergisi karşısında küçük çiftçi olup olmadıkları Gelir Vergisi Kanununun değişik 12 ve 13 ncü maddelerinde yazılı işletme büyüklüğü ve yıllık satış tutarı ölçüleri ayrı ayrı nazara alınarak tayin edilecektir. Bu ölçülerden herhangi birini aşanlar küçük çiftçi muaflığından faydalanamayacaklardır.

Diğer taraftan Gelir Vergisi Kanununun 11 nci maddesine eklenen son fıkra hükmüne göre küçük çiftçi muaflığı, aynı Kanunun 94 ncü maddesi uyarınca Zirai ürünlerin alış bedelleri üzerinden yapılacak tevkifata şamil bulunmadığından, küçük çiftçi muaflığından faydalanan çiftçilerin sattıkları zirai ürünlerin bedellerinden de sözkonusu tevkifat yapılacaktır.

d) Göçmen ve Mülteci Muaflığı :

Gelir Vergisi Kanununun 17 nci maddesinde yer alan göçmen ve mülteci muaflığında yapılan değişiklik, yalnızca 6.000 liralık haddin 60.000 liraya yükseltilmesine ilişkin olup, bunun dışında daha önce yayınlanmış Tebliğlerde yer alan esaslar gereğince işlem yapılacaktır.

e) Serbest Meslek Erbabında Yaşlılık Muaflığı, Zirai Kazançlarda ve Maden Suları Kazançlarında İstisna :

1. Serbest Meslek Erbabında Yaşlılık Muaflığı :

2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun Mükerrer 17 nci maddesinde yer alan serbest meslek erbabında yaşlılık muaflığına ilişkin hüküm, yürürlükten kaldırılmıştır. Bu nedenle, 60 yaşını doldurmuş serbest meslek erbabı, götürü usule tabi olmanın şartlarını taşımaları kaydıyla, 1.1.1981 tarihinden itibaren götürü usulde vergilendirilecektir.

2. Zirai Kazançlarda İstisna :

2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun zirai kazançlarda istisnayı düzenleyen 19 uncu maddesi hükmü yürürlükten kaldırılmıştır. Bu nedenle 10.000 lirayı aşmayan safi zirai kazanca uygulanan 2.500 liralık istisna, 1981 ve takip eden takvim yıllarına ilişkin zirai kazançlara uygulanmayacaktır.

3. Maden Suları Kazançları İstisnası :

2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 20 nci maddesinde yer alan maden suları kazançlarına ilişkin istisna hükmü, kaldırılmıştır. Bu nedenle, maden suları kazançları istisnasından yararlananlar, 1.1.1981 tarihinden itibaren mükellefiyetle ilgili ödevlerini yerine getirmek zorundadırlar.

f) Serbest Meslek Kazançlarında İstisna :

Gelir Vergisi Kanununun serbest meslek kazançlarında istisnayı düzenleyen 18 nci maddesinde yapılan değişiklikle, istisna kapsamına mucitlerin ihtira beratları ve müelliflerinde fakülte, akademi ve yüksek okullarda yayınlanan bilimsel mahiyetteki makaleleri karşılığında elde ettikleri hasılat eklenmiş; ayrıca istisna edilecek hasılat miktarı, yurt içinde elde edilenler için 10.000 liradan 200.000 liraya; yurt dışında elde edilenler için de 40.000 liradan 400.000 liraya yükseltilmiştir. Yapılan diğer bir değişikliklede, maddede sayılan kazançların arızi olarak elde edilmesi halinde mezkûr istisnadan faydalanılacağı hususuna açıklık getirilmiştir.

g) Gayrimenkul Sermaye İratlarında İstisna :

Gelir Vergisi Kanunu'nun 21. maddesinde 2361 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle binaların mesken olarak kiraya verilmelerinden bir takvim yılı içinde elde edilen ve toplamı 120.000 lirayı aşmayan gayrisafi hasılatın, 40.000 lirası gelir vergisinden istisna edilmiştir. Ancak elde edilen gayrisafi hasılatın 120.000 lirayı aşması halinde tamamı vergiye tabi tutulacaktır.

Vergi Usul Kanununun 156 ncı maddesinde; ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; bu faaliyetlerin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yer olarak tanımlanmıştır.

Bu itibarla, mesken olarak kiraya verilen gayrimenkuller için kabul edilmiş bulunan 40 bin liralık istisnanın aynı zamanda işyeri olarak kiralanan binalar için uygulanması mümkün bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, bu istisna 1 Ocak 1981 tarihinden itibaren elde edilecek gayrimenkul sermaye iratlarına ilişkin olup, 1980 yılında ilde edilen gayrimenkul sermaye iratlarına Gelir Vergisi Kanununa 2361 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8 nci madde hükmü saklı kalması kaydıyla değişiklikten önce mevcut eski hükümler uygulanacaktır.

h) Menkul Sermaye İratlarında istisna :

Daha önce Gelir Vergisi Kanunu'nun 22 nci maddesinde tasarruf mevduat faizlerine tanınmış olan yılda 500 liralık istisna yeni düzenleme ile kaldırılmış bulunmaktadır. Bu nedenle tasarruf mevduatlarına 1.1.1981 tarihinden itibaren tahakkuk ettirilecek faizlerin tamamı vergi tevkifatına tabi tutulacak ve anılan istisna uygulanmıyacaktır.

Öte yandan, Döviz Tevdiat Hesapları için ödenecek faizlerin tamamı mezkûr madde ile vergiden istisna edilmiş olup, 1.1.1981 tarihinden sonraki dönemler için bu hesaplara yürütülecek faizlerden vergi tevkifatı yapılmayacaktır.

i) Ücretlerde İstisnalar

1. Halı ve Kilim İmal Eden İşletmelerde Çalışan İşçilerin Ücretleri :

Gelir Vergisi Kanununun 23/1 nci maddesinde 2361 sayılı kanunla yapılan değişiklikle, "Köylerde veya son nüfus sayımına göre belediye içi nüfusu 5000'i aşmayan yerlerde faaliyet gösteren ve münhasıran el ile dokunan halı ve kilim imal eden işletmelerde çalışan işçilerin ücretlerinin" Gelir Vergisinden müstesna tutulması öngörülmüş ve daha önce bu bentte yer alan sakatlık istisnasına ilişkin hüküm kaldırılmıştir.

Öte yandan, Danıştay'ın müstekar hâl alan kararları ile benimsendiği üzere Gelir Vergisi Kanununda ücret geliri elde eden hizmet erbabından yalnızca bedenen çalışanlara işçi denilmektedir.

Bu durum ve yukarıda belirtilen düzenleme uyarınca 442 sayılı kanuna gere köy sayılan veya son nüfus sayımına göre belediye içi nüfusu 5000'i aşmayan yerlerde münhasıran el ile dokunan halı,ve kilim imal eden işletmelerde ve sadece halı ve kilim dokuyan işçilerin ücretleri Gelir Vergisinden müstesna tutulacaktır. Belirtilen şekilde faaliyet gösteren işletmelerde halı ve kilim dokuma işinde fiilen çalışmayan işçiler ile Gelir Vergisi Kanununu açısından işçi sayılmayan yönetici, müdür, müdür yardımcısı, şef, ressam, muhasebeci, memur ve sair hizmetlerde bulunanlara ödenen ücretler, bu istisnadan yararlandırılmayacaktır.

Öteyandan, bir işletmede el ile dokunan halı ve kilim imalatı yanında makina ile halı ve kilim imalatı da yapılmakta ise, bu tür işletmelerde çalışan işçilerin ücretlerinin (fiilen el ile dokunan halı ve kilim imalatında çalışan işçilerin ücretleride dahil) anılan istisnadan yararlandırılmayarak vergiye tabi tutulması gerekmektedir,

2. Çiftçilerin Yanında Çalışan İşçilerin Ücretleri :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 23/2 nci maddesi uyarınca, "Gelir vergisinden muaf veya götürü gider usulünde vergiye tabi çiftçilerin ziraat işlerinde bilfiil çalışan işçilerin ücretleri (Bekçi ve çoban ücretleri dahil)" Gelir Vergisinden istisna edilmiştir.

Bu bent hükmüne göre, sözkonusu işçi ücretlerinin Gelir Vergisinden müstesna tutulabilmesi için, işçinin Gelir Vergisinden muaf veya götürü gider usulüne göre vergiye tabi olan çiftçinin yanında, fiilen tarım işinde çalışması ve işçi niteliğinde olması şarttır. Fiilen tarım içinde çalışmayan bekçi ve çoban ücretleri de, anılan maddede yer alan parantez içi hükümle istisnaya dahil edilmiştir.

Gelir vergisinden muaf veya götürü gider usulüne göre vergiye tabi çiftçilerin fiilen tarım işinde çalışmayan işçilerinin ücretleri ile şoför ve makinist ücretleri ve işçi niteliğinde olmayan teknisyen, yönetici, kâhya gibi hizmet erbabının ücretleri Gelir Vergisi Kanununun 64/5 nci maddesi uyarınca götürü usulde vergiye tabi tutulacaktır.

Diğer taraftan yapılan düzenlemeye göre gerçek usulde Gelir Vergisine tabi olan, yani defter tutmak zorunda olan çiftçilerin yanında çalışan hizmet erbabının tamamının ücretleri, ücretlerin gerçek usulde vergilendirilmesine ilişkin genel esaslara göre vergiye tabi tutulacaktır.

3. Toprak Altı Maden İşletmelerinde Çalışanların Ücretleri :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 23/3 ncü maddesinde, "Toprak altı işletmesi halinde bulunan madenlerde cevher istihsali ve bununla ilgili diğer bütün işlerde çalışanların münhasıran yer altında çalıştıkları zamanlara ait ücretleri"nin Gelir Vergisinden müstesna tutulması öngörülmüştür.

Bu bent hükmü uyarınca, toprak altı işletmesi halinde bulunan madenlerde, cevher istihsali ve bununla ilgili diğer işlerde çalışan işçi, mühendis, topoğraf, jeolog gibi hizmet erbabının münhasıran yer altında çalıştıkları zamanlara ait ücretleri ile bu tür hizmet erbabına yıllık dönemler itibariyle yapılan ikramiye veya benzeri nitelikteki ödemelerin, yer altında çalışılan süreye isabet eden kısımların Gelir Vergisinden müstesna tutulacaktır. 1.1.1981 tarihinden önceki dönemlere ait bu tür ücretlere ise 105 seri sayılı Tebliğ esasları uygulanacaktır.

4. Hizmetçilerin Ücretleri :

Gelir Vergisi Kanununun, hizmetçi ücretlerinin Gelir Vergisinden istisnasına ilişkin 23/6 ncı maddesinde 2361 Sayılı Kanunla yapılan değişiklik, daha önce istisna kapsamına dahil olan mürebbiye ücretlerinin vergi kapsamına alınmasından ibarettir. Bu tür hizmet erbabının ücretleri 1.3.1981 tarihinden itibaren götürü usulde vergiye tabi tutulacaktır.

5. Hizmet Erbabına Ayın Olarak Yemek Verilmesi Suretiyle Sağlanan Menfaatler :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 23/8 inci maddesinde, "Hizmet erbabına işyerinde veya müştemilatında bedava yemek vermek suretiyle sağlanan menfaatlerin (Bu amaçla da olsa hizmet erbabına nakit ve ayın olarak yapılan ödemeler vergiye tabi tutulur.)" Gelir Vergisinden müstesna tutulması öngörülmüştür. Yapılan değişiklikle, hizmet erbabına verilecek yemeğin işveren tarafından hazırlatılması şartı kaldırılmış ve işyerinin müştemilatında verilecek yemekler de istisna kapsamına alınmıştır. Bu hükme göre, hizmet erbabına işyerinde veya işyerinin müştemilatında, ayın olarak yemek vermek suretiyle sağlanan menfaatler Gelir Vergisinden müstesna tutlacak, ancak aynı amaçla dahi olsa nakit olarak veya erzak vermek suretiyle ayın olarak sağlanan menfaatler vergilendirilecektir.

6. Emekli, Dul ve Yetim Aylıkları :

Gelir Vergisi Kanunun 2361 sayılı Kanunla değişik 23/11 nci madesinde, "Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz bulunan emekli sandıkları tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıklarının (Tüzel kişiliği haiz muhtelif emekli sandıkları tarafından ödenen aylıklar toplamı; hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan Devlet memurlarına ödenen miktardan fazla ise, aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur.) (Genel, katma ve özel bütçelerden ödenen bu nevi aylıklar dahil) "Gelir Vergisinden müstesna tutulması öngörülmüştür.

Bu madde hükmüne göre, kanunla kurulmuş bulunan T.C. Emekli Sandığınca, Devlet memurlarına ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıkları eskiden olduğu gibi Gelir Vergisinden müstesna tutlacaktır. Diğer taraftan, tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıklarının hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan Devlet memurlarına ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıkları tutarını aşmayan kısmının vergiden müstesna tutulması; aşan kısmın ise, ücret olarak vergilendirilmesi gerekmektedir. Bu ödemeler vergi tevkifatına tabi tutulmayacak, ancak istisna haddini aşan kısımları, Gelir Vergisi Kanununun 95/3 üncü maddesi uyarınca elde edenler tarafından verilecek yıllık beyannamelerde gösterilecek vergilendirilecektir.

7. Çıraklara Yapılan Ücret Ödemeleri :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 23/12 nci maddesinde, "2089 sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Kanunu hükümlerine tabi çırakların asgari ücreti aşmayan ücretleri" Gelir Vergisinden müstesna tutulmuştur.

Bu madde hükmü uyarınca, yanında çalıştırdıkları kişilerin Gelir Vergisi karşısındaki durumlarına bakılmaksızın 2089 sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Kanununda çıraklar için öngörülen niteliklere sahip olanlara ödenen ve o gün için geçerli asgari ücreti aşmayan ücretlerin vergiden müstesna tutulması gerekmektedir. Zira 2089 sayılı kanunun çırakların ücretlerini tesbit eden hükümleri, eğitim amacıyla çalıştırılan çıraklar ile fiilen üretime katılan işçilere eş düzeyde ücret ödemesinin mümkün olmadığının Kanun Koyucu tarafından da benimsenmediğini göstermektedir. Başka bir ifade ile bir kişinin üretime katılmak veya eğitilmek amaçları ile çalıştırıldığının tesbitinde en geçerli ölçü 1475 sayılı İş Kanununa göre tesbit edilen asgari ücret tutarıdır. Bu bakımdan, 2089 sayılı Kanunun çıraklar için öngördüğü tüm niteliklere sahip olmakla beraber, geçerli asgari ücret düzeyinin üzerinde ücret alan bir kimsenin o iş yerinde iş veya sanat öğrenmek amacıyla çalıştığı kabul edilemiyeceğinden, çırak sayılması mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle çıraklık niteliğine sahip olmakla beraber asgari ücret düzeyinin üzerinde ücret alanlara yapılan ödemelerin tamamı ile, 2089 sayılı Kanunun hükümlerine göre çırak sayılmayanlara yapılan ödemelerin tamamı vergiye tabi tutulacaktır.

2089 Sayılı Kanunun çıraklar için öngördüğü niteliklere sahip olmayanlarla, bu niteliklere sahip olmakla beraber asgari ücretin üzerinde ücret alanlara yapılan ücret ödemelerinin işverenin tabi olduğu vergilendirme biçimine göre yani işveren gerçek usulde Gelir Vergisine tabi ise, gerçek usulde, götürü usulde vergiye tabi ise götürü usulde vergilendirilmesi gerekmektedir.

8. 60 Yaşını Doldurmuş Hizmet Erbabının Ücretleri :

Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 13 numaralı bendinde yer alan ve götürü usulde vergiye tabi ticaret ve serbest meslek erbabının yanında çalışan 60 yaşını doldurmuş hizmet erbabının ücretlerinin vergiden istisna edilmesine ilişkin hüküm, 2361 sayılı Kanunla kaldırılmıştır.

Bu nedenle, söz konusu hizmet erbabının ücretleri 1.3.1981 tarihinden itibaren götürü usulde vergiye tabi tutulacaktır.

j) Gider Karşılıklarında İstisnalar :

1. 6425 Sayılı Kanuna Göre Yapılan Harcırah Ödemeleri :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 24/1 inci maddesine göre "Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca yapılan ödemeler" Gelir Vergisinden müstesna tutulmuştur.

Bu hüküm uyarınca, 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre "Memur" kapsamına giren hizmet erbabına yapılan harcırah ödemeleri vergiden müstesna tutulacaktır. 6245 sayılı Kanun hükümlerine göre, harcamalara mahsup edilmek üzere yapılan avans ödemeleri ise eskiden olduğu gibi vergi tevkifatına tabi değildir.

2. 6245 Sayılı Harcırah Kanunu Kapsamı Dışında Kalan Hizmet Erbabına Yapılan Harcırah Ödemeleri :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 24/2 ncı maddesine göre; Harcırah Kanunu kapsamına girmeyen kamu ve özel kuruluşlarda çalışan hizmet erbabı ile Harcırah Kanunu kapsamına giren sözleşmeli personele verilen harcırah unsurlarından, gerçek yol giderlerinin tamamı ile yemek ve yatma giderlerine karşılık olarak verilen gündelikler; her yıl Bütçe Kanunu ile aynı aylık seviyesindeki Devlet memurlarına verilen miktarı veya aylık seviyesi, en yüksek Devlet memurunun üstünde olanlar için Devletçe verilen gündeliklerin en yüksek haddini aşmamak şartı ile vergiden müstesna tutulacaktır. Harcırah gündelikleri, aynı aylık seviyesindeki Devlet memuruna verilen gündelikleri veya Devletçe verilen gündeliklerin en yüksek haddini aşarsa, aşan kısmının ücret olarak vergiye tabi tutulması gerekir.

Bu tür hizmet erbabının gündelikleri içinde düşünülmesi zorunlu olan, fiili yemek ve yatma giderlerinin; mesela, otel ve lokântalarda yaptıkları harcamaların doğrudan veya dolaylı olarak işveren tarafından üstlenilmesi halinde sözkonusu giderler, yukarıda açıklanan mukayesede esas alınacak gündelik tutarına dahil edilecektir.

3. Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 24/3 ncü maddesine göre yalnızca kazai ve idari kararlara dayanılarak tanıklara verilen ücretler Gelir Vergisinden istisna edilmiş olup, daha önce aynı bentle vergiden istisna edilmiş bulunan bilirkişi ücretleri, bu defa istisna kapsamı dışında bırakılmıştır. Bu nedenle, 1.1.1981 tarihinden itibaren bilirkişilere yapılacak ödemeler, Gelir Vergisi Kanunun değişik 61/5 nci maddesine göre ücret sayılarak indirimsiz olarak vergi tevkifatına tabi tutulacaktır.

4. Aynı maddenin 5 numaralı bendinde yapılan değişiklikle daha önce bu bentte mevcut olan ve özel Kanunlarla kurulan komisyonların memur olmayan üyelerine, bu görevleri dolayısiyle yapılan ödemeleri vergiden istisna eden hüküm kaldırıldığı ve bu ödemeler Gelir Vergisi Kanununun 61/3 ncü maddesine göre ücret sayıldığı için mezkür ödemelerinde bilirkişi ücretlerine uygulanan esaslar çerçevesinde vergi tevkifatına tabi tutulması gerekmektedir.

Bu bende 2361 sayılı Kanunla getirilen yeni hükümle, sayım ve seçim işlerinde çalıştırılanlara özel Kanunlarına göre ve bu görevleri sırasında yapacakları zaruri masraflar için verilen gider karşılıkları, Gelir Vergisinden istisna edilmiştir.

k) Tazminat ve Yardımlarda İstisna :

Gelir Vergisi Kanunun 25/3 ncü maddesinde 2361 sayılı Kanunla yapılan değişikliğe göre, kamu idare ve müesseseleri ile Kanunla kurulan (T.C. Emekli Sandığı, Ordu Yardımlaşma Kurumu, sosyal Sigortalar Kurumu gibi) sosyal güvenlik kurumları dışında kalan tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları tarafından ödenen tazminat ve yardımların toplamı, aynı aylık seviyesi ve hizmet süresine sahip Devlet memurlarına ödenen muktardan fazla olduğu takdirde, aradaki farkın ücret olarak vergiye tabi tutulması öngörülmektedir. Uygulamada kolaylık sağlamak için bu ödemeler vergi tevkifatına tabi tutulmayacak; ancak elde edenler tarafından Gelir Vergisi Kanununun 95/3 ncü maddesi uyarınca verilecek yıllık beyannamede gösterilerek vergilendirilecektir.

1. Teşvik İkramiye ve Mükafatlarında İstisna :

1. Aynı Kanunun 29 ncu maddesinin 2 numaralı bendinde yapılan değişiklikle, uçuş ve dalış hizmetleri karşılığında yapılan ödemelere ilişkin istisnanın kapsamı genişletilmiş, daha önce Türk Silahlı Kuvvetleri dışında yalnızca Türk Hava Yollarında uçuş maksadiyle görevlendirilenler için öngörülen istisna, Türk Hava Kurumu ile kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunan müesseseler tarafından uçuş maksadıyla görevlendirilenlere uçuş hizmetleri; deniz altında dalış yapanlara dalış hizmetleri dolayısıyla yapılan ödemelere de teşmil edilmiştir.

Sözkonusu istisna fiili uçuş ve dalış hizmetleri karşılığında yapılacak tazminat, gündelik, ikramiye ve zam ödemelerine münhasır bulunmaktadır.

2. Aynı maddenin 3 numaralı bendiyle daha önce spor müsabakalarına iştirak eden profesyonel veya amatör tüm sporculara ödenen ödül ve ikramiyeler için tanınmış olan istisna; 2361 Sayılı Kanunla daraltılarak yalnızca amatör sporculara inhisar ettirilmiş bulunmaktadır. Profesyonel sporcuların elde ettikleri kazançlar, niteliklerine göre genel hükümler çerçevesinde vergiye tabi tutulacaktır.

3. Diğer taraftan, aynı maddenin 4 numaralı bendinde daha önce mevcut spor kulüplerinin kendi mensuplarına gider karşılığı olmak üzere yaptıkları ödemelere ilişkin istisna hükmü de, 2361 Sayılı Kanunla kaldırılmış olup, 1.1.1981 tarihinden itibaren bu tür ödemeler, gider karşılıklarında istisnalara ilişkin 24 ncü madde hükmü gözönüne alınarak vergiye tabi tutulacaktır.

Aynı bentte yer alan ve sadece maç hakemlerine ödenen ücretlere ilişkin istisna hükmü ise yapılan değişiklikle genişletilmiş ve her türlü spor yarışmalarını yöneten hakemlere yapılan ödemeler 61 nci maddeye göre ücret olarak kabul edilmekle birlikte bu bent hükmü ile 1.1.1981 tarihinden itibaren vergiden istisna edilmiştir.

II _ İNDİRİMLER

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 31 nci maddesi hükmüne göre, tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler medeni durumlarına göre "Genel İndirim"den yararlanacaklardır. Gerçek ücretlerin vergilendirilmesinde mükellefler, ayrıca özel indirimden, sakat hizmet erbabı ise bunlara ek olarak sakatlık indiriminden de yararlanacaktır. Mükelleflerin durumlarına göre yararlanacakları indirim tutarları, ekli cetvelde ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

Verginin hesaplanmasında; indirim tutarları toplamı, kazanç ve iratların safi tutarları toplamından düşülmek suretiyle vergiye tabi kazanç bulunacak ve bu tutar üzerinden mükellefin ödeyeceği vergi hesaplanacaktır.

Ayrıca 2361 Sayılı Kanunun Geçici 4 ncü maddesinde de açıklandığı gibi; Gelir Vergisi Kanunu'nun değişik 31 nci maddesinin 3 ncü bendinde belirtilen sakatlık indirimine ait yönetmelik yürürlüğe girinceye kadar, daha önce Gelir Vergisi Kanunu'nun 23 ncü maddesinin bu kanunla değiştirilmesinden önceki 1 numaralı bendi hükmüne göre ücretleri vergiden müstesna tutulan mükellefler, Gelir Vergisi Kanununu'nun değişik 31 nci maddesi hükümlerine göre 1 inci derece sakat sayılarak bu dereceye ait indirimden faydalandırılacaktır.

Diğer taraftan, 32 nci madde hükmünde yapılan değişiklikle genel indirimin hesabında dikkate alınacak çocuk sayısı beşten, üçe indirilmiş olduğundan, üçten fazla çocuk sahibi olan mükellefler, ancak üç çocuk için genel indirimden yararlanabilecektir.

II _ TİCARİ KAZANÇ :

a) İnşaat ve Onarma İşleri :

Bilindiği üzere; Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesine göre, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde, kâr ve zarar işin bittiği yıl tesbit edilerek, mükellefin seçimine göre işin bittiği yılın geliri olarak veya işin devam ettiği yıllara dağıtılmak suretiyle beyan edilmekteydi. Anılan maddede, 2361 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, kâr veya zararın işin devam ettiği yıllara dağıtılması usulü kaldırılmış ve işin bittiği yıl beyan edilmesi zorunluluğu getirilmiş bulunmaktadır. Öte yandan, 2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 6 ncı madde ile, 1.1.1981 tarihinden önce taahhüde bağlanmış ve henüz bitmemiş veya bu tarihten önce bitmekle birlikte henüz beyan edilmemiş olan bu tür işlere ait kazançların da işin bittiği yılın geliri olarak beyan edilmesi hükme bağlandığından, 1980 takvim yılı içinde sona eren senelere sari inşaat ve onarma işlerine ait kâr veya zararın 1981 yılı Mart ayında verilecek Gelir Vergisi beyannamelerine 1980 yılı geliri olarak dahil edilmesi ve vergilendirilmesi gerekmektedir.

b) Götürü Usule Tabi Ticari Kazançlar :

Gelir Vergisi Kanununun götürü usule tabi olmayan genel ve özel şartlarını düzenleyen 47 ve 48 nci maddelerinde yapılan değişiklikle 47/2 nci maddesinde mevcut "işyerlerinin gayrisafi iratlarının 180 Lirayı aşmaması" şartı, "işyerlerinin emlâk vergisi tarhına esas olan vergi değerleri toplamı 200.000_ lirayı vergi değeri bilinmeyen hallerde yıllık kira bedeli toplamı 12.000_ lirayı aşmaması" şeklinde değiştirilmiş ve 48 nci maddede mevcut hadler büyük ölçüde artırılmıştır.

1980 takvim yılı içinde götürü olarak vergilendirilmekte iken değişiklikten önce mevcut götürü usule ilişkin genel ve özel şartları ihlal etmekle birlikte 2361 Sayılı Kanunla değişik yeni genel ve özel şartları taşıyan ticari kazanç sahipleri, Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 3 ncü madde uyarınca, 1981 yılında da götürü usulde vergilendirileceklerdir Bu mükelleflerin diledikleri takdirde gerçek usulü seçebilecekleri tabidir.

Götürülük şartlarını daha önce kaybetmek suretiyle veya kendi talepleri üzerine gerçek usulde vergilendirilmekte olan yükümlüler aynı işe devam ettikleri sürece, durumları 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 47 ve 48 nci maddesinde yazılı şartlara uygun olsa dahi anılan Kanunun 50 nci maddesi uyarınca götürü usulden yararlanamayacaklar ve gerçek usulde vergilendirilmeye devam edeceklerdir.

Diğer taraftan, daha önce götürü usulde vergilendirilen şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığıyla uğraşanlar ile treyler, çekici ve benzerlerinin sahip veya işleticileri ve maden işletmeleri, taş ve kireç ocakları kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları işletenler, 51 nci maddede yapılan değişiklikle götürü usulün dışına çıkarılmış olup, bu faaliyetlerle uğraşanlar süresi içinde defter tasdik ettirmek ve gerçek usulde vergilendirmeye ilişkin mükellefiyetlerini yerine getirmek zorundadırlar. Maddede sözügeçen şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığından kasıt; bir il dahilinden diğer bir il dahiline yapılan yük ve yolcu taşımacılığı olup, aynı il sınırları içinde yapılan yük ve yolcu taşımacılığı 51 nci madde hükmünün uygulanması bakımından şehirler arası taşımacılık sayılmayacaktır.

IV _ ZİRAİ KAZANÇLAR :

a) Götürü Gider Esası :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 53 ncü maddesine göre, yıllık satış hasılat tutarı 1.000.000 liradan aşağı olan çiftçilerin kazançları götürü gider esasına, 1.000.000 lira veya daha fazla olan çiftçilerin kazançları ise, gerçek kazanç esasına (işletme hesabı esası veya dilerlerse bilanço esasına) göre tesbit edilecektir. 2361 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklerle çiftçilerin kolay ve basit usullerle vergilendirilmesi amaçlandığından 1980 takvim yılı için götürü gider esasına göre vergilendirilen ve mezkur yıl satış hasılatları l.000.000 liralık yeni haddi aşmıyan çiftçiler, 1981 yılında da götürü gider usulüne tabi olmaya devam edeceklerdir.

Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 54 ve Vergi Usul Kanununun 46 ncı maddelerinde yapılan değişikliklerle, götürü gider emsallerinin % 70 (dahil) nisbetinden fazla olamıyacağı hükme bağlanmış, Gelir Vergisi Kanuna eklenen Geçici 7 nci madde ile de, 1980 takvim yılında elde edilen ve götürü gider usulüne göre vergilendirilecek çifçilerin gayrisafi hasılatlarına % 70 götürü gider emsal nisbetinin uygulanması öngörülmüştür.

b) Gerçek Kazanç Usulü :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 53 ncü maddesi ile, gerçek kazanç usulüne tabi mükellefler için, bilanço esasına göre defter tutmaları yönünden ihtiyarilik getirilmiş bulunmaktadır. Bu mükellefler dilerlerse işletme hesabı esasına; dilerlerse bilanço esasına göre defter tutabileceklerdir.

c) Önceki Yıllardan Devreden Ürünlerin Değerlemesi :

2361 sayılı Kanunla 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 54 ncü maddesinin sonuna eklenen yeni bir fıkrayla 1.1.1981 tarihinden itibaren gerçek usulden götürü gider usulüne geçen çiftçilerin önceki yıllardan devreden ürünlerinin satış hasılatına götürü giderin uygulanmaması, devreden ürünlerin maliyet bedelleri ve satıldığı yıl yapılan gerçek giderlerin tevsik edilmek ve beyannamede gösterilmek şartıyla bu ürünlere isabet eden satış hasılatından indirilmesi ve bu suretle bulunacak safi kazancın matraha ilave edilmesi hükme bağlanmıştır

Ayrıca, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 57 nci maddesinin sonuna eklenen fıkrayla, muafiyetten veya götürü gider usulünden gerçek usule geçen çifçilerin önceki yıllardan devreden ürünlerinin, Vergi Usul Kanununun 45 inci maddesinde belirtilen ortalama maliyet bedeli esasına göre değerlendirilerek gider yazılması öngörülmüştür.

Bu hükümler uyarınca, zirai kazançlarını işletme hesabı veya bilanço esasına göre tesbit edecek çiftçilerle gerçek kazanç usulünden götürü gider usulüne; yahut muafiyetten veya götürü gider usulünden gerçek usule geçecek çiftçiler, önceki yıllardan devreden ürünlerinin değerlemesinde maliyet bedelini 44 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yer alan usul ve esaslara göre tesbit edeceklerdir.(*)

V _ ÜCRETLER :

a) Ücretin Tanımı :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 61 inci maddesinin 1 nci fıkrasında ücretin genel bir şekilde tanımı yapılmış; ikinci fıkrasında ise, "ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez." denilmiştir.

Bu hükme göre; muafiyet ve istisna kapsamına girmeyen ve her ne ad altında yapılırsa yapılsın ücret tanımı içine giren tüm ödemeler, ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır. Diğer taraftan ortaklık ilişkisi niteliğinde olmamak şartıyla, kazancın belli bir yüzdesi şeklinde yapılan ödemeler de Gelir Vergisi Uygulaması açısından ücret sayılmıştır.

b) Kasa Tazminatı Veya Bu Amaca Yönelik Ödemeler :

Bilindiği üzere, kasa tazminatı veya bu amaca yönelik ödemeler, süreklilik kazanan Danıştay kararlarına paralel olarak, daha önce yürürlüğe konulan 111, 117, 120 ve 124 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğlerinde önörülen şartlarla vergiye tabi tutulmamaktaydı.

Bu kez, Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 61 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, kasa tazminatlarının (mali sorumluluk tazminatları dahil) ücret sayıldığı açıkca hükme başlanmıştır. Bu nedenle, 2361 sayılı Kanunun hükümlerinin yürürlüğe girdiği 1.1.1981 tarihinden itibaren, hizmet erbabına ödenen kasa tazminatları ile, kasa tazminatı sayılan diğer ödemeler vergiye tabi tutulacaktır.

2361 sayılı Kanun hükümlerinin yürürlüğe girdiği 1.1.1981 tarihinden itibaren 111 sayılı Tebliğin bu konuya ilişkin, hükümleri ile 117, 120 ve 124 sayılı Tebliğ hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, 1.1.1981 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak anılan Tebliğler esaslarına göre işlem yapılacağı tabiidir.

c) Evvelce, Yapılan veya Gelecekte Yapılacak Hizmetler Karşılığında Yapılan Ödemeler :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 61 nci maddesinin üçüncü fıkrasının 2 numaralı bendinde, "Evvelce yapılmış veya gelecekte yapılacak hizmetler karşılığında verilen para ve ayınlarla sağlanan diğer menfaatler"in ücret sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hüküm uyarınca, hizmet erbabına evvelce yapılan veya gelecekte yapılacak hizmetler karşılığı verilen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır.

Ancak, Gelir Vergisi Kanununun 28 nci maddesinin 1 ve 2 numaralı bentleri uyarınca, bu bentlerde yazılı şartla vergiden müstesna tutulan tahsil ve tatbikat ödemeleri ve bu meyanda burslar; gelecekte yapılacak hizmetler karşılığını teşkil eden ücret ödemesi sayılmakla birlikte, sözkonusu istisna hükmü gereğince Gelir Vergisine tabi tutulmayacaktır.

d) Ücretin Safi Tutarı :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 63 üncü maddesinin 1 numaralı bendi ile Memur Yardımlaşma kurumu (Meyak), Ordu Yardımlaşma Kurumu (Oyak) ve benzeri kamu kurumları için yapılan kanuni kesintilerin, ücretin gayri safi tutarından indirilmesi esası kabul edilmiş olduğundan, 1.1.1981 tarihinden itibaren ücretin vergiye tabi tutarının tesbitinde, anılan kanuni kesintiler ücretin gayri safi tutarından indirilecektir.

