Buradasınız

VERGİ USUL KANUNU

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-11395140-105[VUK-3-26]-438223

29.03.2024

Konu

:

Aracılı ihracatta yurtdışındaki firmaya kayyım atanması nedeniyle müşteriden alacağın tahsil edilememesi durumunda imalatcı firma tarafından şüpheli alacak karşılığı ayrılıp ayrılamayacağı hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formları ve dilekçelerinizin incelenmesinden;

- Tekstil ürünleri imalatı faaliyeti ile iştigal ettiğiniz, imalat/tedarik kaynaklı satışlarınızın önemli bir bölümünü ihracat satışlarınızın oluşturduğu,

- Üretici/tedarikçi konumunda olan şirketinizin yurtdışı satışlarını 1/1/2016 tarihinde aracı ihracat sözleşmesi imzaladığınız grup şirketlerinizden dış ticaret sermaye şirketi olan … A.Ş. aracılığı ile yaptığı,

- İhracat yaptığınız firmalardan biri olan İngiltere'de kurulu … Limited Şirketine dört adet kayyım atandığı ve alacakların ödenmesinin durdurulduğu, mevcut durumun 2/12/2020 tarihli yazı ile 3/12/2020 tarihinde firmanız mali işler müdürüne bildirildiği, söz konusu durumun yurt dışında yetkili makamlardan alınan yazının apostil yapılması suretiyle belgelendirileceği ancak İngiltere'deki yıl sonu yoğunluğu ve pandemi süreci nedeniyle yazının henüz temin edilemediği,

- … A.Ş. aracılığı ile yaptığınız satış işleminde, ilgili firmanın malları kendi nam ve hesabına almadığı, sadece aracılı ihracat sözleşmesine dayalı olarak ihraç ettiği, aracılık ettiği ihracata ilişkin müşterilerin bulunması ve alacakların tahsilatına ilişkin bir sorumluluğunun olmadığı ve ihracat işleminin asıl alacaklısının şirketiniz olduğu

belirtilerek daha önce kayıtlarınıza gelir olarak kaydettiğiniz tahsil edilemeyen alacağınız için şüpheli alacak karşılığı ayırıp ayıramayacağınız hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 3 üncü maddesinin (B) fıkrasında, "İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya, ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır...

İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.",

- 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, "Vergi kanunlariyle kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna mütaallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz.",

- 323 üncü maddesinde, "Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;

2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan ve 3.000 (556 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2024'den itibaren 14.000) Türk lirasını aşmayan alacaklar;

Şüpheli alacak sayılır.

Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.

Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.

Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar zarar hesabına intikal ettirilir.

İşletme hesabı esasında defter tutan mükellefler, yukarıdaki fıkralar kapsamında tespit edilen şüpheli alacaklarını defterlerinin gider kısmına ve bunlardan sonradan tahsil edilen miktarları ise tahsil edildikleri dönemde defterlerinin gelir kısmına, hangi alacaklara ait olduğunu gösterecek şekilde, kaydederler."

hükümleri yer almaktadır.

Bu bağlamda, 213 sayılı Kanunun 323 üncü maddesi uyarınca, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava veya icra safhasında bulunan alacaklarla, dava veya icra safhasında olmayan ancak yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan ve 3.000 (2024 yılı için 14.000) Türk Lirasını aşmayan teminatsız alacaklar şüpheli alacak sayılmakta, bu mahiyette/şartları haiz olmayan alacaklar için ise şüpheli alacak kaydına imkân bulunmamaktadır. Bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için ise, mahkemeye dava, icraya takip için dilekçe verilmiş olması ve söz konusu başvuruların ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir.

Mezkûr madde uygulamasında, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması (işletme kayıtlarına hasılat olarak girmesi veya ticareti yapılacak mal veya hizmetin maliyetiyle ilgisi olması) şartıyla, dava veya icra safhasında bulunan (teminatsız) bütün alacaklar için karşılık ayrılabilmekte olup, alacağın yurt içinden veya yurt dışından olması bir önem taşımadığından, yurt dışından olan alacaklar için de söz konusu madde hükümleri geçerlidir. Ancak, şüpheli alacaklar için dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün olmamaktadır.

Öte yandan, Dış Ticaret Sermaye Şirketi Statüsüne İlişkin Tebliğin (İhracat: 2004/12) 5 inci maddesinde, "Dış Ticaret Sermaye Şirketleri, kendi nam ve hesaplarına yurt içinden bizzat satın aldıkları ve tedarik ettikleri malların ihracatında bu malların üretimi, temini ve ihracatı ile ilgili düzenlenen tüm belgelerden idari ve cezai yükümlülükler açısından sorumludurlar.

Aracılı ihracat sözleşmesine dayanarak imalatçı veya tedarikçi şirketlerin Dış Ticaret Sermaye Şirketleri üzerinden gerçekleştirdikleri ihracatta ise, aracılık sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadığı taktirde malın üretimi veya tedariki ile ilgili tüm belgeler ve malın ihracatı ile ilgili ihracat, kambiyo, gümrük ve diğer mevzuat yönünden idari ve cezai yükümlülüklerden doğrudan ve münhasıran imalatçı ve tedarikçi şirketler sorumludur." açıklamasına yer verilmiştir.

Bunun yanı sıra, şirketiniz ile … A.Ş. ile imzalanan aracı ihracatçı sözleşmesinin;

- 2.3 maddesinde, yurt dışındaki müşterinin/alıcının, şirketinizden mal alması nedeniyle bunların bedelini … A.Ş. kanalıyla şirketinize ödemekle yükümlü olduğu,

- 3.1 maddesinde, … A.Ş.'nin kendisinden hizmet satın alan firmaların imalatçı sıfatıyla ya da kendi markaları adı altında yapacakları yurt dışı satışlara aracılık ettiği,

- 3.3 maddesinde, yurt dışındaki pazar ve müşteri temininin şirketiniz tarafından yapıldığı, şirketiniz ile yurt dışında mukim müşteri ile yaptığınız her türlü hukuki işlem ve sözleşmelerin şirketinizi bağlayacağı,

- 3.6 maddesinde, ihraç edilen ürünün imali/tedariki, ambalajlanması, istifi, taşınması ve diğer nedenlerden dolayı 3. kişilerce … A.Ş.'ne yöneltilecek icra takibi ve davalardan dolayı ileri sürülecek talepler de dahil olmak üzere, müşteriye, 3. kişilere ve ilgili resmi kurumlara karşı münhasıran şirketinizin sorumlu olduğu, bu konularda ortaya çıkabilecek her türlü zararın tazmininin hukuki, cezai ve mali yönden şirketinize ait olduğu, ihracattan kaynaklanan yurt içi/dışı … A.Ş.'ye yönelecek tüm ödeme taleplerinin anılan firmanın talimatı doğrultusunda yerine getireceğiniz veya söz konusu firmaya ödeyeceğiniz,

- 3.13 maddesinde, ihraç olunan malın bedelinin zamanında ödenmemesi, eksik ödenmesi veya hiç ödenmemesi halinde yürürlükte olan mevzuat kapsamında tüm sorumluluğun ve müşteri nezdinde yapılacak girişimlerin şirketinize ait olacağı, … A.Ş.'nin bu konuda doğabilecek her türlü maddi zararı şirketinize rücu edebileceği, cezai sorumluluğun münhasıran şirketinize ait olduğu, ihracat nedeniyle doğan sorunlardan dolayı müşteri veya 3. kişilere karşı şirketinizin dava açmadığı durumlarda … A.Ş.'nin masrafları şirketinize ait olmak üzere dava açabileceği,

- 3.21 maddesinde, … A.Ş.'nin cari hesaplarında alacaklı olarak gözüken şirketinizin ihracat kaynaklı alacak bedelinin … A.Ş.'nin yurt içi banka hesabına gelmesiyle kesinleşeceği, yurt dışından gelmeyen diğer bir deyişle kesinleşmeyen alacak için şirketinizin ve 3. kişilerin her hangi bir hak iddia edemeyeceği,

- 3.22 maddesinde, şirketiniz ile … A.Ş. arasındaki faktoring sözleşmesinin bu sözleşmeyi de kapsadığı,

- 6.1 maddesinde, ihraç edilecek ürünler için düzenleyeceğiniz sevk irsaliyesindeki tarihin … A.Ş. tarafında ihraç amaçlı müşteriye düzenlenecek fatura tarihiyle aynı veya önceki tarihli olacağı, fiilen ihraç ayını geçmeyecek şekilde şirketiniz tarafından gümrük beyannamesindeki tescil (fiili ihracat) tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) döviz alış kuru üzerinden ve sevk irsaliyesi tarihinden itibaren yedi gün içinde … A.Ş.'ne fatura düzenleyeceğiniz, ihracatın gerçekleşmemesi veya mal bedelinin gelmemesi nedeniyle … A.Ş.'nin kendi adına düzenlenen faturalardan dolayı şirketinize borçlu ve sorumlu sayılmayacağı,

- 6.2 maddesinde, şirketinizin … A.Ş.'ne düzenlediği faturanın, anılan firmanın müşteriye düzenlediği faturadaki ihracat bedeli ile gümrük beyannamesindeki tescil tarihindeki TCMB döviz alış kurunun çarpılması suretiyle tespit edileceği,

- 6.3 maddesinde, mal bedelinin ürünlerin müşteri tarafından teslim alınıp şartsız olarak … A.Ş.'nin hesabına geçtiğinde şirketinize ödeneceği,

- 6.4 maddesinde, mal bedelinin 32 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu kapsamında yurt dışından getirilememesi halinde şirketinizin … A.Ş.'den hiçbir hak veya bedel talep edemeyeceği, bu konuda sorumluluğun şirketinize ait olduğu,

- 6.8 maddesinde, ödeme şekli ne olursa olsun, ürün bedelinin …A.Ş.'nin banka hesabına geçtikten sonra şirketinize ödeneceği, anılan firma tarafından ürün bedeli döviz karşılığı Türk Lirasının komisyon ve diğer masrafların bedeli düşüldükten sonra şirketiniz hesabına aktaracağı

belirtilmiştir.

Buna göre, somut durumda, aracı ihracatçı firma aracılığıyla yurtdışına yapılan satışlarınızdan kaynaklı alacaklarınız için, Kanunun 323 üncü maddesi kapsamında karşılık ayrılabilmesi, esas itibariyle, şartların varlığına bağlı olarak yurt dışı satışı yapan alacaklı şirket konumundaki aracı ihracatçı firmasıya ait bulunmakla birlikte, yurt dışı mukimi firma nezdinde alacağın tahsiline yönelik dava ve icra takibinin şirketiniz tarafından kendi adına yapılmasının mümkün olması ve yurt dışı mukimi firma nezdinde gerekli dava ve icra takibine başlamanıza bağlı olarak, söz konusu alacaklar dolayısıyla mezkûr madde kapsamında şirketinizce karşılık ayırabilecektir. Ancak bu durumda, söz konusu alacaklar dolayısıyla aracı ihracatçı firma tarafından da mezkûr madde kapsamında karşılık ayrılamayacağı tabiidir.

Yurt dışı mukimi firma nezdinde alacağın tahsiline yönelik dava ve icra takibinin şirketiniz tarafından kendi adına yapılmasının mümkün olmaması halinde ise, dış ticaret firması tarafından yurtdışına yapılan satışlardan kaynaklı alacaklar dolayısıyla şirketinizce mezkûr madde kapsamında karşılık ayırabilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, bahse konu malların dış ticaret firmasına satışına ilişkin alacak tutarınızın ancak dış ticaret firmasından tahsil edilememesi halinde, bu alacaklar için dış ticaret firması nezdinde gerekli dava ve icra takibine başlanmasına bağlı olarak karşılık ayırabileceğiniz tabiidir.

Bunun yanı sıra, dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün olmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-11395140-105[VUK-3-26]-438223

29.03.2024

Konu

:

Aracılı ihracatta yurtdışındaki firmaya kayyım atanması nedeniyle müşteriden alacağın tahsil edilememesi durumunda imalatcı firma tarafından şüpheli alacak karşılığı ayrılıp ayrılamayacağı hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formları ve dilekçelerinizin incelenmesinden;

- Tekstil ürünleri imalatı faaliyeti ile iştigal ettiğiniz, imalat/tedarik kaynaklı satışlarınızın önemli bir bölümünü ihracat satışlarınızın oluşturduğu,

- Üretici/tedarikçi konumunda olan şirketinizin yurtdışı satışlarını 1/1/2016 tarihinde aracı ihracat sözleşmesi imzaladığınız grup şirketlerinizden dış ticaret sermaye şirketi olan … A.Ş. aracılığı ile yaptığı,

- İhracat yaptığınız firmalardan biri olan İngiltere'de kurulu … Limited Şirketine dört adet kayyım atandığı ve alacakların ödenmesinin durdurulduğu, mevcut durumun 2/12/2020 tarihli yazı ile 3/12/2020 tarihinde firmanız mali işler müdürüne bildirildiği, söz konusu durumun yurt dışında yetkili makamlardan alınan yazının apostil yapılması suretiyle belgelendirileceği ancak İngiltere'deki yıl sonu yoğunluğu ve pandemi süreci nedeniyle yazının henüz temin edilemediği,

- … A.Ş. aracılığı ile yaptığınız satış işleminde, ilgili firmanın malları kendi nam ve hesabına almadığı, sadece aracılı ihracat sözleşmesine dayalı olarak ihraç ettiği, aracılık ettiği ihracata ilişkin müşterilerin bulunması ve alacakların tahsilatına ilişkin bir sorumluluğunun olmadığı ve ihracat işleminin asıl alacaklısının şirketiniz olduğu

belirtilerek daha önce kayıtlarınıza gelir olarak kaydettiğiniz tahsil edilemeyen alacağınız için şüpheli alacak karşılığı ayırıp ayıramayacağınız hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 3 üncü maddesinin (B) fıkrasında, "İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya, ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır...

İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.",

- 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, "Vergi kanunlariyle kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna mütaallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz.",

- 323 üncü maddesinde, "Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;

2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan ve 3.000 (556 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2024'den itibaren 14.000) Türk lirasını aşmayan alacaklar;

Şüpheli alacak sayılır.

Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.

Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.

Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar zarar hesabına intikal ettirilir.

İşletme hesabı esasında defter tutan mükellefler, yukarıdaki fıkralar kapsamında tespit edilen şüpheli alacaklarını defterlerinin gider kısmına ve bunlardan sonradan tahsil edilen miktarları ise tahsil edildikleri dönemde defterlerinin gelir kısmına, hangi alacaklara ait olduğunu gösterecek şekilde, kaydederler."

hükümleri yer almaktadır.

Bu bağlamda, 213 sayılı Kanunun 323 üncü maddesi uyarınca, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava veya icra safhasında bulunan alacaklarla, dava veya icra safhasında olmayan ancak yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan ve 3.000 (2024 yılı için 14.000) Türk Lirasını aşmayan teminatsız alacaklar şüpheli alacak sayılmakta, bu mahiyette/şartları haiz olmayan alacaklar için ise şüpheli alacak kaydına imkân bulunmamaktadır. Bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için ise, mahkemeye dava, icraya takip için dilekçe verilmiş olması ve söz konusu başvuruların ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir.

Mezkûr madde uygulamasında, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması (işletme kayıtlarına hasılat olarak girmesi veya ticareti yapılacak mal veya hizmetin maliyetiyle ilgisi olması) şartıyla, dava veya icra safhasında bulunan (teminatsız) bütün alacaklar için karşılık ayrılabilmekte olup, alacağın yurt içinden veya yurt dışından olması bir önem taşımadığından, yurt dışından olan alacaklar için de söz konusu madde hükümleri geçerlidir. Ancak, şüpheli alacaklar için dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün olmamaktadır.

Öte yandan, Dış Ticaret Sermaye Şirketi Statüsüne İlişkin Tebliğin (İhracat: 2004/12) 5 inci maddesinde, "Dış Ticaret Sermaye Şirketleri, kendi nam ve hesaplarına yurt içinden bizzat satın aldıkları ve tedarik ettikleri malların ihracatında bu malların üretimi, temini ve ihracatı ile ilgili düzenlenen tüm belgelerden idari ve cezai yükümlülükler açısından sorumludurlar.

Aracılı ihracat sözleşmesine dayanarak imalatçı veya tedarikçi şirketlerin Dış Ticaret Sermaye Şirketleri üzerinden gerçekleştirdikleri ihracatta ise, aracılık sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadığı taktirde malın üretimi veya tedariki ile ilgili tüm belgeler ve malın ihracatı ile ilgili ihracat, kambiyo, gümrük ve diğer mevzuat yönünden idari ve cezai yükümlülüklerden doğrudan ve münhasıran imalatçı ve tedarikçi şirketler sorumludur." açıklamasına yer verilmiştir.

Bunun yanı sıra, şirketiniz ile … A.Ş. ile imzalanan aracı ihracatçı sözleşmesinin;

- 2.3 maddesinde, yurt dışındaki müşterinin/alıcının, şirketinizden mal alması nedeniyle bunların bedelini … A.Ş. kanalıyla şirketinize ödemekle yükümlü olduğu,

- 3.1 maddesinde, … A.Ş.'nin kendisinden hizmet satın alan firmaların imalatçı sıfatıyla ya da kendi markaları adı altında yapacakları yurt dışı satışlara aracılık ettiği,

- 3.3 maddesinde, yurt dışındaki pazar ve müşteri temininin şirketiniz tarafından yapıldığı, şirketiniz ile yurt dışında mukim müşteri ile yaptığınız her türlü hukuki işlem ve sözleşmelerin şirketinizi bağlayacağı,

- 3.6 maddesinde, ihraç edilen ürünün imali/tedariki, ambalajlanması, istifi, taşınması ve diğer nedenlerden dolayı 3. kişilerce … A.Ş.'ne yöneltilecek icra takibi ve davalardan dolayı ileri sürülecek talepler de dahil olmak üzere, müşteriye, 3. kişilere ve ilgili resmi kurumlara karşı münhasıran şirketinizin sorumlu olduğu, bu konularda ortaya çıkabilecek her türlü zararın tazmininin hukuki, cezai ve mali yönden şirketinize ait olduğu, ihracattan kaynaklanan yurt içi/dışı … A.Ş.'ye yönelecek tüm ödeme taleplerinin anılan firmanın talimatı doğrultusunda yerine getireceğiniz veya söz konusu firmaya ödeyeceğiniz,

- 3.13 maddesinde, ihraç olunan malın bedelinin zamanında ödenmemesi, eksik ödenmesi veya hiç ödenmemesi halinde yürürlükte olan mevzuat kapsamında tüm sorumluluğun ve müşteri nezdinde yapılacak girişimlerin şirketinize ait olacağı, … A.Ş.'nin bu konuda doğabilecek her türlü maddi zararı şirketinize rücu edebileceği, cezai sorumluluğun münhasıran şirketinize ait olduğu, ihracat nedeniyle doğan sorunlardan dolayı müşteri veya 3. kişilere karşı şirketinizin dava açmadığı durumlarda … A.Ş.'nin masrafları şirketinize ait olmak üzere dava açabileceği,

- 3.21 maddesinde, … A.Ş.'nin cari hesaplarında alacaklı olarak gözüken şirketinizin ihracat kaynaklı alacak bedelinin … A.Ş.'nin yurt içi banka hesabına gelmesiyle kesinleşeceği, yurt dışından gelmeyen diğer bir deyişle kesinleşmeyen alacak için şirketinizin ve 3. kişilerin her hangi bir hak iddia edemeyeceği,

- 3.22 maddesinde, şirketiniz ile … A.Ş. arasındaki faktoring sözleşmesinin bu sözleşmeyi de kapsadığı,

- 6.1 maddesinde, ihraç edilecek ürünler için düzenleyeceğiniz sevk irsaliyesindeki tarihin … A.Ş. tarafında ihraç amaçlı müşteriye düzenlenecek fatura tarihiyle aynı veya önceki tarihli olacağı, fiilen ihraç ayını geçmeyecek şekilde şirketiniz tarafından gümrük beyannamesindeki tescil (fiili ihracat) tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) döviz alış kuru üzerinden ve sevk irsaliyesi tarihinden itibaren yedi gün içinde … A.Ş.'ne fatura düzenleyeceğiniz, ihracatın gerçekleşmemesi veya mal bedelinin gelmemesi nedeniyle … A.Ş.'nin kendi adına düzenlenen faturalardan dolayı şirketinize borçlu ve sorumlu sayılmayacağı,

- 6.2 maddesinde, şirketinizin … A.Ş.'ne düzenlediği faturanın, anılan firmanın müşteriye düzenlediği faturadaki ihracat bedeli ile gümrük beyannamesindeki tescil tarihindeki TCMB döviz alış kurunun çarpılması suretiyle tespit edileceği,

- 6.3 maddesinde, mal bedelinin ürünlerin müşteri tarafından teslim alınıp şartsız olarak … A.Ş.'nin hesabına geçtiğinde şirketinize ödeneceği,

- 6.4 maddesinde, mal bedelinin 32 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu kapsamında yurt dışından getirilememesi halinde şirketinizin … A.Ş.'den hiçbir hak veya bedel talep edemeyeceği, bu konuda sorumluluğun şirketinize ait olduğu,

- 6.8 maddesinde, ödeme şekli ne olursa olsun, ürün bedelinin …A.Ş.'nin banka hesabına geçtikten sonra şirketinize ödeneceği, anılan firma tarafından ürün bedeli döviz karşılığı Türk Lirasının komisyon ve diğer masrafların bedeli düşüldükten sonra şirketiniz hesabına aktaracağı

belirtilmiştir.

Buna göre, somut durumda, aracı ihracatçı firma aracılığıyla yurtdışına yapılan satışlarınızdan kaynaklı alacaklarınız için, Kanunun 323 üncü maddesi kapsamında karşılık ayrılabilmesi, esas itibariyle, şartların varlığına bağlı olarak yurt dışı satışı yapan alacaklı şirket konumundaki aracı ihracatçı firmasıya ait bulunmakla birlikte, yurt dışı mukimi firma nezdinde alacağın tahsiline yönelik dava ve icra takibinin şirketiniz tarafından kendi adına yapılmasının mümkün olması ve yurt dışı mukimi firma nezdinde gerekli dava ve icra takibine başlamanıza bağlı olarak, söz konusu alacaklar dolayısıyla mezkûr madde kapsamında şirketinizce karşılık ayırabilecektir. Ancak bu durumda, söz konusu alacaklar dolayısıyla aracı ihracatçı firma tarafından da mezkûr madde kapsamında karşılık ayrılamayacağı tabiidir.

Yurt dışı mukimi firma nezdinde alacağın tahsiline yönelik dava ve icra takibinin şirketiniz tarafından kendi adına yapılmasının mümkün olmaması halinde ise, dış ticaret firması tarafından yurtdışına yapılan satışlardan kaynaklı alacaklar dolayısıyla şirketinizce mezkûr madde kapsamında karşılık ayırabilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, bahse konu malların dış ticaret firmasına satışına ilişkin alacak tutarınızın ancak dış ticaret firmasından tahsil edilememesi halinde, bu alacaklar için dış ticaret firması nezdinde gerekli dava ve icra takibine başlanmasına bağlı olarak karşılık ayırabileceğiniz tabiidir.

Bunun yanı sıra, dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün olmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-11395140-105[VUK-3-26]-438223

29.03.2024

Konu

:

Aracılı ihracatta yurtdışındaki firmaya kayyım atanması nedeniyle müşteriden alacağın tahsil edilememesi durumunda imalatcı firma tarafından şüpheli alacak karşılığı ayrılıp ayrılamayacağı hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formları ve dilekçelerinizin incelenmesinden;

- Tekstil ürünleri imalatı faaliyeti ile iştigal ettiğiniz, imalat/tedarik kaynaklı satışlarınızın önemli bir bölümünü ihracat satışlarınızın oluşturduğu,

- Üretici/tedarikçi konumunda olan şirketinizin yurtdışı satışlarını 1/1/2016 tarihinde aracı ihracat sözleşmesi imzaladığınız grup şirketlerinizden dış ticaret sermaye şirketi olan … A.Ş. aracılığı ile yaptığı,

- İhracat yaptığınız firmalardan biri olan İngiltere'de kurulu … Limited Şirketine dört adet kayyım atandığı ve alacakların ödenmesinin durdurulduğu, mevcut durumun 2/12/2020 tarihli yazı ile 3/12/2020 tarihinde firmanız mali işler müdürüne bildirildiği, söz konusu durumun yurt dışında yetkili makamlardan alınan yazının apostil yapılması suretiyle belgelendirileceği ancak İngiltere'deki yıl sonu yoğunluğu ve pandemi süreci nedeniyle yazının henüz temin edilemediği,

- … A.Ş. aracılığı ile yaptığınız satış işleminde, ilgili firmanın malları kendi nam ve hesabına almadığı, sadece aracılı ihracat sözleşmesine dayalı olarak ihraç ettiği, aracılık ettiği ihracata ilişkin müşterilerin bulunması ve alacakların tahsilatına ilişkin bir sorumluluğunun olmadığı ve ihracat işleminin asıl alacaklısının şirketiniz olduğu

belirtilerek daha önce kayıtlarınıza gelir olarak kaydettiğiniz tahsil edilemeyen alacağınız için şüpheli alacak karşılığı ayırıp ayıramayacağınız hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 3 üncü maddesinin (B) fıkrasında, "İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya, ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır...

İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.",

- 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, "Vergi kanunlariyle kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna mütaallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz.",

- 323 üncü maddesinde, "Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;

2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan ve 3.000 (556 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2024'den itibaren 14.000) Türk lirasını aşmayan alacaklar;

Şüpheli alacak sayılır.

Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.

Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.

Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar zarar hesabına intikal ettirilir.

İşletme hesabı esasında defter tutan mükellefler, yukarıdaki fıkralar kapsamında tespit edilen şüpheli alacaklarını defterlerinin gider kısmına ve bunlardan sonradan tahsil edilen miktarları ise tahsil edildikleri dönemde defterlerinin gelir kısmına, hangi alacaklara ait olduğunu gösterecek şekilde, kaydederler."

hükümleri yer almaktadır.

Bu bağlamda, 213 sayılı Kanunun 323 üncü maddesi uyarınca, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava veya icra safhasında bulunan alacaklarla, dava veya icra safhasında olmayan ancak yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan ve 3.000 (2024 yılı için 14.000) Türk Lirasını aşmayan teminatsız alacaklar şüpheli alacak sayılmakta, bu mahiyette/şartları haiz olmayan alacaklar için ise şüpheli alacak kaydına imkân bulunmamaktadır. Bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için ise, mahkemeye dava, icraya takip için dilekçe verilmiş olması ve söz konusu başvuruların ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir.

Mezkûr madde uygulamasında, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması (işletme kayıtlarına hasılat olarak girmesi veya ticareti yapılacak mal veya hizmetin maliyetiyle ilgisi olması) şartıyla, dava veya icra safhasında bulunan (teminatsız) bütün alacaklar için karşılık ayrılabilmekte olup, alacağın yurt içinden veya yurt dışından olması bir önem taşımadığından, yurt dışından olan alacaklar için de söz konusu madde hükümleri geçerlidir. Ancak, şüpheli alacaklar için dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün olmamaktadır.

Öte yandan, Dış Ticaret Sermaye Şirketi Statüsüne İlişkin Tebliğin (İhracat: 2004/12) 5 inci maddesinde, "Dış Ticaret Sermaye Şirketleri, kendi nam ve hesaplarına yurt içinden bizzat satın aldıkları ve tedarik ettikleri malların ihracatında bu malların üretimi, temini ve ihracatı ile ilgili düzenlenen tüm belgelerden idari ve cezai yükümlülükler açısından sorumludurlar.

Aracılı ihracat sözleşmesine dayanarak imalatçı veya tedarikçi şirketlerin Dış Ticaret Sermaye Şirketleri üzerinden gerçekleştirdikleri ihracatta ise, aracılık sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadığı taktirde malın üretimi veya tedariki ile ilgili tüm belgeler ve malın ihracatı ile ilgili ihracat, kambiyo, gümrük ve diğer mevzuat yönünden idari ve cezai yükümlülüklerden doğrudan ve münhasıran imalatçı ve tedarikçi şirketler sorumludur." açıklamasına yer verilmiştir.

