BİR GÜVERCİN HİKAYESİ Bir milletin, vatan tarlasında biçtiği hasattan kurduğu sofradır, vergi. Ne güzel sofradır bu sofra. Buram buram ekmek kokar, burcu burcu ümit tüter. Ne kutludur onun sahibine, onu sahiplenene. Bembeyaz bir güvercine benzer vergi. Bazen sıcacık bir eğitim yuvasında bir öğrencinin; bazen de sıladaki bir mühendisin masasına konar. Öğrencisiyle umut dolu yarınların mimarı, mühendisiyle aydınlık geleceğin köprüsü olur. Kendinden emin olarak kanatlanır. Gökyüzünde süzülürken, bir şantiyenin kenarındaki ağaca konar. Hiç sıkılmadan sabırla ülkesi için emek veren işçileri, seyreder. Hayatını toprağa adamış, ona hayat verip, kendisi de onunla hayat bulmuş çiftçiyi görür. Tekrar kanatlanır, gökyüzünde süzülür ve bir pencereye konar, aniden. Gecesini gündüze katan, milletine hizmetleriyle can bulan memurları görür. Biraz ötede güleryüzlü, kanaatkar esnafı görür.
| | Gökyüzünün derinliklerine yükselir, huzur ve güven içerisinde. Zirvelerden ülkesine bakar güvercin. Öğrencisinin tebeşiriyle, mühendisin cetveliyle, memurun kalemiyle, esnafın kepengiyle, işçinin emeği, çiftçinin alınteriyle yükselen bir ülke görür derinlerde. Kendisiyle gurur duyar güvercin… Çünkü o; tebeşirin, cetvelin kaynağı, alınteri dökenin, kalem tutan elin karşılığıdır. Çünkü o bembeyaz güvercin vergidir. Öksüzün başını okşayan şefkatli el, yetimin önüne konulan sıcak bir tas, karanlığı yok edip, aydınlığı güçlü kılan yıldızdır vergi. Ülkesini sevenlerin, bugüne güven, yarına umut dolu gözlerle bakabilmek isteyen yurttaşların hayat pınarı olduklarıçağlayandır vergi. Ne mutlu bu çağlayanda damla olarak bile olsa akabilenlere… |