VI _ SERBEST MESLEK KAZANÇLARI :

a) Mesleki Giderler :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 68 inci maddesinin 10 numaralı bendi ile, daha önce sayılan bentler dışında kalan işle ilgili şehir dahili nakil vasıtaları ücretleri ile posta, telgraf ve odabaşı ücreti gibi müteferrik giderlerin gerçek tutarları veya bu giderlere karşılık olmak üzere 20.000 liradan fazla olmamak ve gayrisafi hasılatın % 10'unu aşmamak üzere tesbit edilecek giderin, mesleki kazancın tesbitinde gider olarak indirilmesi mümkün bulunmaktadır.

b) Götürü Usul Kapsamından Çıkarılanlar :

Gelir Vergisi Kanununun 69 uncu maddesinde yapılan değişiklikle diş protezcileri götürü usulün kapsamından çıkarılarak gerçek usulde vergiye tabi tutulmuşlardır. Bu nedenle, söz konusu serbest meslek erbabının 1981 takvim yılı ile ilgili olarak gerçek usulde vergilendirilmeye ilişkin her türlü mükellefiyetlerini yerine getirmeleri gerekmektedir

Diğer taraftan, bu maddenin sonuna 2361 sayılı kanunla eklenen fıkra hükmü gereğince götürü usule tabi serbest meslek erbabının safi kazançlarının tesbit ve vergilendirilmesi ticari kazançların götürü usulde vergilendirilmesine ilişkin 46 ncı maddede yer alan esaslara göre yapılacaktır.

c) Amortismana Tabi İktisadi Kıymetlerin Satışı :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 67 ve 68/7 nci maddelerine göre, mesleki faaliyette kullanılan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin 1.1.1981 tarihinden itibaren elden çıkarılması halinde, Vergi Usul Kanununun 328 inci maddesine göre hesaplanacak kâr veya, zararın, matrahın tesbitinde dikkate alınması gerekmektedir.

VII _ GAYRİMENKUL SERMAYE İRATLARI :

a) Gayrimenkul Sermaye İradının Kapsamı:

Gelir Vergisi Kanununun gayrimenkul sermaye iradını tanımlayan ve kapsamını belirleyen 70 nci maddesinin 5 numaralı bendince, 2361 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, bent kapsamına giren maddi haklara açıklık getirilmiştir. Yeni düzenlemeye göre; arama, işletme ve imtiyaz hakları ve ruhsatları, ihtira beratı, alameti farika, marka, ticaret ünvanı, her türlü teknik resim, desen, model plân ile sinema ve televizyon filmleri, ses ve görüntü bantları, sanayi ve ticaret ve bilim alanlarında elde edilmiş bir tecrübeye ait bilgilerle gizli bir formül veya bir imalat usulü üzerindeki kullanma hakkı veya kullanma imtiyazı gibi hakların kiraya verilmesinden elde edilen iratlar ile bu hakların kullanılması için gerekli malzeme ve teçhizat bedelleri gayrimenkul sermaye iradı sayılmıştır.

Diğer taraftan; zirai faaliyete bilfiil iştirak etmeksizin sadece üründen pay alan arazi sahiplerinin gelirlerinin gayrimenkul sermaye iradı olarak vergilendirileceği konusuna açıklık getirilmiştir.

b) Emlâk Vergisinin Gider Yazılması ve Götürü Gider Nisbeti :

Bilindiği üzere; Gelir Vergisi Kanununun 74/5 ve Mükerrer 122 inci maddelerine göre, gayrimenkul sermaye iradı elde edilen bina ve arazilerin Emlâk Vergileri, bu iratlara tekabül eden Gelir Vergisinden mahsup edilmekteydi. 2361 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucu, Emlâk Vergisinin Gelir Vergisinden mahsubu esası kaldırılmış ve gayrimenkul sermaye iradının safi tutarının gerçek gider usulüne göre tesbitinde gider olarak indirilmesi esası getirilmiştir. Diğer taraftan 74 ncü Maddede yapılan diğer bu değişikliklede götürü gider usulünü seçtikleri için ödedikleri Emlâk Vergisini gider yazmaları imkânı bulunmayan gayrimenkul sermaye iradı sahiplerinin safi iradın tesbitinde indirecekleri götürü gider oranı % 20 den % 25'e yükseltilmiştir. Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 8 inci madde hükmü ile de, 1980 takvim yılında elde edilen gayrîmenkul sermaye iratlarının vergilendirilmesinde; Emlâk Vergisinin Gelir Vergisinden mahsup edilmemesi, ancak, safi iradın gerçek gider usulüne göre tesbitinde gider olarak indirilmesi hükme bağlanmıştır. Aynı Geçici madde hükmü gereğince, götürü gider usulunü seçmiş olan gayrimenkul sermaye iradı sahipleri de 1980 takvim yılında ödedikleri Emlâk Vergisini Gelir Vergisinden mahsup edemeyecekler; ancak elde ettikleri gayrimenkul sermaye iradının safi tutarının tesbitinde % 25 nisbetinde götürü gider indirebileceklerdir.

VIII _ MENKUL SERMAYE İRATLARI :

Gelir Vergisi Kanununun menkul sermaye iradının tanımına ilişkin 75 inci maddesinde 2361 sayılı Kanunla yapılan değişikliklere göre :

a) Maddenin ikinci fıkrasının birinci bendi hükmü, "her nev'i hisse senetlerinin kâr payları (kurucu hisse senetleri ve diğer intifa hisse senetlerine verilen kâr payları ve pay sahiplerine hazırlık dönemi için faiz olarak veya başka adlarla yapılan her türlü ödemeler dahil)" şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre kurucu hisse senetlerine ve intifa hisse senetlerine ödenen kâr payları ile ortaklara hazırlık döneminde ödenen faizler veya başkaca adlar altında yapılan her türlü ödemeler menkul sermaye iradı kabul edilerek vergilendirilecektir.

b) Maddenin ikinci fıkrasının 2 numaralı bendi, daha önce 3 numaralı bent olarak mevcut hükme ilaveten, adi komandit şirketlerde komanditerlerin kâr paylarının, şirket kârının ilişkin bulunduğu takvim yılında elde edilmiş sayılacağı hususuna açıklık getirmektedir.

c) Maddenin 2 nci fıkrasının 3 numaralı bendinde yer alan hüküm, bilindiği üzere, daha önce ücretin tarifi ile ilgili 61 nci maddesinin 3 numaralı bendinde yer almakta ve ücret sayılmaları nedeniyle de Kurumlar tarafından kurum kazancının tesbiti sırasında gider olarak düşülmekte idi. Maddeye ilave edilen bu bent hükmü ile: kurumların idare meclisi başkan ve üyelerine verilen kâr payları, menkul sermaye iradı kabul edilmektedir. Diğer taraftan 2361 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 9 uncu maddenin (a) bendi uyarınca; kurumların, 1980 yılı kârlarından ayırarak, idare meclisi başkan ve üyelerine ücretlerinden ayrı olarak verecekleri kâr payları, mezkür hükme göre menkul sermaye iradı sayılacak ve safi kurum kazancının tesbitinde gider olarak indirilmeyecektir.

d) Maddenin ikinci fıkrasına 4 numaralı bent olarak getirilen hükümle Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık ve özel (münferit) beyanname veren dar mükellefiyete tabi kurumların ticari bilançolarına göre doğan kârdan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısım, menkul sermaye iradı kabul edilmekte ve Gelir Vergisi Kanununun değişik 94/7 ve 105 nci maddeleri uyarınca da Gelir Vergisi tevkifatına tabi tutulmaktadır. Gelir Vergisi Kanununa 2361 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 9 ncu maddenin (b) fıkrası uyarınca bu hüküm dar mükellefiyete tabi Kurumların 1980 takvim yılı kazançları hakkında da uygulanacak ve mezkür kazançlarda tevkifata tabi tutulacaktır.

e) Gelir Vergisi Kanununun 75/5 nci maddesinde yer alan mevduat faizleri ile ilgili hüküm, 7 numaralı bend olarak daha açık bir şekilde yeniden düzenlenmiş olup, bu meyanda bankalara, bankerlere, tasarruf sandıklarına, tevdiat kabul eden diğer müesseselere yatırılan vadeli, vadesiz paralara ödenen faizler yanında, devamlı olarak para toplama işiyle uğraşan kişi ve kuruluşların topladıkları paralara sağladıkları gelir ve menfaatler de mevduat faizi kabul edilerek tevkifat kapsamına dahil edilmiştir.

f) Daha önce 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 76 ncı maddesinde yer alan ve menkul sermaye iradı olarak kabul edilen;

_ Esham ve tahvilatın vadesi gelmemiş kuponlarının satışı,

_ İştirak hisselerinin sahibi namına henüz tahakkuk etmemiş olan kâr hisselerinin devir ve temliki,

_ Her türlü senetlerin iskonto edilmesi karşılığında alınan paralar ve iskonto bedelleri yapılan yeni düzenleme ile menkul sermaye iradını tanımlayan 75 nci madde içine alınmıştır.

g) Daha önce 96 ncı madde gereğince vergi tevkifatına tabi tutulan kâr paylarında tevkifat usulü kaldırılarak kurumlar tarafından ödenen kurumlar vergisinin yarısının kurumlardan kâr payı alan ve 77 nci maddede sayılan kişi ve kuruluşların vergi alacağını teşkil etmesi esası getirilmiş ve 75 nci maddede yapılan değişikliklede vergi alacağının menkul sermaye iradı sayılacağı hükme bağlanmıştır. Esasen Vergi alacağı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı kanunla değişmeden önceki 96 ncı maddesinde yer alan vergi tevkifatının yerini almaktadır. Bu nedenle Kurumlardan kâr payı alan gerçek kişiler bu kâr paylarına nakten tahsil etmemiş olmakla birlikte menkul sermaye iradı sayılan vergi alacağını da ekleyerek elde ettikleri menkul sermaye iradının brüt tutarlarını bulacaklar (veri alacağı dahil) ve bu suretle bulunacak brüt tutarların Gelir Vergisi Kanununun değişik 86 ve 87 nci maddelerine göre diğer gelirleriyle birlikte toplamı 2.000.000 lirayı aştığı takdirde yıllık Gelir Vergisi beyannamesi verecekler ve vergi alacağınıda bu beyannameye dahil edeceklerdir. Mükellefler bu takdirde, beyan ettikleri gelire isabet ederek vergiden vergi alacaklarını mahsup edeceklerdir.

h) Diğer taraftan, maddenin 12 numaralı bendi ile, faizsiz olarak kredi veren kişi ve kuruluşlara, kâr payı adı altında yapılacak ödemeler menkul sermaye iradı sayılmış ve 94 ncü madde ile de tevkifat kapsamına alınmış bulunmaktadır.

IX _ SAİR KAZANÇ VE İRATLAR :

A _ Değer Artışı Kazançları :

Daha önce Gelir Vergisi Kanununun 81 nci maddesinde düzenlenmiş olan gayrimenkullerin ve hakların, menkul kıymetlerin satışından, ortaklık hisselerinin devir ve temlikinden doğan kazançlar, 2361 sayılı Kanunla Mükerrer 80 nci maddede değer artışı kazançları olarak yeniden düzenlenmiştir. Buna göre;

1. İvazsız olarak iktisap edilenler dışında iktisap şekli ne olursa olsun, Gelir Vergisi Kanununun değişik 70 nci maddesinin 1, 2, 4 ve 7 numaralı bentlerinde yazılı mal ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak dört yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar Gelir Vergisine tabi bulunmaktadır. Bu mal ve hakların iktisap tarihinden itibaren bir yıl içinde elden çıkarılması halinde, elde edilen değer artışı kazancına istisna uygulanmıyacak ve tamamı vergilendirilecektir. İktisap tarihinden itibaren bir tam yıl geçtikten sonra binalar dışındaki mal ve hakların satılması halinde, elde edilen değer artış kazancının 125.000 lirayı aşan kısmı vergiye tabi tutulacaktır. Binaların satılmasında sözkonusu istisna, iktisap tarihinden sonraki yılı takibeden her tam yıl için ayrı ayrı uygulanacaktır. Meselâ iktisap edildiği tarihten 3 tam yıl geçtikten sonra satılan bir binadan elde edilen değer artış kazancına, her tam yıl için ayrı ayrı 125.000 lira istisna uygulanarak kazancın 375.000 lirayı aşan kısmı vergiye tabi tutulacaktır.

2. Her ne şekilde olursa olsun edinilen menkul kıymetlerin, edinme tarihinden önce veya sonra elden çıkarılmasından sağlanan ve bir takvim yılındaki tutarı 50.000 lirayı aşmayan kazançlar, vergi dışı bırakılmıştır.Anılan kazançların bir takvim yılındaki tutarının 50.000 lirayı aşması halinde, aşan kısım değer artışı kazancı olarak vergiye tabi tutulacaktır. Diğer taraftan, maddenin 2 numaralı bendinin parantez içi hükmü ile, kurucu hisse senetleri ile diğer her türlü intifa hisse senetlerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançların da değer artışı kazancı olarak vergilendirileceği hükme bağlanmıştır.

3. Gelir Vergisi Kanununun 70 nci maddesinin değişik 5 numaralı bendinde yer alan hakların elden çıkarılmasından doğan kazançların 50.000 lirası vergi dışı bırakılacak, aşan kısmı ise, değer artışı kazancı olarak vergiye tabi tutulacaktır.

4. Telif haklarının ve ihtira beratlarının müellifleri, mucitleri ve bunların kanuni mirascıları dışında kalan kimseler tarafından elden çıkarılmasından doğan kazançların 50.000 liralık kısmı vergi dışı bırakılacak, aşan kısmı ise değer artışı kazancı olarak vergiye tabi tutulacaktır.

5. Ortaklık haklarının ve hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların tamamı, değer artışı kazancı olarak vergiye tabi tutulacaktır.

6. Faaliyeti durdurulan bir işletmenin kısmen veya tamamen elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazancı sayılarak, vergilendirilecektir.

7. 2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa Mükerrer 80 nci madde olarak getirilen maddenin son fıkrasına göre, faaliyetine devam eden ticari bir işletmenin kısmen veya tamamen satılmasından veya ticari işletmeye dahil amortismana tabi iktisadi kıymetlerle, 70 nci maddenin 1, 2, 4 ve 7 numaralı bentlerinde sayılan mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar, ticari kazanç olarak vergiye tabi tutulacaktır.

Anılan madde ile ayrıca, elden çıkarma deyimine açıklık getirilerek, bu maddede yer alan mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulması elden çıkarma sayılmıştır.

b) Safi Değer Artışı :

2361 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa Mükerrer 81 nci madde olarak yeni getirilen hükme göre, vergiye tabi tutulacak değer artışında safi kazanç, elden çıkarılan mal ve hakların iktisap bedeli ile elden çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarı arasındaki müsbet farktır. Hasılatın ayın veya menfaat olarak sağlanan kısmı, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümlerine göre tayin ve tesbit edilecektir.

Anılan mal ve hakların iktisap bedeli ise, bu mal ve hakların iktisap edilmesi için yapılan her türlü ödemeler, giderler ve ödenen vergi, resim ve harçların toplamıdır. Ancak, bazı hallerde, bu iktisap bedeli yerine, aşağıdaki açıklanan iktisap bedelleri esas alınacaktır.

_ Gayrimenkullerde iktisap bedeli; bina ve arazinin Emlâk Alım Vergisine esas olan değerine, yapılan giderlerle, ödenen ayni vergi, resim ve harçların ilavesi suretiyle hesaplanacaktır.

_ Menkul kıymetlerin elden çıkarılmasında; iktisap bedelinin tevsik edilememesi halinde, Vergi Usul Kanununun 266 ncı maddesine göre saptanacak itibari değer iktisap bedeli kabul edilir. Menkul kıymetlerin ivazsız olarak iktisap edilmesi halinde, Veraset ve İntikal Vergisi tarhına esas olan matraha, bu tür iktisap nedeniyle ödenen vergilerin eklenmesi suretiyle bulunan miktar, iktisap bedeli olacaktır.

Menkul kıymetlerin iktisap tarihinden sonra elden çıkarılması halinde, vergiye tabi değer artışı kazancı, iktisap tarihinden elden çıkarma tarihine kadar geçen ilk tam yıldan sonraki her tam yıl için istisna tutarı düşüldükten sonra kalan safi kazancın % 40'ı ayrıca indirilerek hesaplanacaktır. Ancak, bu şekilde her tam yıl için indirilecek miktar, istisna düşüldükten sonra kalan safi kazancın % 80'ini geçemiyecektir. İktisap tarihinden elden çıkarma tarihine kadar geçen sürenin hesabında yıl kesirleri nazara alınmayacak ve elden çıkarılan menkul kıymetlerin iktisap tarihleri tevsik edilemediği takdirde, bu menkul kıymetler satışın yapıldığı yıl iktisap edilmiş sayılacaktır.

c) Vergilendirilmeyecek Değer Artışı Kazançları :

Gelir Vergisi Kanununun gayrimenkullerin ve hakların, menkul kıymetlerin satışından, ortaklık hisselerinin devir ve temlikinden doğan kazançların vergilendirilmesine ilişkin 81 nci maddesi, 2361 sayılı Kanunla, vergilendirilmeyecek değer artışı kazançları olarak yeniden düzenlenmiştir.

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı kanunla değişik 81 nci maddesine göre, vergilendirilmeyecek değer artışı kazançları aşağıda açıklanmıştır.

1. Ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü halinde kanuni mirasçıları tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması ve mirasçılar tarafından işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin kayıtlı değeri ile, bilânço esasına göre defter tutulmakta ise, bilânçonun aktif ve pasifi ile aynen bütün halinde devir alınması halinde, bu devir işleminden dolayı değer artışı kazancı hesaplanmayacaktır.

2. Kazancı bilânço esasına göre tesbit edilen ferdi bir işletmenin bilânçosunun bir sermaye şirketine, aktif ve pasifi ile bütün halinde devir edilmesi, devralan şirketin bilânçosuna aynen geçirilmesi ve devredilen ferdi işletmenin sahip veya sahiplerinin şirketten devir bilânçosuna göre hesaplanan öz sermayesi tutarında ortaklık payı alması ve ortaklık payını temsil eden hisse senetlerinin nama yazılı olması şartıyla değer artışı kazancı hesaplanmayacaktır.

3. Kollektif veya adi komandit şirketlerin nevi değiştirerek, sermaye şirketi haline dönüşmesi; yeni oluşan sermaye şirketinin bilânçosuna eski şirketin bilânçosunun aynen geçirilmesi ve şekil değiştiren şirket bilânçosuna göre hesaplanan öz sermaye tutarında ortaklara ortaklık payı verilmesi halinde de değer artışı kazancı hesaplanmaz. Ancak, Anonim şirkete dönüşme halinde ortaklık payını temsil eden hisse senetlerinin nama yazılı olması şarttır.

d) Arızi Kazançlar :

Gelir Vergisi Kanununun arızi kazançların tanımını yapan ve vergilendirilme biçimini belirleyen 82 nci maddesi 2361 Sayılı Kanunla değiştirilerek arızi kazançların kapsamı genişletilmiş ve istisna hadleri yeniden düzenlenmiştir.

Buna göre ;

1. Yeni düzenlemede daha önce 2 numaralı bent hükmünde yer alan ticari bir faaliyetin durdurulmasından elde edilen kazançların yanısıra, zirai bir işletmenin faaliyeti ile serbest meslek faaliyetinin durdurulması veya terk edilmesi, henüz başlanılmamış ticari, zirai veya mesleki faaliyete hiç girişilmemesi, ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılat arızi kazanç olarak vergi kapsamına alınmıştır. Ancak, ticari veya zirai bir işletmenin veya serbest meslek faaliyetinin durdurulması karşılığında elde edilen hasılatın 10.000 lirası vergi dışı bırakılmış olup, bu miktarı aşan kısım vergiye tabi tutulacaktır. (Henüz başlamamış olan ticari, zirai veya mesleki bir faaliyete hiç girişilmemesi ile ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılatın tamamı vergiye tabidir.)

2. 3 numaralı bent hükmüne yeni getirilen parantez için hükümle, kiracıya ait tesisat ve malların tahliye ve devri sırasında kiralayana veya yeni kiracıya devrinden doğan kazançların, bu bentte yer alan diğer hasılatla birlikte toplamı 10.000 lirayı aşan kısmı, arızi kazanç sayılarak vergilendirilecektir.

3. Yeni getirilen 5 numaralı bent hükmü ile, gerçek usulde vergiye tabi mükelleflerin terk ettikleri işleriyle ilgili olarak sonradan elde ettikleri kazançlar ile daha önce gider yazılan değersiz alacaklar ve karşılık ayrılan şüpheli alacakların tahsil edilmesi halinde, bu kazançların tamamı arızi kazanç olarak vergiye tabi tutulacaktır.

4. Dar mükellefiyete tabi olanların 45 inci maddede yazılı ulaştırma ve ihracat işlerini arızi olarak yapmalarından doğan kazancın tamamı arızi kazanç olarak vergiye tabi tutulacaktır.

Diğer taraftan, arızi kazançların safi miktarlarının saptanması sırasında aşağıdaki hususlar gözönünde bulundurulacaktır.

1. Maddenin birinci fıkrasının 1 numaralı bendine giren alım satım işlerinde safi kazanç, satış bedelinden, maliyet bedeli ve satış dolayısiyle yapılan giderler indirilmek suretiyle tesbit edilecektir. Bu bentte sözü geçen tavassut işinden sağlanan kazanç ise tavassut ve hizmet karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan menfaatlerin toplamından, bu iş dolayısiyle yapılan giderler indirilmek suretiyle esaplanacaktır.

2. Maddenin birinci fıkrasının 2, 3, 4 ve 5 numaralı bentlerinde yazılı işlerde safi kazanç; elde edilen hasılattan belgeyle tevsik edilen giderler indirilmek suretiyle tesbit edilecektir.

Buradaki elde edilen hasılat deyimi para ve ayınlar ile diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerin toplamını ihtiva etmektedir.

3. Dar Mükellefiyete tabi gerçek kişilerin, ulaştırma ve ihracat işlerini arızi olarak yapmalarından sağlamış oldukları kazançlar ise, Kurumlar Vergisi Kanunun 18, 19 ve mükerrer 19 uncu maddeleri hükümlerine göre tesbit edilecektir.

X _ VERGİ TEVKİFATI VE ESASLARI :

a) Vergi tevkifatı :

Gelir Vergisi Kanununun vergi tevkifatına ilişkin 94, 96 ve 105 nci maddeleri, 2361 sayılı Kanunla değiştirilerek, anılan maddelerde yer alan vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratlar ile tevkifat esasları ve tevkifat nisbetleri yeniden düzenlenmiştir.

Bu düzenlemelere göre ;

1. Serbest meslek işleri dolayısiyle, bu işleri yapan tam mükelleflere yapılan ödemelerden önceden olduğu gibi % 15 vergi tevkifatı yapılacaktır. Dar mükelleflere yapılan bu tür ödemelerde ise, vergi tevkifatı nisbeti 1.1.1981 tarihinden itibaren % 30'a yükseltilmiştir.

2. Senelere sari inşaat ve onarma işlerini yapanlara (kurumlar dahil) ödenen istihkak bedellerinden yapılacak vergi tevkifatı nisbeti % 5'e yükseltilmiş olduğundan, 1.1.1981 tarihinden itibaren yapılan istihkak ödemelerinden % 5 oranında vergi tevkifatı yapılacaktır.

3. Dar mükellefiyete tabi olanlara, telif ve patent haklarının satışı dolayısiyle yapılan ödemelerden yapılacak tevkifatın nisbeti, 1.1.1981 tarihinden itibaren % 35'e yükseltilmiştir.

4. Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 70 nci maddesinde yer alan mal ve hakların 94 ncü maddede sayılanlar tarafından kiralanması halinde, bunlar tarafından kira bedeli olarak ödenen ve elde eden yönünden gayrimenkul sermaye iradı sayılan ödemelerden vergi tevkifatı yapılması esası getirilmiştir. Buna göre, kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıflar iktisadi işletmeleri, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tesbit eden çiftçiler; yaptıkları kiralamalar nedeniyle, 1.1.1981 tarihinden itibaren kira sözleşmesinde kira bedeli olarak tesbit edilen tutar üzerinden, kira sözleşmesi yoksa söz konusu gayrimenkul sermaye iratlarını elde edenlere fiilen ödenen kira miktarı üzerinden % 25 nisbetinde vergi tevkifatı yapacaklardır.

Anılan 94 ncü madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olan gerçek ve tüzel kişiler aynı zamanda işyeri olarak kiraladıkları binalar için ödeyecekleri kira miktarının tamamı üzerinden % 25 nisbetinde vergi tevkif edeceklerdir. Ancak tüccar, serbest meslek erbabı ve çiftçiler yalnızca ticari, mesleki veya zirai faaliyetlerine ilişkin olarak kiraladıkları mal ve haklar için ödedikleri kira bedellerinden tevkifat yapacaklardır. Daha önce Gayrimenkul sermaye iratlarında İstisnalara ilişkin bölümünde açıklandığı üzere, aynı zamanda hem işyeri hem ikametgah olarak kiralanan gayrimenkuller vergi mevzuatımız açısından işyeri olarak kabul edildiğinden bu gayrimenkuller için ödenecek kiraların tamamı üzerinden tevkifat yapılacaktır. Yapılan ödemenin 1.1.1981 tarihinden önceki veya sonraki bir döneme ilişkin olması önemli olmayıp, 1.1.1981 tarihinden sonra ödeme yapılması tevkifat için yeterlidir. Anılan madde hükmü uyarınca tevkifat gerçek kişilerin gayrimenkul sermaye iratlarına ilişkin gelir vergilerine mahsuben yapılacağından, bu hükmün kurumlar vergisine tabi mükelleflerle bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu itibarla kurumların elde ettiği bu mahiyetteki iratlardan ödeme yapanlar tarafından tevkifat yapılmayacaktır. Diğer taraftan herhangi bir işletmenin aktifinde kayıtlı gayrimenkul veya hakların kiraya verilmesi karşılığında elde edilen gelir, Gelir Vergisi Kanunu yönünden ticari kazanç olarak kabul edildiğinden, gayrimenkul sermaye iradı niteliğinde olmayan bu tür ödemelerden de söz konusu tevkifat yapılmayacaktır.

5. Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 75 nci maddesinin 2 nci fıkrasının 4 numaralı bendinde yer alan ve Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellefiyete tabi kurumların ticari bilançolarına göre doğan kârdan, Kurumlar Vergisi düşüldükten sonra kalan kısım (bu hüküm 2361 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 9 uncu maddesi uyarınca söz konusu kurumların 1980 takvim yılı kazançları hakkında da uygulanacaktır.) ve dar mükellefiyete tabi gerçek kişilerle, Türkiye'de işyeri veya daimi temsilcisi bulunmayan ve Kurumlar dışında kalan tüzel kişilere ödenen kâr paylarından % 20 vergi tevkifatı yapılacaktır.

6. 94 ncü maddenin birinci fıkrasının 8 numaralı bendinde dağıtılsın veya dağıtılmasın, Kurumların yabancı ülkelerde elde ettikleri kazançlar ile Türkiye'de elde ettikleri iştirak kazançları dışında kalan Kurumlar Vergisinden muaf veya müstesna kazanç ve iratlarından % 33.1/3 oranında tevkifat yapılması öngörülmektedir. Kabul edilmiş bulunan % 50 Kurumlar Vergisi oranı ve "Vergi alacağı" sisteminin işleyişinde (Kurumlar yönünden vergiden muaf ve müstesna kazanç ve iratlar ortakları yönünden menkul sermaye iradı olarak vergiye tabi bulunduğundan) ortakların alacakları kâr paylarının kaynağı ile ilgilenmeyip uygulamada kolaylık sağlamak ve vergi alacağı mahsubunun aksaksız ve anlaşmazlık yaratmıyacak bir şekilde işlenmesini sağlamak için, bu hüküm getirilmiştir.

Bilindiği gibi Kurumlar Vergisinden muaf veya müstesna tutulan kazançlar Kurumlar Vergisi matrahına dahil edilmemekte ve Kurumlar Vergisine tabi tutulmamaktadır. Ancak, bu kazançlar daha sonra dağıtıldıkları zaman elde edenler yönünden kâr payı olarak Gelir Vergisi sistemimize dahil olmakta ve bunlar üzerinden de Kurumlar Vergisine tabi kazançlarla birlikte vergi alacağı hesaplanmaktadır. Kurumlar Vergisi alınmadan vergi alacağı fiilen mevcut olamıyacağı için uygulamada bu aksaklığı önlemek amaciyle, ileride bu ¨har paylarını elde ederek vergi alacağından yararlanacakları için ödenmemiş verginin mahsubuna imkân vermemek üzere bu kazançlar üzerinden % 33 1/3 oranında tevkifat yapılması esası getirilmiştir. mükellefin bu tür kazançlarından doğan kâr paylarına ilişkin mahsup ve iade işlemleri de Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik mükerrer 122 nci maddesi hükümlerine göre yapılacaktır.

Tevkifatın yapılması için kazancın dağıtılıp dağıtılmaması önem arzetmektedir. Kurumlar, Vergisi matrahlarını tesbit ettikten sonra, bu matrah dışında kalan ve yukarıda belirtilen kazanç ve iratlar üzerinden Kurumlar Vergisi beyannamesinin verilme süresi içinde mezkür tevkifatı yapacaklar ve ertesi ayın 20 nci günü akşamına kadar muhtasar beyanname ile vergi dairesine yatıracaklardır. söz konusu kazanç ve iratların dar mükelleflere dağıtılması halinde daha önce yapılan tevkifat % 60 nisbetinde tamamlanacaktır.

Öte yandan, yatırım indiriminden faydalanan kurumlara tanınmış olan ve ortaklara intikali mümkün bulunmayan yatırım indirimi istisnası, Kurumlar Vergisinin hesaplanması sırasında kurum kazancından indirilmesi nedeniyle, indirilen bu kısım, ortaklar bakımından menkul sermaye iradı vasfını kazanmakta, dolayısiyle kurum kazancından indirilen söz konusu kâr hisselerinden de % 33 1/3 oranında tevkifat yapılarak vergi Dairesine yatırılması gerekmektedir.

İştirak kazançlarının bu tevkifatın dışında bırakılmasının nedeni iştirakçi kurumun elde ettiği bu tür kazançların daha önce kendisine iştirak olunan kurum tarafından % 50 Kurumlar Vergisine tabi tutulmuş olması ve vergi alacağının mahsubu açısından hiç bir aksaklığın mevcut bulunmamasıdır.

Bilindiği üzere, kurumların yabancı memleketlerde elde ettiği kazançlar Türkiye'de Kurumlar Vergisi matrahına dahil edilerek üzerinden Kurumlar Vergisi hesaplanmakta ve ödenmektedir. Ancak, bu kazançların genellikle daha önce elde edildikleri ülkelerde vergiye tabi tutulmaları nedeniyle 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 43 ncü maddesi uyarınca yabancı memleketlerde Kurumlar Vergisi ve benzeri vergiler, bu kazançlar üzerinden Türkiye'de alınacak Kurumlar Vergisinden fazla olmamak şartıyla mahsup edilmektedir. Bunun tek istisnası, kambiyo mevzuatı gereğince Türkiye'de getirildiğinin tevsik edilmesi kaydıyla yurtdışında yapılan inşaat, onarma ve montaj işleriyle teknik hizmetlerden sağlanan kazançlar olmaktadır.

Kurumların, yabancı memleketlerde yaptığı inşaat, onarma ve montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağladığı ve kambiyo mevzuatı gereğince döviz olarak Türkiye'ye getirildiği tevsik edilen kazançlar üzerinden tevkifat yapılmayacaktır.

Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 2362 Sayılı Kanunla değişik mükerrer 8 nci maddesinde yer alan, finansman fonu tamamen Kurumlar Vergisinden istisna edilmiş bir kazanç olmayıp emanet bir para ve geçici bir istisna olduğu ve kurum kazancından ayrıldığı yılı takip eden yıl yatırım indirimine dönüşüp tevkifata tabi tutulacağından, yukarıda yazılı tevkifat finansman fonu olarak kurum kazancından ayrılan bu kazançlar için de söz konusu değildir.

7. Tahvilat ve mevduat faizleri ile faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kâr paylarından yapılacak tevkifat oranı % 25 dir. Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 105 inci maddesinin 7 numaralı bendini parantez içi hükmünde tahvilat ve mevduat faizleri ile faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kâr paylarından yapılacak vergi tevkifatı oranını % 30'a kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkili kılınmış olmakla beraber, bu yetki kullanılmadığından, mezkür ödeneklerden % 25 vergi tevkifatı yapılacaktır.

8. 94 ncü maddeye yeni getirilen 12 numaralı bent hükmü ile zirai kazançlarda ziraii ürünlerin alış bedeli üzerinden % 5 tevkifat yapılması esası getirilmektedir. Sözkonusu bent hükmüne göre Gelir Vergisi Kanununun 94 ncü maddesi uyarınca tevkifat yapmak zorunda olanlar, zirai kazanç ölçülerini tesbit eden kararnamelerde yer alan zirai mahsülleri çiftçilerden satın aldıkları esnada nakten veya hesaben ödeyecekleri alış bedelleri üzerinden, bu çiftçilerin Gelir Vergilerine mahsuben % 5 vergi tevkifatı yapmak ve kestikleri ve vergileri süresi içinde muhtasar beyanname ile vergi dairesine bildirerek ödemek zorundadır. Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 11 nci maddesinin son fıkrası hükmüne göre gerçek usulde veya götürü gider usulde vergiye tabi zirai ka-zanç sahipleri ile küçük çiftçi muaflığından faydalanan çiftçilerin sattıkları zirai ürünlerin bedelleri üzerinden de bu tevkifat yapılacaktır. Söz konusu zirai ürünlerin ticari kazanç sahipleri veya kurumlar tarafından satılması halinde herhangi bir zirai kazanç mevcut olmadığı için tevkifat yapılmayacaktır.

Diğer taraftan yaş meyva sebze komisyonculuğu ile uğraşanlar her ne kadar komisyoncu adı altında faaliyet göstermekteyseler de müstahsilden aldıkları ürünler için müstahsil makbuzunu bizzat kendileri düzenledikleri ve satın alan kimseye bu ürünleri kendi faturaları ile devrettiklerinden, Vergi Kanunları yönünden yaptıkları iş bir alım-satım faaliyeti niteliğinde bulunmaktadır. Bu nedenle komisyoncu adı altında çalışmakla beraber faaliyeti alım-satım niteliğinde olan bu şahıslarda çiftçilerden satın alacakları zirai ürünlerin bedellerinden tevkifat yapmak zorundadırlar. Vergi Usul Kanununda yapılan değişiklikle vergilemede vergiyi doğuran olayın gerçek niteliği esas alındığı ve canlı hayvanların müstahsilleri tarafından kestirilerek et olarak satılması hali gerçek yönüyle canlı hayvan satışı niteliğinde olduğundan bu halde de tevkifat yapılacaktır.

Diğer taraftan; 1980 ve daha önceki yıllarda satın alınarak satıcı lehine tahakkuk ettirilmiş, ancak henüz ödenmemiş olan zirai ürün bedellerinin 1981 ve daha sonraki yıllarda ödenmesi halinde ödeme sırasında vergi tevkifatı yapılmayacaktır.