Bunun yanı sıra, şirketiniz ile … A.Ş. ile imzalanan aracı ihracatçı sözleşmesinin;

- 2.3 maddesinde, yurt dışındaki müşterinin/alıcının, şirketinizden mal alması nedeniyle bunların bedelini … A.Ş. kanalıyla şirketinize ödemekle yükümlü olduğu,

- 3.1 maddesinde, … A.Ş.'nin kendisinden hizmet satın alan firmaların imalatçı sıfatıyla ya da kendi markaları adı altında yapacakları yurt dışı satışlara aracılık ettiği,

- 3.3 maddesinde, yurt dışındaki pazar ve müşteri temininin şirketiniz tarafından yapıldığı, şirketiniz ile yurt dışında mukim müşteri ile yaptığınız her türlü hukuki işlem ve sözleşmelerin şirketinizi bağlayacağı,

- 3.6 maddesinde, ihraç edilen ürünün imali/tedariki, ambalajlanması, istifi, taşınması ve diğer nedenlerden dolayı 3. kişilerce … A.Ş.'ne yöneltilecek icra takibi ve davalardan dolayı ileri sürülecek talepler de dahil olmak üzere, müşteriye, 3. kişilere ve ilgili resmi kurumlara karşı münhasıran şirketinizin sorumlu olduğu, bu konularda ortaya çıkabilecek her türlü zararın tazmininin hukuki, cezai ve mali yönden şirketinize ait olduğu, ihracattan kaynaklanan yurt içi/dışı … A.Ş.'ye yönelecek tüm ödeme taleplerinin anılan firmanın talimatı doğrultusunda yerine getireceğiniz veya söz konusu firmaya ödeyeceğiniz,

- 3.13 maddesinde, ihraç olunan malın bedelinin zamanında ödenmemesi, eksik ödenmesi veya hiç ödenmemesi halinde yürürlükte olan mevzuat kapsamında tüm sorumluluğun ve müşteri nezdinde yapılacak girişimlerin şirketinize ait olacağı, … A.Ş.'nin bu konuda doğabilecek her türlü maddi zararı şirketinize rücu edebileceği, cezai sorumluluğun münhasıran şirketinize ait olduğu, ihracat nedeniyle doğan sorunlardan dolayı müşteri veya 3. kişilere karşı şirketinizin dava açmadığı durumlarda … A.Ş.'nin masrafları şirketinize ait olmak üzere dava açabileceği,

- 3.21 maddesinde, … A.Ş.'nin cari hesaplarında alacaklı olarak gözüken şirketinizin ihracat kaynaklı alacak bedelinin … A.Ş.'nin yurt içi banka hesabına gelmesiyle kesinleşeceği, yurt dışından gelmeyen diğer bir deyişle kesinleşmeyen alacak için şirketinizin ve 3. kişilerin her hangi bir hak iddia edemeyeceği,

- 3.22 maddesinde, şirketiniz ile … A.Ş. arasındaki faktoring sözleşmesinin bu sözleşmeyi de kapsadığı,

- 6.1 maddesinde, ihraç edilecek ürünler için düzenleyeceğiniz sevk irsaliyesindeki tarihin … A.Ş. tarafında ihraç amaçlı müşteriye düzenlenecek fatura tarihiyle aynı veya önceki tarihli olacağı, fiilen ihraç ayını geçmeyecek şekilde şirketiniz tarafından gümrük beyannamesindeki tescil (fiili ihracat) tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) döviz alış kuru üzerinden ve sevk irsaliyesi tarihinden itibaren yedi gün içinde … A.Ş.'ne fatura düzenleyeceğiniz, ihracatın gerçekleşmemesi veya mal bedelinin gelmemesi nedeniyle … A.Ş.'nin kendi adına düzenlenen faturalardan dolayı şirketinize borçlu ve sorumlu sayılmayacağı,

- 6.2 maddesinde, şirketinizin … A.Ş.'ne düzenlediği faturanın, anılan firmanın müşteriye düzenlediği faturadaki ihracat bedeli ile gümrük beyannamesindeki tescil tarihindeki TCMB döviz alış kurunun çarpılması suretiyle tespit edileceği,

- 6.3 maddesinde, mal bedelinin ürünlerin müşteri tarafından teslim alınıp şartsız olarak … A.Ş.'nin hesabına geçtiğinde şirketinize ödeneceği,

- 6.4 maddesinde, mal bedelinin 32 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu kapsamında yurt dışından getirilememesi halinde şirketinizin … A.Ş.'den hiçbir hak veya bedel talep edemeyeceği, bu konuda sorumluluğun şirketinize ait olduğu,

- 6.8 maddesinde, ödeme şekli ne olursa olsun, ürün bedelinin …A.Ş.'nin banka hesabına geçtikten sonra şirketinize ödeneceği, anılan firma tarafından ürün bedeli döviz karşılığı Türk Lirasının komisyon ve diğer masrafların bedeli düşüldükten sonra şirketiniz hesabına aktaracağı

belirtilmiştir.

Buna göre, somut durumda, aracı ihracatçı firma aracılığıyla yurtdışına yapılan satışlarınızdan kaynaklı alacaklarınız için, Kanunun 323 üncü maddesi kapsamında karşılık ayrılabilmesi, esas itibariyle, şartların varlığına bağlı olarak yurt dışı satışı yapan alacaklı şirket konumundaki aracı ihracatçı firmasıya ait bulunmakla birlikte, yurt dışı mukimi firma nezdinde alacağın tahsiline yönelik dava ve icra takibinin şirketiniz tarafından kendi adına yapılmasının mümkün olması ve yurt dışı mukimi firma nezdinde gerekli dava ve icra takibine başlamanıza bağlı olarak, söz konusu alacaklar dolayısıyla mezkûr madde kapsamında şirketinizce karşılık ayırabilecektir. Ancak bu durumda, söz konusu alacaklar dolayısıyla aracı ihracatçı firma tarafından da mezkûr madde kapsamında karşılık ayrılamayacağı tabiidir.

Yurt dışı mukimi firma nezdinde alacağın tahsiline yönelik dava ve icra takibinin şirketiniz tarafından kendi adına yapılmasının mümkün olmaması halinde ise, dış ticaret firması tarafından yurtdışına yapılan satışlardan kaynaklı alacaklar dolayısıyla şirketinizce mezkûr madde kapsamında karşılık ayırabilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, bahse konu malların dış ticaret firmasına satışına ilişkin alacak tutarınızın ancak dış ticaret firmasından tahsil edilememesi halinde, bu alacaklar için dış ticaret firması nezdinde gerekli dava ve icra takibine başlanmasına bağlı olarak karşılık ayırabileceğiniz tabiidir.

Bunun yanı sıra, dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün olmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-64597866-125[6]-25740

12.12.2023

Konu

:

Peşin iskontolu faktoring işlemlerinde, hesaplanan faiz tutarlarının hangi dönemde gelir kaydedileceği hk.

 

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formu ve ekinin incelenmesinden, şirketinizin Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu ve ilgili mevzuat hükümlerine göre kredi ihtiyacı olan şirketlere finansman sağladığı, bu sebeple düzenlenen faktoring sözleşmelerinin bir kredi sözleşmesi niteliğinde olduğu, peşin iskontolu olarak kullandırılan faktoring alacaklarına ilişkin iskonto bedeli ve peşin olarak tahsil edilen komisyonların Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu düzenlemeleri uyarınca aktif ve pasif hesaplara kaydedildiği ve alacağın vadesi boyuncu gelir hesaplarına aktarıldığı belirtilerek, peşin iskontolu işlemler dolayısıyla hesaplanan faiz tutarlarının, tahsil edildiği dönemde mi yoksa kredinin vadesine yayılarak ilgili olduğu dönemlerde mi gelir kaydedileceği hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 280 inci maddesinde, "Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır.

Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunur.

Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir. Bunlardan vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, bu Kanunun 281 ve 285 inci maddeleri uyarınca değerleme günü kıymetine irca edilebilir. Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınır.",

- 281 inci maddesinde, "Alacaklar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit alacaklar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır.

Vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacaklar değerleme gününün kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde, senette faiz nispeti açıklanmış ise bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi uygulanır.

Bankalar ve bankerler ile sigorta şirketleri alacaklarını ya Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi veya muamelelerinde uyguladıkları faiz haddi ile, değerleme günü kıymetine irca ederler.",

- 285 inci maddesinde, "Borçlar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit borçlar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır.

Vadesi gelmemiş olan senede bağlı borçlar değerleme günü kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde senette faiz nispeti açıklanmışsa bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddinde bir faiz uygulanır.

Banka ve bankerler ile sigorta şirketleri borçlarını, Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi veya muamelelerinde uyguladıkları faiz haddiyle, değerleme günü kıymetine irca ederler.

Alacak senetlerini değerleme gününün kıymetine irca eden mükellefler, borç senetlerini de aynı şekilde işleme tabi tutmak zorundadırlar."

hükümleri yer almaktadır.

Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı belirtilmiş, maddenin ikinci fıkrasıyla da safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde de, "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükümleri yer almaktadır.

Ayrıca, ticari kazancın tespitinde "tahakkuk" ve "dönemsellik" olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır.

Buna göre, şirketinizin peşin iskontolu faktoring işlemlerine ilişkin elde ettiği faiz ve komisyon tutarlarının, dönemsellik ilkesi gereğince faktoring işlem vadesi ile ilişkilendirilmek suretiyle ilgili oldukları dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-64597866-125[6]-25740

12.12.2023

Konu

:

Peşin iskontolu faktoring işlemlerinde, hesaplanan faiz tutarlarının hangi dönemde gelir kaydedileceği hk.

 

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formu ve ekinin incelenmesinden, şirketinizin Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu ve ilgili mevzuat hükümlerine göre kredi ihtiyacı olan şirketlere finansman sağladığı, bu sebeple düzenlenen faktoring sözleşmelerinin bir kredi sözleşmesi niteliğinde olduğu, peşin iskontolu olarak kullandırılan faktoring alacaklarına ilişkin iskonto bedeli ve peşin olarak tahsil edilen komisyonların Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu düzenlemeleri uyarınca aktif ve pasif hesaplara kaydedildiği ve alacağın vadesi boyuncu gelir hesaplarına aktarıldığı belirtilerek, peşin iskontolu işlemler dolayısıyla hesaplanan faiz tutarlarının, tahsil edildiği dönemde mi yoksa kredinin vadesine yayılarak ilgili olduğu dönemlerde mi gelir kaydedileceği hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 280 inci maddesinde, "Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır.

Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunur.

Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir. Bunlardan vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, bu Kanunun 281 ve 285 inci maddeleri uyarınca değerleme günü kıymetine irca edilebilir. Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınır.",

- 281 inci maddesinde, "Alacaklar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit alacaklar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır.

Vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacaklar değerleme gününün kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde, senette faiz nispeti açıklanmış ise bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi uygulanır.

Bankalar ve bankerler ile sigorta şirketleri alacaklarını ya Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi veya muamelelerinde uyguladıkları faiz haddi ile, değerleme günü kıymetine irca ederler.",

- 285 inci maddesinde, "Borçlar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit borçlar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır.

Vadesi gelmemiş olan senede bağlı borçlar değerleme günü kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde senette faiz nispeti açıklanmışsa bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddinde bir faiz uygulanır.

Banka ve bankerler ile sigorta şirketleri borçlarını, Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi veya muamelelerinde uyguladıkları faiz haddiyle, değerleme günü kıymetine irca ederler.

Alacak senetlerini değerleme gününün kıymetine irca eden mükellefler, borç senetlerini de aynı şekilde işleme tabi tutmak zorundadırlar."

hükümleri yer almaktadır.

Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı belirtilmiş, maddenin ikinci fıkrasıyla da safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde de, "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükümleri yer almaktadır.

Ayrıca, ticari kazancın tespitinde "tahakkuk" ve "dönemsellik" olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır.

Buna göre, şirketinizin peşin iskontolu faktoring işlemlerine ilişkin elde ettiği faiz ve komisyon tutarlarının, dönemsellik ilkesi gereğince faktoring işlem vadesi ile ilişkilendirilmek suretiyle ilgili oldukları dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-64597866-125[6]-25740

12.12.2023

Konu

:

Peşin iskontolu faktoring işlemlerinde, hesaplanan faiz tutarlarının hangi dönemde gelir kaydedileceği hk.

 

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formu ve ekinin incelenmesinden, şirketinizin Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu ve ilgili mevzuat hükümlerine göre kredi ihtiyacı olan şirketlere finansman sağladığı, bu sebeple düzenlenen faktoring sözleşmelerinin bir kredi sözleşmesi niteliğinde olduğu, peşin iskontolu olarak kullandırılan faktoring alacaklarına ilişkin iskonto bedeli ve peşin olarak tahsil edilen komisyonların Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu düzenlemeleri uyarınca aktif ve pasif hesaplara kaydedildiği ve alacağın vadesi boyuncu gelir hesaplarına aktarıldığı belirtilerek, peşin iskontolu işlemler dolayısıyla hesaplanan faiz tutarlarının, tahsil edildiği dönemde mi yoksa kredinin vadesine yayılarak ilgili olduğu dönemlerde mi gelir kaydedileceği hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 280 inci maddesinde, "Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır.

Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunur.

Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir. Bunlardan vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, bu Kanunun 281 ve 285 inci maddeleri uyarınca değerleme günü kıymetine irca edilebilir. Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınır.",

- 281 inci maddesinde, "Alacaklar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit alacaklar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır.

Vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacaklar değerleme gününün kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde, senette faiz nispeti açıklanmış ise bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi uygulanır.

Bankalar ve bankerler ile sigorta şirketleri alacaklarını ya Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi veya muamelelerinde uyguladıkları faiz haddi ile, değerleme günü kıymetine irca ederler.",

- 285 inci maddesinde, "Borçlar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit borçlar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır.

Vadesi gelmemiş olan senede bağlı borçlar değerleme günü kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde senette faiz nispeti açıklanmışsa bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddinde bir faiz uygulanır.

Banka ve bankerler ile sigorta şirketleri borçlarını, Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi veya muamelelerinde uyguladıkları faiz haddiyle, değerleme günü kıymetine irca ederler.

Alacak senetlerini değerleme gününün kıymetine irca eden mükellefler, borç senetlerini de aynı şekilde işleme tabi tutmak zorundadırlar."

hükümleri yer almaktadır.

Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı belirtilmiş, maddenin ikinci fıkrasıyla da safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde de, "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükümleri yer almaktadır.

Ayrıca, ticari kazancın tespitinde "tahakkuk" ve "dönemsellik" olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır.

Buna göre, şirketinizin peşin iskontolu faktoring işlemlerine ilişkin elde ettiği faiz ve komisyon tutarlarının, dönemsellik ilkesi gereğince faktoring işlem vadesi ile ilişkilendirilmek suretiyle ilgili oldukları dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-64597866-125-23318

10.11.2023

Konu

:

Mağaza içi mimari konsept tasarım hizmetinin giderleştirilmesi ve mağazada kullanılan askıların amortisman oranı hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, firmanızın perakende mağazacılık faaliyeti ile iştigal ettiği, mağazalarınızda satışı yapılan ürünlerin teşhiri amacıyla kullanılan askılar ile pleksiglas malzemeden üretilen etiket çerçeveleri için amortisman ayrılmaya devam edildiği ancak bu ürünlerin kullanıma bağlı olarak kullanım sürelerinin farklılık gösterebildiği ve ekonomik ömürlerinin bir yıldan az olabildiğinden bahisle bunların bedelinin doğrudan gider yazılıp yazılamayacağı ile mağazalarınızda dönem dönem yapılan konsept değişiklikleri için mimari tasarım geliştirme danışmanlık hizmeti bedellerinin gayrimaddi hak olarak amortismana mı tabi tutulacağı, doğrudan gider olarak mı kaydedileceği hususlarında Başkanlığımız görüşleri talep edilmektedir.

I- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 313 üncü maddesinde, işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269 uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edevat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesinin amortisman mevzuunu teşkil ettiği; değeri (2023 yılı için) 4.400 TL'yi aşmayan peştemallıklar ile işletmede kullanılan ve değeri (2023 yılı için) 4.400 TL'yi aşmayan alet, edevat, mefruşat ve demirbaşların amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabileceği, iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bu haddin topluca dikkate alınacağı,

- 315 inci maddesinde, mükelleflerin amortismana tâbi iktisadî kıymetlerini, 320 nci maddenin dördüncü fıkrası saklı kalmak üzere, Hazine ve Maliye Bakanlığının tespit ve ilân edeceği oranlar üzerinden itfa edecekleri, ilân edilecek oranların tespitinde iktisadî kıymetlerin faydalı ömürlerinin dikkate alınacağı,

- 320 nci maddesinde, amortisman süresinin, kıymetlerin aktife girdiği yıldan başladığı, her yılın amortismanının ancak o yıla ait değerlemede nazara alınabileceği, amortismanın herhangi bir yıl yapılmamasından veya ilk uygulanan nispetten düşük bir hadle yapılmasından dolayı amortisman süresinin uzatılamayacağı

hükme bağlanmıştır.

Bu bağlamda, işletmenin envanterine kayıtlı olma, kullanıma hazır halde bulunma, işletmede bir yıldan fazla kullanılma, yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunma şartlarına/niteliklerine haiz iktisadi kıymetlerin yasal defter kayıtlarındaki değerlerinin amortisman yoluyla itfa edilmesi gerekmekte olup, bunların amortismana tabi tutulmayarak doğrudan gider yazılması esas itibariyle mümkün değildir. Ancak, söz konusu şartlara/niteliklere haiz olmakla birlikte değeri (Kanunun 313 üncü maddesinin üçüncü fikarası uygulamasına ilişkin) ilgili dönemde geçerli haddin  altında olan peştemallık, alet, edevat, mefruşat ve demirbaşların ise amortismana tabi tutulmayarak ilgili dönemde doğrudan gider yazılması mümkün olup, iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bahse konu haddin topluca dikkate alınması icap etmektedir.

Ayrıca, Kanunun 315 inci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden amortismana tabi iktisadi kıymetler için uygulanacak "Faydalı Ömür ve Amortisman Oranları" tespit edilmiş ve 339, 365, 389, 399, 406, 418, 439, 458 ve 506 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik 333 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği eki amortisman listesi ile açıklanmıştır.

Bunun yanı sıra, 339 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (2) No.lu bölümünde, 333 sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin 1-6 bölümleri arasındaki sınıflamaların tüm mükellefler için ortak hükümler içerdiği ve bu iktisadi kıymetlerin genel olarak tüm sektörlerde ana faaliyete ilişkin aşamaların dışında kullanılan iktisadi kıymetlerden oluştuğu, sektörel sınıflamalarda yer alan iktisadi kıymetlerin ise mükelleflerin faaliyet konuları dikkate alınarak tespit edilen ve bizzat üretim, imalat, hizmet vb. aşamalarda kullanılan iktisadi kıymetler olduğu, mükelleflerin öncelikle faaliyette bulundukları sektörü tespit ederek hangi iktisadi kıymetin hangi sınıflamaya dahil olduğunu belirleyecekleri, ilgili sektörde ismen belirtilmeyen ancak 1-6 bölümleri arasında yer alan iktisadi kıymetlerin ise 1-6 bölümünde gösterilmiş olan faydalı ömürleri üzerinden amortismana tabi tutulacağı, sektörel sınıflamada ismen belirtilmeyen iktisadi kıymetlerin 1-6 arasındaki sınıflardan herhangi birinde yer alması durumunda öncelikle 1-6 arasında yer alan amortisman oranları üzerinden amortismana tabi tutulmaları gerektiği belirtilmiştir.

Mezkûr listede, "3.66. Mağaza içi yerleşimde ve teşhir amaçlı yerlerde kullanılan araç gereçler (Panolar, metal ayaklar, raf düzenleri ve bunların benzerleri)" sırası için faydalı ömür 6 yıl, normal amortisman oranı %16,66 olarak öngörülmüştür.

Buna göre, mağazalarınızda demirbaş olarak kullanılmak üzere toptan almış olduğunuz elbise askıları ile etiket çerçevelerinin ayrı ayrı gruplar halinde değerlendirilerek, iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edecek şekilde toplam değerlerinin (2023 yılı için) 4.400 TL'yi aşması halinde amortismana tabi tutulması gerekir. Ancak, işletmede bir yıldan fazla kullanımı söz konusu olmayanların, amortismana konu edilmeleri mümkün olmayacağından kayıtlara doğrudan gider olarak intikal ettirilmeleri mümkün bulunmaktadır.

Dolayısıyla, demirbaş olarak kaydedilmiş bulunan elbise askıları ve etiket çerçevelerinden iktisap edildikleri dönem sonu itibariyle kırılma nedeniyle kullanılamaz durumda oldukları tespit edilenlerin maliyet bedellerinin doğrudan gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmakta, ancak müteakip hesap dönemlerinde kullanılmakta olanların mezkûr listenin (3.66.) sırası kapsamında amortismana tabi tutulması gerekmektedir.

II- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun bilanço usulüne göre ticari kazancın tespiti ile ilgili 38 inci maddesinde ise; "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, safi kazancın tespitinde indirilecek giderler Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde bentler halinde sayılmış olup, anılan maddenin 1 numaralı bendine göre ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinde bentler halinde sayılan giderler kazancın tespitinde dikkate alınabilecektir.

Ayrıca, ticari kazancın tespitinde geçerli olan iki temel ilke "dönemsellik" ve "tahakkuk esası" ilkeleridir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar veya mahiyet itibarıyla kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin eksiksiz tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Ticari kazancın elde edilmesi, tahakkuk esasına bağlanmış bulunduğundan; bir gelir unsurunun özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır.

Buna göre, şirketinizin satışını artırmak amacıyla mağazalarınızda yapılan konsept değişiklikleri için satın alınan mimari tasarım geliştirme danışmanlık hizmetinin pazarlama harcaması olarak kabul edilmesi ve tahakkuk ve dönemsellik ilkeleri çerçevesinde kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-64597866-125-23318

10.11.2023

Konu

:

Mağaza içi mimari konsept tasarım hizmetinin giderleştirilmesi ve mağazada kullanılan askıların amortisman oranı hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, firmanızın perakende mağazacılık faaliyeti ile iştigal ettiği, mağazalarınızda satışı yapılan ürünlerin teşhiri amacıyla kullanılan askılar ile pleksiglas malzemeden üretilen etiket çerçeveleri için amortisman ayrılmaya devam edildiği ancak bu ürünlerin kullanıma bağlı olarak kullanım sürelerinin farklılık gösterebildiği ve ekonomik ömürlerinin bir yıldan az olabildiğinden bahisle bunların bedelinin doğrudan gider yazılıp yazılamayacağı ile mağazalarınızda dönem dönem yapılan konsept değişiklikleri için mimari tasarım geliştirme danışmanlık hizmeti bedellerinin gayrimaddi hak olarak amortismana mı tabi tutulacağı, doğrudan gider olarak mı kaydedileceği hususlarında Başkanlığımız görüşleri talep edilmektedir.

I- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 313 üncü maddesinde, işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269 uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edevat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesinin amortisman mevzuunu teşkil ettiği; değeri (2023 yılı için) 4.400 TL'yi aşmayan peştemallıklar ile işletmede kullanılan ve değeri (2023 yılı için) 4.400 TL'yi aşmayan alet, edevat, mefruşat ve demirbaşların amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabileceği, iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bu haddin topluca dikkate alınacağı,

- 315 inci maddesinde, mükelleflerin amortismana tâbi iktisadî kıymetlerini, 320 nci maddenin dördüncü fıkrası saklı kalmak üzere, Hazine ve Maliye Bakanlığının tespit ve ilân edeceği oranlar üzerinden itfa edecekleri, ilân edilecek oranların tespitinde iktisadî kıymetlerin faydalı ömürlerinin dikkate alınacağı,

- 320 nci maddesinde, amortisman süresinin, kıymetlerin aktife girdiği yıldan başladığı, her yılın amortismanının ancak o yıla ait değerlemede nazara alınabileceği, amortismanın herhangi bir yıl yapılmamasından veya ilk uygulanan nispetten düşük bir hadle yapılmasından dolayı amortisman süresinin uzatılamayacağı

hükme bağlanmıştır.

Bu bağlamda, işletmenin envanterine kayıtlı olma, kullanıma hazır halde bulunma, işletmede bir yıldan fazla kullanılma, yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunma şartlarına/niteliklerine haiz iktisadi kıymetlerin yasal defter kayıtlarındaki değerlerinin amortisman yoluyla itfa edilmesi gerekmekte olup, bunların amortismana tabi tutulmayarak doğrudan gider yazılması esas itibariyle mümkün değildir. Ancak, söz konusu şartlara/niteliklere haiz olmakla birlikte değeri (Kanunun 313 üncü maddesinin üçüncü fikarası uygulamasına ilişkin) ilgili dönemde geçerli haddin  altında olan peştemallık, alet, edevat, mefruşat ve demirbaşların ise amortismana tabi tutulmayarak ilgili dönemde doğrudan gider yazılması mümkün olup, iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bahse konu haddin topluca dikkate alınması icap etmektedir.

Ayrıca, Kanunun 315 inci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden amortismana tabi iktisadi kıymetler için uygulanacak "Faydalı Ömür ve Amortisman Oranları" tespit edilmiş ve 339, 365, 389, 399, 406, 418, 439, 458 ve 506 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik 333 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği eki amortisman listesi ile açıklanmıştır.

Bunun yanı sıra, 339 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (2) No.lu bölümünde, 333 sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin 1-6 bölümleri arasındaki sınıflamaların tüm mükellefler için ortak hükümler içerdiği ve bu iktisadi kıymetlerin genel olarak tüm sektörlerde ana faaliyete ilişkin aşamaların dışında kullanılan iktisadi kıymetlerden oluştuğu, sektörel sınıflamalarda yer alan iktisadi kıymetlerin ise mükelleflerin faaliyet konuları dikkate alınarak tespit edilen ve bizzat üretim, imalat, hizmet vb. aşamalarda kullanılan iktisadi kıymetler olduğu, mükelleflerin öncelikle faaliyette bulundukları sektörü tespit ederek hangi iktisadi kıymetin hangi sınıflamaya dahil olduğunu belirleyecekleri, ilgili sektörde ismen belirtilmeyen ancak 1-6 bölümleri arasında yer alan iktisadi kıymetlerin ise 1-6 bölümünde gösterilmiş olan faydalı ömürleri üzerinden amortismana tabi tutulacağı, sektörel sınıflamada ismen belirtilmeyen iktisadi kıymetlerin 1-6 arasındaki sınıflardan herhangi birinde yer alması durumunda öncelikle 1-6 arasında yer alan amortisman oranları üzerinden amortismana tabi tutulmaları gerektiği belirtilmiştir.

Mezkûr listede, "3.66. Mağaza içi yerleşimde ve teşhir amaçlı yerlerde kullanılan araç gereçler (Panolar, metal ayaklar, raf düzenleri ve bunların benzerleri)" sırası için faydalı ömür 6 yıl, normal amortisman oranı %16,66 olarak öngörülmüştür.

Buna göre, mağazalarınızda demirbaş olarak kullanılmak üzere toptan almış olduğunuz elbise askıları ile etiket çerçevelerinin ayrı ayrı gruplar halinde değerlendirilerek, iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edecek şekilde toplam değerlerinin (2023 yılı için) 4.400 TL'yi aşması halinde amortismana tabi tutulması gerekir. Ancak, işletmede bir yıldan fazla kullanımı söz konusu olmayanların, amortismana konu edilmeleri mümkün olmayacağından kayıtlara doğrudan gider olarak intikal ettirilmeleri mümkün bulunmaktadır.

Dolayısıyla, demirbaş olarak kaydedilmiş bulunan elbise askıları ve etiket çerçevelerinden iktisap edildikleri dönem sonu itibariyle kırılma nedeniyle kullanılamaz durumda oldukları tespit edilenlerin maliyet bedellerinin doğrudan gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmakta, ancak müteakip hesap dönemlerinde kullanılmakta olanların mezkûr listenin (3.66.) sırası kapsamında amortismana tabi tutulması gerekmektedir.

II- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun bilanço usulüne göre ticari kazancın tespiti ile ilgili 38 inci maddesinde ise; "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, safi kazancın tespitinde indirilecek giderler Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde bentler halinde sayılmış olup, anılan maddenin 1 numaralı bendine göre ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinde bentler halinde sayılan giderler kazancın tespitinde dikkate alınabilecektir.

Ayrıca, ticari kazancın tespitinde geçerli olan iki temel ilke "dönemsellik" ve "tahakkuk esası" ilkeleridir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar veya mahiyet itibarıyla kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin eksiksiz tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Ticari kazancın elde edilmesi, tahakkuk esasına bağlanmış bulunduğundan; bir gelir unsurunun özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır.

Buna göre, şirketinizin satışını artırmak amacıyla mağazalarınızda yapılan konsept değişiklikleri için satın alınan mimari tasarım geliştirme danışmanlık hizmetinin pazarlama harcaması olarak kabul edilmesi ve tahakkuk ve dönemsellik ilkeleri çerçevesinde kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-64597866-125-23318

10.11.2023

Konu

:

Mağaza içi mimari konsept tasarım hizmetinin giderleştirilmesi ve mağazada kullanılan askıların amortisman oranı hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, firmanızın perakende mağazacılık faaliyeti ile iştigal ettiği, mağazalarınızda satışı yapılan ürünlerin teşhiri amacıyla kullanılan askılar ile pleksiglas malzemeden üretilen etiket çerçeveleri için amortisman ayrılmaya devam edildiği ancak bu ürünlerin kullanıma bağlı olarak kullanım sürelerinin farklılık gösterebildiği ve ekonomik ömürlerinin bir yıldan az olabildiğinden bahisle bunların bedelinin doğrudan gider yazılıp yazılamayacağı ile mağazalarınızda dönem dönem yapılan konsept değişiklikleri için mimari tasarım geliştirme danışmanlık hizmeti bedellerinin gayrimaddi hak olarak amortismana mı tabi tutulacağı, doğrudan gider olarak mı kaydedileceği hususlarında Başkanlığımız görüşleri talep edilmektedir.

I- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 313 üncü maddesinde, işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269 uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edevat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesinin amortisman mevzuunu teşkil ettiği; değeri (2023 yılı için) 4.400 TL'yi aşmayan peştemallıklar ile işletmede kullanılan ve değeri (2023 yılı için) 4.400 TL'yi aşmayan alet, edevat, mefruşat ve demirbaşların amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabileceği, iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bu haddin topluca dikkate alınacağı,

- 315 inci maddesinde, mükelleflerin amortismana tâbi iktisadî kıymetlerini, 320 nci maddenin dördüncü fıkrası saklı kalmak üzere, Hazine ve Maliye Bakanlığının tespit ve ilân edeceği oranlar üzerinden itfa edecekleri, ilân edilecek oranların tespitinde iktisadî kıymetlerin faydalı ömürlerinin dikkate alınacağı,

- 320 nci maddesinde, amortisman süresinin, kıymetlerin aktife girdiği yıldan başladığı, her yılın amortismanının ancak o yıla ait değerlemede nazara alınabileceği, amortismanın herhangi bir yıl yapılmamasından veya ilk uygulanan nispetten düşük bir hadle yapılmasından dolayı amortisman süresinin uzatılamayacağı

hükme bağlanmıştır.

Bu bağlamda, işletmenin envanterine kayıtlı olma, kullanıma hazır halde bulunma, işletmede bir yıldan fazla kullanılma, yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunma şartlarına/niteliklerine haiz iktisadi kıymetlerin yasal defter kayıtlarındaki değerlerinin amortisman yoluyla itfa edilmesi gerekmekte olup, bunların amortismana tabi tutulmayarak doğrudan gider yazılması esas itibariyle mümkün değildir. Ancak, söz konusu şartlara/niteliklere haiz olmakla birlikte değeri (Kanunun 313 üncü maddesinin üçüncü fikarası uygulamasına ilişkin) ilgili dönemde geçerli haddin  altında olan peştemallık, alet, edevat, mefruşat ve demirbaşların ise amortismana tabi tutulmayarak ilgili dönemde doğrudan gider yazılması mümkün olup, iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bahse konu haddin topluca dikkate alınması icap etmektedir.

Ayrıca, Kanunun 315 inci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden amortismana tabi iktisadi kıymetler için uygulanacak "Faydalı Ömür ve Amortisman Oranları" tespit edilmiş ve 339, 365, 389, 399, 406, 418, 439, 458 ve 506 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile değişik 333 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği eki amortisman listesi ile açıklanmıştır.

Bunun yanı sıra, 339 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (2) No.lu bölümünde, 333 sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin 1-6 bölümleri arasındaki sınıflamaların tüm mükellefler için ortak hükümler içerdiği ve bu iktisadi kıymetlerin genel olarak tüm sektörlerde ana faaliyete ilişkin aşamaların dışında kullanılan iktisadi kıymetlerden oluştuğu, sektörel sınıflamalarda yer alan iktisadi kıymetlerin ise mükelleflerin faaliyet konuları dikkate alınarak tespit edilen ve bizzat üretim, imalat, hizmet vb. aşamalarda kullanılan iktisadi kıymetler olduğu, mükelleflerin öncelikle faaliyette bulundukları sektörü tespit ederek hangi iktisadi kıymetin hangi sınıflamaya dahil olduğunu belirleyecekleri, ilgili sektörde ismen belirtilmeyen ancak 1-6 bölümleri arasında yer alan iktisadi kıymetlerin ise 1-6 bölümünde gösterilmiş olan faydalı ömürleri üzerinden amortismana tabi tutulacağı, sektörel sınıflamada ismen belirtilmeyen iktisadi kıymetlerin 1-6 arasındaki sınıflardan herhangi birinde yer alması durumunda öncelikle 1-6 arasında yer alan amortisman oranları üzerinden amortismana tabi tutulmaları gerektiği belirtilmiştir.

Mezkûr listede, "3.66. Mağaza içi yerleşimde ve teşhir amaçlı yerlerde kullanılan araç gereçler (Panolar, metal ayaklar, raf düzenleri ve bunların benzerleri)" sırası için faydalı ömür 6 yıl, normal amortisman oranı %16,66 olarak öngörülmüştür.

Buna göre, mağazalarınızda demirbaş olarak kullanılmak üzere toptan almış olduğunuz elbise askıları ile etiket çerçevelerinin ayrı ayrı gruplar halinde değerlendirilerek, iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edecek şekilde toplam değerlerinin (2023 yılı için) 4.400 TL'yi aşması halinde amortismana tabi tutulması gerekir. Ancak, işletmede bir yıldan fazla kullanımı söz konusu olmayanların, amortismana konu edilmeleri mümkün olmayacağından kayıtlara doğrudan gider olarak intikal ettirilmeleri mümkün bulunmaktadır.

Dolayısıyla, demirbaş olarak kaydedilmiş bulunan elbise askıları ve etiket çerçevelerinden iktisap edildikleri dönem sonu itibariyle kırılma nedeniyle kullanılamaz durumda oldukları tespit edilenlerin maliyet bedellerinin doğrudan gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmakta, ancak müteakip hesap dönemlerinde kullanılmakta olanların mezkûr listenin (3.66.) sırası kapsamında amortismana tabi tutulması gerekmektedir.

II- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun bilanço usulüne göre ticari kazancın tespiti ile ilgili 38 inci maddesinde ise; "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, safi kazancın tespitinde indirilecek giderler Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde bentler halinde sayılmış olup, anılan maddenin 1 numaralı bendine göre ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinde bentler halinde sayılan giderler kazancın tespitinde dikkate alınabilecektir.

Ayrıca, ticari kazancın tespitinde geçerli olan iki temel ilke "dönemsellik" ve "tahakkuk esası" ilkeleridir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar veya mahiyet itibarıyla kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin eksiksiz tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Ticari kazancın elde edilmesi, tahakkuk esasına bağlanmış bulunduğundan; bir gelir unsurunun özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır.

Buna göre, şirketinizin satışını artırmak amacıyla mağazalarınızda yapılan konsept değişiklikleri için satın alınan mimari tasarım geliştirme danışmanlık hizmetinin pazarlama harcaması olarak kabul edilmesi ve tahakkuk ve dönemsellik ilkeleri çerçevesinde kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-11395140-105[178-2023-VUK2-1168]-715686

07.07.2023

Konu

:

Yeniden işe başlanılması halinde hangi usule göre defter tutulacağı

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; bilanço esasına göre defter tutulan "561023- Döner, Ciğer, Kokoreç, Köfte ve Kebapçıların Faaliyeti (Garson Servisi Sunanlar İle Self Servis Sunanlar Dahil; İmalatçıların ve Al Götür Tesislerin Faaliyetleri İle Seyyar Olanlar Hariç)" faaliyetinizi 31/12/2021 tarihinde sonlandırdığınızı, aynı faaliyet koduyla 24/1/2023 tarihinde mükellefiyet tesis ettirip yeniden işe başladığınızı belirterek işletme hesabı esasına göre mi, yoksa bilanço hesabı esasına göre mi defter tutmanız gerektiği hususunda Başkanlığımızdan görüş talep ettiğiniz anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 3 üncü maddesinin (B) fıkrasında, "B) İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.

...",

- 161 inci maddesinde, "Vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona ermesi işi bırakmayı ifade eder. İşlerin herhangi bir sebep yüzünden geçici bir süre için durdurulması işi bırakma sayılmaz.",

- 174 üncü maddesinde, "Defterler hesap dönemi itibariyle tutulur. Kayıtlar her hesap dönemi sonunda kapatılır ve ertesi dönem başında yeniden açılır.

Hesap dönemi normal olarak takvim yılıdır.

...

Yeniden işe başlama veya işi bırakma hallerinde, hesap dönemi içinde bir yıldan eksik olan faaliyet süresi, hesap dönemi sayılır.

...",

- 176 ncı maddesinde, "Tüccarlar, defter tutma bakımından iki sınıfa ayrılır:

I inci sınıf tüccarlar, bilanço esasına göre;

II nci sınıf tüccarlar, işletme hesabı esasına göre;

defter tutarlar.",

- 177 nci maddesinde, "Aşağıda yazılı tüccarlar, I'inci sınıfa dahildirler:

1. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 7.200.000.000 (2023 yılına ilişkin tüccar sınıfının belirlenmesi bakımından 890.000 TL) veya satışları tutarı 8.640.000.000 lirayı (2023 yılına ilişkin tüccar sınıfının belirlenmesi bakımından 1.270.000 TL) aşanlar

2. Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı 3.600.000.000 lirayı (2023 yılına ilişkin tüccar sınıfının belirlenmesi bakımından 440.000 TL) aşanlar;

3. 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı işlerin birlikte yapılması halinde 2 numaralı bentte yazılı iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı 7.200.000.000 lirayı (2023 yılına ilişkin tüccar sınıfının belirlenmesi bakımından 890.000 TL) aşanlar;

...

6. İhtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutmayı tercih edenler.'',

- 178 inci maddesinde; "Aşağıda yazılı tüccarlar II'nci sınıfa dahildirler:

1. 177'inci maddede yazılı olanların dışında kalanlar

2. Kurumlar Vergisi mükelleflerinden işletme hesabı esasına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilenler.

Yeniden işe başlayan tüccarlar yıllık iş hacimlerine göre sınıflandırılıncaya kadar II'nci sınıf tüccarlar gibi hareket edebilirler."

-179 uncu maddesinde, "a) (I)'inciden (II)'nciye geçiş: İş hacmi bakımından I'inci sınıfa dahil olan tüccarların durumları aşağıdaki şartlara uyduğu takdirde, bunlar, bu şartların tahakkukunu takip eden hesap döneminden başlıyarak, II'nci sınıfa geçebilirler:

1.Bir hesap döneminin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlerden % 20'yi aşan bir nispette düşük olursa, veya;

2.Arka arkaya üç dönemin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlere nazaran % 20'ye kadar bir düşüklük gösterirse.",

- 181 inci maddesinde, "II'nci sınıf tüccarlar diledikleri takdirde bilanço esasına göre defter tutabilirler.

Bu suretle I'inci sınıfa dahil olanlar hakkında da evvelki maddenin hükümleri cari olur."

hükümleri yer almaktadır.

Bu bağlamda, mükelleflerce tabi olunan tüccar sınıfına göre tutulacak defterler Vergi Usul Kanunu uyarınca ilgili hesap dönemi için tutulmakta/tasdik ettirilmekte ve dönem içinde; işi bırakma-yeniden işe başlama, ihtiyari olarak vb. durumlarda defter tutma bakımından tabi olunan tüccar sınıfının sınıf değiştirilmesi, dolayısıyla aynı hesap döneminde işletme hesabı esasından bilanço esasına veya bilanço esasından işletme hesabı esasına geçilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Ayrıca, bilanço esasına göre defter tutma zorunluluğu bulunurken faaliyetin terk edilmesi, akabinde kısa bir süre içinde (izleyen hesap dönemi içerisinde) aynı faaliyete tekrar başlanılması durumu mezkûr Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında değerlendirilemediğinden, bu durumda bilanço esasına göre defter tutulmaya devam edilmesi gerekmektedir.

Ancak, bilanço esasına göre defter tutma zorunluluğu bulunurken faaliyetin terk edilmesi, akabinde izleyen hesap dönemi geçtikten sonra aynı faaliyete tekrar başlanılması halinde, bu durumun mezkûr Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi, dolayısıyla yıllık iş hacmi belirleninceye kadar ikinci sınıf tüccar olarak işletme hesabı esasına göre veya ihtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutulabilmesi mümkündür.

Buna göre, 31/12/2021 tarihinde sonlandırdığınız bilanço hesabına göre defter tutulan faaliyetinize, söz konusu terk tarihini izleyen hesap dönemi (2022 hesap dönemi) geçtikten sonra 24/1/2023 tarihinde başladığınız dikkate alındığında, yıllık iş hacminiz belirleninceye kadar ikinci sınıf tüccar olarak işletme hesabına göre defter tutmanız veya ihtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutulabilmeniz mümkün bulunmaktadır.

Bununla birlikte, bilanço hesabı esasına göre defter tutma zorunluluğu bulunurken faaliyetin başkasına devredilmesi suretiyle sonlandırılması, aynı faaliyete aynı işyerinde daha sonraki süreçte tekrar başlanılması halinin yeniden işe başlama olarak değerlendirilemeyeceği tabii olup, bu durumda bilanço hesabı esasına göre defter tutma mükellefiyetine devam edilmesi icap etmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-11395140-105[178-2023-VUK2-1168]-715686

07.07.2023

Konu

:

Yeniden işe başlanılması halinde hangi usule göre defter tutulacağı

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; bilanço esasına göre defter tutulan "561023- Döner, Ciğer, Kokoreç, Köfte ve Kebapçıların Faaliyeti (Garson Servisi Sunanlar İle Self Servis Sunanlar Dahil; İmalatçıların ve Al Götür Tesislerin Faaliyetleri İle Seyyar Olanlar Hariç)" faaliyetinizi 31/12/2021 tarihinde sonlandırdığınızı, aynı faaliyet koduyla 24/1/2023 tarihinde mükellefiyet tesis ettirip yeniden işe başladığınızı belirterek işletme hesabı esasına göre mi, yoksa bilanço hesabı esasına göre mi defter tutmanız gerektiği hususunda Başkanlığımızdan görüş talep ettiğiniz anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 3 üncü maddesinin (B) fıkrasında, "B) İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.

...",

- 161 inci maddesinde, "Vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona ermesi işi bırakmayı ifade eder. İşlerin herhangi bir sebep yüzünden geçici bir süre için durdurulması işi bırakma sayılmaz.",

- 174 üncü maddesinde, "Defterler hesap dönemi itibariyle tutulur. Kayıtlar her hesap dönemi sonunda kapatılır ve ertesi dönem başında yeniden açılır.

Hesap dönemi normal olarak takvim yılıdır.

...

Yeniden işe başlama veya işi bırakma hallerinde, hesap dönemi içinde bir yıldan eksik olan faaliyet süresi, hesap dönemi sayılır.

...",

- 176 ncı maddesinde, "Tüccarlar, defter tutma bakımından iki sınıfa ayrılır:

I inci sınıf tüccarlar, bilanço esasına göre;

II nci sınıf tüccarlar, işletme hesabı esasına göre;

defter tutarlar.",

- 177 nci maddesinde, "Aşağıda yazılı tüccarlar, I'inci sınıfa dahildirler:

1. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 7.200.000.000 (2023 yılına ilişkin tüccar sınıfının belirlenmesi bakımından 890.000 TL) veya satışları tutarı 8.640.000.000 lirayı (2023 yılına ilişkin tüccar sınıfının belirlenmesi bakımından 1.270.000 TL) aşanlar

2. Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı 3.600.000.000 lirayı (2023 yılına ilişkin tüccar sınıfının belirlenmesi bakımından 440.000 TL) aşanlar;

3. 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı işlerin birlikte yapılması halinde 2 numaralı bentte yazılı iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı 7.200.000.000 lirayı (2023 yılına ilişkin tüccar sınıfının belirlenmesi bakımından 890.000 TL) aşanlar;

...

6. İhtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutmayı tercih edenler.'',

- 178 inci maddesinde; "Aşağıda yazılı tüccarlar II'nci sınıfa dahildirler:

1. 177'inci maddede yazılı olanların dışında kalanlar

2. Kurumlar Vergisi mükelleflerinden işletme hesabı esasına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilenler.

Yeniden işe başlayan tüccarlar yıllık iş hacimlerine göre sınıflandırılıncaya kadar II'nci sınıf tüccarlar gibi hareket edebilirler."

-179 uncu maddesinde, "a) (I)'inciden (II)'nciye geçiş: İş hacmi bakımından I'inci sınıfa dahil olan tüccarların durumları aşağıdaki şartlara uyduğu takdirde, bunlar, bu şartların tahakkukunu takip eden hesap döneminden başlıyarak, II'nci sınıfa geçebilirler:

1.Bir hesap döneminin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlerden % 20'yi aşan bir nispette düşük olursa, veya;

2.Arka arkaya üç dönemin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlere nazaran % 20'ye kadar bir düşüklük gösterirse.",

- 181 inci maddesinde, "II'nci sınıf tüccarlar diledikleri takdirde bilanço esasına göre defter tutabilirler.

Bu suretle I'inci sınıfa dahil olanlar hakkında da evvelki maddenin hükümleri cari olur."

hükümleri yer almaktadır.

Bu bağlamda, mükelleflerce tabi olunan tüccar sınıfına göre tutulacak defterler Vergi Usul Kanunu uyarınca ilgili hesap dönemi için tutulmakta/tasdik ettirilmekte ve dönem içinde; işi bırakma-yeniden işe başlama, ihtiyari olarak vb. durumlarda defter tutma bakımından tabi olunan tüccar sınıfının sınıf değiştirilmesi, dolayısıyla aynı hesap döneminde işletme hesabı esasından bilanço esasına veya bilanço esasından işletme hesabı esasına geçilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Ayrıca, bilanço esasına göre defter tutma zorunluluğu bulunurken faaliyetin terk edilmesi, akabinde kısa bir süre içinde (izleyen hesap dönemi içerisinde) aynı faaliyete tekrar başlanılması durumu mezkûr Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında değerlendirilemediğinden, bu durumda bilanço esasına göre defter tutulmaya devam edilmesi gerekmektedir.

Ancak, bilanço esasına göre defter tutma zorunluluğu bulunurken faaliyetin terk edilmesi, akabinde izleyen hesap dönemi geçtikten sonra aynı faaliyete tekrar başlanılması halinde, bu durumun mezkûr Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi, dolayısıyla yıllık iş hacmi belirleninceye kadar ikinci sınıf tüccar olarak işletme hesabı esasına göre veya ihtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutulabilmesi mümkündür.

Buna göre, 31/12/2021 tarihinde sonlandırdığınız bilanço hesabına göre defter tutulan faaliyetinize, söz konusu terk tarihini izleyen hesap dönemi (2022 hesap dönemi) geçtikten sonra 24/1/2023 tarihinde başladığınız dikkate alındığında, yıllık iş hacminiz belirleninceye kadar ikinci sınıf tüccar olarak işletme hesabına göre defter tutmanız veya ihtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutulabilmeniz mümkün bulunmaktadır.

Bununla birlikte, bilanço hesabı esasına göre defter tutma zorunluluğu bulunurken faaliyetin başkasına devredilmesi suretiyle sonlandırılması, aynı faaliyete aynı işyerinde daha sonraki süreçte tekrar başlanılması halinin yeniden işe başlama olarak değerlendirilemeyeceği tabii olup, bu durumda bilanço hesabı esasına göre defter tutma mükellefiyetine devam edilmesi icap etmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-11395140-105[178-2023-VUK2-1168]-715686

07.07.2023

Konu

:

Yeniden işe başlanılması halinde hangi usule göre defter tutulacağı

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; bilanço esasına göre defter tutulan "561023- Döner, Ciğer, Kokoreç, Köfte ve Kebapçıların Faaliyeti (Garson Servisi Sunanlar İle Self Servis Sunanlar Dahil; İmalatçıların ve Al Götür Tesislerin Faaliyetleri İle Seyyar Olanlar Hariç)" faaliyetinizi 31/12/2021 tarihinde sonlandırdığınızı, aynı faaliyet koduyla 24/1/2023 tarihinde mükellefiyet tesis ettirip yeniden işe başladığınızı belirterek işletme hesabı esasına göre mi, yoksa bilanço hesabı esasına göre mi defter tutmanız gerektiği hususunda Başkanlığımızdan görüş talep ettiğiniz anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 3 üncü maddesinin (B) fıkrasında, "B) İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.

...",

- 161 inci maddesinde, "Vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona ermesi işi bırakmayı ifade eder. İşlerin herhangi bir sebep yüzünden geçici bir süre için durdurulması işi bırakma sayılmaz.",

- 174 üncü maddesinde, "Defterler hesap dönemi itibariyle tutulur. Kayıtlar her hesap dönemi sonunda kapatılır ve ertesi dönem başında yeniden açılır.

Hesap dönemi normal olarak takvim yılıdır.

...

Yeniden işe başlama veya işi bırakma hallerinde, hesap dönemi içinde bir yıldan eksik olan faaliyet süresi, hesap dönemi sayılır.

...",

- 176 ncı maddesinde, "Tüccarlar, defter tutma bakımından iki sınıfa ayrılır:

I inci sınıf tüccarlar, bilanço esasına göre;

II nci sınıf tüccarlar, işletme hesabı esasına göre;

defter tutarlar.",

- 177 nci maddesinde, "Aşağıda yazılı tüccarlar, I'inci sınıfa dahildirler:

1. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 7.200.000.000 (2023 yılına ilişkin tüccar sınıfının belirlenmesi bakımından 890.000 TL) veya satışları tutarı 8.640.000.000 lirayı (2023 yılına ilişkin tüccar sınıfının belirlenmesi bakımından 1.270.000 TL) aşanlar

2. Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı 3.600.000.000 lirayı (2023 yılına ilişkin tüccar sınıfının belirlenmesi bakımından 440.000 TL) aşanlar;

3. 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı işlerin birlikte yapılması halinde 2 numaralı bentte yazılı iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı 7.200.000.000 lirayı (2023 yılına ilişkin tüccar sınıfının belirlenmesi bakımından 890.000 TL) aşanlar;

...

6. İhtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutmayı tercih edenler.'',

- 178 inci maddesinde; "Aşağıda yazılı tüccarlar II'nci sınıfa dahildirler:

1. 177'inci maddede yazılı olanların dışında kalanlar

2. Kurumlar Vergisi mükelleflerinden işletme hesabı esasına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilenler.

Yeniden işe başlayan tüccarlar yıllık iş hacimlerine göre sınıflandırılıncaya kadar II'nci sınıf tüccarlar gibi hareket edebilirler."

-179 uncu maddesinde, "a) (I)'inciden (II)'nciye geçiş: İş hacmi bakımından I'inci sınıfa dahil olan tüccarların durumları aşağıdaki şartlara uyduğu takdirde, bunlar, bu şartların tahakkukunu takip eden hesap döneminden başlıyarak, II'nci sınıfa geçebilirler:

1.Bir hesap döneminin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlerden % 20'yi aşan bir nispette düşük olursa, veya;

2.Arka arkaya üç dönemin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlere nazaran % 20'ye kadar bir düşüklük gösterirse.",

- 181 inci maddesinde, "II'nci sınıf tüccarlar diledikleri takdirde bilanço esasına göre defter tutabilirler.

Bu suretle I'inci sınıfa dahil olanlar hakkında da evvelki maddenin hükümleri cari olur."

hükümleri yer almaktadır.

Bu bağlamda, mükelleflerce tabi olunan tüccar sınıfına göre tutulacak defterler Vergi Usul Kanunu uyarınca ilgili hesap dönemi için tutulmakta/tasdik ettirilmekte ve dönem içinde; işi bırakma-yeniden işe başlama, ihtiyari olarak vb. durumlarda defter tutma bakımından tabi olunan tüccar sınıfının sınıf değiştirilmesi, dolayısıyla aynı hesap döneminde işletme hesabı esasından bilanço esasına veya bilanço esasından işletme hesabı esasına geçilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Ayrıca, bilanço esasına göre defter tutma zorunluluğu bulunurken faaliyetin terk edilmesi, akabinde kısa bir süre içinde (izleyen hesap dönemi içerisinde) aynı faaliyete tekrar başlanılması durumu mezkûr Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında değerlendirilemediğinden, bu durumda bilanço esasına göre defter tutulmaya devam edilmesi gerekmektedir.

Ancak, bilanço esasına göre defter tutma zorunluluğu bulunurken faaliyetin terk edilmesi, akabinde izleyen hesap dönemi geçtikten sonra aynı faaliyete tekrar başlanılması halinde, bu durumun mezkûr Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi, dolayısıyla yıllık iş hacmi belirleninceye kadar ikinci sınıf tüccar olarak işletme hesabı esasına göre veya ihtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutulabilmesi mümkündür.

Buna göre, 31/12/2021 tarihinde sonlandırdığınız bilanço hesabına göre defter tutulan faaliyetinize, söz konusu terk tarihini izleyen hesap dönemi (2022 hesap dönemi) geçtikten sonra 24/1/2023 tarihinde başladığınız dikkate alındığında, yıllık iş hacminiz belirleninceye kadar ikinci sınıf tüccar olarak işletme hesabına göre defter tutmanız veya ihtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutulabilmeniz mümkün bulunmaktadır.

Bununla birlikte, bilanço hesabı esasına göre defter tutma zorunluluğu bulunurken faaliyetin başkasına devredilmesi suretiyle sonlandırılması, aynı faaliyete aynı işyerinde daha sonraki süreçte tekrar başlanılması halinin yeniden işe başlama olarak değerlendirilemeyeceği tabii olup, bu durumda bilanço hesabı esasına göre defter tutma mükellefiyetine devam edilmesi icap etmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-64597866-105-13306

04.07.2023

Konu

:

Enflasyon düzeltmesi hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ve ekinin incelenmesinden, 1 Ekim-30 Eylül özel hesap dönemine tabi olan şirketinizce 213 sayılı Vergi Usul Kanununun geçici 33 üncü maddesi kapsamında enflasyon düzeltmesine tabi tutulacak mali tabloların, 31/12/2023 tarihli mali tablolar mı, yoksa 2023 yılında başlayıp 2024 yılında sona erecek (2024 takvim yılı kazancı sayılacak) özel hesap dönemi sonu olan 30/9/2024 tarihli mali tablolar mı olacağı hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 3 üncü maddesinin (A) fıkrasında, "A) Vergi kanunlarının uygulanması: Bu Kanunda kullanılan "Vergi Kanunu" tabiri işbu Kanun ile bu Kanun hükümlerine tabi vergi, resim ve harç kanunlarını ifade eder.

Vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı gözönünde tutularak uygulanır.",

- 174 üncü maddesinde, "...

Hesap dönemi normal olarak takvim yılıdır.

Şu kadar ki, takvim yılı dönemi faaliyet ve muamelelerinin mahiyetine uygun bulunmıyanlar için, bunların müracaatı üzerine Maliye Bakanlığı 12 şer aylık özel hesap dönemleri belli edebilir.

...

Bu maddeye göre özel hesap dönemi tayin edilenlerin ticari ve zirai kazançları, hesap dönemlerinin kapandığı takvim yılının kazancı sayılır.",

- Mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasında; "Mali tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tabi tutulur.

1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100'den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10'dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer.

Kapsama giren mükellefler, geçici vergi dönemlerinin sonu itibarıyla malî tabloları düzenlemek ve enflasyon düzeltmesi yapmak zorundadırlar. Geçici vergi dönemlerinde yukarıda belirtilen oranların tespitinde, son üç hesap dönemi yerine üçer aylık dönemlerin son ayı dahil önceki otuzaltı ay ve içinde bulunulan hesap dönemi yerine son oniki ay dikkate alınır. Bir hesap dönemi içindeki geçici vergi dönemlerinin herhangi birinde düzeltme yapılması halinde takip eden geçici vergi dönemlerinde ve içinde bulunulan hesap dönemi sonunda da düzeltme yapılır.

...

7. Enflasyon düzeltmesi uygulanmayan bir hesap döneminden sonra enflasyon düzeltme şartlarının yeniden oluşması halinde; enflasyon düzeltmesi yapılan en son dönemden başlamak üzere enflasyon düzeltmesi yapılır. Bu şekilde belirlenen geçmiş yıl kârı vergiye tâbi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez. Ancak, matrahın tespitinde geçmiş yıl malî zararları mukayyet değerleri ile dikkate alınır. Birikmiş amortismanlar, ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltilir.

...",

- 7352 sayılı Kanunla 29/1/2022 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere eklenen geçici 33 üncü maddesinde, "Geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere 2021 ve 2022 hesap dönemleri (kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenlerde 2022 ve 2023 yılında biten hesap dönemleri itibarıyla) ile 2023 hesap dönemi geçici vergi dönemlerinde mükerrer 298 inci madde kapsamındaki enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın mali tablolar enflasyon düzeltmesine tabi tutulmaz.

Mükerrer 298 inci maddenin (Ç) fıkrası uygulaması açısından, birinci fıkrada enflasyon düzeltmesi yapılmayacağı belirtilen dönemler enflasyon düzeltmesi şartlarının gerçekleşmediği dönem olarak değerlendirilir.

31/12/2023 tarihli mali tablolar, enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşup oluşmadığına bakılmaksızın enflasyon düzeltmesine tabi tutulur. Yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr/zarar farkı geçmiş yıllar kâr/zararı hesabında gösterilir. Bu şekilde tespit edilen geçmiş yıl kârı vergiye tabi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez.

Bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkrası hükümleri, mükerrer 298 inci maddenin (A) fıkrasının (9) numaralı bendi kapsamında olan mükellefler bakımından geçerli değildir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir."

hükümleri yer almaktadır.

Öte yandan, mezkûr Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin, 7338 sayılı Kanunla 1/1/2022 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere eklenen (Ç) fıkrası, "Tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri (kollektif, adî komandit ve adî şirketler dâhil, (A) fıkrasının (9) numaralı bendi kapsamında söz konusu fıkranın (1) numaralı bendinde yer alan şartlara bakılmaksızın enflasyon düzeltmesi yapanlar ile kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler hariç), (A) fıkrasında yer alan enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği hesap dönemlerinin sonu itibarıyla, bilançolarına dâhil bulunan amortismana tabi iktisadi kıymetlerini (bu niteliklerini korudukları müddetçe sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilenler hariç) ve bunlar üzerinden ayrılmış olup bilançolarının pasifinde gösterilen amortismanları aşağıda belirtilen şartlar doğrultusunda yeniden değerleyebilirler.

...

14. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir." hükümlerine amir olup, bu fıkranın uygulama usul ve esasları 537 Sıra No.lu Vergi usul Kanunu Genel Tebliği ile belirlenmiştir.

Söz konusu Genel Tebliğin;

- "Tanımlar ve kısaltmalar" başlıklı 3 üncü maddende, "(1) Bu Tebliğ uygulamasında;

...