Tevkifat yapılacak zirai ürün türlerini gösteren Zirai Kazanç Ölçülerine ilişkin kararname 16.3.1979 gün ve 16580 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış bulunmaktadır.

b) Vergi Tevkifatı Esasları :

Gelir Vergisi Kanununun iratlarda vergi tevkifatını düzenleyen 96 ncı maddesi hükmü kaldırılarak, bu hüküm yerine 2361 sayılı Kanunla vergi tevkifatında uyulacak esaslara ilişkin hükümler getirilmiştir.

1. Yeni hükümle, 94, 104 ve 105 nci maddelere göre yapılacak vergi tevkifatı, nakten veya hesaben yapılacak ödemelere uygulanacaktır.

2. Hesaben ödeme, vergi tevkifatına tabi tutulacak kazanç ve iratları ödeyenleri istihkâk sahibine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri veya bu istihkâkları ödeyenlerin hesaplarına gider kaydedilmeyi ifade etmektedir.

3. Ücretler dışında kalan ödemelerden vergi tevkifatı, ödemenin gayrisafi tutarı üzerinden yapılacaktır.

Ücretler ve diğer vergi tevkifatına tabi tutulacak ödemelerde kesilmesi gereken vergiyi ödemeyi yapan üstlenmiş ise, ödemenin brütü bulunacak ve bulunan brüt üzerinden vergi tevkifatı yapılacaktır.

4. Diğer taraftan, 94 ncü madde gereğince tevkifat yapmak zorunda olanların, anılan maddede yazılı ödemelerden gerekli tevkifatı yapmamaları ve vergi dairesine yatırmamaları halinde, vergi sorumlusu sıfatiyle tevkif etmeleri gereken verginin ve uygulanacak cezanın genel hükümler çerçevesinde öncelikle tevkifat yapmakla yükümlü bu kişilerden aranacağı tabiidir.

4. Bakanlar Kurulu Kararlarına Dayanılarak Net Ödenen Ücretler :

Bakanlar Kurulu Kararlarına dayanılarak, 657 ve 926 Sayılı Kanunlara tabi olanlar aylıklarının % 20 si oranında ve avans olarak yapılan ödemelerin bu konuda yeni düzenlemeler yapılıncaya kadar net ödenmesine devam edilecektir.

5. Vergi tevkifatı sırasında, tevkif edilen verginin lira kesirleri nazara alınmayacaktır.

XI _ VERGİNİN HESAPLANMASI :

Gelir Vergisi Kanununun 104 üncü maddesi 2361 Sayılı Kanunla değiştirilerek, verginin hesaplanmasından cetvel uygulaması kaldırılmıştır.

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 104 üncü maddesine göre, verginin nasıl hesaplanacağı aşağıda açıklanmıştır.

a) Yıllık Beyanname Veren veya Götürü Kazanç ve Ücreti Olan Mükelleflerin Vergilerinin Hesabı :

Yıllık Beyanname ile beyan edilen kazanç ve iratlar ile götürü usulde tesbit edilen kazanç ve ücretler için yıllık vergi, matrahtan mükellefin medeni durumuna göre 2361 Sayılı Kanunla değiştirilen 31 inci maddede öngörülen indirim tutarları toplamı düşülmek suretiyle bulunacak miktara, Gelir Vergisi Kanununun aynı Kanunla değişik 103 üncü maddesinin yer alan vergi nisbetleri uygulamak suretiyle hesaplanacaktır.

b) Ücretlerde Verginin Hesaplanması :

Yukarıda da belirtildiği üzere; ücretlerin vergilendirilmesinde de, 1.1.1981 tarihinden itibaren vergi cetveli kullanılmayacaktır.

Vergi, ücretin ödeme dönemine göre, yıllık, aylık ve günlük ücret matrahından, bu dönemler için öngörülen genel, özel ve varsa sakatlık indirimleri tutarı düşüldükten sonra, 103 üncü maddede yer alan vergi oranı uygulanmak suretiyle hesaplanacaktır.

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 104 üncü maddesine göre, ücretlerin vergilendirilmesinde esas prensip, ücretin yıllık tutarının vergisinin hesaplanması ve ödeme dönemlerine göre, aylık ödemelerde bu vergi 12'ye bölünerek, günlük ödemelerde ise aylık vergi 30'a bölünerek tevkif edilecek verginin tesbitidir.

Diğer taraftan 36 ncı maddede belirtildiği üzere, indirimler, aile durumu sual varakasının ibraz edildiği veya vergi karnesini muhafaza eden işveren tarafından yapılan ödemelere uygulancak, bunun dışında kalan işverenler tarafından yapılan ödemelere uygulanmayacaktır.

Aile durumu sual varakası veya vergi karnesini muhafaza eden işveren tarafından yapılan ücret ödemelerinde; Gelir Vergisi Kanununun 36 ncı maddesine göre, günlük dönemler itibariyle ücret ödenmekte ise, günlük olarak belirlenen genel özel ve varsa sakatlık indirimi ücret matrahından düşülmek suretiyle; aylık dönemler itibariyle ücret ödenmekte ise, bu dönem için öngörülen genel, özel ve varsa sakatlık indirimi ücret matrahından düşülmek suretiyle kalan miktar üzerinden vergi tarifesine göre vergi hesaplanacaktır. İndirimleri uygulayan işverenler tarafından, indirimlerin uygulandığı dönemin dışında yapılan ödemelere, indirim uygulanmayacaktır.

İşverenler, özel indirimden tam olarak faydalanacak evli hizmet erbabı kadından, eşinin ücretli olarak çalışmadığını gösterir, eşi ve kendisi tarafından imzalanmış bir belge almak, bunları saklamak ve istenildiğinde ibraz etmek zorundadırlar.

Hizmet erbabının bu konudaki değişiklikleri anında işverene bildirmek zorunda olduğu tabiidir.

Ancak uygulamada hizmet erbabına çeşitli ödeme dönemleri itibariyle çeşitli adlar altında muayyen ve gayrimuayyen ücret ödemeleri yapıldığı gözönünde tutularak vergilemede basitlik sağlanabilmesi için ücretlerde vergi tevkifatı hizmet erbabına takvim yılı başından itibaren yapılan her türlü ücret ödemelerinin safi tutarları toplamı değişik 103 ncü maddede yer alan tarifenin aynı gelir dilimi içinde kaldığı sürece o nisbeti, aştığı anda ise aşan kısım sonra gelen dilimin nisbeti üzerinden yapılabilecektir.

Bu takdirde işverenlerin ücret ödemelerine ilişkin olarak, düzenleyecekleri ücret bordrolarında, hizmet erbabına o takvim yılı içinde daha önce yaptıkları ücret ödemelerinin safi tutarları toplamına göstermeleri zorunludur.

XII _ HİZMET ERBABININ NET ÜCRETLERİNDE GELİR VERGİSİ KANUNUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER NEDENİYLE MEYDANA GELECEK ARTIŞIN ÖDENMESİ :

Bilindiği gibi, Gelir Vergisi Kanununda 2361 sayılı kanunla yapılan değişiklikler sonucu, hizmet erbabının net ücretlerinde meydana gelecek artışların nasıl ödeneceği, aynı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 13 ve 14 ncü maddelerde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Buna göre :

a) Geçici 14 ncü madde kapsamı dışında kalan tüm hizmet erbabın 1981 takvim yılı Ocak ve Şubat ayları net ücretlerinde Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklikler dolayısıyle meydana gelecek artışlar, işverenler tarafından hizmet erbabına 1981 mali yılı içinde Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek tarihlerde ve tayin edilecek usul ve esaslara göre ödenecektir. İşverenler, bu aylara ilişkin olarak yapacakları her türlü ücret ödemelerini eski ve yeni hükümlere göre düzenleyecekleri iki ayrı bordroda gösterecekler; net ücretlerinde artış olan hizmet erbabına eski hükümler üzerinden hesapladıkları, artış olmayan hizmet erbabına ise (meselâ, daha önce sakatlık istisnasından faydalananlar gibi), yeni hükümlere göre hesapladıkları net ücretleri ödeyeceklerdir.

Şu kadar ki, hizmet erbabına aynı dönemde günlük veya aylık ücret ödemeleri dışında ikramiye gibi başkaca ücret ödemeleri de yapılmışsa, net ücretlerde artış, yapılan ücret ödemelerinin tamamının, eski hükümlere göre bulunacak vergilerinin toplamı ile yeni hükümlere göre bulunacak vergilerin toplamı mukayese edilerek tesbit edilecektir.

İşverenler, yeni hükümlere göre teşekkül eden vergi matrahını ve kestikleri vergileri muhtasar beyannamelerle süresi içinde vergi dairelerine bildirecekler ve ödeyeceklerdir.

Geçici 14 ncü madde kapsamı dışında kalan tüm hizmet erbabının net ücretlerinde Gelir Vergisi Kanununda yapılan ve 1.1.1981 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikler nedeniyle meydana gelen artışlar 1.3.1981 tarihinden itibaren hizmet erbabına ödenecektir. 1981 yılının Ocak ve Şubat aylarına ilişkin olup hizmet erbabına ödenmeyen farklar ise, işverenler tarafından emanet hesabına alınarak daha önce belirtildiği gibi 1981 mali yılı içinde Bakanlar Kurulunun tesbit edeceği tarihlerde ve gene Bakanlar Kurulunca tayin edilecek usul ve esaslara göre istihkak sahiplerine ödenecektir.

Öte yandan; 657, 926 ve 1765 sayılı Kanunlara tabi olan hizmet erbabı ile Milli Güvenlek Konseyinin 3 numaralı kararı uyarınca % 70 zam alan hizmet erbabının ücretlerine Geçici 13 ncü madde hükümlerinin uygulanacağı açıktır.

b) 12.9.1980 tarihinden önce yürürlüğe girmiş olan ve halen de uygulanmakta bulunan toplu iş sözleşmelerinden Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklikler dolayısıyla meydana gelecek artışlar, toplu iş sözleşmeleri sona erinceye kadar, işverenler tarafından hizmet erbabına ödenmeyecek ve işverenler bu farkları ücretin ödendiği aynı takip eden ay sonuna kadar T.C. Merkez Bankasında açılacak hesaba, T.C. Merkez Bankası şubesi bulunmayan yerlerde T.C. Merkez Bankasına aktarılmak üzere T.C. Ziraat Bankası şubelerine yatıracaklardır. İşverenler söz konusu farkları anılan hesaba yatırırken, istihkak sahibi hizmet erbabının adlarını ve hesaba yatırılan ücret artışı tutarlarını gösterir bir listeyi de ilgili banka şubesine tevdi edeceklerdir, Toplu iş sözleşmesine tabi olmamakla birlikte (toplu iş sözleşmelerinde kapsam dışı olduğu belirtilen personel ile toplu iş sözleşmesini imzalayan sendikaya tabi olmayan hizmet erbabı ve yönetici, büro personeli gibi) aynı işyerinde toplu iş sözleşmesine paralel olarak zam alan kapsam dışı hizmet erbabının net ücretlerinde meydana gelen artışlar da aynı esasa tabi olacaktır. Kapsam dışı hizmet erbabı açısından sözkonusu zammın toplu iş sözleşmesinden önceki veya sonraki bir tarihte yapılmış olması ve toplu iş sözleşmesi ile aynı miktar veya oranda olmaması önemli değildir.

Hizmet erbabının net maaşlarında meydana gelecek artış, önceki (a) bölümünde açıklanan esaslar çerçevesinde tesbit edilecektir. İşverenler yeni hükümlere göre teşekkül eden stopaj matrahı ile kestikleri vergi tutarlarını süresi içinde muhtasar beyanname ile vergi dairelerine beyan ederek ödeyeceklerdir.

Diğer taraftan T.C. Merkez Bankasında toplanacak bu farklar, 1982 mali yılı sonuna kadar Bakanlar Kurulunca kararlaştırılacak tarihlerde ve tesbit edilecek usul ve esaslara göre hak sahiplerine ödenecektir.

T.C. Merkez Bankasına yatırılması gereken farkları süresi içinde yatırmayan işverenler hakkında, yatırılması gereken farkların iki misli ceza hükmolunacak; farkların ve cezanın tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü hakkında kanun hükümleri uygulanacaktır.

c) Genel Bütçe'ye Dahil Dairelerde Çalışan Hizmet Erbabının Ücretlerinde Meydana Gelen Artışın Ödenmesi :

Genel Bütçe'ye dahil dairelerde görevli Geçici 13 ncü madde kapsamına giren hizmet erbabına eski esaslara göre hesaplanarak ödenen ücretler için, işverenler ayrıca 28.2.1981 tarihine kadar yeni esaslara göre ücret bordrosu düzenleyeceklerdir. Bu şekilde ücretli lehine doğacak farklar, bilahare Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek esaslar dahilinde ödenmek üzere Bütçe Gelirleri Hesabına zimmet Adi Emanetler Hesabına matlup kaydedilmek suretiyle muhasebeleştirilecektir.

Geçici 14 ncü madde kapsamına giren hizmet erbabından bu tebliğin yayınlandığı tarihe kadar eski esaslara göre net ücretleri hesaplanıp ödenenler için de yukarıdaki açıklamalara göre işlem yapılacaktır. Bu tebliğin yayınlandığı tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise yeni esaslara göre hesaplanacak miktarlar bütçe Gelirleri Hesabına matlup, bu miktar ile eski hükümlere göre hesaplanacak miktar arasındaki fark bilahare Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek esaslar dahilinde ödenmek üzere Adi Emanetler Hesabına matlup kaydedilecektir.

d) Katma Bütçeli Daielerde Çalışan Hizmet Erbabının Ücretlerinde Meydana Gelen Artışın Ödenmesi :

Katma bütçeli dairelerde görevli Geçici 13 ncü madde kapsamına giren hizmet erbabının yeni esaslara göre hesaplanan Gelir Vergisi vergi dairesi adına; bu miktar ile eski esaslara göre hesaplanacak gelir vergisi miktarı arasındaki fark bilahare Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek esaslar dahilinde ödenmek üzere kuruluşlar adına, Adi Emanetler Hesabına matlup kaydedilmek suretiyle muhasebeleştirilecektir. Vergi dairesi adına Adi Emanetler Hesabına alınan Gelir Vergisi süresi içinde ilgili vergi dairesine yatırılacaktır.

Geçici 14 ncü madde kapsamına giren hizmet erbabından bu tebliğin yayınlandığı tarihe kadar eski esaslara göre net ücretleri hesaplanıp ödenenler için de yukarıdaki açıklamalara göre işlem yapılacaktır. Bu tebliğin yayınlandığı tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise, yeni esaslara göre hesaplanacak Gelir Vergisi miktarı süresinde ilgili vergi dairesine yatırılmak üzere, vergi dairesi adına; bu miktar ile eski esaslara göre hesaplanacak miktar arasındaki fark bilahare Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek esaslar dahilinde ödenmek üzere ilgili kuruluşlar adına Adi Emanetler Hesabına matlup kaydedilmek suretiyle muhasebeleştirilecektir.

Katma bütçeli saymanlıklarca eski esaslara göre hesaplanan Gelir Vergisi bu tebliğin yayınlandığı tarihe kadar ilgili vergi dairesine muhtasar beyanname ile beyan edilip yatırılmış ise, bu miktar ile yeni esaslara göre hesaplanacak Gelir Vergisi arasındaki fark miktarı Vergi Usul Kanununun düzeltme ile ilgili hükümlerine göre, toplu düzeltme yolu ile vergi dairelerince katma bütçeli saymanlıklara iade edilecek ve bu saymanlıklarca da bilahare hak sahiplerine ödenmek üzere ilgili kuruluşlar adına Adi Emanetler Hesabına matlup kaydedilecektir.

e) Yukarıda (b) bölümünde belirtilen hizmet erbabının ücretleri, toplu iş sözleşmesi hükümlerinin sona erdiği tarihten itibaren, yeni esaslara göre tesbit edilecek net tutarlar üzerinden ödenecektir.

XIII _ GÖTÜRÜ USULDE TESBİT EDİLEN TİCARİ VE SERBEST MESLEK KAZANÇLARINDA VERGİNİN TAHAKKUKU ve ÖDENMESİ :

2361 Sayılı Kanunun 73, 74 ve 82 nci maddeleri ile götürü usulde tesbit olunan ücretlerin vergilendirilmesine paralel olarak, götürü usulde tesbit edilen ticari ve serbest meslek kazançlarının da, faaliyetin icra olunduğu takvim yılının Nisan ayında tahakkuk ettirilmesi ve tahakkuk eden verginin Nisan, Ağustos ve Aralık aylarında olmak üzere üç eşit taksitte ödenmesi öngörülmüştür.

Takvim yılı içinde işe başlayanlar (muaflık şartlarını kaybedenler dahil), diledikleri takdirde işe başladıkları takvim yılına ait tahakkuk eden vergileri, ertesi yılın Gelir Vergisi ile birlikte üç eşit taksitte ödeyebileceklerdir.

XIV _ ORTALAMA KAR HADDİNDE YENİ ESASLARIN UYGULANMASI :

2361 Sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesi gereğince Gelir Vergisi Kanununun anılan Kanunla değişik 111 nci maddesinin (B) fıkrasında yeralan "Asgari Gayrisafi Hasılat Esası", bu fıkra kapsamına giren mükelleflerin 1980 takvim yılı kazançlarına da uygulanacaktır.

XV _ GEÇMİŞ YILLARA AİT VERGİLER :

2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa Geçici 1 nci madde olarak getirilen hükümle, 1981 takvim yılından önceki dönemlerde elde edilen kazanç ve iratlar (götürüler dahil) ile ücretlere ve 1981 mali yılından önceki dönemlerde elde edilen götürü ücretlere ait vergilerin, aksine hüküm olmadıkça eski hükümlere göre alınması öngörülmüştür.

Bu hüküm uyarınca, 1980 takvim yılına ilişkin olarak elde edilen ve 1981 yılı Mart ayında yıllık beyanname ile beyan edilerek vergilendirilecek olan kazanç ve iratlar, aksine hüküm olmadıkça Gelir Vergisi Kanununun 1.1.1981 tarihinden önceki hükümleri uyarınca vergiye tabi tutulacaktır. Ayrıca, 1.1.1981 tarihiden önceki dönemlerde hak kazanılan ve gerçek usulde vergiye tabi tutulacak olan ücretlerin vergilerinin de, 1.1.1981 tarihinden önceki hükümlere göre hesaplanması gerekmektedir.

Öte yandan, 1980 takvim yılına ait olan ve 1981 yılı Nisan ayında vergileri tahakkuk ettirilecek olan götürü ticari kazançlar ile götürü serbest meslek kazançları hakkında, Gelir Vergisi Kanununun 1.1.1981 tarihinden önceki hükümleri uygulanacaktır.

Bilgi edinilmesini ve gereğince işlem yapılmasını rica ederim.

(*) Güncelliği kalmamıştır.

İçerik 1:

24.12.1980 gün ve 2361 Sayılı Kanunla, Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişikliklere ilişkin olarak, ilk anda doğabilecek tereddütleri önlemek amacıyla aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

I _ İSTİSNA ve MUAFLIKLAR :

a) Dar Mükelleflere İlişkin Menkul Kıymet Satış Kazancı, Mevduat Faizi İstisnaları ve İhracat Muaflığı :

Gelir Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde yer alan, dar mükelleflerin menkul kıymet satışından doğan kazançları ile mevduat faizlerinin Gelir Vergisi dışında bırakılmasına ilişkin hüküm 2361 Sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile kaldırılmış bulunmaktadır.

Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 7/1 nci maddesinin parantez içi hükmünde yer alan ve ihraç edilmek üzere Türkiye'de satın aldıkları veya imal ettikleri malları Türkiye'de satmaksızın yabancı memleketlere gönderen dar mükelleflerin bu işlerden doğan kazançlarını vergi dışı bırakan hüküm de 2361 Sayılı Kanunun 3 ncü maddesiyle kaldırılmıştır.

Değişikliğin yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1981 tarihinden itibaren elde edilecek söz konusu kazanç ve iratlar, Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümleri gereğince vergiye tabi tutulacaktır.

b) Esnaf Muaflığı :

Gelir Vergisi Kanunun vergiden muaf esnafa ilişkin 9 ncu maddesinde yapılan değişiklikle;

1. Gıda maddelerinin pazar takibi suretiyle satışını yapanlar,

2. Köylerde bir işyeri açmak suretiyle perakende ticaret işiyle uğraşanlar,

3. 60 yaşını doldurmuş küçük sanat ve gezici perakende ticaret erbabı,

esnaf muaflığı kapsamından çıkarılmışlardır.

Yukarıda sayılan işlerle uğraşanlar 1 Ocak 1981 tarihinden itibaren götürü usule tabi olmanın diğer şartlarını taşımaları kaydıyla götürü usulde Gelir Vergisi mükellefi olarak vergiye tabi tutulacaklardır.

Ayrıca, ticaret ve sanat erbabının esnaf muaflığından yararlanabilmeleri için 9 ncu maddenin ilgili bentlerinde yazılı şekil ve surette çalışmaları yanında yıllık alış, satış veya hasılat tutarlarının, götürü usule tabi olmanın özel şartlarını belirleyen 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik 48 nci maddesinde yazılı hadlerin yarısını aşmaması gerekir. Buna göre, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik 9 ncu maddesindeki şartları taşısalar bile; yıllık alış, satış veya hasılat tutarları 48 nci maddedeki hadlerin yarısını aşanlar esnaf muaflığından faydalanamayacaklar ve götürü usulde vergilendirileceklerdir. Şu kadar ki 9 ncu maddede yazılı şekil ve surette çalışan ticaret ve sanat erbabının yıllık alış, satış veya hasılat tutarlarının 48 nci maddede yazılı hadlerin iki katını aşması durumunda bu mükellefler gerçek usulde vergilendirileceklerdir.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununa 2361 sayılı Kanunla eklenen Geçici 2 nci madde hükmü gereğince; 1980 takvim yılında esnaf muaflığından yararlanmakla birlikte alış, satış veya hasılat tutarları değişik 48 nci maddede yazılı hadlerin yarısını aşmayan ticaret ve sanat erbabı; esnaf muaflığına ilişkin şartları taşımaları kaydiyle 1981 yılında da muafiyetten yararlanabileceklerdir. 1980 yılı içindeki alış, satış veya hasılat tutarları mezkûr hadlerin yarısını aşmakla birlikte iki katını aşmayan ticaret ve sanat erbabı 1981 yılında götürü usulde, iki katını aşanlar ise gerçek usulde vergilendirileceklerdir.

Diğer taraftan, 9 ncu maddede sayılan şartları haiz olduğu halde Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerine devamlılık ve bağlılık arz edecek şekilde faaliyette bulunanlar da esnaf muaflığından istifade edemeyeceklerdir.

Yapılan değişiklikle esnaf muaflığının kapsamı dışında bırakılan bu mükellefler Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre yukarıdaki açıklamalar gereğince götürü veya gerçek usulde mükellefiyetlerini tesis ettireceklerdir. Ancak, bu mükellefler, Gelir Vergisi Kanununun değişik 117 ve Mükerrer 117 nci maddelerinin uygulanması bakımından takvim yılı içinde işe başlamış kabul edileceklerdir.

c) Küçük Çiftçi Muaflığı :

Bilindiği üzere; 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 11 nci maddesine göre ticari ve mesleki kazançları dolayısıyla gerçek usulde Gelir Vergisine tabi olanlar 12 ve 13 ncü maddelerde yazılı muaflık ölçülerinin yarısını aşmamak şartı ile küçük çiftçi muaflığından yararlanabilmekte idiler. 2361 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle getirilen yeni hüküm gereğince bu mükellefler 1.1.1981 den itibaren küçük çiftçi muaflığından faydalanamayacaklardır.

Aynı maddede yapılan bir diğer değişiklik uyarınca bir biçerdöver veya benzeri mahiyetteki bir motorlu araca veya 25 beygir gücünden fazla bir adet traktöre yahut toplam güçleri 25 beygir gücünü aşan birden fazla traktöre sahip olan çiftçiler de küçük çiftçi muaflığından faydalanamayacaklardır. Bu şekilde küçük çiftçi muaflığı kapsamı dışında kalan çiftçiler 1981 yılında götürü gider usulünde veya diledikleri takdirde, gerçek usulde Gelir Vergisine tabi tutulacaklardır.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun küçük çiftçi muaflığında İşletme büyüklüğü ölçülerini belirleyen 12 nci maddesinde yapılan düzenleme ile 1.1.1981 tarihinden itibaren zirai mahsul grup sayıları artırılmış ve büyüklükler yeniden tespit edilmiş; satış hasılatı ölçüsünü düzenleyen 13 ncü maddede yapılan değişiklikle de daha önce balıkçılar için 75.000 lira, diğerleri için 60.000 lira olan satış tutarı ölçüsü 250.000 lira olarak belirlenmiştir.

Bilindiği gibi, muaflık şartlarını kaybedenler, müteakip takvim yılından itibaren Gelir Vergisine tabi olmaktaydılar. Ancak, Gelir Vergisi Kanununun muaflıktan mükellefliğe geçişle ilgili 14 ncü maddesinde yapılan değişikliğe göre yıl içinde satış hasılatı veya işletme büyüklüğü yönünden muaflık sınırını aşanlar, o takvim yılı başından itibaren mükellefiyete gireceklerdir. Dolayısıyle 1.1.1981 tarihinden itibaren 250.000 liraya yükseltilmiş bulunan satış tutarı ölçüsünü ve tesbit edilen yeni işletme büyüklüğü ölçülerini aşmayanlar 1981 yılında küçük çiftçi muaflığından faydalanacaklardır. Çiftçilerin gelir vergisi karşısında küçük çiftçi olup olmadıkları Gelir Vergisi Kanununun değişik 12 ve 13 ncü maddelerinde yazılı işletme büyüklüğü ve yıllık satış tutarı ölçüleri ayrı ayrı nazara alınarak tayin edilecektir. Bu ölçülerden herhangi birini aşanlar küçük çiftçi muaflığından faydalanamayacaklardır.

Diğer taraftan Gelir Vergisi Kanununun 11 nci maddesine eklenen son fıkra hükmüne göre küçük çiftçi muaflığı, aynı Kanunun 94 ncü maddesi uyarınca Zirai ürünlerin alış bedelleri üzerinden yapılacak tevkifata şamil bulunmadığından, küçük çiftçi muaflığından faydalanan çiftçilerin sattıkları zirai ürünlerin bedellerinden de sözkonusu tevkifat yapılacaktır.

d) Göçmen ve Mülteci Muaflığı :

Gelir Vergisi Kanununun 17 nci maddesinde yer alan göçmen ve mülteci muaflığında yapılan değişiklik, yalnızca 6.000 liralık haddin 60.000 liraya yükseltilmesine ilişkin olup, bunun dışında daha önce yayınlanmış Tebliğlerde yer alan esaslar gereğince işlem yapılacaktır.

e) Serbest Meslek Erbabında Yaşlılık Muaflığı, Zirai Kazançlarda ve Maden Suları Kazançlarında İstisna :

1. Serbest Meslek Erbabında Yaşlılık Muaflığı :

2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun Mükerrer 17 nci maddesinde yer alan serbest meslek erbabında yaşlılık muaflığına ilişkin hüküm, yürürlükten kaldırılmıştır. Bu nedenle, 60 yaşını doldurmuş serbest meslek erbabı, götürü usule tabi olmanın şartlarını taşımaları kaydıyla, 1.1.1981 tarihinden itibaren götürü usulde vergilendirilecektir.

2. Zirai Kazançlarda İstisna :

2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun zirai kazançlarda istisnayı düzenleyen 19 uncu maddesi hükmü yürürlükten kaldırılmıştır. Bu nedenle 10.000 lirayı aşmayan safi zirai kazanca uygulanan 2.500 liralık istisna, 1981 ve takip eden takvim yıllarına ilişkin zirai kazançlara uygulanmayacaktır.

3. Maden Suları Kazançları İstisnası :

2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 20 nci maddesinde yer alan maden suları kazançlarına ilişkin istisna hükmü, kaldırılmıştır. Bu nedenle, maden suları kazançları istisnasından yararlananlar, 1.1.1981 tarihinden itibaren mükellefiyetle ilgili ödevlerini yerine getirmek zorundadırlar.

f) Serbest Meslek Kazançlarında İstisna :

Gelir Vergisi Kanununun serbest meslek kazançlarında istisnayı düzenleyen 18 nci maddesinde yapılan değişiklikle, istisna kapsamına mucitlerin ihtira beratları ve müelliflerinde fakülte, akademi ve yüksek okullarda yayınlanan bilimsel mahiyetteki makaleleri karşılığında elde ettikleri hasılat eklenmiş; ayrıca istisna edilecek hasılat miktarı, yurt içinde elde edilenler için 10.000 liradan 200.000 liraya; yurt dışında elde edilenler için de 40.000 liradan 400.000 liraya yükseltilmiştir. Yapılan diğer bir değişikliklede, maddede sayılan kazançların arızi olarak elde edilmesi halinde mezkûr istisnadan faydalanılacağı hususuna açıklık getirilmiştir.

g) Gayrimenkul Sermaye İratlarında İstisna :

Gelir Vergisi Kanunu'nun 21. maddesinde 2361 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle binaların mesken olarak kiraya verilmelerinden bir takvim yılı içinde elde edilen ve toplamı 120.000 lirayı aşmayan gayrisafi hasılatın, 40.000 lirası gelir vergisinden istisna edilmiştir. Ancak elde edilen gayrisafi hasılatın 120.000 lirayı aşması halinde tamamı vergiye tabi tutulacaktır.

Vergi Usul Kanununun 156 ncı maddesinde; ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; bu faaliyetlerin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yer olarak tanımlanmıştır.

Bu itibarla, mesken olarak kiraya verilen gayrimenkuller için kabul edilmiş bulunan 40 bin liralık istisnanın aynı zamanda işyeri olarak kiralanan binalar için uygulanması mümkün bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, bu istisna 1 Ocak 1981 tarihinden itibaren elde edilecek gayrimenkul sermaye iratlarına ilişkin olup, 1980 yılında ilde edilen gayrimenkul sermaye iratlarına Gelir Vergisi Kanununa 2361 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8 nci madde hükmü saklı kalması kaydıyla değişiklikten önce mevcut eski hükümler uygulanacaktır.

h) Menkul Sermaye İratlarında istisna :

Daha önce Gelir Vergisi Kanunu'nun 22 nci maddesinde tasarruf mevduat faizlerine tanınmış olan yılda 500 liralık istisna yeni düzenleme ile kaldırılmış bulunmaktadır. Bu nedenle tasarruf mevduatlarına 1.1.1981 tarihinden itibaren tahakkuk ettirilecek faizlerin tamamı vergi tevkifatına tabi tutulacak ve anılan istisna uygulanmıyacaktır.

Öte yandan, Döviz Tevdiat Hesapları için ödenecek faizlerin tamamı mezkûr madde ile vergiden istisna edilmiş olup, 1.1.1981 tarihinden sonraki dönemler için bu hesaplara yürütülecek faizlerden vergi tevkifatı yapılmayacaktır.

i) Ücretlerde İstisnalar

1. Halı ve Kilim İmal Eden İşletmelerde Çalışan İşçilerin Ücretleri :

Gelir Vergisi Kanununun 23/1 nci maddesinde 2361 sayılı kanunla yapılan değişiklikle, "Köylerde veya son nüfus sayımına göre belediye içi nüfusu 5000'i aşmayan yerlerde faaliyet gösteren ve münhasıran el ile dokunan halı ve kilim imal eden işletmelerde çalışan işçilerin ücretlerinin" Gelir Vergisinden müstesna tutulması öngörülmüş ve daha önce bu bentte yer alan sakatlık istisnasına ilişkin hüküm kaldırılmıştir.

Öte yandan, Danıştay'ın müstekar hâl alan kararları ile benimsendiği üzere Gelir Vergisi Kanununda ücret geliri elde eden hizmet erbabından yalnızca bedenen çalışanlara işçi denilmektedir.

Bu durum ve yukarıda belirtilen düzenleme uyarınca 442 sayılı kanuna gere köy sayılan veya son nüfus sayımına göre belediye içi nüfusu 5000'i aşmayan yerlerde münhasıran el ile dokunan halı,ve kilim imal eden işletmelerde ve sadece halı ve kilim dokuyan işçilerin ücretleri Gelir Vergisinden müstesna tutulacaktır. Belirtilen şekilde faaliyet gösteren işletmelerde halı ve kilim dokuma işinde fiilen çalışmayan işçiler ile Gelir Vergisi Kanununu açısından işçi sayılmayan yönetici, müdür, müdür yardımcısı, şef, ressam, muhasebeci, memur ve sair hizmetlerde bulunanlara ödenen ücretler, bu istisnadan yararlandırılmayacaktır.

Öteyandan, bir işletmede el ile dokunan halı ve kilim imalatı yanında makina ile halı ve kilim imalatı da yapılmakta ise, bu tür işletmelerde çalışan işçilerin ücretlerinin (fiilen el ile dokunan halı ve kilim imalatında çalışan işçilerin ücretleride dahil) anılan istisnadan yararlandırılmayarak vergiye tabi tutulması gerekmektedir,

2. Çiftçilerin Yanında Çalışan İşçilerin Ücretleri :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 23/2 nci maddesi uyarınca, "Gelir vergisinden muaf veya götürü gider usulünde vergiye tabi çiftçilerin ziraat işlerinde bilfiil çalışan işçilerin ücretleri (Bekçi ve çoban ücretleri dahil)" Gelir Vergisinden istisna edilmiştir.

Bu bent hükmüne göre, sözkonusu işçi ücretlerinin Gelir Vergisinden müstesna tutulabilmesi için, işçinin Gelir Vergisinden muaf veya götürü gider usulüne göre vergiye tabi olan çiftçinin yanında, fiilen tarım işinde çalışması ve işçi niteliğinde olması şarttır. Fiilen tarım içinde çalışmayan bekçi ve çoban ücretleri de, anılan maddede yer alan parantez içi hükümle istisnaya dahil edilmiştir.

Gelir vergisinden muaf veya götürü gider usulüne göre vergiye tabi çiftçilerin fiilen tarım işinde çalışmayan işçilerinin ücretleri ile şoför ve makinist ücretleri ve işçi niteliğinde olmayan teknisyen, yönetici, kâhya gibi hizmet erbabının ücretleri Gelir Vergisi Kanununun 64/5 nci maddesi uyarınca götürü usulde vergiye tabi tutulacaktır.

Diğer taraftan yapılan düzenlemeye göre gerçek usulde Gelir Vergisine tabi olan, yani defter tutmak zorunda olan çiftçilerin yanında çalışan hizmet erbabının tamamının ücretleri, ücretlerin gerçek usulde vergilendirilmesine ilişkin genel esaslara göre vergiye tabi tutulacaktır.

3. Toprak Altı Maden İşletmelerinde Çalışanların Ücretleri :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 23/3 ncü maddesinde, "Toprak altı işletmesi halinde bulunan madenlerde cevher istihsali ve bununla ilgili diğer bütün işlerde çalışanların münhasıran yer altında çalıştıkları zamanlara ait ücretleri"nin Gelir Vergisinden müstesna tutulması öngörülmüştür.