(ğ) Dönem sonu: 213 sayılı Kanunun 174 üncü maddesinde belirtilen hesap dönemleri sonu ile 193 sayılı Kanunun mükerrer 120 nci maddesine göre belirlenen geçici vergi dönemleri sonunu,

h) Enflasyon düzeltmesi şartlarının gerçekleşmediği dönem: 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının (1) numaralı bendinde, enflasyon düzeltmesi yapılması için gerçekleşmesi öngörülen şartların oluşmadığı veya aynı Kanunun geçici 33 üncü maddesinde enflasyon düzeltmesi şartlarının gerçekleşmediği dönem olarak değerlendirilen geçici vergi dönemleri ve hesap dönemlerini,

...

ifade eder.",

- "213 Sayılı Kanunun Mükerrer 298 inci Maddesinin (Ç) Fıkrası Kapsamında Sürekli Yeniden Değerleme Uygulaması" başlıklı ikinci bölümünde;

* "Yeniden değerlemeye tabi tutulabilecek iktisadi kıymetler" başlıklı 6 ncı maddede, "(1) 1/1/2022 tarihinden itibaren, enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği dönem sonları itibarıyla aktife kayıtlı bulunan amortismana tabi iktisadi kıymetler bakımından, 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrasında yazılı istisnalar hariç, söz konusu fıkra uygulamasından yararlanılabilir

(2) ...

Bu bağlamda, mükelleflerin geçici vergi dönem sonlarında amortismana tabi iktisadi kıymetlerini ve bunlara ait amortismanlarını 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası ve Tebliğin bu bölümü kapsamında yeniden değerleyebilmeleri mümkündür. 213 sayılı Kanunun geçici 33 üncü maddesi uyarınca şartların gerçekleşmemiş sayıldığı 2022 ve 2023 hesap dönemleri geçici vergi dönemleri sonları itibarıyla da bu kapsamda yeniden değerleme yapılabilir.",

* "Yeniden değerleme yapılabilme zamanı" başlıklı 9 uncu maddede, "(1) 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası kapsamında yeniden değerleme, uygulamadan yararlanma hakkını haiz mükelleflerin fıkranın yürürlüğe girdiği 1/1/2022 tarihinden itibaren, enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği dönemlerde, değerlemenin yapılacağı dönem sonu itibarıyla, yasal defter kayıtlarında yer alan amortismana tabi iktisadi kıymetler ve bunlara ait amortismanların yeniden değerlemeye esas değerleri üzerinden yapılır.

..."

açıklamaları/düzenlemeleri yer almaktadır.

Öte yandan, enflasyon düzeltmesi ile ilgili olarak 5024 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanununda yapılan değişiklikler çerçevesinde, esas itibariyle, 1/1/2004 tarihinden sonra düzenlenecek mali tabloların düzeltilmesine ilişkin esaslar 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinde belirlenmiş olup, ilgili dönemde yapılan düzeltme işlemlerine ilişkin açıklamaların/düzenlemelerin yer aldığı 338 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, kendisine özel hesap dönemi tayin edilmiş mükellefler için; 31/12/2003 tarihli bilançonun 2004 yılı içinde biten hesap dönemi sonundaki bilançoyu, 2003 yılı hesap döneminin 2004 yılı içinde biten hesap dönemini, 1/1/2004 tarihinin 2004 yılı içinde başlayan hesap döneminin başındaki tarihi ifade ettiğinin belirtilmesinin yanı sıra, ilgili Vergi Usul Kanunu Sirkülerlerinde de benzer mahiyette açıklamalar yapılmıştır.

Kanunun geçici 33 üncü maddesinde, kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenlerin 2023 yılında biten hesap dönemi itibarıyla mükerrer 298 inci madde kapsamındaki enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın mali tablolarının enflasyon düzeltmesine tabi tutulmayacağına ilişkin hüküm ve diğer düzenleme ve açıklamaların birlikte değerlendirilmesinden anlaşılacağı üzere, kendisine özel hesap dönemi tayin edilen mükellefler bakımından mezkûr Kanunun geçici 33 üncü maddesine göre düzeltilecek mali tablolar 2023 yılı içinde başlayıp 2024 yılı içinde biten özel hesap dönemi sonuna ait mali tablolar olup, 1 Ekim-30 Eylül özel hesap dönemine tabi olan şirketiniz bakımından da mezkur madde kapsamında düzeltilecek mali tablolar 2023 yılı içinde başlayan özel hesap dönemi sonuna ait (30/9/2024 tarihli) mali tablolar olacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-64597866-105-13306

04.07.2023

Konu

:

Enflasyon düzeltmesi hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ve ekinin incelenmesinden, 1 Ekim-30 Eylül özel hesap dönemine tabi olan şirketinizce 213 sayılı Vergi Usul Kanununun geçici 33 üncü maddesi kapsamında enflasyon düzeltmesine tabi tutulacak mali tabloların, 31/12/2023 tarihli mali tablolar mı, yoksa 2023 yılında başlayıp 2024 yılında sona erecek (2024 takvim yılı kazancı sayılacak) özel hesap dönemi sonu olan 30/9/2024 tarihli mali tablolar mı olacağı hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 3 üncü maddesinin (A) fıkrasında, "A) Vergi kanunlarının uygulanması: Bu Kanunda kullanılan "Vergi Kanunu" tabiri işbu Kanun ile bu Kanun hükümlerine tabi vergi, resim ve harç kanunlarını ifade eder.

Vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı gözönünde tutularak uygulanır.",

- 174 üncü maddesinde, "...

Hesap dönemi normal olarak takvim yılıdır.

Şu kadar ki, takvim yılı dönemi faaliyet ve muamelelerinin mahiyetine uygun bulunmıyanlar için, bunların müracaatı üzerine Maliye Bakanlığı 12 şer aylık özel hesap dönemleri belli edebilir.

...

Bu maddeye göre özel hesap dönemi tayin edilenlerin ticari ve zirai kazançları, hesap dönemlerinin kapandığı takvim yılının kazancı sayılır.",

- Mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasında; "Mali tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tabi tutulur.

1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100'den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10'dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer.

Kapsama giren mükellefler, geçici vergi dönemlerinin sonu itibarıyla malî tabloları düzenlemek ve enflasyon düzeltmesi yapmak zorundadırlar. Geçici vergi dönemlerinde yukarıda belirtilen oranların tespitinde, son üç hesap dönemi yerine üçer aylık dönemlerin son ayı dahil önceki otuzaltı ay ve içinde bulunulan hesap dönemi yerine son oniki ay dikkate alınır. Bir hesap dönemi içindeki geçici vergi dönemlerinin herhangi birinde düzeltme yapılması halinde takip eden geçici vergi dönemlerinde ve içinde bulunulan hesap dönemi sonunda da düzeltme yapılır.

...

7. Enflasyon düzeltmesi uygulanmayan bir hesap döneminden sonra enflasyon düzeltme şartlarının yeniden oluşması halinde; enflasyon düzeltmesi yapılan en son dönemden başlamak üzere enflasyon düzeltmesi yapılır. Bu şekilde belirlenen geçmiş yıl kârı vergiye tâbi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez. Ancak, matrahın tespitinde geçmiş yıl malî zararları mukayyet değerleri ile dikkate alınır. Birikmiş amortismanlar, ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltilir.

...",

- 7352 sayılı Kanunla 29/1/2022 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere eklenen geçici 33 üncü maddesinde, "Geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere 2021 ve 2022 hesap dönemleri (kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenlerde 2022 ve 2023 yılında biten hesap dönemleri itibarıyla) ile 2023 hesap dönemi geçici vergi dönemlerinde mükerrer 298 inci madde kapsamındaki enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın mali tablolar enflasyon düzeltmesine tabi tutulmaz.

Mükerrer 298 inci maddenin (Ç) fıkrası uygulaması açısından, birinci fıkrada enflasyon düzeltmesi yapılmayacağı belirtilen dönemler enflasyon düzeltmesi şartlarının gerçekleşmediği dönem olarak değerlendirilir.

31/12/2023 tarihli mali tablolar, enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşup oluşmadığına bakılmaksızın enflasyon düzeltmesine tabi tutulur. Yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr/zarar farkı geçmiş yıllar kâr/zararı hesabında gösterilir. Bu şekilde tespit edilen geçmiş yıl kârı vergiye tabi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez.

Bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkrası hükümleri, mükerrer 298 inci maddenin (A) fıkrasının (9) numaralı bendi kapsamında olan mükellefler bakımından geçerli değildir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir."

hükümleri yer almaktadır.

Öte yandan, mezkûr Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin, 7338 sayılı Kanunla 1/1/2022 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere eklenen (Ç) fıkrası, "Tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri (kollektif, adî komandit ve adî şirketler dâhil, (A) fıkrasının (9) numaralı bendi kapsamında söz konusu fıkranın (1) numaralı bendinde yer alan şartlara bakılmaksızın enflasyon düzeltmesi yapanlar ile kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler hariç), (A) fıkrasında yer alan enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği hesap dönemlerinin sonu itibarıyla, bilançolarına dâhil bulunan amortismana tabi iktisadi kıymetlerini (bu niteliklerini korudukları müddetçe sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilenler hariç) ve bunlar üzerinden ayrılmış olup bilançolarının pasifinde gösterilen amortismanları aşağıda belirtilen şartlar doğrultusunda yeniden değerleyebilirler.

...

14. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir." hükümlerine amir olup, bu fıkranın uygulama usul ve esasları 537 Sıra No.lu Vergi usul Kanunu Genel Tebliği ile belirlenmiştir.

Söz konusu Genel Tebliğin;

- "Tanımlar ve kısaltmalar" başlıklı 3 üncü maddende, "(1) Bu Tebliğ uygulamasında;

...

(ğ) Dönem sonu: 213 sayılı Kanunun 174 üncü maddesinde belirtilen hesap dönemleri sonu ile 193 sayılı Kanunun mükerrer 120 nci maddesine göre belirlenen geçici vergi dönemleri sonunu,

h) Enflasyon düzeltmesi şartlarının gerçekleşmediği dönem: 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının (1) numaralı bendinde, enflasyon düzeltmesi yapılması için gerçekleşmesi öngörülen şartların oluşmadığı veya aynı Kanunun geçici 33 üncü maddesinde enflasyon düzeltmesi şartlarının gerçekleşmediği dönem olarak değerlendirilen geçici vergi dönemleri ve hesap dönemlerini,

...

ifade eder.",

- "213 Sayılı Kanunun Mükerrer 298 inci Maddesinin (Ç) Fıkrası Kapsamında Sürekli Yeniden Değerleme Uygulaması" başlıklı ikinci bölümünde;

* "Yeniden değerlemeye tabi tutulabilecek iktisadi kıymetler" başlıklı 6 ncı maddede, "(1) 1/1/2022 tarihinden itibaren, enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği dönem sonları itibarıyla aktife kayıtlı bulunan amortismana tabi iktisadi kıymetler bakımından, 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrasında yazılı istisnalar hariç, söz konusu fıkra uygulamasından yararlanılabilir

(2) ...

Bu bağlamda, mükelleflerin geçici vergi dönem sonlarında amortismana tabi iktisadi kıymetlerini ve bunlara ait amortismanlarını 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası ve Tebliğin bu bölümü kapsamında yeniden değerleyebilmeleri mümkündür. 213 sayılı Kanunun geçici 33 üncü maddesi uyarınca şartların gerçekleşmemiş sayıldığı 2022 ve 2023 hesap dönemleri geçici vergi dönemleri sonları itibarıyla da bu kapsamda yeniden değerleme yapılabilir.",

* "Yeniden değerleme yapılabilme zamanı" başlıklı 9 uncu maddede, "(1) 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası kapsamında yeniden değerleme, uygulamadan yararlanma hakkını haiz mükelleflerin fıkranın yürürlüğe girdiği 1/1/2022 tarihinden itibaren, enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği dönemlerde, değerlemenin yapılacağı dönem sonu itibarıyla, yasal defter kayıtlarında yer alan amortismana tabi iktisadi kıymetler ve bunlara ait amortismanların yeniden değerlemeye esas değerleri üzerinden yapılır.

..."

açıklamaları/düzenlemeleri yer almaktadır.

Öte yandan, enflasyon düzeltmesi ile ilgili olarak 5024 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanununda yapılan değişiklikler çerçevesinde, esas itibariyle, 1/1/2004 tarihinden sonra düzenlenecek mali tabloların düzeltilmesine ilişkin esaslar 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinde belirlenmiş olup, ilgili dönemde yapılan düzeltme işlemlerine ilişkin açıklamaların/düzenlemelerin yer aldığı 338 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, kendisine özel hesap dönemi tayin edilmiş mükellefler için; 31/12/2003 tarihli bilançonun 2004 yılı içinde biten hesap dönemi sonundaki bilançoyu, 2003 yılı hesap döneminin 2004 yılı içinde biten hesap dönemini, 1/1/2004 tarihinin 2004 yılı içinde başlayan hesap döneminin başındaki tarihi ifade ettiğinin belirtilmesinin yanı sıra, ilgili Vergi Usul Kanunu Sirkülerlerinde de benzer mahiyette açıklamalar yapılmıştır.

Kanunun geçici 33 üncü maddesinde, kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenlerin 2023 yılında biten hesap dönemi itibarıyla mükerrer 298 inci madde kapsamındaki enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın mali tablolarının enflasyon düzeltmesine tabi tutulmayacağına ilişkin hüküm ve diğer düzenleme ve açıklamaların birlikte değerlendirilmesinden anlaşılacağı üzere, kendisine özel hesap dönemi tayin edilen mükellefler bakımından mezkûr Kanunun geçici 33 üncü maddesine göre düzeltilecek mali tablolar 2023 yılı içinde başlayıp 2024 yılı içinde biten özel hesap dönemi sonuna ait mali tablolar olup, 1 Ekim-30 Eylül özel hesap dönemine tabi olan şirketiniz bakımından da mezkur madde kapsamında düzeltilecek mali tablolar 2023 yılı içinde başlayan özel hesap dönemi sonuna ait (30/9/2024 tarihli) mali tablolar olacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

 

 

 

Sayı

:

E-64597866-105-13306

04.07.2023

Konu

:

Enflasyon düzeltmesi hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ve ekinin incelenmesinden, 1 Ekim-30 Eylül özel hesap dönemine tabi olan şirketinizce 213 sayılı Vergi Usul Kanununun geçici 33 üncü maddesi kapsamında enflasyon düzeltmesine tabi tutulacak mali tabloların, 31/12/2023 tarihli mali tablolar mı, yoksa 2023 yılında başlayıp 2024 yılında sona erecek (2024 takvim yılı kazancı sayılacak) özel hesap dönemi sonu olan 30/9/2024 tarihli mali tablolar mı olacağı hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 3 üncü maddesinin (A) fıkrasında, "A) Vergi kanunlarının uygulanması: Bu Kanunda kullanılan "Vergi Kanunu" tabiri işbu Kanun ile bu Kanun hükümlerine tabi vergi, resim ve harç kanunlarını ifade eder.

Vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı gözönünde tutularak uygulanır.",

- 174 üncü maddesinde, "...

Hesap dönemi normal olarak takvim yılıdır.

Şu kadar ki, takvim yılı dönemi faaliyet ve muamelelerinin mahiyetine uygun bulunmıyanlar için, bunların müracaatı üzerine Maliye Bakanlığı 12 şer aylık özel hesap dönemleri belli edebilir.

...

Bu maddeye göre özel hesap dönemi tayin edilenlerin ticari ve zirai kazançları, hesap dönemlerinin kapandığı takvim yılının kazancı sayılır.",

- Mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasında; "Mali tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tabi tutulur.

1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100'den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10'dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer.

Kapsama giren mükellefler, geçici vergi dönemlerinin sonu itibarıyla malî tabloları düzenlemek ve enflasyon düzeltmesi yapmak zorundadırlar. Geçici vergi dönemlerinde yukarıda belirtilen oranların tespitinde, son üç hesap dönemi yerine üçer aylık dönemlerin son ayı dahil önceki otuzaltı ay ve içinde bulunulan hesap dönemi yerine son oniki ay dikkate alınır. Bir hesap dönemi içindeki geçici vergi dönemlerinin herhangi birinde düzeltme yapılması halinde takip eden geçici vergi dönemlerinde ve içinde bulunulan hesap dönemi sonunda da düzeltme yapılır.

...

7. Enflasyon düzeltmesi uygulanmayan bir hesap döneminden sonra enflasyon düzeltme şartlarının yeniden oluşması halinde; enflasyon düzeltmesi yapılan en son dönemden başlamak üzere enflasyon düzeltmesi yapılır. Bu şekilde belirlenen geçmiş yıl kârı vergiye tâbi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez. Ancak, matrahın tespitinde geçmiş yıl malî zararları mukayyet değerleri ile dikkate alınır. Birikmiş amortismanlar, ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltilir.

...",

- 7352 sayılı Kanunla 29/1/2022 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere eklenen geçici 33 üncü maddesinde, "Geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere 2021 ve 2022 hesap dönemleri (kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenlerde 2022 ve 2023 yılında biten hesap dönemleri itibarıyla) ile 2023 hesap dönemi geçici vergi dönemlerinde mükerrer 298 inci madde kapsamındaki enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın mali tablolar enflasyon düzeltmesine tabi tutulmaz.

Mükerrer 298 inci maddenin (Ç) fıkrası uygulaması açısından, birinci fıkrada enflasyon düzeltmesi yapılmayacağı belirtilen dönemler enflasyon düzeltmesi şartlarının gerçekleşmediği dönem olarak değerlendirilir.

31/12/2023 tarihli mali tablolar, enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşup oluşmadığına bakılmaksızın enflasyon düzeltmesine tabi tutulur. Yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr/zarar farkı geçmiş yıllar kâr/zararı hesabında gösterilir. Bu şekilde tespit edilen geçmiş yıl kârı vergiye tabi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez.

Bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkrası hükümleri, mükerrer 298 inci maddenin (A) fıkrasının (9) numaralı bendi kapsamında olan mükellefler bakımından geçerli değildir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir."

hükümleri yer almaktadır.

Öte yandan, mezkûr Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin, 7338 sayılı Kanunla 1/1/2022 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere eklenen (Ç) fıkrası, "Tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri (kollektif, adî komandit ve adî şirketler dâhil, (A) fıkrasının (9) numaralı bendi kapsamında söz konusu fıkranın (1) numaralı bendinde yer alan şartlara bakılmaksızın enflasyon düzeltmesi yapanlar ile kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler hariç), (A) fıkrasında yer alan enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği hesap dönemlerinin sonu itibarıyla, bilançolarına dâhil bulunan amortismana tabi iktisadi kıymetlerini (bu niteliklerini korudukları müddetçe sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilenler hariç) ve bunlar üzerinden ayrılmış olup bilançolarının pasifinde gösterilen amortismanları aşağıda belirtilen şartlar doğrultusunda yeniden değerleyebilirler.

...

14. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir." hükümlerine amir olup, bu fıkranın uygulama usul ve esasları 537 Sıra No.lu Vergi usul Kanunu Genel Tebliği ile belirlenmiştir.

Söz konusu Genel Tebliğin;

- "Tanımlar ve kısaltmalar" başlıklı 3 üncü maddende, "(1) Bu Tebliğ uygulamasında;

...

(ğ) Dönem sonu: 213 sayılı Kanunun 174 üncü maddesinde belirtilen hesap dönemleri sonu ile 193 sayılı Kanunun mükerrer 120 nci maddesine göre belirlenen geçici vergi dönemleri sonunu,

h) Enflasyon düzeltmesi şartlarının gerçekleşmediği dönem: 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının (1) numaralı bendinde, enflasyon düzeltmesi yapılması için gerçekleşmesi öngörülen şartların oluşmadığı veya aynı Kanunun geçici 33 üncü maddesinde enflasyon düzeltmesi şartlarının gerçekleşmediği dönem olarak değerlendirilen geçici vergi dönemleri ve hesap dönemlerini,

...

ifade eder.",

- "213 Sayılı Kanunun Mükerrer 298 inci Maddesinin (Ç) Fıkrası Kapsamında Sürekli Yeniden Değerleme Uygulaması" başlıklı ikinci bölümünde;

* "Yeniden değerlemeye tabi tutulabilecek iktisadi kıymetler" başlıklı 6 ncı maddede, "(1) 1/1/2022 tarihinden itibaren, enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği dönem sonları itibarıyla aktife kayıtlı bulunan amortismana tabi iktisadi kıymetler bakımından, 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrasında yazılı istisnalar hariç, söz konusu fıkra uygulamasından yararlanılabilir

(2) ...

Bu bağlamda, mükelleflerin geçici vergi dönem sonlarında amortismana tabi iktisadi kıymetlerini ve bunlara ait amortismanlarını 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası ve Tebliğin bu bölümü kapsamında yeniden değerleyebilmeleri mümkündür. 213 sayılı Kanunun geçici 33 üncü maddesi uyarınca şartların gerçekleşmemiş sayıldığı 2022 ve 2023 hesap dönemleri geçici vergi dönemleri sonları itibarıyla da bu kapsamda yeniden değerleme yapılabilir.",

* "Yeniden değerleme yapılabilme zamanı" başlıklı 9 uncu maddede, "(1) 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (Ç) fıkrası kapsamında yeniden değerleme, uygulamadan yararlanma hakkını haiz mükelleflerin fıkranın yürürlüğe girdiği 1/1/2022 tarihinden itibaren, enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği dönemlerde, değerlemenin yapılacağı dönem sonu itibarıyla, yasal defter kayıtlarında yer alan amortismana tabi iktisadi kıymetler ve bunlara ait amortismanların yeniden değerlemeye esas değerleri üzerinden yapılır.

..."

açıklamaları/düzenlemeleri yer almaktadır.

Öte yandan, enflasyon düzeltmesi ile ilgili olarak 5024 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanununda yapılan değişiklikler çerçevesinde, esas itibariyle, 1/1/2004 tarihinden sonra düzenlenecek mali tabloların düzeltilmesine ilişkin esaslar 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinde belirlenmiş olup, ilgili dönemde yapılan düzeltme işlemlerine ilişkin açıklamaların/düzenlemelerin yer aldığı 338 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, kendisine özel hesap dönemi tayin edilmiş mükellefler için; 31/12/2003 tarihli bilançonun 2004 yılı içinde biten hesap dönemi sonundaki bilançoyu, 2003 yılı hesap döneminin 2004 yılı içinde biten hesap dönemini, 1/1/2004 tarihinin 2004 yılı içinde başlayan hesap döneminin başındaki tarihi ifade ettiğinin belirtilmesinin yanı sıra, ilgili Vergi Usul Kanunu Sirkülerlerinde de benzer mahiyette açıklamalar yapılmıştır.

Kanunun geçici 33 üncü maddesinde, kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenlerin 2023 yılında biten hesap dönemi itibarıyla mükerrer 298 inci madde kapsamındaki enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın mali tablolarının enflasyon düzeltmesine tabi tutulmayacağına ilişkin hüküm ve diğer düzenleme ve açıklamaların birlikte değerlendirilmesinden anlaşılacağı üzere, kendisine özel hesap dönemi tayin edilen mükellefler bakımından mezkûr Kanunun geçici 33 üncü maddesine göre düzeltilecek mali tablolar 2023 yılı içinde başlayıp 2024 yılı içinde biten özel hesap dönemi sonuna ait mali tablolar olup, 1 Ekim-30 Eylül özel hesap dönemine tabi olan şirketiniz bakımından da mezkur madde kapsamında düzeltilecek mali tablolar 2023 yılı içinde başlayan özel hesap dönemi sonuna ait (30/9/2024 tarihli) mali tablolar olacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:


T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

11395140-105[VUK-1-22450]-546224

16.05.2023

Konu

:

Türkiye'de hazırlanan sanal uygulama aracılığıyla Google üzerinden nihai kullanıcılara sanal coin satış işleminin vergilendirilmesi ve belge düzeni

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; şirketinizin, yazılım programlarının yayınlanması ve oyun programı yazımı faaliyetiyle iştigal ettiği, firmanız tarafından uygulama içindeki "sanal coin"lerin X firması üzerinden kullanıcılara satışının gerçekleştirildiği, satış bedelinin X tarafından tahsil edildiği, %18 oranında katma değer vergisi (KDV)'nin beyan edilerek ödendiği ve geriye kalan meblağ üzerinden %20 oranında komisyon alındıktan sonra kalan tutarın şirketin hesabına yatırıldığı belirtilerek, belge düzeni ve söz konusu işlem neticesinde elde edilen gelirin vergilendirilmesi hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

I- KATMA DEĞER VERGİSİ UYGULAMASI:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

- (1/1) maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

- 4 üncü maddesinde, hizmetin teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu, bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği,

- (6/b) maddesinde, işlemlerin Türkiye'de yapılmasının hizmetin Türkiye'de yapılmasını veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade ettiği,

- (11/1-a) maddesinde, ihracat teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetler ile yurtdışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV'den istisna olduğu,

- (12/2) maddesinde, bir hizmetin hizmet ihracı kapsamında değerlendirilebilmesi için hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapılmış olması ve hizmetten yurtdışında faydalanılması gerektiği,

- 20 nci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu, bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği

hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca, KDV Genel Uygulama Tebliğinin (II/A-2.1.) başlıklı bölümünde, "3065 sayılı Kanunun (11/1-a) maddesi kapsamında bir hizmetin KDV'den istisna olabilmesi için, aynı Kanunun (12/2) nci maddesine göre;

- Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapılması,

- Hizmetten yurtdışında faydalanılması,

gerekir.

Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapıldığı, yurtdışındaki müşteri adına düzenlenen fatura ve benzeri belge ile tevsik edilir.

Hizmetten yurtdışında faydalanılmasından kasıt, Türkiye'de yurtdışındaki müşteri için yapılan hizmetin, müşterinin yurtdışındaki iş, işlem ve faaliyetleri ile ilgili olması; Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisi bulunmamasıdır." açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre; şirketiniz tarafından Türkiye'de hazırlanan bilgisayar oyun programları aracılığıyla … üzerinden "sanal coin" satışları için verilen hizmetin, yurt dışındaki bir müşteri (kullanıcılar) için yapılması, bu hizmetten yurt dışında faydalanılması halinde bu hizmet KDV Kanununun (11/1-a) maddesine göre hizmet ihracatı kapsamında değerlendirilebilecektir.

Ancak, bilgisayar oyunları uygulamasının yurt içi ve yurt dışı kullanımına yönelik ayrım yapılamaması halinde, münhasıran yurt dışındaki müşteriler için yapılmayan söz konusu hizmete ilişkin, X tarafından şirketinize verilen paylar üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.

II- VERGİ USUL KANUNU UYGULAMASI:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun "İspat edici kağıtlar" başlıklı 227 nci maddesinde; "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmüne yer verilmiş olup, söz konusu kayıtların aynı Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden herhangi biri ile tevsik edilmesi esas bulunmaktadır.

Aynı Kanunun 229 uncu maddesinde fatura, "satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika" şeklinde tanımlanmış, mezkur Kanunun 231 inci maddesinin (5) numaralı bendinde ise; "Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Hazine ve Maliye Bakanlığı; mal veya hizmetin nev'i, miktarı, fiyatı, tutarı, satışın yapılma şekli, faaliyet konusu, sektör veya mükellefiyet türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak, bu süreyi indirmeye ya da faturanın malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Bu süreler içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır..." hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre; şirketiniz tarafından Türkiye'de hazırlanan bilgisayar oyun programları aracılığıyla X firması üzerinden "sanal coin" satışları için verilen hizmete ilişkin olarak, genel hükümler çerçevesinde X firması adına fatura düzenlemeniz gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:


T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

11395140-105[VUK-1-22450]-546224

16.05.2023

Konu

:

Türkiye'de hazırlanan sanal uygulama aracılığıyla Google üzerinden nihai kullanıcılara sanal coin satış işleminin vergilendirilmesi ve belge düzeni

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; şirketinizin, yazılım programlarının yayınlanması ve oyun programı yazımı faaliyetiyle iştigal ettiği, firmanız tarafından uygulama içindeki "sanal coin"lerin X firması üzerinden kullanıcılara satışının gerçekleştirildiği, satış bedelinin X tarafından tahsil edildiği, %18 oranında katma değer vergisi (KDV)'nin beyan edilerek ödendiği ve geriye kalan meblağ üzerinden %20 oranında komisyon alındıktan sonra kalan tutarın şirketin hesabına yatırıldığı belirtilerek, belge düzeni ve söz konusu işlem neticesinde elde edilen gelirin vergilendirilmesi hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

I- KATMA DEĞER VERGİSİ UYGULAMASI:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

- (1/1) maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

- 4 üncü maddesinde, hizmetin teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu, bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği,

- (6/b) maddesinde, işlemlerin Türkiye'de yapılmasının hizmetin Türkiye'de yapılmasını veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade ettiği,

- (11/1-a) maddesinde, ihracat teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetler ile yurtdışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV'den istisna olduğu,

- (12/2) maddesinde, bir hizmetin hizmet ihracı kapsamında değerlendirilebilmesi için hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapılmış olması ve hizmetten yurtdışında faydalanılması gerektiği,

- 20 nci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu, bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği

hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca, KDV Genel Uygulama Tebliğinin (II/A-2.1.) başlıklı bölümünde, "3065 sayılı Kanunun (11/1-a) maddesi kapsamında bir hizmetin KDV'den istisna olabilmesi için, aynı Kanunun (12/2) nci maddesine göre;

- Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapılması,

- Hizmetten yurtdışında faydalanılması,

gerekir.

Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapıldığı, yurtdışındaki müşteri adına düzenlenen fatura ve benzeri belge ile tevsik edilir.

Hizmetten yurtdışında faydalanılmasından kasıt, Türkiye'de yurtdışındaki müşteri için yapılan hizmetin, müşterinin yurtdışındaki iş, işlem ve faaliyetleri ile ilgili olması; Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisi bulunmamasıdır." açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre; şirketiniz tarafından Türkiye'de hazırlanan bilgisayar oyun programları aracılığıyla … üzerinden "sanal coin" satışları için verilen hizmetin, yurt dışındaki bir müşteri (kullanıcılar) için yapılması, bu hizmetten yurt dışında faydalanılması halinde bu hizmet KDV Kanununun (11/1-a) maddesine göre hizmet ihracatı kapsamında değerlendirilebilecektir.

Ancak, bilgisayar oyunları uygulamasının yurt içi ve yurt dışı kullanımına yönelik ayrım yapılamaması halinde, münhasıran yurt dışındaki müşteriler için yapılmayan söz konusu hizmete ilişkin, X tarafından şirketinize verilen paylar üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.

II- VERGİ USUL KANUNU UYGULAMASI:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun "İspat edici kağıtlar" başlıklı 227 nci maddesinde; "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmüne yer verilmiş olup, söz konusu kayıtların aynı Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden herhangi biri ile tevsik edilmesi esas bulunmaktadır.

Aynı Kanunun 229 uncu maddesinde fatura, "satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika" şeklinde tanımlanmış, mezkur Kanunun 231 inci maddesinin (5) numaralı bendinde ise; "Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Hazine ve Maliye Bakanlığı; mal veya hizmetin nev'i, miktarı, fiyatı, tutarı, satışın yapılma şekli, faaliyet konusu, sektör veya mükellefiyet türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak, bu süreyi indirmeye ya da faturanın malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Bu süreler içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır..." hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre; şirketiniz tarafından Türkiye'de hazırlanan bilgisayar oyun programları aracılığıyla X firması üzerinden "sanal coin" satışları için verilen hizmete ilişkin olarak, genel hükümler çerçevesinde X firması adına fatura düzenlemeniz gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:


T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

11395140-105[VUK-1-22450]-546224

16.05.2023

Konu

:

Türkiye'de hazırlanan sanal uygulama aracılığıyla Google üzerinden nihai kullanıcılara sanal coin satış işleminin vergilendirilmesi ve belge düzeni

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; şirketinizin, yazılım programlarının yayınlanması ve oyun programı yazımı faaliyetiyle iştigal ettiği, firmanız tarafından uygulama içindeki "sanal coin"lerin X firması üzerinden kullanıcılara satışının gerçekleştirildiği, satış bedelinin X tarafından tahsil edildiği, %18 oranında katma değer vergisi (KDV)'nin beyan edilerek ödendiği ve geriye kalan meblağ üzerinden %20 oranında komisyon alındıktan sonra kalan tutarın şirketin hesabına yatırıldığı belirtilerek, belge düzeni ve söz konusu işlem neticesinde elde edilen gelirin vergilendirilmesi hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

I- KATMA DEĞER VERGİSİ UYGULAMASI:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

- (1/1) maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

- 4 üncü maddesinde, hizmetin teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu, bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği,

- (6/b) maddesinde, işlemlerin Türkiye'de yapılmasının hizmetin Türkiye'de yapılmasını veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade ettiği,

- (11/1-a) maddesinde, ihracat teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetler ile yurtdışındaki müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV'den istisna olduğu,

- (12/2) maddesinde, bir hizmetin hizmet ihracı kapsamında değerlendirilebilmesi için hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapılmış olması ve hizmetten yurtdışında faydalanılması gerektiği,

- 20 nci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu, bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği

hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca, KDV Genel Uygulama Tebliğinin (II/A-2.1.) başlıklı bölümünde, "3065 sayılı Kanunun (11/1-a) maddesi kapsamında bir hizmetin KDV'den istisna olabilmesi için, aynı Kanunun (12/2) nci maddesine göre;

- Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapılması,

- Hizmetten yurtdışında faydalanılması,

gerekir.

Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapıldığı, yurtdışındaki müşteri adına düzenlenen fatura ve benzeri belge ile tevsik edilir.

Hizmetten yurtdışında faydalanılmasından kasıt, Türkiye'de yurtdışındaki müşteri için yapılan hizmetin, müşterinin yurtdışındaki iş, işlem ve faaliyetleri ile ilgili olması; Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgisi bulunmamasıdır." açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre; şirketiniz tarafından Türkiye'de hazırlanan bilgisayar oyun programları aracılığıyla … üzerinden "sanal coin" satışları için verilen hizmetin, yurt dışındaki bir müşteri (kullanıcılar) için yapılması, bu hizmetten yurt dışında faydalanılması halinde bu hizmet KDV Kanununun (11/1-a) maddesine göre hizmet ihracatı kapsamında değerlendirilebilecektir.

Ancak, bilgisayar oyunları uygulamasının yurt içi ve yurt dışı kullanımına yönelik ayrım yapılamaması halinde, münhasıran yurt dışındaki müşteriler için yapılmayan söz konusu hizmete ilişkin, X tarafından şirketinize verilen paylar üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.

II- VERGİ USUL KANUNU UYGULAMASI:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun "İspat edici kağıtlar" başlıklı 227 nci maddesinde; "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmüne yer verilmiş olup, söz konusu kayıtların aynı Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden herhangi biri ile tevsik edilmesi esas bulunmaktadır.

Aynı Kanunun 229 uncu maddesinde fatura, "satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika" şeklinde tanımlanmış, mezkur Kanunun 231 inci maddesinin (5) numaralı bendinde ise; "Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Hazine ve Maliye Bakanlığı; mal veya hizmetin nev'i, miktarı, fiyatı, tutarı, satışın yapılma şekli, faaliyet konusu, sektör veya mükellefiyet türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak, bu süreyi indirmeye ya da faturanın malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Bu süreler içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır..." hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre; şirketiniz tarafından Türkiye'de hazırlanan bilgisayar oyun programları aracılığıyla X firması üzerinden "sanal coin" satışları için verilen hizmete ilişkin olarak, genel hükümler çerçevesinde X firması adına fatura düzenlemeniz gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:


T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

11395140-105[VUK-1-20962]-529497

11.05.2023

Konu

:

İhracat işlemleri kapsamında e-fatura mükellefinin fiili ihracat tamamlandıktan sonra ortaya çıkan hizmet maliyetinden kaynaklı fiyat farkı için kâğıt fatura düzenleyip düzenleyemeyeceği hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden;

- Ana faaliyet konunuzun uçak motorları bakım ve onarım hizmetleri verilmesi ve bunların geliştirilmesi olduğu,

- Bu faaliyete konu işlemleri gerçekleştirmek amacıyla 5100 no.lu gümrük rejimi (daha önce bir rejime tabi tutulmamış eşyanın dahilde işleme rejimi şartlı muafiyet sistemine tabi tutulması) ile geçici ithalatı yapılan uçak motorlarına ilişkin gerekli bakım onarım hizmeti verildikten sonra 3151 no.lu gümrük rejimi (dahilde işleme rejimi şartlı muafiyet sistemine tabi tutulan eşyanın yeniden ihracatı) ile söz konusu uçak motorlarının ihracatının gerçekleştirildiği,

- Fiili ihracatın tamamlanıp bakım onarım hizmetlerine ilişkin malların gümrük çıkışı yapıldığı ve e-Fatura düzenlendiği, ancak nihai hesaplamaların yapılmasından sonra ihracat faturalarına yansıtılan maliyet kalemlerinde değişikliklerin olduğu

belirtilerek, bakım ve onarımı yapılmak üzere geçici ithalatı yapılan motorların, fiili ihracatları gerçekleştikten sonra ortaya çıkabilen hizmet maliyetinden kaynaklı fiyat farkı niteliğindeki ilave faturaların e-Fatura olarak mı yoksa kağıt fatura olarak mı düzenlenmesi gerektiği hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 3 üncü maddesinin (B) fıkrasında, "B) İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.

...",

- 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.",

- 229 uncu maddesinde, "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde, "Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Hazine ve Maliye Bakanlığı; mal veya hizmetin nev'i, miktarı, fiyatı, tutarı, satışın yapılma şekli, faaliyet konusu, sektör veya mükellefiyet türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak , bu süreyi indirmeye ya da faturanın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Bu süreler içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır."

hükümlerine yer verilmiştir.

Ayrıca, mezkur Kanunun mükerrer 242 inci maddesinin 2 nci fıkrasının 5766 sayılı Kanunun 17 nci maddesiyle değiştirilen 5 inci paragrafı uyarınca; Hazine ve Maliye Bakanlığı, elektronik defter, belge ve kayıtların oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafaza ve ibrazı ile defter ve belgelerin elektronik ortamda tutulması ve düzenlenmesi uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu belirtilmiş ve aynı Kanunun Mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde de Hazine ve Maliye Bakanlığının, tutulması ve düzenlenmesi zorunlu defter, kayıt ve belgelerin mikro film, mikro fiş veya elektronik bilgi ve kayıt araçlarıyla yapılması veya bu kayıt ortamlarında saklanması hususunda izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, bu konuda uygulama usul ve esaslarını belirlemeye yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.

Hazine ve Maliye Bakanlığına tanınan bu yetkiler çerçevesinde yaygın olarak kullanılan belgelerden biri olan "faturanın" elektronik belge olarak düzenlenmesi, elektronik ortamda iletilmesi, muhafaza ve ibraz edilmesine ilişkin usul ve esaslara yönelik olarak 454 ve 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile düzenlemeler yer almakla birlikte, 454 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği 1/1/2020 itibarıyla yürürlükten kalkmıştır.

Bu kapsamda, 19/10/2019 tarih ve 30923 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 509 No.lu Vergi Usul Kanunun Genel Tebliğinin;

- "IV.1.1. Genel Olarak" başlıklı bölümünde, "Bu Tebliğde düzenlenen e-Fatura belgesi, yeni bir belge türü olmayıp, kâğıt ortamdaki "Fatura" belgesi ile aynı hukuki niteliklere sahiptir.",

- "IV.2.1. Genel Olarak" başlıklı bölümünde, "Bu Tebliğde düzenlenen e-Arşiv Fatura belgesi, yeni bir belge türü olmayıp, kağıt ortamdaki "Fatura" belgesi ile aynı hukuki niteliklere sahiptir.",

- "IV.1.7. Özellik Arz Eden Durumlar" başlığı altında düzenlenen "IV.1.7.1. İhracat İşlemlerinde e-Fatura Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu" bölümünde, "e-Fatura uygulamasına kayıtlı olan mükelleflerden, 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci maddesi kapsamındaki mal ihracı (Türkiye'de ikamet etmeyenlere özel fatura ile yapılan bavul ticareti kapsamındaki satışlar dahil) ve yolcu beraberi eşya ihracı (Türkiye'de ikamet etmeyenlere KDV hesaplanarak yapılan satışlar) kapsamında fatura düzenleyecek olanlar, bahsi geçen faturalarını 1/7/2017 tarihinden (Türkiye'de ikamet etmeyenlere özel fatura ile yapılan bavul ticareti kapsamındaki satışlar açısından 1/7/2020 tarihinden) itibaren bu Tebliğin "V.7." ve "VIII." numaralı bölümlerinde belirtilen istisnai durumlar haricinde e-Fatura olarak düzenlemeleri zorunludur.",

- "IV.2.4.1. e-Fatura Uygulamasına Dâhil Olan Mükelleflerin e-Arşiv Fatura Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu" başlıklı bölümünde ise "14/12/2012 tarihli ve 28497 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:421) ile 20/06/2015 tarihli ve 29392 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:454)'nde yer alan açıklamalara göre, e-Fatura uygulamasına dahil olma zorunluluğu bulunan mükellefler ile isteğe bağlı olarak e-Fatura uygulamasına bu Tebliğin yayım tarihi itibarıyla geçmiş olan mükellefler (faaliyetleri gereği fatura yerine geçen diğer belgeler düzenleyenler hariç) 1/1/2020 tarihine kadar, bu Tebliğin yayım tarihinden itibaren isteğe bağlı olarak ya da bu Tebliğin "IV.1.4" numaralı bölümü ile e-Fatura uygulamasına geçiş zorunluluğu nedeniyle e-Fatura uygulamasına dahil olan mükelleflerin ise, bu Tebliğin "IV.1.5." numaralı bölümünde belirtilen süreler içinde ve/veya e-Fatura uygulamasına isteğe bağlı olarak dahil oldukları süre içinde başvurularını ve fiili geçiş hazırlıklarını tamamlayarak e-Arşiv Fatura uygulamasına da geçmek ve bu tarihten itibaren düzenleyecekleri faturaları, bu Tebliğin "V.7." ve "VIII." numaralı bölümlerinde belirtilen istisnai durumlar haricinde, e-Fatura veya e-Arşiv Fatura olarak düzenlemeleri zorunludur."

düzenlemeleri/açıklamaları bulunmaktadır.

Diğer taraftan, dâhilde işleme rejimi kapsamında, gelen malın ithalatı yapılmakta ve malın mülkiyeti ithalatçıya geçmektedir. Dolayısıyla, dâhilde işleme rejimi kapsamında ithal edilen malın rejim kapsamında işleme tabi tutularak gümrük beyannamesiyle yurt dışına gönderilmesinin mal teslimi (mal ihracatı) olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bunun yanı sıra, ihracat işlemlerinde bir ihracat faturasının e-Fatura olarak düzenlenebilmesi için ihracatın mal ihracı olması ve ekinde Gümrük Çıkış Beyannamesi olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmekte olup, İhracat e-Fatura Senaryosunda her kalem için "GTİP No" alanı zorunlu tutulmuştur. Ancak hizmet ihracı kapsamındaki faturalarda "GTİP No" bilgisi olmadığından, bu kapsamdaki faturaların e-Arşiv fatura olarak düzenlenip gönderilmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda, fiili ihracat gerçekleştikten sonra maliyet kalemleri ve işçilik ücretlerinden kaynaklı sonradan ortaya çıkan fiyat farkı nedeniyle ilave fatura düzenlenmesi gerekliliğinin ortaya çıkması halinde, faturadaki satırların bir kısmının "GTİP No" bilgisi içeren mal kalemlerini, bir kısmının ise bu bilgiyi içermeyen ve hizmet kapsamında olan işlem/işçilik bedellerini içerecek şekilde düzenlenmesi durumunda bu fatura ile ilgili olarak Ticaret Bakanlığı sistemi dâhilinde sorunlar yaşanabileceğinden, Ticaret Bakanlığı tarafından dâhilde işleme izni kapsamında tamir/bakım amacıyla geçici ithal edilen eşyanın gerekli işlemler gerçekleştirildikten sonra ihracında, bir tanesi işlem/işçilik bedeli için olmak üzere iki ayrı fatura düzenlenmesinin dâhilde işleme mevzuatı açısından bir sakınca oluşturmayacağı değerlendirilmektedir.

Buna göre, ilgide kayıtlı başvurunuzda belirtilen durumda ilave faturanın kâğıt ortamında düzenlenmesi mümkün bulunmamakta olup, şirketiniz tarafından bakım ve onarımı yapılmak üzere geçici ithalatı yapılan motorların, bakım ve onarım, işlem/işçilik bedelleri vb. maliyet kalemlerinde fiili ihracatın gerçekleşmesinden sonra ortaya çıkan değişikliklerden kaynaklı fiyat farklarına ilişkin olarak, işlemin mahiyetinin hizmet ihracı kapsamında olması halinde e-Arşiv Fatura olarak, mal ihracı kapsamında olması halinde İhracat Senaryolu e-Fatura olarak düzenlenmesi; ancak hem mal hem hizmet kalemlerini içeren tek bir fatura düzenlenmesi durumunda (Ticaret Bakanlığı sistemi hata döneceğinden), mal ihracı kapsamında değerlendirilen kalemler için İhracat Senaryolu e-Fatura, hizmet ihracı kapsamında değerlendirilen kalemler için e-Arşiv Fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:


T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

11395140-105[VUK-1-20962]-529497

11.05.2023

Konu

:

İhracat işlemleri kapsamında e-fatura mükellefinin fiili ihracat tamamlandıktan sonra ortaya çıkan hizmet maliyetinden kaynaklı fiyat farkı için kâğıt fatura düzenleyip düzenleyemeyeceği hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden;

- Ana faaliyet konunuzun uçak motorları bakım ve onarım hizmetleri verilmesi ve bunların geliştirilmesi olduğu,

- Bu faaliyete konu işlemleri gerçekleştirmek amacıyla 5100 no.lu gümrük rejimi (daha önce bir rejime tabi tutulmamış eşyanın dahilde işleme rejimi şartlı muafiyet sistemine tabi tutulması) ile geçici ithalatı yapılan uçak motorlarına ilişkin gerekli bakım onarım hizmeti verildikten sonra 3151 no.lu gümrük rejimi (dahilde işleme rejimi şartlı muafiyet sistemine tabi tutulan eşyanın yeniden ihracatı) ile söz konusu uçak motorlarının ihracatının gerçekleştirildiği,

- Fiili ihracatın tamamlanıp bakım onarım hizmetlerine ilişkin malların gümrük çıkışı yapıldığı ve e-Fatura düzenlendiği, ancak nihai hesaplamaların yapılmasından sonra ihracat faturalarına yansıtılan maliyet kalemlerinde değişikliklerin olduğu

belirtilerek, bakım ve onarımı yapılmak üzere geçici ithalatı yapılan motorların, fiili ihracatları gerçekleştikten sonra ortaya çıkabilen hizmet maliyetinden kaynaklı fiyat farkı niteliğindeki ilave faturaların e-Fatura olarak mı yoksa kağıt fatura olarak mı düzenlenmesi gerektiği hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 3 üncü maddesinin (B) fıkrasında, "B) İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.

...",

- 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.",

- 229 uncu maddesinde, "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde, "Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Hazine ve Maliye Bakanlığı; mal veya hizmetin nev'i, miktarı, fiyatı, tutarı, satışın yapılma şekli, faaliyet konusu, sektör veya mükellefiyet türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak , bu süreyi indirmeye ya da faturanın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Bu süreler içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır."

hükümlerine yer verilmiştir.

Ayrıca, mezkur Kanunun mükerrer 242 inci maddesinin 2 nci fıkrasının 5766 sayılı Kanunun 17 nci maddesiyle değiştirilen 5 inci paragrafı uyarınca; Hazine ve Maliye Bakanlığı, elektronik defter, belge ve kayıtların oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafaza ve ibrazı ile defter ve belgelerin elektronik ortamda tutulması ve düzenlenmesi uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu belirtilmiş ve aynı Kanunun Mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde de Hazine ve Maliye Bakanlığının, tutulması ve düzenlenmesi zorunlu defter, kayıt ve belgelerin mikro film, mikro fiş veya elektronik bilgi ve kayıt araçlarıyla yapılması veya bu kayıt ortamlarında saklanması hususunda izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, bu konuda uygulama usul ve esaslarını belirlemeye yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.

Hazine ve Maliye Bakanlığına tanınan bu yetkiler çerçevesinde yaygın olarak kullanılan belgelerden biri olan "faturanın" elektronik belge olarak düzenlenmesi, elektronik ortamda iletilmesi, muhafaza ve ibraz edilmesine ilişkin usul ve esaslara yönelik olarak 454 ve 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile düzenlemeler yer almakla birlikte, 454 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği 1/1/2020 itibarıyla yürürlükten kalkmıştır.

Bu kapsamda, 19/10/2019 tarih ve 30923 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 509 No.lu Vergi Usul Kanunun Genel Tebliğinin;

- "IV.1.1. Genel Olarak" başlıklı bölümünde, "Bu Tebliğde düzenlenen e-Fatura belgesi, yeni bir belge türü olmayıp, kâğıt ortamdaki "Fatura" belgesi ile aynı hukuki niteliklere sahiptir.",

- "IV.2.1. Genel Olarak" başlıklı bölümünde, "Bu Tebliğde düzenlenen e-Arşiv Fatura belgesi, yeni bir belge türü olmayıp, kağıt ortamdaki "Fatura" belgesi ile aynı hukuki niteliklere sahiptir.",

- "IV.1.7. Özellik Arz Eden Durumlar" başlığı altında düzenlenen "IV.1.7.1. İhracat İşlemlerinde e-Fatura Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu" bölümünde, "e-Fatura uygulamasına kayıtlı olan mükelleflerden, 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci maddesi kapsamındaki mal ihracı (Türkiye'de ikamet etmeyenlere özel fatura ile yapılan bavul ticareti kapsamındaki satışlar dahil) ve yolcu beraberi eşya ihracı (Türkiye'de ikamet etmeyenlere KDV hesaplanarak yapılan satışlar) kapsamında fatura düzenleyecek olanlar, bahsi geçen faturalarını 1/7/2017 tarihinden (Türkiye'de ikamet etmeyenlere özel fatura ile yapılan bavul ticareti kapsamındaki satışlar açısından 1/7/2020 tarihinden) itibaren bu Tebliğin "V.7." ve "VIII." numaralı bölümlerinde belirtilen istisnai durumlar haricinde e-Fatura olarak düzenlemeleri zorunludur.",

- "IV.2.4.1. e-Fatura Uygulamasına Dâhil Olan Mükelleflerin e-Arşiv Fatura Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu" başlıklı bölümünde ise "14/12/2012 tarihli ve 28497 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:421) ile 20/06/2015 tarihli ve 29392 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:454)'nde yer alan açıklamalara göre, e-Fatura uygulamasına dahil olma zorunluluğu bulunan mükellefler ile isteğe bağlı olarak e-Fatura uygulamasına bu Tebliğin yayım tarihi itibarıyla geçmiş olan mükellefler (faaliyetleri gereği fatura yerine geçen diğer belgeler düzenleyenler hariç) 1/1/2020 tarihine kadar, bu Tebliğin yayım tarihinden itibaren isteğe bağlı olarak ya da bu Tebliğin "IV.1.4" numaralı bölümü ile e-Fatura uygulamasına geçiş zorunluluğu nedeniyle e-Fatura uygulamasına dahil olan mükelleflerin ise, bu Tebliğin "IV.1.5." numaralı bölümünde belirtilen süreler içinde ve/veya e-Fatura uygulamasına isteğe bağlı olarak dahil oldukları süre içinde başvurularını ve fiili geçiş hazırlıklarını tamamlayarak e-Arşiv Fatura uygulamasına da geçmek ve bu tarihten itibaren düzenleyecekleri faturaları, bu Tebliğin "V.7." ve "VIII." numaralı bölümlerinde belirtilen istisnai durumlar haricinde, e-Fatura veya e-Arşiv Fatura olarak düzenlemeleri zorunludur."

düzenlemeleri/açıklamaları bulunmaktadır.

Diğer taraftan, dâhilde işleme rejimi kapsamında, gelen malın ithalatı yapılmakta ve malın mülkiyeti ithalatçıya geçmektedir. Dolayısıyla, dâhilde işleme rejimi kapsamında ithal edilen malın rejim kapsamında işleme tabi tutularak gümrük beyannamesiyle yurt dışına gönderilmesinin mal teslimi (mal ihracatı) olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bunun yanı sıra, ihracat işlemlerinde bir ihracat faturasının e-Fatura olarak düzenlenebilmesi için ihracatın mal ihracı olması ve ekinde Gümrük Çıkış Beyannamesi olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmekte olup, İhracat e-Fatura Senaryosunda her kalem için "GTİP No" alanı zorunlu tutulmuştur. Ancak hizmet ihracı kapsamındaki faturalarda "GTİP No" bilgisi olmadığından, bu kapsamdaki faturaların e-Arşiv fatura olarak düzenlenip gönderilmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda, fiili ihracat gerçekleştikten sonra maliyet kalemleri ve işçilik ücretlerinden kaynaklı sonradan ortaya çıkan fiyat farkı nedeniyle ilave fatura düzenlenmesi gerekliliğinin ortaya çıkması halinde, faturadaki satırların bir kısmının "GTİP No" bilgisi içeren mal kalemlerini, bir kısmının ise bu bilgiyi içermeyen ve hizmet kapsamında olan işlem/işçilik bedellerini içerecek şekilde düzenlenmesi durumunda bu fatura ile ilgili olarak Ticaret Bakanlığı sistemi dâhilinde sorunlar yaşanabileceğinden, Ticaret Bakanlığı tarafından dâhilde işleme izni kapsamında tamir/bakım amacıyla geçici ithal edilen eşyanın gerekli işlemler gerçekleştirildikten sonra ihracında, bir tanesi işlem/işçilik bedeli için olmak üzere iki ayrı fatura düzenlenmesinin dâhilde işleme mevzuatı açısından bir sakınca oluşturmayacağı değerlendirilmektedir.

Buna göre, ilgide kayıtlı başvurunuzda belirtilen durumda ilave faturanın kâğıt ortamında düzenlenmesi mümkün bulunmamakta olup, şirketiniz tarafından bakım ve onarımı yapılmak üzere geçici ithalatı yapılan motorların, bakım ve onarım, işlem/işçilik bedelleri vb. maliyet kalemlerinde fiili ihracatın gerçekleşmesinden sonra ortaya çıkan değişikliklerden kaynaklı fiyat farklarına ilişkin olarak, işlemin mahiyetinin hizmet ihracı kapsamında olması halinde e-Arşiv Fatura olarak, mal ihracı kapsamında olması halinde İhracat Senaryolu e-Fatura olarak düzenlenmesi; ancak hem mal hem hizmet kalemlerini içeren tek bir fatura düzenlenmesi durumunda (Ticaret Bakanlığı sistemi hata döneceğinden), mal ihracı kapsamında değerlendirilen kalemler için İhracat Senaryolu e-Fatura, hizmet ihracı kapsamında değerlendirilen kalemler için e-Arşiv Fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:


T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

11395140-105[VUK-1-20962]-529497

11.05.2023

Konu

:

İhracat işlemleri kapsamında e-fatura mükellefinin fiili ihracat tamamlandıktan sonra ortaya çıkan hizmet maliyetinden kaynaklı fiyat farkı için kâğıt fatura düzenleyip düzenleyemeyeceği hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden;

- Ana faaliyet konunuzun uçak motorları bakım ve onarım hizmetleri verilmesi ve bunların geliştirilmesi olduğu,

- Bu faaliyete konu işlemleri gerçekleştirmek amacıyla 5100 no.lu gümrük rejimi (daha önce bir rejime tabi tutulmamış eşyanın dahilde işleme rejimi şartlı muafiyet sistemine tabi tutulması) ile geçici ithalatı yapılan uçak motorlarına ilişkin gerekli bakım onarım hizmeti verildikten sonra 3151 no.lu gümrük rejimi (dahilde işleme rejimi şartlı muafiyet sistemine tabi tutulan eşyanın yeniden ihracatı) ile söz konusu uçak motorlarının ihracatının gerçekleştirildiği,

- Fiili ihracatın tamamlanıp bakım onarım hizmetlerine ilişkin malların gümrük çıkışı yapıldığı ve e-Fatura düzenlendiği, ancak nihai hesaplamaların yapılmasından sonra ihracat faturalarına yansıtılan maliyet kalemlerinde değişikliklerin olduğu

belirtilerek, bakım ve onarımı yapılmak üzere geçici ithalatı yapılan motorların, fiili ihracatları gerçekleştikten sonra ortaya çıkabilen hizmet maliyetinden kaynaklı fiyat farkı niteliğindeki ilave faturaların e-Fatura olarak mı yoksa kağıt fatura olarak mı düzenlenmesi gerektiği hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 3 üncü maddesinin (B) fıkrasında, "B) İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.

...",

- 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.",

- 229 uncu maddesinde, "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde, "Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Hazine ve Maliye Bakanlığı; mal veya hizmetin nev'i, miktarı, fiyatı, tutarı, satışın yapılma şekli, faaliyet konusu, sektör veya mükellefiyet türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak , bu süreyi indirmeye ya da faturanın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Bu süreler içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır."

hükümlerine yer verilmiştir.

Ayrıca, mezkur Kanunun mükerrer 242 inci maddesinin 2 nci fıkrasının 5766 sayılı Kanunun 17 nci maddesiyle değiştirilen 5 inci paragrafı uyarınca; Hazine ve Maliye Bakanlığı, elektronik defter, belge ve kayıtların oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafaza ve ibrazı ile defter ve belgelerin elektronik ortamda tutulması ve düzenlenmesi uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu belirtilmiş ve aynı Kanunun Mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde de Hazine ve Maliye Bakanlığının, tutulması ve düzenlenmesi zorunlu defter, kayıt ve belgelerin mikro film, mikro fiş veya elektronik bilgi ve kayıt araçlarıyla yapılması veya bu kayıt ortamlarında saklanması hususunda izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, bu konuda uygulama usul ve esaslarını belirlemeye yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.

Hazine ve Maliye Bakanlığına tanınan bu yetkiler çerçevesinde yaygın olarak kullanılan belgelerden biri olan "faturanın" elektronik belge olarak düzenlenmesi, elektronik ortamda iletilmesi, muhafaza ve ibraz edilmesine ilişkin usul ve esaslara yönelik olarak 454 ve 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile düzenlemeler yer almakla birlikte, 454 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği 1/1/2020 itibarıyla yürürlükten kalkmıştır.