Bu bent hükmü uyarınca, toprak altı işletmesi halinde bulunan madenlerde, cevher istihsali ve bununla ilgili diğer işlerde çalışan işçi, mühendis, topoğraf, jeolog gibi hizmet erbabının münhasıran yer altında çalıştıkları zamanlara ait ücretleri ile bu tür hizmet erbabına yıllık dönemler itibariyle yapılan ikramiye veya benzeri nitelikteki ödemelerin, yer altında çalışılan süreye isabet eden kısımların Gelir Vergisinden müstesna tutulacaktır. 1.1.1981 tarihinden önceki dönemlere ait bu tür ücretlere ise 105 seri sayılı Tebliğ esasları uygulanacaktır.

4. Hizmetçilerin Ücretleri :

Gelir Vergisi Kanununun, hizmetçi ücretlerinin Gelir Vergisinden istisnasına ilişkin 23/6 ncı maddesinde 2361 Sayılı Kanunla yapılan değişiklik, daha önce istisna kapsamına dahil olan mürebbiye ücretlerinin vergi kapsamına alınmasından ibarettir. Bu tür hizmet erbabının ücretleri 1.3.1981 tarihinden itibaren götürü usulde vergiye tabi tutulacaktır.

5. Hizmet Erbabına Ayın Olarak Yemek Verilmesi Suretiyle Sağlanan Menfaatler :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 23/8 inci maddesinde, "Hizmet erbabına işyerinde veya müştemilatında bedava yemek vermek suretiyle sağlanan menfaatlerin (Bu amaçla da olsa hizmet erbabına nakit ve ayın olarak yapılan ödemeler vergiye tabi tutulur.)" Gelir Vergisinden müstesna tutulması öngörülmüştür. Yapılan değişiklikle, hizmet erbabına verilecek yemeğin işveren tarafından hazırlatılması şartı kaldırılmış ve işyerinin müştemilatında verilecek yemekler de istisna kapsamına alınmıştır. Bu hükme göre, hizmet erbabına işyerinde veya işyerinin müştemilatında, ayın olarak yemek vermek suretiyle sağlanan menfaatler Gelir Vergisinden müstesna tutlacak, ancak aynı amaçla dahi olsa nakit olarak veya erzak vermek suretiyle ayın olarak sağlanan menfaatler vergilendirilecektir.

6. Emekli, Dul ve Yetim Aylıkları :

Gelir Vergisi Kanunun 2361 sayılı Kanunla değişik 23/11 nci madesinde, "Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz bulunan emekli sandıkları tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıklarının (Tüzel kişiliği haiz muhtelif emekli sandıkları tarafından ödenen aylıklar toplamı; hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan Devlet memurlarına ödenen miktardan fazla ise, aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur.) (Genel, katma ve özel bütçelerden ödenen bu nevi aylıklar dahil) "Gelir Vergisinden müstesna tutulması öngörülmüştür.

Bu madde hükmüne göre, kanunla kurulmuş bulunan T.C. Emekli Sandığınca, Devlet memurlarına ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıkları eskiden olduğu gibi Gelir Vergisinden müstesna tutlacaktır. Diğer taraftan, tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıklarının hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan Devlet memurlarına ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıkları tutarını aşmayan kısmının vergiden müstesna tutulması; aşan kısmın ise, ücret olarak vergilendirilmesi gerekmektedir. Bu ödemeler vergi tevkifatına tabi tutulmayacak, ancak istisna haddini aşan kısımları, Gelir Vergisi Kanununun 95/3 üncü maddesi uyarınca elde edenler tarafından verilecek yıllık beyannamelerde gösterilecek vergilendirilecektir.

7. Çıraklara Yapılan Ücret Ödemeleri :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 23/12 nci maddesinde, "2089 sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Kanunu hükümlerine tabi çırakların asgari ücreti aşmayan ücretleri" Gelir Vergisinden müstesna tutulmuştur.

Bu madde hükmü uyarınca, yanında çalıştırdıkları kişilerin Gelir Vergisi karşısındaki durumlarına bakılmaksızın 2089 sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Kanununda çıraklar için öngörülen niteliklere sahip olanlara ödenen ve o gün için geçerli asgari ücreti aşmayan ücretlerin vergiden müstesna tutulması gerekmektedir. Zira 2089 sayılı kanunun çırakların ücretlerini tesbit eden hükümleri, eğitim amacıyla çalıştırılan çıraklar ile fiilen üretime katılan işçilere eş düzeyde ücret ödemesinin mümkün olmadığının Kanun Koyucu tarafından da benimsenmediğini göstermektedir. Başka bir ifade ile bir kişinin üretime katılmak veya eğitilmek amaçları ile çalıştırıldığının tesbitinde en geçerli ölçü 1475 sayılı İş Kanununa göre tesbit edilen asgari ücret tutarıdır. Bu bakımdan, 2089 sayılı Kanunun çıraklar için öngördüğü tüm niteliklere sahip olmakla beraber, geçerli asgari ücret düzeyinin üzerinde ücret alan bir kimsenin o iş yerinde iş veya sanat öğrenmek amacıyla çalıştığı kabul edilemiyeceğinden, çırak sayılması mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle çıraklık niteliğine sahip olmakla beraber asgari ücret düzeyinin üzerinde ücret alanlara yapılan ödemelerin tamamı ile, 2089 sayılı Kanunun hükümlerine göre çırak sayılmayanlara yapılan ödemelerin tamamı vergiye tabi tutulacaktır.

2089 Sayılı Kanunun çıraklar için öngördüğü niteliklere sahip olmayanlarla, bu niteliklere sahip olmakla beraber asgari ücretin üzerinde ücret alanlara yapılan ücret ödemelerinin işverenin tabi olduğu vergilendirme biçimine göre yani işveren gerçek usulde Gelir Vergisine tabi ise, gerçek usulde, götürü usulde vergiye tabi ise götürü usulde vergilendirilmesi gerekmektedir.

8. 60 Yaşını Doldurmuş Hizmet Erbabının Ücretleri :

Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 13 numaralı bendinde yer alan ve götürü usulde vergiye tabi ticaret ve serbest meslek erbabının yanında çalışan 60 yaşını doldurmuş hizmet erbabının ücretlerinin vergiden istisna edilmesine ilişkin hüküm, 2361 sayılı Kanunla kaldırılmıştır.

Bu nedenle, söz konusu hizmet erbabının ücretleri 1.3.1981 tarihinden itibaren götürü usulde vergiye tabi tutulacaktır.

j) Gider Karşılıklarında İstisnalar :

1. 6425 Sayılı Kanuna Göre Yapılan Harcırah Ödemeleri :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 24/1 inci maddesine göre "Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca yapılan ödemeler" Gelir Vergisinden müstesna tutulmuştur.

Bu hüküm uyarınca, 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre "Memur" kapsamına giren hizmet erbabına yapılan harcırah ödemeleri vergiden müstesna tutulacaktır. 6245 sayılı Kanun hükümlerine göre, harcamalara mahsup edilmek üzere yapılan avans ödemeleri ise eskiden olduğu gibi vergi tevkifatına tabi değildir.

2. 6245 Sayılı Harcırah Kanunu Kapsamı Dışında Kalan Hizmet Erbabına Yapılan Harcırah Ödemeleri :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 24/2 ncı maddesine göre; Harcırah Kanunu kapsamına girmeyen kamu ve özel kuruluşlarda çalışan hizmet erbabı ile Harcırah Kanunu kapsamına giren sözleşmeli personele verilen harcırah unsurlarından, gerçek yol giderlerinin tamamı ile yemek ve yatma giderlerine karşılık olarak verilen gündelikler; her yıl Bütçe Kanunu ile aynı aylık seviyesindeki Devlet memurlarına verilen miktarı veya aylık seviyesi, en yüksek Devlet memurunun üstünde olanlar için Devletçe verilen gündeliklerin en yüksek haddini aşmamak şartı ile vergiden müstesna tutulacaktır. Harcırah gündelikleri, aynı aylık seviyesindeki Devlet memuruna verilen gündelikleri veya Devletçe verilen gündeliklerin en yüksek haddini aşarsa, aşan kısmının ücret olarak vergiye tabi tutulması gerekir.

Bu tür hizmet erbabının gündelikleri içinde düşünülmesi zorunlu olan, fiili yemek ve yatma giderlerinin; mesela, otel ve lokântalarda yaptıkları harcamaların doğrudan veya dolaylı olarak işveren tarafından üstlenilmesi halinde sözkonusu giderler, yukarıda açıklanan mukayesede esas alınacak gündelik tutarına dahil edilecektir.

3. Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 24/3 ncü maddesine göre yalnızca kazai ve idari kararlara dayanılarak tanıklara verilen ücretler Gelir Vergisinden istisna edilmiş olup, daha önce aynı bentle vergiden istisna edilmiş bulunan bilirkişi ücretleri, bu defa istisna kapsamı dışında bırakılmıştır. Bu nedenle, 1.1.1981 tarihinden itibaren bilirkişilere yapılacak ödemeler, Gelir Vergisi Kanunun değişik 61/5 nci maddesine göre ücret sayılarak indirimsiz olarak vergi tevkifatına tabi tutulacaktır.

4. Aynı maddenin 5 numaralı bendinde yapılan değişiklikle daha önce bu bentte mevcut olan ve özel Kanunlarla kurulan komisyonların memur olmayan üyelerine, bu görevleri dolayısiyle yapılan ödemeleri vergiden istisna eden hüküm kaldırıldığı ve bu ödemeler Gelir Vergisi Kanununun 61/3 ncü maddesine göre ücret sayıldığı için mezkür ödemelerinde bilirkişi ücretlerine uygulanan esaslar çerçevesinde vergi tevkifatına tabi tutulması gerekmektedir.

Bu bende 2361 sayılı Kanunla getirilen yeni hükümle, sayım ve seçim işlerinde çalıştırılanlara özel Kanunlarına göre ve bu görevleri sırasında yapacakları zaruri masraflar için verilen gider karşılıkları, Gelir Vergisinden istisna edilmiştir.

k) Tazminat ve Yardımlarda İstisna :

Gelir Vergisi Kanunun 25/3 ncü maddesinde 2361 sayılı Kanunla yapılan değişikliğe göre, kamu idare ve müesseseleri ile Kanunla kurulan (T.C. Emekli Sandığı, Ordu Yardımlaşma Kurumu, sosyal Sigortalar Kurumu gibi) sosyal güvenlik kurumları dışında kalan tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları tarafından ödenen tazminat ve yardımların toplamı, aynı aylık seviyesi ve hizmet süresine sahip Devlet memurlarına ödenen muktardan fazla olduğu takdirde, aradaki farkın ücret olarak vergiye tabi tutulması öngörülmektedir. Uygulamada kolaylık sağlamak için bu ödemeler vergi tevkifatına tabi tutulmayacak; ancak elde edenler tarafından Gelir Vergisi Kanununun 95/3 ncü maddesi uyarınca verilecek yıllık beyannamede gösterilerek vergilendirilecektir.

1. Teşvik İkramiye ve Mükafatlarında İstisna :

1. Aynı Kanunun 29 ncu maddesinin 2 numaralı bendinde yapılan değişiklikle, uçuş ve dalış hizmetleri karşılığında yapılan ödemelere ilişkin istisnanın kapsamı genişletilmiş, daha önce Türk Silahlı Kuvvetleri dışında yalnızca Türk Hava Yollarında uçuş maksadiyle görevlendirilenler için öngörülen istisna, Türk Hava Kurumu ile kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunan müesseseler tarafından uçuş maksadıyla görevlendirilenlere uçuş hizmetleri; deniz altında dalış yapanlara dalış hizmetleri dolayısıyla yapılan ödemelere de teşmil edilmiştir.

Sözkonusu istisna fiili uçuş ve dalış hizmetleri karşılığında yapılacak tazminat, gündelik, ikramiye ve zam ödemelerine münhasır bulunmaktadır.

2. Aynı maddenin 3 numaralı bendiyle daha önce spor müsabakalarına iştirak eden profesyonel veya amatör tüm sporculara ödenen ödül ve ikramiyeler için tanınmış olan istisna; 2361 Sayılı Kanunla daraltılarak yalnızca amatör sporculara inhisar ettirilmiş bulunmaktadır. Profesyonel sporcuların elde ettikleri kazançlar, niteliklerine göre genel hükümler çerçevesinde vergiye tabi tutulacaktır.

3. Diğer taraftan, aynı maddenin 4 numaralı bendinde daha önce mevcut spor kulüplerinin kendi mensuplarına gider karşılığı olmak üzere yaptıkları ödemelere ilişkin istisna hükmü de, 2361 Sayılı Kanunla kaldırılmış olup, 1.1.1981 tarihinden itibaren bu tür ödemeler, gider karşılıklarında istisnalara ilişkin 24 ncü madde hükmü gözönüne alınarak vergiye tabi tutulacaktır.

Aynı bentte yer alan ve sadece maç hakemlerine ödenen ücretlere ilişkin istisna hükmü ise yapılan değişiklikle genişletilmiş ve her türlü spor yarışmalarını yöneten hakemlere yapılan ödemeler 61 nci maddeye göre ücret olarak kabul edilmekle birlikte bu bent hükmü ile 1.1.1981 tarihinden itibaren vergiden istisna edilmiştir.

II _ İNDİRİMLER

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 31 nci maddesi hükmüne göre, tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler medeni durumlarına göre "Genel İndirim"den yararlanacaklardır. Gerçek ücretlerin vergilendirilmesinde mükellefler, ayrıca özel indirimden, sakat hizmet erbabı ise bunlara ek olarak sakatlık indiriminden de yararlanacaktır. Mükelleflerin durumlarına göre yararlanacakları indirim tutarları, ekli cetvelde ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

Verginin hesaplanmasında; indirim tutarları toplamı, kazanç ve iratların safi tutarları toplamından düşülmek suretiyle vergiye tabi kazanç bulunacak ve bu tutar üzerinden mükellefin ödeyeceği vergi hesaplanacaktır.

Ayrıca 2361 Sayılı Kanunun Geçici 4 ncü maddesinde de açıklandığı gibi; Gelir Vergisi Kanunu'nun değişik 31 nci maddesinin 3 ncü bendinde belirtilen sakatlık indirimine ait yönetmelik yürürlüğe girinceye kadar, daha önce Gelir Vergisi Kanunu'nun 23 ncü maddesinin bu kanunla değiştirilmesinden önceki 1 numaralı bendi hükmüne göre ücretleri vergiden müstesna tutulan mükellefler, Gelir Vergisi Kanununu'nun değişik 31 nci maddesi hükümlerine göre 1 inci derece sakat sayılarak bu dereceye ait indirimden faydalandırılacaktır.

Diğer taraftan, 32 nci madde hükmünde yapılan değişiklikle genel indirimin hesabında dikkate alınacak çocuk sayısı beşten, üçe indirilmiş olduğundan, üçten fazla çocuk sahibi olan mükellefler, ancak üç çocuk için genel indirimden yararlanabilecektir.

II _ TİCARİ KAZANÇ :

a) İnşaat ve Onarma İşleri :

Bilindiği üzere; Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesine göre, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde, kâr ve zarar işin bittiği yıl tesbit edilerek, mükellefin seçimine göre işin bittiği yılın geliri olarak veya işin devam ettiği yıllara dağıtılmak suretiyle beyan edilmekteydi. Anılan maddede, 2361 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, kâr veya zararın işin devam ettiği yıllara dağıtılması usulü kaldırılmış ve işin bittiği yıl beyan edilmesi zorunluluğu getirilmiş bulunmaktadır. Öte yandan, 2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 6 ncı madde ile, 1.1.1981 tarihinden önce taahhüde bağlanmış ve henüz bitmemiş veya bu tarihten önce bitmekle birlikte henüz beyan edilmemiş olan bu tür işlere ait kazançların da işin bittiği yılın geliri olarak beyan edilmesi hükme bağlandığından, 1980 takvim yılı içinde sona eren senelere sari inşaat ve onarma işlerine ait kâr veya zararın 1981 yılı Mart ayında verilecek Gelir Vergisi beyannamelerine 1980 yılı geliri olarak dahil edilmesi ve vergilendirilmesi gerekmektedir.

b) Götürü Usule Tabi Ticari Kazançlar :

Gelir Vergisi Kanununun götürü usule tabi olmayan genel ve özel şartlarını düzenleyen 47 ve 48 nci maddelerinde yapılan değişiklikle 47/2 nci maddesinde mevcut "işyerlerinin gayrisafi iratlarının 180 Lirayı aşmaması" şartı, "işyerlerinin emlâk vergisi tarhına esas olan vergi değerleri toplamı 200.000_ lirayı vergi değeri bilinmeyen hallerde yıllık kira bedeli toplamı 12.000_ lirayı aşmaması" şeklinde değiştirilmiş ve 48 nci maddede mevcut hadler büyük ölçüde artırılmıştır.

1980 takvim yılı içinde götürü olarak vergilendirilmekte iken değişiklikten önce mevcut götürü usule ilişkin genel ve özel şartları ihlal etmekle birlikte 2361 Sayılı Kanunla değişik yeni genel ve özel şartları taşıyan ticari kazanç sahipleri, Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 3 ncü madde uyarınca, 1981 yılında da götürü usulde vergilendirileceklerdir Bu mükelleflerin diledikleri takdirde gerçek usulü seçebilecekleri tabidir.

Götürülük şartlarını daha önce kaybetmek suretiyle veya kendi talepleri üzerine gerçek usulde vergilendirilmekte olan yükümlüler aynı işe devam ettikleri sürece, durumları 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 47 ve 48 nci maddesinde yazılı şartlara uygun olsa dahi anılan Kanunun 50 nci maddesi uyarınca götürü usulden yararlanamayacaklar ve gerçek usulde vergilendirilmeye devam edeceklerdir.

Diğer taraftan, daha önce götürü usulde vergilendirilen şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığıyla uğraşanlar ile treyler, çekici ve benzerlerinin sahip veya işleticileri ve maden işletmeleri, taş ve kireç ocakları kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları işletenler, 51 nci maddede yapılan değişiklikle götürü usulün dışına çıkarılmış olup, bu faaliyetlerle uğraşanlar süresi içinde defter tasdik ettirmek ve gerçek usulde vergilendirmeye ilişkin mükellefiyetlerini yerine getirmek zorundadırlar. Maddede sözügeçen şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığından kasıt; bir il dahilinden diğer bir il dahiline yapılan yük ve yolcu taşımacılığı olup, aynı il sınırları içinde yapılan yük ve yolcu taşımacılığı 51 nci madde hükmünün uygulanması bakımından şehirler arası taşımacılık sayılmayacaktır.

IV _ ZİRAİ KAZANÇLAR :

a) Götürü Gider Esası :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 53 ncü maddesine göre, yıllık satış hasılat tutarı 1.000.000 liradan aşağı olan çiftçilerin kazançları götürü gider esasına, 1.000.000 lira veya daha fazla olan çiftçilerin kazançları ise, gerçek kazanç esasına (işletme hesabı esası veya dilerlerse bilanço esasına) göre tesbit edilecektir. 2361 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklerle çiftçilerin kolay ve basit usullerle vergilendirilmesi amaçlandığından 1980 takvim yılı için götürü gider esasına göre vergilendirilen ve mezkur yıl satış hasılatları l.000.000 liralık yeni haddi aşmıyan çiftçiler, 1981 yılında da götürü gider usulüne tabi olmaya devam edeceklerdir.

Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 54 ve Vergi Usul Kanununun 46 ncı maddelerinde yapılan değişikliklerle, götürü gider emsallerinin % 70 (dahil) nisbetinden fazla olamıyacağı hükme bağlanmış, Gelir Vergisi Kanuna eklenen Geçici 7 nci madde ile de, 1980 takvim yılında elde edilen ve götürü gider usulüne göre vergilendirilecek çifçilerin gayrisafi hasılatlarına % 70 götürü gider emsal nisbetinin uygulanması öngörülmüştür.

b) Gerçek Kazanç Usulü :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 53 ncü maddesi ile, gerçek kazanç usulüne tabi mükellefler için, bilanço esasına göre defter tutmaları yönünden ihtiyarilik getirilmiş bulunmaktadır. Bu mükellefler dilerlerse işletme hesabı esasına; dilerlerse bilanço esasına göre defter tutabileceklerdir.

c) Önceki Yıllardan Devreden Ürünlerin Değerlemesi :

2361 sayılı Kanunla 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 54 ncü maddesinin sonuna eklenen yeni bir fıkrayla 1.1.1981 tarihinden itibaren gerçek usulden götürü gider usulüne geçen çiftçilerin önceki yıllardan devreden ürünlerinin satış hasılatına götürü giderin uygulanmaması, devreden ürünlerin maliyet bedelleri ve satıldığı yıl yapılan gerçek giderlerin tevsik edilmek ve beyannamede gösterilmek şartıyla bu ürünlere isabet eden satış hasılatından indirilmesi ve bu suretle bulunacak safi kazancın matraha ilave edilmesi hükme bağlanmıştır

Ayrıca, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 57 nci maddesinin sonuna eklenen fıkrayla, muafiyetten veya götürü gider usulünden gerçek usule geçen çifçilerin önceki yıllardan devreden ürünlerinin, Vergi Usul Kanununun 45 inci maddesinde belirtilen ortalama maliyet bedeli esasına göre değerlendirilerek gider yazılması öngörülmüştür.

Bu hükümler uyarınca, zirai kazançlarını işletme hesabı veya bilanço esasına göre tesbit edecek çiftçilerle gerçek kazanç usulünden götürü gider usulüne; yahut muafiyetten veya götürü gider usulünden gerçek usule geçecek çiftçiler, önceki yıllardan devreden ürünlerinin değerlemesinde maliyet bedelini 44 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yer alan usul ve esaslara göre tesbit edeceklerdir.(*)

V _ ÜCRETLER :

a) Ücretin Tanımı :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 61 inci maddesinin 1 nci fıkrasında ücretin genel bir şekilde tanımı yapılmış; ikinci fıkrasında ise, "ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez." denilmiştir.

Bu hükme göre; muafiyet ve istisna kapsamına girmeyen ve her ne ad altında yapılırsa yapılsın ücret tanımı içine giren tüm ödemeler, ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır. Diğer taraftan ortaklık ilişkisi niteliğinde olmamak şartıyla, kazancın belli bir yüzdesi şeklinde yapılan ödemeler de Gelir Vergisi Uygulaması açısından ücret sayılmıştır.

b) Kasa Tazminatı Veya Bu Amaca Yönelik Ödemeler :

Bilindiği üzere, kasa tazminatı veya bu amaca yönelik ödemeler, süreklilik kazanan Danıştay kararlarına paralel olarak, daha önce yürürlüğe konulan 111, 117, 120 ve 124 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğlerinde önörülen şartlarla vergiye tabi tutulmamaktaydı.

Bu kez, Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 61 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, kasa tazminatlarının (mali sorumluluk tazminatları dahil) ücret sayıldığı açıkca hükme başlanmıştır. Bu nedenle, 2361 sayılı Kanunun hükümlerinin yürürlüğe girdiği 1.1.1981 tarihinden itibaren, hizmet erbabına ödenen kasa tazminatları ile, kasa tazminatı sayılan diğer ödemeler vergiye tabi tutulacaktır.

2361 sayılı Kanun hükümlerinin yürürlüğe girdiği 1.1.1981 tarihinden itibaren 111 sayılı Tebliğin bu konuya ilişkin, hükümleri ile 117, 120 ve 124 sayılı Tebliğ hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, 1.1.1981 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak anılan Tebliğler esaslarına göre işlem yapılacağı tabiidir.

c) Evvelce, Yapılan veya Gelecekte Yapılacak Hizmetler Karşılığında Yapılan Ödemeler :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 61 nci maddesinin üçüncü fıkrasının 2 numaralı bendinde, "Evvelce yapılmış veya gelecekte yapılacak hizmetler karşılığında verilen para ve ayınlarla sağlanan diğer menfaatler"in ücret sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hüküm uyarınca, hizmet erbabına evvelce yapılan veya gelecekte yapılacak hizmetler karşılığı verilen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır.

Ancak, Gelir Vergisi Kanununun 28 nci maddesinin 1 ve 2 numaralı bentleri uyarınca, bu bentlerde yazılı şartla vergiden müstesna tutulan tahsil ve tatbikat ödemeleri ve bu meyanda burslar; gelecekte yapılacak hizmetler karşılığını teşkil eden ücret ödemesi sayılmakla birlikte, sözkonusu istisna hükmü gereğince Gelir Vergisine tabi tutulmayacaktır.

d) Ücretin Safi Tutarı :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 63 üncü maddesinin 1 numaralı bendi ile Memur Yardımlaşma kurumu (Meyak), Ordu Yardımlaşma Kurumu (Oyak) ve benzeri kamu kurumları için yapılan kanuni kesintilerin, ücretin gayri safi tutarından indirilmesi esası kabul edilmiş olduğundan, 1.1.1981 tarihinden itibaren ücretin vergiye tabi tutarının tesbitinde, anılan kanuni kesintiler ücretin gayri safi tutarından indirilecektir.

VI _ SERBEST MESLEK KAZANÇLARI :

a) Mesleki Giderler :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 68 inci maddesinin 10 numaralı bendi ile, daha önce sayılan bentler dışında kalan işle ilgili şehir dahili nakil vasıtaları ücretleri ile posta, telgraf ve odabaşı ücreti gibi müteferrik giderlerin gerçek tutarları veya bu giderlere karşılık olmak üzere 20.000 liradan fazla olmamak ve gayrisafi hasılatın % 10'unu aşmamak üzere tesbit edilecek giderin, mesleki kazancın tesbitinde gider olarak indirilmesi mümkün bulunmaktadır.

b) Götürü Usul Kapsamından Çıkarılanlar :

Gelir Vergisi Kanununun 69 uncu maddesinde yapılan değişiklikle diş protezcileri götürü usulün kapsamından çıkarılarak gerçek usulde vergiye tabi tutulmuşlardır. Bu nedenle, söz konusu serbest meslek erbabının 1981 takvim yılı ile ilgili olarak gerçek usulde vergilendirilmeye ilişkin her türlü mükellefiyetlerini yerine getirmeleri gerekmektedir

Diğer taraftan, bu maddenin sonuna 2361 sayılı kanunla eklenen fıkra hükmü gereğince götürü usule tabi serbest meslek erbabının safi kazançlarının tesbit ve vergilendirilmesi ticari kazançların götürü usulde vergilendirilmesine ilişkin 46 ncı maddede yer alan esaslara göre yapılacaktır.

c) Amortismana Tabi İktisadi Kıymetlerin Satışı :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 67 ve 68/7 nci maddelerine göre, mesleki faaliyette kullanılan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin 1.1.1981 tarihinden itibaren elden çıkarılması halinde, Vergi Usul Kanununun 328 inci maddesine göre hesaplanacak kâr veya, zararın, matrahın tesbitinde dikkate alınması gerekmektedir.

VII _ GAYRİMENKUL SERMAYE İRATLARI :

a) Gayrimenkul Sermaye İradının Kapsamı:

Gelir Vergisi Kanununun gayrimenkul sermaye iradını tanımlayan ve kapsamını belirleyen 70 nci maddesinin 5 numaralı bendince, 2361 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, bent kapsamına giren maddi haklara açıklık getirilmiştir. Yeni düzenlemeye göre; arama, işletme ve imtiyaz hakları ve ruhsatları, ihtira beratı, alameti farika, marka, ticaret ünvanı, her türlü teknik resim, desen, model plân ile sinema ve televizyon filmleri, ses ve görüntü bantları, sanayi ve ticaret ve bilim alanlarında elde edilmiş bir tecrübeye ait bilgilerle gizli bir formül veya bir imalat usulü üzerindeki kullanma hakkı veya kullanma imtiyazı gibi hakların kiraya verilmesinden elde edilen iratlar ile bu hakların kullanılması için gerekli malzeme ve teçhizat bedelleri gayrimenkul sermaye iradı sayılmıştır.

Diğer taraftan; zirai faaliyete bilfiil iştirak etmeksizin sadece üründen pay alan arazi sahiplerinin gelirlerinin gayrimenkul sermaye iradı olarak vergilendirileceği konusuna açıklık getirilmiştir.

b) Emlâk Vergisinin Gider Yazılması ve Götürü Gider Nisbeti :

Bilindiği üzere; Gelir Vergisi Kanununun 74/5 ve Mükerrer 122 inci maddelerine göre, gayrimenkul sermaye iradı elde edilen bina ve arazilerin Emlâk Vergileri, bu iratlara tekabül eden Gelir Vergisinden mahsup edilmekteydi. 2361 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucu, Emlâk Vergisinin Gelir Vergisinden mahsubu esası kaldırılmış ve gayrimenkul sermaye iradının safi tutarının gerçek gider usulüne göre tesbitinde gider olarak indirilmesi esası getirilmiştir. Diğer taraftan 74 ncü Maddede yapılan diğer bu değişikliklede götürü gider usulünü seçtikleri için ödedikleri Emlâk Vergisini gider yazmaları imkânı bulunmayan gayrimenkul sermaye iradı sahiplerinin safi iradın tesbitinde indirecekleri götürü gider oranı % 20 den % 25'e yükseltilmiştir. Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 8 inci madde hükmü ile de, 1980 takvim yılında elde edilen gayrîmenkul sermaye iratlarının vergilendirilmesinde; Emlâk Vergisinin Gelir Vergisinden mahsup edilmemesi, ancak, safi iradın gerçek gider usulüne göre tesbitinde gider olarak indirilmesi hükme bağlanmıştır. Aynı Geçici madde hükmü gereğince, götürü gider usulunü seçmiş olan gayrimenkul sermaye iradı sahipleri de 1980 takvim yılında ödedikleri Emlâk Vergisini Gelir Vergisinden mahsup edemeyecekler; ancak elde ettikleri gayrimenkul sermaye iradının safi tutarının tesbitinde % 25 nisbetinde götürü gider indirebileceklerdir.

VIII _ MENKUL SERMAYE İRATLARI :

Gelir Vergisi Kanununun menkul sermaye iradının tanımına ilişkin 75 inci maddesinde 2361 sayılı Kanunla yapılan değişikliklere göre :

a) Maddenin ikinci fıkrasının birinci bendi hükmü, "her nev'i hisse senetlerinin kâr payları (kurucu hisse senetleri ve diğer intifa hisse senetlerine verilen kâr payları ve pay sahiplerine hazırlık dönemi için faiz olarak veya başka adlarla yapılan her türlü ödemeler dahil)" şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre kurucu hisse senetlerine ve intifa hisse senetlerine ödenen kâr payları ile ortaklara hazırlık döneminde ödenen faizler veya başkaca adlar altında yapılan her türlü ödemeler menkul sermaye iradı kabul edilerek vergilendirilecektir.

b) Maddenin ikinci fıkrasının 2 numaralı bendi, daha önce 3 numaralı bent olarak mevcut hükme ilaveten, adi komandit şirketlerde komanditerlerin kâr paylarının, şirket kârının ilişkin bulunduğu takvim yılında elde edilmiş sayılacağı hususuna açıklık getirmektedir.

c) Maddenin 2 nci fıkrasının 3 numaralı bendinde yer alan hüküm, bilindiği üzere, daha önce ücretin tarifi ile ilgili 61 nci maddesinin 3 numaralı bendinde yer almakta ve ücret sayılmaları nedeniyle de Kurumlar tarafından kurum kazancının tesbiti sırasında gider olarak düşülmekte idi. Maddeye ilave edilen bu bent hükmü ile: kurumların idare meclisi başkan ve üyelerine verilen kâr payları, menkul sermaye iradı kabul edilmektedir. Diğer taraftan 2361 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 9 uncu maddenin (a) bendi uyarınca; kurumların, 1980 yılı kârlarından ayırarak, idare meclisi başkan ve üyelerine ücretlerinden ayrı olarak verecekleri kâr payları, mezkür hükme göre menkul sermaye iradı sayılacak ve safi kurum kazancının tesbitinde gider olarak indirilmeyecektir.

d) Maddenin ikinci fıkrasına 4 numaralı bent olarak getirilen hükümle Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık ve özel (münferit) beyanname veren dar mükellefiyete tabi kurumların ticari bilançolarına göre doğan kârdan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısım, menkul sermaye iradı kabul edilmekte ve Gelir Vergisi Kanununun değişik 94/7 ve 105 nci maddeleri uyarınca da Gelir Vergisi tevkifatına tabi tutulmaktadır. Gelir Vergisi Kanununa 2361 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 9 ncu maddenin (b) fıkrası uyarınca bu hüküm dar mükellefiyete tabi Kurumların 1980 takvim yılı kazançları hakkında da uygulanacak ve mezkür kazançlarda tevkifata tabi tutulacaktır.

e) Gelir Vergisi Kanununun 75/5 nci maddesinde yer alan mevduat faizleri ile ilgili hüküm, 7 numaralı bend olarak daha açık bir şekilde yeniden düzenlenmiş olup, bu meyanda bankalara, bankerlere, tasarruf sandıklarına, tevdiat kabul eden diğer müesseselere yatırılan vadeli, vadesiz paralara ödenen faizler yanında, devamlı olarak para toplama işiyle uğraşan kişi ve kuruluşların topladıkları paralara sağladıkları gelir ve menfaatler de mevduat faizi kabul edilerek tevkifat kapsamına dahil edilmiştir.

f) Daha önce 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 76 ncı maddesinde yer alan ve menkul sermaye iradı olarak kabul edilen;

_ Esham ve tahvilatın vadesi gelmemiş kuponlarının satışı,

_ İştirak hisselerinin sahibi namına henüz tahakkuk etmemiş olan kâr hisselerinin devir ve temliki,

_ Her türlü senetlerin iskonto edilmesi karşılığında alınan paralar ve iskonto bedelleri yapılan yeni düzenleme ile menkul sermaye iradını tanımlayan 75 nci madde içine alınmıştır.

g) Daha önce 96 ncı madde gereğince vergi tevkifatına tabi tutulan kâr paylarında tevkifat usulü kaldırılarak kurumlar tarafından ödenen kurumlar vergisinin yarısının kurumlardan kâr payı alan ve 77 nci maddede sayılan kişi ve kuruluşların vergi alacağını teşkil etmesi esası getirilmiş ve 75 nci maddede yapılan değişikliklede vergi alacağının menkul sermaye iradı sayılacağı hükme bağlanmıştır. Esasen Vergi alacağı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı kanunla değişmeden önceki 96 ncı maddesinde yer alan vergi tevkifatının yerini almaktadır. Bu nedenle Kurumlardan kâr payı alan gerçek kişiler bu kâr paylarına nakten tahsil etmemiş olmakla birlikte menkul sermaye iradı sayılan vergi alacağını da ekleyerek elde ettikleri menkul sermaye iradının brüt tutarlarını bulacaklar (veri alacağı dahil) ve bu suretle bulunacak brüt tutarların Gelir Vergisi Kanununun değişik 86 ve 87 nci maddelerine göre diğer gelirleriyle birlikte toplamı 2.000.000 lirayı aştığı takdirde yıllık Gelir Vergisi beyannamesi verecekler ve vergi alacağınıda bu beyannameye dahil edeceklerdir. Mükellefler bu takdirde, beyan ettikleri gelire isabet ederek vergiden vergi alacaklarını mahsup edeceklerdir.

h) Diğer taraftan, maddenin 12 numaralı bendi ile, faizsiz olarak kredi veren kişi ve kuruluşlara, kâr payı adı altında yapılacak ödemeler menkul sermaye iradı sayılmış ve 94 ncü madde ile de tevkifat kapsamına alınmış bulunmaktadır.