Bu kapsamda, 19/10/2019 tarih ve 30923 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 509 No.lu Vergi Usul Kanunun Genel Tebliğinin;

- "IV.1.1. Genel Olarak" başlıklı bölümünde, "Bu Tebliğde düzenlenen e-Fatura belgesi, yeni bir belge türü olmayıp, kâğıt ortamdaki "Fatura" belgesi ile aynı hukuki niteliklere sahiptir.",

- "IV.2.1. Genel Olarak" başlıklı bölümünde, "Bu Tebliğde düzenlenen e-Arşiv Fatura belgesi, yeni bir belge türü olmayıp, kağıt ortamdaki "Fatura" belgesi ile aynı hukuki niteliklere sahiptir.",

- "IV.1.7. Özellik Arz Eden Durumlar" başlığı altında düzenlenen "IV.1.7.1. İhracat İşlemlerinde e-Fatura Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu" bölümünde, "e-Fatura uygulamasına kayıtlı olan mükelleflerden, 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci maddesi kapsamındaki mal ihracı (Türkiye'de ikamet etmeyenlere özel fatura ile yapılan bavul ticareti kapsamındaki satışlar dahil) ve yolcu beraberi eşya ihracı (Türkiye'de ikamet etmeyenlere KDV hesaplanarak yapılan satışlar) kapsamında fatura düzenleyecek olanlar, bahsi geçen faturalarını 1/7/2017 tarihinden (Türkiye'de ikamet etmeyenlere özel fatura ile yapılan bavul ticareti kapsamındaki satışlar açısından 1/7/2020 tarihinden) itibaren bu Tebliğin "V.7." ve "VIII." numaralı bölümlerinde belirtilen istisnai durumlar haricinde e-Fatura olarak düzenlemeleri zorunludur.",

- "IV.2.4.1. e-Fatura Uygulamasına Dâhil Olan Mükelleflerin e-Arşiv Fatura Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu" başlıklı bölümünde ise "14/12/2012 tarihli ve 28497 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:421) ile 20/06/2015 tarihli ve 29392 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:454)'nde yer alan açıklamalara göre, e-Fatura uygulamasına dahil olma zorunluluğu bulunan mükellefler ile isteğe bağlı olarak e-Fatura uygulamasına bu Tebliğin yayım tarihi itibarıyla geçmiş olan mükellefler (faaliyetleri gereği fatura yerine geçen diğer belgeler düzenleyenler hariç) 1/1/2020 tarihine kadar, bu Tebliğin yayım tarihinden itibaren isteğe bağlı olarak ya da bu Tebliğin "IV.1.4" numaralı bölümü ile e-Fatura uygulamasına geçiş zorunluluğu nedeniyle e-Fatura uygulamasına dahil olan mükelleflerin ise, bu Tebliğin "IV.1.5." numaralı bölümünde belirtilen süreler içinde ve/veya e-Fatura uygulamasına isteğe bağlı olarak dahil oldukları süre içinde başvurularını ve fiili geçiş hazırlıklarını tamamlayarak e-Arşiv Fatura uygulamasına da geçmek ve bu tarihten itibaren düzenleyecekleri faturaları, bu Tebliğin "V.7." ve "VIII." numaralı bölümlerinde belirtilen istisnai durumlar haricinde, e-Fatura veya e-Arşiv Fatura olarak düzenlemeleri zorunludur."

düzenlemeleri/açıklamaları bulunmaktadır.

Diğer taraftan, dâhilde işleme rejimi kapsamında, gelen malın ithalatı yapılmakta ve malın mülkiyeti ithalatçıya geçmektedir. Dolayısıyla, dâhilde işleme rejimi kapsamında ithal edilen malın rejim kapsamında işleme tabi tutularak gümrük beyannamesiyle yurt dışına gönderilmesinin mal teslimi (mal ihracatı) olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bunun yanı sıra, ihracat işlemlerinde bir ihracat faturasının e-Fatura olarak düzenlenebilmesi için ihracatın mal ihracı olması ve ekinde Gümrük Çıkış Beyannamesi olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmekte olup, İhracat e-Fatura Senaryosunda her kalem için "GTİP No" alanı zorunlu tutulmuştur. Ancak hizmet ihracı kapsamındaki faturalarda "GTİP No" bilgisi olmadığından, bu kapsamdaki faturaların e-Arşiv fatura olarak düzenlenip gönderilmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda, fiili ihracat gerçekleştikten sonra maliyet kalemleri ve işçilik ücretlerinden kaynaklı sonradan ortaya çıkan fiyat farkı nedeniyle ilave fatura düzenlenmesi gerekliliğinin ortaya çıkması halinde, faturadaki satırların bir kısmının "GTİP No" bilgisi içeren mal kalemlerini, bir kısmının ise bu bilgiyi içermeyen ve hizmet kapsamında olan işlem/işçilik bedellerini içerecek şekilde düzenlenmesi durumunda bu fatura ile ilgili olarak Ticaret Bakanlığı sistemi dâhilinde sorunlar yaşanabileceğinden, Ticaret Bakanlığı tarafından dâhilde işleme izni kapsamında tamir/bakım amacıyla geçici ithal edilen eşyanın gerekli işlemler gerçekleştirildikten sonra ihracında, bir tanesi işlem/işçilik bedeli için olmak üzere iki ayrı fatura düzenlenmesinin dâhilde işleme mevzuatı açısından bir sakınca oluşturmayacağı değerlendirilmektedir.

Buna göre, ilgide kayıtlı başvurunuzda belirtilen durumda ilave faturanın kâğıt ortamında düzenlenmesi mümkün bulunmamakta olup, şirketiniz tarafından bakım ve onarımı yapılmak üzere geçici ithalatı yapılan motorların, bakım ve onarım, işlem/işçilik bedelleri vb. maliyet kalemlerinde fiili ihracatın gerçekleşmesinden sonra ortaya çıkan değişikliklerden kaynaklı fiyat farklarına ilişkin olarak, işlemin mahiyetinin hizmet ihracı kapsamında olması halinde e-Arşiv Fatura olarak, mal ihracı kapsamında olması halinde İhracat Senaryolu e-Fatura olarak düzenlenmesi; ancak hem mal hem hizmet kalemlerini içeren tek bir fatura düzenlenmesi durumunda (Ticaret Bakanlığı sistemi hata döneceğinden), mal ihracı kapsamında değerlendirilen kalemler için İhracat Senaryolu e-Fatura, hizmet ihracı kapsamında değerlendirilen kalemler için e-Arşiv Fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:


T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

11395140-105[VUK1-21948]-513752

08.05.2023

Konu

:

Yurt dışından alınan prim, reklam ve danışmanlık faaliyetlerinin vergilendirilmesi.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formu ve eki dilekçenizin tetkikinden, şirketinizin tanıtım ve satış faaliyetlerine destek sağlamak amacı ile yurt dışında faaliyet gösteren firmalardan reklam ve promosyon, danışmanlık ve komisyon hizmeti aldığı, bu hizmet karşılığında ilgili firma tarafından şirketinize hizmet faturası düzenlendiği, ayrıca şirketinizin söz konusu firmalar için belirlediği satış kotasının aşılması durumunda bahse konu firmaların belli bir oranda rebate (prim) kazanacakları ve bu kazançları için de tarafınıza fatura düzenleyecekleri belirtilerek, bu kapsamda hizmet alınan yurt dışı firmalara yapılan ödemeler üzerinden kesinti yapılıp yapılmayacağı, ödemelerin gider kaydedilip kaydedilemeyeceği, söz konusu hizmetlerin katma değer vergisine tabi olup olmadığı, yurt içinde faaliyet gösteren ihracatına destek olduğunuz firmalara düzenleyeceğiniz hizmet faturalarında her hangi bir limit ve uygulama olup olmadığı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

1) KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, birinci maddede yazılı kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye içinde bulunmayanların, yalnız Türkiye de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirileceği hükme bağlanmış, üçüncü fıkrasında ise dar mükellefiyet mevzuuna giren kurum kazancının hangi kazanç ve iratlardan oluştuğu belirtilmiştir. Anılan maddenin üçüncü fıkrasının (a) bendinde, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun Türkiye'de bir işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde edilen ticari kazançların, dar mükellefiyet konusuna giren kurum kazancı olarak vergilendirileceği hükmüne yer verilmiştir. Aynı maddenin dördüncü fıkrasında da, bu maddede belirtilen kazanç veya iratlar ile gelir unsurlarının Türkiye'de elde edilmesi ve Türkiye'de daimi temsilci bulundurulması konularında 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmiştir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında, dar mükellefiyete tabi kurumların bu fıkranın bentlerinde yer alan kazanç ve iratları üzerinden, bu kazanç ve iratları avanslar da dâhil nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından %15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılması öngörülmüş ve kesinti oranları 3/2/2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenmiştir. Ancak, anılan maddede ticari kazanç kapsamındaki ödemeler üzerinden tevkifat yapılmasına ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiştir.

Aynı Kanunun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise, "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükümlerine yer verilmiştir.

Bu bağlamda, tespit edilecek kurum kazancından Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir. Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.

Diğer taraftan 18/12/2018 tarihli ve 476 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasında sayılanlara internet ortamında verilen reklam hizmetleri vergi kesintisi kapsamına alınarak, bu hizmeti verenlere veya internet ortamında reklam hizmeti verilmesine aracılık edenlere yapılan ödemelerden vergi kesintisi yapılması gerektiği yönünde düzenleme yapılmıştır. 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "15.3.11.1.1. İnternet ortamında verilen reklam hizmetlerine ilişkin ödemeler üzerinden yapılacak vergi kesintisi" başlıklı bölümünde de konuya ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.

Buna göre;

1- Yurt dışındaki firmalardan aldığınız rebate (prim), reklam ve promosyon, danışmanlık ve komisyon hizmeti ticari faaliyet kapsamında değerlendirilmesi nedeniyle söz konusu faaliyetler mukabilinde yurt dışındaki firmalara fatura karşılığında yapılan ödemeler üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesine göre kurumlar vergisi tevkifatı yapılmaması gerekmektedir.

2- Yurt dışından aldığınız hizmetlere ilişkin şirketiniz adına düzenlenen fatura tutarlarının kurum kazancınızın tespitinde doğrudan gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

3- Şirketinize reklam ve tanıtım hizmeti veren firmaların mukim oldukları ülkeler ile çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının olması durumunda bu anlaşma hükümlerinin dikkate alınacağı tabiidir.

4- Şirketinizce internet ortamında reklam hizmeti alınması durumunda 1/1/2019 tarihinden itibaren bu reklam hizmetleri nedeniyle yapılacak ödemeler üzerinden 476 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı kapsamında %15 oranında vergi tevkifatı yapılacağı tabiidir.

2) KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV )Kanununun;

- (1/1) maddesinde, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

- (6/b) maddesinde, hizmet ifalarında işlemin (hizmetin) Türkiye'de yapılmış sayılması için, hizmetin Türkiye de yapılması veya hizmetten Türkiye de faydalanılması gerektiği,

- 8 inci maddesinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanların verginin mükellefi olduğu,

- (9/1) maddesinde, mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığının vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabileceği

hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca, KDV Genel Uygulama Tebliğinin "I/C-2.1.2.1. İkametgahı, İşyeri, Kanuni Merkezi ve İş Merkezi Türkiye'de Bulunmayanlar Tarafından Yapılan İşlemler" bölümünde, "3065 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre bir hizmetin KDV'nin konusuna girebilmesi için Türkiye'de ifa edilmesi gerekmektedir. Aynı Kanunun (6/b) maddesinde ise Türkiye de yapılan veya faydalanılan hizmetlerin Türkiye'de ifa edilmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Buna göre, ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayanların Türkiye'de yaptığı hizmetler ile bunların yurt dışında yaptığı ancak Türkiye'de faydalanılan hizmetler KDV'ye tabi olacaktır.

Bu gibi hizmet ifalarında mükellef, esas olarak hizmeti ifa eden olmakla birlikte Türkiye'de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmadığından, KDV nin tamamı, hizmetten faydalanan yurt içindeki muhatap tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödenecektir.

Hizmetin vergiden müstesna olması ve hizmetin yurt dışında yapılıp hizmetten yurt dışında faydalanılması halinde, mükellef veya sorumlu sıfatıyla KDV beyan edilmeyecektir.

KDV nin sorumlu sıfatıyla beyan edilmesi için hizmetten Türkiye de faydalanan muhatabın KDV mükellefi olması şart değildir. KDV mükellefiyeti bulunmayanlar da söz konusu hizmetler nedeniyle KDV tevkifatı yaparak 2 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan etmek ve ödemek zorundadır.

..." açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, Türkiye'de ikametgahı, iş yeri, kanuni merkezi veya iş merkezi bulunmayan yurt dışında mukim firmalardan alınan söz konusu hizmetlerden (reklam, promosyon, danışmanlık, prim) Türkiye'de faydalanılması şartıyla, bu hizmetler üzerinden hesaplanacak KDV tutarlarının şirketiniz tarafından 2 No.lu KDV Beyannamesi ile sorumlu sıfatıyla beyan edilerek ödenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, hizmeti veren yurt dışında mukim şirketlerin Türkiye'de ikametgâhı, iş yeri, kanuni merkezi veya iş merkezinin bulunması halinde, hizmet bedeli üzerinden hesaplanacak KDV'nin bahse konu hizmeti sunanlar tarafından 1 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan edilmesi gerektiği tabiidir

3) VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 227 nci maddesinin birinci fıkrası, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.",

- 229 uncu maddesi, "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendi, "5. Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Hazine ve Maliye Bakanlığı; mal veya hizmetin nev'i, miktarı, fiyatı, tutarı, satışın yapılma şekli, faaliyet konusu, sektör veya mükellefiyet türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak, bu süreyi indirmeye ya da faturanın malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Bu süreler içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.",

- 232 nci maddesi, "Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler:

1. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara;

2. Serbest meslek erbabına;

3. Kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara;

4. Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;

5. Vergiden muaf esnafa.

Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

Yukarıdakiler dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 50.000.000 lirayı (2022 yılı için 2.000, -TL) geçmesi veya bedeli 50.000.000 liradan (2022 yılı için 2.000, -TL) az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir."

hükümlerine amirdir.

Öte yandan, 253 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin "Yurt Dışında Faaliyette Bulunan Mükelleflere Yaptırılan İş ve Hizmetler Karşılığında Alınan Belgelerle İlgili İşlemler" başlıklı B bendinde; "Vergi Usul Kanununun kayıt nizamına ilişkin 215 inci maddesinde, bu Kanuna göre tutulacak defter ve kayıtların Türkçe tutulmasının mecburi olacağı belirtilmiş 227 nci maddesinde de "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmü yer almıştır. Söz konusu kayıtların ise aynı Kanunun 229 uncu ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden herhangi biri ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

Bu hükümlere göre, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan, iş veya hizmetler karşılığında ödemede bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlardan aldıkları muteber belgeleri, yurt dışındaki temsilciliklerimizde veya yurt içindeki noterlerde Türkçeye tercüme ve tasdik ettirdikten sonra defterlerine gider olarak kaydedebilmekte idiler.

Ancak Bakanlığımıza yapılan başvurulardan, bu işlemlerin yurt dışı temsilciliklerimizdeki iş yığılmalarına neden olduğu, mükellefler bakımından da ağır külfetler getirdiği anlaşıldığından, anılan Kanunun mükerrer 257 nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, bu Genel Tebliğ ile yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan iş veya hizmetler karşılığında alınan belgelerin, yurt dışındaki temsilciliklerimizde veya yurt içinde noterlerde Türkçe'ye tercüme ve tasdik edilme zorunluluğu kaldırılmıştır.

Buna göre, yurt dışındaki kişi veya firmalardan belge alan mükellefler, bu belgeleri defter kayıtlarında gider olarak göstermeleri sırasında belgelerde yazılı bedelleri, belgenin düzenlendiği günde Merkez Bankasınca belirlenen döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevirerek kayıtlarında göstereceklerdir. Ancak inceleme sırasında inceleme elemanınca lüzum görülmesi halinde, mükellefler bu belgelerini tercüme ettirmek zorundadırlar." açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre;

- Hizmet alımında bulunduğunuz yurt dışında mukim firmaların, ülkemizde, tüccarlara ilişkin defter tutma ve belge düzenleme yükümlülüklerini gerektirecek mahiyette mükellefiyetinin tesis edilmesinin gerekli olduğu durumda, birinci sınıf tüccarlara ilişkin defter tutma ve belge düzenleme yükümlülüklerinin bunlar tarafından genel hükümler çerçevesinde yerine getirilmesi gerekmekte olup, bu halde söz konusu firmalardan aldığınız hizmetlere (reklam, promosyon, danışmanlık hizmetleri ile prim ödemlerine) ait kayıtlarınızın, Vergi Usul Kanununun 229 ve müteakip maddeleri çerçevesinde adınıza düzenlenen fatura ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

- Hizmet alımında bulunduğunuz yurt dışında mukim firmaların, ülkemizde tüccarlara ilişkin defter tutma ve belge düzenleme yükümlülüklerini gerektirecek mahiyette mükellefiyetinin tesis edilmesinin gerekmediği durumlarda ise yurt dışında mukim firmalardan aldığınız hizmetlere (reklam, promosyon, danışmanlık hizmetleri ile prim ödemlerine) ait kayıtlarınızın adınıza düzenlenen fatura veya ilgili ülke mevzuatına göre muteber bir belge ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, yurt içinde faaliyet gösteren ihracatına destek olduğunuz firmalara verdiğiniz hizmete ilişkin olarak, hizmetin yapıldığı tarihten itibaren 7 gün içinde alıcı adına fatura düzenlemeniz gerekmekte olup, Vergi Usul Kanunu uygulamasında söz konusu faturalara ilişkin her hangi bir limit bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:


T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

11395140-105[VUK1-21948]-513752

08.05.2023

Konu

:

Yurt dışından alınan prim, reklam ve danışmanlık faaliyetlerinin vergilendirilmesi.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formu ve eki dilekçenizin tetkikinden, şirketinizin tanıtım ve satış faaliyetlerine destek sağlamak amacı ile yurt dışında faaliyet gösteren firmalardan reklam ve promosyon, danışmanlık ve komisyon hizmeti aldığı, bu hizmet karşılığında ilgili firma tarafından şirketinize hizmet faturası düzenlendiği, ayrıca şirketinizin söz konusu firmalar için belirlediği satış kotasının aşılması durumunda bahse konu firmaların belli bir oranda rebate (prim) kazanacakları ve bu kazançları için de tarafınıza fatura düzenleyecekleri belirtilerek, bu kapsamda hizmet alınan yurt dışı firmalara yapılan ödemeler üzerinden kesinti yapılıp yapılmayacağı, ödemelerin gider kaydedilip kaydedilemeyeceği, söz konusu hizmetlerin katma değer vergisine tabi olup olmadığı, yurt içinde faaliyet gösteren ihracatına destek olduğunuz firmalara düzenleyeceğiniz hizmet faturalarında her hangi bir limit ve uygulama olup olmadığı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

1) KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, birinci maddede yazılı kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye içinde bulunmayanların, yalnız Türkiye de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirileceği hükme bağlanmış, üçüncü fıkrasında ise dar mükellefiyet mevzuuna giren kurum kazancının hangi kazanç ve iratlardan oluştuğu belirtilmiştir. Anılan maddenin üçüncü fıkrasının (a) bendinde, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun Türkiye'de bir işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde edilen ticari kazançların, dar mükellefiyet konusuna giren kurum kazancı olarak vergilendirileceği hükmüne yer verilmiştir. Aynı maddenin dördüncü fıkrasında da, bu maddede belirtilen kazanç veya iratlar ile gelir unsurlarının Türkiye'de elde edilmesi ve Türkiye'de daimi temsilci bulundurulması konularında 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmiştir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında, dar mükellefiyete tabi kurumların bu fıkranın bentlerinde yer alan kazanç ve iratları üzerinden, bu kazanç ve iratları avanslar da dâhil nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından %15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılması öngörülmüş ve kesinti oranları 3/2/2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenmiştir. Ancak, anılan maddede ticari kazanç kapsamındaki ödemeler üzerinden tevkifat yapılmasına ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiştir.

Aynı Kanunun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise, "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükümlerine yer verilmiştir.

Bu bağlamda, tespit edilecek kurum kazancından Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir. Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.

Diğer taraftan 18/12/2018 tarihli ve 476 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasında sayılanlara internet ortamında verilen reklam hizmetleri vergi kesintisi kapsamına alınarak, bu hizmeti verenlere veya internet ortamında reklam hizmeti verilmesine aracılık edenlere yapılan ödemelerden vergi kesintisi yapılması gerektiği yönünde düzenleme yapılmıştır. 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "15.3.11.1.1. İnternet ortamında verilen reklam hizmetlerine ilişkin ödemeler üzerinden yapılacak vergi kesintisi" başlıklı bölümünde de konuya ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.

Buna göre;

1- Yurt dışındaki firmalardan aldığınız rebate (prim), reklam ve promosyon, danışmanlık ve komisyon hizmeti ticari faaliyet kapsamında değerlendirilmesi nedeniyle söz konusu faaliyetler mukabilinde yurt dışındaki firmalara fatura karşılığında yapılan ödemeler üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesine göre kurumlar vergisi tevkifatı yapılmaması gerekmektedir.

2- Yurt dışından aldığınız hizmetlere ilişkin şirketiniz adına düzenlenen fatura tutarlarının kurum kazancınızın tespitinde doğrudan gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

3- Şirketinize reklam ve tanıtım hizmeti veren firmaların mukim oldukları ülkeler ile çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının olması durumunda bu anlaşma hükümlerinin dikkate alınacağı tabiidir.

4- Şirketinizce internet ortamında reklam hizmeti alınması durumunda 1/1/2019 tarihinden itibaren bu reklam hizmetleri nedeniyle yapılacak ödemeler üzerinden 476 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı kapsamında %15 oranında vergi tevkifatı yapılacağı tabiidir.

2) KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV )Kanununun;

- (1/1) maddesinde, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

- (6/b) maddesinde, hizmet ifalarında işlemin (hizmetin) Türkiye'de yapılmış sayılması için, hizmetin Türkiye de yapılması veya hizmetten Türkiye de faydalanılması gerektiği,

- 8 inci maddesinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanların verginin mükellefi olduğu,

- (9/1) maddesinde, mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığının vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabileceği

hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca, KDV Genel Uygulama Tebliğinin "I/C-2.1.2.1. İkametgahı, İşyeri, Kanuni Merkezi ve İş Merkezi Türkiye'de Bulunmayanlar Tarafından Yapılan İşlemler" bölümünde, "3065 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre bir hizmetin KDV'nin konusuna girebilmesi için Türkiye'de ifa edilmesi gerekmektedir. Aynı Kanunun (6/b) maddesinde ise Türkiye de yapılan veya faydalanılan hizmetlerin Türkiye'de ifa edilmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Buna göre, ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayanların Türkiye'de yaptığı hizmetler ile bunların yurt dışında yaptığı ancak Türkiye'de faydalanılan hizmetler KDV'ye tabi olacaktır.

Bu gibi hizmet ifalarında mükellef, esas olarak hizmeti ifa eden olmakla birlikte Türkiye'de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmadığından, KDV nin tamamı, hizmetten faydalanan yurt içindeki muhatap tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödenecektir.

Hizmetin vergiden müstesna olması ve hizmetin yurt dışında yapılıp hizmetten yurt dışında faydalanılması halinde, mükellef veya sorumlu sıfatıyla KDV beyan edilmeyecektir.

KDV nin sorumlu sıfatıyla beyan edilmesi için hizmetten Türkiye de faydalanan muhatabın KDV mükellefi olması şart değildir. KDV mükellefiyeti bulunmayanlar da söz konusu hizmetler nedeniyle KDV tevkifatı yaparak 2 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan etmek ve ödemek zorundadır.

..." açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, Türkiye'de ikametgahı, iş yeri, kanuni merkezi veya iş merkezi bulunmayan yurt dışında mukim firmalardan alınan söz konusu hizmetlerden (reklam, promosyon, danışmanlık, prim) Türkiye'de faydalanılması şartıyla, bu hizmetler üzerinden hesaplanacak KDV tutarlarının şirketiniz tarafından 2 No.lu KDV Beyannamesi ile sorumlu sıfatıyla beyan edilerek ödenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, hizmeti veren yurt dışında mukim şirketlerin Türkiye'de ikametgâhı, iş yeri, kanuni merkezi veya iş merkezinin bulunması halinde, hizmet bedeli üzerinden hesaplanacak KDV'nin bahse konu hizmeti sunanlar tarafından 1 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan edilmesi gerektiği tabiidir

3) VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 227 nci maddesinin birinci fıkrası, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.",

- 229 uncu maddesi, "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendi, "5. Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Hazine ve Maliye Bakanlığı; mal veya hizmetin nev'i, miktarı, fiyatı, tutarı, satışın yapılma şekli, faaliyet konusu, sektör veya mükellefiyet türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak, bu süreyi indirmeye ya da faturanın malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Bu süreler içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.",

- 232 nci maddesi, "Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler:

1. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara;

2. Serbest meslek erbabına;

3. Kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara;

4. Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;

5. Vergiden muaf esnafa.

Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

Yukarıdakiler dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 50.000.000 lirayı (2022 yılı için 2.000, -TL) geçmesi veya bedeli 50.000.000 liradan (2022 yılı için 2.000, -TL) az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir."

hükümlerine amirdir.

Öte yandan, 253 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin "Yurt Dışında Faaliyette Bulunan Mükelleflere Yaptırılan İş ve Hizmetler Karşılığında Alınan Belgelerle İlgili İşlemler" başlıklı B bendinde; "Vergi Usul Kanununun kayıt nizamına ilişkin 215 inci maddesinde, bu Kanuna göre tutulacak defter ve kayıtların Türkçe tutulmasının mecburi olacağı belirtilmiş 227 nci maddesinde de "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmü yer almıştır. Söz konusu kayıtların ise aynı Kanunun 229 uncu ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden herhangi biri ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

Bu hükümlere göre, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan, iş veya hizmetler karşılığında ödemede bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlardan aldıkları muteber belgeleri, yurt dışındaki temsilciliklerimizde veya yurt içindeki noterlerde Türkçeye tercüme ve tasdik ettirdikten sonra defterlerine gider olarak kaydedebilmekte idiler.

Ancak Bakanlığımıza yapılan başvurulardan, bu işlemlerin yurt dışı temsilciliklerimizdeki iş yığılmalarına neden olduğu, mükellefler bakımından da ağır külfetler getirdiği anlaşıldığından, anılan Kanunun mükerrer 257 nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, bu Genel Tebliğ ile yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan iş veya hizmetler karşılığında alınan belgelerin, yurt dışındaki temsilciliklerimizde veya yurt içinde noterlerde Türkçe'ye tercüme ve tasdik edilme zorunluluğu kaldırılmıştır.

Buna göre, yurt dışındaki kişi veya firmalardan belge alan mükellefler, bu belgeleri defter kayıtlarında gider olarak göstermeleri sırasında belgelerde yazılı bedelleri, belgenin düzenlendiği günde Merkez Bankasınca belirlenen döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevirerek kayıtlarında göstereceklerdir. Ancak inceleme sırasında inceleme elemanınca lüzum görülmesi halinde, mükellefler bu belgelerini tercüme ettirmek zorundadırlar." açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre;

- Hizmet alımında bulunduğunuz yurt dışında mukim firmaların, ülkemizde, tüccarlara ilişkin defter tutma ve belge düzenleme yükümlülüklerini gerektirecek mahiyette mükellefiyetinin tesis edilmesinin gerekli olduğu durumda, birinci sınıf tüccarlara ilişkin defter tutma ve belge düzenleme yükümlülüklerinin bunlar tarafından genel hükümler çerçevesinde yerine getirilmesi gerekmekte olup, bu halde söz konusu firmalardan aldığınız hizmetlere (reklam, promosyon, danışmanlık hizmetleri ile prim ödemlerine) ait kayıtlarınızın, Vergi Usul Kanununun 229 ve müteakip maddeleri çerçevesinde adınıza düzenlenen fatura ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

- Hizmet alımında bulunduğunuz yurt dışında mukim firmaların, ülkemizde tüccarlara ilişkin defter tutma ve belge düzenleme yükümlülüklerini gerektirecek mahiyette mükellefiyetinin tesis edilmesinin gerekmediği durumlarda ise yurt dışında mukim firmalardan aldığınız hizmetlere (reklam, promosyon, danışmanlık hizmetleri ile prim ödemlerine) ait kayıtlarınızın adınıza düzenlenen fatura veya ilgili ülke mevzuatına göre muteber bir belge ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, yurt içinde faaliyet gösteren ihracatına destek olduğunuz firmalara verdiğiniz hizmete ilişkin olarak, hizmetin yapıldığı tarihten itibaren 7 gün içinde alıcı adına fatura düzenlemeniz gerekmekte olup, Vergi Usul Kanunu uygulamasında söz konusu faturalara ilişkin her hangi bir limit bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:


T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

11395140-105[VUK1-21948]-513752

08.05.2023

Konu

:

Yurt dışından alınan prim, reklam ve danışmanlık faaliyetlerinin vergilendirilmesi.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formu ve eki dilekçenizin tetkikinden, şirketinizin tanıtım ve satış faaliyetlerine destek sağlamak amacı ile yurt dışında faaliyet gösteren firmalardan reklam ve promosyon, danışmanlık ve komisyon hizmeti aldığı, bu hizmet karşılığında ilgili firma tarafından şirketinize hizmet faturası düzenlendiği, ayrıca şirketinizin söz konusu firmalar için belirlediği satış kotasının aşılması durumunda bahse konu firmaların belli bir oranda rebate (prim) kazanacakları ve bu kazançları için de tarafınıza fatura düzenleyecekleri belirtilerek, bu kapsamda hizmet alınan yurt dışı firmalara yapılan ödemeler üzerinden kesinti yapılıp yapılmayacağı, ödemelerin gider kaydedilip kaydedilemeyeceği, söz konusu hizmetlerin katma değer vergisine tabi olup olmadığı, yurt içinde faaliyet gösteren ihracatına destek olduğunuz firmalara düzenleyeceğiniz hizmet faturalarında her hangi bir limit ve uygulama olup olmadığı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

1) KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, birinci maddede yazılı kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye içinde bulunmayanların, yalnız Türkiye de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirileceği hükme bağlanmış, üçüncü fıkrasında ise dar mükellefiyet mevzuuna giren kurum kazancının hangi kazanç ve iratlardan oluştuğu belirtilmiştir. Anılan maddenin üçüncü fıkrasının (a) bendinde, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun Türkiye'de bir işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde edilen ticari kazançların, dar mükellefiyet konusuna giren kurum kazancı olarak vergilendirileceği hükmüne yer verilmiştir. Aynı maddenin dördüncü fıkrasında da, bu maddede belirtilen kazanç veya iratlar ile gelir unsurlarının Türkiye'de elde edilmesi ve Türkiye'de daimi temsilci bulundurulması konularında 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmiştir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında, dar mükellefiyete tabi kurumların bu fıkranın bentlerinde yer alan kazanç ve iratları üzerinden, bu kazanç ve iratları avanslar da dâhil nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından %15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılması öngörülmüş ve kesinti oranları 3/2/2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenmiştir. Ancak, anılan maddede ticari kazanç kapsamındaki ödemeler üzerinden tevkifat yapılmasına ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiştir.

Aynı Kanunun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci maddesinde ise, "Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;

2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükümlerine yer verilmiştir.

Bu bağlamda, tespit edilecek kurum kazancından Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir. Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.

Diğer taraftan 18/12/2018 tarihli ve 476 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasında sayılanlara internet ortamında verilen reklam hizmetleri vergi kesintisi kapsamına alınarak, bu hizmeti verenlere veya internet ortamında reklam hizmeti verilmesine aracılık edenlere yapılan ödemelerden vergi kesintisi yapılması gerektiği yönünde düzenleme yapılmıştır. 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "15.3.11.1.1. İnternet ortamında verilen reklam hizmetlerine ilişkin ödemeler üzerinden yapılacak vergi kesintisi" başlıklı bölümünde de konuya ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.

Buna göre;

1- Yurt dışındaki firmalardan aldığınız rebate (prim), reklam ve promosyon, danışmanlık ve komisyon hizmeti ticari faaliyet kapsamında değerlendirilmesi nedeniyle söz konusu faaliyetler mukabilinde yurt dışındaki firmalara fatura karşılığında yapılan ödemeler üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesine göre kurumlar vergisi tevkifatı yapılmaması gerekmektedir.

2- Yurt dışından aldığınız hizmetlere ilişkin şirketiniz adına düzenlenen fatura tutarlarının kurum kazancınızın tespitinde doğrudan gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.

3- Şirketinize reklam ve tanıtım hizmeti veren firmaların mukim oldukları ülkeler ile çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının olması durumunda bu anlaşma hükümlerinin dikkate alınacağı tabiidir.

4- Şirketinizce internet ortamında reklam hizmeti alınması durumunda 1/1/2019 tarihinden itibaren bu reklam hizmetleri nedeniyle yapılacak ödemeler üzerinden 476 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı kapsamında %15 oranında vergi tevkifatı yapılacağı tabiidir.

2) KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV )Kanununun;

- (1/1) maddesinde, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu,

- (6/b) maddesinde, hizmet ifalarında işlemin (hizmetin) Türkiye'de yapılmış sayılması için, hizmetin Türkiye de yapılması veya hizmetten Türkiye de faydalanılması gerektiği,

- 8 inci maddesinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanların verginin mükellefi olduğu,

- (9/1) maddesinde, mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığının vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabileceği

hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca, KDV Genel Uygulama Tebliğinin "I/C-2.1.2.1. İkametgahı, İşyeri, Kanuni Merkezi ve İş Merkezi Türkiye'de Bulunmayanlar Tarafından Yapılan İşlemler" bölümünde, "3065 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre bir hizmetin KDV'nin konusuna girebilmesi için Türkiye'de ifa edilmesi gerekmektedir. Aynı Kanunun (6/b) maddesinde ise Türkiye de yapılan veya faydalanılan hizmetlerin Türkiye'de ifa edilmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Buna göre, ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayanların Türkiye'de yaptığı hizmetler ile bunların yurt dışında yaptığı ancak Türkiye'de faydalanılan hizmetler KDV'ye tabi olacaktır.

Bu gibi hizmet ifalarında mükellef, esas olarak hizmeti ifa eden olmakla birlikte Türkiye'de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmadığından, KDV nin tamamı, hizmetten faydalanan yurt içindeki muhatap tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödenecektir.

Hizmetin vergiden müstesna olması ve hizmetin yurt dışında yapılıp hizmetten yurt dışında faydalanılması halinde, mükellef veya sorumlu sıfatıyla KDV beyan edilmeyecektir.

KDV nin sorumlu sıfatıyla beyan edilmesi için hizmetten Türkiye de faydalanan muhatabın KDV mükellefi olması şart değildir. KDV mükellefiyeti bulunmayanlar da söz konusu hizmetler nedeniyle KDV tevkifatı yaparak 2 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan etmek ve ödemek zorundadır.

..." açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, Türkiye'de ikametgahı, iş yeri, kanuni merkezi veya iş merkezi bulunmayan yurt dışında mukim firmalardan alınan söz konusu hizmetlerden (reklam, promosyon, danışmanlık, prim) Türkiye'de faydalanılması şartıyla, bu hizmetler üzerinden hesaplanacak KDV tutarlarının şirketiniz tarafından 2 No.lu KDV Beyannamesi ile sorumlu sıfatıyla beyan edilerek ödenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, hizmeti veren yurt dışında mukim şirketlerin Türkiye'de ikametgâhı, iş yeri, kanuni merkezi veya iş merkezinin bulunması halinde, hizmet bedeli üzerinden hesaplanacak KDV'nin bahse konu hizmeti sunanlar tarafından 1 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan edilmesi gerektiği tabiidir

3) VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 227 nci maddesinin birinci fıkrası, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.",

- 229 uncu maddesi, "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendi, "5. Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Hazine ve Maliye Bakanlığı; mal veya hizmetin nev'i, miktarı, fiyatı, tutarı, satışın yapılma şekli, faaliyet konusu, sektör veya mükellefiyet türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak, bu süreyi indirmeye ya da faturanın malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Bu süreler içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.",

- 232 nci maddesi, "Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler:

1. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara;

2. Serbest meslek erbabına;

3. Kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara;

4. Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;

5. Vergiden muaf esnafa.

Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

Yukarıdakiler dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 50.000.000 lirayı (2022 yılı için 2.000, -TL) geçmesi veya bedeli 50.000.000 liradan (2022 yılı için 2.000, -TL) az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir."

hükümlerine amirdir.

Öte yandan, 253 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin "Yurt Dışında Faaliyette Bulunan Mükelleflere Yaptırılan İş ve Hizmetler Karşılığında Alınan Belgelerle İlgili İşlemler" başlıklı B bendinde; "Vergi Usul Kanununun kayıt nizamına ilişkin 215 inci maddesinde, bu Kanuna göre tutulacak defter ve kayıtların Türkçe tutulmasının mecburi olacağı belirtilmiş 227 nci maddesinde de "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmü yer almıştır. Söz konusu kayıtların ise aynı Kanunun 229 uncu ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden herhangi biri ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

Bu hükümlere göre, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan, iş veya hizmetler karşılığında ödemede bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlardan aldıkları muteber belgeleri, yurt dışındaki temsilciliklerimizde veya yurt içindeki noterlerde Türkçeye tercüme ve tasdik ettirdikten sonra defterlerine gider olarak kaydedebilmekte idiler.

Ancak Bakanlığımıza yapılan başvurulardan, bu işlemlerin yurt dışı temsilciliklerimizdeki iş yığılmalarına neden olduğu, mükellefler bakımından da ağır külfetler getirdiği anlaşıldığından, anılan Kanunun mükerrer 257 nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, bu Genel Tebliğ ile yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan iş veya hizmetler karşılığında alınan belgelerin, yurt dışındaki temsilciliklerimizde veya yurt içinde noterlerde Türkçe'ye tercüme ve tasdik edilme zorunluluğu kaldırılmıştır.

Buna göre, yurt dışındaki kişi veya firmalardan belge alan mükellefler, bu belgeleri defter kayıtlarında gider olarak göstermeleri sırasında belgelerde yazılı bedelleri, belgenin düzenlendiği günde Merkez Bankasınca belirlenen döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevirerek kayıtlarında göstereceklerdir. Ancak inceleme sırasında inceleme elemanınca lüzum görülmesi halinde, mükellefler bu belgelerini tercüme ettirmek zorundadırlar." açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre;

- Hizmet alımında bulunduğunuz yurt dışında mukim firmaların, ülkemizde, tüccarlara ilişkin defter tutma ve belge düzenleme yükümlülüklerini gerektirecek mahiyette mükellefiyetinin tesis edilmesinin gerekli olduğu durumda, birinci sınıf tüccarlara ilişkin defter tutma ve belge düzenleme yükümlülüklerinin bunlar tarafından genel hükümler çerçevesinde yerine getirilmesi gerekmekte olup, bu halde söz konusu firmalardan aldığınız hizmetlere (reklam, promosyon, danışmanlık hizmetleri ile prim ödemlerine) ait kayıtlarınızın, Vergi Usul Kanununun 229 ve müteakip maddeleri çerçevesinde adınıza düzenlenen fatura ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

- Hizmet alımında bulunduğunuz yurt dışında mukim firmaların, ülkemizde tüccarlara ilişkin defter tutma ve belge düzenleme yükümlülüklerini gerektirecek mahiyette mükellefiyetinin tesis edilmesinin gerekmediği durumlarda ise yurt dışında mukim firmalardan aldığınız hizmetlere (reklam, promosyon, danışmanlık hizmetleri ile prim ödemlerine) ait kayıtlarınızın adınıza düzenlenen fatura veya ilgili ülke mevzuatına göre muteber bir belge ile tevsik edilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, yurt içinde faaliyet gösteren ihracatına destek olduğunuz firmalara verdiğiniz hizmete ilişkin olarak, hizmetin yapıldığı tarihten itibaren 7 gün içinde alıcı adına fatura düzenlemeniz gerekmekte olup, Vergi Usul Kanunu uygulamasında söz konusu faturalara ilişkin her hangi bir limit bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:


T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları, Usul Ve Tahsilat Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

95462982-105[VUK.ÖZLG-2018-83]-99508

08.05.2023

Konu

:

Yabancı para üzerinden alınan çekin tahsil edildiği günde oluşan kur farkı hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; naylon torba imalatı ve ambalaj malzemeleri toptan satışı işi ile iştigal ettiğinizi, TL üzerinden yapılan ve faturası da TL üzerinden düzenlenen mal satışınıza ilişkin olarak alıcı firmadan cari hesap borcuna karşılık yabancı para üzerinden çek aldığınızı, düzenlenen çekin vadesi geldiğinde lehinize kur farkı oluştuğunu belirterek, oluşan kur farkı için fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği, düzenlenecek ise kur farkı faturasının kim tarafından düzenleneceği konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 227 nci maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.",

- 229 uncu maddesinde, "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde, "5. Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Hazine ve Maliye Bakanlığı; mal veya hizmetin nev'i, miktarı, fiyatı, tutarı, satışın yapılma şekli,faaliyet konusu, sektör veya mükellefiyet türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak, bu süreyi indirmeye ya da faturanın malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Bu süreler içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.",

- 232 nci maddesinin birinci fıkrasında, "Fatura kullanma mecburiyeti" başlıklı 232 nci maddesinde; "Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler:

1. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara;

2. Serbest meslek erbabına;

3. Kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara;

4. Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;

5. Vergiden muaf esnafa

Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

..."

hükümleri yer almaktadır.

Diğer taraftan, aynı Kanunun 258 inci maddesine göre değerleme, vergi matrahlarının hesaplanmasıyla ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespitidir. Mezkur Kanunun 260 ıncı maddesi uyarınca da değerlemede, iktisadi kıymetlerden her biri tek başına nazara alınır. Değerleme ölçüleri ise aynı Kanunun 261 inci maddesinde tespit edilmiş olup, bu değerleme ölçüleri; maliyet bedeli, borsa rayici, tasarruf değeri, mukayyet değer, itibari değer, vergi değeri, rayiç bedel, emsal bedeli ve ücreti ile alış bedelidir.

Ayrıca, mezkur Kanunun 280 inci maddesinde, yabancı paraların borsa rayici ile değerleneceği, borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedelinin esas alınacağı, yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kurun Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit olunacağı; bu madde hükmünün yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da cari olduğu hüküm altına alınmıştır.

Buna göre, Vergi Usul Kanunu uygulamasında, yabancı para cinsinden alınan/verilen çekler hesaplarının, değerleme günlerinde, Kanunun 280 inci maddesindeki esaslar doğrultusunda yabancı para değerlemesine tabi tutulması ve bu değerleme sonucunda ortaya çıkan kur farkının, gelir veya gider olarak dikkate alınarak dönem kazancıyla ilişkilendirilmesi gerekmekte olup, bir teslim veya hizmetin karşılığı olmayan bu değerleme işlemi sonucu oluşan kur farkları için fatura düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

Ayrıca, somut olayda, faturanın TL olarak düzenlenmesi, ödemenin ise döviz cinsinden çek ile yapıldığı dikkate alındığında, döviz cinsinden çekin verildiği tarihten, ödemenin yapıldığı tarihe kadar satış işlemi yapan şirketiniz lehine oluşan kur farkı için şirketiniz tarafından alıcı durumunda olan şirket adına, aleyhte oluşan kur farkı için ise alıcı şirket tarafından şirketiniz adına fatura düzenlenmesi ve kur farkının hesaplanmasında kayıtlarınıza ilgili alacağın kaydedildiği kur ile ödemenin yapıldığı günkü kur arasındaki farkın esas alınması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:


T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları, Usul Ve Tahsilat Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

95462982-105[VUK.ÖZLG-2018-83]-99508

08.05.2023

Konu

:

Yabancı para üzerinden alınan çekin tahsil edildiği günde oluşan kur farkı hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; naylon torba imalatı ve ambalaj malzemeleri toptan satışı işi ile iştigal ettiğinizi, TL üzerinden yapılan ve faturası da TL üzerinden düzenlenen mal satışınıza ilişkin olarak alıcı firmadan cari hesap borcuna karşılık yabancı para üzerinden çek aldığınızı, düzenlenen çekin vadesi geldiğinde lehinize kur farkı oluştuğunu belirterek, oluşan kur farkı için fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği, düzenlenecek ise kur farkı faturasının kim tarafından düzenleneceği konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 227 nci maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.",

- 229 uncu maddesinde, "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde, "5. Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Hazine ve Maliye Bakanlığı; mal veya hizmetin nev'i, miktarı, fiyatı, tutarı, satışın yapılma şekli,faaliyet konusu, sektör veya mükellefiyet türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak, bu süreyi indirmeye ya da faturanın malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Bu süreler içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.",

- 232 nci maddesinin birinci fıkrasında, "Fatura kullanma mecburiyeti" başlıklı 232 nci maddesinde; "Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler:

1. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara;

2. Serbest meslek erbabına;

3. Kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara;

4. Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;

5. Vergiden muaf esnafa

Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

..."

hükümleri yer almaktadır.

Diğer taraftan, aynı Kanunun 258 inci maddesine göre değerleme, vergi matrahlarının hesaplanmasıyla ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespitidir. Mezkur Kanunun 260 ıncı maddesi uyarınca da değerlemede, iktisadi kıymetlerden her biri tek başına nazara alınır. Değerleme ölçüleri ise aynı Kanunun 261 inci maddesinde tespit edilmiş olup, bu değerleme ölçüleri; maliyet bedeli, borsa rayici, tasarruf değeri, mukayyet değer, itibari değer, vergi değeri, rayiç bedel, emsal bedeli ve ücreti ile alış bedelidir.

Ayrıca, mezkur Kanunun 280 inci maddesinde, yabancı paraların borsa rayici ile değerleneceği, borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedelinin esas alınacağı, yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kurun Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit olunacağı; bu madde hükmünün yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da cari olduğu hüküm altına alınmıştır.

Buna göre, Vergi Usul Kanunu uygulamasında, yabancı para cinsinden alınan/verilen çekler hesaplarının, değerleme günlerinde, Kanunun 280 inci maddesindeki esaslar doğrultusunda yabancı para değerlemesine tabi tutulması ve bu değerleme sonucunda ortaya çıkan kur farkının, gelir veya gider olarak dikkate alınarak dönem kazancıyla ilişkilendirilmesi gerekmekte olup, bir teslim veya hizmetin karşılığı olmayan bu değerleme işlemi sonucu oluşan kur farkları için fatura düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

Ayrıca, somut olayda, faturanın TL olarak düzenlenmesi, ödemenin ise döviz cinsinden çek ile yapıldığı dikkate alındığında, döviz cinsinden çekin verildiği tarihten, ödemenin yapıldığı tarihe kadar satış işlemi yapan şirketiniz lehine oluşan kur farkı için şirketiniz tarafından alıcı durumunda olan şirket adına, aleyhte oluşan kur farkı için ise alıcı şirket tarafından şirketiniz adına fatura düzenlenmesi ve kur farkının hesaplanmasında kayıtlarınıza ilgili alacağın kaydedildiği kur ile ödemenin yapıldığı günkü kur arasındaki farkın esas alınması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:


T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları, Usul Ve Tahsilat Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

95462982-105[VUK.ÖZLG-2018-83]-99508

08.05.2023

Konu

:

Yabancı para üzerinden alınan çekin tahsil edildiği günde oluşan kur farkı hk.

 

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; naylon torba imalatı ve ambalaj malzemeleri toptan satışı işi ile iştigal ettiğinizi, TL üzerinden yapılan ve faturası da TL üzerinden düzenlenen mal satışınıza ilişkin olarak alıcı firmadan cari hesap borcuna karşılık yabancı para üzerinden çek aldığınızı, düzenlenen çekin vadesi geldiğinde lehinize kur farkı oluştuğunu belirterek, oluşan kur farkı için fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği, düzenlenecek ise kur farkı faturasının kim tarafından düzenleneceği konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 227 nci maddesinde, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.",

- 229 uncu maddesinde, "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde, "5. Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Hazine ve Maliye Bakanlığı; mal veya hizmetin nev'i, miktarı, fiyatı, tutarı, satışın yapılma şekli,faaliyet konusu, sektör veya mükellefiyet türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak, bu süreyi indirmeye ya da faturanın malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Bu süreler içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.",

- 232 nci maddesinin birinci fıkrasında, "Fatura kullanma mecburiyeti" başlıklı 232 nci maddesinde; "Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler:

1. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara;

2. Serbest meslek erbabına;

3. Kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara;

4. Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;

5. Vergiden muaf esnafa

Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

..."

hükümleri yer almaktadır.

Diğer taraftan, aynı Kanunun 258 inci maddesine göre değerleme, vergi matrahlarının hesaplanmasıyla ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespitidir. Mezkur Kanunun 260 ıncı maddesi uyarınca da değerlemede, iktisadi kıymetlerden her biri tek başına nazara alınır. Değerleme ölçüleri ise aynı Kanunun 261 inci maddesinde tespit edilmiş olup, bu değerleme ölçüleri; maliyet bedeli, borsa rayici, tasarruf değeri, mukayyet değer, itibari değer, vergi değeri, rayiç bedel, emsal bedeli ve ücreti ile alış bedelidir.

Ayrıca, mezkur Kanunun 280 inci maddesinde, yabancı paraların borsa rayici ile değerleneceği, borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedelinin esas alınacağı, yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kurun Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit olunacağı; bu madde hükmünün yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da cari olduğu hüküm altına alınmıştır.

Buna göre, Vergi Usul Kanunu uygulamasında, yabancı para cinsinden alınan/verilen çekler hesaplarının, değerleme günlerinde, Kanunun 280 inci maddesindeki esaslar doğrultusunda yabancı para değerlemesine tabi tutulması ve bu değerleme sonucunda ortaya çıkan kur farkının, gelir veya gider olarak dikkate alınarak dönem kazancıyla ilişkilendirilmesi gerekmekte olup, bir teslim veya hizmetin karşılığı olmayan bu değerleme işlemi sonucu oluşan kur farkları için fatura düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

Ayrıca, somut olayda, faturanın TL olarak düzenlenmesi, ödemenin ise döviz cinsinden çek ile yapıldığı dikkate alındığında, döviz cinsinden çekin verildiği tarihten, ödemenin yapıldığı tarihe kadar satış işlemi yapan şirketiniz lehine oluşan kur farkı için şirketiniz tarafından alıcı durumunda olan şirket adına, aleyhte oluşan kur farkı için ise alıcı şirket tarafından şirketiniz adına fatura düzenlenmesi ve kur farkının hesaplanmasında kayıtlarınıza ilgili alacağın kaydedildiği kur ile ödemenin yapıldığı günkü kur arasındaki farkın esas alınması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Resmi Gazete No: Resmi Gazete Tarihi: Adı: UID:
İçerik:

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

27575268-105[Mük.242-2020-907]-191430

04.05.2023

Konu

:

İnternet üzerinden yapılan satışlarda müşterilerden T.C. kimlik numarası istenilip istenilmeyeceği hk.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun tetkikinden;

- Şirketinizin kitap ve dergi yayınlama faaliyeti ile iştigal ettiği ve bu ürünlerin internet sitesi ve perakende satış mağazaları aracılığıyla satışını yaptığı,

- İnternet üzerinden yapılan satışlarda müşterilerinizin büyük kısmının T.C. kimlik numarasını paylaşmak istemediği için faturalarda T.C. kimlik numarası (TCKN) alanının boş bırakıldığı, müşterilerin boş bıraktığı vergi kimlik numarası (VKN) alanına, TCKN'ye karşılık gelecek şekilde "1111 1111 111" olarak giriş yaptığınız,

- Kitap ve dergi satışlarınızdan kaynaklı KDV iade taleplerinizde, vergi dairesince yapılan incelemelerde söz konusu numara üzerinden alışveriş yapanların gerçek kişi olup olmadığını tespit edemediğini belirtmesi üzerine web sitenizde TCKN alanını zorunlu hale getirdiğiniz,

- Avukat bir müşterinizin, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu gereğince TCKN'nin kişisel bir bilgi olduğunu ve yasal bir zorunluluk olmadıkça talep edilemeyeceğini bildiren bir ihtar çektiği

hususlarından bahisle, internet üzerinden yapmış olduğunuz satışlarda gerçek kişi müşterilerin TCKN bilgisinin alınmasının vergi mevzuatı açısından bir zorunluluk olup olmadığı ile zorunlu değilse bu alanı boş bırakan müşteriler için TCKN yerine "1111 1111 111" yazılmasının uygun olup olmadığı hakkında Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

Ayrıca, ebelge.gib.gov.tr adresinde yapılan sorgulamalardan, şirketinizin e-Fatura ve e-Arşiv Fatura kayıtlı kullanıcıları arasında bulunduğu anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 230 uncu maddesinde, "Faturada en az aşağıdaki bilgiler bulunur:

1. Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası;

2. Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası;

3. Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası;

4. Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı;

5. Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası...",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde, "Bu Kanunun 232 nci maddesinin birinci fıkrasına göre fatura düzenlemek zorunda olanlar, müşterinin adı ve soyadı ile bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarasının doğruluğundan sorumludur. (Ancak bu sorumluluk, aynı maddenin 2 nci fıkrasının uygulandığı halleri kapsamaz.) Fatura düzenleyenin istemesi halinde müşteri kimliğini ve vergi dairesi hesap numarasını gösterir belgeyi ibraz etmek zorundadır.",

hükümleri yer almaktadır.

Ayrıca, 157 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine göre, münhasıran nihai tüketiciye yapılan satışlar için düzenlenecek faturalarda; müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası ve malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarıyla ilgili olarak sadece, müşterinin adı ve soyadının bulunması, satılan malların ayrı ayrı miktar, cins ve nevi itibarıyla ayrıntılı olarak yazılmasının güçlük arz ettiği durumlarda gruplandırılmak suretiyle belirtilmesi veya satılan malların ayrı gruplar itibarıyla tutarlarının yazılması halinde diğer bilgilerin noksansız yer alması ve yazılı fatura nizamına uyulması şartıyla faturanın geçerliliği için yeterli sayılmaktadır.

Diğer taraftan, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmesi zorunlu olan belgelerin elektronik ortamda düzenlenmesine, iletilmesine, muhafazasına ve ibrazına yönelik usul ve esasları içeren Tebliğlerin gözden geçirilmesi sonucu, tüm tarafların tek kaynaktan bilgilenmelerinin temin edilmesi ve elektronik belge uygulamalarında bütünlüğün sağlanması amacıyla hazırlanan 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği 19/10/2019 tarihli ve 30923 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Mezkûr Tebliğin;

- "IV.2. e-Arşiv Fatura Uygulaması" başlıklı bölümünde, "...

Bu Tebliğ kapsamında Başkanlıktan e-Arşiv Fatura uygulamasına dahil olma izni alan mükellefler, e-Fatura uygulamasına kayıtlı olmayan kullanıcılara (vergi mükellefleri veya vergi mükellefi olmayanlar) düzenleyecekleri faturaları da elektronik ortamda e-Arşiv Fatura olarak oluşturur, alıcının talebine göre e-Arşiv Faturayı kağıt veya elektronik ortamda iletir ve düzenleyene ait nüshayı ise elektronik ortamda muhafaza ve ibraz ederler.

...

Bu Tebliğde düzenlenen e-Arşiv Fatura belgesi, yeni bir belge türü olmayıp, kağıt ortamdaki "Fatura" belgesi ile aynı hukuki niteliklere sahiptir.

e-Arşiv Fatura uygulamasına kayıtlı mükelleflerin, bu Tebliğin "V.7." ve "VIII." numaralı bölümlerinde belirtilen istisnai durumlar haricinde, e-Fatura uygulamasına kayıtlı mükelleflere gerçekleştirmiş olduğu mal satışları ile hizmet ifalarında faturayı e-Fatura olarak, e-Fatura uygulamasına kayıtlı olmayan vergi mükellefleri ile vergi mükellefi olmayanlara gerçekleştirmiş olduğu mal satışları ile hizmet ifalarında ise faturayı e-Arşiv Fatura olarak düzenlemeleri zorunludur.",

- "IV.2.3. e-Arşiv Faturada Bulunması Gereken Bilgiler" başlıklı bölümünde, "e-Arşiv Faturada aşağıda yer alan bilgilerin bulunması zorunludur:

a) e-Arşiv Faturanın düzenlenme tarihi ve belge numarası.

b) e-Arşiv Faturayı düzenleyenin adı/soyadı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve vergi kimlik numarası.

c) Müşterinin adı/soyadı, ticaret unvanı, varsa vergi dairesi ve vergi kimlik numarası.

ç) Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı, vergi türü, oranı ve tutarı.

d) Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası.

e) Başkanlık sistemlerinden elektronik ortamda sorgulanması, doğrulanması ve görüntülenmesine imkân vermek üzere, Başkanlık tarafından bilgi içeriği belirlenen karekod veya barkod (Başkanlık tarafından ebelge.gib.gov.tr adresinden yapılan duyuruda belirtilecek tarihten itibaren).

Başkanlık, ihtiyaç duyulması halinde söz konusu bilgilere ilave bilgilerin de e-Arşiv Faturada bulunmasını mükelleflere gerekli duyuruları ebelge.gib.gov.tr adresinde yaparak isteyebilir.

Mükellefler e-Arşiv Fatura üzerindeki zorunlu bilgilere ilave olarak ihtiyaçları doğrultusunda farklı bilgilere de yer verebilir.",

- "IV.2.4.5. Elektronik Ticaret Kapsamında Düzenlenen e-Arşiv Faturalara İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı bölümünde, "e-Arşiv Fatura uygulamasına dahil olup internet üzerinden mal ve hizmet satışı yapanlar, yaptıkları satışlara ilişkin e-Arşiv Faturaları elektronik ortamda iletmek zorundadır. Söz konusu satışlarda irsaliye yerine geçen; e-Arşiv Faturanın kağıt çıktısı, ÖKC fatura bilgi fişi ya da sevk irsaliyesinin sevk edilen malın yanında bulunması gerekmektedir.

e-Arşiv Fatura uygulamasına dahil olan mükellefler tarafından elektronik ticaret kapsamında gerçekleştirilen mal ve hizmet satışlarına ilişkin düzenlenecek e-Arşiv Faturalarda aşağıdaki bilgilere yer verilmesi zorunlu olup, ayrıca fatura üzerinde "Bu satış internet üzerinden yapılmıştır." ifadesi yer almalıdır.

1. Satış işleminin yapıldığı web adresi.

2. Ödeme şekli.

3. Ödeme tarihi.

4. Mal satışlarında gönderiyi taşıyanın adı soyadı/unvanı ve VKN/TCKN bilgisi.

5. Satışa konu malın gönderildiği veya hizmetin ifa edildiği tarih.

6. İade bölümünde; malı iade edenin adı soyadı, adresi, imzası, iade edilen mala ilişkin cins, miktar, birim fiyat ve tutarı.

..."

açıklamaları yer almaktadır.