IX _ SAİR KAZANÇ VE İRATLAR :

A _ Değer Artışı Kazançları :

Daha önce Gelir Vergisi Kanununun 81 nci maddesinde düzenlenmiş olan gayrimenkullerin ve hakların, menkul kıymetlerin satışından, ortaklık hisselerinin devir ve temlikinden doğan kazançlar, 2361 sayılı Kanunla Mükerrer 80 nci maddede değer artışı kazançları olarak yeniden düzenlenmiştir. Buna göre;

1. İvazsız olarak iktisap edilenler dışında iktisap şekli ne olursa olsun, Gelir Vergisi Kanununun değişik 70 nci maddesinin 1, 2, 4 ve 7 numaralı bentlerinde yazılı mal ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak dört yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar Gelir Vergisine tabi bulunmaktadır. Bu mal ve hakların iktisap tarihinden itibaren bir yıl içinde elden çıkarılması halinde, elde edilen değer artışı kazancına istisna uygulanmıyacak ve tamamı vergilendirilecektir. İktisap tarihinden itibaren bir tam yıl geçtikten sonra binalar dışındaki mal ve hakların satılması halinde, elde edilen değer artış kazancının 125.000 lirayı aşan kısmı vergiye tabi tutulacaktır. Binaların satılmasında sözkonusu istisna, iktisap tarihinden sonraki yılı takibeden her tam yıl için ayrı ayrı uygulanacaktır. Meselâ iktisap edildiği tarihten 3 tam yıl geçtikten sonra satılan bir binadan elde edilen değer artış kazancına, her tam yıl için ayrı ayrı 125.000 lira istisna uygulanarak kazancın 375.000 lirayı aşan kısmı vergiye tabi tutulacaktır.

2. Her ne şekilde olursa olsun edinilen menkul kıymetlerin, edinme tarihinden önce veya sonra elden çıkarılmasından sağlanan ve bir takvim yılındaki tutarı 50.000 lirayı aşmayan kazançlar, vergi dışı bırakılmıştır.Anılan kazançların bir takvim yılındaki tutarının 50.000 lirayı aşması halinde, aşan kısım değer artışı kazancı olarak vergiye tabi tutulacaktır. Diğer taraftan, maddenin 2 numaralı bendinin parantez içi hükmü ile, kurucu hisse senetleri ile diğer her türlü intifa hisse senetlerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançların da değer artışı kazancı olarak vergilendirileceği hükme bağlanmıştır.

3. Gelir Vergisi Kanununun 70 nci maddesinin değişik 5 numaralı bendinde yer alan hakların elden çıkarılmasından doğan kazançların 50.000 lirası vergi dışı bırakılacak, aşan kısmı ise, değer artışı kazancı olarak vergiye tabi tutulacaktır.

4. Telif haklarının ve ihtira beratlarının müellifleri, mucitleri ve bunların kanuni mirascıları dışında kalan kimseler tarafından elden çıkarılmasından doğan kazançların 50.000 liralık kısmı vergi dışı bırakılacak, aşan kısmı ise değer artışı kazancı olarak vergiye tabi tutulacaktır.

5. Ortaklık haklarının ve hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların tamamı, değer artışı kazancı olarak vergiye tabi tutulacaktır.

6. Faaliyeti durdurulan bir işletmenin kısmen veya tamamen elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazancı sayılarak, vergilendirilecektir.

7. 2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa Mükerrer 80 nci madde olarak getirilen maddenin son fıkrasına göre, faaliyetine devam eden ticari bir işletmenin kısmen veya tamamen satılmasından veya ticari işletmeye dahil amortismana tabi iktisadi kıymetlerle, 70 nci maddenin 1, 2, 4 ve 7 numaralı bentlerinde sayılan mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar, ticari kazanç olarak vergiye tabi tutulacaktır.

Anılan madde ile ayrıca, elden çıkarma deyimine açıklık getirilerek, bu maddede yer alan mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulması elden çıkarma sayılmıştır.

b) Safi Değer Artışı :

2361 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa Mükerrer 81 nci madde olarak yeni getirilen hükme göre, vergiye tabi tutulacak değer artışında safi kazanç, elden çıkarılan mal ve hakların iktisap bedeli ile elden çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarı arasındaki müsbet farktır. Hasılatın ayın veya menfaat olarak sağlanan kısmı, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümlerine göre tayin ve tesbit edilecektir.

Anılan mal ve hakların iktisap bedeli ise, bu mal ve hakların iktisap edilmesi için yapılan her türlü ödemeler, giderler ve ödenen vergi, resim ve harçların toplamıdır. Ancak, bazı hallerde, bu iktisap bedeli yerine, aşağıdaki açıklanan iktisap bedelleri esas alınacaktır.

_ Gayrimenkullerde iktisap bedeli; bina ve arazinin Emlâk Alım Vergisine esas olan değerine, yapılan giderlerle, ödenen ayni vergi, resim ve harçların ilavesi suretiyle hesaplanacaktır.

_ Menkul kıymetlerin elden çıkarılmasında; iktisap bedelinin tevsik edilememesi halinde, Vergi Usul Kanununun 266 ncı maddesine göre saptanacak itibari değer iktisap bedeli kabul edilir. Menkul kıymetlerin ivazsız olarak iktisap edilmesi halinde, Veraset ve İntikal Vergisi tarhına esas olan matraha, bu tür iktisap nedeniyle ödenen vergilerin eklenmesi suretiyle bulunan miktar, iktisap bedeli olacaktır.

Menkul kıymetlerin iktisap tarihinden sonra elden çıkarılması halinde, vergiye tabi değer artışı kazancı, iktisap tarihinden elden çıkarma tarihine kadar geçen ilk tam yıldan sonraki her tam yıl için istisna tutarı düşüldükten sonra kalan safi kazancın % 40'ı ayrıca indirilerek hesaplanacaktır. Ancak, bu şekilde her tam yıl için indirilecek miktar, istisna düşüldükten sonra kalan safi kazancın % 80'ini geçemiyecektir. İktisap tarihinden elden çıkarma tarihine kadar geçen sürenin hesabında yıl kesirleri nazara alınmayacak ve elden çıkarılan menkul kıymetlerin iktisap tarihleri tevsik edilemediği takdirde, bu menkul kıymetler satışın yapıldığı yıl iktisap edilmiş sayılacaktır.

c) Vergilendirilmeyecek Değer Artışı Kazançları :

Gelir Vergisi Kanununun gayrimenkullerin ve hakların, menkul kıymetlerin satışından, ortaklık hisselerinin devir ve temlikinden doğan kazançların vergilendirilmesine ilişkin 81 nci maddesi, 2361 sayılı Kanunla, vergilendirilmeyecek değer artışı kazançları olarak yeniden düzenlenmiştir.

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı kanunla değişik 81 nci maddesine göre, vergilendirilmeyecek değer artışı kazançları aşağıda açıklanmıştır.

1. Ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü halinde kanuni mirasçıları tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması ve mirasçılar tarafından işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin kayıtlı değeri ile, bilânço esasına göre defter tutulmakta ise, bilânçonun aktif ve pasifi ile aynen bütün halinde devir alınması halinde, bu devir işleminden dolayı değer artışı kazancı hesaplanmayacaktır.

2. Kazancı bilânço esasına göre tesbit edilen ferdi bir işletmenin bilânçosunun bir sermaye şirketine, aktif ve pasifi ile bütün halinde devir edilmesi, devralan şirketin bilânçosuna aynen geçirilmesi ve devredilen ferdi işletmenin sahip veya sahiplerinin şirketten devir bilânçosuna göre hesaplanan öz sermayesi tutarında ortaklık payı alması ve ortaklık payını temsil eden hisse senetlerinin nama yazılı olması şartıyla değer artışı kazancı hesaplanmayacaktır.

3. Kollektif veya adi komandit şirketlerin nevi değiştirerek, sermaye şirketi haline dönüşmesi; yeni oluşan sermaye şirketinin bilânçosuna eski şirketin bilânçosunun aynen geçirilmesi ve şekil değiştiren şirket bilânçosuna göre hesaplanan öz sermaye tutarında ortaklara ortaklık payı verilmesi halinde de değer artışı kazancı hesaplanmaz. Ancak, Anonim şirkete dönüşme halinde ortaklık payını temsil eden hisse senetlerinin nama yazılı olması şarttır.

d) Arızi Kazançlar :

Gelir Vergisi Kanununun arızi kazançların tanımını yapan ve vergilendirilme biçimini belirleyen 82 nci maddesi 2361 Sayılı Kanunla değiştirilerek arızi kazançların kapsamı genişletilmiş ve istisna hadleri yeniden düzenlenmiştir.

Buna göre ;

1. Yeni düzenlemede daha önce 2 numaralı bent hükmünde yer alan ticari bir faaliyetin durdurulmasından elde edilen kazançların yanısıra, zirai bir işletmenin faaliyeti ile serbest meslek faaliyetinin durdurulması veya terk edilmesi, henüz başlanılmamış ticari, zirai veya mesleki faaliyete hiç girişilmemesi, ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılat arızi kazanç olarak vergi kapsamına alınmıştır. Ancak, ticari veya zirai bir işletmenin veya serbest meslek faaliyetinin durdurulması karşılığında elde edilen hasılatın 10.000 lirası vergi dışı bırakılmış olup, bu miktarı aşan kısım vergiye tabi tutulacaktır. (Henüz başlamamış olan ticari, zirai veya mesleki bir faaliyete hiç girişilmemesi ile ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılatın tamamı vergiye tabidir.)

2. 3 numaralı bent hükmüne yeni getirilen parantez için hükümle, kiracıya ait tesisat ve malların tahliye ve devri sırasında kiralayana veya yeni kiracıya devrinden doğan kazançların, bu bentte yer alan diğer hasılatla birlikte toplamı 10.000 lirayı aşan kısmı, arızi kazanç sayılarak vergilendirilecektir.

3. Yeni getirilen 5 numaralı bent hükmü ile, gerçek usulde vergiye tabi mükelleflerin terk ettikleri işleriyle ilgili olarak sonradan elde ettikleri kazançlar ile daha önce gider yazılan değersiz alacaklar ve karşılık ayrılan şüpheli alacakların tahsil edilmesi halinde, bu kazançların tamamı arızi kazanç olarak vergiye tabi tutulacaktır.

4. Dar mükellefiyete tabi olanların 45 inci maddede yazılı ulaştırma ve ihracat işlerini arızi olarak yapmalarından doğan kazancın tamamı arızi kazanç olarak vergiye tabi tutulacaktır.

Diğer taraftan, arızi kazançların safi miktarlarının saptanması sırasında aşağıdaki hususlar gözönünde bulundurulacaktır.

1. Maddenin birinci fıkrasının 1 numaralı bendine giren alım satım işlerinde safi kazanç, satış bedelinden, maliyet bedeli ve satış dolayısiyle yapılan giderler indirilmek suretiyle tesbit edilecektir. Bu bentte sözü geçen tavassut işinden sağlanan kazanç ise tavassut ve hizmet karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan menfaatlerin toplamından, bu iş dolayısiyle yapılan giderler indirilmek suretiyle esaplanacaktır.

2. Maddenin birinci fıkrasının 2, 3, 4 ve 5 numaralı bentlerinde yazılı işlerde safi kazanç; elde edilen hasılattan belgeyle tevsik edilen giderler indirilmek suretiyle tesbit edilecektir.

Buradaki elde edilen hasılat deyimi para ve ayınlar ile diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerin toplamını ihtiva etmektedir.

3. Dar Mükellefiyete tabi gerçek kişilerin, ulaştırma ve ihracat işlerini arızi olarak yapmalarından sağlamış oldukları kazançlar ise, Kurumlar Vergisi Kanunun 18, 19 ve mükerrer 19 uncu maddeleri hükümlerine göre tesbit edilecektir.

X _ VERGİ TEVKİFATI VE ESASLARI :

a) Vergi tevkifatı :

Gelir Vergisi Kanununun vergi tevkifatına ilişkin 94, 96 ve 105 nci maddeleri, 2361 sayılı Kanunla değiştirilerek, anılan maddelerde yer alan vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratlar ile tevkifat esasları ve tevkifat nisbetleri yeniden düzenlenmiştir.

Bu düzenlemelere göre ;

1. Serbest meslek işleri dolayısiyle, bu işleri yapan tam mükelleflere yapılan ödemelerden önceden olduğu gibi % 15 vergi tevkifatı yapılacaktır. Dar mükelleflere yapılan bu tür ödemelerde ise, vergi tevkifatı nisbeti 1.1.1981 tarihinden itibaren % 30'a yükseltilmiştir.

2. Senelere sari inşaat ve onarma işlerini yapanlara (kurumlar dahil) ödenen istihkak bedellerinden yapılacak vergi tevkifatı nisbeti % 5'e yükseltilmiş olduğundan, 1.1.1981 tarihinden itibaren yapılan istihkak ödemelerinden % 5 oranında vergi tevkifatı yapılacaktır.

3. Dar mükellefiyete tabi olanlara, telif ve patent haklarının satışı dolayısiyle yapılan ödemelerden yapılacak tevkifatın nisbeti, 1.1.1981 tarihinden itibaren % 35'e yükseltilmiştir.

4. Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 70 nci maddesinde yer alan mal ve hakların 94 ncü maddede sayılanlar tarafından kiralanması halinde, bunlar tarafından kira bedeli olarak ödenen ve elde eden yönünden gayrimenkul sermaye iradı sayılan ödemelerden vergi tevkifatı yapılması esası getirilmiştir. Buna göre, kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıflar iktisadi işletmeleri, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tesbit eden çiftçiler; yaptıkları kiralamalar nedeniyle, 1.1.1981 tarihinden itibaren kira sözleşmesinde kira bedeli olarak tesbit edilen tutar üzerinden, kira sözleşmesi yoksa söz konusu gayrimenkul sermaye iratlarını elde edenlere fiilen ödenen kira miktarı üzerinden % 25 nisbetinde vergi tevkifatı yapacaklardır.

Anılan 94 ncü madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olan gerçek ve tüzel kişiler aynı zamanda işyeri olarak kiraladıkları binalar için ödeyecekleri kira miktarının tamamı üzerinden % 25 nisbetinde vergi tevkif edeceklerdir. Ancak tüccar, serbest meslek erbabı ve çiftçiler yalnızca ticari, mesleki veya zirai faaliyetlerine ilişkin olarak kiraladıkları mal ve haklar için ödedikleri kira bedellerinden tevkifat yapacaklardır. Daha önce Gayrimenkul sermaye iratlarında İstisnalara ilişkin bölümünde açıklandığı üzere, aynı zamanda hem işyeri hem ikametgah olarak kiralanan gayrimenkuller vergi mevzuatımız açısından işyeri olarak kabul edildiğinden bu gayrimenkuller için ödenecek kiraların tamamı üzerinden tevkifat yapılacaktır. Yapılan ödemenin 1.1.1981 tarihinden önceki veya sonraki bir döneme ilişkin olması önemli olmayıp, 1.1.1981 tarihinden sonra ödeme yapılması tevkifat için yeterlidir. Anılan madde hükmü uyarınca tevkifat gerçek kişilerin gayrimenkul sermaye iratlarına ilişkin gelir vergilerine mahsuben yapılacağından, bu hükmün kurumlar vergisine tabi mükelleflerle bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu itibarla kurumların elde ettiği bu mahiyetteki iratlardan ödeme yapanlar tarafından tevkifat yapılmayacaktır. Diğer taraftan herhangi bir işletmenin aktifinde kayıtlı gayrimenkul veya hakların kiraya verilmesi karşılığında elde edilen gelir, Gelir Vergisi Kanunu yönünden ticari kazanç olarak kabul edildiğinden, gayrimenkul sermaye iradı niteliğinde olmayan bu tür ödemelerden de söz konusu tevkifat yapılmayacaktır.

5. Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 75 nci maddesinin 2 nci fıkrasının 4 numaralı bendinde yer alan ve Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellefiyete tabi kurumların ticari bilançolarına göre doğan kârdan, Kurumlar Vergisi düşüldükten sonra kalan kısım (bu hüküm 2361 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 9 uncu maddesi uyarınca söz konusu kurumların 1980 takvim yılı kazançları hakkında da uygulanacaktır.) ve dar mükellefiyete tabi gerçek kişilerle, Türkiye'de işyeri veya daimi temsilcisi bulunmayan ve Kurumlar dışında kalan tüzel kişilere ödenen kâr paylarından % 20 vergi tevkifatı yapılacaktır.

6. 94 ncü maddenin birinci fıkrasının 8 numaralı bendinde dağıtılsın veya dağıtılmasın, Kurumların yabancı ülkelerde elde ettikleri kazançlar ile Türkiye'de elde ettikleri iştirak kazançları dışında kalan Kurumlar Vergisinden muaf veya müstesna kazanç ve iratlarından % 33.1/3 oranında tevkifat yapılması öngörülmektedir. Kabul edilmiş bulunan % 50 Kurumlar Vergisi oranı ve "Vergi alacağı" sisteminin işleyişinde (Kurumlar yönünden vergiden muaf ve müstesna kazanç ve iratlar ortakları yönünden menkul sermaye iradı olarak vergiye tabi bulunduğundan) ortakların alacakları kâr paylarının kaynağı ile ilgilenmeyip uygulamada kolaylık sağlamak ve vergi alacağı mahsubunun aksaksız ve anlaşmazlık yaratmıyacak bir şekilde işlenmesini sağlamak için, bu hüküm getirilmiştir.

Bilindiği gibi Kurumlar Vergisinden muaf veya müstesna tutulan kazançlar Kurumlar Vergisi matrahına dahil edilmemekte ve Kurumlar Vergisine tabi tutulmamaktadır. Ancak, bu kazançlar daha sonra dağıtıldıkları zaman elde edenler yönünden kâr payı olarak Gelir Vergisi sistemimize dahil olmakta ve bunlar üzerinden de Kurumlar Vergisine tabi kazançlarla birlikte vergi alacağı hesaplanmaktadır. Kurumlar Vergisi alınmadan vergi alacağı fiilen mevcut olamıyacağı için uygulamada bu aksaklığı önlemek amaciyle, ileride bu ¨har paylarını elde ederek vergi alacağından yararlanacakları için ödenmemiş verginin mahsubuna imkân vermemek üzere bu kazançlar üzerinden % 33 1/3 oranında tevkifat yapılması esası getirilmiştir. mükellefin bu tür kazançlarından doğan kâr paylarına ilişkin mahsup ve iade işlemleri de Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik mükerrer 122 nci maddesi hükümlerine göre yapılacaktır.

Tevkifatın yapılması için kazancın dağıtılıp dağıtılmaması önem arzetmektedir. Kurumlar, Vergisi matrahlarını tesbit ettikten sonra, bu matrah dışında kalan ve yukarıda belirtilen kazanç ve iratlar üzerinden Kurumlar Vergisi beyannamesinin verilme süresi içinde mezkür tevkifatı yapacaklar ve ertesi ayın 20 nci günü akşamına kadar muhtasar beyanname ile vergi dairesine yatıracaklardır. söz konusu kazanç ve iratların dar mükelleflere dağıtılması halinde daha önce yapılan tevkifat % 60 nisbetinde tamamlanacaktır.

Öte yandan, yatırım indiriminden faydalanan kurumlara tanınmış olan ve ortaklara intikali mümkün bulunmayan yatırım indirimi istisnası, Kurumlar Vergisinin hesaplanması sırasında kurum kazancından indirilmesi nedeniyle, indirilen bu kısım, ortaklar bakımından menkul sermaye iradı vasfını kazanmakta, dolayısiyle kurum kazancından indirilen söz konusu kâr hisselerinden de % 33 1/3 oranında tevkifat yapılarak vergi Dairesine yatırılması gerekmektedir.

İştirak kazançlarının bu tevkifatın dışında bırakılmasının nedeni iştirakçi kurumun elde ettiği bu tür kazançların daha önce kendisine iştirak olunan kurum tarafından % 50 Kurumlar Vergisine tabi tutulmuş olması ve vergi alacağının mahsubu açısından hiç bir aksaklığın mevcut bulunmamasıdır.

Bilindiği üzere, kurumların yabancı memleketlerde elde ettiği kazançlar Türkiye'de Kurumlar Vergisi matrahına dahil edilerek üzerinden Kurumlar Vergisi hesaplanmakta ve ödenmektedir. Ancak, bu kazançların genellikle daha önce elde edildikleri ülkelerde vergiye tabi tutulmaları nedeniyle 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 43 ncü maddesi uyarınca yabancı memleketlerde Kurumlar Vergisi ve benzeri vergiler, bu kazançlar üzerinden Türkiye'de alınacak Kurumlar Vergisinden fazla olmamak şartıyla mahsup edilmektedir. Bunun tek istisnası, kambiyo mevzuatı gereğince Türkiye'de getirildiğinin tevsik edilmesi kaydıyla yurtdışında yapılan inşaat, onarma ve montaj işleriyle teknik hizmetlerden sağlanan kazançlar olmaktadır.

Kurumların, yabancı memleketlerde yaptığı inşaat, onarma ve montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağladığı ve kambiyo mevzuatı gereğince döviz olarak Türkiye'ye getirildiği tevsik edilen kazançlar üzerinden tevkifat yapılmayacaktır.

Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 2362 Sayılı Kanunla değişik mükerrer 8 nci maddesinde yer alan, finansman fonu tamamen Kurumlar Vergisinden istisna edilmiş bir kazanç olmayıp emanet bir para ve geçici bir istisna olduğu ve kurum kazancından ayrıldığı yılı takip eden yıl yatırım indirimine dönüşüp tevkifata tabi tutulacağından, yukarıda yazılı tevkifat finansman fonu olarak kurum kazancından ayrılan bu kazançlar için de söz konusu değildir.

7. Tahvilat ve mevduat faizleri ile faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kâr paylarından yapılacak tevkifat oranı % 25 dir. Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 105 inci maddesinin 7 numaralı bendini parantez içi hükmünde tahvilat ve mevduat faizleri ile faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kâr paylarından yapılacak vergi tevkifatı oranını % 30'a kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkili kılınmış olmakla beraber, bu yetki kullanılmadığından, mezkür ödeneklerden % 25 vergi tevkifatı yapılacaktır.

8. 94 ncü maddeye yeni getirilen 12 numaralı bent hükmü ile zirai kazançlarda ziraii ürünlerin alış bedeli üzerinden % 5 tevkifat yapılması esası getirilmektedir. Sözkonusu bent hükmüne göre Gelir Vergisi Kanununun 94 ncü maddesi uyarınca tevkifat yapmak zorunda olanlar, zirai kazanç ölçülerini tesbit eden kararnamelerde yer alan zirai mahsülleri çiftçilerden satın aldıkları esnada nakten veya hesaben ödeyecekleri alış bedelleri üzerinden, bu çiftçilerin Gelir Vergilerine mahsuben % 5 vergi tevkifatı yapmak ve kestikleri ve vergileri süresi içinde muhtasar beyanname ile vergi dairesine bildirerek ödemek zorundadır. Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 11 nci maddesinin son fıkrası hükmüne göre gerçek usulde veya götürü gider usulde vergiye tabi zirai ka-zanç sahipleri ile küçük çiftçi muaflığından faydalanan çiftçilerin sattıkları zirai ürünlerin bedelleri üzerinden de bu tevkifat yapılacaktır. Söz konusu zirai ürünlerin ticari kazanç sahipleri veya kurumlar tarafından satılması halinde herhangi bir zirai kazanç mevcut olmadığı için tevkifat yapılmayacaktır.

Diğer taraftan yaş meyva sebze komisyonculuğu ile uğraşanlar her ne kadar komisyoncu adı altında faaliyet göstermekteyseler de müstahsilden aldıkları ürünler için müstahsil makbuzunu bizzat kendileri düzenledikleri ve satın alan kimseye bu ürünleri kendi faturaları ile devrettiklerinden, Vergi Kanunları yönünden yaptıkları iş bir alım-satım faaliyeti niteliğinde bulunmaktadır. Bu nedenle komisyoncu adı altında çalışmakla beraber faaliyeti alım-satım niteliğinde olan bu şahıslarda çiftçilerden satın alacakları zirai ürünlerin bedellerinden tevkifat yapmak zorundadırlar. Vergi Usul Kanununda yapılan değişiklikle vergilemede vergiyi doğuran olayın gerçek niteliği esas alındığı ve canlı hayvanların müstahsilleri tarafından kestirilerek et olarak satılması hali gerçek yönüyle canlı hayvan satışı niteliğinde olduğundan bu halde de tevkifat yapılacaktır.

Diğer taraftan; 1980 ve daha önceki yıllarda satın alınarak satıcı lehine tahakkuk ettirilmiş, ancak henüz ödenmemiş olan zirai ürün bedellerinin 1981 ve daha sonraki yıllarda ödenmesi halinde ödeme sırasında vergi tevkifatı yapılmayacaktır.

Tevkifat yapılacak zirai ürün türlerini gösteren Zirai Kazanç Ölçülerine ilişkin kararname 16.3.1979 gün ve 16580 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış bulunmaktadır.

b) Vergi Tevkifatı Esasları :

Gelir Vergisi Kanununun iratlarda vergi tevkifatını düzenleyen 96 ncı maddesi hükmü kaldırılarak, bu hüküm yerine 2361 sayılı Kanunla vergi tevkifatında uyulacak esaslara ilişkin hükümler getirilmiştir.

1. Yeni hükümle, 94, 104 ve 105 nci maddelere göre yapılacak vergi tevkifatı, nakten veya hesaben yapılacak ödemelere uygulanacaktır.

2. Hesaben ödeme, vergi tevkifatına tabi tutulacak kazanç ve iratları ödeyenleri istihkâk sahibine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri veya bu istihkâkları ödeyenlerin hesaplarına gider kaydedilmeyi ifade etmektedir.

3. Ücretler dışında kalan ödemelerden vergi tevkifatı, ödemenin gayrisafi tutarı üzerinden yapılacaktır.

Ücretler ve diğer vergi tevkifatına tabi tutulacak ödemelerde kesilmesi gereken vergiyi ödemeyi yapan üstlenmiş ise, ödemenin brütü bulunacak ve bulunan brüt üzerinden vergi tevkifatı yapılacaktır.

4. Diğer taraftan, 94 ncü madde gereğince tevkifat yapmak zorunda olanların, anılan maddede yazılı ödemelerden gerekli tevkifatı yapmamaları ve vergi dairesine yatırmamaları halinde, vergi sorumlusu sıfatiyle tevkif etmeleri gereken verginin ve uygulanacak cezanın genel hükümler çerçevesinde öncelikle tevkifat yapmakla yükümlü bu kişilerden aranacağı tabiidir.

4. Bakanlar Kurulu Kararlarına Dayanılarak Net Ödenen Ücretler :

Bakanlar Kurulu Kararlarına dayanılarak, 657 ve 926 Sayılı Kanunlara tabi olanlar aylıklarının % 20 si oranında ve avans olarak yapılan ödemelerin bu konuda yeni düzenlemeler yapılıncaya kadar net ödenmesine devam edilecektir.

5. Vergi tevkifatı sırasında, tevkif edilen verginin lira kesirleri nazara alınmayacaktır.

XI _ VERGİNİN HESAPLANMASI :

Gelir Vergisi Kanununun 104 üncü maddesi 2361 Sayılı Kanunla değiştirilerek, verginin hesaplanmasından cetvel uygulaması kaldırılmıştır.

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 104 üncü maddesine göre, verginin nasıl hesaplanacağı aşağıda açıklanmıştır.

a) Yıllık Beyanname Veren veya Götürü Kazanç ve Ücreti Olan Mükelleflerin Vergilerinin Hesabı :

Yıllık Beyanname ile beyan edilen kazanç ve iratlar ile götürü usulde tesbit edilen kazanç ve ücretler için yıllık vergi, matrahtan mükellefin medeni durumuna göre 2361 Sayılı Kanunla değiştirilen 31 inci maddede öngörülen indirim tutarları toplamı düşülmek suretiyle bulunacak miktara, Gelir Vergisi Kanununun aynı Kanunla değişik 103 üncü maddesinin yer alan vergi nisbetleri uygulamak suretiyle hesaplanacaktır.

b) Ücretlerde Verginin Hesaplanması :

Yukarıda da belirtildiği üzere; ücretlerin vergilendirilmesinde de, 1.1.1981 tarihinden itibaren vergi cetveli kullanılmayacaktır.

Vergi, ücretin ödeme dönemine göre, yıllık, aylık ve günlük ücret matrahından, bu dönemler için öngörülen genel, özel ve varsa sakatlık indirimleri tutarı düşüldükten sonra, 103 üncü maddede yer alan vergi oranı uygulanmak suretiyle hesaplanacaktır.

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 104 üncü maddesine göre, ücretlerin vergilendirilmesinde esas prensip, ücretin yıllık tutarının vergisinin hesaplanması ve ödeme dönemlerine göre, aylık ödemelerde bu vergi 12'ye bölünerek, günlük ödemelerde ise aylık vergi 30'a bölünerek tevkif edilecek verginin tesbitidir.

Diğer taraftan 36 ncı maddede belirtildiği üzere, indirimler, aile durumu sual varakasının ibraz edildiği veya vergi karnesini muhafaza eden işveren tarafından yapılan ödemelere uygulancak, bunun dışında kalan işverenler tarafından yapılan ödemelere uygulanmayacaktır.

Aile durumu sual varakası veya vergi karnesini muhafaza eden işveren tarafından yapılan ücret ödemelerinde; Gelir Vergisi Kanununun 36 ncı maddesine göre, günlük dönemler itibariyle ücret ödenmekte ise, günlük olarak belirlenen genel özel ve varsa sakatlık indirimi ücret matrahından düşülmek suretiyle; aylık dönemler itibariyle ücret ödenmekte ise, bu dönem için öngörülen genel, özel ve varsa sakatlık indirimi ücret matrahından düşülmek suretiyle kalan miktar üzerinden vergi tarifesine göre vergi hesaplanacaktır. İndirimleri uygulayan işverenler tarafından, indirimlerin uygulandığı dönemin dışında yapılan ödemelere, indirim uygulanmayacaktır.

İşverenler, özel indirimden tam olarak faydalanacak evli hizmet erbabı kadından, eşinin ücretli olarak çalışmadığını gösterir, eşi ve kendisi tarafından imzalanmış bir belge almak, bunları saklamak ve istenildiğinde ibraz etmek zorundadırlar.

Hizmet erbabının bu konudaki değişiklikleri anında işverene bildirmek zorunda olduğu tabiidir.

Ancak uygulamada hizmet erbabına çeşitli ödeme dönemleri itibariyle çeşitli adlar altında muayyen ve gayrimuayyen ücret ödemeleri yapıldığı gözönünde tutularak vergilemede basitlik sağlanabilmesi için ücretlerde vergi tevkifatı hizmet erbabına takvim yılı başından itibaren yapılan her türlü ücret ödemelerinin safi tutarları toplamı değişik 103 ncü maddede yer alan tarifenin aynı gelir dilimi içinde kaldığı sürece o nisbeti, aştığı anda ise aşan kısım sonra gelen dilimin nisbeti üzerinden yapılabilecektir.

Bu takdirde işverenlerin ücret ödemelerine ilişkin olarak, düzenleyecekleri ücret bordrolarında, hizmet erbabına o takvim yılı içinde daha önce yaptıkları ücret ödemelerinin safi tutarları toplamına göstermeleri zorunludur.

XII _ HİZMET ERBABININ NET ÜCRETLERİNDE GELİR VERGİSİ KANUNUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER NEDENİYLE MEYDANA GELECEK ARTIŞIN ÖDENMESİ :

Bilindiği gibi, Gelir Vergisi Kanununda 2361 sayılı kanunla yapılan değişiklikler sonucu, hizmet erbabının net ücretlerinde meydana gelecek artışların nasıl ödeneceği, aynı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 13 ve 14 ncü maddelerde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Buna göre :

a) Geçici 14 ncü madde kapsamı dışında kalan tüm hizmet erbabın 1981 takvim yılı Ocak ve Şubat ayları net ücretlerinde Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklikler dolayısıyle meydana gelecek artışlar, işverenler tarafından hizmet erbabına 1981 mali yılı içinde Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek tarihlerde ve tayin edilecek usul ve esaslara göre ödenecektir. İşverenler, bu aylara ilişkin olarak yapacakları her türlü ücret ödemelerini eski ve yeni hükümlere göre düzenleyecekleri iki ayrı bordroda gösterecekler; net ücretlerinde artış olan hizmet erbabına eski hükümler üzerinden hesapladıkları, artış olmayan hizmet erbabına ise (meselâ, daha önce sakatlık istisnasından faydalananlar gibi), yeni hükümlere göre hesapladıkları net ücretleri ödeyeceklerdir.

Şu kadar ki, hizmet erbabına aynı dönemde günlük veya aylık ücret ödemeleri dışında ikramiye gibi başkaca ücret ödemeleri de yapılmışsa, net ücretlerde artış, yapılan ücret ödemelerinin tamamının, eski hükümlere göre bulunacak vergilerinin toplamı ile yeni hükümlere göre bulunacak vergilerin toplamı mukayese edilerek tesbit edilecektir.

İşverenler, yeni hükümlere göre teşekkül eden vergi matrahını ve kestikleri vergileri muhtasar beyannamelerle süresi içinde vergi dairelerine bildirecekler ve ödeyeceklerdir.

Geçici 14 ncü madde kapsamı dışında kalan tüm hizmet erbabının net ücretlerinde Gelir Vergisi Kanununda yapılan ve 1.1.1981 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikler nedeniyle meydana gelen artışlar 1.3.1981 tarihinden itibaren hizmet erbabına ödenecektir. 1981 yılının Ocak ve Şubat aylarına ilişkin olup hizmet erbabına ödenmeyen farklar ise, işverenler tarafından emanet hesabına alınarak daha önce belirtildiği gibi 1981 mali yılı içinde Bakanlar Kurulunun tesbit edeceği tarihlerde ve gene Bakanlar Kurulunca tayin edilecek usul ve esaslara göre istihkak sahiplerine ödenecektir.