Bunun yanı sıra, 3 Seri No.lu Vergi Kimlik Numarası Genel Tebliğinin "1.1 Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı Olan Kişiler" başlıklı bölümünde, "Vergi kimlik  numarası almış olan  Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde bulunan gerçek kişilerin vergi kimlik numaraları ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaralarının eşleştirilmesi sonucunda, vergi dairesi kayıtlarında Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde bulunan gerçek kişilerin vergi kimlik numaraları on bir haneli rakamdan oluşan Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasına dönüştürülmüş ve 01/07/2006 tarihinden itibaren vergi dairelerince fiilen Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası kullanılmaya başlanılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde bulunan gerçek kişiler için vergi kimlik numarası olarak Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının kullanılmaya başlanıldığı tarihten  itibaren belgelerde vergi kimlik numarası satırına on bir haneli Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası yazılacaktır." açıklamalarına yer verilmiştir.

Öte yandan, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun;

- "Tanımlar" başlıklı 3 üncü maddesinde, "(1) Bu Kanunun uygulanmasında;

...

d) Kişisel veri: Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi,

e) Kişisel verilerin işlenmesi: Kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlemi,

...

ifade eder.",

- "Genel ilkeler" başlıklı 4 üncü maddesinde, "(1) Kişisel veriler, ancak bu Kanunda ve diğer kanunlarda öngörülen usul ve esaslara uygun olarak işlenebilir.

(2) Kişisel verilerin işlenmesinde aşağıdaki ilkelere uyulması zorunludur:

...",

- "Kişisel verilerin işlenme şartları" başlıklı 5 inci maddesinde, "(1) Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez.

(2) Aşağıdaki şartlardan birinin varlığı hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi mümkündür:

a) Kanunlarda açıkça öngörülmesi.

...

ç) Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması.

...",

- "Kişisel verilerin aktarılması" başlıklı 8 inci maddesinde; "(1) Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın aktarılamaz.

(2) Kişisel veriler;

a) 5 inci maddenin ikinci fıkrasında,

...

belirtilen şartlardan birinin bulunması hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın aktarılabilir.

(3) Kişisel verilerin aktarılmasına ilişkin diğer kanunlarda yer alan hükümler saklıdır."

hükümleri mevcuttur.

Bu kapsamda esas itibarıyla e-Arşiv Fatura Uygulaması kapsamında düzenlenen faturalar, yeni bir belge türü olmayıp kâğıt fatura ile aynı hukuki niteliklere sahiptir. Ancak e-Arşiv Faturada TCKN/VKN alanları teknik olarak doldurulması zorunlu alanlar olup, bu alan boş geçilememektedir. Mevzuatsal bir zorunluluk olması halinde mükelleflerin bu alanlara gerçek TCKN/VKN bilgisini yazması, mevzuatsal zorunluluk bulunmaması halinde ise TCKN kısmının doldurulmasında (onbir haneli) "1111 1111 111", VKN kısmının doldurulmasında (on haneli) "222 222 2222" olarak giriş yapması gerekmektedir. Bu uygulamadan maksat e-Arşiv Fatura Uygulaması sistemine kayıtlı kullanıcıların ticari faaliyet amacıyla yapmış oldukları mal teslimi veya hizmet ifalarının elektronik ortamda belgelendirilmesi ve muhafazasıdır.

Buna göre somut durumda, internet üzerinden mükellef olmayan nihai tüketicilere yapacağınız satışlarınıza ilişkin olarak e-Arşiv Uygulaması kapsamında düzenleyeceğiniz faturalarda bu kişilerin VKN/TCKN bilgisine yer verilmesi mecburiyeti bulunmamaktadır. Ancak, söz konusu faturalarda Vergi Usul Kanununun 230 uncu maddesinde yer alan diğer bilgiler ile 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (IV.2.4.5.) bölümünde belirtilen bilgilerin tamamına yer verilmesi gerekmektedir.

Bununla birlikte, ilgili diğer yasal mevzuat (Ba-Bs, ÖTV gibi) çerçevesinde bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmesi bakımından VKN/TCKN bilgisinin gereklilik arz ettiği durumlarda, söz konusu mevzuat dâhilinde işlem tesis edilerek, nihai tüketicilerin VKN/TCKN bilgisinin temin edilerek faturada yer verilmesinde Vergi Usul Kanunu bakımından sakınca bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, Vergi Usul Kanununun 232 nci maddesinin birinci fıkrasında sayılanlara e-Arşiv Uygulaması kapsamında düzenlenecek faturalarda VKN/TCKN bilgisine yer verilmesinin kanunen zorunlu olduğu tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 1:

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

27575268-105[Mük.242-2020-907]-191430

04.05.2023

Konu

:

İnternet üzerinden yapılan satışlarda müşterilerden T.C. kimlik numarası istenilip istenilmeyeceği hk.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun tetkikinden;

- Şirketinizin kitap ve dergi yayınlama faaliyeti ile iştigal ettiği ve bu ürünlerin internet sitesi ve perakende satış mağazaları aracılığıyla satışını yaptığı,

- İnternet üzerinden yapılan satışlarda müşterilerinizin büyük kısmının T.C. kimlik numarasını paylaşmak istemediği için faturalarda T.C. kimlik numarası (TCKN) alanının boş bırakıldığı, müşterilerin boş bıraktığı vergi kimlik numarası (VKN) alanına, TCKN'ye karşılık gelecek şekilde "1111 1111 111" olarak giriş yaptığınız,

- Kitap ve dergi satışlarınızdan kaynaklı KDV iade taleplerinizde, vergi dairesince yapılan incelemelerde söz konusu numara üzerinden alışveriş yapanların gerçek kişi olup olmadığını tespit edemediğini belirtmesi üzerine web sitenizde TCKN alanını zorunlu hale getirdiğiniz,

- Avukat bir müşterinizin, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu gereğince TCKN'nin kişisel bir bilgi olduğunu ve yasal bir zorunluluk olmadıkça talep edilemeyeceğini bildiren bir ihtar çektiği

hususlarından bahisle, internet üzerinden yapmış olduğunuz satışlarda gerçek kişi müşterilerin TCKN bilgisinin alınmasının vergi mevzuatı açısından bir zorunluluk olup olmadığı ile zorunlu değilse bu alanı boş bırakan müşteriler için TCKN yerine "1111 1111 111" yazılmasının uygun olup olmadığı hakkında Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

Ayrıca, ebelge.gib.gov.tr adresinde yapılan sorgulamalardan, şirketinizin e-Fatura ve e-Arşiv Fatura kayıtlı kullanıcıları arasında bulunduğu anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 230 uncu maddesinde, "Faturada en az aşağıdaki bilgiler bulunur:

1. Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası;

2. Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası;

3. Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası;

4. Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı;

5. Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası...",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde, "Bu Kanunun 232 nci maddesinin birinci fıkrasına göre fatura düzenlemek zorunda olanlar, müşterinin adı ve soyadı ile bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarasının doğruluğundan sorumludur. (Ancak bu sorumluluk, aynı maddenin 2 nci fıkrasının uygulandığı halleri kapsamaz.) Fatura düzenleyenin istemesi halinde müşteri kimliğini ve vergi dairesi hesap numarasını gösterir belgeyi ibraz etmek zorundadır.",

hükümleri yer almaktadır.

Ayrıca, 157 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine göre, münhasıran nihai tüketiciye yapılan satışlar için düzenlenecek faturalarda; müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası ve malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarıyla ilgili olarak sadece, müşterinin adı ve soyadının bulunması, satılan malların ayrı ayrı miktar, cins ve nevi itibarıyla ayrıntılı olarak yazılmasının güçlük arz ettiği durumlarda gruplandırılmak suretiyle belirtilmesi veya satılan malların ayrı gruplar itibarıyla tutarlarının yazılması halinde diğer bilgilerin noksansız yer alması ve yazılı fatura nizamına uyulması şartıyla faturanın geçerliliği için yeterli sayılmaktadır.

Diğer taraftan, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmesi zorunlu olan belgelerin elektronik ortamda düzenlenmesine, iletilmesine, muhafazasına ve ibrazına yönelik usul ve esasları içeren Tebliğlerin gözden geçirilmesi sonucu, tüm tarafların tek kaynaktan bilgilenmelerinin temin edilmesi ve elektronik belge uygulamalarında bütünlüğün sağlanması amacıyla hazırlanan 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği 19/10/2019 tarihli ve 30923 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Mezkûr Tebliğin;

- "IV.2. e-Arşiv Fatura Uygulaması" başlıklı bölümünde, "...

Bu Tebliğ kapsamında Başkanlıktan e-Arşiv Fatura uygulamasına dahil olma izni alan mükellefler, e-Fatura uygulamasına kayıtlı olmayan kullanıcılara (vergi mükellefleri veya vergi mükellefi olmayanlar) düzenleyecekleri faturaları da elektronik ortamda e-Arşiv Fatura olarak oluşturur, alıcının talebine göre e-Arşiv Faturayı kağıt veya elektronik ortamda iletir ve düzenleyene ait nüshayı ise elektronik ortamda muhafaza ve ibraz ederler.

...

Bu Tebliğde düzenlenen e-Arşiv Fatura belgesi, yeni bir belge türü olmayıp, kağıt ortamdaki "Fatura" belgesi ile aynı hukuki niteliklere sahiptir.

e-Arşiv Fatura uygulamasına kayıtlı mükelleflerin, bu Tebliğin "V.7." ve "VIII." numaralı bölümlerinde belirtilen istisnai durumlar haricinde, e-Fatura uygulamasına kayıtlı mükelleflere gerçekleştirmiş olduğu mal satışları ile hizmet ifalarında faturayı e-Fatura olarak, e-Fatura uygulamasına kayıtlı olmayan vergi mükellefleri ile vergi mükellefi olmayanlara gerçekleştirmiş olduğu mal satışları ile hizmet ifalarında ise faturayı e-Arşiv Fatura olarak düzenlemeleri zorunludur.",

- "IV.2.3. e-Arşiv Faturada Bulunması Gereken Bilgiler" başlıklı bölümünde, "e-Arşiv Faturada aşağıda yer alan bilgilerin bulunması zorunludur:

a) e-Arşiv Faturanın düzenlenme tarihi ve belge numarası.

b) e-Arşiv Faturayı düzenleyenin adı/soyadı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve vergi kimlik numarası.

c) Müşterinin adı/soyadı, ticaret unvanı, varsa vergi dairesi ve vergi kimlik numarası.

ç) Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı, vergi türü, oranı ve tutarı.

d) Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası.

e) Başkanlık sistemlerinden elektronik ortamda sorgulanması, doğrulanması ve görüntülenmesine imkân vermek üzere, Başkanlık tarafından bilgi içeriği belirlenen karekod veya barkod (Başkanlık tarafından ebelge.gib.gov.tr adresinden yapılan duyuruda belirtilecek tarihten itibaren).

Başkanlık, ihtiyaç duyulması halinde söz konusu bilgilere ilave bilgilerin de e-Arşiv Faturada bulunmasını mükelleflere gerekli duyuruları ebelge.gib.gov.tr adresinde yaparak isteyebilir.

Mükellefler e-Arşiv Fatura üzerindeki zorunlu bilgilere ilave olarak ihtiyaçları doğrultusunda farklı bilgilere de yer verebilir.",

- "IV.2.4.5. Elektronik Ticaret Kapsamında Düzenlenen e-Arşiv Faturalara İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı bölümünde, "e-Arşiv Fatura uygulamasına dahil olup internet üzerinden mal ve hizmet satışı yapanlar, yaptıkları satışlara ilişkin e-Arşiv Faturaları elektronik ortamda iletmek zorundadır. Söz konusu satışlarda irsaliye yerine geçen; e-Arşiv Faturanın kağıt çıktısı, ÖKC fatura bilgi fişi ya da sevk irsaliyesinin sevk edilen malın yanında bulunması gerekmektedir.

e-Arşiv Fatura uygulamasına dahil olan mükellefler tarafından elektronik ticaret kapsamında gerçekleştirilen mal ve hizmet satışlarına ilişkin düzenlenecek e-Arşiv Faturalarda aşağıdaki bilgilere yer verilmesi zorunlu olup, ayrıca fatura üzerinde "Bu satış internet üzerinden yapılmıştır." ifadesi yer almalıdır.

1. Satış işleminin yapıldığı web adresi.

2. Ödeme şekli.

3. Ödeme tarihi.

4. Mal satışlarında gönderiyi taşıyanın adı soyadı/unvanı ve VKN/TCKN bilgisi.

5. Satışa konu malın gönderildiği veya hizmetin ifa edildiği tarih.

6. İade bölümünde; malı iade edenin adı soyadı, adresi, imzası, iade edilen mala ilişkin cins, miktar, birim fiyat ve tutarı.

..."

açıklamaları yer almaktadır.

Bunun yanı sıra, 3 Seri No.lu Vergi Kimlik Numarası Genel Tebliğinin "1.1 Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı Olan Kişiler" başlıklı bölümünde, "Vergi kimlik  numarası almış olan  Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde bulunan gerçek kişilerin vergi kimlik numaraları ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaralarının eşleştirilmesi sonucunda, vergi dairesi kayıtlarında Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde bulunan gerçek kişilerin vergi kimlik numaraları on bir haneli rakamdan oluşan Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasına dönüştürülmüş ve 01/07/2006 tarihinden itibaren vergi dairelerince fiilen Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası kullanılmaya başlanılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde bulunan gerçek kişiler için vergi kimlik numarası olarak Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının kullanılmaya başlanıldığı tarihten  itibaren belgelerde vergi kimlik numarası satırına on bir haneli Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası yazılacaktır." açıklamalarına yer verilmiştir.

Öte yandan, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun;

- "Tanımlar" başlıklı 3 üncü maddesinde, "(1) Bu Kanunun uygulanmasında;

...

d) Kişisel veri: Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi,

e) Kişisel verilerin işlenmesi: Kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlemi,

...

ifade eder.",

- "Genel ilkeler" başlıklı 4 üncü maddesinde, "(1) Kişisel veriler, ancak bu Kanunda ve diğer kanunlarda öngörülen usul ve esaslara uygun olarak işlenebilir.

(2) Kişisel verilerin işlenmesinde aşağıdaki ilkelere uyulması zorunludur:

...",

- "Kişisel verilerin işlenme şartları" başlıklı 5 inci maddesinde, "(1) Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez.

(2) Aşağıdaki şartlardan birinin varlığı hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi mümkündür:

a) Kanunlarda açıkça öngörülmesi.

...

ç) Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması.

...",

- "Kişisel verilerin aktarılması" başlıklı 8 inci maddesinde; "(1) Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın aktarılamaz.

(2) Kişisel veriler;

a) 5 inci maddenin ikinci fıkrasında,

...

belirtilen şartlardan birinin bulunması hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın aktarılabilir.

(3) Kişisel verilerin aktarılmasına ilişkin diğer kanunlarda yer alan hükümler saklıdır."

hükümleri mevcuttur.

Bu kapsamda esas itibarıyla e-Arşiv Fatura Uygulaması kapsamında düzenlenen faturalar, yeni bir belge türü olmayıp kâğıt fatura ile aynı hukuki niteliklere sahiptir. Ancak e-Arşiv Faturada TCKN/VKN alanları teknik olarak doldurulması zorunlu alanlar olup, bu alan boş geçilememektedir. Mevzuatsal bir zorunluluk olması halinde mükelleflerin bu alanlara gerçek TCKN/VKN bilgisini yazması, mevzuatsal zorunluluk bulunmaması halinde ise TCKN kısmının doldurulmasında (onbir haneli) "1111 1111 111", VKN kısmının doldurulmasında (on haneli) "222 222 2222" olarak giriş yapması gerekmektedir. Bu uygulamadan maksat e-Arşiv Fatura Uygulaması sistemine kayıtlı kullanıcıların ticari faaliyet amacıyla yapmış oldukları mal teslimi veya hizmet ifalarının elektronik ortamda belgelendirilmesi ve muhafazasıdır.

Buna göre somut durumda, internet üzerinden mükellef olmayan nihai tüketicilere yapacağınız satışlarınıza ilişkin olarak e-Arşiv Uygulaması kapsamında düzenleyeceğiniz faturalarda bu kişilerin VKN/TCKN bilgisine yer verilmesi mecburiyeti bulunmamaktadır. Ancak, söz konusu faturalarda Vergi Usul Kanununun 230 uncu maddesinde yer alan diğer bilgiler ile 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (IV.2.4.5.) bölümünde belirtilen bilgilerin tamamına yer verilmesi gerekmektedir.

Bununla birlikte, ilgili diğer yasal mevzuat (Ba-Bs, ÖTV gibi) çerçevesinde bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmesi bakımından VKN/TCKN bilgisinin gereklilik arz ettiği durumlarda, söz konusu mevzuat dâhilinde işlem tesis edilerek, nihai tüketicilerin VKN/TCKN bilgisinin temin edilerek faturada yer verilmesinde Vergi Usul Kanunu bakımından sakınca bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, Vergi Usul Kanununun 232 nci maddesinin birinci fıkrasında sayılanlara e-Arşiv Uygulaması kapsamında düzenlenecek faturalarda VKN/TCKN bilgisine yer verilmesinin kanunen zorunlu olduğu tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

İçerik 2:

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü

 

 

 

Sayı

:

27575268-105[Mük.242-2020-907]-191430

04.05.2023

Konu

:

İnternet üzerinden yapılan satışlarda müşterilerden T.C. kimlik numarası istenilip istenilmeyeceği hk.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun tetkikinden;

- Şirketinizin kitap ve dergi yayınlama faaliyeti ile iştigal ettiği ve bu ürünlerin internet sitesi ve perakende satış mağazaları aracılığıyla satışını yaptığı,

- İnternet üzerinden yapılan satışlarda müşterilerinizin büyük kısmının T.C. kimlik numarasını paylaşmak istemediği için faturalarda T.C. kimlik numarası (TCKN) alanının boş bırakıldığı, müşterilerin boş bıraktığı vergi kimlik numarası (VKN) alanına, TCKN'ye karşılık gelecek şekilde "1111 1111 111" olarak giriş yaptığınız,

- Kitap ve dergi satışlarınızdan kaynaklı KDV iade taleplerinizde, vergi dairesince yapılan incelemelerde söz konusu numara üzerinden alışveriş yapanların gerçek kişi olup olmadığını tespit edemediğini belirtmesi üzerine web sitenizde TCKN alanını zorunlu hale getirdiğiniz,

- Avukat bir müşterinizin, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu gereğince TCKN'nin kişisel bir bilgi olduğunu ve yasal bir zorunluluk olmadıkça talep edilemeyeceğini bildiren bir ihtar çektiği

hususlarından bahisle, internet üzerinden yapmış olduğunuz satışlarda gerçek kişi müşterilerin TCKN bilgisinin alınmasının vergi mevzuatı açısından bir zorunluluk olup olmadığı ile zorunlu değilse bu alanı boş bırakan müşteriler için TCKN yerine "1111 1111 111" yazılmasının uygun olup olmadığı hakkında Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.

Ayrıca, ebelge.gib.gov.tr adresinde yapılan sorgulamalardan, şirketinizin e-Fatura ve e-Arşiv Fatura kayıtlı kullanıcıları arasında bulunduğu anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

- 230 uncu maddesinde, "Faturada en az aşağıdaki bilgiler bulunur:

1. Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası;

2. Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası;

3. Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası;

4. Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı;

5. Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası...",

- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde, "Bu Kanunun 232 nci maddesinin birinci fıkrasına göre fatura düzenlemek zorunda olanlar, müşterinin adı ve soyadı ile bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarasının doğruluğundan sorumludur. (Ancak bu sorumluluk, aynı maddenin 2 nci fıkrasının uygulandığı halleri kapsamaz.) Fatura düzenleyenin istemesi halinde müşteri kimliğini ve vergi dairesi hesap numarasını gösterir belgeyi ibraz etmek zorundadır.",

hükümleri yer almaktadır.

Ayrıca, 157 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine göre, münhasıran nihai tüketiciye yapılan satışlar için düzenlenecek faturalarda; müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası ve malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarıyla ilgili olarak sadece, müşterinin adı ve soyadının bulunması, satılan malların ayrı ayrı miktar, cins ve nevi itibarıyla ayrıntılı olarak yazılmasının güçlük arz ettiği durumlarda gruplandırılmak suretiyle belirtilmesi veya satılan malların ayrı gruplar itibarıyla tutarlarının yazılması halinde diğer bilgilerin noksansız yer alması ve yazılı fatura nizamına uyulması şartıyla faturanın geçerliliği için yeterli sayılmaktadır.

Diğer taraftan, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmesi zorunlu olan belgelerin elektronik ortamda düzenlenmesine, iletilmesine, muhafazasına ve ibrazına yönelik usul ve esasları içeren Tebliğlerin gözden geçirilmesi sonucu, tüm tarafların tek kaynaktan bilgilenmelerinin temin edilmesi ve elektronik belge uygulamalarında bütünlüğün sağlanması amacıyla hazırlanan 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği 19/10/2019 tarihli ve 30923 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Mezkûr Tebliğin;

- "IV.2. e-Arşiv Fatura Uygulaması" başlıklı bölümünde, "...

Bu Tebliğ kapsamında Başkanlıktan e-Arşiv Fatura uygulamasına dahil olma izni alan mükellefler, e-Fatura uygulamasına kayıtlı olmayan kullanıcılara (vergi mükellefleri veya vergi mükellefi olmayanlar) düzenleyecekleri faturaları da elektronik ortamda e-Arşiv Fatura olarak oluşturur, alıcının talebine göre e-Arşiv Faturayı kağıt veya elektronik ortamda iletir ve düzenleyene ait nüshayı ise elektronik ortamda muhafaza ve ibraz ederler.

...

Bu Tebliğde düzenlenen e-Arşiv Fatura belgesi, yeni bir belge türü olmayıp, kağıt ortamdaki "Fatura" belgesi ile aynı hukuki niteliklere sahiptir.

e-Arşiv Fatura uygulamasına kayıtlı mükelleflerin, bu Tebliğin "V.7." ve "VIII." numaralı bölümlerinde belirtilen istisnai durumlar haricinde, e-Fatura uygulamasına kayıtlı mükelleflere gerçekleştirmiş olduğu mal satışları ile hizmet ifalarında faturayı e-Fatura olarak, e-Fatura uygulamasına kayıtlı olmayan vergi mükellefleri ile vergi mükellefi olmayanlara gerçekleştirmiş olduğu mal satışları ile hizmet ifalarında ise faturayı e-Arşiv Fatura olarak düzenlemeleri zorunludur.",

- "IV.2.3. e-Arşiv Faturada Bulunması Gereken Bilgiler" başlıklı bölümünde, "e-Arşiv Faturada aşağıda yer alan bilgilerin bulunması zorunludur:

a) e-Arşiv Faturanın düzenlenme tarihi ve belge numarası.

b) e-Arşiv Faturayı düzenleyenin adı/soyadı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve vergi kimlik numarası.

c) Müşterinin adı/soyadı, ticaret unvanı, varsa vergi dairesi ve vergi kimlik numarası.

ç) Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı, vergi türü, oranı ve tutarı.

d) Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası.

e) Başkanlık sistemlerinden elektronik ortamda sorgulanması, doğrulanması ve görüntülenmesine imkân vermek üzere, Başkanlık tarafından bilgi içeriği belirlenen karekod veya barkod (Başkanlık tarafından ebelge.gib.gov.tr adresinden yapılan duyuruda belirtilecek tarihten itibaren).

Başkanlık, ihtiyaç duyulması halinde söz konusu bilgilere ilave bilgilerin de e-Arşiv Faturada bulunmasını mükelleflere gerekli duyuruları ebelge.gib.gov.tr adresinde yaparak isteyebilir.

Mükellefler e-Arşiv Fatura üzerindeki zorunlu bilgilere ilave olarak ihtiyaçları doğrultusunda farklı bilgilere de yer verebilir.",

- "IV.2.4.5. Elektronik Ticaret Kapsamında Düzenlenen e-Arşiv Faturalara İlişkin Usul ve Esaslar" başlıklı bölümünde, "e-Arşiv Fatura uygulamasına dahil olup internet üzerinden mal ve hizmet satışı yapanlar, yaptıkları satışlara ilişkin e-Arşiv Faturaları elektronik ortamda iletmek zorundadır. Söz konusu satışlarda irsaliye yerine geçen; e-Arşiv Faturanın kağıt çıktısı, ÖKC fatura bilgi fişi ya da sevk irsaliyesinin sevk edilen malın yanında bulunması gerekmektedir.

e-Arşiv Fatura uygulamasına dahil olan mükellefler tarafından elektronik ticaret kapsamında gerçekleştirilen mal ve hizmet satışlarına ilişkin düzenlenecek e-Arşiv Faturalarda aşağıdaki bilgilere yer verilmesi zorunlu olup, ayrıca fatura üzerinde "Bu satış internet üzerinden yapılmıştır." ifadesi yer almalıdır.

1. Satış işleminin yapıldığı web adresi.

2. Ödeme şekli.

3. Ödeme tarihi.

4. Mal satışlarında gönderiyi taşıyanın adı soyadı/unvanı ve VKN/TCKN bilgisi.

5. Satışa konu malın gönderildiği veya hizmetin ifa edildiği tarih.

6. İade bölümünde; malı iade edenin adı soyadı, adresi, imzası, iade edilen mala ilişkin cins, miktar, birim fiyat ve tutarı.

..."

açıklamaları yer almaktadır.

Bunun yanı sıra, 3 Seri No.lu Vergi Kimlik Numarası Genel Tebliğinin "1.1 Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı Olan Kişiler" başlıklı bölümünde, "Vergi kimlik  numarası almış olan  Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde bulunan gerçek kişilerin vergi kimlik numaraları ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaralarının eşleştirilmesi sonucunda, vergi dairesi kayıtlarında Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde bulunan gerçek kişilerin vergi kimlik numaraları on bir haneli rakamdan oluşan Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasına dönüştürülmüş ve 01/07/2006 tarihinden itibaren vergi dairelerince fiilen Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası kullanılmaya başlanılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde bulunan gerçek kişiler için vergi kimlik numarası olarak Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının kullanılmaya başlanıldığı tarihten  itibaren belgelerde vergi kimlik numarası satırına on bir haneli Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası yazılacaktır." açıklamalarına yer verilmiştir.

Öte yandan, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun;

- "Tanımlar" başlıklı 3 üncü maddesinde, "(1) Bu Kanunun uygulanmasında;

...

d) Kişisel veri: Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi,

e) Kişisel verilerin işlenmesi: Kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlemi,

...

ifade eder.",

- "Genel ilkeler" başlıklı 4 üncü maddesinde, "(1) Kişisel veriler, ancak bu Kanunda ve diğer kanunlarda öngörülen usul ve esaslara uygun olarak işlenebilir.

(2) Kişisel verilerin işlenmesinde aşağıdaki ilkelere uyulması zorunludur:

...",

- "Kişisel verilerin işlenme şartları" başlıklı 5 inci maddesinde, "(1) Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez.

(2) Aşağıdaki şartlardan birinin varlığı hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi mümkündür:

a) Kanunlarda açıkça öngörülmesi.

...

ç) Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması.

...",

- "Kişisel verilerin aktarılması" başlıklı 8 inci maddesinde; "(1) Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın aktarılamaz.

(2) Kişisel veriler;

a) 5 inci maddenin ikinci fıkrasında,

...

belirtilen şartlardan birinin bulunması hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın aktarılabilir.

(3) Kişisel verilerin aktarılmasına ilişkin diğer kanunlarda yer alan hükümler saklıdır."

hükümleri mevcuttur.

Bu kapsamda esas itibarıyla e-Arşiv Fatura Uygulaması kapsamında düzenlenen faturalar, yeni bir belge türü olmayıp kâğıt fatura ile aynı hukuki niteliklere sahiptir. Ancak e-Arşiv Faturada TCKN/VKN alanları teknik olarak doldurulması zorunlu alanlar olup, bu alan boş geçilememektedir. Mevzuatsal bir zorunluluk olması halinde mükelleflerin bu alanlara gerçek TCKN/VKN bilgisini yazması, mevzuatsal zorunluluk bulunmaması halinde ise TCKN kısmının doldurulmasında (onbir haneli) "1111 1111 111", VKN kısmının doldurulmasında (on haneli) "222 222 2222" olarak giriş yapması gerekmektedir. Bu uygulamadan maksat e-Arşiv Fatura Uygulaması sistemine kayıtlı kullanıcıların ticari faaliyet amacıyla yapmış oldukları mal teslimi veya hizmet ifalarının elektronik ortamda belgelendirilmesi ve muhafazasıdır.

Buna göre somut durumda, internet üzerinden mükellef olmayan nihai tüketicilere yapacağınız satışlarınıza ilişkin olarak e-Arşiv Uygulaması kapsamında düzenleyeceğiniz faturalarda bu kişilerin VKN/TCKN bilgisine yer verilmesi mecburiyeti bulunmamaktadır. Ancak, söz konusu faturalarda Vergi Usul Kanununun 230 uncu maddesinde yer alan diğer bilgiler ile 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (IV.2.4.5.) bölümünde belirtilen bilgilerin tamamına yer verilmesi gerekmektedir.

Bununla birlikte, ilgili diğer yasal mevzuat (Ba-Bs, ÖTV gibi) çerçevesinde bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmesi bakımından VKN/TCKN bilgisinin gereklilik arz ettiği durumlarda, söz konusu mevzuat dâhilinde işlem tesis edilerek, nihai tüketicilerin VKN/TCKN bilgisinin temin edilerek faturada yer verilmesinde Vergi Usul Kanunu bakımından sakınca bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, Vergi Usul Kanununun 232 nci maddesinin birinci fıkrasında sayılanlara e-Arşiv Uygulaması kapsamında düzenlenecek faturalarda VKN/TCKN bilgisine yer verilmesinin kanunen zorunlu olduğu tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Sayfalar