Öte yandan; 657, 926 ve 1765 sayılı Kanunlara tabi olan hizmet erbabı ile Milli Güvenlek Konseyinin 3 numaralı kararı uyarınca % 70 zam alan hizmet erbabının ücretlerine Geçici 13 ncü madde hükümlerinin uygulanacağı açıktır.

b) 12.9.1980 tarihinden önce yürürlüğe girmiş olan ve halen de uygulanmakta bulunan toplu iş sözleşmelerinden Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklikler dolayısıyla meydana gelecek artışlar, toplu iş sözleşmeleri sona erinceye kadar, işverenler tarafından hizmet erbabına ödenmeyecek ve işverenler bu farkları ücretin ödendiği aynı takip eden ay sonuna kadar T.C. Merkez Bankasında açılacak hesaba, T.C. Merkez Bankası şubesi bulunmayan yerlerde T.C. Merkez Bankasına aktarılmak üzere T.C. Ziraat Bankası şubelerine yatıracaklardır. İşverenler söz konusu farkları anılan hesaba yatırırken, istihkak sahibi hizmet erbabının adlarını ve hesaba yatırılan ücret artışı tutarlarını gösterir bir listeyi de ilgili banka şubesine tevdi edeceklerdir, Toplu iş sözleşmesine tabi olmamakla birlikte (toplu iş sözleşmelerinde kapsam dışı olduğu belirtilen personel ile toplu iş sözleşmesini imzalayan sendikaya tabi olmayan hizmet erbabı ve yönetici, büro personeli gibi) aynı işyerinde toplu iş sözleşmesine paralel olarak zam alan kapsam dışı hizmet erbabının net ücretlerinde meydana gelen artışlar da aynı esasa tabi olacaktır. Kapsam dışı hizmet erbabı açısından sözkonusu zammın toplu iş sözleşmesinden önceki veya sonraki bir tarihte yapılmış olması ve toplu iş sözleşmesi ile aynı miktar veya oranda olmaması önemli değildir.

Hizmet erbabının net maaşlarında meydana gelecek artış, önceki (a) bölümünde açıklanan esaslar çerçevesinde tesbit edilecektir. İşverenler yeni hükümlere göre teşekkül eden stopaj matrahı ile kestikleri vergi tutarlarını süresi içinde muhtasar beyanname ile vergi dairelerine beyan ederek ödeyeceklerdir.

Diğer taraftan T.C. Merkez Bankasında toplanacak bu farklar, 1982 mali yılı sonuna kadar Bakanlar Kurulunca kararlaştırılacak tarihlerde ve tesbit edilecek usul ve esaslara göre hak sahiplerine ödenecektir.

T.C. Merkez Bankasına yatırılması gereken farkları süresi içinde yatırmayan işverenler hakkında, yatırılması gereken farkların iki misli ceza hükmolunacak; farkların ve cezanın tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü hakkında kanun hükümleri uygulanacaktır.

c) Genel Bütçe'ye Dahil Dairelerde Çalışan Hizmet Erbabının Ücretlerinde Meydana Gelen Artışın Ödenmesi :

Genel Bütçe'ye dahil dairelerde görevli Geçici 13 ncü madde kapsamına giren hizmet erbabına eski esaslara göre hesaplanarak ödenen ücretler için, işverenler ayrıca 28.2.1981 tarihine kadar yeni esaslara göre ücret bordrosu düzenleyeceklerdir. Bu şekilde ücretli lehine doğacak farklar, bilahare Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek esaslar dahilinde ödenmek üzere Bütçe Gelirleri Hesabına zimmet Adi Emanetler Hesabına matlup kaydedilmek suretiyle muhasebeleştirilecektir.

Geçici 14 ncü madde kapsamına giren hizmet erbabından bu tebliğin yayınlandığı tarihe kadar eski esaslara göre net ücretleri hesaplanıp ödenenler için de yukarıdaki açıklamalara göre işlem yapılacaktır. Bu tebliğin yayınlandığı tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise yeni esaslara göre hesaplanacak miktarlar bütçe Gelirleri Hesabına matlup, bu miktar ile eski hükümlere göre hesaplanacak miktar arasındaki fark bilahare Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek esaslar dahilinde ödenmek üzere Adi Emanetler Hesabına matlup kaydedilecektir.

d) Katma Bütçeli Daielerde Çalışan Hizmet Erbabının Ücretlerinde Meydana Gelen Artışın Ödenmesi :

Katma bütçeli dairelerde görevli Geçici 13 ncü madde kapsamına giren hizmet erbabının yeni esaslara göre hesaplanan Gelir Vergisi vergi dairesi adına; bu miktar ile eski esaslara göre hesaplanacak gelir vergisi miktarı arasındaki fark bilahare Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek esaslar dahilinde ödenmek üzere kuruluşlar adına, Adi Emanetler Hesabına matlup kaydedilmek suretiyle muhasebeleştirilecektir. Vergi dairesi adına Adi Emanetler Hesabına alınan Gelir Vergisi süresi içinde ilgili vergi dairesine yatırılacaktır.

Geçici 14 ncü madde kapsamına giren hizmet erbabından bu tebliğin yayınlandığı tarihe kadar eski esaslara göre net ücretleri hesaplanıp ödenenler için de yukarıdaki açıklamalara göre işlem yapılacaktır. Bu tebliğin yayınlandığı tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise, yeni esaslara göre hesaplanacak Gelir Vergisi miktarı süresinde ilgili vergi dairesine yatırılmak üzere, vergi dairesi adına; bu miktar ile eski esaslara göre hesaplanacak miktar arasındaki fark bilahare Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek esaslar dahilinde ödenmek üzere ilgili kuruluşlar adına Adi Emanetler Hesabına matlup kaydedilmek suretiyle muhasebeleştirilecektir.

Katma bütçeli saymanlıklarca eski esaslara göre hesaplanan Gelir Vergisi bu tebliğin yayınlandığı tarihe kadar ilgili vergi dairesine muhtasar beyanname ile beyan edilip yatırılmış ise, bu miktar ile yeni esaslara göre hesaplanacak Gelir Vergisi arasındaki fark miktarı Vergi Usul Kanununun düzeltme ile ilgili hükümlerine göre, toplu düzeltme yolu ile vergi dairelerince katma bütçeli saymanlıklara iade edilecek ve bu saymanlıklarca da bilahare hak sahiplerine ödenmek üzere ilgili kuruluşlar adına Adi Emanetler Hesabına matlup kaydedilecektir.

e) Yukarıda (b) bölümünde belirtilen hizmet erbabının ücretleri, toplu iş sözleşmesi hükümlerinin sona erdiği tarihten itibaren, yeni esaslara göre tesbit edilecek net tutarlar üzerinden ödenecektir.

XIII _ GÖTÜRÜ USULDE TESBİT EDİLEN TİCARİ VE SERBEST MESLEK KAZANÇLARINDA VERGİNİN TAHAKKUKU ve ÖDENMESİ :

2361 Sayılı Kanunun 73, 74 ve 82 nci maddeleri ile götürü usulde tesbit olunan ücretlerin vergilendirilmesine paralel olarak, götürü usulde tesbit edilen ticari ve serbest meslek kazançlarının da, faaliyetin icra olunduğu takvim yılının Nisan ayında tahakkuk ettirilmesi ve tahakkuk eden verginin Nisan, Ağustos ve Aralık aylarında olmak üzere üç eşit taksitte ödenmesi öngörülmüştür.

Takvim yılı içinde işe başlayanlar (muaflık şartlarını kaybedenler dahil), diledikleri takdirde işe başladıkları takvim yılına ait tahakkuk eden vergileri, ertesi yılın Gelir Vergisi ile birlikte üç eşit taksitte ödeyebileceklerdir.

XIV _ ORTALAMA KAR HADDİNDE YENİ ESASLARIN UYGULANMASI :

2361 Sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesi gereğince Gelir Vergisi Kanununun anılan Kanunla değişik 111 nci maddesinin (B) fıkrasında yeralan "Asgari Gayrisafi Hasılat Esası", bu fıkra kapsamına giren mükelleflerin 1980 takvim yılı kazançlarına da uygulanacaktır.

XV _ GEÇMİŞ YILLARA AİT VERGİLER :

2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa Geçici 1 nci madde olarak getirilen hükümle, 1981 takvim yılından önceki dönemlerde elde edilen kazanç ve iratlar (götürüler dahil) ile ücretlere ve 1981 mali yılından önceki dönemlerde elde edilen götürü ücretlere ait vergilerin, aksine hüküm olmadıkça eski hükümlere göre alınması öngörülmüştür.

Bu hüküm uyarınca, 1980 takvim yılına ilişkin olarak elde edilen ve 1981 yılı Mart ayında yıllık beyanname ile beyan edilerek vergilendirilecek olan kazanç ve iratlar, aksine hüküm olmadıkça Gelir Vergisi Kanununun 1.1.1981 tarihinden önceki hükümleri uyarınca vergiye tabi tutulacaktır. Ayrıca, 1.1.1981 tarihiden önceki dönemlerde hak kazanılan ve gerçek usulde vergiye tabi tutulacak olan ücretlerin vergilerinin de, 1.1.1981 tarihinden önceki hükümlere göre hesaplanması gerekmektedir.

Öte yandan, 1980 takvim yılına ait olan ve 1981 yılı Nisan ayında vergileri tahakkuk ettirilecek olan götürü ticari kazançlar ile götürü serbest meslek kazançları hakkında, Gelir Vergisi Kanununun 1.1.1981 tarihinden önceki hükümleri uygulanacaktır.

Bilgi edinilmesini ve gereğince işlem yapılmasını rica ederim.

(*) Güncelliği kalmamıştır.

İçerik 2:

24.12.1980 gün ve 2361 Sayılı Kanunla, Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişikliklere ilişkin olarak, ilk anda doğabilecek tereddütleri önlemek amacıyla aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

I _ İSTİSNA ve MUAFLIKLAR :

a) Dar Mükelleflere İlişkin Menkul Kıymet Satış Kazancı, Mevduat Faizi İstisnaları ve İhracat Muaflığı :

Gelir Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde yer alan, dar mükelleflerin menkul kıymet satışından doğan kazançları ile mevduat faizlerinin Gelir Vergisi dışında bırakılmasına ilişkin hüküm 2361 Sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile kaldırılmış bulunmaktadır.

Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 7/1 nci maddesinin parantez içi hükmünde yer alan ve ihraç edilmek üzere Türkiye'de satın aldıkları veya imal ettikleri malları Türkiye'de satmaksızın yabancı memleketlere gönderen dar mükelleflerin bu işlerden doğan kazançlarını vergi dışı bırakan hüküm de 2361 Sayılı Kanunun 3 ncü maddesiyle kaldırılmıştır.

Değişikliğin yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1981 tarihinden itibaren elde edilecek söz konusu kazanç ve iratlar, Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümleri gereğince vergiye tabi tutulacaktır.

b) Esnaf Muaflığı :

Gelir Vergisi Kanunun vergiden muaf esnafa ilişkin 9 ncu maddesinde yapılan değişiklikle;

1. Gıda maddelerinin pazar takibi suretiyle satışını yapanlar,

2. Köylerde bir işyeri açmak suretiyle perakende ticaret işiyle uğraşanlar,

3. 60 yaşını doldurmuş küçük sanat ve gezici perakende ticaret erbabı,

esnaf muaflığı kapsamından çıkarılmışlardır.

Yukarıda sayılan işlerle uğraşanlar 1 Ocak 1981 tarihinden itibaren götürü usule tabi olmanın diğer şartlarını taşımaları kaydıyla götürü usulde Gelir Vergisi mükellefi olarak vergiye tabi tutulacaklardır.

Ayrıca, ticaret ve sanat erbabının esnaf muaflığından yararlanabilmeleri için 9 ncu maddenin ilgili bentlerinde yazılı şekil ve surette çalışmaları yanında yıllık alış, satış veya hasılat tutarlarının, götürü usule tabi olmanın özel şartlarını belirleyen 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik 48 nci maddesinde yazılı hadlerin yarısını aşmaması gerekir. Buna göre, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun değişik 9 ncu maddesindeki şartları taşısalar bile; yıllık alış, satış veya hasılat tutarları 48 nci maddedeki hadlerin yarısını aşanlar esnaf muaflığından faydalanamayacaklar ve götürü usulde vergilendirileceklerdir. Şu kadar ki 9 ncu maddede yazılı şekil ve surette çalışan ticaret ve sanat erbabının yıllık alış, satış veya hasılat tutarlarının 48 nci maddede yazılı hadlerin iki katını aşması durumunda bu mükellefler gerçek usulde vergilendirileceklerdir.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununa 2361 sayılı Kanunla eklenen Geçici 2 nci madde hükmü gereğince; 1980 takvim yılında esnaf muaflığından yararlanmakla birlikte alış, satış veya hasılat tutarları değişik 48 nci maddede yazılı hadlerin yarısını aşmayan ticaret ve sanat erbabı; esnaf muaflığına ilişkin şartları taşımaları kaydiyle 1981 yılında da muafiyetten yararlanabileceklerdir. 1980 yılı içindeki alış, satış veya hasılat tutarları mezkûr hadlerin yarısını aşmakla birlikte iki katını aşmayan ticaret ve sanat erbabı 1981 yılında götürü usulde, iki katını aşanlar ise gerçek usulde vergilendirileceklerdir.

Diğer taraftan, 9 ncu maddede sayılan şartları haiz olduğu halde Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerine devamlılık ve bağlılık arz edecek şekilde faaliyette bulunanlar da esnaf muaflığından istifade edemeyeceklerdir.

Yapılan değişiklikle esnaf muaflığının kapsamı dışında bırakılan bu mükellefler Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre yukarıdaki açıklamalar gereğince götürü veya gerçek usulde mükellefiyetlerini tesis ettireceklerdir. Ancak, bu mükellefler, Gelir Vergisi Kanununun değişik 117 ve Mükerrer 117 nci maddelerinin uygulanması bakımından takvim yılı içinde işe başlamış kabul edileceklerdir.

c) Küçük Çiftçi Muaflığı :

Bilindiği üzere; 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 11 nci maddesine göre ticari ve mesleki kazançları dolayısıyla gerçek usulde Gelir Vergisine tabi olanlar 12 ve 13 ncü maddelerde yazılı muaflık ölçülerinin yarısını aşmamak şartı ile küçük çiftçi muaflığından yararlanabilmekte idiler. 2361 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle getirilen yeni hüküm gereğince bu mükellefler 1.1.1981 den itibaren küçük çiftçi muaflığından faydalanamayacaklardır.

Aynı maddede yapılan bir diğer değişiklik uyarınca bir biçerdöver veya benzeri mahiyetteki bir motorlu araca veya 25 beygir gücünden fazla bir adet traktöre yahut toplam güçleri 25 beygir gücünü aşan birden fazla traktöre sahip olan çiftçiler de küçük çiftçi muaflığından faydalanamayacaklardır. Bu şekilde küçük çiftçi muaflığı kapsamı dışında kalan çiftçiler 1981 yılında götürü gider usulünde veya diledikleri takdirde, gerçek usulde Gelir Vergisine tabi tutulacaklardır.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun küçük çiftçi muaflığında İşletme büyüklüğü ölçülerini belirleyen 12 nci maddesinde yapılan düzenleme ile 1.1.1981 tarihinden itibaren zirai mahsul grup sayıları artırılmış ve büyüklükler yeniden tespit edilmiş; satış hasılatı ölçüsünü düzenleyen 13 ncü maddede yapılan değişiklikle de daha önce balıkçılar için 75.000 lira, diğerleri için 60.000 lira olan satış tutarı ölçüsü 250.000 lira olarak belirlenmiştir.

Bilindiği gibi, muaflık şartlarını kaybedenler, müteakip takvim yılından itibaren Gelir Vergisine tabi olmaktaydılar. Ancak, Gelir Vergisi Kanununun muaflıktan mükellefliğe geçişle ilgili 14 ncü maddesinde yapılan değişikliğe göre yıl içinde satış hasılatı veya işletme büyüklüğü yönünden muaflık sınırını aşanlar, o takvim yılı başından itibaren mükellefiyete gireceklerdir. Dolayısıyle 1.1.1981 tarihinden itibaren 250.000 liraya yükseltilmiş bulunan satış tutarı ölçüsünü ve tesbit edilen yeni işletme büyüklüğü ölçülerini aşmayanlar 1981 yılında küçük çiftçi muaflığından faydalanacaklardır. Çiftçilerin gelir vergisi karşısında küçük çiftçi olup olmadıkları Gelir Vergisi Kanununun değişik 12 ve 13 ncü maddelerinde yazılı işletme büyüklüğü ve yıllık satış tutarı ölçüleri ayrı ayrı nazara alınarak tayin edilecektir. Bu ölçülerden herhangi birini aşanlar küçük çiftçi muaflığından faydalanamayacaklardır.

Diğer taraftan Gelir Vergisi Kanununun 11 nci maddesine eklenen son fıkra hükmüne göre küçük çiftçi muaflığı, aynı Kanunun 94 ncü maddesi uyarınca Zirai ürünlerin alış bedelleri üzerinden yapılacak tevkifata şamil bulunmadığından, küçük çiftçi muaflığından faydalanan çiftçilerin sattıkları zirai ürünlerin bedellerinden de sözkonusu tevkifat yapılacaktır.

d) Göçmen ve Mülteci Muaflığı :

Gelir Vergisi Kanununun 17 nci maddesinde yer alan göçmen ve mülteci muaflığında yapılan değişiklik, yalnızca 6.000 liralık haddin 60.000 liraya yükseltilmesine ilişkin olup, bunun dışında daha önce yayınlanmış Tebliğlerde yer alan esaslar gereğince işlem yapılacaktır.

e) Serbest Meslek Erbabında Yaşlılık Muaflığı, Zirai Kazançlarda ve Maden Suları Kazançlarında İstisna :

1. Serbest Meslek Erbabında Yaşlılık Muaflığı :

2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun Mükerrer 17 nci maddesinde yer alan serbest meslek erbabında yaşlılık muaflığına ilişkin hüküm, yürürlükten kaldırılmıştır. Bu nedenle, 60 yaşını doldurmuş serbest meslek erbabı, götürü usule tabi olmanın şartlarını taşımaları kaydıyla, 1.1.1981 tarihinden itibaren götürü usulde vergilendirilecektir.

2. Zirai Kazançlarda İstisna :

2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun zirai kazançlarda istisnayı düzenleyen 19 uncu maddesi hükmü yürürlükten kaldırılmıştır. Bu nedenle 10.000 lirayı aşmayan safi zirai kazanca uygulanan 2.500 liralık istisna, 1981 ve takip eden takvim yıllarına ilişkin zirai kazançlara uygulanmayacaktır.

3. Maden Suları Kazançları İstisnası :

2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 20 nci maddesinde yer alan maden suları kazançlarına ilişkin istisna hükmü, kaldırılmıştır. Bu nedenle, maden suları kazançları istisnasından yararlananlar, 1.1.1981 tarihinden itibaren mükellefiyetle ilgili ödevlerini yerine getirmek zorundadırlar.

f) Serbest Meslek Kazançlarında İstisna :

Gelir Vergisi Kanununun serbest meslek kazançlarında istisnayı düzenleyen 18 nci maddesinde yapılan değişiklikle, istisna kapsamına mucitlerin ihtira beratları ve müelliflerinde fakülte, akademi ve yüksek okullarda yayınlanan bilimsel mahiyetteki makaleleri karşılığında elde ettikleri hasılat eklenmiş; ayrıca istisna edilecek hasılat miktarı, yurt içinde elde edilenler için 10.000 liradan 200.000 liraya; yurt dışında elde edilenler için de 40.000 liradan 400.000 liraya yükseltilmiştir. Yapılan diğer bir değişikliklede, maddede sayılan kazançların arızi olarak elde edilmesi halinde mezkûr istisnadan faydalanılacağı hususuna açıklık getirilmiştir.

g) Gayrimenkul Sermaye İratlarında İstisna :

Gelir Vergisi Kanunu'nun 21. maddesinde 2361 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle binaların mesken olarak kiraya verilmelerinden bir takvim yılı içinde elde edilen ve toplamı 120.000 lirayı aşmayan gayrisafi hasılatın, 40.000 lirası gelir vergisinden istisna edilmiştir. Ancak elde edilen gayrisafi hasılatın 120.000 lirayı aşması halinde tamamı vergiye tabi tutulacaktır.

Vergi Usul Kanununun 156 ncı maddesinde; ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; bu faaliyetlerin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yer olarak tanımlanmıştır.

Bu itibarla, mesken olarak kiraya verilen gayrimenkuller için kabul edilmiş bulunan 40 bin liralık istisnanın aynı zamanda işyeri olarak kiralanan binalar için uygulanması mümkün bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, bu istisna 1 Ocak 1981 tarihinden itibaren elde edilecek gayrimenkul sermaye iratlarına ilişkin olup, 1980 yılında ilde edilen gayrimenkul sermaye iratlarına Gelir Vergisi Kanununa 2361 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8 nci madde hükmü saklı kalması kaydıyla değişiklikten önce mevcut eski hükümler uygulanacaktır.

h) Menkul Sermaye İratlarında istisna :

Daha önce Gelir Vergisi Kanunu'nun 22 nci maddesinde tasarruf mevduat faizlerine tanınmış olan yılda 500 liralık istisna yeni düzenleme ile kaldırılmış bulunmaktadır. Bu nedenle tasarruf mevduatlarına 1.1.1981 tarihinden itibaren tahakkuk ettirilecek faizlerin tamamı vergi tevkifatına tabi tutulacak ve anılan istisna uygulanmıyacaktır.

Öte yandan, Döviz Tevdiat Hesapları için ödenecek faizlerin tamamı mezkûr madde ile vergiden istisna edilmiş olup, 1.1.1981 tarihinden sonraki dönemler için bu hesaplara yürütülecek faizlerden vergi tevkifatı yapılmayacaktır.

i) Ücretlerde İstisnalar

1. Halı ve Kilim İmal Eden İşletmelerde Çalışan İşçilerin Ücretleri :

Gelir Vergisi Kanununun 23/1 nci maddesinde 2361 sayılı kanunla yapılan değişiklikle, "Köylerde veya son nüfus sayımına göre belediye içi nüfusu 5000'i aşmayan yerlerde faaliyet gösteren ve münhasıran el ile dokunan halı ve kilim imal eden işletmelerde çalışan işçilerin ücretlerinin" Gelir Vergisinden müstesna tutulması öngörülmüş ve daha önce bu bentte yer alan sakatlık istisnasına ilişkin hüküm kaldırılmıştir.

Öte yandan, Danıştay'ın müstekar hâl alan kararları ile benimsendiği üzere Gelir Vergisi Kanununda ücret geliri elde eden hizmet erbabından yalnızca bedenen çalışanlara işçi denilmektedir.

Bu durum ve yukarıda belirtilen düzenleme uyarınca 442 sayılı kanuna gere köy sayılan veya son nüfus sayımına göre belediye içi nüfusu 5000'i aşmayan yerlerde münhasıran el ile dokunan halı,ve kilim imal eden işletmelerde ve sadece halı ve kilim dokuyan işçilerin ücretleri Gelir Vergisinden müstesna tutulacaktır. Belirtilen şekilde faaliyet gösteren işletmelerde halı ve kilim dokuma işinde fiilen çalışmayan işçiler ile Gelir Vergisi Kanununu açısından işçi sayılmayan yönetici, müdür, müdür yardımcısı, şef, ressam, muhasebeci, memur ve sair hizmetlerde bulunanlara ödenen ücretler, bu istisnadan yararlandırılmayacaktır.

Öteyandan, bir işletmede el ile dokunan halı ve kilim imalatı yanında makina ile halı ve kilim imalatı da yapılmakta ise, bu tür işletmelerde çalışan işçilerin ücretlerinin (fiilen el ile dokunan halı ve kilim imalatında çalışan işçilerin ücretleride dahil) anılan istisnadan yararlandırılmayarak vergiye tabi tutulması gerekmektedir,

2. Çiftçilerin Yanında Çalışan İşçilerin Ücretleri :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 23/2 nci maddesi uyarınca, "Gelir vergisinden muaf veya götürü gider usulünde vergiye tabi çiftçilerin ziraat işlerinde bilfiil çalışan işçilerin ücretleri (Bekçi ve çoban ücretleri dahil)" Gelir Vergisinden istisna edilmiştir.

Bu bent hükmüne göre, sözkonusu işçi ücretlerinin Gelir Vergisinden müstesna tutulabilmesi için, işçinin Gelir Vergisinden muaf veya götürü gider usulüne göre vergiye tabi olan çiftçinin yanında, fiilen tarım işinde çalışması ve işçi niteliğinde olması şarttır. Fiilen tarım içinde çalışmayan bekçi ve çoban ücretleri de, anılan maddede yer alan parantez içi hükümle istisnaya dahil edilmiştir.

Gelir vergisinden muaf veya götürü gider usulüne göre vergiye tabi çiftçilerin fiilen tarım işinde çalışmayan işçilerinin ücretleri ile şoför ve makinist ücretleri ve işçi niteliğinde olmayan teknisyen, yönetici, kâhya gibi hizmet erbabının ücretleri Gelir Vergisi Kanununun 64/5 nci maddesi uyarınca götürü usulde vergiye tabi tutulacaktır.

Diğer taraftan yapılan düzenlemeye göre gerçek usulde Gelir Vergisine tabi olan, yani defter tutmak zorunda olan çiftçilerin yanında çalışan hizmet erbabının tamamının ücretleri, ücretlerin gerçek usulde vergilendirilmesine ilişkin genel esaslara göre vergiye tabi tutulacaktır.

3. Toprak Altı Maden İşletmelerinde Çalışanların Ücretleri :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 23/3 ncü maddesinde, "Toprak altı işletmesi halinde bulunan madenlerde cevher istihsali ve bununla ilgili diğer bütün işlerde çalışanların münhasıran yer altında çalıştıkları zamanlara ait ücretleri"nin Gelir Vergisinden müstesna tutulması öngörülmüştür.

Bu bent hükmü uyarınca, toprak altı işletmesi halinde bulunan madenlerde, cevher istihsali ve bununla ilgili diğer işlerde çalışan işçi, mühendis, topoğraf, jeolog gibi hizmet erbabının münhasıran yer altında çalıştıkları zamanlara ait ücretleri ile bu tür hizmet erbabına yıllık dönemler itibariyle yapılan ikramiye veya benzeri nitelikteki ödemelerin, yer altında çalışılan süreye isabet eden kısımların Gelir Vergisinden müstesna tutulacaktır. 1.1.1981 tarihinden önceki dönemlere ait bu tür ücretlere ise 105 seri sayılı Tebliğ esasları uygulanacaktır.

4. Hizmetçilerin Ücretleri :

Gelir Vergisi Kanununun, hizmetçi ücretlerinin Gelir Vergisinden istisnasına ilişkin 23/6 ncı maddesinde 2361 Sayılı Kanunla yapılan değişiklik, daha önce istisna kapsamına dahil olan mürebbiye ücretlerinin vergi kapsamına alınmasından ibarettir. Bu tür hizmet erbabının ücretleri 1.3.1981 tarihinden itibaren götürü usulde vergiye tabi tutulacaktır.

5. Hizmet Erbabına Ayın Olarak Yemek Verilmesi Suretiyle Sağlanan Menfaatler :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 23/8 inci maddesinde, "Hizmet erbabına işyerinde veya müştemilatında bedava yemek vermek suretiyle sağlanan menfaatlerin (Bu amaçla da olsa hizmet erbabına nakit ve ayın olarak yapılan ödemeler vergiye tabi tutulur.)" Gelir Vergisinden müstesna tutulması öngörülmüştür. Yapılan değişiklikle, hizmet erbabına verilecek yemeğin işveren tarafından hazırlatılması şartı kaldırılmış ve işyerinin müştemilatında verilecek yemekler de istisna kapsamına alınmıştır. Bu hükme göre, hizmet erbabına işyerinde veya işyerinin müştemilatında, ayın olarak yemek vermek suretiyle sağlanan menfaatler Gelir Vergisinden müstesna tutlacak, ancak aynı amaçla dahi olsa nakit olarak veya erzak vermek suretiyle ayın olarak sağlanan menfaatler vergilendirilecektir.

6. Emekli, Dul ve Yetim Aylıkları :

Gelir Vergisi Kanunun 2361 sayılı Kanunla değişik 23/11 nci madesinde, "Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz bulunan emekli sandıkları tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıklarının (Tüzel kişiliği haiz muhtelif emekli sandıkları tarafından ödenen aylıklar toplamı; hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan Devlet memurlarına ödenen miktardan fazla ise, aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur.) (Genel, katma ve özel bütçelerden ödenen bu nevi aylıklar dahil) "Gelir Vergisinden müstesna tutulması öngörülmüştür.

Bu madde hükmüne göre, kanunla kurulmuş bulunan T.C. Emekli Sandığınca, Devlet memurlarına ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıkları eskiden olduğu gibi Gelir Vergisinden müstesna tutlacaktır. Diğer taraftan, tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları tarafından ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıklarının hizmet süresi ve aylık seviyesi aynı olan Devlet memurlarına ödenen emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıkları tutarını aşmayan kısmının vergiden müstesna tutulması; aşan kısmın ise, ücret olarak vergilendirilmesi gerekmektedir. Bu ödemeler vergi tevkifatına tabi tutulmayacak, ancak istisna haddini aşan kısımları, Gelir Vergisi Kanununun 95/3 üncü maddesi uyarınca elde edenler tarafından verilecek yıllık beyannamelerde gösterilecek vergilendirilecektir.

7. Çıraklara Yapılan Ücret Ödemeleri :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 23/12 nci maddesinde, "2089 sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Kanunu hükümlerine tabi çırakların asgari ücreti aşmayan ücretleri" Gelir Vergisinden müstesna tutulmuştur.

Bu madde hükmü uyarınca, yanında çalıştırdıkları kişilerin Gelir Vergisi karşısındaki durumlarına bakılmaksızın 2089 sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Kanununda çıraklar için öngörülen niteliklere sahip olanlara ödenen ve o gün için geçerli asgari ücreti aşmayan ücretlerin vergiden müstesna tutulması gerekmektedir. Zira 2089 sayılı kanunun çırakların ücretlerini tesbit eden hükümleri, eğitim amacıyla çalıştırılan çıraklar ile fiilen üretime katılan işçilere eş düzeyde ücret ödemesinin mümkün olmadığının Kanun Koyucu tarafından da benimsenmediğini göstermektedir. Başka bir ifade ile bir kişinin üretime katılmak veya eğitilmek amaçları ile çalıştırıldığının tesbitinde en geçerli ölçü 1475 sayılı İş Kanununa göre tesbit edilen asgari ücret tutarıdır. Bu bakımdan, 2089 sayılı Kanunun çıraklar için öngördüğü tüm niteliklere sahip olmakla beraber, geçerli asgari ücret düzeyinin üzerinde ücret alan bir kimsenin o iş yerinde iş veya sanat öğrenmek amacıyla çalıştığı kabul edilemiyeceğinden, çırak sayılması mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle çıraklık niteliğine sahip olmakla beraber asgari ücret düzeyinin üzerinde ücret alanlara yapılan ödemelerin tamamı ile, 2089 sayılı Kanunun hükümlerine göre çırak sayılmayanlara yapılan ödemelerin tamamı vergiye tabi tutulacaktır.

2089 Sayılı Kanunun çıraklar için öngördüğü niteliklere sahip olmayanlarla, bu niteliklere sahip olmakla beraber asgari ücretin üzerinde ücret alanlara yapılan ücret ödemelerinin işverenin tabi olduğu vergilendirme biçimine göre yani işveren gerçek usulde Gelir Vergisine tabi ise, gerçek usulde, götürü usulde vergiye tabi ise götürü usulde vergilendirilmesi gerekmektedir.

8. 60 Yaşını Doldurmuş Hizmet Erbabının Ücretleri :

Gelir Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin 13 numaralı bendinde yer alan ve götürü usulde vergiye tabi ticaret ve serbest meslek erbabının yanında çalışan 60 yaşını doldurmuş hizmet erbabının ücretlerinin vergiden istisna edilmesine ilişkin hüküm, 2361 sayılı Kanunla kaldırılmıştır.

Bu nedenle, söz konusu hizmet erbabının ücretleri 1.3.1981 tarihinden itibaren götürü usulde vergiye tabi tutulacaktır.

j) Gider Karşılıklarında İstisnalar :

1. 6425 Sayılı Kanuna Göre Yapılan Harcırah Ödemeleri :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 24/1 inci maddesine göre "Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca yapılan ödemeler" Gelir Vergisinden müstesna tutulmuştur.

Bu hüküm uyarınca, 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre "Memur" kapsamına giren hizmet erbabına yapılan harcırah ödemeleri vergiden müstesna tutulacaktır. 6245 sayılı Kanun hükümlerine göre, harcamalara mahsup edilmek üzere yapılan avans ödemeleri ise eskiden olduğu gibi vergi tevkifatına tabi değildir.

2. 6245 Sayılı Harcırah Kanunu Kapsamı Dışında Kalan Hizmet Erbabına Yapılan Harcırah Ödemeleri :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 24/2 ncı maddesine göre; Harcırah Kanunu kapsamına girmeyen kamu ve özel kuruluşlarda çalışan hizmet erbabı ile Harcırah Kanunu kapsamına giren sözleşmeli personele verilen harcırah unsurlarından, gerçek yol giderlerinin tamamı ile yemek ve yatma giderlerine karşılık olarak verilen gündelikler; her yıl Bütçe Kanunu ile aynı aylık seviyesindeki Devlet memurlarına verilen miktarı veya aylık seviyesi, en yüksek Devlet memurunun üstünde olanlar için Devletçe verilen gündeliklerin en yüksek haddini aşmamak şartı ile vergiden müstesna tutulacaktır. Harcırah gündelikleri, aynı aylık seviyesindeki Devlet memuruna verilen gündelikleri veya Devletçe verilen gündeliklerin en yüksek haddini aşarsa, aşan kısmının ücret olarak vergiye tabi tutulması gerekir.

Bu tür hizmet erbabının gündelikleri içinde düşünülmesi zorunlu olan, fiili yemek ve yatma giderlerinin; mesela, otel ve lokântalarda yaptıkları harcamaların doğrudan veya dolaylı olarak işveren tarafından üstlenilmesi halinde sözkonusu giderler, yukarıda açıklanan mukayesede esas alınacak gündelik tutarına dahil edilecektir.

3. Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 24/3 ncü maddesine göre yalnızca kazai ve idari kararlara dayanılarak tanıklara verilen ücretler Gelir Vergisinden istisna edilmiş olup, daha önce aynı bentle vergiden istisna edilmiş bulunan bilirkişi ücretleri, bu defa istisna kapsamı dışında bırakılmıştır. Bu nedenle, 1.1.1981 tarihinden itibaren bilirkişilere yapılacak ödemeler, Gelir Vergisi Kanunun değişik 61/5 nci maddesine göre ücret sayılarak indirimsiz olarak vergi tevkifatına tabi tutulacaktır.

4. Aynı maddenin 5 numaralı bendinde yapılan değişiklikle daha önce bu bentte mevcut olan ve özel Kanunlarla kurulan komisyonların memur olmayan üyelerine, bu görevleri dolayısiyle yapılan ödemeleri vergiden istisna eden hüküm kaldırıldığı ve bu ödemeler Gelir Vergisi Kanununun 61/3 ncü maddesine göre ücret sayıldığı için mezkür ödemelerinde bilirkişi ücretlerine uygulanan esaslar çerçevesinde vergi tevkifatına tabi tutulması gerekmektedir.

Bu bende 2361 sayılı Kanunla getirilen yeni hükümle, sayım ve seçim işlerinde çalıştırılanlara özel Kanunlarına göre ve bu görevleri sırasında yapacakları zaruri masraflar için verilen gider karşılıkları, Gelir Vergisinden istisna edilmiştir.

k) Tazminat ve Yardımlarda İstisna :

Gelir Vergisi Kanunun 25/3 ncü maddesinde 2361 sayılı Kanunla yapılan değişikliğe göre, kamu idare ve müesseseleri ile Kanunla kurulan (T.C. Emekli Sandığı, Ordu Yardımlaşma Kurumu, sosyal Sigortalar Kurumu gibi) sosyal güvenlik kurumları dışında kalan tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları tarafından ödenen tazminat ve yardımların toplamı, aynı aylık seviyesi ve hizmet süresine sahip Devlet memurlarına ödenen muktardan fazla olduğu takdirde, aradaki farkın ücret olarak vergiye tabi tutulması öngörülmektedir. Uygulamada kolaylık sağlamak için bu ödemeler vergi tevkifatına tabi tutulmayacak; ancak elde edenler tarafından Gelir Vergisi Kanununun 95/3 ncü maddesi uyarınca verilecek yıllık beyannamede gösterilerek vergilendirilecektir.

1. Teşvik İkramiye ve Mükafatlarında İstisna :

1. Aynı Kanunun 29 ncu maddesinin 2 numaralı bendinde yapılan değişiklikle, uçuş ve dalış hizmetleri karşılığında yapılan ödemelere ilişkin istisnanın kapsamı genişletilmiş, daha önce Türk Silahlı Kuvvetleri dışında yalnızca Türk Hava Yollarında uçuş maksadiyle görevlendirilenler için öngörülen istisna, Türk Hava Kurumu ile kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunan müesseseler tarafından uçuş maksadıyla görevlendirilenlere uçuş hizmetleri; deniz altında dalış yapanlara dalış hizmetleri dolayısıyla yapılan ödemelere de teşmil edilmiştir.

Sözkonusu istisna fiili uçuş ve dalış hizmetleri karşılığında yapılacak tazminat, gündelik, ikramiye ve zam ödemelerine münhasır bulunmaktadır.

2. Aynı maddenin 3 numaralı bendiyle daha önce spor müsabakalarına iştirak eden profesyonel veya amatör tüm sporculara ödenen ödül ve ikramiyeler için tanınmış olan istisna; 2361 Sayılı Kanunla daraltılarak yalnızca amatör sporculara inhisar ettirilmiş bulunmaktadır. Profesyonel sporcuların elde ettikleri kazançlar, niteliklerine göre genel hükümler çerçevesinde vergiye tabi tutulacaktır.

3. Diğer taraftan, aynı maddenin 4 numaralı bendinde daha önce mevcut spor kulüplerinin kendi mensuplarına gider karşılığı olmak üzere yaptıkları ödemelere ilişkin istisna hükmü de, 2361 Sayılı Kanunla kaldırılmış olup, 1.1.1981 tarihinden itibaren bu tür ödemeler, gider karşılıklarında istisnalara ilişkin 24 ncü madde hükmü gözönüne alınarak vergiye tabi tutulacaktır.

Aynı bentte yer alan ve sadece maç hakemlerine ödenen ücretlere ilişkin istisna hükmü ise yapılan değişiklikle genişletilmiş ve her türlü spor yarışmalarını yöneten hakemlere yapılan ödemeler 61 nci maddeye göre ücret olarak kabul edilmekle birlikte bu bent hükmü ile 1.1.1981 tarihinden itibaren vergiden istisna edilmiştir.

II _ İNDİRİMLER

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 31 nci maddesi hükmüne göre, tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler medeni durumlarına göre "Genel İndirim"den yararlanacaklardır. Gerçek ücretlerin vergilendirilmesinde mükellefler, ayrıca özel indirimden, sakat hizmet erbabı ise bunlara ek olarak sakatlık indiriminden de yararlanacaktır. Mükelleflerin durumlarına göre yararlanacakları indirim tutarları, ekli cetvelde ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

Verginin hesaplanmasında; indirim tutarları toplamı, kazanç ve iratların safi tutarları toplamından düşülmek suretiyle vergiye tabi kazanç bulunacak ve bu tutar üzerinden mükellefin ödeyeceği vergi hesaplanacaktır.

Ayrıca 2361 Sayılı Kanunun Geçici 4 ncü maddesinde de açıklandığı gibi; Gelir Vergisi Kanunu'nun değişik 31 nci maddesinin 3 ncü bendinde belirtilen sakatlık indirimine ait yönetmelik yürürlüğe girinceye kadar, daha önce Gelir Vergisi Kanunu'nun 23 ncü maddesinin bu kanunla değiştirilmesinden önceki 1 numaralı bendi hükmüne göre ücretleri vergiden müstesna tutulan mükellefler, Gelir Vergisi Kanununu'nun değişik 31 nci maddesi hükümlerine göre 1 inci derece sakat sayılarak bu dereceye ait indirimden faydalandırılacaktır.

Diğer taraftan, 32 nci madde hükmünde yapılan değişiklikle genel indirimin hesabında dikkate alınacak çocuk sayısı beşten, üçe indirilmiş olduğundan, üçten fazla çocuk sahibi olan mükellefler, ancak üç çocuk için genel indirimden yararlanabilecektir.

II _ TİCARİ KAZANÇ :

a) İnşaat ve Onarma İşleri :

Bilindiği üzere; Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesine göre, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde, kâr ve zarar işin bittiği yıl tesbit edilerek, mükellefin seçimine göre işin bittiği yılın geliri olarak veya işin devam ettiği yıllara dağıtılmak suretiyle beyan edilmekteydi. Anılan maddede, 2361 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, kâr veya zararın işin devam ettiği yıllara dağıtılması usulü kaldırılmış ve işin bittiği yıl beyan edilmesi zorunluluğu getirilmiş bulunmaktadır. Öte yandan, 2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 6 ncı madde ile, 1.1.1981 tarihinden önce taahhüde bağlanmış ve henüz bitmemiş veya bu tarihten önce bitmekle birlikte henüz beyan edilmemiş olan bu tür işlere ait kazançların da işin bittiği yılın geliri olarak beyan edilmesi hükme bağlandığından, 1980 takvim yılı içinde sona eren senelere sari inşaat ve onarma işlerine ait kâr veya zararın 1981 yılı Mart ayında verilecek Gelir Vergisi beyannamelerine 1980 yılı geliri olarak dahil edilmesi ve vergilendirilmesi gerekmektedir.

b) Götürü Usule Tabi Ticari Kazançlar :

Gelir Vergisi Kanununun götürü usule tabi olmayan genel ve özel şartlarını düzenleyen 47 ve 48 nci maddelerinde yapılan değişiklikle 47/2 nci maddesinde mevcut "işyerlerinin gayrisafi iratlarının 180 Lirayı aşmaması" şartı, "işyerlerinin emlâk vergisi tarhına esas olan vergi değerleri toplamı 200.000_ lirayı vergi değeri bilinmeyen hallerde yıllık kira bedeli toplamı 12.000_ lirayı aşmaması" şeklinde değiştirilmiş ve 48 nci maddede mevcut hadler büyük ölçüde artırılmıştır.

1980 takvim yılı içinde götürü olarak vergilendirilmekte iken değişiklikten önce mevcut götürü usule ilişkin genel ve özel şartları ihlal etmekle birlikte 2361 Sayılı Kanunla değişik yeni genel ve özel şartları taşıyan ticari kazanç sahipleri, Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 3 ncü madde uyarınca, 1981 yılında da götürü usulde vergilendirileceklerdir Bu mükelleflerin diledikleri takdirde gerçek usulü seçebilecekleri tabidir.

Götürülük şartlarını daha önce kaybetmek suretiyle veya kendi talepleri üzerine gerçek usulde vergilendirilmekte olan yükümlüler aynı işe devam ettikleri sürece, durumları 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 47 ve 48 nci maddesinde yazılı şartlara uygun olsa dahi anılan Kanunun 50 nci maddesi uyarınca götürü usulden yararlanamayacaklar ve gerçek usulde vergilendirilmeye devam edeceklerdir.

Diğer taraftan, daha önce götürü usulde vergilendirilen şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığıyla uğraşanlar ile treyler, çekici ve benzerlerinin sahip veya işleticileri ve maden işletmeleri, taş ve kireç ocakları kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları işletenler, 51 nci maddede yapılan değişiklikle götürü usulün dışına çıkarılmış olup, bu faaliyetlerle uğraşanlar süresi içinde defter tasdik ettirmek ve gerçek usulde vergilendirmeye ilişkin mükellefiyetlerini yerine getirmek zorundadırlar. Maddede sözügeçen şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığından kasıt; bir il dahilinden diğer bir il dahiline yapılan yük ve yolcu taşımacılığı olup, aynı il sınırları içinde yapılan yük ve yolcu taşımacılığı 51 nci madde hükmünün uygulanması bakımından şehirler arası taşımacılık sayılmayacaktır.

IV _ ZİRAİ KAZANÇLAR :

a) Götürü Gider Esası :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 53 ncü maddesine göre, yıllık satış hasılat tutarı 1.000.000 liradan aşağı olan çiftçilerin kazançları götürü gider esasına, 1.000.000 lira veya daha fazla olan çiftçilerin kazançları ise, gerçek kazanç esasına (işletme hesabı esası veya dilerlerse bilanço esasına) göre tesbit edilecektir. 2361 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklerle çiftçilerin kolay ve basit usullerle vergilendirilmesi amaçlandığından 1980 takvim yılı için götürü gider esasına göre vergilendirilen ve mezkur yıl satış hasılatları l.000.000 liralık yeni haddi aşmıyan çiftçiler, 1981 yılında da götürü gider usulüne tabi olmaya devam edeceklerdir.

Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 54 ve Vergi Usul Kanununun 46 ncı maddelerinde yapılan değişikliklerle, götürü gider emsallerinin % 70 (dahil) nisbetinden fazla olamıyacağı hükme bağlanmış, Gelir Vergisi Kanuna eklenen Geçici 7 nci madde ile de, 1980 takvim yılında elde edilen ve götürü gider usulüne göre vergilendirilecek çifçilerin gayrisafi hasılatlarına % 70 götürü gider emsal nisbetinin uygulanması öngörülmüştür.

b) Gerçek Kazanç Usulü :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 53 ncü maddesi ile, gerçek kazanç usulüne tabi mükellefler için, bilanço esasına göre defter tutmaları yönünden ihtiyarilik getirilmiş bulunmaktadır. Bu mükellefler dilerlerse işletme hesabı esasına; dilerlerse bilanço esasına göre defter tutabileceklerdir.

c) Önceki Yıllardan Devreden Ürünlerin Değerlemesi :

2361 sayılı Kanunla 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 54 ncü maddesinin sonuna eklenen yeni bir fıkrayla 1.1.1981 tarihinden itibaren gerçek usulden götürü gider usulüne geçen çiftçilerin önceki yıllardan devreden ürünlerinin satış hasılatına götürü giderin uygulanmaması, devreden ürünlerin maliyet bedelleri ve satıldığı yıl yapılan gerçek giderlerin tevsik edilmek ve beyannamede gösterilmek şartıyla bu ürünlere isabet eden satış hasılatından indirilmesi ve bu suretle bulunacak safi kazancın matraha ilave edilmesi hükme bağlanmıştır

Ayrıca, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 57 nci maddesinin sonuna eklenen fıkrayla, muafiyetten veya götürü gider usulünden gerçek usule geçen çifçilerin önceki yıllardan devreden ürünlerinin, Vergi Usul Kanununun 45 inci maddesinde belirtilen ortalama maliyet bedeli esasına göre değerlendirilerek gider yazılması öngörülmüştür.

Bu hükümler uyarınca, zirai kazançlarını işletme hesabı veya bilanço esasına göre tesbit edecek çiftçilerle gerçek kazanç usulünden götürü gider usulüne; yahut muafiyetten veya götürü gider usulünden gerçek usule geçecek çiftçiler, önceki yıllardan devreden ürünlerinin değerlemesinde maliyet bedelini 44 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yer alan usul ve esaslara göre tesbit edeceklerdir.(*)

V _ ÜCRETLER :

a) Ücretin Tanımı :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 61 inci maddesinin 1 nci fıkrasında ücretin genel bir şekilde tanımı yapılmış; ikinci fıkrasında ise, "ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez." denilmiştir.

Bu hükme göre; muafiyet ve istisna kapsamına girmeyen ve her ne ad altında yapılırsa yapılsın ücret tanımı içine giren tüm ödemeler, ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır. Diğer taraftan ortaklık ilişkisi niteliğinde olmamak şartıyla, kazancın belli bir yüzdesi şeklinde yapılan ödemeler de Gelir Vergisi Uygulaması açısından ücret sayılmıştır.

b) Kasa Tazminatı Veya Bu Amaca Yönelik Ödemeler :

Bilindiği üzere, kasa tazminatı veya bu amaca yönelik ödemeler, süreklilik kazanan Danıştay kararlarına paralel olarak, daha önce yürürlüğe konulan 111, 117, 120 ve 124 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğlerinde önörülen şartlarla vergiye tabi tutulmamaktaydı.

Bu kez, Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 61 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, kasa tazminatlarının (mali sorumluluk tazminatları dahil) ücret sayıldığı açıkca hükme başlanmıştır. Bu nedenle, 2361 sayılı Kanunun hükümlerinin yürürlüğe girdiği 1.1.1981 tarihinden itibaren, hizmet erbabına ödenen kasa tazminatları ile, kasa tazminatı sayılan diğer ödemeler vergiye tabi tutulacaktır.

2361 sayılı Kanun hükümlerinin yürürlüğe girdiği 1.1.1981 tarihinden itibaren 111 sayılı Tebliğin bu konuya ilişkin, hükümleri ile 117, 120 ve 124 sayılı Tebliğ hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, 1.1.1981 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak anılan Tebliğler esaslarına göre işlem yapılacağı tabiidir.

c) Evvelce, Yapılan veya Gelecekte Yapılacak Hizmetler Karşılığında Yapılan Ödemeler :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 61 nci maddesinin üçüncü fıkrasının 2 numaralı bendinde, "Evvelce yapılmış veya gelecekte yapılacak hizmetler karşılığında verilen para ve ayınlarla sağlanan diğer menfaatler"in ücret sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hüküm uyarınca, hizmet erbabına evvelce yapılan veya gelecekte yapılacak hizmetler karşılığı verilen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır.

Ancak, Gelir Vergisi Kanununun 28 nci maddesinin 1 ve 2 numaralı bentleri uyarınca, bu bentlerde yazılı şartla vergiden müstesna tutulan tahsil ve tatbikat ödemeleri ve bu meyanda burslar; gelecekte yapılacak hizmetler karşılığını teşkil eden ücret ödemesi sayılmakla birlikte, sözkonusu istisna hükmü gereğince Gelir Vergisine tabi tutulmayacaktır.

d) Ücretin Safi Tutarı :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 63 üncü maddesinin 1 numaralı bendi ile Memur Yardımlaşma kurumu (Meyak), Ordu Yardımlaşma Kurumu (Oyak) ve benzeri kamu kurumları için yapılan kanuni kesintilerin, ücretin gayri safi tutarından indirilmesi esası kabul edilmiş olduğundan, 1.1.1981 tarihinden itibaren ücretin vergiye tabi tutarının tesbitinde, anılan kanuni kesintiler ücretin gayri safi tutarından indirilecektir.

VI _ SERBEST MESLEK KAZANÇLARI :

a) Mesleki Giderler :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 68 inci maddesinin 10 numaralı bendi ile, daha önce sayılan bentler dışında kalan işle ilgili şehir dahili nakil vasıtaları ücretleri ile posta, telgraf ve odabaşı ücreti gibi müteferrik giderlerin gerçek tutarları veya bu giderlere karşılık olmak üzere 20.000 liradan fazla olmamak ve gayrisafi hasılatın % 10'unu aşmamak üzere tesbit edilecek giderin, mesleki kazancın tesbitinde gider olarak indirilmesi mümkün bulunmaktadır.

b) Götürü Usul Kapsamından Çıkarılanlar :

Gelir Vergisi Kanununun 69 uncu maddesinde yapılan değişiklikle diş protezcileri götürü usulün kapsamından çıkarılarak gerçek usulde vergiye tabi tutulmuşlardır. Bu nedenle, söz konusu serbest meslek erbabının 1981 takvim yılı ile ilgili olarak gerçek usulde vergilendirilmeye ilişkin her türlü mükellefiyetlerini yerine getirmeleri gerekmektedir

Diğer taraftan, bu maddenin sonuna 2361 sayılı kanunla eklenen fıkra hükmü gereğince götürü usule tabi serbest meslek erbabının safi kazançlarının tesbit ve vergilendirilmesi ticari kazançların götürü usulde vergilendirilmesine ilişkin 46 ncı maddede yer alan esaslara göre yapılacaktır.

c) Amortismana Tabi İktisadi Kıymetlerin Satışı :

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 67 ve 68/7 nci maddelerine göre, mesleki faaliyette kullanılan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin 1.1.1981 tarihinden itibaren elden çıkarılması halinde, Vergi Usul Kanununun 328 inci maddesine göre hesaplanacak kâr veya, zararın, matrahın tesbitinde dikkate alınması gerekmektedir.

VII _ GAYRİMENKUL SERMAYE İRATLARI :

a) Gayrimenkul Sermaye İradının Kapsamı:

Gelir Vergisi Kanununun gayrimenkul sermaye iradını tanımlayan ve kapsamını belirleyen 70 nci maddesinin 5 numaralı bendince, 2361 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, bent kapsamına giren maddi haklara açıklık getirilmiştir. Yeni düzenlemeye göre; arama, işletme ve imtiyaz hakları ve ruhsatları, ihtira beratı, alameti farika, marka, ticaret ünvanı, her türlü teknik resim, desen, model plân ile sinema ve televizyon filmleri, ses ve görüntü bantları, sanayi ve ticaret ve bilim alanlarında elde edilmiş bir tecrübeye ait bilgilerle gizli bir formül veya bir imalat usulü üzerindeki kullanma hakkı veya kullanma imtiyazı gibi hakların kiraya verilmesinden elde edilen iratlar ile bu hakların kullanılması için gerekli malzeme ve teçhizat bedelleri gayrimenkul sermaye iradı sayılmıştır.

Diğer taraftan; zirai faaliyete bilfiil iştirak etmeksizin sadece üründen pay alan arazi sahiplerinin gelirlerinin gayrimenkul sermaye iradı olarak vergilendirileceği konusuna açıklık getirilmiştir.

b) Emlâk Vergisinin Gider Yazılması ve Götürü Gider Nisbeti :

Bilindiği üzere; Gelir Vergisi Kanununun 74/5 ve Mükerrer 122 inci maddelerine göre, gayrimenkul sermaye iradı elde edilen bina ve arazilerin Emlâk Vergileri, bu iratlara tekabül eden Gelir Vergisinden mahsup edilmekteydi. 2361 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucu, Emlâk Vergisinin Gelir Vergisinden mahsubu esası kaldırılmış ve gayrimenkul sermaye iradının safi tutarının gerçek gider usulüne göre tesbitinde gider olarak indirilmesi esası getirilmiştir. Diğer taraftan 74 ncü Maddede yapılan diğer bu değişikliklede götürü gider usulünü seçtikleri için ödedikleri Emlâk Vergisini gider yazmaları imkânı bulunmayan gayrimenkul sermaye iradı sahiplerinin safi iradın tesbitinde indirecekleri götürü gider oranı % 20 den % 25'e yükseltilmiştir. Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 8 inci madde hükmü ile de, 1980 takvim yılında elde edilen gayrîmenkul sermaye iratlarının vergilendirilmesinde; Emlâk Vergisinin Gelir Vergisinden mahsup edilmemesi, ancak, safi iradın gerçek gider usulüne göre tesbitinde gider olarak indirilmesi hükme bağlanmıştır. Aynı Geçici madde hükmü gereğince, götürü gider usulunü seçmiş olan gayrimenkul sermaye iradı sahipleri de 1980 takvim yılında ödedikleri Emlâk Vergisini Gelir Vergisinden mahsup edemeyecekler; ancak elde ettikleri gayrimenkul sermaye iradının safi tutarının tesbitinde % 25 nisbetinde götürü gider indirebileceklerdir.

VIII _ MENKUL SERMAYE İRATLARI :

Gelir Vergisi Kanununun menkul sermaye iradının tanımına ilişkin 75 inci maddesinde 2361 sayılı Kanunla yapılan değişikliklere göre :

a) Maddenin ikinci fıkrasının birinci bendi hükmü, "her nev'i hisse senetlerinin kâr payları (kurucu hisse senetleri ve diğer intifa hisse senetlerine verilen kâr payları ve pay sahiplerine hazırlık dönemi için faiz olarak veya başka adlarla yapılan her türlü ödemeler dahil)" şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre kurucu hisse senetlerine ve intifa hisse senetlerine ödenen kâr payları ile ortaklara hazırlık döneminde ödenen faizler veya başkaca adlar altında yapılan her türlü ödemeler menkul sermaye iradı kabul edilerek vergilendirilecektir.

b) Maddenin ikinci fıkrasının 2 numaralı bendi, daha önce 3 numaralı bent olarak mevcut hükme ilaveten, adi komandit şirketlerde komanditerlerin kâr paylarının, şirket kârının ilişkin bulunduğu takvim yılında elde edilmiş sayılacağı hususuna açıklık getirmektedir.

c) Maddenin 2 nci fıkrasının 3 numaralı bendinde yer alan hüküm, bilindiği üzere, daha önce ücretin tarifi ile ilgili 61 nci maddesinin 3 numaralı bendinde yer almakta ve ücret sayılmaları nedeniyle de Kurumlar tarafından kurum kazancının tesbiti sırasında gider olarak düşülmekte idi. Maddeye ilave edilen bu bent hükmü ile: kurumların idare meclisi başkan ve üyelerine verilen kâr payları, menkul sermaye iradı kabul edilmektedir. Diğer taraftan 2361 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 9 uncu maddenin (a) bendi uyarınca; kurumların, 1980 yılı kârlarından ayırarak, idare meclisi başkan ve üyelerine ücretlerinden ayrı olarak verecekleri kâr payları, mezkür hükme göre menkul sermaye iradı sayılacak ve safi kurum kazancının tesbitinde gider olarak indirilmeyecektir.

d) Maddenin ikinci fıkrasına 4 numaralı bent olarak getirilen hükümle Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık ve özel (münferit) beyanname veren dar mükellefiyete tabi kurumların ticari bilançolarına göre doğan kârdan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısım, menkul sermaye iradı kabul edilmekte ve Gelir Vergisi Kanununun değişik 94/7 ve 105 nci maddeleri uyarınca da Gelir Vergisi tevkifatına tabi tutulmaktadır. Gelir Vergisi Kanununa 2361 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 9 ncu maddenin (b) fıkrası uyarınca bu hüküm dar mükellefiyete tabi Kurumların 1980 takvim yılı kazançları hakkında da uygulanacak ve mezkür kazançlarda tevkifata tabi tutulacaktır.

e) Gelir Vergisi Kanununun 75/5 nci maddesinde yer alan mevduat faizleri ile ilgili hüküm, 7 numaralı bend olarak daha açık bir şekilde yeniden düzenlenmiş olup, bu meyanda bankalara, bankerlere, tasarruf sandıklarına, tevdiat kabul eden diğer müesseselere yatırılan vadeli, vadesiz paralara ödenen faizler yanında, devamlı olarak para toplama işiyle uğraşan kişi ve kuruluşların topladıkları paralara sağladıkları gelir ve menfaatler de mevduat faizi kabul edilerek tevkifat kapsamına dahil edilmiştir.

f) Daha önce 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 76 ncı maddesinde yer alan ve menkul sermaye iradı olarak kabul edilen;

_ Esham ve tahvilatın vadesi gelmemiş kuponlarının satışı,

_ İştirak hisselerinin sahibi namına henüz tahakkuk etmemiş olan kâr hisselerinin devir ve temliki,

_ Her türlü senetlerin iskonto edilmesi karşılığında alınan paralar ve iskonto bedelleri yapılan yeni düzenleme ile menkul sermaye iradını tanımlayan 75 nci madde içine alınmıştır.

g) Daha önce 96 ncı madde gereğince vergi tevkifatına tabi tutulan kâr paylarında tevkifat usulü kaldırılarak kurumlar tarafından ödenen kurumlar vergisinin yarısının kurumlardan kâr payı alan ve 77 nci maddede sayılan kişi ve kuruluşların vergi alacağını teşkil etmesi esası getirilmiş ve 75 nci maddede yapılan değişikliklede vergi alacağının menkul sermaye iradı sayılacağı hükme bağlanmıştır. Esasen Vergi alacağı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı kanunla değişmeden önceki 96 ncı maddesinde yer alan vergi tevkifatının yerini almaktadır. Bu nedenle Kurumlardan kâr payı alan gerçek kişiler bu kâr paylarına nakten tahsil etmemiş olmakla birlikte menkul sermaye iradı sayılan vergi alacağını da ekleyerek elde ettikleri menkul sermaye iradının brüt tutarlarını bulacaklar (veri alacağı dahil) ve bu suretle bulunacak brüt tutarların Gelir Vergisi Kanununun değişik 86 ve 87 nci maddelerine göre diğer gelirleriyle birlikte toplamı 2.000.000 lirayı aştığı takdirde yıllık Gelir Vergisi beyannamesi verecekler ve vergi alacağınıda bu beyannameye dahil edeceklerdir. Mükellefler bu takdirde, beyan ettikleri gelire isabet ederek vergiden vergi alacaklarını mahsup edeceklerdir.

h) Diğer taraftan, maddenin 12 numaralı bendi ile, faizsiz olarak kredi veren kişi ve kuruluşlara, kâr payı adı altında yapılacak ödemeler menkul sermaye iradı sayılmış ve 94 ncü madde ile de tevkifat kapsamına alınmış bulunmaktadır.

IX _ SAİR KAZANÇ VE İRATLAR :

A _ Değer Artışı Kazançları :

Daha önce Gelir Vergisi Kanununun 81 nci maddesinde düzenlenmiş olan gayrimenkullerin ve hakların, menkul kıymetlerin satışından, ortaklık hisselerinin devir ve temlikinden doğan kazançlar, 2361 sayılı Kanunla Mükerrer 80 nci maddede değer artışı kazançları olarak yeniden düzenlenmiştir. Buna göre;

1. İvazsız olarak iktisap edilenler dışında iktisap şekli ne olursa olsun, Gelir Vergisi Kanununun değişik 70 nci maddesinin 1, 2, 4 ve 7 numaralı bentlerinde yazılı mal ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak dört yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar Gelir Vergisine tabi bulunmaktadır. Bu mal ve hakların iktisap tarihinden itibaren bir yıl içinde elden çıkarılması halinde, elde edilen değer artışı kazancına istisna uygulanmıyacak ve tamamı vergilendirilecektir. İktisap tarihinden itibaren bir tam yıl geçtikten sonra binalar dışındaki mal ve hakların satılması halinde, elde edilen değer artış kazancının 125.000 lirayı aşan kısmı vergiye tabi tutulacaktır. Binaların satılmasında sözkonusu istisna, iktisap tarihinden sonraki yılı takibeden her tam yıl için ayrı ayrı uygulanacaktır. Meselâ iktisap edildiği tarihten 3 tam yıl geçtikten sonra satılan bir binadan elde edilen değer artış kazancına, her tam yıl için ayrı ayrı 125.000 lira istisna uygulanarak kazancın 375.000 lirayı aşan kısmı vergiye tabi tutulacaktır.

2. Her ne şekilde olursa olsun edinilen menkul kıymetlerin, edinme tarihinden önce veya sonra elden çıkarılmasından sağlanan ve bir takvim yılındaki tutarı 50.000 lirayı aşmayan kazançlar, vergi dışı bırakılmıştır.Anılan kazançların bir takvim yılındaki tutarının 50.000 lirayı aşması halinde, aşan kısım değer artışı kazancı olarak vergiye tabi tutulacaktır. Diğer taraftan, maddenin 2 numaralı bendinin parantez içi hükmü ile, kurucu hisse senetleri ile diğer her türlü intifa hisse senetlerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançların da değer artışı kazancı olarak vergilendirileceği hükme bağlanmıştır.

3. Gelir Vergisi Kanununun 70 nci maddesinin değişik 5 numaralı bendinde yer alan hakların elden çıkarılmasından doğan kazançların 50.000 lirası vergi dışı bırakılacak, aşan kısmı ise, değer artışı kazancı olarak vergiye tabi tutulacaktır.

4. Telif haklarının ve ihtira beratlarının müellifleri, mucitleri ve bunların kanuni mirascıları dışında kalan kimseler tarafından elden çıkarılmasından doğan kazançların 50.000 liralık kısmı vergi dışı bırakılacak, aşan kısmı ise değer artışı kazancı olarak vergiye tabi tutulacaktır.

5. Ortaklık haklarının ve hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların tamamı, değer artışı kazancı olarak vergiye tabi tutulacaktır.

6. Faaliyeti durdurulan bir işletmenin kısmen veya tamamen elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazancı sayılarak, vergilendirilecektir.

7. 2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa Mükerrer 80 nci madde olarak getirilen maddenin son fıkrasına göre, faaliyetine devam eden ticari bir işletmenin kısmen veya tamamen satılmasından veya ticari işletmeye dahil amortismana tabi iktisadi kıymetlerle, 70 nci maddenin 1, 2, 4 ve 7 numaralı bentlerinde sayılan mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar, ticari kazanç olarak vergiye tabi tutulacaktır.

Anılan madde ile ayrıca, elden çıkarma deyimine açıklık getirilerek, bu maddede yer alan mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulması elden çıkarma sayılmıştır.

b) Safi Değer Artışı :

2361 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa Mükerrer 81 nci madde olarak yeni getirilen hükme göre, vergiye tabi tutulacak değer artışında safi kazanç, elden çıkarılan mal ve hakların iktisap bedeli ile elden çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarı arasındaki müsbet farktır. Hasılatın ayın veya menfaat olarak sağlanan kısmı, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümlerine göre tayin ve tesbit edilecektir.

Anılan mal ve hakların iktisap bedeli ise, bu mal ve hakların iktisap edilmesi için yapılan her türlü ödemeler, giderler ve ödenen vergi, resim ve harçların toplamıdır. Ancak, bazı hallerde, bu iktisap bedeli yerine, aşağıdaki açıklanan iktisap bedelleri esas alınacaktır.

_ Gayrimenkullerde iktisap bedeli; bina ve arazinin Emlâk Alım Vergisine esas olan değerine, yapılan giderlerle, ödenen ayni vergi, resim ve harçların ilavesi suretiyle hesaplanacaktır.

_ Menkul kıymetlerin elden çıkarılmasında; iktisap bedelinin tevsik edilememesi halinde, Vergi Usul Kanununun 266 ncı maddesine göre saptanacak itibari değer iktisap bedeli kabul edilir. Menkul kıymetlerin ivazsız olarak iktisap edilmesi halinde, Veraset ve İntikal Vergisi tarhına esas olan matraha, bu tür iktisap nedeniyle ödenen vergilerin eklenmesi suretiyle bulunan miktar, iktisap bedeli olacaktır.

Menkul kıymetlerin iktisap tarihinden sonra elden çıkarılması halinde, vergiye tabi değer artışı kazancı, iktisap tarihinden elden çıkarma tarihine kadar geçen ilk tam yıldan sonraki her tam yıl için istisna tutarı düşüldükten sonra kalan safi kazancın % 40'ı ayrıca indirilerek hesaplanacaktır. Ancak, bu şekilde her tam yıl için indirilecek miktar, istisna düşüldükten sonra kalan safi kazancın % 80'ini geçemiyecektir. İktisap tarihinden elden çıkarma tarihine kadar geçen sürenin hesabında yıl kesirleri nazara alınmayacak ve elden çıkarılan menkul kıymetlerin iktisap tarihleri tevsik edilemediği takdirde, bu menkul kıymetler satışın yapıldığı yıl iktisap edilmiş sayılacaktır.

c) Vergilendirilmeyecek Değer Artışı Kazançları :

Gelir Vergisi Kanununun gayrimenkullerin ve hakların, menkul kıymetlerin satışından, ortaklık hisselerinin devir ve temlikinden doğan kazançların vergilendirilmesine ilişkin 81 nci maddesi, 2361 sayılı Kanunla, vergilendirilmeyecek değer artışı kazançları olarak yeniden düzenlenmiştir.

Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı kanunla değişik 81 nci maddesine göre, vergilendirilmeyecek değer artışı kazançları aşağıda açıklanmıştır.

1. Ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü halinde kanuni mirasçıları tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması ve mirasçılar tarafından işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin kayıtlı değeri ile, bilânço esasına göre defter tutulmakta ise, bilânçonun aktif ve pasifi ile aynen bütün halinde devir alınması halinde, bu devir işleminden dolayı değer artışı kazancı hesaplanmayacaktır.

2. Kazancı bilânço esasına göre tesbit edilen ferdi bir işletmenin bilânçosunun bir sermaye şirketine, aktif ve pasifi ile bütün halinde devir edilmesi, devralan şirketin bilânçosuna aynen geçirilmesi ve devredilen ferdi işletmenin sahip veya sahiplerinin şirketten devir bilânçosuna göre hesaplanan öz sermayesi tutarında ortaklık payı alması ve ortaklık payını temsil eden hisse senetlerinin nama yazılı olması şartıyla değer artışı kazancı hesaplanmayacaktır.

3. Kollektif veya adi komandit şirketlerin nevi değiştirerek, sermaye şirketi haline dönüşmesi; yeni oluşan sermaye şirketinin bilânçosuna eski şirketin bilânçosunun aynen geçirilmesi ve şekil değiştiren şirket bilânçosuna göre hesaplanan öz sermaye tutarında ortaklara ortaklık payı verilmesi halinde de değer artışı kazancı hesaplanmaz. Ancak, Anonim şirkete dönüşme halinde ortaklık payını temsil eden hisse senetlerinin nama yazılı olması şarttır.

d) Arızi Kazançlar :

Gelir Vergisi Kanununun arızi kazançların tanımını yapan ve vergilendirilme biçimini belirleyen 82 nci maddesi 2361 Sayılı Kanunla değiştirilerek arızi kazançların kapsamı genişletilmiş ve istisna hadleri yeniden düzenlenmiştir.

Buna göre ;

1. Yeni düzenlemede daha önce 2 numaralı bent hükmünde yer alan ticari bir faaliyetin durdurulmasından elde edilen kazançların yanısıra, zirai bir işletmenin faaliyeti ile serbest meslek faaliyetinin durdurulması veya terk edilmesi, henüz başlanılmamış ticari, zirai veya mesleki faaliyete hiç girişilmemesi, ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılat arızi kazanç olarak vergi kapsamına alınmıştır. Ancak, ticari veya zirai bir işletmenin veya serbest meslek faaliyetinin durdurulması karşılığında elde edilen hasılatın 10.000 lirası vergi dışı bırakılmış olup, bu miktarı aşan kısım vergiye tabi tutulacaktır. (Henüz başlamamış olan ticari, zirai veya mesleki bir faaliyete hiç girişilmemesi ile ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılatın tamamı vergiye tabidir.)

2. 3 numaralı bent hükmüne yeni getirilen parantez için hükümle, kiracıya ait tesisat ve malların tahliye ve devri sırasında kiralayana veya yeni kiracıya devrinden doğan kazançların, bu bentte yer alan diğer hasılatla birlikte toplamı 10.000 lirayı aşan kısmı, arızi kazanç sayılarak vergilendirilecektir.

3. Yeni getirilen 5 numaralı bent hükmü ile, gerçek usulde vergiye tabi mükelleflerin terk ettikleri işleriyle ilgili olarak sonradan elde ettikleri kazançlar ile daha önce gider yazılan değersiz alacaklar ve karşılık ayrılan şüpheli alacakların tahsil edilmesi halinde, bu kazançların tamamı arızi kazanç olarak vergiye tabi tutulacaktır.

4. Dar mükellefiyete tabi olanların 45 inci maddede yazılı ulaştırma ve ihracat işlerini arızi olarak yapmalarından doğan kazancın tamamı arızi kazanç olarak vergiye tabi tutulacaktır.

Diğer taraftan, arızi kazançların safi miktarlarının saptanması sırasında aşağıdaki hususlar gözönünde bulundurulacaktır.

1. Maddenin birinci fıkrasının 1 numaralı bendine giren alım satım işlerinde safi kazanç, satış bedelinden, maliyet bedeli ve satış dolayısiyle yapılan giderler indirilmek suretiyle tesbit edilecektir. Bu bentte sözü geçen tavassut işinden sağlanan kazanç ise tavassut ve hizmet karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan menfaatlerin toplamından, bu iş dolayısiyle yapılan giderler indirilmek suretiyle esaplanacaktır.

2. Maddenin birinci fıkrasının 2, 3, 4 ve 5 numaralı bentlerinde yazılı işlerde safi kazanç; elde edilen hasılattan belgeyle tevsik edilen giderler indirilmek suretiyle tesbit edilecektir.

Buradaki elde edilen hasılat deyimi para ve ayınlar ile diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerin toplamını ihtiva etmektedir.

3. Dar Mükellefiyete tabi gerçek kişilerin, ulaştırma ve ihracat işlerini arızi olarak yapmalarından sağlamış oldukları kazançlar ise, Kurumlar Vergisi Kanunun 18, 19 ve mükerrer 19 uncu maddeleri hükümlerine göre tesbit edilecektir.

X _ VERGİ TEVKİFATI VE ESASLARI :

a) Vergi tevkifatı :

Gelir Vergisi Kanununun vergi tevkifatına ilişkin 94, 96 ve 105 nci maddeleri, 2361 sayılı Kanunla değiştirilerek, anılan maddelerde yer alan vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratlar ile tevkifat esasları ve tevkifat nisbetleri yeniden düzenlenmiştir.

Bu düzenlemelere göre ;

1. Serbest meslek işleri dolayısiyle, bu işleri yapan tam mükelleflere yapılan ödemelerden önceden olduğu gibi % 15 vergi tevkifatı yapılacaktır. Dar mükelleflere yapılan bu tür ödemelerde ise, vergi tevkifatı nisbeti 1.1.1981 tarihinden itibaren % 30'a yükseltilmiştir.

2. Senelere sari inşaat ve onarma işlerini yapanlara (kurumlar dahil) ödenen istihkak bedellerinden yapılacak vergi tevkifatı nisbeti % 5'e yükseltilmiş olduğundan, 1.1.1981 tarihinden itibaren yapılan istihkak ödemelerinden % 5 oranında vergi tevkifatı yapılacaktır.

3. Dar mükellefiyete tabi olanlara, telif ve patent haklarının satışı dolayısiyle yapılan ödemelerden yapılacak tevkifatın nisbeti, 1.1.1981 tarihinden itibaren % 35'e yükseltilmiştir.

4. Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 70 nci maddesinde yer alan mal ve hakların 94 ncü maddede sayılanlar tarafından kiralanması halinde, bunlar tarafından kira bedeli olarak ödenen ve elde eden yönünden gayrimenkul sermaye iradı sayılan ödemelerden vergi tevkifatı yapılması esası getirilmiştir. Buna göre, kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıflar iktisadi işletmeleri, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tesbit eden çiftçiler; yaptıkları kiralamalar nedeniyle, 1.1.1981 tarihinden itibaren kira sözleşmesinde kira bedeli olarak tesbit edilen tutar üzerinden, kira sözleşmesi yoksa söz konusu gayrimenkul sermaye iratlarını elde edenlere fiilen ödenen kira miktarı üzerinden % 25 nisbetinde vergi tevkifatı yapacaklardır.

Anılan 94 ncü madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olan gerçek ve tüzel kişiler aynı zamanda işyeri olarak kiraladıkları binalar için ödeyecekleri kira miktarının tamamı üzerinden % 25 nisbetinde vergi tevkif edeceklerdir. Ancak tüccar, serbest meslek erbabı ve çiftçiler yalnızca ticari, mesleki veya zirai faaliyetlerine ilişkin olarak kiraladıkları mal ve haklar için ödedikleri kira bedellerinden tevkifat yapacaklardır. Daha önce Gayrimenkul sermaye iratlarında İstisnalara ilişkin bölümünde açıklandığı üzere, aynı zamanda hem işyeri hem ikametgah olarak kiralanan gayrimenkuller vergi mevzuatımız açısından işyeri olarak kabul edildiğinden bu gayrimenkuller için ödenecek kiraların tamamı üzerinden tevkifat yapılacaktır. Yapılan ödemenin 1.1.1981 tarihinden önceki veya sonraki bir döneme ilişkin olması önemli olmayıp, 1.1.1981 tarihinden sonra ödeme yapılması tevkifat için yeterlidir. Anılan madde hükmü uyarınca tevkifat gerçek kişilerin gayrimenkul sermaye iratlarına ilişkin gelir vergilerine mahsuben yapılacağından, bu hükmün kurumlar vergisine tabi mükelleflerle bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu itibarla kurumların elde ettiği bu mahiyetteki iratlardan ödeme yapanlar tarafından tevkifat yapılmayacaktır. Diğer taraftan herhangi bir işletmenin aktifinde kayıtlı gayrimenkul veya hakların kiraya verilmesi karşılığında elde edilen gelir, Gelir Vergisi Kanunu yönünden ticari kazanç olarak kabul edildiğinden, gayrimenkul sermaye iradı niteliğinde olmayan bu tür ödemelerden de söz konusu tevkifat yapılmayacaktır.

5. Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 75 nci maddesinin 2 nci fıkrasının 4 numaralı bendinde yer alan ve Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellefiyete tabi kurumların ticari bilançolarına göre doğan kârdan, Kurumlar Vergisi düşüldükten sonra kalan kısım (bu hüküm 2361 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 9 uncu maddesi uyarınca söz konusu kurumların 1980 takvim yılı kazançları hakkında da uygulanacaktır.) ve dar mükellefiyete tabi gerçek kişilerle, Türkiye'de işyeri veya daimi temsilcisi bulunmayan ve Kurumlar dışında kalan tüzel kişilere ödenen kâr paylarından % 20 vergi tevkifatı yapılacaktır.

6. 94 ncü maddenin birinci fıkrasının 8 numaralı bendinde dağıtılsın veya dağıtılmasın, Kurumların yabancı ülkelerde elde ettikleri kazançlar ile Türkiye'de elde ettikleri iştirak kazançları dışında kalan Kurumlar Vergisinden muaf veya müstesna kazanç ve iratlarından % 33.1/3 oranında tevkifat yapılması öngörülmektedir. Kabul edilmiş bulunan % 50 Kurumlar Vergisi oranı ve "Vergi alacağı" sisteminin işleyişinde (Kurumlar yönünden vergiden muaf ve müstesna kazanç ve iratlar ortakları yönünden menkul sermaye iradı olarak vergiye tabi bulunduğundan) ortakların alacakları kâr paylarının kaynağı ile ilgilenmeyip uygulamada kolaylık sağlamak ve vergi alacağı mahsubunun aksaksız ve anlaşmazlık yaratmıyacak bir şekilde işlenmesini sağlamak için, bu hüküm getirilmiştir.

Bilindiği gibi Kurumlar Vergisinden muaf veya müstesna tutulan kazançlar Kurumlar Vergisi matrahına dahil edilmemekte ve Kurumlar Vergisine tabi tutulmamaktadır. Ancak, bu kazançlar daha sonra dağıtıldıkları zaman elde edenler yönünden kâr payı olarak Gelir Vergisi sistemimize dahil olmakta ve bunlar üzerinden de Kurumlar Vergisine tabi kazançlarla birlikte vergi alacağı hesaplanmaktadır. Kurumlar Vergisi alınmadan vergi alacağı fiilen mevcut olamıyacağı için uygulamada bu aksaklığı önlemek amaciyle, ileride bu ¨har paylarını elde ederek vergi alacağından yararlanacakları için ödenmemiş verginin mahsubuna imkân vermemek üzere bu kazançlar üzerinden % 33 1/3 oranında tevkifat yapılması esası getirilmiştir. mükellefin bu tür kazançlarından doğan kâr paylarına ilişkin mahsup ve iade işlemleri de Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik mükerrer 122 nci maddesi hükümlerine göre yapılacaktır.

Tevkifatın yapılması için kazancın dağıtılıp dağıtılmaması önem arzetmektedir. Kurumlar, Vergisi matrahlarını tesbit ettikten sonra, bu matrah dışında kalan ve yukarıda belirtilen kazanç ve iratlar üzerinden Kurumlar Vergisi beyannamesinin verilme süresi içinde mezkür tevkifatı yapacaklar ve ertesi ayın 20 nci günü akşamına kadar muhtasar beyanname ile vergi dairesine yatıracaklardır. söz konusu kazanç ve iratların dar mükelleflere dağıtılması halinde daha önce yapılan tevkifat % 60 nisbetinde tamamlanacaktır.

Öte yandan, yatırım indiriminden faydalanan kurumlara tanınmış olan ve ortaklara intikali mümkün bulunmayan yatırım indirimi istisnası, Kurumlar Vergisinin hesaplanması sırasında kurum kazancından indirilmesi nedeniyle, indirilen bu kısım, ortaklar bakımından menkul sermaye iradı vasfını kazanmakta, dolayısiyle kurum kazancından indirilen söz konusu kâr hisselerinden de % 33 1/3 oranında tevkifat yapılarak vergi Dairesine yatırılması gerekmektedir.

İştirak kazançlarının bu tevkifatın dışında bırakılmasının nedeni iştirakçi kurumun elde ettiği bu tür kazançların daha önce kendisine iştirak olunan kurum tarafından % 50 Kurumlar Vergisine tabi tutulmuş olması ve vergi alacağının mahsubu açısından hiç bir aksaklığın mevcut bulunmamasıdır.

Bilindiği üzere, kurumların yabancı memleketlerde elde ettiği kazançlar Türkiye'de Kurumlar Vergisi matrahına dahil edilerek üzerinden Kurumlar Vergisi hesaplanmakta ve ödenmektedir. Ancak, bu kazançların genellikle daha önce elde edildikleri ülkelerde vergiye tabi tutulmaları nedeniyle 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 43 ncü maddesi uyarınca yabancı memleketlerde Kurumlar Vergisi ve benzeri vergiler, bu kazançlar üzerinden Türkiye'de alınacak Kurumlar Vergisinden fazla olmamak şartıyla mahsup edilmektedir. Bunun tek istisnası, kambiyo mevzuatı gereğince Türkiye'de getirildiğinin tevsik edilmesi kaydıyla yurtdışında yapılan inşaat, onarma ve montaj işleriyle teknik hizmetlerden sağlanan kazançlar olmaktadır.

Kurumların, yabancı memleketlerde yaptığı inşaat, onarma ve montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağladığı ve kambiyo mevzuatı gereğince döviz olarak Türkiye'ye getirildiği tevsik edilen kazançlar üzerinden tevkifat yapılmayacaktır.

Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 2362 Sayılı Kanunla değişik mükerrer 8 nci maddesinde yer alan, finansman fonu tamamen Kurumlar Vergisinden istisna edilmiş bir kazanç olmayıp emanet bir para ve geçici bir istisna olduğu ve kurum kazancından ayrıldığı yılı takip eden yıl yatırım indirimine dönüşüp tevkifata tabi tutulacağından, yukarıda yazılı tevkifat finansman fonu olarak kurum kazancından ayrılan bu kazançlar için de söz konusu değildir.

7. Tahvilat ve mevduat faizleri ile faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kâr paylarından yapılacak tevkifat oranı % 25 dir. Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 105 inci maddesinin 7 numaralı bendini parantez içi hükmünde tahvilat ve mevduat faizleri ile faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kâr paylarından yapılacak vergi tevkifatı oranını % 30'a kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkili kılınmış olmakla beraber, bu yetki kullanılmadığından, mezkür ödeneklerden % 25 vergi tevkifatı yapılacaktır.

8. 94 ncü maddeye yeni getirilen 12 numaralı bent hükmü ile zirai kazançlarda ziraii ürünlerin alış bedeli üzerinden % 5 tevkifat yapılması esası getirilmektedir. Sözkonusu bent hükmüne göre Gelir Vergisi Kanununun 94 ncü maddesi uyarınca tevkifat yapmak zorunda olanlar, zirai kazanç ölçülerini tesbit eden kararnamelerde yer alan zirai mahsülleri çiftçilerden satın aldıkları esnada nakten veya hesaben ödeyecekleri alış bedelleri üzerinden, bu çiftçilerin Gelir Vergilerine mahsuben % 5 vergi tevkifatı yapmak ve kestikleri ve vergileri süresi içinde muhtasar beyanname ile vergi dairesine bildirerek ödemek zorundadır. Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 11 nci maddesinin son fıkrası hükmüne göre gerçek usulde veya götürü gider usulde vergiye tabi zirai ka-zanç sahipleri ile küçük çiftçi muaflığından faydalanan çiftçilerin sattıkları zirai ürünlerin bedelleri üzerinden de bu tevkifat yapılacaktır. Söz konusu zirai ürünlerin ticari kazanç sahipleri veya kurumlar tarafından satılması halinde herhangi bir zirai kazanç mevcut olmadığı için tevkifat yapılmayacaktır.

Diğer taraftan yaş meyva sebze komisyonculuğu ile uğraşanlar her ne kadar komisyoncu adı altında faaliyet göstermekteyseler de müstahsilden aldıkları ürünler için müstahsil makbuzunu bizzat kendileri düzenledikleri ve satın alan kimseye bu ürünleri kendi faturaları ile devrettiklerinden, Vergi Kanunları yönünden yaptıkları iş bir alım-satım faaliyeti niteliğinde bulunmaktadır. Bu nedenle komisyoncu adı altında çalışmakla beraber faaliyeti alım-satım niteliğinde olan bu şahıslarda çiftçilerden satın alacakları zirai ürünlerin bedellerinden tevkifat yapmak zorundadırlar. Vergi Usul Kanununda yapılan değişiklikle vergilemede vergiyi doğuran olayın gerçek niteliği esas alındığı ve canlı hayvanların müstahsilleri tarafından kestirilerek et olarak satılması hali gerçek yönüyle canlı hayvan satışı niteliğinde olduğundan bu halde de tevkifat yapılacaktır.

Diğer taraftan; 1980 ve daha önceki yıllarda satın alınarak satıcı lehine tahakkuk ettirilmiş, ancak henüz ödenmemiş olan zirai ürün bedellerinin 1981 ve daha sonraki yıllarda ödenmesi halinde ödeme sırasında vergi tevkifatı yapılmayacaktır.

Tevkifat yapılacak zirai ürün türlerini gösteren Zirai Kazanç Ölçülerine ilişkin kararname 16.3.1979 gün ve 16580 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış bulunmaktadır.

b) Vergi Tevkifatı Esasları :

Gelir Vergisi Kanununun iratlarda vergi tevkifatını düzenleyen 96 ncı maddesi hükmü kaldırılarak, bu hüküm yerine 2361 sayılı Kanunla vergi tevkifatında uyulacak esaslara ilişkin hükümler getirilmiştir.

1. Yeni hükümle, 94, 104 ve 105 nci maddelere göre yapılacak vergi tevkifatı, nakten veya hesaben yapılacak ödemelere uygulanacaktır.

2. Hesaben ödeme, vergi tevkifatına tabi tutulacak kazanç ve iratları ödeyenleri istihkâk sahibine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri veya bu istihkâkları ödeyenlerin hesaplarına gider kaydedilmeyi ifade etmektedir.

3. Ücretler dışında kalan ödemelerden vergi tevkifatı, ödemenin gayrisafi tutarı üzerinden yapılacaktır.

Ücretler ve diğer vergi tevkifatına tabi tutulacak ödemelerde kesilmesi gereken vergiyi ödemeyi yapan üstlenmiş ise, ödemenin brütü bulunacak ve bulunan brüt üzerinden vergi tevkifatı yapılacaktır.

4. Diğer taraftan, 94 ncü madde gereğince tevkifat yapmak zorunda olanların, anılan maddede yazılı ödemelerden gerekli tevkifatı yapmamaları ve vergi dairesine yatırmamaları halinde, vergi sorumlusu sıfatiyle tevkif etmeleri gereken verginin ve uygulanacak cezanın genel hükümler çerçevesinde öncelikle tevkifat yapmakla yükümlü bu kişilerden aranacağı tabiidir.

4. Bakanlar Kurulu Kararlarına Dayanılarak Net Ödenen Ücretler :

Bakanlar Kurulu Kararlarına dayanılarak, 657 ve 926 Sayılı Kanunlara tabi olanlar aylıklarının % 20 si oranında ve avans olarak yapılan ödemelerin bu konuda yeni düzenlemeler yapılıncaya kadar net ödenmesine devam edilecektir.

5. Vergi tevkifatı sırasında, tevkif edilen verginin lira kesirleri nazara alınmayacaktır.

XI _ VERGİNİN HESAPLANMASI :

Gelir Vergisi Kanununun 104 üncü maddesi 2361 Sayılı Kanunla değiştirilerek, verginin hesaplanmasından cetvel uygulaması kaldırılmıştır.

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 104 üncü maddesine göre, verginin nasıl hesaplanacağı aşağıda açıklanmıştır.

a) Yıllık Beyanname Veren veya Götürü Kazanç ve Ücreti Olan Mükelleflerin Vergilerinin Hesabı :

Yıllık Beyanname ile beyan edilen kazanç ve iratlar ile götürü usulde tesbit edilen kazanç ve ücretler için yıllık vergi, matrahtan mükellefin medeni durumuna göre 2361 Sayılı Kanunla değiştirilen 31 inci maddede öngörülen indirim tutarları toplamı düşülmek suretiyle bulunacak miktara, Gelir Vergisi Kanununun aynı Kanunla değişik 103 üncü maddesinin yer alan vergi nisbetleri uygulamak suretiyle hesaplanacaktır.

b) Ücretlerde Verginin Hesaplanması :

Yukarıda da belirtildiği üzere; ücretlerin vergilendirilmesinde de, 1.1.1981 tarihinden itibaren vergi cetveli kullanılmayacaktır.

Vergi, ücretin ödeme dönemine göre, yıllık, aylık ve günlük ücret matrahından, bu dönemler için öngörülen genel, özel ve varsa sakatlık indirimleri tutarı düşüldükten sonra, 103 üncü maddede yer alan vergi oranı uygulanmak suretiyle hesaplanacaktır.

Gelir Vergisi Kanununun 2361 Sayılı Kanunla değişik 104 üncü maddesine göre, ücretlerin vergilendirilmesinde esas prensip, ücretin yıllık tutarının vergisinin hesaplanması ve ödeme dönemlerine göre, aylık ödemelerde bu vergi 12'ye bölünerek, günlük ödemelerde ise aylık vergi 30'a bölünerek tevkif edilecek verginin tesbitidir.

Diğer taraftan 36 ncı maddede belirtildiği üzere, indirimler, aile durumu sual varakasının ibraz edildiği veya vergi karnesini muhafaza eden işveren tarafından yapılan ödemelere uygulancak, bunun dışında kalan işverenler tarafından yapılan ödemelere uygulanmayacaktır.

Aile durumu sual varakası veya vergi karnesini muhafaza eden işveren tarafından yapılan ücret ödemelerinde; Gelir Vergisi Kanununun 36 ncı maddesine göre, günlük dönemler itibariyle ücret ödenmekte ise, günlük olarak belirlenen genel özel ve varsa sakatlık indirimi ücret matrahından düşülmek suretiyle; aylık dönemler itibariyle ücret ödenmekte ise, bu dönem için öngörülen genel, özel ve varsa sakatlık indirimi ücret matrahından düşülmek suretiyle kalan miktar üzerinden vergi tarifesine göre vergi hesaplanacaktır. İndirimleri uygulayan işverenler tarafından, indirimlerin uygulandığı dönemin dışında yapılan ödemelere, indirim uygulanmayacaktır.

İşverenler, özel indirimden tam olarak faydalanacak evli hizmet erbabı kadından, eşinin ücretli olarak çalışmadığını gösterir, eşi ve kendisi tarafından imzalanmış bir belge almak, bunları saklamak ve istenildiğinde ibraz etmek zorundadırlar.

Hizmet erbabının bu konudaki değişiklikleri anında işverene bildirmek zorunda olduğu tabiidir.

Ancak uygulamada hizmet erbabına çeşitli ödeme dönemleri itibariyle çeşitli adlar altında muayyen ve gayrimuayyen ücret ödemeleri yapıldığı gözönünde tutularak vergilemede basitlik sağlanabilmesi için ücretlerde vergi tevkifatı hizmet erbabına takvim yılı başından itibaren yapılan her türlü ücret ödemelerinin safi tutarları toplamı değişik 103 ncü maddede yer alan tarifenin aynı gelir dilimi içinde kaldığı sürece o nisbeti, aştığı anda ise aşan kısım sonra gelen dilimin nisbeti üzerinden yapılabilecektir.

Bu takdirde işverenlerin ücret ödemelerine ilişkin olarak, düzenleyecekleri ücret bordrolarında, hizmet erbabına o takvim yılı içinde daha önce yaptıkları ücret ödemelerinin safi tutarları toplamına göstermeleri zorunludur.

XII _ HİZMET ERBABININ NET ÜCRETLERİNDE GELİR VERGİSİ KANUNUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER NEDENİYLE MEYDANA GELECEK ARTIŞIN ÖDENMESİ :

Bilindiği gibi, Gelir Vergisi Kanununda 2361 sayılı kanunla yapılan değişiklikler sonucu, hizmet erbabının net ücretlerinde meydana gelecek artışların nasıl ödeneceği, aynı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 13 ve 14 ncü maddelerde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Buna göre :

a) Geçici 14 ncü madde kapsamı dışında kalan tüm hizmet erbabın 1981 takvim yılı Ocak ve Şubat ayları net ücretlerinde Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklikler dolayısıyle meydana gelecek artışlar, işverenler tarafından hizmet erbabına 1981 mali yılı içinde Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek tarihlerde ve tayin edilecek usul ve esaslara göre ödenecektir. İşverenler, bu aylara ilişkin olarak yapacakları her türlü ücret ödemelerini eski ve yeni hükümlere göre düzenleyecekleri iki ayrı bordroda gösterecekler; net ücretlerinde artış olan hizmet erbabına eski hükümler üzerinden hesapladıkları, artış olmayan hizmet erbabına ise (meselâ, daha önce sakatlık istisnasından faydalananlar gibi), yeni hükümlere göre hesapladıkları net ücretleri ödeyeceklerdir.

Şu kadar ki, hizmet erbabına aynı dönemde günlük veya aylık ücret ödemeleri dışında ikramiye gibi başkaca ücret ödemeleri de yapılmışsa, net ücretlerde artış, yapılan ücret ödemelerinin tamamının, eski hükümlere göre bulunacak vergilerinin toplamı ile yeni hükümlere göre bulunacak vergilerin toplamı mukayese edilerek tesbit edilecektir.

İşverenler, yeni hükümlere göre teşekkül eden vergi matrahını ve kestikleri vergileri muhtasar beyannamelerle süresi içinde vergi dairelerine bildirecekler ve ödeyeceklerdir.

Geçici 14 ncü madde kapsamı dışında kalan tüm hizmet erbabının net ücretlerinde Gelir Vergisi Kanununda yapılan ve 1.1.1981 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikler nedeniyle meydana gelen artışlar 1.3.1981 tarihinden itibaren hizmet erbabına ödenecektir. 1981 yılının Ocak ve Şubat aylarına ilişkin olup hizmet erbabına ödenmeyen farklar ise, işverenler tarafından emanet hesabına alınarak daha önce belirtildiği gibi 1981 mali yılı içinde Bakanlar Kurulunun tesbit edeceği tarihlerde ve gene Bakanlar Kurulunca tayin edilecek usul ve esaslara göre istihkak sahiplerine ödenecektir.

Öte yandan; 657, 926 ve 1765 sayılı Kanunlara tabi olan hizmet erbabı ile Milli Güvenlek Konseyinin 3 numaralı kararı uyarınca % 70 zam alan hizmet erbabının ücretlerine Geçici 13 ncü madde hükümlerinin uygulanacağı açıktır.

b) 12.9.1980 tarihinden önce yürürlüğe girmiş olan ve halen de uygulanmakta bulunan toplu iş sözleşmelerinden Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklikler dolayısıyla meydana gelecek artışlar, toplu iş sözleşmeleri sona erinceye kadar, işverenler tarafından hizmet erbabına ödenmeyecek ve işverenler bu farkları ücretin ödendiği aynı takip eden ay sonuna kadar T.C. Merkez Bankasında açılacak hesaba, T.C. Merkez Bankası şubesi bulunmayan yerlerde T.C. Merkez Bankasına aktarılmak üzere T.C. Ziraat Bankası şubelerine yatıracaklardır. İşverenler söz konusu farkları anılan hesaba yatırırken, istihkak sahibi hizmet erbabının adlarını ve hesaba yatırılan ücret artışı tutarlarını gösterir bir listeyi de ilgili banka şubesine tevdi edeceklerdir, Toplu iş sözleşmesine tabi olmamakla birlikte (toplu iş sözleşmelerinde kapsam dışı olduğu belirtilen personel ile toplu iş sözleşmesini imzalayan sendikaya tabi olmayan hizmet erbabı ve yönetici, büro personeli gibi) aynı işyerinde toplu iş sözleşmesine paralel olarak zam alan kapsam dışı hizmet erbabının net ücretlerinde meydana gelen artışlar da aynı esasa tabi olacaktır. Kapsam dışı hizmet erbabı açısından sözkonusu zammın toplu iş sözleşmesinden önceki veya sonraki bir tarihte yapılmış olması ve toplu iş sözleşmesi ile aynı miktar veya oranda olmaması önemli değildir.

Hizmet erbabının net maaşlarında meydana gelecek artış, önceki (a) bölümünde açıklanan esaslar çerçevesinde tesbit edilecektir. İşverenler yeni hükümlere göre teşekkül eden stopaj matrahı ile kestikleri vergi tutarlarını süresi içinde muhtasar beyanname ile vergi dairelerine beyan ederek ödeyeceklerdir.

Diğer taraftan T.C. Merkez Bankasında toplanacak bu farklar, 1982 mali yılı sonuna kadar Bakanlar Kurulunca kararlaştırılacak tarihlerde ve tesbit edilecek usul ve esaslara göre hak sahiplerine ödenecektir.

T.C. Merkez Bankasına yatırılması gereken farkları süresi içinde yatırmayan işverenler hakkında, yatırılması gereken farkların iki misli ceza hükmolunacak; farkların ve cezanın tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü hakkında kanun hükümleri uygulanacaktır.

c) Genel Bütçe'ye Dahil Dairelerde Çalışan Hizmet Erbabının Ücretlerinde Meydana Gelen Artışın Ödenmesi :

Genel Bütçe'ye dahil dairelerde görevli Geçici 13 ncü madde kapsamına giren hizmet erbabına eski esaslara göre hesaplanarak ödenen ücretler için, işverenler ayrıca 28.2.1981 tarihine kadar yeni esaslara göre ücret bordrosu düzenleyeceklerdir. Bu şekilde ücretli lehine doğacak farklar, bilahare Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek esaslar dahilinde ödenmek üzere Bütçe Gelirleri Hesabına zimmet Adi Emanetler Hesabına matlup kaydedilmek suretiyle muhasebeleştirilecektir.

Geçici 14 ncü madde kapsamına giren hizmet erbabından bu tebliğin yayınlandığı tarihe kadar eski esaslara göre net ücretleri hesaplanıp ödenenler için de yukarıdaki açıklamalara göre işlem yapılacaktır. Bu tebliğin yayınlandığı tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise yeni esaslara göre hesaplanacak miktarlar bütçe Gelirleri Hesabına matlup, bu miktar ile eski hükümlere göre hesaplanacak miktar arasındaki fark bilahare Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek esaslar dahilinde ödenmek üzere Adi Emanetler Hesabına matlup kaydedilecektir.

d) Katma Bütçeli Daielerde Çalışan Hizmet Erbabının Ücretlerinde Meydana Gelen Artışın Ödenmesi :

Katma bütçeli dairelerde görevli Geçici 13 ncü madde kapsamına giren hizmet erbabının yeni esaslara göre hesaplanan Gelir Vergisi vergi dairesi adına; bu miktar ile eski esaslara göre hesaplanacak gelir vergisi miktarı arasındaki fark bilahare Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek esaslar dahilinde ödenmek üzere kuruluşlar adına, Adi Emanetler Hesabına matlup kaydedilmek suretiyle muhasebeleştirilecektir. Vergi dairesi adına Adi Emanetler Hesabına alınan Gelir Vergisi süresi içinde ilgili vergi dairesine yatırılacaktır.

Geçici 14 ncü madde kapsamına giren hizmet erbabından bu tebliğin yayınlandığı tarihe kadar eski esaslara göre net ücretleri hesaplanıp ödenenler için de yukarıdaki açıklamalara göre işlem yapılacaktır. Bu tebliğin yayınlandığı tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise, yeni esaslara göre hesaplanacak Gelir Vergisi miktarı süresinde ilgili vergi dairesine yatırılmak üzere, vergi dairesi adına; bu miktar ile eski esaslara göre hesaplanacak miktar arasındaki fark bilahare Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek esaslar dahilinde ödenmek üzere ilgili kuruluşlar adına Adi Emanetler Hesabına matlup kaydedilmek suretiyle muhasebeleştirilecektir.

Katma bütçeli saymanlıklarca eski esaslara göre hesaplanan Gelir Vergisi bu tebliğin yayınlandığı tarihe kadar ilgili vergi dairesine muhtasar beyanname ile beyan edilip yatırılmış ise, bu miktar ile yeni esaslara göre hesaplanacak Gelir Vergisi arasındaki fark miktarı Vergi Usul Kanununun düzeltme ile ilgili hükümlerine göre, toplu düzeltme yolu ile vergi dairelerince katma bütçeli saymanlıklara iade edilecek ve bu saymanlıklarca da bilahare hak sahiplerine ödenmek üzere ilgili kuruluşlar adına Adi Emanetler Hesabına matlup kaydedilecektir.

e) Yukarıda (b) bölümünde belirtilen hizmet erbabının ücretleri, toplu iş sözleşmesi hükümlerinin sona erdiği tarihten itibaren, yeni esaslara göre tesbit edilecek net tutarlar üzerinden ödenecektir.

XIII _ GÖTÜRÜ USULDE TESBİT EDİLEN TİCARİ VE SERBEST MESLEK KAZANÇLARINDA VERGİNİN TAHAKKUKU ve ÖDENMESİ :

2361 Sayılı Kanunun 73, 74 ve 82 nci maddeleri ile götürü usulde tesbit olunan ücretlerin vergilendirilmesine paralel olarak, götürü usulde tesbit edilen ticari ve serbest meslek kazançlarının da, faaliyetin icra olunduğu takvim yılının Nisan ayında tahakkuk ettirilmesi ve tahakkuk eden verginin Nisan, Ağustos ve Aralık aylarında olmak üzere üç eşit taksitte ödenmesi öngörülmüştür.

Takvim yılı içinde işe başlayanlar (muaflık şartlarını kaybedenler dahil), diledikleri takdirde işe başladıkları takvim yılına ait tahakkuk eden vergileri, ertesi yılın Gelir Vergisi ile birlikte üç eşit taksitte ödeyebileceklerdir.

XIV _ ORTALAMA KAR HADDİNDE YENİ ESASLARIN UYGULANMASI :

2361 Sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesi gereğince Gelir Vergisi Kanununun anılan Kanunla değişik 111 nci maddesinin (B) fıkrasında yeralan "Asgari Gayrisafi Hasılat Esası", bu fıkra kapsamına giren mükelleflerin 1980 takvim yılı kazançlarına da uygulanacaktır.

XV _ GEÇMİŞ YILLARA AİT VERGİLER :

2361 Sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa Geçici 1 nci madde olarak getirilen hükümle, 1981 takvim yılından önceki dönemlerde elde edilen kazanç ve iratlar (götürüler dahil) ile ücretlere ve 1981 mali yılından önceki dönemlerde elde edilen götürü ücretlere ait vergilerin, aksine hüküm olmadıkça eski hükümlere göre alınması öngörülmüştür.

Bu hüküm uyarınca, 1980 takvim yılına ilişkin olarak elde edilen ve 1981 yılı Mart ayında yıllık beyanname ile beyan edilerek vergilendirilecek olan kazanç ve iratlar, aksine hüküm olmadıkça Gelir Vergisi Kanununun 1.1.1981 tarihinden önceki hükümleri uyarınca vergiye tabi tutulacaktır. Ayrıca, 1.1.1981 tarihiden önceki dönemlerde hak kazanılan ve gerçek usulde vergiye tabi tutulacak olan ücretlerin vergilerinin de, 1.1.1981 tarihinden önceki hükümlere göre hesaplanması gerekmektedir.

Öte yandan, 1980 takvim yılına ait olan ve 1981 yılı Nisan ayında vergileri tahakkuk ettirilecek olan götürü ticari kazançlar ile götürü serbest meslek kazançları hakkında, Gelir Vergisi Kanununun 1.1.1981 tarihinden önceki hükümleri uygulanacaktır.

Bilgi edinilmesini ve gereğince işlem yapılmasını rica ederim.

(*) Güncelliği kalmamıştır.

Sayfalar